07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 NİSAN 2008 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 1 Mayıs Sema Akdemir: “Dini bayramlarda tatili dokuz güne çıkaranlar, 1 Mayıs’a bir günü çok görür elbet.” Yağmur Deniz Sabahatv’ye Katar’dan para gelmiş... “Kamu bankalarından gelen de katır yüküyle!” BİRÇOK kuşağın belleğinde yer etmiş ve yakın zamana değin kendi kuşağının da tanışık olduğu bir bilgiden söz ediyor Ceyhun Balcı: “Dünyanın kendini doyurabilen yedi ülkesinden biriyiz!” Ve ardından “Ne yazık ki; artık değiliz” diyerek şunları anlatıyor: “Çünkü çağımızın tanrısı ‘serbest piyasa’ idi. Hatta bir büyüğümüz bile ‘Devlet, celeplik, manavlık yapmaz’ dememiş miydi? İnsanoğlu deneyimleri ile doğruları bulan ve hatta bir daha aynı yanlışa düşmeyen bir yeteneğe sahiptir. Oysa böylesi sosyal ve siyasal konular bu yetenekten bağışık gibidir! Çünkü bu yetenek dış etkenlerce felce uğratılabilmektedir. Böyle olmasa, dibe vuran bir ülkeye gelen kurtarıcının acele ile dayattığı ‘tütün yasası’, ‘şeker yasası’, ‘doğrudan gelir desteği’ gibi bindiğimiz dalı kesmeye eşdeğer düzenlemeler yaşama geçirilir miydi? DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ AKP’nin kapatma davasında savunma stratejisi: Sisteme saldırı! Açlık Gerçek şudur ki; bizler bugün kendine yetemeyen bir zamanların kendini doyuran yedi ülkesinden biri olarak bugünkü içler acısı tabloyu kendimiz yarattık. Uyaranları, yapmayın, etmeyin diyenleri, daha doğrusu yurtseverleri ‘dinozor’ olmakla suçlayarak; türlü yöntemlerle onların sesini keserek. SEK, Et Balık gibi ‘celep ve bakkallar’ ortadan kaldırılıp üreten yalnızlaştırılırken ve üretimsizliğe tutsak edilirken ileri adım attığımızı sanmıyor muyduk? Daha yakın zamanda, ‘sigara yasağı’ gerekçesiyle alkış tuttuğumuz tütün yasağı düzenlemeleri de gerçekte ulusal varlıkları ve bu yurdun insanlarına sahip çıkmayı amaçlamış bir önemli kurumu yok Seçmeli Niyazi Yılancıoğlu: “RTE’nin seçtikleri, halkın seçtiği Kamer Genç’i tartakladı.” Tanıdık Ümit Senger: “Vatan hainliğinin de tanımı yeniden yapılmalı!” etme ve ucuza kapatılmasını sağlama kurgusuna dönüşmemiş miydi? O günlerde de seslerini duyuramamıştı bu ülkenin yurtsever ve aydınlık kafalı insanları. Bugün ise, uzunca süredir yaşadıklarımızın, edimlerimizin sonuçları ile yüzleşme noktasındayız. Pirinçte yaşananlar oyunun son perdesine yaklaştığımızın göstergesi gibidir. Türkiye’nin kendini doyurabilen yedi ülkeden biri olmaktan çıkışı acıklı ve acıklı olduğu kadar da ibretliktir. Korkarım ki; ülkemizin bu yanlışlığın etkisinden kurtulması uzunca bir zaman alacağa benziyor. Kendini vuran politikalardan bugün vazgeçilse bile, üretimsizliğin yeniden üretime dönüşmesi belirli bir süre alacaktır. Açlık gibi acıklı bir durumun parayla bile çözümünün söz konusu olamayabileceği de bellekte tutulmalıdır.” Utanmazlık!.. Bunların hiçbir şekilde ayarı yok!.. Üstelik kırdıkları cevizler art arda dizilince daha sakil, daha berbat, daha utanmazca sırıtıyor... Gelin şu birkaç gün içinde yaşanan kepazeliklere bir göz atalım: Önce Gaziantep’te, hemen ardından Konya’da bir ilköğretim okulunda ortaya çıktı. Din ve ahlak dersi öğretmenleri tarafından çocuklara izlettirilen VCD’den söz ediyorum. Araplardan ithal edilmiş, Türkçeleştirme zahmetine bile girilmemiş bu VCD’de, namaz kılmayan bir öğrencinin Azrail tarafından nasıl canının alındığı anlatılıyor; iyi mi!.. Türkçe altyazı ile desteklenmiş bu korku filmini değil o parmak kadar öğrenciler, siz seyretseniz ödünüz patlar!.. Zaten seyreden birçok öğrencide de davranış bozuklukları baş göstermiş.. Utanmazlık ve vicdansızlık VCD’nin son bölümünde çocuklara cihat çağrısıyla sona eriyor... Tanrı sevgisinin çiçek açtığı topraklarda hangi vicdan, hangi yürek, böyle bir canavarlığı yapabilir diye düşünmeyin, son beş yılı gözünüzün önüne getirin yeter!.. 2008 ilkbahar yaz tesettür defilesi ise gerçekten bir olaydı!.. Ama benim de aklım karıştı... Ben tesettürün hep kadını gözlerden saklamak, erkeği tahrik etmemek için kullanıldığını sanırdım! Ama davetlilerden birinin fotoğrafı (aslında çoğu öyleydi ama bu tam bir felaketti!), bu düşüncemi tuzla buz ediverdi: “Adeta bir manken edasıyla koltuğa kurulmuş hanımefendinin ayaklarında sarı renkli son model spor ayakkabılar, ayak bileklerini açıkta bırakacak şekilde paçaları kıvrılmış bir kot pantolon,onun üzerinde son derece şık, vücuduna tastamam oturan bir daracık elbise, başında yandan bağlanıp, ucu eşarp misali omzuna bırakılmış rengârenk bir sıkmabaş ve değme sosyete mensubuna taş çıkaracak yoğunlukta bir makyaj!..” Defilede 366 parçadan oluşan koleksiyonu, hanımlarla birlikte, önce salonun bir bölümünde yatsı namazlarını kılıp sonra en ön sıraya kurulan erkekler de izledi. O fotoğrafı hararetle tavsiye ediyorum!.. Hele, ünlü mankenlerin rengârenk giysileri ve de sıkmabaşlarıyla podyumun ucuna kadar yürüyüp diz çökerek dua etme sahnesi var ki, sakın kaçırmayın!.. Sonra da Reuters Ajansı’nın bu muhteşem gösteriyi dünya basınına geçerken kullandığı başlığı okuyun: “Türkiye Modası!..” ??? Gelelim en vahim olaya... Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde yaşanan o yüz kızartıcı kepazeliği biliyorsunuz tabii. Meclis Başkanı De Puig, Türkiye’deki parti kapatma davasıyla ilgili bir bildiri yayımlanacağını duyan NTV muhabirinin, “Neden” sorusuna şu utanç yanıtını vermişti: Talep Türk heyetinin başkanı Mevlüt Çavuşoğlu’ndan geldi!.. Çok utandırıcı değil mi?.. Üstelik bu soru ve yanıt NTV’de görüntülü olarak mevcut!.. Buna rağmen başta Tayyip Bey olmak üzere günlerdir bir inkâr yarışıdır gidiyor!.. Şaşırdım mı? Tabii ki hayır!.. Şimdi şu üç olaya bakıp “bunlar mı demokrat, bunlar mı muhafazakâr, bunlar mı...” şeklinde düşüncelere saplanabilirsiniz. Hiç zahmet etmeyin, Strasbourg’daki heyette bulunan ve De Puig’den AKP’li Çavuşoğlu’nun bizzat ricada bulunduğunu duyduğunu söyleyen MHP Milletvekili Tuğrul Türkeş, düşüncesini gayet net biçimde ifade etmiş: Avrupa’da daha düne kadar komünizmi savunan liderler dahi mevcut siyasi iktidardan çok daha vatansever, çok daha şerefli, haysiyetli ve sorumluluk sahibi idiler... Off, çok ağır, değil mi?.. Çok mutluyum çook!.. Güzel deyimdir: “Damdan düşenin halinden, ancak damdan düşen anlar!..” Gerçi benim ki “eşekten düşmek”! İki operasyonu tek narkoza sığdırma cinliğinin olağan ağrıları ve halsizliğiyle boğuşurken aniden zıplayıvermişim!.. Hikmet Ağabey’in sütununda sevgili Işık Yenersu’nun “Kahvaltısını yaptı, gazetesini okuyoor” müjdesini görünce, o kocaman yüreğin nelere kadir olduğunu bir kez daha anladım!.. Merhaba İlhan Ağabey!.. NOT: Çalık Grubu, devletten aldığı SabahATV Grubu’nun parasını devletin bankalarından aldığı krediyle ve Arap desteğiyle ödedi. Yani, koca grubu bedavaya getirdi... Afiyet olsun!.. SESSİZ SEDASIZ (!) Çobanın oyu, holding sahibinin koyu RTE’NİN sağı solu pek belli olmuyor; bir bakıyorsunuz “çobanların hamisi” rolünü oynuyor bir bakıyorsunuz işçilere “ayaktakımı” muamelesi yapıyor. Ama ne yapıyorsa hepsini “demokrasi” için yapıyor! Mustafa Saraç ise “oy hesabı”na şöyle bakıyor: “RTE, ‘Demokrasi, her bir vatandaşın eşit oy hakkına sahip olmasıdır’ diyorsa demokrasiyi oy hakkından ibaret sayıyor demektir. Çünkü bu yorum, son derece ilkel ve ‘liberal’ bir yorumdur. Demokrasi, sadece oy sandığında değil, yaşamın her alanında eşitlik gerektirir. Eşitlik ise, oy meselesinden çok ötedir ve çok daha derindir. Eşitlik, sadece ‘oy’a değil, mesela ‘su’ya da bakmaktır; susuzluk yüzünden geçen hafta çıkan kavganın beş can aldığı Suruç’ta, bir ağanın oyu ile bir çobanın oyu eşit iken, ağanın suyu ile çobanın suyu ya da susuzluğu arasında herhangi bir eşitlikten söz edebilir miyiz? Eşitlik, oyda değil, mesela ‘koy’da da eşit olmaktır; Ege’nin bir koyundaki çobanla, o çobanın hayvan otlattığı koyu sahiplenenleri, gerçekten eşit sayabilir miyiz? Koyunların sahibi çobanlar ile koyların sahibi holdinglerin oyda eşit olduklarını varsaysak bile, koydan yararlanma hususunda da eşit olduklarını söyleyebilir miyiz? Çobanların yalnızca oyu, holdinglerinse koyu, (ağaların, hem köyü hem de suyu) sahiplendiği bir sosyal atmosferi RTE gibi demokrasi olarak adlandırmak zordur.” behicak?yahoo.com.tr Sami Aktaş: “Son günlerde Meclis kütüphanesinde en çok okunan kitap hangisi? Yanıt: Yunan felsefesi!” Sokrat Darısı Hamza Saykan: “Kasımpaşa ligden düşmüş. Darısı Kasımpaşalının başına!” Çanakkale Kara Savaşları ve Mustafa Kemal (25 Nisan 1915) Dr . HANDAN DİKER * KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK “Efendiler, Avrupa’nın bütün ilerlemesine, yükselmesine ve uygarlaşmasına karşılık Türkiye tam tersine gerilemiş ve düşüş vadisine yuvarlanadurmuştur. Artık vadiyi düzeltmek için mutlaka Avrupa’dan öğüt almak, bütün işleri Avrupa’nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa’dan almak gibi birtakım zihniyetler belirdi. Halbuki hangi istiklal vardır ki yabancıların öğütleriyle, yabancıların planları ile yükselebilsin? …Tarih böyle bir olayı kaydetmemiştir.” 25 Nisan 1915; Çanakkale Kara Savaşlarının ve Mustafa Kemal’in dünya çapında tanındığı adının uluslararası arenada söylenmeye başladığı bir tarihtir. Gerçekten de Mustafa Kemal Anafartalar, Conkbayırı ve Kocaçimen’de gösterdiği başarılarla tüm dünyada saygınlık kazanmıştır. Çanakkale denizden geçilemeyince bu kez 25 Nisan 1915’te Gelibolu Yarımadası’na yapılan çıkarma hareketi ile kara savaşları başlamıştır. Ancak İtilaf Kuvvetleri 8 ay süren kara savaşlarında da başarılı olamamış ve geri çekilmek zorunda kalmıştır. 19. Tümen Komutanı Mustafa Kemal, 25 Nisan sabahı Bigalı’da bulunmakta idi. Mustafa Kemal, Anzak ordusunu geriye sürmüş ve burada büyük bir başarı elde etmiştir. Çanakkale’de en büyük ve en kanlı savaşlar gerçekleşmiştir. Bu savaşlarda yaklaşık olarak 66 bini şehit olmak üzere 252 bin Türk askeri kaybolmuştur. Karşı taraf da bir bu kadar kayıp vermiştir. 1915 yılında Wellington Piyade Bölüğü’nden Çavuş Daniel Curham şu ilginç sözlerle savaşı betimliyordu: “Şaşırmıştım. Büyük bir yığın Türk askeri tepeden aşağıya doğru geliyordu. Tüfeğimle bu yığına nişan aldım ve yapmam gereken tek şey tetiği çekmekti ve tabii her biri bir tarafa düştüler.” Çanakkale Savaşları ile artık Osmanlı Devleti sona ermiş oluyordu. Savaşın ardından yapılan Mondros Mütarekesi ile bu son, adeta tüm dünya ya duyuruluyordu. Çanakkale Savaşları bir sonu işaret ederken aynı zamanda da bir başlangıcı müjdeliyordu: Yeni Türk devletinin kuruluşunu. Çanakkale Savaşlarının ardından şunu görüyoruz ki artık ülkede bir ulusal mücadele ruhu doğmaya başlamıştır. Nitekim Mustafa Kemal aslında 31 Ekim günü Yıldırım Ordular Grubu Komutanlığı’nı Alman generalinden devralırken Alman generalinin, “Yenildik, bizim için her şey bitti” demesine karşın şu yanıtı vermiştir: “Savaş müttefiklerimiz için bitmiş olabilir ama.. bizi ilgilendiren savaş, kendi istiklalimizin savaşı ancak şimdi başlıyor.” Bir barış adamı olan Mustafa Kemal için savaş aslında istenmeyen bir şeydir. Ancak o, savaşların toplumlar için önemini şu sözleri ile vurgulamıştır: “Gerçekten de şu ya da bu nedenler için ulusu savaşa sürüklemek yanlısı değilim; savaş zorunlu ve yaşamak için gerekli olmalı. Gerçek kanım şudur: Ulusu savaşa götürünce vicdanımda üzüntü duymamalıyım. Öldüreceğiz diyenlere karşı ölmeyeceğiz diye savaşa girebiliriz. Ama ulusun yaşaması tehlikeyle karşılaşmamışsa savaş bir cinayettir.” Çanakkale Savaşları ile iki önemli gerçek ortaya çıkmıştır: 1 Artık Osmanlı devleti sona ermiştir. Bundan sonra yeni bir devlet yapılandırılacaktır. Adı: Türkiye Cumhuriyeti Devleti. 2 Mustafa Kemal’in yıldızı bu savaşla parlamıştır ve sonuçta yeni kurulacak devlet kendi liderini de belirlemiştir. Bu lider: Gazi Mustafa Kemal’dir. O lider ki Cumhuriyetin 10. yıldönümünde Türk ulusuna şöyle seslenmiştir; burada önemli olan, böyle bir yöneticinin, böyle bir liderin ulusuna olan sonsuz güvenini dile getirerek yerinde bir saptamayı yapmış olmasıdır. Dikkatinize sunuyorum: “Türk Ulusu! Onbeş yıldan beri başarı sözü veren birçok sözlerimi işittin. Mutluyum ki, bu verdiğim sözlerin hiçbirinde ulusumun hakkımdaki güvenini sarsacak bir isabetsizliğe uğramadım.” * Yeditepe Üniversitesi Öğretim Üyesi ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] eposta: [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 24 Nisan www.mumtazarikan.com T.C. İSTANBUL 1. İFLAS MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN AÇIK ARTIRMA SURETİYLE MADEN RUHSATI SATIŞ İLANI Müflis şirket masası mal varlığına dahil ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Maden İşleri Genel Müdürlüğünün 05.04.2004 tarih ve 38125 sayılı yazıları ile kayıtlarına iflas şerhi konulan, Eskişehir ili, Merkez ilçe Tandır köyü, 2094268 Erişim nolu Eskişehir İR 6561 Sicil 18081 nolu maden sahasının, açık artırma suretiyle satışına iflas idaresince karar verilmiştir. GENEL BİLGİ:Eskişehir ili, Merkez ilçe Tandır köyü, 2094268 Erişim nolu Eskişehir İR 6561 Sicil 18081 nolu maden sahası 1/25000 ölçekli, 26125 A2 ve 26I25B1 paftaları dahilinde olup, saha 3 ayrı poligondan oluşmakta, işletme izni verilen, poligona Gündüzler köyünden orman yolu ulaşılmakta, Eskişehir’e 20 Km., Mudanya Limanına 300 Km.lik asfalt karayolu ve stabilize köy yolu bağlı olduğu, görünür rezervin 14.400 ton metalurjik özellikte, ortalama %3840 Cr203 tenörlü parça cevher olduğu, cevher rezervin eski dönemler açılmış yarmalardan tahmin edildiği, hali hazırda görünür cevher rezervinin oluşum koşulları dikkate alındığında, yer altı üretim yöntemleriyle ortalama yılda 10.080 Ton cevher üretilebiliceği, rezerv geliştirici çalışmaların yapılmaması halinde maden işletme ömrünün 10 yıl olacağı, İşletme projesine uygun yılda 1.000 ton %3840 Cr203 tenörlü metalurjik özellikte parça cevher elde edilebileceği, ruhsat sahasında herhangi bir üretim faaliyeti yapılmadığından, ruhsatla bütünlük teşkil eden ve ekonomik değer içeren kuyu, galeri ve bunların korunmasına yarayan iksa tesisleri bulunmamaktadır. SATIŞ DEĞERİ: Eskişehir ili, Merkez ilçe Tandır köyü, 2094268 Erişim nolu Eskişehir İR 6561 Sicil 18081 nolu krom madeni işletme ruhsatına 176.236,00 YTL. kıymet takdir edilmiştir. SATIŞ GÜNÜ VE KOŞULLARI: Satışın ilk açık artırmasının 03.06.2008 günü, saat 14.3014.45 arasında İstanbul 1.İflas Müdürlüğüne mahsus odada yapılacaktır. İlk açık arttırmada muhammen bedelin %60’ını satış ve paylaştırma masraflarını bulmaması halinde maden ruhsatının 2.Açık Artırmasının 13.06.2008 günü, aynı yer ve saatler arasında yapılmasına, bu arttırmada muhammen bedelin %40’ını satış ve paylaştırma masraflarını karşılaması halinde satış yapılacak, aksi takdirde düşürülecektir. Satışa iştirak edeceklerin, maden ruhsatının muhammen bedelinin %20’si oranında nakit veya Milli bir bankanın teminat mektubunu ve Maden İşleri Genel Müdürlüğü Maden Dairesinden, Maden İşi ile iştigal ettiklerine dair faaliyet belgesini satış anında iflas idaresine vermeleri gerekmekte olduğu, İhale karar pulu, Dellaliye Resmi, KDV, Tapu Harcı, Eğitime Katkı Payı, Tescil ve Teslim masrafları, Madenle ilgili ödenmesi gerekli tüm Harç ve Vergiler ile satıştan sonra doğabilecek her türlü masraflar alıcıya ait olacağının, satışlara iştirak edeceklerin, satışına karar verilen ruhsatlar ile ilgili maden sahasını gezip gördükleri ve şimdiki haliyle kabullendikleri addolunacaktır. Ayrıntılı bilgi almak isteyenlerin 2003/22 Esas sayılı dosyaya başvurabilecekleri ilan olunur. 16.04.2008 (Basın: 22364) DOSYA NO.: 2003/22 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1 1/ Halk edebiyatına özgü, sekizli 2 hece ölçüsüyle 3 yazılan ve ilk dizesinde “bre, be 4 hey” gibi bir ün 5 leme yer verilen 6 şiir türü. 2/ Huzur... Kayak. 3/ 7 Bükerek germek 8 için iki kat edilmiş bir ipin ucuna 9 geçirilen tahta parçası. 4/ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Sodyum elementinin simgesi... Orta Amerika’da 1 K Ö P R Ü Ç A Y İ Ç İ R İ K bir ülke. 5/ Uluslararası 2 R N Para Fonu’nun simgesi... 3 A C İ Z L A V İ Süsen bitkisinin, Ceza 4 K E R E B İ Ç M yir’de yiyecek olarak kul 5 A L İ U N İ S lanılan soğanına verilen 6 T İ K O G E L E ad. 6/ Üvey anne... Suudi Arabistan’ın plaka imi. 7 O K A Z Y O N C R A Z İ L İ 7/ Yunan mitolojisinde, 8 A K A K Zeus’un eşi olan tanrıça... 9 K A N T Bir nota. 8/ “En sinsi bir gibidir geçmeyen zaman” (Y. K. Beyatlı)... Eskiden gemilerde kürek çekmeye mahkum edilmiş kimse. 9/ Acıma, şefkat... Şöhret. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Halk edebiyatında aruz ölçüsüyle yazılan şiir türlerinden biri. 2/ Utanç duyma... Hafıza kaybı. 3/ Dinsel tören ve kuralları... Eski bir ağırlık ölçüsü birimi. 4/ Züppe... Lantan elementinin simgesi. 5/ Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın bir şiir kitabı... Bir nota. 6/ Anı niteliği taşıyan kısa anlatı. 7/ Ölenlerin kılınmamış namazları ve tutulmamış oruçları için verilen sadaka... Siper, hendek. 8/ Sözlük... Asker. 9/ Boru sesi... Kazak başkanlarına verilen ad. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle