Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
9 AĞUSTOS 2008 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
17
KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak yahoo.com.tr
ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci mynet.com
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com
(ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com
HARBİ SEMİH POROY
9 Ağustos
SAĞNAK
NİLGÜN CERRAHOĞLU
Ahiret Hava Yolları
“Hareket yeri: Dünya
Varış yeri: Ahiret
Uçuş saati: Her an kalkabilir
Müracaat: Kimlik kartı yeterli
İsim: Ademoğlu
Cinsiyet: Toprak
Adres: Dünya
Müsaade Edilen Eşyalar: 9 metre beyaz bez, Sa-
lih Amel, salih bir çocuğun duası. Kesinlikle yolcu
beraberinde başka bir eşyaya müsaade edilmez.
Mutlu ve rahat bir yolculuk için sayın yolcularımız-
dan Kuranı kerim ve Hadisi Şeriflerdeki talimatlara
uymaları önemle rica olunur: Ömrünü nerde tü-
kettin? Gençliğini nerde geçirdin? Allah için ne yap-
tın?
Ahiret Hava Yolları Genel Müdürlüğü
Yetkili Müdür: Azrail……”
Uygarlık çatışması harcı: Kefen kültürü
“Kaçak Kuran kursunda” yaşamını yitiren 10-16
yaş grubu kızların, enkazdan çıkan “ödev kâğıdı”
bu…
“Sözcü” (3 Ağustos) gazetesi küçük bir kızın kar-
gacık burgacık el yazısıyla yazılmış “ödev notları-
nı”, birinci sayfadan fotoğraflı kullanmış. Üzerine de
şu başlığı çıkarmış: “Ders Yaşam Değil, Ölüm.”
Türk basınında Konya badiresine ilişkin en ilgi çe-
kici haber buydu:
Ahiret Hava Yolları! AHY.
Hayata gözünü yeni açan, ergenlik çağına yeni
yeni adım atan çocuklara “din adına” öğretilen şey-
ler “ahlak” değil, “vicdan” değil; haşa.. “akıl” değil.
Kefen!
11 Eylül’den bu yana Batı ile İslam ülkeleri ara-
sına çekilen aşılmaz duvar işte, bu “kefen kültü-
ründen” geçiyor.
“Uygarlık Çatışması” söylemine verilen en güç-
lü destek, “yaşamla ölüm” üzerine bina edilen çar-
pıcı “değer farklarıyla” besleniyor.
“Hristiyan Batı” diyor “Uygarlık Çatışması” söy-
leminin önde gelen temsilcileri: “Ölümü değil yaşamı
yüceltir. Hümanizma rahlesinden geçmemiş İslam
ülkelerinde çok köklü olan ölüm kültürü yerine, Hı-
ristiyan Batı’nın değerleri insan yaşamının doku-
nulmaz kutsallığı üzerine kuruludur. Yolları çakış-
mayan bu iki dünyayı ayrıştıran en temel fark budur.
Bu fark var olduğu sürece, Hıristiyan Batı ile İsla-
mın bir arada yaşaması olanaksızdır…”
“Uygarlık çatışmasının” bu indirgemeci ve toptancı
vaazları, İslam dünyasında, malumunuz olduğu üze-
re sık sık tepki görüyor.
İslam aydınları ve düşünürleri; “İslam monolitik bir
blok değildir!” diyerek karşılık veriyor bu teze: “İs-
lam kültürü içinde Sufizm var, şu var, bu var!” di-
yerekten de devam ediyorlar...
Bu “AHY yaratıcılığını” görünce şimdi fakat gel
de düşünme:
İslam geleneğinin ana damarını “insancıl kanadı”
temsil eden farklı yorumları mı oluşturuyor, ergenlik
çağındaki kızların körpe ruhlarını teslim alan bu ür-
kütücü “kefen uygarlığı” mı?
Afganistan’ın Taliban medreselerinden bahset-
miyoruz.
“Ilımlı İslamın” başkarargâhı tayin edilen Türki-
ye’nin bağrında hizmet veren bir Kuran kursudur söz
konusu olan…
Ve Lagendijk’ın karpuzları…
AB üyeliğini -sözüm ona- şiar edinen “Avrupacı
bir iktidar partisiyle”(!) yönetilen bir ülkede, küçük
çocukların taze beyinlerine kazınan bir “derin kor-
ku ve biat ideolojisinden” söz ediyoruz.
“Hedefimiz Brüksel’dir ileri!” bayrağını kimsele-
re kaptırmayan AKP saflarından ilaç için birinin çı-
kıp: “İslam öğretisini bu AHY gülünçlüğüne ve saç-
malığına indirgemek ayıptır, günahtır, ilkelliğin di-
kâlâsıdır, çağdışılıktır” dediğini duydunuz mu?
Ufacık çocukların “AHY kültürüyle” yetişmesine,
ölümle böyle kucak kucağa büyümesine seyirci ka-
lacak; sonra da çıkıp ona buna “AB dersleri” ve-
recek, “AB çığırtkanlığı” yapacaksınız…
Bunun adı “insan hakları”, “bireysel tercih” ve “de-
mokrasi” olacak!
Kayınpederinin bostanında karpuz toplarken
“Türkiye’ nin en geç 2018’de AB üyesi olacağını”
ilan eden Joost Lagendijk, “AHY şirketiyle” ölüm
yolculuğuna çıkan küçük kızların trajik öyküsünden
umarım haberdardır.
nilgun@cumhuriyet.com.tr
İftira Neresinde?
Başbakan’dan tutun da,
askeri konuları yakından
izleyen savunma
muhabirlerine değin
herkes biliyor: Son
Yüksek Askeri Şûra’ya,
gerici ve bölücü faaliyetlere
karıştığı ve disiplinsizlik
yaptığı gerekçesiyle
20 dolayında askeri
personelle ilgili dosyalar da
sunuldu.
Sonuç ortada. Yüksek
Askeri Şûra’da hiçbir TSK
personelinin kurumla ilişiği
kesilmedi.
Bu konuda görüşlerini dile
getiren CHP Grup
Başkanvekili Kemal
Kılıçdaroğlu’na hiç kimse
kızmasın. Kılıçdaroğlu,
görevini yaptı, bu gelişmeyi
bir siyasi olarak yorumladı
ve o yorumu kamuoyu ile
paylaştı.
Ortada gizli Çukurambar
görüşmesi kadar gerçek bir
olgu var çünkü:
Dosyalar hazırdı; 20
dolayında askeri personelin
TSK’den çıkarılması
isteniyordu, çıkarılmadı.
İftira, palavra, uydurma,
bunun neresinde?
Orgeneral Yaşar
Büyükanıt’ın açıklayacağını
söylediği, ama aylardır bir
türlü açıklamadığı “sürpriz”
işte buydu deniyorsa, o
başka...
Yeni iş kapısı
Noterler 1 Haziran sabahı
uyandıklarında baktılar ki,
araçların devir satış yetkisi el-
lerinden alınmış, trafik tescil
bürolarına, yani trafik polisine
verilmiş.
Bir küçük araştırma yaptı-
lar, oraya sordular, buraya da-
nıştılar, kimse bu değişikliğin
neden yapıldığına ilişkin so-
mut bir gerekçe gösteremi-
yordu. Yasa hemen yürürlü-
ğe girerse az sayıda trafik tes-
cil bürosu ile uygulamanın
nasıl sürdürüleceği de he-
saplanamamıştı.
Türkiye Noterler Birliği dev-
reye girdi, ilgililerle görüşüldü,
uygulama 1 Ocak 2009 tari-
hine kadar ertelendi.
Deniyor ki: Ehliyet işi özel-
leştirildi, kurslar özelleştirildi,
trafik muayene istasyonları
özelleştirildi. Sıra geldi, araç
satış ve devir işlemlerini bir ya
da birkaç yandaş şirkete dev-
retmeye... Noterlerin ellerin-
den yetkilerinin alınması, ilk
adımdır.
Çete işi
İlmi
AKP’nin Türk Tarih Kurumu
(TTK) Başkanlığı’na atadığı Prof.
Dr. Ali Birinci ayağının tozuyla
“TTK’nin Cumhuriyetin en temel
ilmi kurumlarından biri olduğunu”
söylemiş.
Atatürk’ün kalıtı olan TTK “bi-
limsel” araştırmalar yapan bir ku-
rumdu. İlmi, milmi değildi. Sa-
yelerinde olacak...
YAYED Genel Sekreteri Serhat
Salihoğlu’ndan bir tanıklık:
“TRT-2’de 3 Ağustos 2008
günü yayımlanan ‘1908; Pa-
ris’ten Manastır’a İnkılab-ı Azim’
isimli programı izledim. Metin
yazarlığı ve sunuculuğunu Prin-
ceton Üniversitesi Yakın Doğu
Araştırmaları bölümünden -aynı
zamanda Zaman gazetesi yaza-
rı olduğunu bildiğimiz- Prof. Dr.
M. Şükrü Hanioğlu’nun yaptığı
programda İttihat ve Terakki ile
ilgili değerlendirmeler dikkat çe-
kiciydi. Burjuva demokratik dev-
rim özelliğindeki 2. Meşrutiyet ha-
reketini gerçekleştiren İttihat ve
Terakki’nin çete olarak tanım-
lanması ve dolayısıyla 2. Meşru-
tiyet’in çete iktidarı gibi gösteril-
meye çalışılmasını, doğrusu, bu-
günkü kimi gelişmelere bir gön-
derme olarak algıladım. Buradan
Cumhuriyet devriminin de bir
çete işi olduğuna kadar gidilirse
şaşırmamak gerekecek...”
Şimdilik utanıyorlar ya da ce-
saret edemiyorlar: Atatürk’ü de
“çete başı” ilan edecekler!
Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri
Bakanı sıfatını kullanan, İran
Cumhurbaşkanı’nın Anıtkabir’i
ziyaret etmek istemeyişini “ufak
tefek detay” diye nitelendirebil-
dikten sonra...
IMF ve Dünya Bankası’nın evet
efendimcisi AKP’nin sağlıkta
dönüşüm sepeti döndü dolaştı,
halkın başına geçti.
Konuya kafa yormuş hekim Uğur
Yılmaz’a göre, “sağlıkta dönüşüm”
zihin kontrol yönteminin tipik bir
örneği. Çünkü, herkes karşı
çıkacağına, projeyi peşinen doğru
kabul ediyor. Dahası, sistem içinde
kendi çıkarları yönünde olumlu
yönler bulmaya çalışıyor. Oysa,
proje öyle kurgulanmış ki, asıl
hedefe kısa zamanda erişildi ve
sağlık alanı uluslararası tıp
karteline terk ediliverdi bile.
Dr. Uğur Yılmaz, kartelin bugün
ulaştığı başarıları beş ana konu
başlığında toplamış:
“- Patent yasalarıyla uluslararası
kartelin çıkarları güvence altına
alınmış; SSK ilaç fabrikası
kapatılmış, yerli ilaç ve aşı sanayi
tamamen felç edilerek yok
edilmiştir.
- Geçerli ve kabul edilen tıp bilimi,
kartelin ürünlerinin satışına göre
belirlenmiştir. Tıp bilimi ve
uygulamaları, hastalıkları ya da
rahatsızlıkları iyileştirir gibi yaparken
sağlık ticaretine gerekçeler
yaratmaktadır. Tıbbi ürün, ilaç ve
cihazların satışı tamamen kâr
payları ve hediye paketleriyle
yürütülmektedir. Tedavi
yönteminin, ilacın ve ameliyatın
seçiminde etkili olan temel amaç
ve yöntem budur.
- Çıkarcı siyasal uygulamalarla
zayıflatılan, kötü yönetilen ve halkın
gözünden düşürülen SSK
Hastaneleri Sağlık Bakanlığı’na
devredilerek tasfiye edilmiştir.
- Daha önce de, bir özel hastane
gibi çalıştırılan üniversite
hastanelerine ek olarak, Sağlık
Bakanlığı’na bağlı devlet
hastaneleri de bir özel hastane gibi
işletilmeye başlanmıştır. Bir işletme
olarak çalışan hastaneler tıbbi
teşhis, imkân ve ürünleri mümkün
olan en fazla kişide uygulanarak
ticari kazancı arttırmak için her şeyi
yapmaktadır. Bu amaca ulaşmak
için hekimlere ‘kâr payları’
(performans ücreti) dağıtılmaktadır.
- Kartelin ürün ve ilaçlarının
tüketilmesi için işletilen sistemde,
tüketim düşlenmesi bile olanaksız
düzeylere ulaşmıştır.”
Sağlıkta dönüşümü çıkaranların
yatacakları yer yok, ama onların
sosyal yanını yıktıkları devlette
parası olmayan hasta yatak
bulamıyor, böyle giderse
bulamayacak da.
Sağlıkta dönüşüm
İstanbul Üniversitesi
75 yaşında
Prof. Dr. MUSTAFA
ÖZYURT*
Yozgat Bozok Üniversite-
si’ndeki törene katılan Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardım-
cısı sayın Cemil Çiçek, üni-
versitedeki öğrenci sayısının 4
bin, öğretim üyesinin yalnız 8
tane olduğunu (4 profesör, 4
doçent) öğrenince “yüzüm
kızardı” demiş. Ne ilginç bir
rastlantı, günümüzden 75 yıl
önce, tam bugünlerde Türki-
ye’nin ilk ve tek üniversitesi
kurulmuştu. Yeni İstanbul Üni-
versitesi’nin 5000 öğrencisine
karşın 27 Türk, 38 yabancı
ord. profesörü, 18 Türk, 4 ya-
bancı profesörü, 93 Türk do-
çenti bulunmaktaydı. Toplam
180 öğretim üyesi göreve baş-
lamıştı.(1) Bu açıdan bakınca
Sayın Cemil Çiçek’in yüzünün
kızarmasına hak vermemek
elde değil.
1933 yılının en önemli olayı,
hiç kuşkusuz, üniversite re-
formudur. Atatürk, bu yeni-
leşme hareketiyle ilke olarak
Türkiye’de de üniversite adı al-
tında çağdaş üniversitelere
denk bir bilim ocağı kurmayı
amaçlamıştır. Böylece İstan-
bul Darülfünun’u kapatılarak
yeni İstanbul Üniversitesi ku-
rulmuştur. Bu radikal kararın
alınmasında kuşkusuz, bilim-
sel olduğu kadar siyasal kay-
gılar da etkili olmuştur.
Cumhuriyet’in ilanının he-
men ardından 1924’te çıkar-
tılan Eğitim Birliği (Tevhid-i
Tedrisat) yasası ile medrese-
ler ve dinsel eğitim veren di-
ğer okullar kapatılmış, ancak
bu dönemde Darülfünun’a
dokunulmamıştır. Türkiye Bü-
yük Millet Meclisi, İstanbul
Darülfünunu’nun 1932 yılı büt-
çesini esaslı bir surette islah ve
düzenlenmesi koşuluyla kabul
etmiştir. Bundan önce Türk
hükümeti, İsviçre Cenevre
Üniversitesi Pedagoji Profe-
sörü ve eski Rektörü Prof.
Albert Malché’yi ülkeye da-
vet etmiştir. Konuk profesör,
hazırladığı raporunu 29 Mayıs
1932 tarihinde hükümete sun-
muştur. Rapora göre Darülfü-
nun’un kapatılmasından baş-
ka bir çıkar yol olmadığına ka-
rar verilmiş, hükümet tasarısı
olarak TBMM’ye sunulan ha-
zırlık çalışması 31 Mayıs 1933
tarihi ve 2252 sayılı kanunla İs-
tanbul Darülfünun’u lağvedil-
miştir. Bu kanuna göre:
Madde 1. İstanbul Darülfü-
nunu ve ona bağlı bütün mü-
esseseleri kadro ve teşkilatla-
rı ile beraber 31 Temmuz 1933
tarihinden itibaren mülgadır.
Madde 2. Maarif Vekilliği 1
Ağustos1933 tarihinden iti-
baren İstanbul’da (İstanbul
Üniversitesi) adı ile yeni bir
müessese kurmaya memur-
dur. Maarif Vekâleti bu üni-
versitenin teşkilatına ait kanun
layıhasını en geç 1 Haziran
1934 tarihine kadar Büyük
Millet Meclisi’ne tevdi eder.
Yeni İstanbul Üniversitesi
dört fakülte (Edebiyat, Fen,
Hukuk ve Tıp) üç yüksek-
okuldan (Diş hekimliği, Ecza-
cılık ve Yabancı diller) oluş-
muştur. Açılışı 18 Kasım
1934’te Milli Eğitim Bakanı
Hikmet Bayur tarafından ya-
pılmıştır. 1933 yılında kurulmuş
olan İstanbul Üniversitesi 75
yıldan beri aralıksız olarak,
Türk bilim yaşamına büyük
katkılar sağlamış, ülkemizde
başka üniversitelerin kurul-
masında da öncülük etmiştir.
Dünyanın en eski ve köklü
20 üniversitesinden biri olma
ayrıcalığını sürdürmektedir.
Günümüzde her ile bir üni-
versite kampanyası ile top-
lam 94 devlet ve 33 vakıf üni-
versitesi 2008 yılı kış döne-
minde öğretim vermeye baş-
layacaktır.
2002 yılı sonunda üniversi-
telerimizdeki araştırma gö-
revlisi (asistan) sayısı 20650
iken, 2005 yılı sonunda 20.736
olmuştur. Aynı dönemde öğ-
renci sayısında yüzde 22’lik bir
artış olmasına karşın, araştır-
ma görevlisi sayısındaki artış
yüzde 0.4 düzeyinde kalmış-
tır. Yine araştırmalar, öğretim
elemanlarının gelir yetersizli-
ğinin baskısını çok derinden
duyduğunu, buna karşın
gençler arasında üniversite
öğretim elemanı olmanın çe-
kiciliğini vurgulayanlar ço-
ğunlukta olduğunu ortaya koy-
maktadır.(2)
Anketler, öğretim eleman-
larının yaklaşık yüzde 60’ının
yabancı dil sorunu olduğunu,
yüzde 46’sının hiç yurtdışına
çıkmadığını ortaya çıkarmıştır.
Öğretim üyelerinin yüzde 42’si
üç büyük kentte toplanmıştır.
Profesörlerin yüzde 60’ının 3
büyük kentte yoğunlaşması
önemli bir çarpıklık olarak or-
taya çıkmaktadır. Diğer yan-
dan yardımcı doçentlerin yüz-
de 72’si üç büyük kent dışın-
daki üniversitelerde görev al-
dığı saptanmıştır. Yeni kurulan
üniversitelerimiz de göz önü-
ne alındığında, bu çarpıklığın
ne kadar derinleştiğini kestir-
mek olanaksız.
Uluslararası kaynak göster-
me endeksinde Türkiye kay-
naklı yayınlar son 20 yılda 30
kat artmıştır. 2004 yılında
14104 yayın sayısıyla dünya
sıralamasında 20. sıradan
2005 yılında19.’luğa yüksel-
miştir. Yedi üniversitemiz, Av-
rupa Üniversiteler Birliği’nin
(EUA) kurumsal değerlendirme
sürecinden başarıyla geçmiş-
tir. Ondan sonra “Bizim üni-
versitelerimiz, ilk 500 üni-
versite içinde neden yok”
diye her aklına gelen bilir bil-
mez soruyor.
1. Ali Rıza Berkem. Yaşadığı-
mız Olaylar (1933-1980). İÜ
Basım Basımevi 1999.
2. Türkiye’nin Yükseköğretim
Stratejisi Taslağı. 2006.
* 22. Dönem CHP Bursa Mil-
letvekili
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/ Gebelikte kimi
yemeklerden tiksi-
nip olmayacak şey-
ler için aşõrõ istek
duymak. 2/ Uzun
tüylü bir süs köpe-
ği... Yurdumuzun
sulak alanlarõnda
kõşlayan bir ördek
cinsi. 3/ Bir göster-
me sõfatõ... Bir sa-
nayi kuruluşumu-
zun kõsa yazõlõşõ...
Siper, hendek. 4/ Balede
bir denge figürü. 5/ Bir ili-
miz... Karakter. 6/ Yayla
ya da bahçe kulübesi...
Dinlence. 7/ Türk müzi-
ğinde bileşik bir makam...
Yemen’in başkenti. 8/
Sarp geçit... Yunanistan’õn
plaka imi. 9/ Göçücü ba-
lõklarõn boğazlar yoluyla
Akdeniz’den Karadeniz’e
çõkmasõ.
YUKARIDAN AŞAĞIYA
1/ Doğum sõrasõnda temizliğe dikkat edilmemesi yüzün-
den loğusanõn tutulduğu ateşli hastalõk. 2/ Bilinç... İki ni-
celik arasõndaki bağõntõ. 3/ Yabancõ... Gökçeada’da bulu-
nan ve yurdumuzun batõdaki en uç noktasõ olan burun. 4/
Küba kökenli bir dans... Şarap mahzeni. 5/ Pokerde, sõrayla
birbirini izleyen, renkleri farklõ beşli diziye verilen ad... Bar-
yum elementinin simgesi. 6/ İzmir’in Selçuk ilçesindeki
ünlü antik kent... Osmanlõlarda gece bekçisi. 7/ İlgi eki...
Şiirde iki ya da daha çok dizeden oluşan birim. 8/ “Hayõr”
anlamõnda kullanõlan söz... Tütsüyle kurutulmuşu olduk-
ça sürümlü olan bir balõk. 9/ İngiliz ordusunun seçme bir-
liklerini oluşturan Nepal halkõ.
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
K A R D İ N A L
A T E M A N A S
R E N K F E R E
D K A B İ L L
İ M B E L E D İ
N A F İ L E O M
A N E L E A L İ
L A R D O L A Y
S E L İ M İ Y E
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9