30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
D ünyaca ünlü piyanist ve komponist Fazıl Say, kendi yapõtõ olan Nâzõm Hikmet Ora- toryosu ile Kitap Fua- rõ sõrasõnda Frankfurt’a gelecekti. Bir süre önce Kültür Bakanlõğõ, onun yerine Yunus Emre Oratoryosu’nu Frankfurt’a getireceğini açõkladõ. Bu açõklamayõ yoğun bir tartõşma iz- ledi. Aslõnda tartõşõlan niçin Yunus Emre Oratoryosu değil. Çünkü, herkes onun da çağdaş Türk müzi- ğinin bir başyapõtõ olduğunu biliyor. Sorun, Fazõl Say’a verilmiş söz- den dönülmesinin ardõnda yatan gerekçeye kuşkudan kaynaklanõ- yor. Kültür Bakanõ, Fazõl Say’õn ya- põtõnõ Moskova’da izleyerek çok et- kilenmiş ve Fazõl Say’a, bunu Tür- kiye’nin onur konuğu olduğu Frank- furt Kitap Fuarõ sõrasõnda Frank- furt’ta gerçekleştirmeyi önermiş. O da kabul etmiş. Böyle bir sözden dönüş, acaba Fa- zõl Say’õn hükümet politikasõna muhalif tavrõ yüzünden mi, yoksa gerçekten bakanlõktan yapõlan açõk- lamada belirtildiği gibi, bütçe ge- rekçesiyle mi? Bütçe gerekçesi de elbette doyurucu değil. Türkiye Frankfurt’ta onur konuğu olmak için yüklü bir bütçeyi zaten bu işe ayõrmõştõr. Ayrõca, fuarõn ancak alt- mõşõncõ yõlõnda bu daveti alabil- miştir. Bir altmõş yõl daha böyle bir şey söz konusu değildir. Dolayõsõyla bu fõrsatõ en etkili biçimde değer- lendirmek gerekir. Bu tartõşmalar sürerken, Kültür Bakanõ’nõn TRT televizyonunda yaptõğõ bir konuşmada ileri sürdü- ğü yepyeni bir gerekçe, tartõşma bo- yutunun da ötesinde ortalõğõ karõş- tõrdõ. Bu konuşmayõ ben izlemedim. Gerçekliği konusunda kesin bil- gim yok. Ancak, tepki gösteren yazar arkadaşlar, böylesine sert bir tepkiyi boşuna göstermezler. Gerçekten Bakan Bey, böyle bir açõklama yapmõşsa, çok ayõp etmiş. Ayõbõn da ötesinde, örneğin Al- manya’da benzer bir açõklamada bu- lunan bir Kültür Bakanõ, aynõ gün is- tifa eder. Neymiş bu açõklama? “Nâzım Hikmet ideoloji ola- rak Moskova’ya uyarmış, ama Frankfurt’a o denli uymazmış...” Bu söz Bakan Bey’e mal ediliyor. Böyle bir şey söylenmişse, ayõbõn ötesinde çok yanlõş bir saptama... Ankara’dan yüz tane kültür ba- kanõ gelir geçer, hepsinin adõ unu- tulur. Ama Nâzım Hikmet adõ, geçmişte olduğu gibi gelecekte de, yalnõz Türkiye’de değil, Almanya dahil bütün dünyada unutulmaz. Çok iyi anõmsõyorum, Alman- ya’ya geldiğim ilk yõllarda, Türki- ye deyince, Almanlar iki isim anõm- sõyorlardõ: Atatürk ve Nâzõm Hik- met. 1964 yõlõnda “Memleketim- den İnsan Manzaraları”nõn dör- düncü kitabõ “In jenem Jahr 1941” adõyla H. Wilfrid Brands’õn müt- hiş güzel çevirisiyle Luchterhand Verlag tarafõndan yayõmlandõktan sonra, Almanya’nõn edebiyat dün- yasõnda bir Nâzõm Hikmet sevgisi dalga dalga yayõlmaya başladõ. Öy- le ki, bu yapõtõ, tanõnmõş yazar ve yönetmen Heinz von Cramer o za- manki SDR radyosunda radyofonik oyun olarak düzenleyince de, eleş- tirmenler, evet Batõ Alman eleştir- menleri, Nâzõm’õ yere göğe koya- madõlar. Oyun daha sonra hemen hemen bütün Alman radyo kurum- larõ tarafõndan Noel Haftasõ’nda, Dünya Kardeşlik Haftasõ’nda defa- larca tekrarlandõ. Aradan otuz yõl geçti.. hâlâ zaman zaman tekrarla- nõr. Bununla da kalmadõ. Yetmişli yõllardan başlayarak, “Bir ağaç gi- bi tek ve hür / Ve bir orman gibi kardeşçesine” dizelerinin Alman- casõ, yeni yõl tebriği olarak gönde- rilmeye, sayõsõz etkinlikte belgi olarak kullanõlmaya başladõ. Nâzõm Hikmet’in Almanya’daki resepsi- yonu kitaplar doldurur. Şairin 100. yõlõnda da Avrupa’nõn en büyük ya- yõn kuruluşu WDR bir saatlik can- lõ yayõnla onu en güzel biçimde an- dõ. Burada keseyim. Sahi, ‘bakan’õn adõnõ bilen Alman var mõ? Umarõm, Bakan Bey böylesine tõynet belirten bir açõklama yap- mamõştõr. CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 6 AĞUSTOS 2008 ÇARŞAMBA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER PENCERE Normal mi Çatlak mı?.. Gelin şu işi kısa tutalım, bir özel telefon ko- nuşmasında Hikmet Çetinkaya için demişim ki: “- Bizim Hikmet normal değil...” Ne hayatı bilen, ne yaşamdan zevk alabilen, ne mizahın tadını çıkarabilen, ne insan insana ya- şamanın kerrat cetvelini hesap edebilen; ne ki- şiden kişiye güvenin, çelişkinin, çatışmanın, sev- ginin hesabına aklı eren, dost muhabbetinden ve kardeşlik duygusundan habersiz geri zekâlılar, çok özel telefon görüşmesinden bir tek tümceyi cımbızla çıkarıp iddianameye koyarken -gaze- telerinde itiraf ettikleri üzre- şunu düşünmüşler: - İlhan Selçuk ‘Bizim Hikmet normal değil’ di- ye konuşmuş, bunu açıklarsak araları bozulur, Cumhuriyet’i kundaklamış oluruz; bunlar birbir- lerine girerler... Girer miyiz?.. Oysa biz birbirimizle böyle konuşuruz, güm- rüksüz, pasaportsuz, vizesiz... Birbirimizi birbirimize çok güzel çekiştiririz; bi- zim çocuklar da benim hakkımda neler de neler söylerler... Cumhuriyet böyle yaşar... Gelişir... Beyinsel temrinler gazetede böyle başlar... Dört dörtlük politikacı, ikiyüzlü çıkarcı, koltuk sevdalısı hesapçı olsaydık, zaten Cumhuriyet ola- mazdı... İnsan insana yürek çatışmasının, kişiden kişi- ye beyin fırtınasının içinde yaşıyoruz... Hayatın tadı da zaten burda... Hikmet normal mi?.. Ben normal miyim?.. Hepimiz biraz çatlağız... Cumhuriyetçiler normal mi?.. Büyük bir tarihsel kıyametin içinde dünyanın en büyük gücüne karşı, kelle koltukta savaşımı gö- ze alan kişiler nasıl normal olabilirler ki?.. Bir dostum anlatmıştı... - Akşama kadar didinip çırpınıyorum, saat 5’te bir kadeh rakı içip normalleşiyorum... - Eeee?.. - Ardından bir kadeh daha içip daha çok nor- malleşiyorum... Şimdi gelelim polise.. Savcıya.. Özel telefon konuşmalarını gereksiz yere id- dianameye geçirip medyadaki yandaşlarına da- ğıtanlara... Geçmişte -dün vurguladığımız gibi- Türki- ye’de bir NATO-Amerikan gladyosu vardı... Bugün İslamcı gladyo oluşturuluyor... NATO-Amerikan gladyosunda kimi askerler rol oynuyorlardı... Bugün İslamcı gladyoda başrol polisin... Polis İslamcı gladyonun omurgasını oluştura- cak... Askeri bu işe yatıracak... İlk adımlar atılmaya başladı bile... Polis, bu hesaba göre askeri vesayetine ala- cak... Nakşi-Fetocu örgütlenme polisin içinde hem de çok etkili... Ergenekon operasyonunun amacı, askeri po- lisin vesayetine almak için hazırlanmış senaryo- da sırıtıyor... Bu operasyona da demokrasi adını takmaya ça- balıyorlar. Her neyse 2450 sayfalık iddianamedeki özel te- lefon konuşmaları anlaşılıyor ki daha uzun bir sü- re medyada tefrika edilecek... Seç seç al... Yayınla... İnsanları birbirine düşüreceğine inan... İnsanın insanlığından nasibini almayınca böy- lesine ham ervah hayallerin peşinde koşarsın... Nâzõm Hikmet ve Frankfurt Yüksel PAZARKAYA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle