02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 2 AĞUSTOS 2008 CUMARTESİ 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Onu ilk kez görüyordum. 21 Mayıs 1967 sabahının sisleri henüz dağılmamış. Dol- mabahçe önüne doğru süzülerek geldi ve demirledi. Uzaklardan gelmiş bir kuştu. Bembeyaz ve yorgun. Başı Boğaz’ın akın- tısında öylece uzanıp kaldı. Düşünün tam kırk bir yıl önce. Ben yine o gemiler ve de- niz sevdalısı. Boynumda o körüklü eski tip bir fotoğraf makinesi. Bir balıkçı motoru ile doğru “Esmeralda”. Ne yaptım ettim. Kim olduğumu, ne iş yaptığımı ve gemiye ne için geldiğimi lumbar ağzındaki nöbet- çi subayına anlattım. Komutanı görmek is- tediğimi tayfa ve stajyer öğrencilerle bir söyleşi yapmak istediğimi söyledim. Kı- sacası komutanla görüşmemiz de başarı- lı oldu. Nezaketle beni kabul etti. İkramda bulundu, tam bir denizci sohbeti oldu. Son- ra fotoğraflar çektim. Kırk yıllık gazeteci gi- bi röportajlar, fıkralar, şakalar vs. Gemiden dönerken mutluluktan uçuyordum. Hemen oturdum bir yazı yazdım. Götürüp “Cum- huriyet”te rahmetli Oktay Kurtböke’ye verdim. Yazı gazetenin 28 Mayıs 1967 gün- lü sayısında 5. sayfanın tamamında re- simlerle birlikte yayımlandı. Şimdi aynı gemi üçüncü kez gelip aynı yere demirlemez mi! Aradan geçen bun- ca yıl. En az dış görünüş olarak hiçbir şe- yi ile hiç eskimemiş tam aksine tersaneden yeni denize indirilmiş gibi yepyeni bir ye- ni gelin, işte tam karşımda duruyor. Üçün- cü kez gelişi diyorum. 2. kez gelişinde Prof. Mümtaz Soysal gitmişti gemiye.. yıl 1994. Hoca, o zaman Dışişleri Bakanı. Gemiye o da gidiyor ama belli bir protokolün içinde davet edilmiş. Bando mızıkalar, alay san- cakları donanımı, zamanın Deniz Kuvvet- leri Komutanı da var. Tam bir resmi ziya- ret vs. Benimkisi gibi balıkçı motoru ile is- kele tavasına davetsiz bir misafir olarak çı- kıveren çılgın bir denizci parçasının gidişi hiç mi hiç değil. Şimdi de, son gelişinden on dört, ilk ge- lişinden kırk bir yıl sonra üçüncü kez aynı gemi yani dört direkli Şili güzeli “Esme- ralda” Dolmabahçe önünde. İçinde yüz- lerce genç denizci her zamanki gibi dün- ya turuna çıkmışlar, aylarca rüzgâr ve de- nizin bazen oksayışlarını bazen de civar- naların tokadını yüzlerinde hissederek onun koynunda yaşayacaklar. Ne mutlu, ne mutlu, ne mutlu onlara... Yer kalmadı. Yazıyı bitirirken konumuz olan geminin tam altmış iki, evet altmış iki (1946’da denize indirilmiş) yaşında oldu- ğunu o gün bugün binlerce denizcinin oku- lu, yuvası ve hocası olduğunu vurgulaya- rak söylememiz gerekiyor. Düşünüyorum. Bizim o gemiler güzeli “Savarona” bir gün, içindeki yüzlerce pırıl pırıl çakı gibi deniz talebesi ve subayları ile Şili’nin Valparaiso limanındalar. Dünyanın öbür ucundan İstanbul’dan çıktıkları dün- ya turu programının bir uğrağındalar. Şili- li bir deniz sevdalısı boynunda kamerası bir balıkçı teknesi ile ona yaklaşıyor. Einste- in’in bir sözü güçlendiriyor düşüncelerimi; “Bir şeyin hayalini kurmak bazen bilgi- den daha önemlidir”... ARADA BİR OKTAY SÖNMEZ Denizci Yazar ‘Esmeralda’ Yine İstanbul’da PENCERE Sekiz Yaşında Boşanma... Bizim gazetenin Dış Haberler sayfasında dün şöyle bir başlık yer alıyordu: “8 yaşında boşanma sevinci...” Yemen’de 9 yaşındaki Arva Abdu ve 8 yaşın- daki Nojud Ali kocalarından boşanmışlardı... Çocuklar birlikte pasta keserek bu mutlu ola- yı kutlamışlardı... Dünyanın en yoksul ülkelerinden biri olan Ye- men’de kendilerinden çok yaşlı erkeklerle çocuk yaşta evlendirilen kızların öyküleri Batı’nın meş- hur gazetelerine yansıyordu... Medyanın çeşitli gazetelerinde şu haber dola- şıyor: “Vakit gazetesi yazarı Hüseyin Üzmez (76) hak- kında ‘Küçük yaştaki kıza cinsel saldırıda bulu- narak beden ve ruh sağlığının bozulmasına ne- den olduğu’ suçlamasıyla Bursa Ağır Ceza Mah- kemesi’nde dava açıldı. Üç aydır tutuklu bulunan Üzmez, 26 yıla kadar hapis istemiyle yargılanacak... Üzmez, bir süredir ilişkisi olan L.Ç. (36) adlı ka- dının 14 yaşındaki kızı B.Ç. ile evlenmeye kalkış- tığı, İstanbul ve Mudanya’daki evinde defalarca cinsel saldırıda bulunduğu iddiasıyla 25 Nisan’da Mudanya’da gözaltına alındı. Mudanya Sulh Ceza Mahkemesi 26 Nisan’da Üzmez ile suça yardımcı olduğu gerekçesiyle L.Ç.’yi tutukladı. L.Ç.’nin Üzmez’le ilişkisi olduğu ve kızının da bu kişiyle birlikte olmasına göz yumduğu kaydedildi.” B.Ç. 14 yaşındaymış... Daha çocuk... Ama, Hüseyin Üzmez de doğrusu Vakit gaze- tesi yazarlığına pek yakışıyor... İslam şeriatına göre kız çocuklarının evlendi- rilmesi doğal sayılıyordu, bu yolda dörde kadar cevaz vardı... Bir milyar üç yüz milyon nüfuslu Müslümanlık coğrafyasında kızların ve kadınların koşulları bugün bir faciadır... Peki, Türkiye’de bu faciaya ‘dur’ diyerek kar- şı çıkan büyük insan kim?.. Atatürk!.. 1926’da kabul edilen Medeni Kanun (Yurttaş- lar Yasası) kadın - erkek ilişkilerinde ölçüleri uy- garlık dünyasının koşullarına ulaştırdı... Ama türbancılar, kadını yine köleleştirmek için, vargüçleriyle çabalıyorlar... Ne yazık ki bu yolda bilinçsiz ve zavallı kadın- larımızdan da destek sağlıyorlar... T oplumsal gelişmeler, ekonomik etkinlikler ve ilişkilerle yönlenir, zorunlu olarak değişi- me uğrarlar. Örneğin ilk büyük toplumsal değişimler “Tarım Devrimi”nin ekonomik etkileriyle oluşmuştur. Tarõmla elde edilen ürünler, insanlarõn ve evcilleştirilen hayvanlarõn bes- lenme sorununu çözerek yerleşik düzene geçilmesini kalõcõ kõlmõş- tõr. Bu değişim, toplumsal kural- larõn gelişmesine, mülkiyet kav- ramõnõn oluşmasõna, elde edilen ürünlerin ve üretim alanlarõnõn korunmasõ için gerekli olan sa- vunma kavramõ ve benzerlerinin gelişmesine neden olmuştur. Ge- ne aynõ olgu, daha fazla ürün elde edebilmek için tarõm ve hayvan- cõlõkta yeni insan gücü kaynakla- rõna gereksinimi de arttõrarak, kö- lelik uygulamasõnõn gerçekleşme- siyle sonuçlanmõş, efendi-köle ilişkisinin toplumlarda giderek yaygõn olarak yer almasõ yüz yõl- lar boyu sürmüştür. Artan üretim ve ticari ilişkiler- le zenginleşerek büyüyen şehir- lerde, toplumsal etkinlikleri artan “Burjuva Sınıfı”, ikinci büyük toplumsal devrim olan “Büyük Fransız Devrimi”ni (Burjuva Devrimi) gerçekleştirerek top- lumda da yeni değişimlere neden oldu. Burjuva kültürünün yaygõn- laşmasõ sonucunda “Batı Dünya- sı”nda, dinsel ve feodal güçlerin et- kinliğinin azalmasõ, sanat, bilim ve teknolojide atõlõmlarõn önünü aça- rak diğer bir sosyo-ekonomik ol- guya, “Endüstri Devrimi”ne yo- laçtõ. Bu değişimle yaygõnlaşan fabrikalar ve diğer iş alanlarõ, ye- ni bir toplumsal güç olarak işçi- emekçilerin sayõlarõnõn giderek artmasõ ve örgütlenmeleri, sosya- list ve komünist düşünce akõmla- rõnõn gelişmelerini tetikledi. Sermaye-emekçi çatışması Ondokuzuncu ve Yirminci Yüz- yõl’larõn büyük bülümü burjuva aşamasõndan kapitalist-emperyalist aşamaya ulaşarak güçlenen ser- maye temsilcileri ile emekçiler arasõnda yaşanan çatõşmalarla geç- ti. Sosyalistler ve komünistlerin, artan fabrikalarla sayõlarõ büyü- yecek olan işçilerin yönetimlerde de etkin güç olacaklarõ öngörüsü gerçekleşmedi. Özellikle son dönemdeki tek- nolojik ilerlemeler, üretimde emek yoğunluklu nitelikten bilgi yo- ğunluklu aşamaya geçince, kol emekçileri toplumsal güç olmak- tan çõkarak işsiz yõğõnlarõ oluştur- maya başladõlar ve yönetsel et- kinliklerini yitirdiler. Bu deği- şimde en büyük etken, 1947 yõlõ- nõn Aralõk ayõnda Bell Laboratu- varlarõ’nda “transistor”un keşfiyle başladõğõ kabul edilen, “Bilişim- İletişim Devrimi” oldu. “Mikro- elektronik Devrim” olarak da nitelenen bu aşamada üretim ve iletişimle, bilgi aktarõmõ tarihte hiç gürülmediği kadar artarken, insan gücüne gereksinim azalarak iş- sizler ve yoksullar çõğ gibi çoğal- maktadõr. Üretimi arttõrõrken insan gücüne gereksinimi azaltan, ça- lõşma alanõ yaratmayan bir eko- nomik büyümenin, akõlcõ çözüm- ler getirilmezse, toplumsal deği- şimler yaratarak sorunlara ve ça- tõşmalara yol açmasõ kaçõnõlmaz- dõ. Bugün yerküremizde giderek yaygõnlaşan sosyo-ekonomik so- runlarõn nedeni, bilimsel-teknolo- jik gelişmelerin gösterdiği yön ile, uygulanmaya çalõşõlan Neo-Li- beral sistemin amaçlarõnõn uyum- suzluğudur. Sömürü düzeninden çõkarõ olanlar, akõlcõ, yapõsal de- ğişimlere direnmekte ve gerçekleri saptõrarak gerekli dönüşümlere engel olmaktadõrlar. Bugün çõkar çevrelerinin, insanlarõ aldatmak Bilişim - İletişim Devrimi Prof. Dr. Abidin KUMBASAR için söylediklerinin aksi- ne, tarihin hiçbir döne- minde plansõz bir ekono- mi uygulanmamõştõr. Gü- nümüzde uygulanan ve “Serbest Teşebbüs” diye sunulan “Neo-Liberal” düzen de aslõnda, söylen- diği gibi kendi kendini denetleyen özgür bir eko- nomi değil, soygun ve sömürü esasõna göre plan- lanmõş bir ekonomik dü- zendir ve mutlak değiş- melidir. Sömürücü sistemin uy- gulayõcõlarõ olan sözde li- beraller, “Din, vicdanı temizleyecek; kapitalist de dürüst davranarak insanlığı mutlu kılacak, sorunlar çözülecektir” safsatasõna tüm insanlõğõ inandõrmaya çalõşmakta- dõrlar. Sömürücü güçler bu çarpõk yönlendirmeyi ger- çekleştirmek için de, med- yanõn bütün alanlarõnda etkinliği ele geçirerek top- lumu bilinçsizleştirmek, bir tür “Kültürel Lobo- tomi” uygulamak ama- cõnda birleşmektedirler. Günümüzde çoğunlu- ğu oluşturanlarõn sapkõn nitelikleriyle insan soyu artõk, Tanrõcõ inançlarda- ki gibi yaradõlõşõn tacõ olarak değil, kendisini de var eden “doğa”ya karşõ yok edici etken olarak görülmektedir. Unutul- mamalõ ki, “doğa” de- ğerlerini talan ederek uy- gulanan savurgan ekono- minin aldatõcõ zenginli- ğini yaşamanõn bedeli, bir gün mutlak ödenecektir. “Doğa”, kendisinden bi- linçsizce alõnanlarõ, geç- mişte defalarca görüldüğü gibi, affetmeyip acõma- sõzca geri almõştõr. Dünya Sosyal Forum’u etkinliklerinin güçlene- rek yaygõnlaşmasõ ve top- lumlarda uyanõşa öncülük ederek, “Aydın-Teknok- rat” sõnõfõ destekleyen si- vil toplum örgütleri oluş- turmasõ sorunlarõn çözü- mü için büyük önem ta- şõmaktadõr. Sorunlarõ gerçek bo- yutlarõyla görebilme biri- kim ve yeteneğinden yok- sun olan ülkemizdeki po- litika özentileri, ekono- miyi kendi banka hesap- larõna göre değerlendire- rek, yanõlgõ içinde boş sözlerle zaman kaybet- mekteler. Ülkemizde ya- şanan sorunlar tüm yer- kürede yaşananlarõn top- lumumuzdaki yansõmala- rõ olduğundan, sömürü düzeninden akõlcõ üretim ve hakça paylaşõmõn uy- gulanacağõ yeni bir düze- ne geçilmeden hiçbir so- run çözülemez. “Bilişim- İletişim Devrimi”nin güçlü toplumsal sõnõfõ ol- maya aday “Aydın-Tek- nokratlar”õn yönetim- lerde etkin olarak yer al- masõyla sömürücü düze- nin son bulmasõ, insanlõ- ğõn geleceği için tek umut olarak görülmektedir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle