05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Baştarafı 1. Sayfada Bu da soru mu, bugüne kadar nasıl yol aldıysa, öyle devam edecek! Ne yazık ki bize göre de en gerçekçi yorum bu... Her şeye karşın yine de görünen seçenekleri paylaşalım... AKP’nin yarı içinde-yarı dışında olan gazeteci- ler, akademisyenler ağırlıklı olarak şunu öneriyorlar: AKP artık böyle bir davanın bir daha açılma- masını sağlayacak ortamı oluşturmalı. Anayasa- yı, yasaları tümüyle buna göre düzenlemeli. Ku- rumlara ona göre biçim vermeli. Bunu ne adına istiyorlar? Demokrasi adına... Özünde demokrasiden çok AKP adına istemiş olmuyorlar mı? AKP kadrolarından da y-ön alınarak yapılan bu önerilerin iki güç kaynağı dikkati çekiyor: 1- Olağanüstü dış destek. 2- Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın kararı açıklamadan önceki görüş ve önerileri. Birinci destek adı üstünde, dış... İlk bakışta çok önemli gibi görünse de yarın nereye döneceği bel- li olmaz. Kaldı ki, yabancılar AKP’nin kapatılma- masını isterken bunun Türk demokrasisine vere- ceği zararlardan çok, kendi çıkarlarının zedele- neceğini düşünerek bu yönde hareket ettiler. Kılıç’ın çıkışı üzerinde ayrıca durmak gerekiyor. 1- Anayasa Mahkemesi başkanlarının siyasete yön verme diye bir görevleri yoktur. Kılıç’ın, “bi- zim önümüze bir daha böylesi sonuçlar doğura- cak işler getirmeyin, bunun için gerekli önlemleri alın” önerisi bir hukukçu yaklaşımından çok siyaset kokuyor. Mahkeme, rejimin temelleriyle ilgili bir da- vayı görmeyecek de çayır-mera yasasının ana- yasaya uygunluğunu mu denetleyecek? 2- Çıkan karar dikkate alındığında Kılıç mah- kemede tek başına. 11 üyeden 10’u, evet bu da- va çok önemlidir, AKP odak olmuştur diyor. Kılıç tek başına olmamıştır, diyor. Kılıç’ın siyasete yön vermekten çok kendisi ile mahkeme üyeleri ara- sındaki mesafeye anlam vermeye çalışması daha doğru davranış olur. 3- AKP’liler Kılıç’tan cesaret alarak bu işe giri- şirse, durum yeniden mahkeme önüne gelirse, ne olacağını sanırım tahmin etmeye gerek yok. Bu durumda her iki “güç” de AKP’nin rotasını yönlendirmeye yeterli değil... Daha önce de defalarca vurguladık; kapatma da- vasına dayanak oluşturan olayların çok büyük bir dilimi 22 Temmuz 2007 seçimlerinin sonrasına kar- şılık geliyor. AKP, sandalye olarak 22 Tem- muz’dan sonra daha güçlü geldiği halde bu olay- ları yaşadık. “Yeni sayfa” sözü çok erozyona uğradı. Zaten anlamlı da değil... Mevcut sayfaları kapattınız, ye- ni sayfaya aynı şeyleri yazarak başladınız; ne de- ğişir? Hiçbir şey... O zaman hüküm giyen parti davaya doymaz mı diyeceğiz? AKP’nin bundan sonra izleyeceği yolun ne ola- cağına koşut ikinci soru şu: AKP dışındaki partiler nasıl bir yol izleyecek? Karar sonrasında partilerden gelen açıklamaların ortak paydalarından biri şuydu: AKP bu karardan ders çıkarmalı ve mutlaka uy- gulamalı! Aslında bu karardan AKP’ye seçenek oluştu- rabilecek partilerin de ders çıkarması gerekiyor. Türkiye’nin böylesi bir seçeneksizliğe itilmesi AKP dahil kimsenin yararına değil... [email protected] SAYFA 4 AĞUSTOS 2008 PAZARTESİCUMHURİYET 8 HABERLERİN DEVAMI İstanbul PB 29 Edirne B 33 Kocaeli PB 30 Çanakkale B 30 İzmir A 34 Manisa A 35 Aydın A 37 Denizli A 38 Zonguldak PB 25 Sinop PB 28 Samsun Y 28 Trabzon Y 28 Giresun Y 25 Ankara B 32 Eskişehir B 30 Konya B 30 Sıvas B 31 Antalya A 35 Adana B 35 Mersin B 33 Diyarbakır A 42 Şanlıurfa A 42 Mardin A 38 Siirt B 42 Hakkâri PB 37 Van PB 31 Kars PB 30 Oslo Y 17 Helsinki Y 17 Stockholm Y 19 Londra Y 23 Amsterdam Y 20 Brüksel Y 20 Paris Y 24 Bonn Y 22 Münih Y 26 Berlin Y 25 Budapeşte Y 31 Madrid B 39 Viyana Y 28 Belgrad B 33 Soyfa B 31 Roma B 28 Atina A 31 Zürih Y 24 Moskova Y 22 Aşkabat A 35 Astana PB 26 Taşkent A 39 Bakû A 29 Bişkek B 30 Tiflis A 34 Kahire B 34 Şam PB 36 Yurdun kuzey ve do- ğu kesimleri parçalı ve çok bulutlu, Orta ve Doğu Karadeniz kıyıları ile Artvin ve Ardahan çevreleri kı- sa süreli sağanak ve gökgürültülü sağanak yağışlı, diğer yerler az bulutlu ve açık geçe- cek. Hava sıcaklığın- da önemli bir deği- şiklik olmayacak. C İslamcı Derin Devlete Doğru.. de belirli bir amaca yö- nelik hedefleri içerdiği anlaşılıyor. Medyada, cihet-i as- keriyede, üniversitede, politikada, iş hayatın- da, Emniyet’te, istih- baratta, gizli örgütler- de, piyasada dünden bugüne saptanan çev- reler ve kesimler 2500 sayfalık bir iddiana- mede, ilgisi bulunma- yan kişileri bir araya getirmiştir; belli bir amaca hizmet etmek- tedir. Bu karışık tabloda yalnız İslamcılar kesi- minden kimse yoktur. Anti komünist süreç- te devletlerin gizli ör- gütlerinde oluşturulan ve gladyo adı verilen, ya da “Derin Devlet” tabir edilen oluşumlar Batı’da çoğunlukla tas- fiye edildiler. Türkiye’de şimdi bu süreç mi yaşanıyor? Yaşanıyorsa, antiko- münist gladyonun ye- rine “İslamcõ Derin Dev- let” mi ikame ediliyor? Gerçekleştirilen ope- rasyon; hukuk, adalet ve yasalara ne ölçüde uygundur? Bir karşı devrimin sürecini örtülü de değil, açık biçimde yaşamak- ta mıyız? Gerçek şudur ki Tür- kiye’de yaşanan olay, artık beynelmilel bir tasarıma dönüşmüş Ilımlı İslam modeli pro- jesiyle örtüşmekte, Er- genekon da bu planla- manın bir ayağı gö- rüntüsünü taşımakta- dır. Laik Türkiye, hukuk devleti niteliğini koru- mak istiyorsa, dikkat- lerini bu dava üzerine yoğunlaştırmalıdır. “NATO’cu derin dev- leti tasfiye ediyoruz” di- ye İslamcı derin devle- ti yaratmak tuzağına düşülmemelidir. Baştarafı 1. Sayfada Tarım işçilerine eziyet ERDOĞAN ERİŞEN ORDU - Ordu Valisi Ali Kaban’õn talimatõyla konaklamalarõna izin ve- rilmeyen Güneydoğulu fõndõk işçileri, yol kenarlarõnda, taş üstünde yatõyor- lar. Vali, işçilerin konaklamasõnõ ön- lemek için kent girişinde polise 24 sa- at nöbet tutturuyor. İlk olarak dönemin Ordu Valisi Ke- mal Yazıcıoğlu tarafõndan “arala- rında terörist olabileceği” gerekçe- siyle yõllarca polis zoruyla kente so- kulmayan Güneydoğulu tarõm işçile- rinin çilesi yeniden başladõ. Birkaç yõl- dõr valiliğin gösterdiği Melet Irmağõ kenarõnda konaklayan ve buradan ça- lõşacaklarõ bahçelere giden işçiler, Or- du Valiliği’ne Başbakan’õn danõş- manlarõndan Ali Kaban’õn atanmasõ sonrasõ yeniden yasakla karşõ karşõya kaldõlar. Vali Kaban’õn emriyle kentin hemen girişindeki Melet Irmağõ geçişine yer- leştirilen çevik kuvvet ekipleri 24 sa- at nöbet tutuyor. Polis, konaklamak için gelen tarõm işçilerini bu alana sok- muyor. Kamyon sõrtõnda yüzlerce ki- lometre yolculuk yapan çoğu çocuk ve kadõn tarõm işçileri, henüz iş bulama- dõklarõ ve fõndõk hasadõ da tam olarak başlamadõğõ için sefillik çekiyorlar. Konaklamak için saatlerce yer arayan işçiler, nereye giderlerse gitsinler ya polisi ya da jandarmayõ karşõlarõnda bu- luyorlar.Şanlõurfalõ 100’den fazla iş- çi de kent girişinde polis tarafõndan durduruldu. Çalõşacaklarõ yer belli ol- mayan işçilerin, iş bulana kadar bek- lemesine bile izin verilmedi. Bunun üzerine işçiler de kamyon sahibiyle Or- du’ya kadar ulaşmak için anlaştõkla- rõndan Ordu-Samsun otobanõnõn Per- şembe geçişinde inmek zorunda kal- dõlar. İşçilerin, burada molozlar üze- rine kurduklarõ çadõrlar da jandarma ta- rafõndan söküldü. Geceyi taş üstünde geçiren çoğu ka- dõn ve çocuk yüzlerce tarõm işçisi sa- bah da polisi karşõlarõnda buldular. Araziyi boşaltmalarõ istenen işçiler is- yan ederek tepkilerini, “Biz Rus- ya’dan gelmedik. Biz de Türk va- tandaşıyız. Bu eziyet ne?” diye dile getirdiler. Şanlõurfalõ Bekir Baydar, pamuk, kayõsõ, soğan, tütün gibi ürünlerin ha- sadõ için Türkiye’nin birçok kentini do- laştõklarõnõ ancak hiçbir yerde Or- du’daki gibi sõkõntõ yaşamadõklarõnõ söyledi. Fõndõk hasadõ bittiği gibi Or- du’dan ayrõlacaklarõnõ anlatan Baydar, “Biz burada en fazla 20 gün kalı- yoruz ama bunu bile çok görüyor- lar. Taşlar üstünde, açıkta yatıyoruz. Bebelerimiz araçların seslerinden dolayı sabahlara kadar uyuyamıyor, çadır kurmamıza izin verilmediği için korkudan ağlıyorlar. Gece bü- tün yağmur üzerimizden geçti” de- di. 32 yaşõndaki Mehmet Doğan da 1996-1998 yõllarõ arasõnda da benzer uygulamalarla karşõlaştõklarõnõ anõm- satarak şöyle konuştu: “Buraya Hatay’dan pamuk top- lamadan geldik. Orada hiçbir zor- lukla karşılaşmadık. Burada ise bi- ze potansiyel terörist muamelesi yapıyorlar. Diyorlar ki çadır kur- manız tehlikeli. Su yok, kene tehli- kesi var, diyorlar. O zaman bize sağ- lıklı bir yer göstersinler. Ama tabii bunlar bahane. Biz terörist değiliz. Bu vatan toprakları için hep birlikte kan döktük, düşmana karşı birlik- te savaştık. Türk bayrağı altında ya- şıyoruz ve biz de Türk vatandaşı- yız.” GÜRSU KUNT ANTALYA - Antalya’da 31 Temmuz’da çõkan ve geniş bir alana yayõlan yangõn, Karabu- cak Köyü Korudağõ mevkiinde devam ediyor. Manavgat Ka- lemler Köyü Yeniköy mevki- inde dün yeni bir yangõn daha başladõ. Kentin doğu kõsmõn- daki Adrasan’da ise önceki gün başlayan yangõn tek bir noktada devam ediyor. Kõsa süre öncesine kadar yemyeşil olan bölgede, şimdi sadece küller ve yoğun bir ko- ku bulunuyor. Yangõnda kay- bolan iki kişiden birinin cese- dine önceki gün ulaşõldõ, ancak diğer kişiye ilişkin halen bir ipu- cu yok. Alevlerin bir kõsmõ Köprülü Kanyon Milli Park alanõnõ da kapsadõ. Milli Park içinde bulunan ve dünyanõn en büyük doğal selvi ağaçlarõnõn bir bölümü yok oldu. Yine mil- li park alanõndaki peri bacasõ benzeri oluşumlar olan Adam Kayalõklarõ zarar gördü. 700’den fazla bitkinin bulun- duğu ve yüzde 30’unun ende- mik olduğu bölgede, bu türler- den pek çoğu da yok oldu. Günlerce alevlerle boğuşan orman köylüleri de büyük mü- cadele verdi. Yangõnõn geniş alana yayõl- masõnda, hava şartlarõnõn özel- likle de poyrazõn etkisi büyük oldu. Ancak ormanla, yerleşim yerlerinin iç içe olmasõ da bir başka etken olarak gösterildi. Ekipler, yerleşim yerlerine mü- dahale etmek zorunda kaldõklarõ için güçlerinin bölündüğünü, o yüzden ormanlõk alandaki ça- lõşmalarõn zorlaştõğõnõ söyle- diler. Köylüler ise ekiplerin yerleşim yerleriyle hiç ilgilen- mediğini savudular. Köylülerin, önce kendileri için çalõşma yapõlmasõnõ iste- mesi, bu arada orman alanõn- daki yangõnõn daha da büyü- mesi ise yangõn söndürme stra- tejilerinin yeniden gözden ge- çirilmesini gündeme getirdi. Antalya Valisi Alaaddin Yüksel, “Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’nın, Orman Ba- kanlığı ile işbirliği yaparak orman içi mücavir alanla- rında yapı uygulama teknik- lerinin, yani yanmayan mal- zemelerin kullanımı yeniden değerlendirilmeli. Orman fa- külteleri de yangına hassas bitki türlerinin araştırmasını yapmalı” dedi. Yüksel, başta safari turlarõ olmak üzere or- manlõk alanlara girişlerin ya- saklandõğõnõ açõkladõ. Bursa’nõn Gemlik ilçesine bağlõ Kurşunlu beldesine bağ- lõ Gencelli köyü yakõnlarõnda da dün yangõn çõktõ. İki saatte kontrol altõna alõnan yangõnda 1 hektar alanõn tahrip olduğu bildirildi. Tarõm Orman ve Hayvancõlõk Hizmet Kolu Ka- mu Emekçileri Sendikasõ (Ta- rõm Orkam-Sen), son yõllarda çõkan orman yangõnlarõndaki ar- tõşõn en önemli nedeninin AKP tarafõndan uygulanan orman alanlarõnõn özelleştirilmesi ol- duğunu bildirdi. Her gün yeni bir yangın ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Ankara Dr. Zekai Tahir Bu- rak Kadõn Sağlõğõ Eğitim ve Araş- tõrma Hastanesi’nde son dönemde yaşamõnõ yitiren bebek sayõsõnõn art- masõ dikkatleri bu hastaneye çekti. Hastane Başhekimi Operatör Dr. Leyla Mollamahmutoğlu, 15 gün içinde düşük doğum ağõrlõklõ (pre- matüre) 27 bebeğin yaşamõnõ yitir- diğini, ölümlerin hastane enfeksi- yonundan kaynaklanmadõğõnõ sa- vundu. Mollamahmutoğlu, hasta- nenin doğum salonunun tadilatta ol- masõnõn enfeksiyon ile ilişkisi ol- madõğõnõ, daha iyi hizmet verilme- si için yapõldõğõnõ ifade etti. Sağlõk ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sen- dikasõ (SES) Ankara Şube Başka- nõ İbrahim Kara ise hastanede bir kuvözde 2-3 bebeğin birlikte yatõ- rõldõğõnõ söyledi. Ankara Dr. Zekai Burak Kadõn Sağlõğõ Eğitim ve Araştõrma Has- tanesi’nde son 15 günde yaşanan 27 bebek ölümü enfeksiyon iddialarõ- nõ gündeme getirdi. SES Ankara Şube Başkanõ Kara, söz konusu has- tanedeki bebek ölümlerinin özellikle son 3 gün içinde meydana geldiği- ni belirtirken hastaneden ölümler hakkõnda bilgi alamadõklarõnõ ve ölümlerin devam ettiği yönünde şüphelerinin bulunduğunu ifade et- ti. Hastanede tadilat olduğuna dik- kat çeken Kara, üç hastanõn bir sed- yede doğum için sõra beklediğini ve bir kuvözde 2-3 bebeğin yatõrõldõ- ğõnõ iddia etti. İddialar üzerine dün bir açõklama yapan Başhekim Operatör Dr. Mol- lamahmutoğlu, hastanenin hiçbir bölümünde hastane enfeksiyonunun söz konusu olmadõğõnõ, hastane bünyesinde tüm kurallarõn titizlik- le uygulandõğõnõ savundu. Bebek ölümlerinin son 3 günde arttõğõnõ, son olarak önceki akşam bir bebe- ğin yaşamõnõ yitirdiğini kaydeden Mollamahmutoğlu, ölümlerin has- tane enfeksiyonundan kaynaklan- madõğõnõ savundu. Hastanelerinde yaşamõnõ yitiren bebeklerde görü- len enfeksiyonun “hastane enfek- siyonu” olarak tanõmlanamayaca- ğõnõ ifade eden Mollamahmutoğlu, şunlarõ söyledi: “Ölen bebeklerin bir kısmında enfeksiyon var. Ancak bu en- feksiyonlara hastane enfeksiyonu diyemedik, 2 gündür bunun için uğraşıyoruz. Kültürler alınıyor. Her bebekte aşağı yukarı farklı mikroorganizmalar var. Hastane enfeksiyonu denilebilmesi için bazı enfeksiyonların yoğun bir şe- kilde olması lazım. Yani bir en- feksiyonun, ölümlerin çoğundan sorumlu olması lazım. Böyle bir şey yok. Enfeksiyon tespit edilen bebek sayısı hakkında ayrıntılı bilgiyi daha sonra vereceğiz. Kül- türlerin sonucunu bekliyoruz. Sonucun netleşmesi için 48 saate ihtiyacımız var.” Mollamahmutoğlu, hastanele- rinde doğum yapõlan salonun yak- laşõk 3 aydõr tadilatta olduğunu, do- ğumlarõn bir başka serviste yapõl- dõğõnõ belirterek tadilatõn herhangi bir hastane enfeksiyonu nedeniyle değil, daha iyi hizmet verilebilme- si için yapõldõğõnõ ifade etti. Yeni- doğan kliniğinde de bazõ yerlerde revizyon yapõldõğõnõ belirten Mol- lamahmutoğlu, şöyle devam etti: “Biz 85 yaşında bir hastaneyiz. Bu nedenle de hiçbir zaman ne boyacı çıkar hastanemizden ne de tadilatımız biter. Sürekli bir yer- leri yeniliyoruz ve genişletmek için ilaveler yapıyoruz. Biz zaten sağlık müdürlüğüne tadilatımız olacağını ve bu nedenle de do- ğumların başka hastanelere yön- lendirilmesini istiyoruz. Bakan- lık da zaten bu konuda destek ve- riyor. Çünkü yer sıkışıklığımız var. Şu anda 38 haftanın üstün- deki doğumlar yaptırılıyor. Bi- zim, hasta kabul etmemek gibi bir durumumuz yok. Sadece pre- matüre doğumların, şu proble- mimizi çözene kadar 1 hafta 10 gün kadar başka merkezlerde yaptırılmasından yanayız. Bu da daha iyi bir hizmet verebilmek amaçlıdır.” Prematüre bebek sayõsõnõn her ge- çen gün arttõğõnõ belirten Molla- mahmutoğlu, tüp bebek yöntemi ile gebeliklerin prematüre riskini ar- tõrdõğõnõ savundu. Mollamahmu- toğlu, bu tür hastalarõn hep hasta- nelerine yönlendirildiğini ifade ederek, şunlarõ kaydetti:“Dolayı- sıyla normalde yüzde 10’u geç- memesi gereken prematüre ora- nı bizim hastanemizde yüzde 25- 30’u da geçiyor. Gelen hastaların büyük çoğunluğu bu şekilde yük- sek riskli gebelik nedeniyle bize geliyor. Bizim yüksek riskli ge- belik oranımız yüzde 44’e ulaştı. Bu çok astronomik bir rakam. Normalde bu oran diğer hasta- nelerde yüzde 20-25 oranındadır. Dolayısıyla bizim hastanemizin prematüre oranı çok daha yük- sek oluyor. Prematüre oranı ar- tıkça da ölüm oranı artıyor.” Yeni Doğan Ünitesi Klinik Şefi Prof. Dr. Uğur Dilmen ise hasta- neye son 1 yõl içinde 4 bin 443 be- beğin yattõğõnõ ifade ederek birçok üniversite hastanesinde 1 yõlda ya- põlan doğumlarõn kendi hastanele- rinde 1 ayda gerçekleştiğinin altõ- nõ çizdi. Dilmen, geçen temmuz ayõnda hastaneye 504 bebeğin ka- bul edildiğini, bunlardan 47’sinin çeşitli sağlõk sorunlarõ nedeniyle öl- düğünü söyledi. Bebeklerde hasta- ne enfeksiyonu bulgusuna rastlan- madõğõnõ anlatan Dilmen, şunlarõ kaydetti: “Bebeklerden 16’sı pre- matüre, çoğul gebelik, tüp bebek yöntemi ile dünyaya gelen, 8’i geç yenidoğan sepsisi, 6’sı nekrotizon entrekolit, 5’i erken neonatal sepsis, 4’ü doğumsal sakatlık, 3’ü doğumsal kalp, 2’si purmonal hipertansiyon, 2’si doğum sıra- sında oksijen yetmezliği ve 1’i de diyafromal fıtık nedeniyle ha- yatlarını kaybetmişlerdir.” Hastane savunmada semtindeki evinde gerçekleştirilen 5 saatlik gizli görüşme çeşitli spe- külasyonlara yol açtõ. Gül ve Er- doğan’õn sivil plakalõ araçlarla gizlice geldiği evde “bir kişinin daha” bulunduğu öne sürüldü. Bu kişi “Değil Çankaya ya da Başbakanlık’ta görüşmek, dava süresince Gül ve Erdoğan’ın bu kişiyle herhangi bir yerde ayak- üstü sohbeti bile büyük spekü- lasyonlara yol açabilirdi” diye ta- rif edilirken CHP Genel Saymanõ Mustafa Özyürek, “Bu kişinin Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç ya da bir başka mahkeme üyesi olabileceği” söy- lentilerinin yaygõnlaştõğõnõ vurgu- ladõ. Özyürek, “bazı imalarla mahkeme üyelerinin zan altında bırakıldığının” altõnõ çizerken şunlarõ söyledi: “Bir başbakanın ve cumhur- başkanının görüşmelerinin özel niteliğinden bahsetmek mümkün değildir. İkisi de devletin en üst kademesindeki insanlar. Gö- rüşmeleri mutlaka, kamuoyunu, halkı, devleti ilgilendiren konu- lardır. Çeşitli basın yayın or- ganlarında bir başka kişiden daha bahsediliyor. Başbakan’ın bu başka kişinin kim olduğunu açıklaması gerekir. Hangi sıfat- la orada bulunmuştur, hangi sı- fatla çağrılmıştır, mutlaka açık- lanmalıdır. Bu görüşme özel- dir, diye bir açıklamayı kabul et- mek mümkün değildir. Özel- likle kritik bir aşamada, AKP hakkındaki kararın açıklanma- sına ramak kala bu görüşme yapıldıysa çok dikkat çekicidir. O görüşmeyle ilgili bütün bilgi- lerin şeffaf biçimde kamuoyuna duyurulması gerekir. Demok- rasi, sadece AKP’nin kapatılıp kapatılmaması meselesi değildir, halkın doğru bilgi almasıyla sağlanan bir rejimdir. Sayın Cumhurbaşkanı, Başbakan de- mokrasiye inanıyorlarsa, bu gö- rüşmedeki kişileri ve içeriği ka- muoyuyla paylaşmak zorunda- dırlar. Çeşitli çevrelerde bu ki- şinin Anayasa Mahkemesi Baş- kanı veya bir üyesinin olabileceği söyleniyor. Eğer durum böyley- se çok vahimdir. Bir mahkeme üyesi, o kritik anda böyle bir gö- rüşme yapıyorsa o kişinin ta- rafsızlığından bahsedilemez. Eğer bu kişi, Anayasa Mahke- mesi üyesiyse bu kişi derhal is- tifa etmeli. Tarafsızlığını, ba- ğımsızlığını yitirmiştir. Bütün Anayasa Mahkemesi üyelerini zan altında bırakmak yerine, o kişinin çıkıp açıkça, bendim, demesi, ya da Başbakan’ın, şu kişiydi, demesi lazımdır. Tered- dütler ve spekülasyonlara son verilmesi için açıklama yapılması zorunludur. Anayasa Mahke- mesi üyeleri de açıklama yapıl- masını talep etmelidirler.” Cum- hurbaşkanlõğõ ise “görüşmede 4. kişi vardı” iddiasõnõ yalanladõ 4’üncü kişi Kılıç mı? Baştarafı 1. Sayfada 8 terörist öldürüldü ANKARA (Cum- huriyet Bürosu) - Ge- nelkurmay Başkanlõğõ, Şõrnak’ta 5 korucunun şehit olduğu çatõşmada 8 teröristin etkisiz ha- le getirildiğini bildirdi. Genelkurmay Baş- kanlõğõ’nõn internet si- tesinde yer alan terör- le mücadeleye ilişkin duyuruya göre, Şõr- nak’õn Beytüşşebap il- çesi dağlõk arazi kesi- minde dün çõkan çatõş- ma esnasõnda 8 terörist etkisiz hale getirildi. Çatõşmada, 5 geçici köy korucusu şehit ol- muş, 5 geçici köy ko- rucusu da yaralanmõş- tõ. Açõklamaya göre, Hakkâri’nin Yükseko- va ilçesinde terör ör- gütü mensubu bir terö- rist de güvenlik güçle- rince yakalandõ. Bingöl’ün Karlõova ilçesi dağlõk arazi ke- siminde terör örgütü mensuplarõ tarafõndan tuzaklanmõş 15 kilo- gram amonyum nitrat ve mazot (AMFO) kul- lanõlarak hazõrlanmõş patlayõcõ madde de gü- venlik güçlerince bu- lunarak imha edildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle