25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 NİSAN 2008 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr AKP, Bakanlar Kurulu’nda imzaya açılan istihdam paketini Meclis tatile girmeden yasallaştıracak 13 İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER İşsizlik fonu işverene ? GAP’ı 2013’e kadar tamamlamayı hedefleyen hükümet, kaynak arayışında İşsizlik Sigortası Fonu’na yöneldi. Elde edilen gelir yatırımlarda kullanılmak üzere bütçeye aktarılacak. Ekonomi Servisi Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in Bakanlar Kurulu toplantısında imzaya açılan istihdam paketi konusunda Meclis’teki siyasi parti gruplarına bilgi vermesinin ardından tasarı Meclis’e sunulmadan ayrıntıları belli oldu. GAP’ı 2013’e kadar tamamlamayı hedefleyen hükümet, kaynak arayışında İşsizlik Sigortası Fonu’na yöneldi. Yasa tasarısı metnine göre, fona kurulduğu 2000’den bu yana aktarılan devlet hissesi ile bu hisseye karşılık gelen nema tutarı Hazine hesaplarına aktarılacak. Fondaki devlet katkısının anapara ve nema tutarı 7.5 milyar liraya ulaştığı için, İşsizlik Fonu’ndan GAP’a aktarılacak tutarın 7.5 milyar lirayı bulması bekleniyor. Fondaki devlet hissesinin 20092012 yıllarında nemalandırılması sonucunda elde edilen geliri de GAP’taki yatırımlarda kullanılmak üzere bütçeye aktarılacak. İşsizlik Fonu’ndan işsizlere yapılan işsizlik ödeneğinin hesabında asgari ücretin neti yerine brüt tutarı esas alınacak. SSK priminde 5 puanlık indirim istihdam paketiyle ayrıca işçiler için ödenen sigorta primlerinden işveren hissesinin 5 puanlık kısmına isabet eden tutarın Hazine’ce karşılanması sağlanıyor. 1 Ekim 2008 tarihinde yürürlüğe girecek düzenlemeye göre, işveren hissesine ait primlerin Hazine’ce karşılanabilmesi için işverenlerin çalıştırdıkları sigortalılarla ilgili olarak her türlü yükümlülüklerini yerine getirmiş, ödemeleri gereken diğer primleri ödemiş olmaları gerekecek. Ayaklar Baş Olunca... Evet Sayın Başbakan; işler yolunda gittiğinde siyasette, iktidarda cicim, balayı günlerinde pek sevilen atak konuşmalarınız giderek sizin için de sorun oluyor. Parti için diktatoryal düzende, sizin yaptığınız listelerden milletvekili olmuş, milletin vekili olarak asla parmak kaldıramayacaklar, belki hâlâ birkaç saat önce yaptığınız açıklamada, 301’den açılacak davaların cumhurbaşkanına sorulmasını öngörürken, komisyonda, elbette partinizin iradesi ile yetkinin bakana devredilmesi için parmak kaldırma talimatı aldıklarında, yüzünüze karşı hesabını soramıyorlar. Ancak canlı yayınlarda bütün kulakların duyduğu konuşmalarınızın giderek daha sık birbirini tutmaması, frenlenemeyen öfkeniz, sınır tanımayan hakaret içeren üslubunuz.. başından size hayranlık duyanlara bile batıyor. Birilerinin, genellikle basın sözcülerinizin arkanızdan düzeltme yapmak zorunda kaldıkları açıklamaların sonu gelmiyor. Sizin kendi kendinize bir önceki söylediğinize ilişkin kastınızın yanlış anlaşıldığı, kasıtlı çarpıtıldığı açıklamalarınız o kadar sıklaştı ki.. hangi konuda hangi konuşmanız ile gerçek niyetinizi ortaya koyduğunuzu önceden kestirmenin olanağı yok. Ne kadar güzel konuşursanız konuşun, inandırıcılığınız giderek buharlaşıyor. Yine de, gerçek kimliğinizi, niyetlerinizi ortaya koyan kimi konuşmalarınız, açıklamalarınız var ki.. üzerlerinde yapılan düzeltmeler bir işe yaramıyor.. İşte 1 Mayıs öncesinde “Ayakların baş olduğu yerde kıyamet kopar” sözünüzün şimdiden belleklere kazındığından emin olabilirsiniz. ??? Evet Sayın Başbakan, sizin deyiminizle ayaktakımını sindirmek üzere anımsattığınız “kıyametin kopması” haline ilişkin durumları anlatan atasözü, öyle sizin dediğiniz gibi değildir. Atasözü “Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar” diyerek, paylaşımdaki haksızlıkların, eşitsizliklerin altını çizer. Paylaşımdaki haksızlıkların, iktidar icraatlarının kıyamete yol açabileceğinin uyarısını yapmaya çalışır. Emekçilerin, sizin deyiminizle ayaktakımının, haksızlıklara karşı örgütlenmeleri, haklarını istemeleri, iktidar icraatlarına karşı direnmelerinin kıyametin kopması aracı olacağını asla öngörmez. Tam aksine; demokrasilerde, emekçilerin sendikal örgütleri aracılığı ile iktidarlar, işverenler karşısında etkin, güçlü, caydırıcı hak savunabilmeleri sosyal barışın olmazsa olmaz önkoşuludur. Biliyoruz siz 12 Eylül artı küresel saldırının örgütlülüğü, moral değerleri en alt düzeylere düşürdüğü sendikal örgütlülüğün boşluğunda siyaset yapıp iktidar oldunuz. Örgütlü işçiler yerine kayıtsız üretimde çalışanların ağırlıklı olduğu varoşlarda, aşiret, tarikat sarmalında, sadaka düzeninde oy toplamayı becererek iktidara geldiniz. Yine aşiret, tarikat sarmalında sesleri, solukları çıkamayan, kankanız sayılabilecek sendika liderlerinin sessiz, çaktırmadan siyaseten sizi destekleyen politikalarının rahatlığına alıştınız. Tabandan gelen zorlamalarla en küçük bir karşı duruşta, sinirleriniz, dengeleriniz bozuluyor. ??? Türkiye’nin dünya çapında sosyal bilimcisi Prof. Mübeccel Kıray’ı isterseniz bir kez daha sevgiyle, rahmetle analım. Katılabildiği en son İktisatçılar Haftası’nda, sizi, partinizi, iktidarınızı kastederek, “Aşiret, tarikat, cemaat sarmalında, sadaka düzeninde iktidara gelebilmeyi anlıyorum, ama bir sosyal bilimci olarak iktidarda nasıl kalınabileceğini merakla izleyeceğim” anlamına gelen, hiç de hoşunuza gitmeyeceğini bildiğim öngörülerde bulunmuştu. Tamam, kuralsız düzenin güçlendiği, sendikal örgütlülükler, sosyal devlet, emek kimliği, solun diplere vurduğu koşullarda, yoksullaşma, yoksunlaşma hızla tırmanırken.. halkın çoğunluğu, sizin deyiminizle en çok da ayaktakımı kendi kimliğine, sınıfsal bilincine yabancılaşır. Çaresizliğin pençesinde en çok da ırklar ve dinler, inançlar üzerinden oynanan oyunlara, cemaat örgütlenmelerine, mahalle baskılarına açık olurlar. Hepsi bir yere kadar.. Lütfedip bir bakanınızı sendikaların ayağına gönderdikten sonra, 1 Mayıs için aldığınız kararlara şapka çıkarmayan sendikal örgütler sizi besbelli çok kızdırıyor. Ne de olsa yandaşınız sivil toplum örgütleri, işverenişçi sendikal konfederasyonları ile vitrinde demokrasicilik oynamaya alışıksınız. AKP hakkında açılan davadan sonra, iktidarınızdan bu yana, önünüzü açmak üzere ulusal ve uluslararası ölçekte etkinliklerde başı çeken işveren örgütleri, meslek konfederasyonları, biraz dışınızda bir havada “uzlaşı” çağrısı yaptıklarında, koşulsuz destek vermediklerinde sinirlenmeniz bundan. Ankara’da örgütlü, yoklarmış gibi duran kimi işçi sendikal konfederasyonlarının tabandan sıkışıp kimi isteklerde bulunmalarına öfkeli, şaşkınlığınız; “Ayakların baş olduğu yerde kıyamet kopar” çıkışınız da.. Yerli sermaye ile yeni robot silah Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu (MKEK), Yüksel Holding ile işbirliğiyle yeni bir robot silah üretti. Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur’da devam eden 11. Malezya Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı’nda, yetkililerden alınan bilgiye göre, bundan böyle, karakollar artık uzaktan kumandalı, insansız makineli tüfek atış kontrol sistemi ile korunacak. Yeni sistemle, karakollarda nöbet tutan Türk askerleri, ani terörist baskınlarından zarar görmeyecek. İnsansız Makineli Tüfek Atış Kontrol Sistemi, terörle mücadele faaliyetleri kapsamında, karakollarda, karargâh ve kışlaların dış emniyet hattında hiçbir yabancı firmanın teknolojik bilgi transferi kullanılmadan tamamen yerli tasarlanan üretim bilgi paketine sahip. (AA) Ücretliler devlete çalışıyor ANKARA (AA) Türkiye, işçi ve memurun vergi yükü bakımından Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) ülkeleri arasında 8. sırada yer alıyor. Ülkede 1455 YTL olan brüt ortalama ücretten; bekâr işçi ve memurlarda 712.4 YTL, evli ve 2 çocuklularda ise 689.6 YTL kesinti yapılıyor. 2007’de ? Türkiye’de 1455 YTL olan brüt ortalama ücretten, bekâr işçi ve memurlarda 712.4 YTL, evli ve 2 çocuklularda ise 689.6 YTL kesinti yapılıyor. ortalama ücret üzerindeki vergi yükü bakımından 30 OECD ülkesi arasında yüzde 42.7’lik oran ile birinci sırada yer alan Türkiye, 1 Ocak 2008’de yürürlüğe giren asgari geçim indirimi sonrasında 8. sıraya geriledi. Şu anda 1455 YTL ortalama ücreti olan bir çalışanın, işverene maliyeti 1767.83 YTL. Ancak asgari geçim indirimi ile birlikte bekâr bir işçiden bu yıl 712.39 YTL, evli ve eşi ça lışmayan bir işçiden 703.27 YTL, bir çocukludan 696.43 YTL kesinti yapılıyor. Böylece ortalama ücret üzerinden yapılan kesintilerin işveren maliyeti üzerinden toplam yükü, bekâr bir ücretlide yüzde 40.3, evlieşi çalışmayanlarda yüzde 39.78, 1 çocuklularda yüzde 39.39, 2 çocuklularda yüzde 39.01 olarak hesaplanıyor. soner@cumhuriyet.com.tr C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle