Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 24 NİSAN 2008 PERŞEMBE 6 HABERLER 70 ile giden Samsun Milletvekili Haluk Koç, CHP’de en fazla Anadolu’yu gezen aday adayı PERŞEMBE ORHAN BURSALI ‘Değişim talebi örgütü aştı’ AYHAN YALÇINKAYA CHP ve Türkiye Bu pazar CHP Kongresi ve genel başkan seçimi var. Başkan adaylarından, Parti Meclisi üyesi Ayhan Yalçınkaya ile sohbet ettik. Yalçınkaya, eski Gençlik Kolları Başkanı. CHP’nin tıkanmışlıkları, partililerin ve seçmenin hoşnutsuzlukları, yeni arayışlar, kendisini başkanlık mücadelesi kulvarına sokmuş görünüyor. Yalçınkaya, parti yönetiminin halkla, seçmenle ve Türkiye’nin sorunları ile ilgili tutumunun değişmesi gerektiğine inanıyor. Kendisini CHP’nin solunda tanımlıyor. Yalçınkaya’nın (34) kişiliğinde, gençlerin tutucu olmayan, cesur politika ve anlayışlarıyla karşılaştığımı sanıyorum! “Uzun soluklu” bir mücadeleye soyunduklarını, partiyi pek çok yönden “gençleştirme”ye talip olduklarını vurguluyor. “AKP’nin halkla ilişkilerinden ders alınacak yönler var, her olayda halkın yanında olmamız, özellikle de gençlerin eğitimine özel önem vermemiz gerek” diyor ve gençlerin tarikatçılara kaptırılmasına karşı programlar geliştirilmesi zorunluluğuna işaret ediyor. ??? Baykal’ın son TV konuşmalarını özellikle dinledim. Özellikle CNN Türk’te gazeteciler karşısında AKP ile ilgili konularda yüksek ikna yeteneğini gösterdi. Ancak bu konuşmasında üç zayıf nokta vardı. Birincisi, partinin sosyal demokrat söylemine ilişkin hiçbir mesaji yoktu. İkincisi, partinin son seçimlerde Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki silinmişliğini “özel koşullara ve şartlara” bağlamasıydı! Bir parti “politikasızlığı” veya yanlış politikayı “özel koşul”lara bağlayıp sıfır çekiyorsa, orada özel koşul değil, tam bir yanlışlık, başarısızlık vardır! Üçüncüsü, liderin parti örgütü ve halkla ilişkilerinin zayıflığı... Baykal, “Mehmet Ağar adım adım Anadolu’yu dolaştı da ne oldu, günümüzde kitle iletişim araçları artık bunu gereksiz kılıyor” gibisinden gerekçeler gösterdi! Bunları Yalçınkaya’ya soruyorum: Diyor ki: “Sayın Baykal ikna edicidir ve iyi bir hatiptir... Sosyal demokrat partinin Kürtlere sahip çıkması ve onlara yönelik özel politikalar geliştirmesi şart... Sayın Baykal, geziler ve halkla birebir temas yerine, TV’lerden seslenmeyi uzun süredir yeğliyor. Biz bunun yanlışlığına inanıyoruz.” Göz göze, ten tene temas ve ilişkinin yerini hiçbir şey alamaz! Bu çok etkili bir halkla ilişkiler biçimidir ve özellikle Türkiye gibi kültürel bileşimi, aile ve toplumsal ilişkileri oldukça özel bir ülkede, bu alanı neredeyse tamamen terk edip ekranın içine kapanmak?! Olacak şey değil! Baykal’a, partiye, iletişim uzmanları, Türkiye’nin insan yapısı ile temel kitle iletişimi konusunda ciddi bir seminer vermeli! Yalçınkaya, AKP’nin “parti standartları” ve aldığı ISO 9001 belgesini anımsatıyor! CHP’yi zerre kadar bilimsel bir yapıda ve anlayışta görmüyorum! AKP’den öğrenecekleri var! Baykal, bu bilimsel olmayan tutumuyla, bence en az yüzde 5 oy kaybettiriyor partisine! Baykal ve parti yönetimi, günde 18 saat çalışmak zorundadır! Sabah mesai 6’da başlamalı! Bir işadamı dostum, sabah 6’ya kadar internetten gazeteleri okuyup bitiriyor ve saat 7’de de fabrikasının başında oluyor! ??? Yalçınkaya’ya soruyorum: Kongreden sonra Baykal’ın, örneğin size sahip çıkarak yanına almasını bekler misiniz? Gülüyor, pek görülmüş bir şey değil! Neden görülmemiş olsun ki! Gençlerin farklı görüş ve bakışlarından, dinamizminden hem parti liderliğini, hem partinin geleceğini yararlandırmak gerekmez mi?! Baykal’ın yerinde olsam şöyle yaparım: Ben yetişemiyor muyum, yetişemediğim bütün alanlar için muhalifmiş, eleştirirmiş hiç bakmam, kim varsa iddialı oldukları alanlara koştururum! Partiyi güçlendirecek her şeyi dikkate alır ve çalışmalar başlatırım... Temel sorun: Partinin gövdesi, ana makinesi tıkır tıkır çalışıyor mu, ölçülebilir iş üretiyor mu, yoksa boşa mı çalışıyor? “Lafla peynir gemisi yürümez” güzel bir sözdür! Lafla partiyi yürütemez ve iktidara yürüyemezsiniz... “Atı alan Üsküdar’ı geçer.” Örneğin CHP, AKP’nin tüm icraatları konusunda, hemen her hafta sayfalar dolusu raporlarbelgeleraraştırmalar açıklamalıdır! CHP araştırma haberleri gazeteleri kaplamalı, tartışılmalı, kamuoyunu doyurmalıdır! CHP’de neredeyse tık yok! Muhalefete düşen, partiyi terk etmemeli! Liderlik, onlara partinin dinamizmi için alan açmalı! Ayhan Yalçınkaya ve arkadaşları, diğer muhalifler gibi veya onlardan daha çok, parti için gelecek umudunu ayakta tutan insanlar olarak görülmeli! CHP, Türkiye’nin partisidir ve insanlarda gelecek umudunu sürekli güçlendirecek bir görünüm ve içerik sunmalıdır! ‘Gelecek vaat ediyoruz’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP kurultayında yarışa girmeye hazırlanan 34 yaşındaki en genç genel başkan aday adayı, parti meclisi (PM) üyesi Ayhan Yalçınkaya, “Biz gelecek vaat ediyoruz, pırıl pırıl bir CHP vaat ediyoruz” dedi. CHP’nin “baştan aşağı yenilenmesi” gerektiğini vurgulayan Yalçınkaya, “Asıl gündemimiz kurultay değil, yerel seçimler. CHP’nin dinamik bir kadroya ihtiyacı var. Belki aylarca Ankara’ya dönmeyecek dinamik, yeni bir kadroya ihtiyaç var” görüşünü dile getirdi. Yalçınkaya, “Toplumsal Dönüşüm Ekibi” ile birlikte kurultay hazırlıklarını sürdürüyor. Kurultay salonuna “taban hareketi olarak kitlesel bir biçimde gireceklerini, kadınların çoğunlukta olacağını” anlatan Yalçınkaya, kurultayda konuşması “garanti” tek aday adayı olarak dikkati çekiyor. PM üyesi olarak hazırlanan rapora muhalefet şerhi koyduğu için söz hakkı bulunan Yalçınkaya, “Biz kurultayda gelecek, pırıl pırıl bir CHP ve Türkiye vaat edeceğiz. Değişim kaçınılmaz. CHP içindeki değişim artık sosyolojik bir gerçek olarak ortaya çıktı. O gerçeğin önünde durmaya kimsenin gücü yetmez. Baraja damla damla dolan suyuz. Bunun önüne set çekilebilir, ama set dayanmayacak, o setler yıkılacak” dedi. Yalçınkaya, “CHP’nin ana gündeminin kurultay değil, 2009 seçimleri” olduğunu vurguladı. ? Değişim talebinin toplumsal bir talep haline geldiğini belirten Koç, “CHP değişimle iktidar rüzgârı estirebilmeli” dedi. TÜREY KÖSE ANKARA CHP Samsun Milletvekili Haluk Koç, 7 aydır 70 il ve 450’den fazla ilçeye giderek kurultay sürecinde “Anadolu’yu en çok gezen aday adayı” sıfatının sahibi oldu. Koç, “Değişim talebi örgütü aşmış, toplumsal bir talep haline dönüşmüş. CHP değişimle iktidar rüzgârı estirebilmeli. Kurultayda, artık muhalefette kalmak istemeyen bir CHP’nin demokratik feryadını dile getireceğim” mesajı verdi. Haluk Koç, kurultay sürecinde yarışa gireceğini en erken açıklayan ve Anadolu’yu en çok dolaşan isim oldu. Koç, izlenimlerini “Değişim talebi parti örgütünü de aşmış, toplumsal bir talep haline gelmiş durumda. Demokrasinin önünün açılması, ancak CHP’nin güçlenmesiyle olur” diye özetledi. Koç, hedeflerini de şöyle anlattı: “Ana hedefimiz, CHP’nin yönetim anlayışının tümüy Aday adaylarından Koç, CHP’nin yönetim anlayışının değişmesi gerektiğine vurgu yapıyor. le değişmesi. Böyle yönetilen bir CHP’nin başarılı olabilmesi imkânını görmüyorum. Hiç kimse göle maya çalmaya çalışmasın. 22 Temmuz seçimleri sonrasında partinin kendisinden kaynaklanan seçim başarısızlık nedenlerini incelemekten kaçınması, sokaktaki siyaset gerçeğiyle yüzleşmemek içindir. yışı, halkın gündemini siyaset gündemine taşıyamayan, kısır çekişmelerle politikayı sınırlı tutan, Ankara’da sıkışan bir siyaset uygulamasının CHP’yi halkla buluşturmasına imkân vermemektedir. Bu gerçekten kaçınarak bir dönem daha parti içi iktidarını sürdürmek isteyen kadrolar ve yaklaşan yerel seçimler nedeniyle kişisel beklentilerine dönük talepleri delegasyon üzerinde baskı olarak kullanan bir yönetim anlayışı CHP’yi büyütmez. CHP’yi daha önce olduğu gibi küçültmeye neden olur, iddiasız bir hale getirir. Tüzük değişikliği İktidar rüzgârı estirecek CHP’nin tekrar halkçı, devrimci, sol, demokrat, özgürlükçü bir parti yapılanmasına kavuşması hedefimizdir. Parti içi demokrasinin, önseçimin kural haline geldiği bir tüzük değişikliği, seçimle gelenin seçimle görevinden ayrılacağı bir tüzük değişikliği, Hazine’den yapılan para yardımının il Delegasyona baskı Sokaktaki siyaset gerçeği bu liderlik anlayışıyla bağdaşmıyor. Bu yönetim anla ve ilçelere nüfusları ve aldıkları oy oranına göre hak, hukuk çerçevesinde dağıtılmasını sağlayacak bir tüzük değişikliği istiyoruz. Ayrıca küreselleşmenin Türkiye’nin önüne getirdiği tüm olumsuzluklara karşı sosyal ve ekonomik boyutta, ortak akılla, sendikalarla, odalarla, birliklerle birlikte oluşturulmuş bir karşı koyuşu, bir direniş programını CHP’nin sol temelde ortaya koyması da ana hedefimizdir.” Koç, kurultayda “artık muhalefette kalmak istemeyen bir CHP’nin demokratik feryadını dile getireceğini” söyledi. “253 imzayı bulup konuşabilecek misiniz” sorusuna Koç, “Konuşacağız. CHP delegeleri bu ilkel baskı kıskacını aşacak yüreklilikte ve kararlılıktadır. Yerel seçimlere dönük adaylık baskısı çok yoğun. Ancak gizli oylamada gerçek ortaya konacaktır” dedi. Muhalif PM üyelerinden Öymen delegelere yazdığı mektupla Koç’a destek istedi ‘CHP için tarih yazma zamanı geldi’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Parti Meclisi’nin muhalif üyelerinden Örsan Öymen, delegelere gönderdiği mektupta aday adaylarından Haluk Koç’a destek isterken, “Herkes şunu görmeli ki, CHP’lilerin ve Türkiye’nin zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyi yoktur” dedi. Örsan Öymen, kurultay delegelerine gönderdiği mektupta 32. olağan kurultayın hem CHP, hem de Türkiye açısından önemine dikkat çekti. “Deniz Baykal’ın liderliğindeki CHP yönetimi ne yazık ki, güçlü bir CHP yaratmak yerine, partinin sürekli muhalefette kalmasına neden olmuş, mevcut yönetim bugüne kadar girdiği hiçbir genel ve yerel seçimi kazanamamış, girmiş olduğu yedi seçimi de kaybetmiş, buna rağmen herhangi bir yönetim değişikliğine de gitmemiştir” diyen Öymen, delegelere özetle şöyle seslendi: “Yönetim, bir özeleştiri süreci başlatacağına, 22 Temmuz 2007’den sonra yönetim değişikliği talebinde bulunan partililere yönelik saldırgan bir tutum sergilemiş, geçersiz ve asılsız kişisel polemiklerle partinin kronikleşmiş sorunlarını örtbas etmeye, hedef şaşırtmaya çalışmıştır. Son olarak da, yönetim için önceliğin partinin değil, Türkiye’nin sorunları olduğu biçiminde bir söylem geliştirerek, partinin sorununun Türkiye’nin sorunlarıyla ilişkisi olmadığı izlenimi yaratmaya çalışmıştır. Oysa gerçek bunun tam tersidir. Partinin kötü yönetilmesi ve bunun sonucunda da partinin iktidar olamama sorunu yüzünden, Türkiye’nin sorunları dağ gibi büyümektedir. Mevcut yönetim, partinin iktidar olamama sorununu çözmeden, Türkiye’nin sorunlarını nasıl çözecektir? Ömür boyu muhalefette kalarak ve sadece konuşarak mı Türkiye’nin sorunlarını çözecektir? Gerçek şudur ki, şu anda CHP içindeki yönetim sorunu, aynı zamanda Türkiye’nin sorunudur. Eğer biz CHP için ve Türkiye için siyaset yapıyorsak, bağlılığımız feodal bir zihniyetle, kişilere ve yönetimlere değil, Atatürk’ün iki büyük eserim dediği, CHP’ye ve Türkiye Cumhuriyeti’ne yönelik bir bağlılık olmalıdır.” SÜRECEK Örsan Öymen. ‘Geçmişle yüzleşmek’ ne demek? PROF. DR. TÜRKKAYA ATAÖV Birtakım yabancı ülkelerin meclisleri kabul ettikleri yasalar ya da kararlar ve açıkladıkları bildirilerle bize “Ey Türkler, artık geçmişinizle yüzleşin!” iletilerinin altını çiziyorlar. Bunlar sözde “yüzleşme yürekliliğini” gösterebilmemiz için bize bir anlamda yardımcı olacaklarını da ekliyorlar. Yanıtımız: Peki, yüzleşelim! Ancak, önce bunun ne demek olduğunu biz de bilelim, onlar da öğrensin. Şöyle ki: l. Önce, geçmişle yüzleşmek bir tarih sorunudur. Geride kalmış olayları aydınlatacak belgelerin kapsamlı, eksiksiz, doğru, yansız ve dengeli biçimde ortaya konması gerekir. Bu uğraş bilimin görevidir. Geçmişte ne olduğunu belirlemenin ilk koşulu siyasilerin kararlarını bir yana itmektir. Bilimsel gerçek yalnız bir görüşü yayma amacıyla yürütülen bir kampanyanın malzemesi yapılamaz. Bilimin görevi ortaya geçmişte ne olduysa onu yan tutmadan yansıtan, kanıt değerinde belgelere dayalı ve doğruluktan ayrılmayan bir kütük çıkarmaktır. Yöntemi genel olarak bilimsel araştırmalarda, özel olarak da tarihte kullanılan belgeci yaklaşımdır. diğinde para, tutukluluk ve hapis cezalarının geçerli sayıldığı kurullarda, ortamlarda ve ülkelerde siyasal amaçlar için kullanılamaz. Yabancı meclislerin özgür araştırma kapılarını sımsıkı kapayıp yalnız tek bir yorumu geçerli sayması, skandal ölçüsünde bir saptırmadır. Bir tarih yorumu iç siyaset yapısının kendine özgü koşullarında iyi örgütlenmiş varlıklı baskı kümelerinin desteğine kavuşmak, bu yoldan oy toplamak ve maaşa ek olarak birçok yönden yüksek gelirli temsil mesleğini sürdürme tasarısına tutsak edilemez. Böylelerinin bildiri, karar ya da yasaklarının “son söz” olacağı asla “sebepsonuç” ilişkisinden, yani bilimsellikten, iyi niyetten ve onun parçası olan yansızlıktan vazgeçilemez. İyi ve kötü kavramı 4. Bir tarih olayını ele almaya çalışanlar, kimi ulusları ya da halkları önyargılı bir biçimde “iyi” ya da “kötü” diye ikiye ayıramazlar. Tarih dersi vermeye kalkanlar, aynı düzeye yerleştirdikleri, hem Tanrıya hem şeytana inanan Zerdüştlükten doğma mezhepler örneği ayrı ayrı toplumları bıçakla keser gibi ikiye bölüp birine iyi, ötekine kötü işlem uygulayamaz. Değişen yorumlara göre iyi ya da kötü kişiler ve yöneticiler var dır. Özellikle “Ermeni sorunu”nda Osmanlı belgelerini yok saymak değil, tam karşıtı, onlara özel önem vermek gerekir. Eğer konu Osmanlı devletinin 1915 yılı ve dolaylarında ya da herhangi bir zamanda Ermenilere ilişkin siyasetinin ne olduğunu saptamaksa, bunun yanıtı önce ilk elden kanıtlar olan Osmanlı belgeliklerindedir. Başka devlet belgelerine de karşılaştırma amacıyla kuşkusuz bakılabilir. Ancak, gerçekte Osmanlı resmi tavrını belirleyecek olan ilk elden belgeler orada bulunur. Diyelim, Britanya’nın Waterloo Savaşı’ndan önce Napolyon’a ilişkin siyasetinin ne olduğunu belgelere da ? Birtakım yabancı ülkelerin meclisleri kabul ettikleri yasalar ya da kararlar ve açıkladıkları bildirilerle bize “Artık geçmişinizle yüzleşin!” iletilerinin altını çiziyorlar. Bunlar sözde “yüzleşme yürekliliğini” gösterebilmemiz için bize bir anlamda yardımcı olacaklarını da ekliyorlar. Ancak geçmişle yüzleşmek bir tarih sorunudur. Geride kalmış olayları aydınlatacak belgelerin kapsamlı, eksiksiz, doğru, yansız ve dengeli biçimde ortaya konması gerekir. kabul edilemez. 3. Dünyanın uzak bir köşesinde, yüz yıl önce yer almış olaylar başka bir ülkedeki günümüz iç iktidar savaşımında yerel baskı örgütlerinin buyruğunda yorumlanamayacağı gibi, ulusal düzeyde siyasetin ya da uluslararası güç dengesinde bir çıkar arayışının da aracı olamaz. Her ülkenin dışa karşı ulusal ve başka ulusdevletler topluluğu içinde kendine bir yer arayışı olacaktır. Ancak, başka ulusların tarihi herhangi bir ulusun dış dünya önünde topluca konumunun bir malzemesi durumuna sokulamaz. Tarihi incelemede, başka bir deyişle geçmişle yüzleşmede dır, ama iyi ya da kötü ulus ve halk ayrımı yapılamaz. Yoksa, o tavrın kaynağı ancak ırkçılık olur. Tarihçilik özelliklerini taşımayan kimi Batı meclislerinin savcı edasıyla ortaya atılmaları ancak ırkçılıkla tanımlanabilir. Siyaset pazarından gelen bu kişilerin davranışı kökeni Haçlı Seferlerinde olan “Müthiş Türk” simgesini canlandırıp günümüze oturtma ve bunun armağanını cebe indirme çabasıdır. Ne var ki, böylesine çıkarcı oyun insanlığın uzun birikimine de ters düşer. 5. Bilimin kendinde tüm belgeleri inceleme, öne sürme ve gerçek olanları sahtelerinden ayırma gereği varyalı olarak anlamak için ilk önce (Alman ya da Japon değil) Britanya arşivine bakmanın kaçınılmaz olması gibi, Ermenilere ilişkin Osmanlı siyasetinin anahtarları da Osmanlı tarih hazinesindedir. Üstelik, birbiriyle bağlantılı bu belgeler ülkemizde taranmış, birçoğu yayımlanmış, filme alınmış ve dünyanın önemli kütüphaneleriyle araştırma merkezlerine yıllar önce armağan edilmiştir. Saptırmadır 2. İncelenen konu, anlaşmazlığa taraf olanlardan biri ya da birkaçı için bir kin ve öç kaynağı olamaz. Hele egemen olmaya özenen görüşün doğruluğunu sorgulayan ikinci görüşlerin eşit olarak dinlenmediği, savunulamadığı, dikkate alınmadığı, hatta yasak olduğu, üstelik sözü edil Yetkili değillerdir 6. Ancak, bunlardan yararlanmak için Türkçe ve Osmanlıca bilmek gerekir. Ayrıca, kimileri bugünkü dile, hatta yaygın yabancı dillerden İngi SÜRECEK C MY B C MY B lizceye bile çevrilmiştir. Bunlara “ne olacak, Türk belgeleri!” deyip bakmayanlar, bu tarih konusunu incelemeye yetkili değillerdir. Tarihçilerin son birkaç kuşaktır yaptıkları Osmanlıca, Arapça ve Farsça öğrenip eski Batılı yazarların yanlışlarını düzeltmek, önyargılarını açıklamak ve boşlukları doldurmaktı. Günümüz yabancı siyasetçileri şimdi eskinin dengesiz sunumlarına yeniden özeniyorlar. Özellikle, Osmanlı belgeleri soykırımın varlığını kanıtlamıyor, ama başka gerçekleri ortaya çıkarıyor ve yabancıların beğenisini bu nedenden ötürü kazanamıyorlarsa, önyargılı bu tavrın bilimsel değerlendirmede yeri yoktur. Türkçe ve Osmanlıca öğrenip uzun yıllar Doğu araştırmalarında deneyim kazandıktan sonra, buyursunlar, 200.000 dosyalık Babıâli Evrak Odası’na girsinler, 224 ciltlik Meclisi Vükelâ Mazbataları’na, 117 ciltlik Tezakiri Seniye ve 46 ciltlik İradatı Seniye dosyalarına, ardından Harbiye, Dahiliye ve Maliye sicillerine baksınlar, Mesaili Mühimme yazanaklarını ve Gayrimüslim cemaatlere ait defterleri ve daha birçok şeyi incelesinler, il salnamelerine de insinler, ancak ondan sonra ahkâm kesmeye aday olsunlar. Amerikalı hiç İngilizce bilmeyen ve hiçbir Amerikan belgesine elini sürmeden ABD’yi anlatmaya koyulan birinin değerlendirmesini baş tacı ediyor mu? Gerçek şu ki, Osmanlı yönetiminin soykırım tasarladığını ve uyguladığını gösteren tek bir güvenilir belge yoktur. obursali?cumhuriyet.com.tr CHP’liler dayanışma yemeğinde buluştu CHP Bahçelievler ilçe örgütü dün Yeşilköy’deki Wow İstanbul Hotel’de düzenlediği “Dayanışma yemeği” ile önümüzdeki yıl yapılacak yerel seçimler için çalışmalarını başlattı. Gecede partililere seslenen CHP İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Özpolat, Türkiye’nin hiç olmadığı kadar zor günler yaşadığına dikkat çekerek, Türkiye’yi “gericilerin, işbirlikçilerin” elinden kurtarmak için tüm yurttaşları mücadele etmeye çağırdı. CHP Bahçelievler İlçe Başkanı Hüseyin Özkahraman da AKP hükümetinin “gaflet ve ihanet” içinde olduğunu vurgulayarak, “kurtuluş yolu” olarak CHP’yi gösterdi. (Fotoğraf: BURAK ALİÇAVUŞOĞLU)