03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 NİSAN 2008 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA EMEK 1 M A Y I S TA T İ L O L S U N iyasi parti liderleri ve bazı sivil toplum kuruluşlarıyla bir araya gelen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İstanbul’da da DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi ile görüştü. Çelebi görüşmede Türkiye’de yaşanan bütün süreçlere ilişkin uzun bir değerlendirmede bulunduklarını, anayasa değişikliği, sendikal haklarla, SSGSS yasa tasarısı ve 1 Mayıs’ın tatil olmasına ilişkin görüşlerini ilettiklerin söyledi. Görüşme sonrasında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Çelebi görüşme talebinin Cumhurbaşkanı Gül tarafından geldiğini belirtti. Çelebi, “12 Eylül’ün ortadan kaldırdığı sendikal hak ve özgürlüklerle ilgili değişikliklerin de yapılması gerektiğini söyledik” diye konuştu. 7 TEKSTİL İŞÇİLERİ EYLEMDE Bursa Organize Sanayi Bölgesi’nde fabrika önünde toplanan Teksif Sendikası’na üye yaklaşık 300 işçi, sendika yöneticileriyle görüştüler. Üç aylık ücretsiz iznin bittiğini ve bugün itibarıyla işbaşı yapmaları gerektiğini ifade eden işçiler, ücretsiz iznin işveren tarafından bir ay daha uzatıldığı gerekçesiyle alkışlarla protesto eylemi yaptılar. İşçilerden Tamer Kekik, “Bizim artık dayanacak gücümüz kalmadı. Bir an önce çözüm istiyoruz’’ dedi. Sendika yöneticileri, ücretsiz iznin uzatıldığına dair tutanak tutturdu. S NIKE İŞÇİSİ GREVDE Vietnam’da, Nike fab rikasında çalışan çoğu kadın 20 binden fazla işçi, ücretlerinin arttırılması istemiyle greve gitti. Sendika yetkilisi Nguyen Van Thua, şirketin kafeteryasında daha iyi yemek çıkarılmasının yanı sıra ortalama 59 dolar olan aylık gelirlerinin yüzde 20 arttırılmasını istediklerini söyledi. Thua, şirketin işçilerine asgari ücretten yüzde 14 daha fazla ücret ödediğini, ancak enflasyonun artmasının kazançlarını erittiğini belirtti. Nike yetkilileri grevle ilgili açıklama yapmadı.Vietnam’da 2002’den itibaren faaliyet göstermeye başlayan Ching Luh fabrikası, ülkede tenis ayakkabısı üretmek için Nike ile anlaşma yapan 10 fabrikadan biri. GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ Laiklik Tanımı... Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kapatılması için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın başvurusunun oybirliği ile kabul edilmesi; demokratlıkları kendilerinden menkul olanlarla dinci yayıncıları hayal kırıklığına uğrattı. Koroya, yurtdışındaki destekleyicileri de eklenince hedefi daha da genişletme olanağını yakaladıklarını sandılar. Oysa anayasa açıktı. Kapatma davası, iddianamenin Anayasa Mahkemesi’ne ulaşmasıyla açılmıştı. Ancak olası bir şekil eksikliği var (ki yoktu) ise yenilenmesi için iade edilebilirdi. Şimdi yüksek mahkemeyi etkilemenin iki yolu kaldı. Birincisi Türkiye yargıçlar demokrasisi (ne demekse) dönemine girmiş ve “darbe” yapılmış, görüşüne sarılmak. Ötekinde de dinci yayın organları, başta radyolar olmak üzere bir kampanya başlattılar. “Dava AKP’ye karşı değil, İslamiyete karşı açılmıştı. Amaç İslamiyeti Türkiye’den silip atmaktı.” Bu iddianın AKP ile İslamiyeti özdeşleştirmek olduğunu akıllarına bile getirmeyenler, istemeden AKP’yi suçlayıcı duruma düşüverdiler. ??? AKP’nin ne yapacağı henüz belli değil. Ama medyadan yansıyan eğilime göre, anayasayı tümden değiştirme girişimi gündeme getirilecek. Böylece anayasaya hem kendi laiklik tanımlarını sokmayı hem de parti kapatmayı olanaksızlaştırmayı deneyecekler. Oysa laikliği tanımlayan bir bölüm hiçbir anayasada yer almıyor. Tanım ve kavramın içeriğini belirleme görevi yargıya bırakılmış. Türkiye için geçerli laiklik tanımı da Anayasa Mahkemesi’nin 21 Ekim 1971 gün ve 53/79 sayılı kararı ile yapılmış durumda. İşte o karardan bir bölüm. ??? “Laiklik ilkesi din ve devlet ilişkilerini düzenleyen bir ilke olması nedeniyle, her ülkenin içinde bulunduğu ve her dinin bünyesinin oluşturduğu koşullar arasındaki ayrılıkların, laiklik anlayışında da ortaya ayırımlar çıkarması zorunlu bir sonuçtur. Hıristiyan dininin taşıdığı özelliğe göre din ve devlet işlerinin birbirine karışmama esasının, kilisenin bağımsızlığı biçiminde manalandırılmasında bir sakınca görülmemiştir. Çünkü Batı devletlerinde dinin kötüye kullanılması ve sömürülmesi bizdeki şekilde bir sonuç doğurmadığından, din ve devlet işlerinin birbirine karışmaması yönünden kabul edilen kilisenin bağımsızlığı durumu, devlet düzeni bakımından bir tehlike göstermemektedir. Oysa İslamlık bireylerin yalnız vicdanlarına ilişkin olan dini inanç bölümünü düzenlemekle kalmamış, aynı zamanda bütün toplum ilişkilerini, devlet faaliyetlerini ve hukuku da tanzim etmiştir. Bu durumda ülkemizde din hürriyetinin anayasa ile çizilen sınırlarının ihlali, dinin sömürülmesi ve kötüye kullanılması, devletin laiklik esasına dayanan düzenine karşı gelinmesi anlamını taşımaktadır. (............) Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda kabul edilen laiklik ilkesi: Özellikle a) Dinin devlet işlerine egemen ve etkili olmaması esasını benimseme, b) Dinin, bireylerin manevi hayatına ilişkin olan dini inanç bölümünde aralarında ayrım gözetilmeksizin sınırsız bir hürriyet tanımak suretiyle dini, anayasa inancası altına alma, c) Dinin, bireyin manevi hayatını aşarak toplumsal hayatı etkileyen eylem ve davranışlara ilişkin bölümlerinde, kamu düzenini, güvenini ve çıkarlarını korumak amacıyla sınırlamalar kabul etme ve dinin kötüye kullanılmasını ve sömürülmesini yasaklama, ç) Devlete kamu düzeninin ve haklarının koruyucusu sıfatıyla dini hak ve hürriyetleri üzerinde denetim yetkisi tanıma niteliklerinden oluşmuş bir ilkedir.” ??? Anayasa Mahkemesi’nin kararı, AB yetkililerinin sapla samanı niçin birbirine karıştırdıklarının sağduyulu bir gerekçesini de yansıtıyor. Hıristiyanlığın devleti yönlendirmesi konusunda tuzu kuru olan devletlerin yalnızca şiddeti esas alan Venedik kriterlerinin de gerçek nedeni böylece ortaya çıkıyor. Bakalım daha neler görüp yaşayacağız. Emekçilerin eylemlerine karşı olduğunu açıklayan konfederasyon, tavrını da netleştirmiş oldu Türkİş, işçiyi yalnız bıraktı ? En büyük konfederasyon tüm kitlesiyle eylemlere katılsaydı polisin tepkisi yine böyle olabilir miydi? Çalışanların diken üstünde durmasına yol açan ve nefeslerin tutularak izlendiği gelişmeler, safların her geçen gün netleştiğini de ortaya koyuyor. Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasa Tasarısı görüşmeleri, önce işçi temsilcilerinin kafalarının biraz karışık olduğuna, daha sonraki gelişmeler de bazı konfederasyonların aslında işçiden değil, işverenden yana olduğuna ilişkin bir tablo ortaya koydu. Öncelikle emeklilik yaşının 65 olmasında ısrarlı davranan hükümete karşı, ilk açıklamada sessiz kalan temsilcilerin bir kısmı, ertesi gün ne yaptıklarını fark edip bundan sonra ne yapılabilir kaygısına düşerken başta temsil ettiği üye sayısı bakımından Türkiye’nin en büyük işçi sendikaları konfederasyonu Türkİş, tamamen geri adım attı. Önceki gün yapılan eylemlere katılmayacağını açıklayan konfederasyon, mezarda emekli olmayan işçiyi de alanlarda polis copuna karşı yalnız bırakmış oldu. Zira aylardır Türkiye’nin komuşuları dahil birçok ülkede, aynı konuda çünkü oralarda da çalışma yasalarında pek çok hak kaybına yol açacak reformlar gündemde bir dizi eylem, protesto ülke genelinde grevler söz konusu oldu. Hemen hiçbirinde Türkiye’deki gibi bir coplanma, sürükleme, şiddet olaylarının olmaması, akıllara, yalnız bu ülkelerin daha demokrat bir polis teşkilatına sahip olmasından mı, yoksa orada eylemlerin sendikalar önderliğinde en geniş katılımlı olmasından mı kaynaklandığı sorusunu getirdi. Türkiye’nin en büyük işçi sendikaları konfederasyonu, 1 Nisan öncesinde, 1314 Mart’ta yapılan iki saatlik iş bırakma ve basın açıklamaları eylemlerini yeterli bulmasaydı da, 1 Nisan’a da tüm kitlesiyle katılsaydı işçiler yine de bu kadar ezilir miydi? Kadınlardan protesto Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı, TBMM Genel Kurulu’nda görüşülürken “Sosyal Haklar İçin Kadın Platformları” üyesi bir grup, tasarıyı protesto etmek üzere TBMM Dikmen Kapısı önünde eylem yaptı. Akay Caddesi’nde toplanan kadınlar, yasa tasarısını protesto eden pankartlar açarak bu yönde sloganlar attılar. Grup adına yapılan açıklamada, “Sosyal Güvenlik Reformu” adı altında hazırlanan tasarıyla önemli hak kaybına uğrayan kadınların taraf olarak muhatap alınmadığına dikkat çekildi. Buradan TBMM’ye yürümek isteyen kadınlara, önlem alan polis izin vermedi. CHP Milletvekili Nevin Gaye Erbatur, Akay Caddesi’ni gelerek, kadınlara destek verdi. Erbatur’un desteğiyle bir grup kadın genel kurula girerek görüşmeleri izledi. Emeklilerle dalga geçti Çalışma Bakanı Çelik, emeklilerin hak gaspına yönelik eleştiriler üzerine ‘önceden sadece çalışanlara verilen emzirme yardımının artık emeklilere de verileceğini’ söyledi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP’nin IMF talimatıyla hazırladığı ve çalışanların haklarında kayıplara yol açan Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı’nın ilk 30 maddeden oluşan 1. bölümü, Meclis’te kabul edildi. Gazetecilerin de aralarında bulunduğu, ağır işkollarında çalışanların “yıpranma hakkı”nı elinden alan düzenleme de benimsendi. Çalışma Bakanı Faruk Çelik, önceki günkü görüşmelerde muhalefetin emeklilerin hak gaspına yönelik eleştirileri üzerine “önceden sadece çalışanlara verilen emzirme yardımının artık emeklilere de vereceğini” söyleyerek yanıt verdi. Çelik’in sözleri muhalefet tarafından şaşkınlıkla karşılanırken “emeklilerle dalga geçmek” olarak nitelendi. Genel kurulda, bazı riskli işkollarında “yıpranma hakkı” olarak bilinen “fiili hizmet zammı” uygulamasını kaldıran 25. maddenin görüşmeleri sırasında Türkiye Gazeteciler Sendikası ?Aylık bağlama orayöneticileri ile parlanı, sigortalının malullük, mento muhabirleri basın yaşlılık ve ölüm sigorlocasına girerek düzentalarına tabi geçen prim lemeyi “sessiz protesödeme gün sayısının, her to” ettiler. Fiili hizmet 360 günü için yüzde 2 zammının korunması olarak uygulanacak. 360 için CHP, MHP, DTP günden eksik süreler grupları ile DSP’liler orantılı olarak dikkate önerge verdi. Önergelerin AKP oylarıyla red Faruk Çelik. alınacak, aylık bağlama dedilmesi üzerine gazeteciler ge oranı yüzde 90’ı geçemeyecek. ? Özür durumuna göre aylınel kurulu terk ettiler. Kabul edilen maddeyle gazeteciler, PTT ğa hak kazanan sigortalılar için dağıtıcıları, infaz koruma me hesaplanacak aylık bağlama oramurları, Devlet Tiyatrosu sanat nı, prim ödeme gün sayısı 9 bin çıları, havayollarındaki uçuş per günden az olanlar için çalışma güsoneli, makinistler, gemi adam cü kayıp oranının 9 bin gün ödeları, Cumhurbaşkanlığı Senfoni me gün sayısı çarpımı sonucu Orkestrası üyelerinin de arala bulunan rakamın yüzde 60’a börında bulunduğu birçok meslek lünmesi suretiyle hesaplanan gün grubunun yıpranma hakkı ellerin sayısına göre, yüzde 50’sini geçden alınıyor. TSK, emniyet, MİT memek üzere tespit edilen oran mensupları, dalgıçlar, radyoaktif olacak. Prim ödeme gün sayısı 9 maddelerle yapılan işlerde çalı bin günden fazla olanlar için ise şanlarda 90 günlük fiili hizmet toplam prim ödeme gün sayısına göre aylık bağlama oranı bezammı korunuyor. Kabul edilen düzenlemelerden lirlenecek. Ancak SSK’liler için 9 bin prim gün sayısı 7 bin 200, bazıları şöyle: yüzde 50 oranı ise yüzde 40 olarak uygulanacak. ? Kız çocukları, aylık veya gelirinin 2 yıllık tutarı kadar evlenme yardımı alacak. Tasarıda, bu 1 yıl olarak düzenlenmişti. Hak sahiplerine verilecek cenaze yardımı tutarı, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Yönetim Kurulu’nun teklifi ve bakanın onayı ile belirlenecek. Eleştirileri yanıtlayan Bakanı Çelik ise önceki gün eylem yapan çalışanları eleştirerek sosyal taraflarla anlaşmalarına karşın çalışanların eylem yapmasını “anlayamadıklarını” söyledi. Çelik’in emeklilerin hak gaspına yönelik eleştiriler üzerine “emzirme yardımının emeklilere de verileceğini” söylemesine eski Sağlık Bakanı MHP’li Osman Durmuş, “Emekliler doğurmaz, yeni icat çıkarma” diyerek tepki gösterdi. Çelik bunun üzerine, “Türkiye’de doğurur. Çünkü otuz sekiz yaşında emekli yaptık” yanıtı verdi. GÖRÜŞ / ATİLLA ÖZSEVER* Emek Platformu Nasıl Oluşmalı? Sosyal güvenlik eylemleri, Emek Platformu’nu böldü. 1314 Mart 2008 tarihlerinde ortak eylem yapan Emek Platformu bileşenleri, AKP hükümetine geri adım attırdı ve hükümeti uzlaşmaya zorladı. Ancak 24 Mart’ta Çalışma Bakanlığı ile yapılan görüşmelerden sonra Türkİş, Hakİş, KamuSen, MemurSen bir tarafta, DİSK, KESK, TTB, TMMOB, TDB diğer tarafta yer aldı. DİSK, KESK ve TTB’nin başını çektiği kesim, “mutabakat” adı altında AKP hükümetinin çalışanları oyaladığını ve kamuoyunu yanılttığını açıkladı. Edindiğimiz bilgilere göre, Emek Platformu’yla bakanlık arasında yapılan son toplantıdaki mutabakatın, daha önce Türkİş ve Hakİş başkanlarıyla Bakan Faruk Çelik arasında yapılan özel görüşmedeki uzlaşmanın sınırları içinde kaldığı ifade edildi. Mutabakat olarak ilan edilen uzlaşmada, çalışanlar açısından sadece 9 bin prim gününün 7 bin 200’e indirilmesi kabul edildi, ancak 65 yaş şartı kaldığı için bu indirimin de pek bir anlamı olmadığı ortaya çıktı. 20 yaşında işe başlayıp 7 bin 200 gün (20 yıl) çalışsanız bile 40 yaşınıza geldiğinizde emeklilik hakkını kazanabilmek için 60 yaşı, daha ileri kademelerde de 65 yaşı doldurmanız gerekecek. Öte yandan Emek Platformu’nun “kırmızı çizgileri” olarak bilinen güncelleme katsayısının belirlenmesinde gelişme hızının yüzde 30’unun değil yüzde 100’ünün dikkate alınması, aylık bağlama oranlarında indirim yapılmaması, yıpranma hakkının aynen kalması ve sağlıkta katkı payına son verilmesi gibi taleplerinin hiçbiri kabul edilmedi. Bu talepler kabul edilmeyince DİSK, KESK, TTB ve TMMOB’nin başını çektiği kesim, 1 Nisan’da eylem yaptı. Türkİş yönetimi ise “Gerektiğinde sadece kazanımlar için eylem silahını kullanacağız” diyerek eyleme katılmadı. Türkİş’e bağlı bazı sendikalar eyleme destek verdi. Bir kez daha görülüyor ki Emek Platformu’nun “yukarıdan” oluşmasının pek bir anlamı olmuyor. Tabandan ve yerel düzeydeki örgütlenmelerden başlayarak yeni bir Emek Platformu hareketi inşa edilmelidir. Bu hareket sigortalı, sigortasız, taşeronda çalışan, işsiz, emekli, memur, sözleşmeli gibi tüm emek kesimlerini kapsayan yeni bir örgütlenme stratejisini benimsemeli, aynı zamanda sendikasiyaset ilişkisini yeniden tanımlayarak antikapitalist bir perspektif ortaya koymalıdır. Yoksa Osmanlı’da “oyun çok”, emekçileri daha çok bölerler… Not: İlhan Selçuk Ustamıza geçmiş olsun. 12 Mart döneminde Ziverbey Köşkü’ndeki sorguda, “Nasıl solcu oldun” sorusuna “İlhan Selçuk’u, Çetin Altan’ı okuyarak” diye yanıt vermiştim. Bir direniş sembolü olan İlhan Ağabey’in bir an önce sağlığına kavuşması dileğiyle... oerinc?cumhuriyet.com.tr SSGSS Tasarısı’nı protesto eden emekçilere yönelik polisin tavrına tepkiler: Belçikalı şirketin ‘sendikayı değiştirin’ tavrı şikâyet edildi DİSK’e bağlı Birleşik Metalİş üyesi bir grup, başka bir sendikaya geçmeleri için baskı yapmakla suçladıkları Belçikalı firmayı, bu ülkenin İstanbul Başkonsolosluğu’na şikâyet etti. Taksim’deki Belçika’nın İstanbul Başkonsolosluğu önünde bir araya gelen Gebze’de kurulu BosalMimaysan çalışanları adına Birleşik Metalİş Sendikası Genel Sekreteri Selçuk Göktaş ve 2 temsilci, Başkonsolos Hans Timbremont ile görüştü. Yaklaşık bir saat süren görüşmenin ardından başkonsolosluk önünde bir basın açıklaması yapan Göktaş, uluslararası sermayenin iş yaptığı ülkedeki yasalara, uluslararası sözleşmelere ve insan haklarına uymak zorunda olduğunu ifade ederek işçilerin sendika seçme haklarına saygı duyulması gerektiğini belirtti. Belçikalı işveren tarafından bir süredir Birleşik Metalİş üyesi çalışanlara “sendikadan istifa ederek başka bir sendikaya geçmeleri konusunda baskı yapıldığını” öne süren Göktaş, durumu Başkonsolos Timbremont’a anlattıklarını söyledi. Göktaş, başkonsolosun da konuyu Belçika Çalışma Bakanlığı’na götüreceğini bildirdiğini ifade etti. ‘AKP gerçek yüzünü gösterdi’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Emek Platformu’nun Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasa Tasarısı’na karşı çıkan bileşenleri, 1 Nisan’da gerçekleştirdikleri eylemlere yönelik müdahaleleri “AKP’nin ikiyüzlülüğü, tutarsız, şizofrenik tutumu” olarak değerlendirdiler. 1 Nisan eylemlerini gerçekleştiren Emek Platformu bileşenlerininin tepkileri şöyle: DİSK Başkanı Süleyman Çelebi: Hükümet tamamen kendisine yönelik demokrat görünüm veriyor. Bir basın açıklamasına bile tahammül edemeyen, Ankara’yı sıkıyönetim dönemine çeviren bir hükümet nedeniyle, acımasız saldırılarla karşı karşıya kaldık. Kızılay Meydanı’nı özgürleştirdik. En önemlisi bu eylemlere halkın büyük destek vermesidir. Polisin müdahale şekli, İçişleri TTB Başkanı Gençay Gürsoy: Kendine demokrat AKP iktidarının tipik gösterilerinden biri. Kapatma davası sonrası demokrasi havarisi kesilen AKP, Yunanistan’da genel grev nedeni olan sosyal güvenlik yasasının Meclis’ten geçtiği günlerde hak taleplerinde bulunan bir kesimin yaptığı barışçıl, yasal bir gösterisi polis coplarıyla önlenmeye çalışılıyor. Demokratlık konusunda hiç inandırıcı değiller. Bir öfke patlaması içinde oldukları anlaşılıyor. AKP’nin davranışı tutarsızşizofrenik bir yaklaşım sergiliyor. Bakanı ve sonuçta hükümetin tavrıdır. KESK Başkanı İsmail Hakkı Tombul: 1 Nisan’da Ankara sokaklarında yaşanan görüntüler AKP’nin demokrasi anlayışının aynasıdır. Söz konusu kendisi olduğunda adeta bir demokrasi ve özgürlük havarisi olan AKP hükümeti, sıra emekçilerin taleplerine geldiğinde birden gerçek yüzünü göstermekte ve taleplerimizi şiddetle bastırma yoluna gitmektedir. TMMOB Başkanı Mehmet Soğancı: Emek örgütlerinin, toplumun büyük bir kesiminin sosyal güvenlik tasarısına karşı çıkışını durdurmaya çalıştılar. İnsanları durdurdular ve darp ettiler. İnsanların yürüyüş, söz söyleme haklarını engellediler. Dünkü tablo AKP’nin ikiyüzlülüğünü ortaya çıkardı. Anlaşılmaz bir tutum içindeler. Belki gündem değiştirmeye çalışıyorlar. Ancak bizim mücadelemizle IMF dayatması bu tasarının ne kadar yanlış olduğu anlaşıldı. * Maltepe Üniversitesi Öğretim Görevlisi C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle