Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 4 AĞUSTOS 2008 PAZARTESİ
2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER
ARADA BİR
ERDAL ATICI
Kitabın Aydınlatacağı
Yüzyıl Yakındır
Kitap, insanlığın geleceğe bıraktığı en büyük ka-
lıttır. Yazarın aylar, yıllar boyu sayfalara döktüğü
duygu ve düşünceler, bugün olmasa bile gelecekte
mutlaka okura ulaşıp, gün yüzüne çıkacaktır. İş-
te o gün gelinceye kadar kitaplar kıyıda, köşede,
tozlu raflarda, yeraltı depolarında okunmayı bek-
leyecektir!
Son yıllarda ülkemizde kitap ve kitap okuma alış-
kanlığı konusunda büyük bir sıkıntı yaşanıyor. Ki-
tabın, yazarın yüzüne bakan yok! Anadolu’da ki-
tapçılar kapanıyor tek tek... Eskiden roman, öy-
kü ve şiir kitaplarının süslediği güzelim kitapçı raf-
larında, şimdi OKS, ÖSS, KPSS, KPDS hazırlık ki-
tapları var. Ortaokul ve liseyi okuduğum Ege’nin
o küçücük kasabasının kitapçısında bulunan ki-
taplar, bugün kimi büyük illerimizin kitapçıların-
da bile yok.
Ne zaman birkaç yazar arkadaşla bir araya gel-
sek, kitap okunmadığından yakınıyoruz, rakam-
lar da ortada; Türkiye’de yılda; altı kişiye bir kitap
düşüyor. Kitap, gazete, dergi okumayan toplum
her alanda dibe vuruyor!
Kimi dergiler, birkaç yazarın bir araya gelerek
ceplerinden koydukları parayla çıkarılıyor. Kültür
ve Turizm Bakanlığı şarkılı türkülü “Kültür Sanat
Festivalleri”ne(!) gösterdiği ilgiyi, kitaba dergiye
gösteremiyor. İlgisizlikten yazın dergileri sessiz se-
dasız yayın dünyasına veda ediyor.
Çoğu yazar ekonomik sorunlarla baş etmeye ça-
lışıyor. Ne yazık ki, festivallere çağrılan arabesk
şarkıcılara verilen değer, yazarlarımıza verilmiyor.
Adı sanı bilinmeyen şarkıcılara milyarlar akıtan Be-
lediye Başkanları, bırakın yazara, çizere, şaire pa-
ra vermeyi, düşüncesine aykırı konuştu diye; “Bu-
raya Benim paramla geldin, böyle konuşa-
mazsın!” diye avaz avaz bağırabiliyor. Aklı sıra,
“Yol paranı verdim, karnını da doyurdum.
Ben nasıl istersem öyle konuşacaksın” demeye
getiriyor. Hiçbir ülkede yazarlar bu kadar aşağı-
lanmamıştır. İşin ilginç yanı, orada bulunanlardan
bir kişi de kalkıp, “Ya Başkan, sen bu paraları
kendi cebinden mi veriyorsun, vatandaşlardan
vergi olarak toplamadın mı?” demiyor, diye-
miyor.
Tüm bu zorluklara karşın, yazarlarımız bıkma-
dan usanmadan yazmayı ve yazdıklarını yayım-
lamayı sürdürüyor. Arada bir koşullardan yakın-
salar da, başka çıkışın olmadığını görüp yeniden
işe girişiyorlar. Hatta yapıtlarını basacak yayınevi
bulamayanlar kendi parasıyla bastırıp okura ulaş-
manın yollarını arıyor.
İnsan bu ülkede okuma alışkanlığının dibe
vurduğunu bile bile niçin yazar? Yazarları yazmaya
iten güç nedir?
Kanımca yazmak; okunup okunmamaktan çok
öte bir duygudur. Yazar kafasında, yüreğinde bi-
riken duygu, düşünce ve duyarlılıkları kâğıtlara
dökmek, kafasını ve yüreğini boşaltmak ister! Hal-
kına seslenmek ister!
Yazmak, yazarın aynı zamanda ülkesine ve hal-
kına karşı boynunun borcudur!
Karanlığa doğru giden bir ülkede yazar, gücü-
nü gerçeklerden, ülkesinden ve yoksul halkından
alıyorsa, kalemini satmamışsa, doğru bildiklerini
yazmaktan ve halkı uyandırmaya çalışmaktan baş-
ka çıkar yolu var mıdır? Eğer gerçekleri yazmaz-
sa bu halkın -bugün olmasa bile- gelecekte iki el-
leri yakasında olmayacak mıdır?
Halkımızın güzel bir sözü vardır; “Kara gün ka-
rarıp kalmaz” diye. Elbet karanlıkların çığ gibi yu-
varlanarak geldiği bugünler de geçecektir! Elbet
bir gün, bu karanlık, iç sıkan günler kitapların ya-
rattığı aydınlık karşısında gerileyecek ve yok
olup gidecektir!
Kitabın, sanatın aydınlatacağı yüzyıl yakındır!
Şimdi hepimize düşen görev; karanlığın efen-
dilerinin karşısına Ahmed Arif’in dediği gibi;
“kitap ile” dikilmektir. (Dayan kitap ile / Dayan
iş ile / tırnak ile, diş ile / umut ile, sevda ile, düş
ile)
Bugün yakınmak yerine; kendi çocuklarımızdan
başlayıp, çevremizdeki gençleri kitapla tanıştırmak,
onlara okuma alışkanlığı kazandırmak için bıkıp
usanmadan aydınlanma savaşımı vermek ge-
reklidir. Bu yolda, en başta görev; “yurdumuzun
çileli öğretmenlerine” düşmektedir. Onlar, genç
beyinleri dogmalardan koruyarak, aklın ve bilimin
ışığında, kitap sevgisiyle yetiştirmenin yollarını bul-
malıdırlar.
Değil kürsiye vâiz, arşa çıksan âdem
olamazsın
Sâbit, 17. yüzyõl divan şairimiz
D
üşünme ve sorgulama ye-
tenekleri geliştirilmemiş
standart bireylerden olu-
şan kitle toplumları, ken-
di topluluklarõ dõşõnda hiç-
bir kimseye karşõ sorumluluk duymayan
çok küçük bir azõnlõk tarafõndan yöneti-
lir. Azõnlõk, büyük ticari kuruluşlar ve fi-
nans gruplarõ tarafõndan desteklenir. Böy-
le toplumlarõn bulunduğu ülkelerde ikti-
darlar, kitleleri güdümlemek ve yönlen-
dirmek için tekelleştirdikleri kitle ha-
berleşme araçlarõndan yararlanõrlar. Özel-
likle, görsel kitle iletişim araçlarõ, toplu-
mun en üst düzeyinde bulunan kimsele-
rin iletilerini, milyonlarca kişiye en kõsa
sürede ulaştõran güdümleme aracõ olarak
kullanõlõr. Anõlan ülkelerde hükümet söz-
cüleri, olur olmaz zamanlarda, Orwell’in
anti-ütopist romanõ 1984’teki büyük
kardeş edasõyla ekranda görülürler ve
gerçeklerle ters orantõlõ iletiler verirler.
Başka bilgi kaynaklarõ olmadõğõ için kit-
leler, bu iletilerin doğruluğunu sõnaya-
mazlar. Sõnasalar ve karşõt görüşte olsa-
lar bile, eşit koşullar altõnda duyura-
mazlar. Klasik demokrasinin tartõşmaya
dayanan dinamiği gerçekleşmez. Kitleler,
pasif öğeler durumuna indirgenir.
Kimi kavramlar ve tanõmlara ilişkin ge-
nelgeçer belirlemelerin var olmadõğõ bir
ülkede yaşadõğõm için, hükümetle onu
destekleyen kitle iletişim araçlarõnõn son
gözaltõ operasyonunu, ‘Temiz Eller’
operasyonu adõyla vaftiz etmelerini ve
Gladyo’yla ilinti kurmalarõnõ yadõrga-
madõm. Kasõtlõ yapõlmõş savlar ve iletilerdi
bunlar. Kitle iletişim araçlarõnõn bu bağ-
lamdaki rolünü, Prof. Noam Chomsky
(ABD) şöyle tanõmlõyor: “Aptal kitlele-
rin ‘gerekli yanõlsamalar’la aldatılarak
rızanın üretilmesi.”
Politikacı, işadamı ve bürokrat
İtalya’daki akõl almaz yolsuzluklar
1992 yõlõnda Milanolu savcõ Antonio Di
Pietro’nun ‘Temiz Eller (Mani Pulite)’
operasyonunu başlatmasõna neden oldu.
Yaklaşõk 1500 politikacõ, işadamõ ve bü-
rokrat tutuklandõ.
Aralarõnda 250 milletvekilinin bulun-
duğu üç bin İtalyan hakkõnda soruşturma
açõldõ, on sanõk intihar etti. Yargõçlar bu
dev yolsuzluğun kökünü kurutmak için 60
bin kişinin yargõlanmasõ gerektiğini bil-
dirdiler. Bu bağlamda, Hõristiyan De-
mokrat Parti’nin Sicilya mafyasõyla iliş-
kisi olduğunu kanõtlayan belgeler bu-
lundu. On kez başbakanlõk ve 36 kez ba-
kanlõk yapmõş Hõristiyan Demokrat Giu-
lio Andreotti (1919-), mafya türü yapõ-
lanmayõ örgütlemek ve cinayete teşvik su-
çundan yargõlandõ.
Andreotti ve yirmiyi aşkõn bakan, üye-
lerini daima en üst ve en etkin kurum ve
kuruluşlara yerleştiren Kudüs’teki Katolik
“Kutsal Mezar Tarikatı”nõn üyeleriy-
di. Andreotti’nin, mafya ailelerinin kri-
minal gelirlerini idare eden Milanolu
Banker Michele Sandoni ile Milano’da
bulunan Banco Ambrosiano’nun yöneti-
cisi Roberto Calvi’nin intihar süsü ve-
rilerek öldürülmesinde parmağõ olduğu ve
eski Başbakan Aldo Moro’nun cum-
hurbaşkanõ olacağõ sõrada kaçõrõlõp öldü-
rülmesini azmettirdiği ileri sürüldü. An-
dreotti, 1991 yõlõnda yaşam boyu senatör
oldu (!?)
Doğu Bloku’nun Batı’yı işgal etmesi
1950’li yõllarda hemen hemen tüm
NATO ülkelerinde, paramiliter karak-
terde, genelde ‘Stay Behind (Geride
Dur/Gölgede Kal)’ terimiyle adlandõrõ-
lan birimler oluşturuldu. Bunlarõn resmi
görevi, Doğu Bloku’nun Batõ’yõ işgal et-
mesi halinde düşman cephesinin arkasõ-
na sõzmak ve kimi özel görevleri yerine
getirmekti: Düşman topraklarõndaki stra-
tejik öneme sahip hedeflerin yok edilmesi,
önemli iletişim ve lojistik hatlarõnõn sa-
bote edilmesi... Örgüt, ilgili NATO ka-
rargâhlarõna bağlõ çalõşõyordu.
Parlamentonun ve kõsmen hükümet
denetiminin dõşõndaydõ. Kimi hükümet
başkanlarõna örgütün varlõğõ bildirilme-
mişti. Örgüt, ülkelere göre değişik adlar
alõyordu: İtalya’da Gladyo, Yunanis-
tan’da Kızıl Koç Postu ve Türkiye’de
Özel Harp Dairesi gibi. Ne var ki kimi
örgütler zaman içerisinde resmi görev-
lerinin sõnõrlarõnõ aştõ.
Örnekse, gazetecilerin 1990-1 yõllarõnda
yaptõklarõ araştõrmalar, Gladyo mensup-
larõnõn yurtiçinde de faaliyette bulun-
duğunu, muhalefet politikacõlarõnõ izle-
diğini, kara listeler hazõrladõğõnõ, solcu-
larõn üst düzeylerde görev almamasõ için
çeşitli manipülasyonlara başvurduğunu
gösterdi.
‘Temiz Eller’, İtalya’daki siyasal çü-
rümeye karşõ yapõlmõş bir operasyondu.
Gladyo ise, asal görevi olmadõğõ halde,
solcularõ etkisizleştirmeye ve yok etme-
ye yönelik eylemlerde bulundu. İşte bu
bakõmdan ne ‘Temiz Eller’ ne de Glad-
yo olgularõnõn, son gözaltõna alõnmalar ve
tutuklamalarla ilişkisi yoktur.
Temiz Eller Operasyonu…
Altay GÜNDÜZ Prof. Y. Müh. İTÜ, YTÜ E. Öğretim Üyesi
‘Temiz Eller’, İtalya’daki siyasal çürümeye karşõ yapõlmõş bir
operasyondu. Gladyo ise, asal görevi olmadõğõ halde, solcularõ
etkisizleştirmeye ve yok etmeye yönelik eylemlerde bulundu. İşte bu
bakõmdan ne ‘Temiz Eller’ ne de Gladyo olgularõnõn, son gözaltõna
alõnmalar ve tutuklamalarla ilişkisi yoktur.
Ü
lkemizde kara
sayfa açõla açõla
bitmedi. Her gün
yeni bir beyaz sayfa açõ-
lacağõna kara sayfa açõ-
lõyor: Anafartalar, Di-
yarbakõr, Güngören...
Beyaz sayfa açacağõz di-
ye iktidara gelenler kara
sayfalarõn açõlmasõnõ en-
gelleyemiyor. İnsanlarõ-
mõz karalar bağlõyor, yas
tutuyor. Ağlõyor, dizle-
rine vuruyor. Yakõnlarõ-
nõ yitirmiş olanlar neye
uğradõklarõnõ anlayamõ-
yorlar. Beklenmedik bir
ölüm karşõsõnda hem şaş-
kõn, hem acõlõ, yarõnsõz-
lõklarõnõ yaşõyorlar. Bir
bomba patlõyor; çevre-
sinde tinsel ve özdeksel
yaralar açõyor. İnsanlar
ölüyor. Ana rahmindeki
çocuk daha gün õşõğõna
çõkmadan ölüyor. “Doğ-
mamış Çocuğa Mek-
tup” adlõ yapõtõyla Ori-
anna Fallaci dünyanõn
üzerinde yaşadõğõ kin,
nefret, kan ve gözyaşõ,
acõmasõzlõğõnõn üzerin-
de dururken doğacak ço-
cuğu nelerin beklediğini
anlatmaya çalõşmõştõ o
kitabõnda. Bizim çocu-
ğumuz daha dünyaya gö-
zünü açmadan kapadõ ve
karanlõktan õşõğa çõka-
madõ.
Bir bomba düşüyor ol-
madõk bir zamanda ol-
madõk bir yere. Savaş
yok görünürde. Barõşõ
özlemiş insanlarõm. Hu-
zur arayõşõ içinde. Hu-
zurunu kaçõran çok. Ge-
ne bir karamsarlõk, gene
cenaze törenleri ve gene
gözyaşõ. Korku, kin ve
nefret.Yalnõz bombayõ
koyanlara karşõ değil, o
bombayõ engelleyeme-
yenlere karşõ da. Her gün
Türkiye’de utanç verici
bir tablo yaşanõyor. İn-
sanlar ölüyor; arkalarõn-
dan ağõtlar yakõlõyor. Boy
boy resimler yer alõyor
medyada. Ölenlerin yan
yana koyulmuş fotoğ-
raflarõ! Boşuna. Yapan-
larõn yürekleri sõzlamõyor
ki! İçağrõsõ çekmiyorlar
ki!
Birçok gazeteye bakõ-
yorum. Aynõ şeyleri söy-
lüyorlar. Her ölümün ar-
kasõndan söylenenleri yi-
neliyorlar. Ben de aynõ
şeyleri söylüyorum. Ye-
ni bir şey söyleyen yok.
Ona yanõyorum. İktidar
da muhalefet de aynõ
şeyleri söylüyor. Otuz
yõldõr aynõ şeyleri söyle-
yen insanlar, iktidarlar,
muhalefetler. Hiç mi
akõllarõna gelmiyor çö-
züme dönük seçenekler
üretmek. Böyle gitme-
yeceğini görmüyorlar mõ
acaba? Can pazarõ içinde
yaşadõğõmõzõ bilmiyor-
lar mõ? “Ateş düştüğü
yeri yakarmış!” Gör-
müyorlar mõ terörün kol
gezdiğini? Handa, ha-
mamda, sokakta, çarşõda,
pazarda, dağda bayõrda
ateş çemberi içinde ya-
şadõğõmõzõ gören yok
mu? Koşup ölenlerin ya-
kõnlarõna başsağlõğõ di-
lemek yeterli değil artõk.
Ya da cenaze namazla-
rõna katõlmak. Kaç kez
yazdõk, kaç kez söyledik.
Biz de aynõ şeyleri söy-
lüyoruz. İçimiz yanõyor.
Seçip Meclis’e gönder-
diklerimiz “kıyak emek-
liliği” düşüneceklerine
terörü düşünsünler. Çö-
züm yollarõnõ arasõnlar.
Analarõn yürekleri yan-
masõn! Yetmez mi bu
kadar şehit? Niçin Cum-
hurbaşkanõ toplamaz par-
ti başkanlarõnõ bir masa-
nõn etrafõna? Yoksa tür-
bandan daha mõ az
önemli yaşadõğõmõz can
pazarõ? Toplumdan ses
yok. İktidar çözüm üret-
miyor.
Muhalefet iktidara laf
yetiştirmek peşinde. İk-
tidarõn yerine girişimde
bulunamaz mõ? İktidarõ
beklemek şart mõ? Bu
ülkenin insanlarõ değil
mi muhalefet partileri?
Yapan belli. Meclis’in
içinde teröre terör de-
meyenler var. Bilinmi-
yor mu bunlar? Niçin
sorgulanmõyorlar? Te-
rörle demokrasi ne za-
mandan beri örtüşüyor?
Hiç kimsenin aklõna gel-
miyor mu Meclis’te bir
önerge verip gereken ki-
şileri sorgulamak. Ya da
karşõlarõna alõp ne iste-
diklerini; kimden neyi
alõp kime vereceklerini
sormak? Her biri bir
toprak ağasõ. Biz biliriz
o topraklarda insanlarõn
nasõl yaşadõğõnõ. Bizzat
yaşadõk ve gördük.Niçin
Meclis’teki Kürt ağala-
rõ çevrelerini doyurmayõ
hiç düşünmediler? İş, aş
sahibi yapmadõlar? Eşit-
liğe, kardeşliğe, özgür-
lüğe yakõn çevrelerin-
den başlamadõlar? Ni-
çin onlara özgür yaşa-
malarõ gerektiğini, eko-
nomik bağõmsõzlõklarõnõ;
insan onuruna yaraşa-
nõn insanca yaşam oldu-
ğunu anlatmak isteme-
diler. Çünkü korktular.
Varlõklarõndan yoksun
kalacaklarõnõ düşündü-
ler. Meclis’te bunlarõ sor-
gulamak; teröriste geril-
la demeyi bir ayrõcalõk
sayanlara sormak gerek.
Sorgulamak gerek. Niçin
kimsenin aklõna toprağõ
paylaştõrmak gelmiyor
diye sormak gerek. Uzak
durmak çözmüyor soru-
nu…
Türkiye uzak durmak-
tan içerde ve dõşarõda
çok şey yitirdi. Kamuo-
yunu aydõnlatmak. Her
konuda ve özellikle ül-
kenin kõrmõzõ çizgileri
konusunda kamuoyuyla
fikir alõşverişinde bu-
lunmak gerek. Birkaç
medya patronunun teke-
linde devinmek yetmiyor
artõk… Bunun adõ de-
mokrasi mi oluyor şim-
di? Anlatõn, baylar, Er-
meni sorununu da, Kürt
sorununu da anlatõn bay-
lar. Şeriatõ da anlatõn!
Ülkeye anlatõn, dünyaya
anlatõn… Herkes duy-
sun. Gerçeği duy-
sun.Unutmayõn dünya-
nõn, insanlarõn kulaklarõ
yalan yanlõş şeylerle do-
lu. Uyarõn. Göreceksi-
niz, yanõnõzda daha çok
insan bulacaksõnõz. Bõ-
rakõn artõk eş, dost işini.
Yurtdõşõnda çalõşacak
olanlarõn, gözüpek, yü-
rekli olmalarõna bakõn!
Salon adamlõğõnõ bõra-
kõp, halka inecek, kon-
feranslar, paneller, kon-
greler düzenleyecek ve
Türkiye gerçeğini ger-
çekliğiyle anlatacak bü-
yükelçilere gereksinim
olduğunu öğrenin! Bu-
güne kadar olanlarõn Tür-
kiye’yi ne kadar anlat-
tõklarõ ortada.
Unutmayõn! Açlõk so-
runu var ülkemizde. On
bir milyon insan bir do-
larla geçiniyor bu ülkede.
Çankaya Köşkü’nün et-
rafõnda çöp bidonlarõn-
dan ekmek toplayanlarõ
görün! Bunu çözmeden
terörü çözemeyeceğinizi
öğrenin! İspanya, İrlan-
da özdeksel kalkõnmõş-
lõklarõna borçludurlar te-
rör sorununun çözümü-
nü. Ve bir de bilinçleri-
ne. Bask bölgesinde be-
lediye binasõnõn üstünde
şöyle bir yazõ var:
ETA’ya HAYIR.
Doğmamõş çocuklara
yeni bir mektup yazmak
gerek.
‘Doğmamõş Çocuğa Mektup’
Prof. Dr. Necdet ADABAĞ
Unutmayõn! Açlõk sorunu var ülkemizde. On bir milyon insan bir
dolarla geçiniyor bu ülkede. Çankaya Köşkü’nün etrafõnda çöp
bidonlarõndan ekmek toplayanlarõ görün! Bunu çözmeden terörü
çözemeyeceğinizi öğrenin!