07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
29 HAZİRAN 2008 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 Layık f Ahmet önen: "Melih Gökçek'e göre arsenik önemli değilmiş. Demek ki Ankaralılar daha etkilisine layık!" Elektronik posta: danizsomOcumhuriyvtcom.tr www.dentesom.com Tel: 0.212.343 72 74 Faks: 0.212.343 72 60 - Feto, Humeyni glbl dönmezmiş... "Tek sorun dönme galiba!" EskiCİA'cı Gülen'e referans c u g olmuş... Bozacının şahidi a «0 şıracı Akil M. Alpaslan Yener: "Siyasette akıl gerekmediğinden akıl tutulması bir anlam taşımaz, ülke için t tehlikeli olan, varsa aklını yabancıya kiralayanlardır." Hastalık T. Doğan özdinç: "Mirim densizlik etme; Atatürk'e dil uzatmanın yan etkileri tedavi edilemez hastalıktır, bilesin!" AKP'Lİ Müslümanların "Laiklik yaşam biçimi değildir" savına karşı Prof. Dr. Özer Ozankaya, "Laiklik özgür yaşam biçimidir" diyor: "öncelikle belirtmek gerekir ki, birtoplumun devlet, ulus, eğitim, aile, hukuk, yargı, ekonomi, uluslararası ilişkiler gibi düzenleri, gerçekte o toplumun yaşam biçiminin ta kendisidir. örneğin laik olmayan yaşam biçiminin siyasal düzeni olan ümmetçilikte ulus var mıdır ki ulusal bağımsızlık olsun? Laik olmayan yaşam biçiminde, her bireyin din, mezhep, cinsiyet, soy ayrımı olmaksızın toplum ve devlet düzenini, her gün yeniden yeniye, özgürce irdelemek, eleştirmek ve değişiklik önermek, bu amaçla örgütlü siyasal etkinlik yapmak hak ve özgürlüğü var mıdır? Danıştay'a karşı 'sen ne karışırsın efendi; ulemaya danışacaksın' deyişinde açığa çıkan yaşam biçimi anlayışı, toplum düzenini bir dinin Önlem bir mezhebinin kutsal, yani eleştirilemez, değiştirilemez kurallarına göre saptama amacını anlatmıyor mu? Sözün özü, dervişin fikri neyse, zikri odur. islam dünyasının başındaki bela, iç ve dış sömürücüler tarafından laik dünya, toplum ve insan anlayışından ve düzeninden yoksun tutulmakta olmasıdır. Çünkü sömürücüler bilmektedirler ki laiklik, sömürünün kökünü kurutacak olan düzendir. Laiklik bir yaşam biçimi değildir söyleminin işaret ettiği tehlikeli gidiş karşısında umursamaz ya da gevşek davranmanın yol açacağı tehlike çok büyüktür. Laikliğe yönelmiş gözü kara saldırılar, demokratik hukuk devleti ölçüleri içinde gereken etkinlikle durdurulmadığı takdirde, ulusumuz ve ülkemiz, Mustafa Kemal Atatürk'ün Medeni Bilgiler kitabında işaret ettiği büyük tehlikelere sürüklenebilir. Atatürk'ün 'Unutmamalıdır ki, ilgimizi kestiğimiz geleneklere bağlılığı kesinlikle yeniden kurmak isteyenler, kendileri gibi inanmayanları istedikleri gibi ezemezlerse, kendilerini cenderedeymiş gibi hissederler. Bütün halkın eyleme geçtiği gün, onları durduracak güç yoktur' sözü asla unutulmamalıdır. Bu nedenle 'laiklik bir yaşam biçimi olamaz' diyerek Türkiye Cumhuriyeti'nin devlet, yurt, ulus, hukuk, eğitim ve aile düzenini yıkmaya girişenler karşısında bilimsel ve demokratik ilkelere dayalı önlemlerin alınmasında gecikilmemelidir." Panik Şafak Evren: "Demokrasiyi tramvay zannedip binen travmazede, hedefe varamadan f indirileceklerini kavramanın paniği içinde!" SESSİZ SEDASIZ (!) Dengir MM Fırat ve Pal Zileri AKP'Lİ Müslümanlardan Dengir MM Fırat'ı geçenlerde bir akşamüstü Nişantaşı'nın sosyetik alışveriş merkezlerinden City's'deki Pal Zileri mağazasında giysi provası yaparken gören Oktay Yanç'ın Dengir MM Fırat'a mektubudur: "Cumhuriyet Devrimlerinin travma yarattığı ifadenizde yerden göğe kadar haklısınız. Çünkü bu travma siz ve sizin gibi düşünenler üzerinde oldu. Fakat, erkekçe düşünürsek Cumhuriyet tarihinde bugüne kadar kim, nasıl ve nerede bizim dini vecibelerimizi kısıtladı; ortaya çıkın da bir tane örnek verin! Atatürk camileri mi kapattı, milletin dini vecibelerini mi kısıtladı açıklayın. Yalan ve iftira ile işlerin yürümediğini siz de çok iyi biliyorsunuz. Ama öte yandan bahsettiğiniz travmadan aslında siz de etkilenmemişsiniz! Çünkü Nişantaşı'nın sosyetik alışveriş merkezindeki Pal Zileri'de kendinize pahalı ve şık giysiler seçerken pek mutluydunuz! Provanızı bitirince ekonomiye bakın; acaba halka yaşattığınız travmayı görebilecek misiniz!" I Yüksek Yerilim Hattı erdincutkueyahoo.com ModacıCemillpekçiAKPkapatılırsa Türkiyeyiterk edecekmiş... Acaba nereye gidecek, Arabistan'a mı? ÇED KÖŞESI OKTAY EKİNCl Imarda 'Karşıdevrim' "The Sunday Times gazetesi- ne göre Türkiye'de 25 yeni Hil- ton Oteli açılacak..." (Hürriyet- 09 Haziran 2008) Haberi okuduğumda, Kanal B'de bu geceki lmar Dosyası'nı haztrlıyordıım. Konumuz, "Imar- da Karşıdevrim" olduğu için, Türkiye'deki ilk "aynealıklı imar darbesi" olarak bilinen tstan- bul Hilton Oteli'nin 5O'lerdeki "yer seçimi" öyküsünü inceli- yordum. Amerikalılar, ünlü "Marshall yardınu" ile yapılan otel için, kent planında "2 No'lu park alaıu" olarak belirlenmiş -şimdiki- yeri isterler. Ne var ki Atatürk'ün davetiy- le planı yapan Prost'un bu kara- nnı, dönemin valisi Lütfi Kırdar asla "deldirmez"! Çünkü bu alan, Taksim'i Dolmabahçe'ye yaya yollanyla bağlayan büyük kent parkının "tam ortası"dır... Kırdar "Planı bozmam; vadi- yi parçalatmam" deyince, gö- revden alınır. Böylece Hilton, ye- rine atanan yeni vali Fahrettin Kerim Gökay'uı verdiği ruhsat- nı hiçe sayarak yükseldi; kentin si- luet ve kimlik değerleri açıkça çiğ- nenmiş oldu... Ya son günlerde, yine lstanbul Hilton'un, o Atatürk planından el- de kalabilen yeşil dokuyla bü- tünleşmiş bahçesine bile ek otel bloklan ve alışveriş merkezlerinin yapılmak istenmesine ne demeli? Bütün bunlara onay verenleri- miz. örneğin, Budapeşte Hil- ton'un, tarihi kent dokusu içinde nasıl da "saygılı" bir konumla ve "uyumlu" bir yükseklikte yer al- dığını gördüklerinde acaba utan- mışlar mıdır? Aynı Hilton'un, orada "kenti gözetme"si, bizde ise "kente abanma"sı, izin verenlerinıizin uygarlık bilincini yansıtmıyor mu? 'Urpertici' açıklama Yıllardır işte böylesi "imar sa- bıkalı" yapılaşmanın örneklerini yaratan Hilton'un, ülkemizde 25 yeni otel yapacağını açıklaması, "ürpertici" değil midir? Hele günümüzdeki egemen si- yasetin, 5O'leri bile aratacak doz- Budapeşte'deki Hilton... Acaba neden yüksel(e)memiş?.. la inşa edilir. İşte bu öykünün tanıklarından, Prost'un öğrencisi ve 40'lardaki asistanı, ilk şehirci-mimanmız Aron Angel, bu geceki tmar Dos- yası'na davet ettiğimde dedi ki: "Zaten Demokrat Parti'yle bir- likte siyasetin şehirciliğe mü- dahalesi de başlamış oldu..." Bir 'imar sabıkalısı' Angel bunu söylerken düşün- düm, sadece îstanbul'daki değil, diğer kentlerimizdeki Hilton'lann yer seçimleri de hep tartışmalı de- ğil midir? Örneğin Mersin Hilton için dile getirilen itirazlan anımsıyo- rum. Denizin tam kenannda ve hatta "dolgu alanı"nda yükselen dev binayla, hem kıyı kuşağı işgal edildi; hem de kentin en önemli rekreasyon projesindeki "de- vamlılık" parçalanmış oldu... Kapısmda, Selçuklu mimarisi- ne özenilmiş Kayseri Hilton'un, tarihi yapılarla çevrelenmiş mey- dandaki uygunsuz ve ölçeksiz konumu, mimarlık okullarında "kent kimliğini gözetmeyen ay- ncalıklı ve yakısıksız yapılaşma örneği" olarak gösteriliyor... Benzer şekilde Adana Hilton da tarihi Taşköprü'yle bütünleşen özgün "Seyhan Nehri" peyzajı- da hem Amerikancı, hem de imar suçlusu olduğunu düşünürseniz, mimarlar ve plancılar odalanrun belki de "alarm"a geçmeleri ge- rekiyor... Aron Angel'in, îstanbul'daki Hilton inşaatına Vali Gökay'ın "ruhsat kesin" talimatını yerine getirmemek için "o gece" yazdı- ğı istifa dilekçesi de 1950'deki karşıdevrimin ilk "şehircilik di- renişi"ni belgeliyor... Programdaki 2. konuğumuz ise Mimarlar Odası'nın 1954'teki kurucularından olan ve yarım yüzyıh aşkmdır odanın en aktif üye ve yöneticileri arasında yer alan Niyazi Duranay... Yine 50'den bugüne gelen sü- rece, neden "karşıdevrim" de- nildiğini; kaçak kentleşme ve yağma politikalarvndan ömekler- le anlatan Duranay diyor ki; "Menderes'li yıllar özellikle İs- tanbul için bir yıkım dönemiy- di. Çok sayıda tarihi eser ve es- ki dokular yeni yollara kurban edildi. İkiııci büyük imar tah- ribatı ve talan ise 12 Eylül 1980'den sonra başladı; artarak sürüyor..." lmar Dosyası, işte bu "tarihsel tanıklıklar"la bu gece 23.00'ten itibaren Kanal B'de... [email protected] KÎM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK [email protected] ÇtZGİLtK KÂMtL MASARACI [email protected] HARBt SEMtHPOROY (ÇOPLUK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkldz.com NEPEN BİZE ÖYLE BAKIYOR? BİRİLERİNE BENZETTİ HERHALDE KOCAOĞLAN! TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 29 Haziran www.mumtaz-arikan. com İLK SENtmAC/UK YASASI 1B71 'DE BUGUN, İUC SENDİKACILIK YASASI, İHGİLTERE PAR-, LAMENTOSU'NPA ONAYLANU. BENTAMIN OfSOAEU UÜKÜ- HACrİ Z4MAMM0AIO BU KABARLA, SSMDlKACIUK SÜÇ " OLMAKTAN ÇIKIYOtZOU. İKIGİLVeHE, MODEEAi EMOÛŞ_ TBİNİM ÖHCÛLÜK. BTTİSi 8>K ÜLKE OLMASI N£l>e- NİYLE, 'fÇİ HARGKSnEltİAIİN İLK ÖIBNEKLEJS.İAJE t>E TANIKLIK ETMİÇTİ. ENDÜSmitEÇtoENİN BAŞLADI- Sl 18- Yüzy/U>AA1 BU Y/tAIA, ÖJSGÛTLeNMEYE ÇA- LIŞAAl İŞÇİLEIS, YÖNETÎto rAeAMMDAM £>üfl*4M- CA TBPtCİ (SÖJeMÛf-nÛ. M4T7M, 8ÖyCB BİK. SKUP, 1834-'TTE AVUSTK/U-YA'VA SÜGGÜAI EPİLMİÇri.. SOMUM&A, yÖNET/M,OAHA G4ZLA DİRENMEMİN se/ıeKsizLiĞiA/f eöatiüç ve S&ID/HMC/UĞI YASAL HALe SEr/)eM/fT7. ANCAK, GE£V HAKKI ... ÎÇl'N DAHA Z/VMAtJ VAR.P/.. PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU 2 Temmuz Utanç Günü Yarından sonra takvimler 2 Temmuz 2008'i gös- terecek. 15 yıl önce o gün Sıvas'ta, Madımak Oteli'nde 33 aydın insanımız, gözü dönmüş bir cani güruhu tara- fından Müslümanlık adına ateşe verildi. Ülkemizin yüz akı ozanlarımız, yazarlarımız güvenlik güçlerinin, hükümetin gözleri önünde cayır cayır yakıldılar. • • • 2 Temmuz, yakın tarihimizde bir utanç günüdür. Bu utancı; ulus olarak, alnımıza kocaman bir kara leke çalan bu kıyımla yüzleşmediğimiz, yüzleşmekten korktu- ğumuz için; bu kıyımın Alevi yurttaşlarımıza karşı önceden planlanarak, ayrıntıları düşünülerek düzenlenmiş bir toplu cinayet olduğu gerçeğini kabul etmekte zor- landığımız, kendimizi aldatarak üzerimizdeki yükten kurtulmanın yollarını aradığımız için; bu toplu cinayeti yalnızca polisiye bir olay gibi gös- termek isteyen güçlere karşı sesimizi yeterince yük- seltmediğimiz, yükseltemediğimiz için; sanıkların birçoğunun hâlâ yakalanıp yargı önüne çıkarılmadığını bilmemize rağmen suskun kaldığı- mız, kalabildiğimiz için; 33 canımızın diri diri yakıldığı otelde acımızla alay edercesine açılan 'kebap' lokantasının varlığına ta- hammül ettiğimiz, edebildiğimiz için; Sıvas'ta, yakılan insanlarımızın anısını canlı tuta- cak görkemli bir anıtın yapımı için bir sivil girişim oluşturacak gücü kendimizde görmediğimiz, göre- mediğimiz için; duyuyoruz. ••• Bizler, duyduğumuz bu ve benzer utançlarla ya- şamaya razı olduğumuz sürece geçmiş hükümetler gibi AKP hükümeti de, -hatta geçmiştekilerden çok daha kararlı olarak- Alevi yurttaşlarımızın inanç ve ibadet haklarıyla, özgürlükleriyle ilgili olarak parma- ğını dahi oynatmayacaktır. Kamuoyunu '/4/ewaç///m/'gibi içi boş sözlerle oya- layacak, ağızlara çalınan 'bal' çok geçmeden acıya- cak, biberleşecektir. Başbakan Recep Tayyip Er- doğan'ın, yardımcısı Nazım Ekrem tarafından ge- çen hafta medyaya yansıyan görüşleri ibret vericidir: "Bütün Müslümanlann ortak ibadet yeri camidir. İs- lam tarihinin hiçbir döneminde kendisini İslam için- de görüp de camiye alternatif başka bir ibadethane kuran mezhep ve tarikat olmamıştır. Buna ilişkin dü- zenleme uygun görülmemiştir." Söylenenleri doğru anlayacak olursak, "Eğer Al- eviler kendilerini Müslümanlık içinde görüyorlarsa, Sünnllergibiibadetlerinicamideyapacaklardır", ama ille de "biz ipadetimizi cemevinde yapacağız diyor- larsa, Müslümanlık dışı birinanca sahip olduklannı or- taya koymuş olacaklardır". Bu durumda, yani sürü- den ayrılma durumunda insanın başına neler gelebi- leceğini tarihimiz sayısız örnekle göstermektedir. *•• AKP'nin din ve ibadete ilişkin özgürlük anlayışı da, laiklik anlayışı da budur! Neresinde ve ne uzaklıkta olursan ol, eğer 'Müslümanım' diyorsan, Sünni ege- menliğinin koyduğu, uyguladığı kurallara uyacaksın! Yoksa vay haline! Iran'da da durum benzer değil midir? Şii şeriat devletinde dinsel azınlıklar, Katolikler, Protestanlar, Museviler ibadetlerini kiliselerde, sinagoglarda öz- gürce yerine getirirlerken, üzerlerinde her türlü bas- kı uygulananlar kendilerine 'Müslümanım' diyenler- dir. 'Iranlaşma' denilen olgu da özünde bundan baş- ka bir şey değildir. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi milletvekillerinin andavallıklarının da, bizim sonradan görme liberallerimizin de göremedikleri, çoğu kez de görmek istemedikleri gerçek budur. 2 Temmuz günü Sıvas'ta yitirdiğimiz 33 canı anar- ken laikliğin Türkiye için önemini yüksek sesle vur- gulayalım. Omuzlarımıza yeni utançlar yüklememek için. www.denlzkavukcuoglu.blogspot.com [email protected] • • 2 3 4 5 6 7 8 9 BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Afet, fela- -| ket, yıkım. 2/ « Dürüst, iyi ah- laklı... Yavaş, 3 ağır. 3/ Yur- 4 dumuzda bir g ırmak... Kö- pek ve inekle-" re yedirilmek 7 için un ve ke- g pekle hazırla- Q nan yiyecek. 4/ Minare, kubbe, sancak direği gibi yüksek şeylerin te- pesinde bulunan, madenden yapılmış ay yıldız ya da lale biçiminde süs... Bir nota. 5/ Keman ya- yı... 21 yaşın altın- daki oyıınculardan meydana gelen spor takımlan için kullanılan sözcük. 6/ Kuzü sesi... Volga'dan sonra Avrupa'nın ikinci uzun ırmağı. II Düz ve geniş arazi... Akılsız, budala. 8/ Bir ili— miz... Olağanüstü yeteneği ve yaratıcı gücü olan kimse. 9/ Bir örgüt içindeki farklı görüş ve yak- laşımlann ideolojik düzeyde bir kimlik kazanması sonucu ortaya çıkan gruplardan her biri. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kuruyarak ya da çürüyerek içi boşalmış olan.... Kimyada "biçimsiz" anlarrunda kullanılan terim. II Yaşanmış olaylann anlatıldığı yazı türü... Okul, kışla gibi yerlerde hastalar için aynlmış bö- lüm. 3/ Tarla, bağ, bahçe gibi yerlerden toplanan üründen arta kalanlar... Üye. 4/ Tembellik... Ila- ve. 5/ Bir cetvel türü... "Sözün — ile düşürgü" (Yunus Emre). 6/ Terbiyum elementinin simge- si... Kamuya duyurulmak istenilen şeyleri yüksek sesle haber vermeyi iş edinmiş olan kimse. 7/ De- miryolu... Mısır unuyla yapılan bir ekmek. 8/ "De- nizayısı" da denilen bir fok cinsi... Trabzon'un Sürmene ilçesine özgü bir cins peynir. 9/ Derin- liği aynı olan sığ su alanı... Garez.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle