14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 6 AĞUSTOS 2008 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ 13ekonomi@cumhuriyet.com.tr EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN Piyasaların Coşkusu ve Ekonomide ‘W’ Döngüsü Anayasa Mahkemesi’nin 30 Temmuz’da ver- miş olduğu “AKP’nin kapatılmasına gerek yok” şeklindeki kararı, yerli ve uluslararası finans pi- yasalarında büyük bir coşkuyla karşılandı. Pi- yasaların üstünden büyük bir istikrarsızlık un- surunun kalktığını gören “oyuncular”, büyük bir heyecan içinde Türk finans piyasalarına ve İs- tanbul Menkul Kıymetler Borsası’na hücum et- tiler. Borsa 30 Temmuz akşamını 3 bin puanlık artış ile geçerken, ellerindeki dövizi bozdurup Türk Lirası’na yönelen “yabancı yatırımcılar”, doların fiyatının 1.15’e değin düşmesine yol açmaktay- dı. Geçtiğimiz haftanın gazete haberlerine göre, üç gün içerisinde Türkiye’ye akan yabancı fon- lar 2 milyar dolara ulaşmıştı. Medyanın yorumlarına göre “piyasalar kararı ön- ceden satın almışlar” ve “oyuncular, yönlerini Tür- kiye’ye yöneltmişlerdi”... Cumhuriyet gazetesinde yazmaya başladı- ğım ilk yıllarda bu sayfayı kendisiyle paylaşmaktan büyük bir onur duyduğum Korkut Boratav ho- ca, finansal ekonominin kendine özgü bu renkli söylemini fırsat buldukça hicveder, “piyasalar” veya “oyuncular” gibi sınıfsal içeriği boşaltılmış kavramların iktisat yazınında yer almaması ge- reği konusunda da okuyucularını sık sık uyarır- dı. Korkut Hoca’nın benzetmesine göre, söz ko- nusu “piyasalar” gerek ekonomi, gerekse siya- set dünyasında, sanki eski Yunan ve Roma tan- rılarına atfedilen doğaüstü güçlerle donatılmış- lardı. Bu doğaüstü güçleri sayesinde fırtınalar ya- ratabilen ve ulusların kaderlerini değiştirme ye- tisine sahip olan bu tanrıların bir ilginç özelliği de sanki “insansı duygularla” hareket etmeleriydi. Bu tanrılar insanlar gibi yiyor içiyor; hiddetleniyor; hu- zursuzlanıyor; kaprisler yapıyor; seviyor ve kıs- kanıyorlardı. Tıpkı “piyasalara” atfedilen “hu- zursuzluk”, “belirsizlik”, “güvensizlik”, ya da ge- çen hafta yaşamış olduğumuz üzere, “coşku” duyguları gibi. Korkut Hoca’nın sunduğu örneğin vermekte ol- duğu mesaj açıktır: Türkiye iktisadi ve siyasi ya- şamını ve geleceğini finans sermayesinin spe- külatif ve kısa dönemci çıkar hesaplarına terk et- miştir. “Ulusal bağımsızlık” ve “ulusal kalkınma” gibi kavramlar, yerlerini “Yabancılar ne der?” ve- ya “Yabancı sermayeyi çekmek için ne yapmak gerekli?” türünden sorulara bırakmış; ulusal makro ekonomiye yönelik analitik yaklaşımlar ise “borsa-faiz-döviz” üçgeninin salınımlarına in- dirgenmiştir. Türkiye, yerli ve uluslararası finans kapitalin kaprislerine bağımlı durumdadır. Öte yandan, geçen hafta dışa vurulan bu coşkunun Türkiye ekonomisine olan reel mali- yetinin ne olacağı ise gündemimizden ısrarla ka- çırılmaktadır. Bu denli aşırı değerli Türk Lirası’nın (ucuz döviz kurunun) Türk sanayiine getireceği tahribatın ve kaçınılmaz ithalat furyasının yara- tacağı işsizlik ve dış borçlanma yükünün so- nuçlarının neler olacağı gibi sorular, ekonomiyi “borsa-faiz-döviz” üçgeninden ibaret gören medyamızda elbette yer bulamayacaktır. Geçtiğmiz haftanın Türkiye’de yaşananlara tezat bir başka haberi ise Amerikan ekonomisinde durgunluk (resesyon) tehdidinin artık açıkça belgelenmiş olduğuna ilişkindi. Amerikan eko- nomisinin 2008’in ikinci çeyreğinde büyüme hı- zı sadece yüzde 1.9 olarak tahmin edilmektey- di. Bu da, Amerika’nın yüzde 2.3 oranında bü- yüyeceğini tahmin eden “piyasa” beklentilerinin oldukça altındaydı. Dahası, ABD’nin son iki çeyrek dönemdeki büyüme hızları geriye doğru revize edilmiş; ve 2007’nin son çeyreğindeki bü- yüme hızı yüzde 0.6’dan yüzde eksi 0.2’ye; 2008 birinci çeyrek büyüme hızı da yüzde 1’den 0.9’a indirilmişti. Amerika’dan gelen haberler son bir ayda işgücü piyasasında 51 bin kişilik istihdam kaybı ya- şandığını ve işsizlik oranının yüzde 5.7’ye çıka- rak artış eğilimini sürdürmekte olduğunu gös- termekteydi. İstatistiklere göre ABD’de geçen aralık ayından bu yana yaşanan işgücü kayıpla- rının toplamı tüm ekonomide 463 bine, Amerikan özel sektöründe ise 665 bine ulaşmaktaydı. Amerikan ekonomisinin durgunluğa uğrama- dan yeniden yükselişe geçtiği yönündeki iyimser beklentiler boşa çıkmış; ekonomide yeni bir durgunluk dalgasının hüküm sürdüğü gerçeği gözler önüne serilmişti. Öyle ki Harvard Üniversitesi’nden profesör Kenneth Rogoff geçen hafta Financial Ti- mes’da çıkan bir yazısında, Amerikan ekonomi- sindeki çalkantıları “mal piyasalarındaki aşırı ta- lep” ve “finans piyasalarındaki aşırı arz” unsurlarına bağlıyor; ve ABD’nin durgunluğu “V” biçimindeki bir defalık daralmayla değil, “W” biçiminde bir- birini izleyen “durgunluk-genişleme- durgunluk-genişleme” dalgalarıyla, salınımlar halinde yaşayacağını tahmin ettiğini yazıyordu. “W” biçimindeki “spekülatif büyüme-durgun- luk-kriz-büyüme-durgunluk” dalgalarının Türk ekonomisinin son 20 yılının en belirgin özelliği ol- duğunu bilen bizler için, profesör Rogoff’un betimlemesi hiç de yabancı değildir. Bizim açı- mızdan daha can alıcı soru ise küresel ekono- mideki söz konusu “W”-tipi dalgalanmanın Tür- kiye’ye olan yansımalarının tek bir “W”den mi, yoksa “WW...W” biçiminde birbirini izleyen (ve benzetmeyi daha da ileriye götürürsek, W’nin puntoları giderek büyüyen!) çalkantılar şeklinde mi olacağıdır. Piyasalardaki coşku-kötümserlik algılanmalarından kaynaklanan belirsizlik orta- mının reel ekonomiye yaratacağı olumsuz etki- ler, sanayide ve işgücü piyasalarında onarılma- sı çok zor tahribata yol açmaktadır. Son söz olarak, bu köşede sık sık vurgulanan bir yorumu yeniden sizlerle paylaşmak arzu- sundayım: küresel ekonomide krize en yatkın ül- ke, küresel finans sermayesinin en gözde ko- numda gördüğü ülkedir. Türkiye, dış açıkları, dö- viz pozisyon açıkları, dış borç yükü ve sığ olan finans piyasalarının kaldıramayacağı boyuttaki spekülatif hareketleriyle, küresel krizden en şid- detli biçimde etkilenebilecek ekonomi duru- mundadır. İş dünyasõna göre, hükümet bahaneler üreteceğine yeniden üretime dönük bir model üzerinde çalõşma yapmalõ Bu zamlarõn sonu işsizlik Ekonomi Servisi - Dayanõlmaz hale gelen enerji zamlarõ sanayiciyi bezdirdi. Türkiye İş- veren Sendikalarõ Konfederasonu (TİSK) sa- nayinin kullandõğõ doğalgaz ve elektirik üze- rindeki vergi yükünün mutlaka azaltõlmasõ ge- rektiğini açõkladõ. TİSK yazõlõ açõklamasõnda “Büyüme ve is- tihdamın can damarı olan rekabet gücünün yabancı üreticiler karşısındda hızla zayıf- laması önlenmelidir. Sanayide kullanılan do- ğalgaz fiyatının yüksekliği açısından Tür- kiye OECD ülkeleri arasında 2. sırada ge- liyor” denildi. Bursa Ticaret ve Sanayi Oda- sõ (BTSO) Yönetim Kurulu Başkan Yardõm- cõsõ ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Enerji Meclisi Başkanõ Mahmut Yılmaz, enerji fiyatlarõndaki fahiş artõş nede- niyle sanayinin rekabet gücünü giderek kay- bettiğini belirterek “Bugün sanayi bölgele- rinde tesislerin bir bir işçi azalttığını hatta kapandığını görüyoruz. Bunlar hiç iyi gös- tergeler değil. Yeniden üretime dönük bir model üzerine de çlışma yapılması gerekir” dedi. Yõlmaz AA’ya yaptõğõ açõklamada özet- le şunlarõ söyledi: “Son doğalgaz zammını ke- sinlikle normal karşılamadık. Keyfi bir zam yapılıyormuş izlenimi sanayicinin mo- ralini bozdu. Son 5 yılın en büyük enflas- yonu ortada. Dövizi baskı altına alıp düşük tutarak aramalı ithalatını bir nevi teşvik et- mek, üretim şevkini azaltıyor. Bugün sanayi bölgelerinde tesislerin bir bir işçi azalttığı- nı hatta kapandığını görüyoruz. Bunlar eko- nomi için hiç iyi göstergeler değil. Bunun tek çaresi, tekrar üretim modeli üzerinde ça- lışma yapılmasıdır.” ENERJİYEZİNCİRLEMEZAMLARGELİYOR ZAMLAR ENFLASYONU ARTTIRACAK Türk Mühendis ve Mimar Odalarõ Birliği (TMMOB) Elektrik Mühendisleri Odasõ (EMO), doğalgaza yapõlan zamlarõn 1 Ekim’de yapõlacak elektrik zammõnõ te- tikleyeceğini açõkladõ. EMO’dan yapõlan açõklamada, doğalgaz fiyatlarõna yapõlan zammõn kõş aylarõnda da- ha fazla hissedileceği kaydedildi. Açõklamada, elek- trik enerjisi üretiminde, doğalgaz üreticisi olan ül- kelerde bile rastlanmayacak seviyelerdeki bu artõşõn her geçen gün daha zamlõ elektrik faturalarõ ile kar- şõ karşõya kalõnmasõna neden olduğu belirtildi. Enerji fiyatlarõndaki yõllõk artõşõn yüzde 26.87’ye ulaştõğõnõ bildiren Merkez Bankasõ, elektrik fiyat artõşõnõn enflasyona yaptõğõ doğ- rudan katkõnõn yaklaşõk 0.5 puan olduğunu he- saplarken ağustos başõnda yapõlan doğalgaz zammõnõn enflasyonu 0.15 puan artõracağõnõ bil- dirdi. Durmuş Yõlmaz başkanlõğõndaki Banka, tem- muz ayõ fiyat gelişmelerini değerlendirdi. Elektrik ve yakõt fiyatlarõndaki artõşlarõn enerji fiyat enflasyonu- nun yükselmesine neden olduğu vurgulandõ. ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr Dünya Ticaret Örgütü’nün Cenevre toplantı- ları 9 gün süren kıran kırana pazarlıklardan sonra başarısızlıkla sonuçlandı ve tüm ülkeler derin bir ooh çekti! ABD zaten senatosunun kı- sa bir süre önce aldığı bir kararla kendi çiftçi- lerinin aldığı destek primini yükseltmişti. DTÖ’nün Fransız Başkanı Pascal Lamy’nin liberal politi- kaları cansiperane savunması, Sarkozy Fran- sası’nın korumacılık kalkanlarını bir nebze olsun geri çekmesini sağlayamamıştı. İtalya zaten küreselleşmeye karşı kesin bir duruş sergileyen Finans Bakanı Giulio Tremonti’nin eline ülke ekonomisinin anahtarını teslim etmişti. Çin ve Hin- distan pazarlarını hem kendilerinden daha fa- kir ülkelere hem de çokuluslu şirketlere karşı ko- rumak için farklı önlemler almaya başlamıştı... Bir tek, hem zengin tarım toprakları hem de enerji kaynaklarına sahip Brezilya DTÖ görüşmelerin- de sona kadar gidilmesi taraftarıydı. Sonuçta, küresel ticaretin ve rekabetin önün- deki engellerin (Gümrük duvarları, sübvansiyonlar) kaldırılması amacıyla 2001 yılında başlatılan “Doha Turu” görüşmeleri fiyasko ile neticelen- di. Bu ne anlama geliyor? Kimse küresel tica- rette liberalizmin boyutlarının sınırsız olma- sını istemiyor. O zaman akıllara şu soru geliyor: Ülkeler gerçek anlamda gönüllü değillerse neden tica- rette sınırların ve korumacılığın tamamen kalk- masını hedefleyen Doha görüşmeleri başlatıldı? Yanıt aşikâr. Çünkü o zamanlar küreselleşme rüzgârları Batı cephesinden esiyordu. Dünya ti- caretinde de kural koyucu olanlar zengin ülke- lerdi. Şimdi ise küreselleşme rüzgârında ibre do- ğuya doğru döndü. Çin ve Hindistan, Brezilya, Rusya gibi ülkeler tek kutuplu kural belirleyici- liğe karşı çıkıyor. ABD ve Avrupa Birliği ise kü- reselleşmenin yalnızca Batı’ya ait bir olgu ol- madığı gerçeğini kabul etmekte zorlanıyor... Bunlara bir de hammaddede arz ve talep den- gesizliğinin had boyutlara ulaşması, enerji fi- yatlarında hesaplanamayan artışlar eklenince kü- resel belirsizliğin her iki taraf içinde ürkütücü ol- maya başladığını söylemek mümkün. Ancak bu işin bir yüzü... Çin, Hindistan, Rusya gibi ülkeler ise hem nü- fus yoğunluklarının yüksekliği hem de Batı de- mokrasilerinden farklı olarak kendilerine özgü bir demokrasi tipi geliştirip uyguladıkları için sınır- sız liberalizme fazla sıcak bakmıyorlar. Kendi sı- nırlarını kendi istedikleri ölçüde açma kararlılık- ları ve kendi uyguladıkları politikalardan ulus- lararası anlaşmalar yüzünden taviz vermeme ça- baları son derece aşikâr, hatta takdire şayan... Örneğin ucuz emek gücü ile atağa kalkan, dün- ya piyasalarını neredeyse silip süpüren, hatta emek sömürüsü yüzünden Batı demokrasileri ta- rafından şiddetle eleştirilen Çin bugün toprak- larında yatırım yapmak isteyen çokuluslu şir- ketlere işçi sendikalarına kapılarını açma şartı- nı öne sürüyor. The Economist dergisinde oku- duğum habere göre Wal Mart’ın 50 bin Çinli iş- çisi artık 193 milyon üyesi olan ve hem Çin hü- kümeti hem de Komünist Parti ile yakın bağla- rı olan ACFTU (Çin Sendikaları Federasyonu) üyesi. İki yabancı fast food zinciri, biri yakından tanıdığımız McDonald’s, diğeri ise Yum! Brands ile lojistik firması FedEx de sendika ile anlaşma yapmak zorunda kalmış. 1 milyar nüfusu ile ay- nı zamanda cazip bir pazar olan Çin elindeki bu gücü son derece iyi kullanmasını bilen bir ülke. Küresel rekabetin acımasızlığı, bırakın Türkiye gi- bi gelişmekte olan ülkeleri ABD ve AB ülkelerinde bile sendikaları işlevsizleştirirken, dünyanın baş- ka bir noktasında Çin meydan okurcasına sen- dika şartı getiriyor. DTÖ görüşmelerinin olumlu sonuçlanması halinde Çin çokuluslu şirketlere böyle bir da- yatmayı ileri sürebilir miydi pek de emin değilim. Sonuçta liberalizm tırpanlanıyor. Küresel eko- nominin yeni aktörleri kendi kurallarını getiriyor. Batı tipi demokrasi, Batı tipi liberalizm artık mo- da olmaktan uzaklaşıyor... Kendi ulusal çerçe- velerini çizip uygulayabilenler ise başarıyı yaka- lıyor. Liberalizmin Tırpanlanma Dönemi B‹LG‹ TOPLUMUNA DO/RU / ÖZLEM YÜZAK VakõfBank World ailesine katõldõ Ekonomik programda ciddi istikrarsõzlõk var ‘Bu yıl da heba oldu’ Ekonomi Servisi - Avras- ya Sanayici ve İşadamlarõ Derneği (ASİAD) Başkanõ Ömer Faruk Başaran Tür- kiye’de siyasetin ekonominin önüne geçtiğine vurgu yapa- rak “2008’i 2007’de olduğu gibi kaybettik. Belli bir is- tikrar sağlayamadık. Eko- nomik programları somut adımlarla kayda geçireme- dik. İnsanlar cesaret ve ha- yal güçlerini kaybetti” dedi. Başaran, düzenlediği basõn toplantõsõnda, Türkiye’nin ekonomik anlamda taze bir başlangõca ihtiyacõ olduğunu belirterek ekonomik prog- ramlarõn yalnõzca kriz dö- nemlerinde açõklanmamasõ gerektiğini; bir an önce somut adõmlar atõlmasõ gerektiği- ni kaydetti. Başaran, dün- yada beyin ve beden ülke- leri olduğuna dikkat çeke- rek şöyle konuştu: Po- tansiyelimizi iyi kullanma- lıyız. Kaos ortamından çık- tık. Ancak en önemli sıkın- tı olan cari açığa bir an önce tedbir ala- madık.” Ekonomi Servisi - VakõfBank, 2 milyon kredi kartõyla Yapõ Kredi Wordcard platformuna katõldõ. VakõfBank’õn katõlõmõyla Yapõ Kredi Wordcard platformuna üye toplam kredi kartõ sayõsõ 10 milyon 370 bin adede çõkarken, Yapõ Kredi yüzde 26’lõk pazar payõyla toplam kredi kartõ pazarõnda en yüksek paya sahip banka oldu. Düzenlenen basõn toplantõsõnda konuşan VakõfBank Kredi Kartlarõ Başkanõ Nazan Özkaymak, anlaşma sayesinde VakõfBank kredi kartõ sahiplerinin mevcut kartlarõyla 170 bini aşkõn World Üye İşyeri fõrsatlarõndan yararlanabilecekleri söyledi. Özkaymak, iki yõl içinde cirolarõnõ 3 katõna çõkarmayõ ve aynõ zamanda 1 milyonu aşkõn yeni müşteriye ulaşmayõ hedeflediklerini bildirdi. Yapõ Kredi Pazarlama Gruplarõ Başkanõ Hakan Kaplan, World platformunun Avrupa arenasõndaki sõralamasõnõ daha da yukarõlara taşõma kararlõlõğõnda olduklarõnõ söyledi. ASİAD Başkanõ Başaran, ekonomideki yanlõş politikalar nedeniyle Türk halkõnõn cesaret ve hayal gücünü kaybettiğini söyledi. MUSTAFA SÖNMEZ Temmuz ayõnda gerçekle- şen yüzde 0.58’lik tüketici fi- yat artõşõ ile birlikte son 7 ayõn tüketici enflasyonu yüzde 6.6’yõ buldu. Ancak, ortalama vatandaşlarõn kullandõğõ mad- delerde bu ortalamanõn çok üstünde tüketici enflasyonu yaşanõyor. Temmuz’daki ortalamayõ elektrik fiyatlarõ tõrmandõrdõ. Haziran’daki zamlarla Tem- muz enflasyonu fõrladõ ve elektriğin 7 aylõk artõşõ yüzde 42’yi aştõ. Ağustos’ta da do- ğalgazõn etkisi görülecek. Gõda maddelerine bakõldõ- ğõnda 7 ayda mercimeğin fi- yatõnõn yüzde 103’ü, pirincin yüzde 60’õ , bulgur ve ayçiçek yağõnõn fiyatlarõnõn 7 ayda yüzde 50’nin üstünde artarak, 7 aylõk ortalama olan 6.6’yõ çok geride bõraktõklarõ görü- lüyor. Konut harcamalarõnda, elektrikteki büyük sõçramanõn ardõndan 7 ayda doğalgaz- daki artõşõn yüzde 18’i bul- duğu görülüyor. Kira artõşla- rõ da yüzde 6.6’lõk ortalama- yõ geride bõrakmõş durumda. Alt ve orta gelir gruplarõ- nõn bütçelerinin önemli bir kõsmõnõ tutan ulaştõrma ve ha- berleşmede de önemli artõşlar söz konusu. Son 7 ayda ger- çekleşen yüzde 6.6 tüketici enflasyonuna karşõlõk, vapur ücretleri yüzde 48, mazot yüzde 26, benzin yüzde 15, dolmuş ücreti yüzde 14, tele- fon görüşme ücreti de yüzde 12 artmõş durumda. Yõllõk bazda yüzde 12’yi gören enflasyonun Rama- zan ve okul açõlõşlarõna denk gelen Eylül’de ve izleyen ay- larda hõz kesmesi pek bek- lenmemeli ve yõl sonuna doğ- ru yõllõk bazda enflasyonun yüzde 18-20 bandõna dayan- masõ sürpriz sayõlmamalõ. AKP hükümetinin enerji fiyatlarõna yaptõğõ fahiş zamlar sanayicinin rekabet gücünü düşürürken birçok işletme kapõsõna kilit vurdu ya da işçi azaltmaya gitti. Yıllık bazda yüzde 12’yi gören enflasyon rakamlarının eylül ayında daha da artması bekleniyor. Ucuz emek gücü ile atağa kalkan, dünya piyasalarõnõ neredeyse silip süpüren, hatta emek sömürüsü yüzünden Batõ demokrasileri tarafõndan şiddetle eleştirilen Çin bugün topraklarõnda yatõrõm yapmak isteyen çokuluslu şirketlere işçi sendikalarõna kapõlarõnõ açma şartõnõ öne sürüyor. Halkın enflasyonu yüzde 25’i geçti
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle