22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 NİSAN 2008 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA EMEK 7 GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ Sanal Doğrular... İktidar partisinin her yaptığını “doğru” kabul etmesi ve muhalefet partilerinin de her söylediklerinin “doğru” olduğunu sanmaları, ülkemizdeki kafa karışıklığını daha da büyük boyutlara taşıyor. Yandaş medyanın yapılanları tartışma dışında tutarak kafa karışıklığına hizmet etme konusundaki başarısı da cabası. Türkiye yıllardır doğruyu bir yana bırakıp geçerliye önem verenler yüzünden yanlış üstüne yanlış yapan yöneticiler sebebiyle az çekmemişti. Şimdi de doğru ile geçerli arasındaki makası daha da açmak isteyenlerin baştacı edildiği bir dönemden geçiliyor. ??? Bu saptamanın somut örneklerinden birini de Türk Ceza Yasası’nın 301’inci maddesinin değiştirilmesi girişimi oluşturuyor. 301’inci madde, gazetecilik örgütleri ile hukukçular tarafından ifade özgürlüğünün önündeki 26 maddeden yalnızca biriydi. Tartışılması da, Adalet Komisyonu Alt Komisyonu raporunun açıklanmasıyla başlamış ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin önerileri 4 Temmuz 2004 günü Adalet Komisyonu’na iletilmişti. Bu bilgi bir iddia değil. Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonu’nun Türk Ceza Yasası ilgili raporunun 225’inci sayfasında da yer alıyor. Yani aradan dört yıla yakın bir süre geçmiş. İktidar partisi, değişiklik önerilerini kendi yaptığı çağrılara rağmen görmezden gelirken, konuyu tam da Avrupa Birliği temsilcilerinin geleceği günlere denk getirerek gündeme taşımasının haklı tepkilere neden oluşu da ayrı bir talihsizlik. Bu nedenle değişiklik girişimine yönelik suçlamalar da ilgi çeken konular arasına giriverdi. Sanki 301’inci madde değişirse Türkiye’nin birliğini, bütünlüğünü ve saygı gösterilmesi gereken değerlerini yok etmenin yolu açılacaktı. Yukarıda saydıklarımı koruyacak tek madde 301’inci maddeymiş gibi bir hava yaratılmaya çalışıldı. “Acaba öyle mi” sorusuna yanıt arayan da pek çıkmadı. Oysa zahmet edip Türk Ceza Yasası kitabına baksalar, “Kamu Barışına Karşı Suçlar” bölümünde 10, “Devletin Egemenlik Alametlerine ve Organlarının Saygınlığına Karşı Suçlar” bölümünde 301’inci madde dışında 2, “Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar” bölümünde de 7 maddenin bulunduğunu görecekler, maddeleri okuduklarında da iddialarının gerçeği yansıtmaktan uzak kaldığını öğreneceklerdi. Ama siyaset, ne yazık ki ülkemizde iktidarı ve muhalefetiyle bazı gerçekleri görmezden gelerek yapılıyor, yapılmakla kalınmayıp övünme nedenlerinden de birini oluşturuyor. ??? İrdelenmesi gereken iddialardan bir diğeri de “Ama bu madde Avrupa Birliği ülkelerinde de var” iddiası. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ile Türk Ceza Hukuku Derneği’nin ortak çalışması sonucu oluşturulan ve 23 Kasım 2006 günü başbakan, adalet bakanı, başmüzakereci ve TBMM’de grubu bulunan siyasi parti liderlerine gönderilen 27 sayfalık raporda bu iddianın yanıtı da yer alıyor. AB ülkeleri çoğunlukla, bizim yukarıda saydığımız 20 maddeyi, birkaç maddede yasalaştırmışlar. Bu ülkelerden yalnızca İtalya’da “İtalya ulusundan”, Polonya’da da “Polonya ulusundan” söz ediliyor. ??? İrdelenmesi gereken bir başka iddia da “hakaret özgürlüğü istemek”. Gazetecilik mesleği ilkelerinin, kişi haklarına ve onların önem verdiği değerlere hakareti yasakladığından habersiz görünüyorlar. ??? Gazetecilerin isteklerini bir kez daha yineleyelim. 1. Suç tanımları yoruma mümkün olduğunca olanak bırakmayacak açıklıkta olsun. 2. Cezalar ölçülü olarak belirlensin. 3. Kişisel kızgınlıkların öç alma girişimine dönüşmesini önleyecek bir süzgeç oluşturulsun. Bakalım gerçekleşebilecek mi? Emekçi hükümetin tehditlerine karşın, kutlamaların kendileri için ayrı bir anlam taşıyan Taksim’de yapılacağını vurguladı ‘Ayaklar’ Taksim’den vazgeçmiyor Her geçen gün bir gerilim unsuru ortaya atan AKP hükümeti, şimdi de 1 Mayıs’ın tatil olması ve kutlamaların Taksim’de yapılması konusunda yeni bir dayatmayla emekçilerin karşısına çıktı. Önce 1 Mayıs’ın tatil olması için yasa teklifi veren hükümet, sonra dalga geçer gibi, bir günlük tatilde 2 milyar YTL kaybedildiğini açıklayarak ülkenin tasarrufa gereksinimi olduğunu savundu. Hükümetin ne Taksim’e ne de tati ? KESK Başkanı Tombul, polis günü kutlamasından yılbaşı eğlencesine kadar her türlü gösteriye açık olan Taksim’e gideceklerini yinelerken, Çelebi de Taksim’de kutlanacak 1 Mayıs’ın ayrıntılarını konuşmak üzere bugün DİSK Başkanlar Kurulu’nun toplanacağını söyledi. le izin verdiği 1 Mayıs kutlamaları için emekçiler de hazırlıklarını sürdürüyor. Emek kesiminden bir yandan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘ayaktakımı’ nitelemesi için açıklamalar gelirken, bir yandan da hazırlıkların ayrıntıları netleştiriliyor. Yazılı bir açıklama yapan DİSK’e bağlı Limterİş Sendikası “Yolu yok, ayaklar baş olacak” derken, Erdoğan’ın “Ayakların baş olduğu yerde kıyamet kopar” açıklamasının, bir kere daha işçiemekçi düşmanı yüzünü çok net biçimde ortaya koyduğu belirtildi. Açıklamada, “Başbakan’ın bu açıklaması, bizleri zerre kadar üzmemiştir. Aksine, sınıf kinimizi on kat, yüz kat, bin kat daha bilemiştir. Başbakan ‘Ayaklar baş olursa kıyamet kopar’ diyor. Evet, halkımızın ‘Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar’ sözleri, Başbakan’ın temsil ettiği tekelci patronlara en iyi cevaptır. Kı yametin koşullarını yaratanlar; Taksim’i popçulara, topçulara, polislere açıp işçi ve emekçilere kapatanlardır” sözlerine yer verildi. Öte yandan, KESK Başkanı İsmail Hakkı Tombul, yüz binlerce emekçinin Taksim’de olacağını yinelerken, DİSK Başkanı Süleyman Çelebi de bugün DİSK Başkanlar Kurulu’nun toplanacağını ve yapılacak kutlamanın ayrıntılarının görüşüleceği bilgisini verdi. GÖRÜŞ / Dr. NUMAN UMRUK 1 Mayıs, 1 Mayıs... İşçinin, emekçinin bayramı... Bunu bile çok gördüler... 1886 yılının 1 Mayıs’ında, Şikago kentinde, Amerikan işçilerinin, yaşam koşullarını iyileştirmek amacı ile gittikleri 8 saatlik genel grev, şiddetle bastırılır; 4 işçi lideri idam edilir. Emekçiler, bütün dünyada, her 1 Mayıs’ta, bu acı günü, daha mutlu bir yaşam mücadelesinin simgesi olarak anarlar. Dolayısıyla, acılı bir geçmişin anılarıyla, mutlu gelecek beklentilerinin buruk bir karmaşasıdır bu kutlama, bu bayram... Türkiye, için de bu böyledir. Türkiye’de, 1 Mayıs deyince, herkesin aklına 1 Mayıs 1977 gelir. Karanlık güçlerin, kirli ve kanlı elleri kullanarak provoke ettiği, güzel bir bahar gününü amansız bir paniğe dönüştürdüğü, o meşum gün... Ama hayat ve mücadele devam ediyor, edecek... Oluşmuş sosyal politika ve sosyal güvenlik sisteminin tasfiye edildiği, kazanılmış hakların yitirildiği bu dönemde, 2008 1 Mayıs’ı, yeni ve daha köklü bir mücadele döneminin başlangıcı olacak gibi görünüyor. 10 milyon kişinin yoksulluk sınırının altında yaşadığı, gelir dağılımı yelpazesinin uçurumu andırdığı, sosyal ve mali politikalar ile gelirin yeniden dağılımının unutulduğu; İşsizlik artış oranının yüzde 3’ün üzerinde olduğu, yüzde 11.3 işsizlik oranı ile 2.560.000 insanın resmiaçık işsiz sayıldığı, iş aramaktan bıkanlar katılırsa, bu rakamın 5 milyonu aştığı; Ellerini neye kaldırdıklarının ayırdında olmayan vekillerin oyları ile sosyal güvenlik sisteminin tedricen tasfiye edildiği ve toplumsal sağlığın piyasalaştırılarak özel sigortalara geniş alanlar açıldığı; Ortalama yaşam süresi 68 olmasına, yaşam ve sağlık standartlarının iyileştirilmemesine karşın, emeklilik yaşının 65’e yükseltildiği; Emekli maaş düzeyleri 500900 YTL iken bunca işsizliğe karşın, deliksiz 7200 günü, diğer bir deyişle 20 yılı dolduran bir işçinin, yukarıda belirtilen maaş düzeylerinin ancak yüzde 40’ını alabileceği bir ülkede, çalışan kitlelerin, ciddi bir mücadele sürecine girmekten başka çareleri var mı? Bayramımız kutlu olsun... Engel hukuki değil siyasi ? Yapı YolSen Boğaz Köprüsü’nde iş bıraktı. Karayolları dava açtı, mahkeme 70 bin YTL ceza verdi. AİHM, aksi yönde karar aldı, para faiziyle sendikaya iade edildi. Memurlara manevi tazminat dağıtıldı. vrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Türkiye’de sendikalı memurun iş bırakma ve yavaşlatma eylemi yapabileceğine ilişkin karar verdi. Söz konusu kararla, sendika ödemiş olduğu tazminatı faiziyle birlikte geri alırken, KESK Başkanı İsmail Hakkı Tombul, kararı “Artık grevli toplu pazarlık hakkının önünde engel kalmadı” şekilde yorumladı. Olay kısaca şöyle gelişti: KESK’e bağlı Yapı YolSen, Boğaziçi Köprüsü’nde 1998 ve 1999’te iş bırakma ve iş yavaşlatma eylemleri yaptı. Eylemler nedeniyle Karayolları Genel Müdürlüğü çeşitli dava Yapı YolSen Genel Başkanı Haydar Arslan ve eski Genel Başkan Bedri Tekin’in de katıldığı toplantıyla 42 gişe memuruna 600’er YTL tutarındaki tazminat payları ödendi. A lar açtı. Açılan davalan sonucu, 42 memur, yaptıkları eylem nedeniyle araçların ücretsiz geçişine neden oldukları gerekçesiyle tazminat ödemeye mahkum edildi. Sendika 70 bin YTL civarında bir tazminatı ödedi. Ancak sendika mücadelesini Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AHİM) taşıdı. AİHM, “Sendika üyelerinin tazminat ödemek zorunda bırakılmasının örgütlenme hakkının ihlali anlamına geleceği’’ yönünde karar verdi. Bu karardan sonra Fransız sendikaları karara atıf yaparak, AİHM kararının kendilerinin grev hakkını da genişleteceği yolunda yorumlar yaptı. Karar şu anda yasal olarak mümkün olmayan grev hakkının kamu çalışanları sendikalarına tanınması anlamına da geliyor. Şu anda kamu çalışanlarının herhangi bir sebeple yapacağı iş bırakma veya eylemden dolayı herhangi bir disiplin veya tazminat ile cezalandırılma yoluna gidilmesi, bu karar çerçevesinde yasal olmayacak. Eğitimi çok statüsü yok Genç ve eğitimli kadınların sendikaya ilgisinin az olduğunu ortaya koyan araştırmaya göre, 1294 kadının yüzde 66.2’si üniversite mezunu ancak yalnız 10 kadın üst düzey yönetici M emurSen’in 1294 kadın memur üzerinde yaptığı araştırmaya göre, 1825 yaş arası kadın memurların yüzde 13.6’sı sendikaya üye olurken, 56 yaş ve üstü memurlarda bu oran yüzde 55.6’ya çıkıyor. Eğitim düzeyi arttıkça sendikalaşma oranının düştüğü gözlendi. İlkokul mezunlarının yüzde 54.5’i sendikaya üye olurken, doktora mezunlarında bu oran yüzde 15.4’e geriliyor. MemurSen’in 1294 kadın memur üzerinde yaptığı “Memur Kadınların Sorunları Araştırması”nda kadın memurların büyük çoğunluğunun üniversite mezunu olduğu ortaya çıktı. Ayrıca, yüksek lisans ve doktora mezunu kadın memurların sayısının, ilkokul mezunlarından fazla olduğu görüldü. Kadın memurların yüzde 66.2’sinin üniversite, yüzde 23.6’sının lise, yüzde 7’sinin yüksek lisans, yüzde 2’sinin de doktora mezunu olduğu dikkat çekti. İlkokul mezunu kadın memurların oranı binde 9 seviyesinde kaldı. Kadın memurların eğitim düzeyinin yüksek olmasına karşın 1126’sı memur statüsünde çalışıyor. Araştırmaya katılan kadınların 133’ü orta düzey, 10’u ise üst düzey yöneticilik yapıyor. Kadınlar, kamuda çalışmak için eğitim, öğretim ve bilim kurumlarını tercih ediyor. Kadınların, yüzde 27.5’i eğitim, öğretim ve bilim kurumlarında, yüzde 17.5’i de sağlık ve sosyal hizmetlerde çalışıyor. Yaşı artan sendikaya üye oluyor Kadın memurların en az hizmet verdiği kurumlar arasında ise yüzde 0.9 ile kültürsanat, yüzde 0.9 ile basın yayın ve iletişim kurumları yer aldı. Kadın memurların yüzde 54.8’i 10001500 YTL arasında, yüzde 31.9’u 7001000 YTL arasında, yüzde 8.1’i 1500 YTL ve üzerinde, yüzde 5’i ise 700 YTL ve altı aylık maaş alıyor. Araştırmada kadın memurların yüzde 65.1’inin herhangi bir sendikaya üye olmadığı görüldü. Gençlerin sendikaya ilgisiz olduğu tespit edilirken, yaşın artmasına paralel olarak sendikaya üye olma oranı da artış gösterdi. 1825 yaş arasında olanların yüzde 13.6’sı, 2535 yaş arasındaki memurların yüzde 27.9’unun sendikaya üye olduğu dikkat çekti. 3645 yaşın yüzde 42.9’unun, 4655 yaş arasında olanların yüzde 48.4’ünün ve 56 ve yaş üstü olanların yüzde 55.6’sının sendikaya üye olduğu gözlendi. Memurların eğitim durumlarının yükselmesiyle birlikte sendikaya üye olma oranları da düşüyor. İlkokul mezunlarının yüzde 54.5’i, doktora mezunlarının ise yüzde 15.4’ü sendikaya kayıtlı bulunuyor. Araştırmaya göre, yerel yönetimler hizmet kolunda çalışan kadın memurların yüzde 64.3’ü, enerji, sanayi, ve madencilik hizmet kolunda çalışanların yüzde 63.2’si, ulaştırma hizmet kolunda çalışanların yüzde 54.5’i sendikaya üye. oerinc?cumhuriyet.com.tr Almanya’da postacılar grevde Almanya’da postacıların ücret artışı talebiyle çoğu eyalette düzenledikleri uyarı grevi nedeniyle on binlerce mektup ve paket sahiplerine ulaştırılamadı. “Ver.di” sendikası tarafından yapılan açıklamada, Posta idaresinin yüzlerce çalışanının katıldığı uyarı grevinden özellikle büyük şirketlerin etkilendikleri belirtildi. Berlin’deki posta dağıtım merkezinde de iş bırakma eylemi yapıldı. Posta idaresi, 25 Nisan’da, 2 Mayıs’ta süresiz greve gidilmesi konusunda karar alınacak olunmasına rağmen henüz yeni bir teklif sunmadı. Ekonomi Bakanı Michael Glos, tarafları bir an önce yeniden görüşme masasına dönmeye çağırdı. Petrolİş’ten seminer Türkİş’e bağlı Petrolİş Sendikası İstanbul 1 ve 2 No’lu Şubeleri ile Toplumsal Araştırma ve Eğitim Merkezi’nin (TAREM) ortak düzenlediği kadın eğitim seminerleri yapıldı. Petrolİş Sendikası’nın İstanbul 1 ve 2 No’lu Şubeleri’ne üye kadınlar ile yapılan eğitim seminerinde kadın hareketi tarihi, İş Kanunu’nda kadınlar ile ilgili düzenlemeler ve kadınların neden sendikalarda az olduğu tartışıldı. Eğitime katılan kadınlar ve konuşmacılar, kadınların seslerini yükselterek kendilerini görünür kılması gerektiği konusunda ortaklaştılar. NAKLİYATİŞ ÜYELERİ YARGILANIYOR DİSK’e bağlı Nakliyatİş Sendikası üyesi 116 kişinin, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet suçundan yargılanmasına başlandı. Tuzla Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya, Nakliyatİş Sendikası Genel Başkanı Ali Rıza Küçükosmanoğlu’nun da bulunduğu 27 tutuksuz sanık katıldı. Duruşmada kimlik tespitleri yapılan sanıklardan Küçükosmanoğlu, iddia edildiği gibi “işyerine giriş ve çıkışı engellemek, üretimi durdurmak’’ suçlarını işlemediklerini belirterek, beraatlarını talep etti. İddianamede, ‘’fabrikaya giriş ve çıkışları engelledikleri, üretimi durdurdukları’’ dile getirilen sanıkların, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu uyarınca, 3’aydan 1 yıla kadar hapisle cezalandırılmaları isteniyor. MADENDE İŞÇİ AÇIĞI BÜYÜYOR Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) Genel Başkanı Ramazan Denizer, ‘’İşçi açıkları had safhada rahatsızlık vermeye başladı. 2 yıl önce 1200 işçi alınmasına karşın bugüne kadar 3 bin 500 kişi emekli oldu’’ dedi. Ramazan Denizer, sendikanın genişletilmiş başkanlar kurulu toplantısı öncesinde gazetecilere yaptığı açıklamada, sendika olarak Türkiye, Zonguldak ve Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) için ellerini taşın altına koymaya hazır olduklarını söyledi. Amaçlarının, kentte bulunan 1 milyar 300 milyon ton taşkömürü rezervinin ülke ekonomisine katkıda bulunması, ilgili bakanlığın verdiği hedefe ulaşarak kurumun yılda 5 milyon ton kömür üretmesini sağlamak olduğunu kaydetti. ADVANSA SASA’DA GREV HAZIRLIĞI Sabancı Holding’e bağlı Advansa Sasa Polyester Sanayi AŞ’de şirketin Adana’da kurulu işyerinde grev hazırlıkları sürüyor. Şirketten yapılan açıklamada Petrolİş Sendikası’nın, şirketin Adana’da kurulu toplu iş sözleşmesi kapsamındaki işyerinde 10 Nisan tarihinde ilan ettiği ve 16 Nisan’da taraflarından tebellüğ edilen grev kararı karşısında, bu işyerinde 2822 sayılı yasanın 27. maddesi uyarınca, oybirliğiyle lokavt kararı aldığı bildirildi. 1975’ten beri Advansa Sasa’da örgütlü işçiler Petrolİş Adana Şubesi’nin aldığı karar doğrultusunda, 16. dönem toplu iş sözleşmeleri işveren tarafından imzalanmadığı takdirde 16 Mayıs’ta greve gideceklerini bildirmişti. 1 Ocak 2008’de başlayan görüşmelerde 34 maddede anlaşma sağlanamamış durumda. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle