23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CYB C Y B 4 AĞUSTOS 2008 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL Emeklinin Yurtdõşõnda Tedavisi 1987 yılında Sosyal Sigortalar Kurumu’ndan malulen emekli oldum. Ağır bir hastalık sebebiyle hayatımın yarısını hastanelerde geçiriyorum. Oğlum yurtdışında çalışıyor. Yanına gidip yurtdışında te- davi görmek istiyorum. Ancak tedavi masraflarını karşılayacak maddi durumum yok. Sormak istediğim: Yurtdışında hastalığımın tedavi imkâ- nı var. Sigorta beni yurtdışına tedaviye gönderir mi? (Ş.B.) YANIT: 506 sayõlõ Sosyal Sigortalar Yasasõ uyarõnca, yurtdõşõ tedavi yar- dõmõndan, çalõşan sigortalõlar yararlanabilmektedir. Emekli, ma- lul, dul ve yetim aylõğõ alanlara, yurtdõşõnda tedavi olanağõ ta- nõnmamõştõr. Sosyal Sigortalar Yasasõ’nõn 32. maddesi ile, “yurtiçinde tedavisi mümkün olmayıp ancak yabancı bir ülkede kısmen veya ta- mamen tedavisi mümkün görülen” sigortalõlarõn “yabancı ül- kelere gidip gelme yol paraları ile bu ülkede kalış ve tedavi mas- raflarının ödenmesi sağlanmıştır.” Yasaya göre: “Hastalığın anlaşıldığı tarihten önceki bir yıl içinde en az 300 gün hastalık sigortası primi ödenmiş olması şartıyla, yurtiçinde tedavisi mümkün olmayıp ancak yabancı bir ülkede kısmen veya tamamen tedavisi mümkün görülen ve malullük halinin önlenebileceği veya önemli oranda azaltılabileceği, Kurum sağ- lık tesisleri sağlık kurulu raporu ile tespit edilen sigortalının ve bu raporda belirtilmiş ise beraber gideceği kimsenin yurt- dışına gönderilmeleri, yabancı ülkelere gidip gelme yol para- ları ile bu ülkede kalış ve tedavi masraflarının ödenmesi, (Ku- rum sağlık tesisleri sağlık kurulunca verilen rapora karşı, Ku- rum veya ilgili sigortalıca yapılacak itiraz, Sosyal Sigorta Yük- sek Sağlık Kurulu’nca karara bağlanır. Sosyal Sigorta Yük- sek Sağlık Kurulu’nca verilen karar kesindir. Yabancı ülkeye gönderilenlerin tedavi süresi iki yılı geçemez. Bu süre içerisinde acil haller hariç olmak üzere, raporda be- lirtilen hastalığın dışındaki hastalıklar için tedavi ücreti ödenmez. Bu tedavi için süre uzatılamaz. Tedavi süresi altı ayı geçtiği takdirde ilgili yabancı sağlık kurumundan alınan ve te- davinin devamı zaruretini gösteren rapor, dış temsilcilikler- ce Kuruma gönderilir. Bu işlem her altı ayda bir tekrarlanır ve Kurumca sigortalılar için tespit edilen esaslara göre gidip- gelme yol paraları ile tedavi ve zaruri masrafları Kurumca öde- nir.” Yasanõn 36. maddesi ile de, Sosyal Sigortalar Kurumu’ndan yaş- lõlõk, malullük, dul ve yetim aylõğõ alanlar yurtdõşõ tedavi yardõ- mõ kapsamõnõn dõşõnda bõrakõlmõştõr. Bu da, Devletin emekli, dul ve yetimleri önemsemediği anla- mõna gelmektedir. Yargõnõn olaya bakõş açõsõ daha kapsamlõ, daha insancõldõr. Yar- gõ, olaya insancõl yorum getirmiş ve kararõnda bunu yansõtmõş ve sorunuzun yanõtõnõ da vermiştir. “(...) gelir ve aylık almakta olanlara ve aile bireylerine, baş- ka bir anlatımla pasif sigortalılara yurtdışında tedavi görme imkânı tanınmamıştır. Olayda davacı yaşlılık aylığı almakta iken yurtdışında tedavi gördüğüne göre 36. maddeye göre yurt- dışında yapılan tedavi masraflarını isteyemez. Ne var ki, davacının acilen hastaneye kaldırılmasına, Tür- kiye’de dahi olsa tedavisinin yapılmasının oradan alınan ra- porlara nazaran zorunlu bulunmasına göre davacıyı tedavi masrafları yardımından tamamen yoksun bırakmak, sosyal güvenlik hukukunun sigortalının sağlıklı yaşama hakkını gü- venceye alan temel ilkelere ters düştüğü gibi hak ve nesafet (haklılık) kurallarına da aykırıdır. Hal böyle olunca yurtdı- şında hastalanan davacının Türkiye’de hastalanmış olsaydı, Kurum sağlık tesislerinde ne kadar masrafla tedavi görecek idiyse, o miktar hesabettirilmeli ve ortaya çıkacak tedavi mas- raflarını Kurum tarafından ödenmesi gerektiğinin tespitine hükmedilmelidir. (...)” Özetle, emekli, dul ve yetimlere yurtdõşõnda tedavi yollarõ ka- patõlmõştõr. * (Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, 25.5.1993 tarih, 1992/14483 Esas ve 1992/5888 Karar) KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak yahoo.com.tr TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 4 Ağustos SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Demokrasi Zaferi (II) Cumhuriyet’in titiz, birikimli, dikkatli okurları var. Dün böyle bir okurdan bir mektup aldım... Anayasa Mahkemesi kararını Türkiye’de “demok- rasi zaferi” ilan eden yurtdışı kaynaklı yorumları konu alan son yazıma cevap olarak yazılmış... Simon Tisdall’ın Guardian’daki “Demokrasi Zafe- ri” makalesinden hareketle; yazarın kendi okurlarını ik- na etmekten aciz kaldığını söylemiş, gazetenin inter- net baskısında “Demokrasinin zaferi mi? Hangi de- mokrasi? ‘Economist’ daha yeni Türk demokrasisini ‘hybrid regime’ (ara rejim) kategorisinde değerlendir- medi mi?” şeklinde uzayıp giden okur tepkilerini bu- na örnek vermiştim. “Cumhuriyet” kadar sıkı bir “Guardian” takipçisi olan okurumuz; oturup, Tisdall’ın “bir haftalık mesaisinin” envanterini çıkarmış... Bu da işte dört dörtlük “küresel okur örneği”... “(Tisdall) 30 Temmuz’da Türk demokrasisinin zafe- rini kutlayıp bir ‘Ohh!..’ çektikten sonra” diyor okuru- muz gönderdiği e-postada: “Hemen atlayıp Rusya’ya geçmiş ve 31 Tem- muz’da komşumuzun saldırgan savunma yatırımları- nı açığa çıkartmış (‘The Bear is Back’). Türkiye’ye ge- lirken yol üstüdür deyip, 23 Temmuz’da Sırbistan’ı yaz- mış (Karaciç!). 24 Temmuz’da hızını kesemeyip Irak’a atlamış (‘Back to the Future in Iraq and Afghanistan’). Oradan ver elini Çin demiş, 28 Temmuz’da oraların hal- lerini dile getirmiş (‘China’s New Nationalism..’). 29 Temmuz’da tornistan edip Sudan’a geçmiş. 30 Tem- muz, nihayet döner kebap ve imambayıldı günü olmuş!” İngiliz gazeteciliği nerden nereye? Tisdall “küresel gazeteciliğe” tipik örnek… “Seksen Günde Devriâlem!” gibi bir şey bu. Seksen gün filan değil üstelik; her yerde, her zaman hazır ve nazır bu yeni gazetecilik anlayışının yerküre- nin yarısını bağlayan o iddialı “ufuk turu” hepi topu bir haftacığa sığdırılıyor. O diyar senin, bu diyar benim bol keseden ahkâm kesen küresel gazetecimiz bizzat uçağa atlayıp bu ül- keleri dolaşsa, “jet lag”den gözünü açamaz. Saat farkı, dil değişimi, kur değişimi derken nerde olduğunu anlamaz. Londra’daki salıncaklı koltuğundan “Ee dün Türki- ye’yi yazdık, bugün de Çin’e uzanalım!” diye güne baş- lıyorsa durum daha vahim... TV karşısında maç haberi yazan, maç bitmeden ga- zeteye haber geçen spor muhabirliğinden ne farkı var bunun? Ciddiye aldığımız İngiliz gazeteciliğinin şu geldiği ye- re bakın? “Ne var bunda şaşacak? Masabaşı gazeteciliği bizde de yok mu?” diyenleriniz çıkacak eminim... Var tabii. Hep oldu. Ama standartları itibarıyla yal- nız Türkiye’de değil, Kıta Avrupası’nda gıptayla ba- kılan İngiliz basınının, babadan kalma “masabaşı dü- zeyine” inmiş olması çok ilginç. ‘Bu bir küreselleşme darbesi!’ “İngiliz usulü gazetecilik” yakından tanıdığm İtalyan basınında örneğin, nerdeyse “Kutup yıldızı” gibi gös- terilen bir efsanedir. “İtalyan medyası, İngiliz basınının objektif kriterleri- ni ne zaman yakalayacak?” türünden okuduğum ya- zıların haddi hesabı yok... İngiliz basınını bu kadar yücelten İtalyan medyasında halbuki böyle şey hiç görmedim. Dış dünyayı izleyen “uzman yazar” kategorisinde Ad- riyatik’ten Japon Denizi’ne uzanan devasa bir coğ- rafyada -hem bir haftada- kalem oynatan tek imza ta- nımıyorum. İngiltere gibi özgür, objektif, bağımsız basın ve “de- mokrasi beşiği” bir ülkeden bahsediyoruz... O İngiltere ki, Kırım savaşında uygar dünyayı “dış muhabirlikle” tanıştırmış... “Küresel medyacılığın” bu efsanevi gazeteciliği sürüklediği yer bu. Leyla Tavşanoğlu’nun dün Cumhuriyet’te Sü- heyl Batum’la yaptığı söyleşiyi bu bağlamda mutla- ka okumalısınız. Ne diyor Batum: “Küresel bir darbe süreci yaşıyo- ruz. Bunu sadece biz yaşamıyoruz. Rusya, Malezya, Gürcistan, Ukrayna, İtalya, Fransa yaşadı. Ülkelerin ken- di koşullarına göre bu darbelerin boyutları, araçları, uzantıları farklı oldu. Olaylara tek tek baktığınızda ina- nılmaz gibi geliyor... O Avrupa ve ABD ki (vakti za- manında!) Yeltsin’i alkışladı. ‘Aferin, demokrasiyi ku- racaksın’ dediler. Hangi demokrasiyi? Demek ki bu- rada ilke filan yok. Amaç küreselleşmenin iletişim ve ekonomik alandan siyasal, hukuk alanına taşınması- dır. Türkiye’de de bu yapılıyor.” Nasıl yapılıyor bu? İşte böyle: Simon Tisdall’ler eliy- le... Yaşasın “küresel demokraslerin zaferi”! nilgun@cumhuriyet.com.tr Gazetecilik sınırı Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Başkanı Ahmet Abakay’a göre, Ergenekon soruşturması ile ilgili haberlerde gazetecilik çizgi aşındırıldı. Şöyle ki: “Gazetecinin görevi elbette gizli bilgiye de ulaşmaktır. Bunu hukuk içinde değerlendirmek, objektif biçimde sunmaktır. Buna itiraz olamaz. Ama, eğer bu tür kimi gizli bilgiler, belgeler iktidarın bekası, hükümetin korunması ve kollanması için özel olarak servis edilip kullandırılıyorsa, demokrasi ambalajına sarılsa da o zaman evrensel basın ilkelerinden, dürüst gazetecilikten uzaklaşılır. O durumda gazete ve yazar haber kaynağına, iktidar görevlilerine karşı bağımsız olamaz, kalamaz. Haber kaynağı ile bütünleşir. Ona gebe kalır. Manipülasyona açık hale gelir. O güçlerin kâtibi haline gelir. Zorlama haberler ortaya çıkar.” Abakay, örnek de verdi: “Taraf gazetesinin 28 Temmuz 2008 günlü manşeti şöyle: ‘Ergenekoncu polisler var.’ Bu bir masa başı, zorlama haber. Haberin içinde Ergenekon davası ile doğrudan ilgili önemli bir unsur da yok. Bir başka gazete hemen yarın şu başlığı kullanıp haber yapabilir: ‘Fethullahçı polisler var’, ‘Hizbullahçı polisler var’, ‘AKP’li polisler var’, ‘DP’li, MHP’li ve CHP’li polisler var.’ Evet var. Bunlar sadece poliste değil, devletin her kurumunda var. Hele ki dine dayalı bir parti olması nedeniyle de AKP iktidarında özellikle yoğun olarak, Fethullahçı, Hizbullahçı, şu cemaatten bu tarikattan bol miktarda kamu görevlisi var. Hem de en kritik noktalarda. Bu herkesin bildiği sıradan bir olgu. Manşete çıkarılacak bir haber değil. Zorlama, ısmarlama bir haber örneği olarak iletişim fakültelerinde genç gazeteci adaylarına, öğrencilere okutmak gerekir.” Bundan böyle her 24 Tem- muz’da Lozan Antlaşması’nın anlayarak, algılayarak kutlan- masının temeli atıldı Ankara’da. Törenler, eğlenceler, açık otu- rumlar düzenlendi. Bu kutlana- sı çabanın gerisinde bir kişinin özel çabası vardı: Tevfik Kız- gınkaya... Geçmişte ADD yönetimlerin- den de tanıdığımız Kızgınkaya, acı, ama gerçek olan bir olguyu paylaştı bizimle: “Lozan Barış Antlaşması’nın Türkiye Cumhuriyeti açısından, Türk ulusu açısından ne anlama geldiğini inanın bilmiyoruz. Bu antlaşmanın önemini, Lozan gö- rüşmeleri sırasında Türkiye’nin karşısında oturan ve bugün AB’nin önderi olan ülkeler, yine Lozan’da gözlemci devlet olan ABD çok daha iyi biliyor.” Yalnızca bilmekle kalmıyor- lar, Türkiye’yi bile bile yeniden Sevr’e zorluyorlar. Tevfik Kızgınkaya, “Lozan’ı her yıl çok ciddi programlarla kut- lamak zorundayız” diyor, “Çün- kü, Lozan’ın ne olduğunu anla- madan Türkiye’nin geleceğini belirlemek hem ülkeyi yöneten- ler, hem de bu ülkede yaşayan- lar açısından olası değildir. Lo- zan’ı bilmek ve savunmak zo- rundayız.” Çürütme Adı Atatürk ile başlayan, Cumhuriyetin kuruluş felsefesini yaşatmak amacıyla oluşturulmuş Atatürk’ün kalıtı kurumların başına cemaatçileri atıyorlar. İçten ele geçirerek çürütme siyasası yürürlükte... Devrim tarihçisi Prof. Dr. Ünsal Yavuz’un deyişiyle: “Son 25 yıldır Türkiye’nin üzerine çok abandılar, ama çok büyük bir dirençle karşılaştılar. Bu direnci kırmanın yolunun Atatürk ve Kemalizmi dışlamaktan geçtiğinin farkındalar. Atatürk’ün resimlerini indirdiler, ‘Kemalizmden vazgeçin’ dediler, TSK’nin üzerine yürüdüler, en son da tüm ulusalcıları terörist ilan ettiler. Tek amaç, Kemalizmi devreden çıkarmak. Atatürk’ün kurumlarına el atmaları ondan. Cumhuriyet tarihini kendi kafalarına göre yorumlayarak, Atatürk’ü toplumun gözünde saygın olduğu yerden indirmeye, Cumhuriyetin kuruluş sürecini olabildiğince eleştiriye açmaya çalışacaklar. Bunu resmi kuruluşlar aracılığıyla da yaparak, kamuoyunun inanmasını sağlamaya çabalayacaklar. Oyun budur.” Taraf gazetesinin istihbaratı güçlü yazarlarından Yasemin Çongar’ı SBF’de okuduğu yıllardan tanıyan sınıf arkadaşları anlatıyor: “Dönemin hükümeti öğrenci dernekleri ile ilgili bir yasa tasarısını TBMM’ye göndermişti. Üniversitelerdeki öğrenci dernekleri bu tasarıya karşı Ankara Abdi İpekçi Parkı’nda eylem kararı almıştı. Herkes eyleme hazırlanırken TBMM’ye temas için gönderdiğimiz arkadaşlarımız tasarının geri çekildiğini duyurdular. Bunun üzerine eylemin durdurulması için SBF’de yaptığımız toplantıda Yasemin Çongar eylemin mutlaka gerçekleştirilmesi gerektiğinde ısrar eden çok sert bir konuşma yaptı. Tartışmalar üzerine üniversite öğrencileri, o gün Abdi İpekçi’de eylemi gerçekleştirdiler. Polis öğrencileri copladı, çok sayıda yaralanan oldu, 200’e yakın da gözaltı... Eylemin ertesi günü Günaydın gazetesinin manşetinde ‘İşte eylemci öğrencilerin lideri’ yönünde fotoğraflı bir haber yayımlandı. Fotoğrafta görünen kişi Yasemin Çongar’dı. Eylemin mutlaka yapılmasını öneren Çongar, arkadaşları coplanır, gözaltına alınırken Abdi İpekçi Parkı’ndaki eyleme katılmamıştı. Çünkü aynı saatlerde dönemin SHP lideri Erdal İnönü ve DYP lideri Hüsamettin Cindoruk ile görüşmeye gitmişti.” Eylemci arkadaş Lozan’ı bileceğiz Düzeltme Ankara Kulisi’nde 2 Ağustos Cumartesi günü yer alan “Aday Önerisi” ile “İddianamede Ne Var, Ne Yok...” başlıklı iki ayrı yazı, teknik bir hatadan dolayı birlikte yayımlanmıştır. Okuyucularımızdan özür dileriz. BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Ağõz mukozasõn- da oluşan ve “aft” da denilen yüzey- sel yara. 2/ Erzu- rum’un bir ilçesi... Çõkar yol, çare. 3/ Azerbaycan ve Kars yöresinde yaygõn telli bir çalgõ... İs- tenç yitimi. 4/ İri bir maymun cinsi. 5/ Anlam... Japon lirik dramõ. 6/ Ağaç- larda mantarlarõn oluştur- duğu bir tür çürüme baş- langõcõ. 7/ Sodyum ele- mentinin simgesi... Tahta- dan yapõlma bir tür küçük flüt. 8/ Bartõn ilinde bir plaj... Dudak boyasõ. 9/ İffet, namus... Himalaya- lar’da yaşadõğõna inanõlan “Kar Adam”a verilen ad. YUKARIDAN AŞA- ĞIYA: 1/ İçkiye aşõrõ düşkünlük. 2/ Akdeniz Bölgesi’nde bir akar- su... Yaşanmõş olaylarõn anlatõldõğõ yazõ türü. 3/ Eti mak- bul bir deniz balõğõ... Kripton elementinin simgesi. 4/ Tü- mör... Yabani nane. 5/ Gümüş elementinin simgesi... Alan- ya ilçesinde bir çay ve mağara. 6/ Marmaris-Datça arasõnda doğal güzelliğiyle tanõnmõş bir koy. 7/ Yılmaz Güney’in bir filmi... Başlõca belirtisi kõsa, çabuk, değişken güçte is- temsiz hareketler olan bir hastalõk. 8/ Tunceli’nin eski adõ... Ortadoğu’da. “Ölüdeniz” de denilen bir göl. 9/ Burun has- talõklarõyla ilgili hekimlik dalõ. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 B O R İ K A S İ T E V İ Ç K O L O T A Y İ N S A P A R A S H U M A L İ K A S İ T U S K İ V İ T A Y T A L A Ş A D A M N İ S A F O L İ K A S İ T 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 MERSİN 1. SULH HUKUK MAHKEMESİ’NDEN Esas No: 2006/1844 DAVACI: Yalçõn Tunçalõn vekili Av. Aysel Gürbüz. DAVALI: Mustafa Asõm Tüzün. Gençlik Mahallesi Ülkü Apt. 55/4 Maltepe/ Ankara Mahkememizdeki mevcut adresi yazõlõ bulu- nan ve tabligat yapõlamayan davalõya dava dilekçesi ile duruşma gününün ilanen tebliğine karar verilmekle; davacõ Mersin 1. Bölge Tapu Silcil Müdürlüğü’nde 339 ada, 150 parselde kayõtlõ, A Blok 4 kat 7 nolu taşõnmaz ile 06.F.6620 ve 06.LK.897 plaka sayõlõ araç- larõn miras olarak taraflara kaldõğõ, aynen taksimi mümkün olmadõğõndan satõş suretiyle ortaklõğõn giderilmesine dair dava dilekçesi ile mahkememizdeki 12.06.2008 günü saat: 09.25’te duruşmada hazõr bulunmasõ, gazetede ilan tarihinden itibaren 10 gün sonra tebliğ edil- miş sayõlmak üzere davalõlardan Mustafa Asõm Tüzün’e ilanen tebliğine, davalõnõn Adliye Sarayõ 1. Sulh Hukuk Mahkemesi duruşma salonunda duruşma gün ve saatinde delilleri ile birlikte hazõr bulunmasõ, mazeretsiz olarak duruşmaya gelmediği ve kendisini bir ve- kil ile temsil ettirmediği halde yokluğunda yargõlamanõn yapõlarak karar verileceği ilan olunur. 02.05.2008 Basõn: Tashih
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle