25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 15 EYLÜL 2008 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL Sosyal Güvenliğin İlk Adõmõ Türkiye’de sosyal güvenliğin ilk adõmõ 73 yõl önce, 16 Ha- ziran 1936 tarihli Resmi Gazete’de yayõmlanan 3008 sayõlõ İş Kanunu ile atõlmõştõr. 3008 sayõlõ İş Kanunu’nun 100. mad- desinde; “İş hayatında, ‘iş kazalarõyla mesleki hastalõklar’, ‘ana- lõk’, ‘ihtiyarlõk’, ‘işten kalma’, ‘hastalõk’ ve ‘ölüm’ halle- rine karşı yapılacak sosyal yardımlar devlet tarafından tanzim ve idare edilir” denilerek sosyal güvenliğin temeli de atõlmõştõr. 3008 sayõlõ İş Kanunu’nun 101. maddesi ile ayrõca, İş Ka- nunu’nun yürürlüğe girdiği tarihten “bir yıl sonra”, dev- let kurumu olmak üzere bir “işçi sigorta idaresi” kurulma- sõ öngörülmüş ve günümüzdeki sosyal güvenlik sisteminin yapõsõ da belirlenmiştir. 1937 yõlõnda kurulmasõ önerilen işçilere sosyal yardõmla- rõ sağlayacak “İşçi Sigorta İdaresi”, 1939 yõlõnda başlayõp 1945 yõlõnda biten İkinci Dünya Savaşõ’nõn hazõrlõklarõ ne- deniyle kurulamamõş ve iş yaşamõnda yerini de alamamõştõr. 1945’te savaşõn bitmesinden sonra, 4792 sayõlõ “İşçi Si- gortaları Kurumu Kanunu”, 9 Temmuz 1945’te kabul edi- lerek 16 Temmuz 1945 günlü Resmi Gazete’de yayõmlanmõş ve 1 Ocak 1946’da yürürlüğe girmiştir. Böylece, iş hayatõnda türlü hallere karşõ ilgili Sigorta Ka- nunu hükümlerini uygulamak üzere “İşçi Sigortaları Ku- rumu” kurulmuştur. 7 Temmuz 1945 günlü Resmi Gazete’de yayõmlanan, 4772 sayõlõ “İş Kazalarıyla Meslek Hastalıkları ve Analık Si- gortaları Kanunu” yayõmlanmõştõr. Bu yasa, 3008 sayõlõ İş Kanunu kapsamõndaki “sigortalı sayılanlar”, ile “gazete- ciler ve gemi adamlarına, iş kazaları, meslek hastalıkla- rı ve analık hallerinde” uygulanmaya başlamõştõr. 10 Ocak 1950 günlü Resmi Gazete’de yayõmlanan, 5502 sayõlõ “Hastalık ve Analık Sigortası Kanunu” da sosyal gü- venlik sistemine katõlmõştõr. 8 Haziran 1949 günlü Resmi Gazete’de yayõmlanan, 5417 sayõlõ İhtiyarlõk Sigortasõ Kanunu ile İhtiyarlõk Sigortasõ uy- gulamasõna geçilmiştir. Bu kanunla: “İhtiyarlık aylığından yararlanabilmek için: a) 60 yaşını doldurmuş olmak, b) En az 25 yıldan beri sigortalı bulunmak, c) En az 5000 günlük ihtiyarlık sigortası primi ödemiş olmak” koşulu getirilmiştir. 13 Şubat 1957 günlü Resmi Gazete’de yayõmlanan 6900 sayõlõ “Maluliyet, İhtiyarlık ve Ölüm Sigortaları Kanu- nu” 1 Haziran 1957’de yürürlüğe girmiş ve 5417 sayõlõ İh- tiyarlõk Sigortasõ Kanunu’nu da yürürlükten kaldõrmõştõr. “27 Mayıs 1960 Devrimi” sonucu, Türkiye’nin aydõn- lõk ve değerli bilim ve hukuk adamlarõnõn hazõrladõğõ, dev- rimci, sosyal içerikli ve çağdaş, 1961 Anayasasõ ile “sosyal” sözcüğü, laik Türkiye Cumhuriyeti Anayasasõ’nda ilk kez yer almõştõr. “Cumhuriyetin nitelikleri Madde 2: Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına ve Baş- langıç’ta belirtilen temel ilkelere dayanan, milli, demo- kratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.” 1936 yõlõnda 3008 sayõlõ İş Kanunu’nda öngörülen “Sos- yal Yardımlar” uygulamasõ bu kez, 1961 Anayasasõ’nõn 48. maddesi ile “Sosyal Güvenlik” başlõğõ ile getirilmiştir. “Sosyal güvenlik Madde 48: Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Bu hakkı sağlamak için sosyal sigortalar ve sosyal yardım teş- kilatı kurmak ve kurdurmak Devlet’in ödevlerindendir.” İşçi, gemi adamõ ve gazetecilerin sosyal güvenliğini sağ- lamak üzere, anayasanõn 48. maddesinin öngördüğü, haklar 1965 yõlõnda 506 sayõlõ Sosyal Sigortalar Yasasõ ile yaşama geçirilmiştir. Bu yasanõn yürürlüğe girmesiyle, 4772 sayõlõ İş Kazala- rõ İle Meslek Hastalõklarõ ve Analõk Sigortalarõ Kanunu, 5502 sayõlõ Hastalõk ve Analõk Sigortasõ Kanunu, 6900 sayõlõ Ma- luliyet, İhtiyarlõk ve Ölüm Sigortalarõ Kanunu da yürürlük- ten kalkmõştõr. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak yahoo.com.tr TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 15 Eylül SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Fransa’da Düşen Son Duvar: Laiklik “Düşen son duvar! Komünizm duvarından sonra, ‘aydınlanmanın anavatanı’ Fransa’da, bir son duvar; ‘laiklik duvarı’ da düştü!” Vatikan çevrelerinde Papa’nın tartışmalı son Fran- sa gezisi üzerine yapılan yorum bu. Ziyaretin; Vatikan’da böyle “keyiften dört köşe” yo- rumlara yol açmasının arkasındaki neden, Fransa Cum- hurbaşkanı’nın Papa ile “pozitif laiklik” kavramı üzerinde anlaşması. Anlaşmanın ötesinde açıkça “el sıkışması!” Yerleşmiş protokol kurallarını hiçe sayarak - Gül’ün Suudi Arabistan Kralı’nı karşılamasına ben- zeyen bir üslupla- kırmızı halıda, âlâ valayla Papa’yı “havaalanlarında” karşılayan “laik Fransa” Cumhur- başkanı; Vatikan’ın kulağına melodi gibi gelen şey- ler söyledi bu ziyarette. Papa ile ilk Vatikan buluşmasında devreye soktuğu “pozitif laiklik” kavramını, Ratzinger’in son Paris zi- yaretinde dallanıp budaklandıran Sarko; bununla “de- mokrasilerin dinlere açılmasını” kastediyor. 1905’ten beri Fransa’da hüküm süren “laiklik ya- sasına” açıkça ters düşmemek adına salt “Hıristiyanlık” ya da “Katoliklik” tanımını kullanmaktan özenle ka- çınan Fransa Devlet Başkanı; “demokrasinin bir din- le” değil; -çoğul bir ifadeyle- “tüm dinlerle diyaloğa girmesine” vurgu yapıyor. Sarkozy’nin “devlet dini biçiminde anlaşılabilecek” -tek bir din- “Katolikliğe” doğrudan gönderme yap- maktan özenle kaçınmasına yol açan neden; “Pro- testanlar” ve “Yahudilerin” ülkedeki tarihi varlığı ötesinde; “ikinci din” sayılan “Müslüman nüfusun” Fransa’daki ağırlığı. “Müslüman Fransızlar’a” bu bağlamda bilfiil çiçek atmayı ihmal etmeyen Sarkozy; “inançlara saygılı po- zitif laiklik” kapsamında gene “(Fransa’daki) Müslü- manların dinlerini, diğer tüm dinlerle, eşit şartlarda ya- şamaları adına gereken neyse yapılmalıdır!” demeyi unutmadı... Sarkozy’nin, bu reel politik akrobasileri;“Laiklik din-dev- let işlerini ayırmaktır. Nokta!” diyen laikleri ikna etmiyor: “Bu ayrım ya vardır, ya yoktur” diyor “laiklik” adı- na hâlâ hassasiyet gösteren aydınlar: “Militan laik- lik (‘laikçilik!’)-‘pozitif laiklik’ diye bir sınıflama olmaz. ‘Pozitif laiklik’ gibi ne olduğu belirsiz kavramlar, dev- let yönetiminin ‘dinsel dayatmaya’ kapı aralamasın- dan başka bir şey değildir!” Amaç: Türkiye yolunu tıkamak! Laik kaygıların haklılığı; “Son duvar da düştü!” coş- kusuna kapılan Vatikan hiyerarşisinin büyük zafer işa- retlerinden belli. Açılmış koca bir gedik olmasa Va- tikan “Bakın son duvar da düştü!” diye düğün bay- ram eder mi? Çıplak pozlarıyla tanınan bir mankenle, üçüncü ev- liliğini yapan Sarkozy’nin derdi ne peki? “Son duvarı yıkmak!”, başından defalarca -Katolik dininin zül adet- tiği- boşanmalar geçmiş; olaylı evlilikler yaşamış bi- rine düşer mi? İtalyan basınında yorumcular Sarkozy’nin; somut iki temel reel politik amaç güttüğü kanısında. Bunlardan ilki; Fransa’da “iç düzeni” sağlamak. Kü- reselleşmeyle baş edilemez hale gelen “çokkültürlü toplumu” zaptı rapt altına almak adına “dinlerin di- siplininden” yararlanmak. “Din, halkların afyonu- dur!” hesabına, altta kalan yakınmayacak yani. İkinci amaç “Türkiye’nin AB üyeliğinin yolunu kesmek!” İtalya’nın laik gazetesi “Manifesto”da, Anna Ma- ria Merlo “Fransa’dan Geçmişe Dönüş” adlı maka- lesinde bunu söylüyor: “(‘Pozitif laiklik’ üzerinden) Avrupa’nın Hristiyan kö- kenlerine sahip çıkan Sarkozy, Türkiye’nin problem- li AB üyeliğine, bu yolla taş koyuyor!” “Ne alaka?” demeyin. Şöyle: “Pozitif laiklik” adına dinlerin -güya tüm din- lerin!- devletle barışını sağladıktan sonra “Şu unu- tulmamalı,” diyerek hemen ilave ediyor Sarkozy: “Av- rupa uygarlığının kökenleri, ne var ki Hıristıyandır!” “Devlet adamı” sıfatıyla “din adına” konuşmak hak- kını bir kez eline aldıktan sonra “Avrupa’nın Hıristi- yan kökenleri” üzerinde Vatikan’la el sıkışıyor Fran- sa Cumhurbaşkanı... Ve bakın bir taşla kaç kuş vuruyor: Fransa’da iç dü- zeni “din vasıtasıyla” sağlama almak, “aydınlanma mi- rasını” sulandırmak suretiyle Vatikan’ı kazanmak ve “pozitif laiklik” adı altında paketlenen bir “haçlı ham- lesiyle” Türkiye’yi silkelemek! “Laikçiliği”- “militan laikçiliği!”- yerden yere vuran, “AB bayrağını” da kimselere bırakmayan Türk aydınları adına ne diyelim: “Şapo”.. Dersimiz Bağımlılık Tarih öğretmeni-yazar A. Kadir Paksoy, geçen yıl lise 3. sınıf “Türkiye Cumhuriyeti İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük” ders kitabında devrim tarihinin çarpıtıldığını belgeleriyle kanıtlamıştı. Paksoy, bu yıl da ilköğretim 8. sınıf “T.C İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük” kitabını didik didik etti ve yine önemli saptamalara vardı: “Kitapta, ‘Hedef Türkiye’ başlığı altında ‘bölücü unsurların faaliyetleri’ sıralanırken ‘Terör örgütleri devletimizin sömürge devleti olduğunu, insan emeğinin önemsenmediğini, emperyalizme karşı olduklarını iddia ederler’ deniyor. Böyle bir ifade ile öğrencinin; ‘ülkemizde emeğin önemsenmediğini, yoksulluk ve geri kalmışlığımızın gerçek nedeninin emperyalizme bağımlılık olduğunu’ dile getiren ulusalcı güçlere terörist kuşkusuyla bakmasına yol açılıyor. Kitapta ‘1946 sonrasında ABD’nin Marshall Planı çerçevesinde başlattığı yardımlar, Türkiye’de ekonomik alanlarda gelişmeye katkıda bulundu’ denilerek ABD’ye bağımlılık şirin gösteriliyor. Kitabın 211. sayfasına ‘Yukarıdaki karikatürde gördükleriniz kimlerdir? Bu karikatürde ne anlatılmak istenmiş olabilir?’ sorularıyla birlikte konulan eski Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin’in heykelinin Bush tarafından yıkılışını resmeden karikatür ile bir anlamda Irak’ın işgali haklı, ABD Başkanı da sevimli gösteriliyor. Kitapta, AB ülkeleri arasında Kıbrıs Rum kesimi Kıbrıs Cumhuriyeti olarak gösteriliyor ve öğrencinin bu devleti haritadan bulması isteniyor, ama bu bağlamda KKTC’den söz edilmiyor.” Atatürk’ün devrimini anlatmak için konulmuş bir dersi nasıl sinsice kullanıyorlar, görüyor musunuz? Emperyalizme karşı ilk ve en çetin savaşı vermiş, bağımsızlığın onurunu tüm dünyaya duyurmuş bir ulusun çocukları işte böyle için için teslim alınır. Oysa tarihin belleği unutmaz, uyarır: Kukla yönetimler, diz çökertmek için vardırlar... İlk aday Yerel seçimler için adaylar yavaş yavaş hareketlenmeye başladı. Türk Mühendisler Birliği Derneği Başkanı Bülent Gürsoy, Çankaya için aday olduğunu hem partisi CHP ile hem de kamuoyu ile ilk paylaşanlardan: “1989’dan beri Çankaya’da aktif siyasetin içerisindeyim, yönetimlerde, komisyonlarda ve diğer görevlerde gereğini yerine getirerek mahalle mahalle, semt semt, içinde bulunmam gereken tüm parti çalışmalarına katılmaktayım. Çankaya’nın seçmen kitlesini; itilmiş, sahipsiz, yalnız hissedenleriyle ve tüm kesimleriyle, kucaklayabilecek bir ilişki ağına sahibim. Belediyenin mevcut kadrolarını çok iyi tanıyorum ve bu kadroları nasıl değerlendireceğimi, ayrıca bugüne kadar bir süzgeçten geçirerek belirlediğim; güçlü ve birikimli ek kadroları nerelerde ve nasıl görevlendireceğimi çok iyi biliyorum. Çankaya Belediye Başkanlığı’nı başarıyla yürüteceğime; laik, demokrat, çağdaş Çankaya halkının yüzünü güldüreceğime inanıyorum.” Açıklama Bir sendikacıya geçilen iletide “Hak-İş Genel Sekreteri Settar Aslan’ın kızı ve damadının Çalışma Bakanlığı’nda kimi görevlere atandığına” ilişkin bir sava yer verildiğini yazmıştık. Settar Aslan aradı, savları yalanladı ve “çocuklarının kamuda çalışmadığını” açıkladı. DSP Genel Başkanı Zeki Sezer ile günceli konuştuk: - Deniz Feneri tartışmaları nereye varır? - Başbakan’ın ruh hali ve partisinin davranışları suçluluğun telaşı. Dış politikada, ekonomide sıkıntı var, götüremeyecekler artık. - Toplum durumun ayrımında mı? - Vatandaşın büyük çoğunluğu her şeyin farkında. Ama karşıda bir çözüm göremiyor veya gösterilmiyor. Bunu bir özeleştiri olarak almak da olası, biz de gösteremiyoruz belki. Çaresiz hissediyor kendisini toplum. Yarın seçim olsa kurtulurum diyeceği bir alternatif görse kartopu gibi büyüyecek toplumsal muhalefet. - Önümüzdeki yerel seçimlerde de 22 Temmuz benzeri bir işbirliği beklentisi var. Ne dersiniz? - 22 Temmuz seçimlerindeki o işbirliğinden beklenen sonucu elde edemedik. Başka bir şey oldu, AKP yüzde 34’ten yüzde 47’ye çıktı, CHP artı DSP yüzde 20’de kaldı. DSP, 1999’da Bursa’da yüzde 40 oy almıştı, ama ikimiz 22 Temmuz’da yüzde 20 alamadık. Demek ki, bize oy verebilen, vermekten kaygı duymayan, hatta yarar uman bazı kesimler CHP’ye oy vermeyebiliyorlar. Tam tersine bazı yörelerde CHP’ye oy verip de bize vermeyecek olanlar da vardır. Kısacası, bu yöntemin bir çözüm olmadığı büyük bir halkoylaması ile 22 Temmuz’da görüldü. Şimdi de “Bir-iki kalemiz kaldı, oraları da kaptırmayalım” diyerek çıkılacak yolda, onları da kaptıracağımız bir sonuca gitmekten korkarım. İşin sosyolojik boyutunu da göz önüne alarak başka şeyler yapmak lazım diye düşünüyorum. - Nedir o? - Bunu somutlaştırmak için çalışıyoruz. Ortaya başka bir heyecan, proje, vizyon konmalı. Bir güç yaratmalıyız. Onu yarattığımızda çok daha fazla şeyler olabilecek. - Yöntem mi, güç mü, hangisi? - Hem yöntem, hem de güç birlikte ortaya konmalı. - Ama işbirliği olmayacak, öyle mi? - Hayır, o konuşulur ya da konuşulmaz, ortaya çıkan açılımda değerlendirmek lazım. Şimdiden bunu konuştuğumuzda yine insanlarda 22 Temmuz’daki psikolojiyi yaratırız. Olmadı, yine olmayacak algılaması oluşur diye korkuyorum. Henüz net bir noktaya gelemediğimiz için bir şey söyleyemiyorum. İşbirliği çözüm mü? HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Gözün görme bo- zukluklarõndan biri. 2/ Bellini’nin ta- nõnmõş bir operasõ... Romatizma ağrõsõ. 3/ Zeybek... Dalga- lõ parõltõlar verilmiş olan bir tür kumaş. 4/ Müjdeli haber... Güldürü türünde kõ- sa oyun. 5/ Nâzım Hikmet’in bir oyu- nu... Kuzu sesi. 6/ Hayvanlara vurulan dam- ga... Bezekçilikte kullanõ- lan pembe ve yeşil dalga- lõ bir çeşit sedef. 7/ “Tur- gut ---”: Ressamõmõz... Batõ Avrupa'da bir õrmak. 8/ Muğla’nõn Ortaca ilçe- sine bağlõ Dalyan belde- sinde, deniz kaplumba- ğalarõnõn üreme alanõ olan kumsal... Titan elementi- nin simgesi. 9/ Yerölçümünde uzaktan gözlenen taksimatlõ cetvel... Yoz beğeni, zevksizlik. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Duyum yitimi. 2/ Evlerde oda kapõlarõnõn açõldõğõ ge- nişçe yer... “ --- eyledim zevâlime ağlar neşideler” (Tev- fik Fikret). 3/ Roma’yõ tekrar görebilmek için içine para atõlmasõ âdet olmuş ünlü çeşme... İtici neden, güdü. 4/ Pa- rola... Mersin’in bir ilçesi. 5/ Kaygõ, üzüntü... Rütbesiz as- ker... Güney Afrika Cumhuriyeti’nin plaka imi. 6/ Cõva- ta ve somunlardaki yiv. 7/ “Hile, dümen” anlamõnda ar- go sözcük... Tavlada “üç” sayõsõ. 8/ Kimi ağaçlardan el- de edilen kokulu bir reçine. 9/ Yün atkõ... Dolma yapmak için hazõrlanan karõşõm. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 B U K A L E M U N A C U R Ş İ V E T A R A K T A S A M İ P L İ H A K İ A H A R İ N S I P A B E L S A L A Ş E M İ N Z A T İ Ş İ F O N İ Y E R 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 nilgun@cumhuriyet.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle