05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 NİSAN 2008 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA EMEK TİS’TE UYUŞMAZLIK İstanbul Haber Servisi Belediyeİş Sendikası, İstanbul Üniversitesi (İÜ) Cerrahpaşa Tıp Fakültesi ve İstanbul Tıp Fakültesi’nde çalışan 600’ü aşkın sendikalı işçilnin toplu iş sözleşmeleri (TİS) görüşmeleri sırasında işten çıkarılmasını protesto ederek, kararın bir an önce geri çekilmesi gerektiğini belirtti. Belediyeİş Sendikası İstanbul 5 No’lu Şube üyesi temizlik işçileri, dün İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi bahçesinde bir araya gelerek dekanlık önüne yürüdüler. İşçiler, “Toplusözleşme hakkımız engellenemez”, “İşçiler burada dekan nerede?” sloganları attılar. 7 TEK GIDAİŞ’TEN BOYKOT Tek Gıdaİş Sendikası, sendikalı olan 400 işçiyi işten çıkartan Yörsan patronunu protesto etmek amacıyla “Yörsan ürünlerini boykot kampanyası” başlattı. Tek Gıdaİş Ege Bölge Başkan Yardımcısı Gürsel Köse, 132 gündür devam eden direniş için herkesten kampanyaya destek vermesini istedi. Köse, işçilerin anayasal haklarını kullanarak sendikaya üye oldukları için işten çıkartıldığını belirtti. Sorunun çözülmesi için işverene sürekli çağrı yaptıklarını hatırlatan Köse, “Ancak, işveren bu çağrılarımıza hiçbir olumlu yanıt vermedi” dedi. Sendikacı Köse, patronun uzlaşma tutumu üzerine Yörsan ürünlerini boykot kampanyası başlattıklarını söyledi. TARİŞ’TE GREV KARARI Türkİş’e bağlı Türkiye Kooperatif ve Büro İşçileri Sendikası’nın (Koopİş), TARİŞ Genel Müdürlüğü ile yürüttüğü 51 çalışanı kapsayan toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine alınan grev kararı, işyerine asıldı. Koopİş İzmir Şube Başkanı Mehmet Karaaslanoğlu, Alsancak’taki TARİŞ Genel Müdürlüğü binası önünde yaptığı açıklamada, 1 Ocak 2008 yürürlük tarihli toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlanamadığını belirtti. TARİŞ işçilerinin, ekonomik kriz ve kurumun yeniden yapılandırılması döneminde toplu iş sözleşmelerinde işverenin verdiği oranları kabul ettiklerini söyleyen Karaaslanoğlu, ancak bugün oluşan şartlar içinde TARİŞ işçisinin ücretinin 3’te 2 oranında azaldığını söyledi. GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ Beyler Vazgeçin Bu Sevdadan Adalet ve Kalkınma Partisi, kendine özgü hukuk anlayışıyla, pek çok yasa maddesinde olduğu gibi 301’inci madde ile peşine taktığı 305’inci maddenin de cılkını çıkardı. “Peki, cılkını çıkardı ama burnumuza kötü kokular gelmiyor” diyenler varsa, buradaki cılk’ın o anlamdaki cılk olmadığını belirtmem gerekiyor. “Peki nedir?” diyenler olacağını da düşünüp, dönemindeki genç gazetecilerin “Efendi Baba” diye andığı Ahmet Mithat Efendi’ye (18441912) öykünerek bir parantez açtığımı varsayıp kısaca özetleyeyim. Fes giyildiği dönemde, fesler de kalitelerine göre ayrılırmış. En kalitelisine de “şılık fes” denirmiş. Kalıbı kolay bozulmasın diye iki katlı çuhadan yapılır ve arasına hasırdan örülmüş bir parça yerleştirilirmiş. Bu parçaya “şılık” denirmiş. Elleye elleye, oynaya oynaya üstteki çuha incelir, sonunda hasır bölüm gözükürmüş. İşte “şılık’ı çıktı” deyimi bundan türemiş, söylenmesi zor olduğu için de cılık’a dönüşmüş. Bu nedenle oynaya oynaya oluşturulan 301’inci madde için “cılkı çıktı” demek zorunluluğunu duydum. ??? 301’inci maddenin değiştirilmesi için çaba harcayanların niyeti, ifade özgürlüğüne getirdiği engellerden arındırılmasıydı. Bir de her canı isteyenin, davacı sıfatına sığınarak kızdıklarını hapis tehdidi altında tutma tutkularının sona erdirilmesiydi. İktidar da başlangıçta, değişikliğin ifade özgürlüğünü genişletmek amacıyla yapılacağını söyleyip duruyordu. Ama gayrı resmi tasarı gündeme geldiğinde görüldü ki amaç ifade özgürlüğünü geliştirmek değil, suç işlediği iddia edilecekler arasında ayrım yapmak. Anayasadaki “...herkes ayrım yapılmadan kanun önünde eşittir” kuralı çoktan rafa kaldırılmıştı. Hortumculuk, çetecilik, yolsuzluk konularında “bizden” ve “onlardan” ayrımı geçerli kılınmıştı. Şimdi aynı yaklaşım, ceza uygulamasında da yaşama geçiriliyor. Değişiklik önerisinin gerekçesinde şöyle deniliyor: “İzin verme veya izin vermeme yetkisini kullanırken cumhurbaşkanını yargının alanına girmemeye veya yargıya müdahale anlamına gelecek değerlendirmeler yapmamaya özen göstereceği; sadece somut olayda dava açılması (açık duruşma yapılması ve olası bir hükümlülük kararı) kamunun/ülkenin yararına mı yoksa zararına mıdır değerlendirmesini yapacağı ve sonuçta hangi cevap ağır basarsa ona göre karar vereceği aşikârdır.” Aynen yazdığım için Türkçe konusundaki kargaşanın ve bozukluğun sorumlusu olmadığını belirterek söyleyeyim. Bundan sonra 301’inci madde sanıkları üçe ayrılacak. 1 Sıradan sanıklar 2 Yalnızca Türkiye’de tanınan sanıklar 3 Özellikle Avrupa Birliği’nde tanınan ve itibar gören sanıklar İlk iki sıradaki sanıkların yargılanmasının ve mahkum edilmesinin, AB’de tepkilere neden olmayacağı, böylece ülke için de bir zararı dokunmayacağı açık. “Ülke zararı” kavramı ancak, üçüncü sıradaki sanıklar için geçerli olabilecek ve gerekçeye göre de Cumhurbaşkanı izin vermeyerek Türkiye’yi koruyacak. Bu yaklaşıma da “hukuk devleti, Türkiye’nin hukuku” denilecek. ??? İzin verme yetkisinin cumhurbaşkanına tanınması tartışılıyor. Uzun yıllar Adalet Komisyonu Başkanlığı yapmış olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan da eleştirenler arasında. Başbakan Erdoğan ise Adalet Bakanı’nın siyasal bir kimlik taşıdığını söyleyerek cumhurbaşkanıyla ilgili tercihinin doğru olduğu görüşünde. Bizde adalet bakanlarının demek ki çift kişilikleri var. Hâkim ve savcıların özlük işleri ve atamalarını gerçekleştiren Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkanı olarak siyaset dışında bir sanık için yargılama izni verip vermeme konusunda siyaset içinde. İktidarın işlerine akıl erdirmek her gün biraz daha zorlaşıyor. ??? Bunlar yetmiyor gibi cumhuriyet savcılarının izin başvurularını ne zaman yapacakları da tartışmalı. Öneriye göre izin alma süreci iddianame hazırlanması sonrasında başlayacak. Yani cumhuriyet savcıları, olası sanığın ifadesini alıp suç işlendiğine karar verirlerse izin isteyecekler. Oysa 159’uncu madde döneminde, suç işlediği iddia edilenler milletvekillerine tanınan ayrıcalıktan yararlanabilmekteydiler. Bu tek benzerlik de ellerinden alınıyor. Çünkü cumhuriyet savcıları o dönemde iddianame değil fezleke hazırlayıp gönderirlerdi. Bunu birkaç kez yargılanmış profesyonel bir sanık olarak biliyorum. ??? İktidara söylenebilecek birkaç cümle var. “Gelin bu işten vazgeçin, daha fazla elinize yüzünüze bulaştırmayın. İfade özgürlüğü, sayenizde şehir efsanesine dönüştü.” İDO’nun BİMTAŞ adlı taşeron şirketinde çalışanlar sendikaya üye olmak isteyince işlerinden oldular Boğaz’da sendika kavgası ? İş Yasası gereği taşeron olarak çalıştırılmaları yasak olan gemici, çarkçı ve kaptan sıfatıyla işe alınan 340 kişiden 243’ü Denizİş’e üye olunca, işten atmakla yetinmeyen işveren, sendikadan çıkmaları için işçileri ölümle bile tehdit etti. İşçiler durumu ses kayıtlarıyla belgeledi. İstanbul sularında bugünlerde önemli bir kavga yaşanıyor. İstanbul Dezin Otobüsleri’ne bağlı çalışanlar sendikalı olmak isteyince, Boğaz üstünde sendika kavgası da başlamış oldu. İDO’nun BİMTAŞ aracılığıyla üç yıl önce işe aldığı ve şimdi sendikalı oldukları için işten atmaya başladığı beş kişinin verdiği bilgiye göre olaylar şöyle gelişti: Devlet Denizcilik İşletmeleri’ne bağlı Şehir Hatları’nın İDO’ya devri sonrası İDO, taşeron aracılığıyla çeşitli zamanlarda 490 işçiyi işe alıyor. İşe alınanların büyük çoğunluğu Beykoz ve Ortaköy Denizcilik Meslek Lisesi mezunu. Zaten alınanların büyük bölümü ikinci kaptan, çarkçıbaşı, usta gemici gibi asıl işi yapanlar. Zaten Deniz İş Yasası’nda, bu tip işler için taşeron kullanılamayacağı da belirtiliyor. Daha sonra bu çalışanlar içinde 243 kişi, halen 698 denizcinin örgütlü olduğu Türkİş’e bağlı Denizİş’e üye olmak üzere 30 Ocak 2006’da harekete geçiyor. Notere gidilerek üyelikler yapılıyor. Ardından sendika toplu iş sözleşmesinden doğan haklar için dava açıyor. Durumun duyulması üzerine önce istifa et baskıları geliyor, ardından da 26 Mart’ta başlamak üzere işten atılmalar... Şimdi işveren cuma gününe kadar feragat vermeyenlerin işten atılacağını söylüyor. Öte yandan, işçiler TBMM İnsan Hakları Komisyonu’na başvuruyor. Sorunlarına sahip çıkan milletvekileri ile görüşüyor. Gelişmeler üzerine CHP Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Sevigen ile İstanbul Milletvekili Çetin Soysal, İstanbul Deniz Otobüsleri AŞ çalışanlarının sendikasızlaştırılmasına dönük baskıları TBMM gündemine taşıyor. CHP’li Sevigen ve Soysal, dün parlamentoda düzenledikleri basın toplantısında BİMTAŞ adlı taşeron firma aracılığıyla İstanbul Deniz Otobüsleri AŞ’de çalışan işçilerin sorunlarını anlattı. Sevigen, bu kişilerin, İDO’dakilerden üçte bir kadar daha az maaş aldığını, sigortasız ve sendikasız çalıştıklarını, maaşlarının İDO çalışanlarıyla aynı olması için yargıya gittiğini kaydetti. Sendikacılar “Taksim’de yerlerde kâğıtlar, afişler ve pankartlar değil sadece karanfillerimizi bırakarak dağılacağız” dedi. Haydi 1 Mayıs’ta Taksim’e Türkİş, DİSK ve KESK genel sekreterleri ile 3 konfederasyonun oluşturduğu “1 Mayıs Tertip Komitesi”, “1 Mayıs’ın emeğin bayramı” olduğunu yineleyerek, 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlayacaklarını vurguladı. 500 bin emekçinin ellerinde karanfillerle özgürlük türküsünü her beraber söylemek üzere 1 Mayıs’ta Taksim’de buluşarak kutlama yapacakları belirtildi. Türkİş Genel Sekreteri Mustafa Türkel, DİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün, KESK Genel Sekreteri Abdurrahman Daşdemir ile 3 konfederasyo GÖRÜŞ / Dr. ATİLLA ÖZSEVER* ? Türkİş, DİSK ve KESK yaptıkları ortak açıklamayla 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlayacaklarını duyurdu. Hükümet, geçen yıl yaşanan olayların yaşanmaması için sendikaları toplantıya çağırdı. Sendikalar yarın pazarlık için masaya oturacak. nun oluşturduğu 1 Mayıs Tertip Komitesi’nin toplantısının ardından yazılı bir açıklama yapıldı. Açıklamada, “1 Mayıs’ın emeğin bayramı” olduğu vurgulanarak “Türkiye, 30 yıldır bütün gösterilere, maç sonrası kutlama ve fener alaylarına, her çeşit resmi tören ve özel sektör kampanyalarına, yılbaşı şölenlerine açık olan Taksim Meydanı’nın sadece işçilere ve emeğe yasak olması ayıbından artık kurtulmalıdır” denildi. 1 Mayıs’ın emeğin bayramı olarak yasalaşarak tatil ilan edilmesi ve Taksim’de kutlamalara izin verilmesi istenen açıklamada, şu ifadelere yer verildi: “Özgür, demokratik ve eşitlikçi bir Türkiye mücadelemizin ayrıl Toplumsal Muhalefetin İki Temel Ekseni Sendikalar, gecikmiş de olsa Sosyal Güvenlik Yasası’na karşı belli bir etkinlik içine girdiler. 14 Mart günü iki saatlik iş bırakma eylemine Emek Platformu’nun hemen hemen tüm unsurları katıldı. Bu eylem, toplumda da destek buldu. Ancak o gün AKP’ye açılan kapatma davası haberi, emekçilerin eyleminin önüne geçti. Her nedense tüm toplumun geleceğini ve sosyal haklarını yakından ilgilendiren ve de kamuoyu desteği alan bu eylem geri planda kaldı. Davanın açılması, başka bir zamana denk gelebilirdi. Öyle olmadı. Bu arada AKP’ye somut ve emek hareketi üzerinden yapılacak bir toplumsal muhalefet etkisiz hale getirilmeye çalışıldı. Ardından Emek Platformu’nda “çatlak” yaratılarak muhalefetin iyice etkisiz hale getirilmesi amaçlandı. Tüm bu olumsuzluklara rağmen DİSK, KESK, TMMOB ve Türk Tabipleri Birliği’nin öncülüğünde gerçekleştirilen 1 ve 6 Nisan eylemleri, toplumda önemli ölçüde yankı buldu, mevcut çalışanlar ve çocuklarının hangi hakları kaybedeceği daha rahat anlaşılmaya başlandı. Özellikle 6 Nisan’da İstanbul Kadıköy’de yapılan mitinge Türkİş’e bağlı 10’dan fazla sendikanın katılımı da emek cephesini genişletti ve moral verdi. Eğer Emek Platformu’nun tümü bu eylemlere katılmış olsaydı Sosyal Güvenlik Yasası’nın geri çekilmesi daha mümkün hale gelebilirdi. Bundan sonra ne olacak, ne yapılmalı? Türkİş’in çok ciddi sıkıntı yaşayacağı ortada. Belli bir vadede Türkİş’ten ayrılmalar olabilir mi, farklı bir konfederasyon kurulabilir mi ya da Türkİş’in yönetiminin daha mücadeleci bir çizgiye çekilmesi için tabandan baskı artabilir mi? Bu sorulara şu anda kesin bir yanıt vermek mümkün değil. Gelişmeleri izlemek gerekir. Ancak her halükârda emek hareketinin, daha doğrusu toplumsal muhalefetin kendisine çekidüzen vermesi zorunlu gibi gözüküyor. Türkiye’nin bugünkü koşullarında ortaya çıkacak ve umut verebilecek bir toplumsal muhalefetin ortak bir payda yaratması gerekiyor. Bu ortak paydanın da iki temel ekseni olabilir. Birincisi Türk’ü, Kürt’ü, Sünnisi, Alevisi, çalışanı, işsizi, emeklisi ve köylüsüyle birlikte ulusal sınırlar içersinde barış ve kardeşlik hedefini gözeterek yaşamayı savunan ve antiemperyalist çerçevede bağımsızlığı ön plana alan temel bir eksen. Diğeri de insan onuruna yaraşır bir sosyal devleti hayata geçirecek ikinci temel eksen. Özetle Türkiye’nin tam bağımsızlığını ve sosyal devleti temel eksen olarak kabul eden bir toplumsal muhalefet hareketi, yeni bir umut olabilir… *Maltepe Üniversitesi [email protected] maz parçası olarak bu talebimizin ısrarlı savunucuları olacağız. Bir kez daha ilan ediyoruz ki; biz 500 bin emekçi olarak ellerimizde karanfillerimizle, özgürlük türkümüzü hep birlikte söylemek üzere 1 Mayıs’ta Taksim’de olacağız.” Öte yandan, işçi ve memur örgütleri kutlamanın Taksim Meydanı’nda yapılması için yarın İçişleri Bakanı Beşir Atalay ile görüşcek. Bu arada CHP İzmir Milletvekili Bülent Baratalı, 1 Mayıs’ın “İşçi Bayramı’’ olarak kutlanması için TBMM Başkanlığı’na kanun teklifi sundu. Sosyal güvenlikte yürürlüğe erteleme TBMM Genel Kurulu’nda, yasa tasarısıyla ilgili görüşmelere devam edildi ? TBMM Genel Kurulu’nda görüşmeleri devam eden Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası, 1 Ekim 2008 tarihinde yürürlüğe girecek. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP hükümeti, 1 Haziran 2008 tarihinde yürürlüğe girecek Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası’nın yürürlüğünü 1 Ekim 2008’e erteledi. TBMM Genel Kurulu’nda, sosyal güvenlik yasa tasarısının kabul edilen maddelerine göre, 28 Şubat sürecinde memurluktan atılan, ancak daha sonra afla görevlerine dönen memurlar, 19992005 yılları arasındaki dönemi geçmişe dönük borçlanabilecek. Tasarının dün kabul edilen maddelerine göre getirilen düzenlemeler şöyle: ? Sigortalıların yaşlılık aylığı hesaplanırken, kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar olan süreleri eski mevzuata, yasanın yürürlüğe girdiği tarihten sonraki çalışma süreleri ise yeni mevzuata göre oransal olarak hesaplanacak. ? Fiili hizmet süresi kaldırılan meslek gruplarının şu ana kadar kazandıkları süreler, 3 bin 600 gün koşuluna bakılmaksızın yaşlarından düşürülecek. ? Yeşil kart, yasanın yürürlüğe girdiği tarihten 2 yıl sonra kaldırılacak. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, sendikal haklar konusunda yarın sosyal taraflarla bir araya geleceğini belirterek, “Umarım bu tasarı bugün parlamentodan geçmiş olur. Hiç ara vermeden sendikal haklarla ilgili olarak sosyal taraflarla bir araya geliyoruz. Umarım o yasa da bu dönemde geçer” dedi. oerinc?cumhuriyet.com.tr Fransız öğrenciler sokakta Bütçe açıklarını azaltmak isteyen Fransa hükümetinin, gelecek yıl için öğretmen sayısında yaklaşık 11 bin 200 kişilik indirime gitmeyi planlaması, öğrencileri sokağa döktü. Hükümetin öğretmen sayısını düşürme planını protesto eden öğrenciler, dün son iki haftada 5’inci kez yeniden Paris başta olmak üzere Fransa’nın çoğu kentinde alanlardaydı.Geçen hafta perşembe günü ülke genelinde 80 bin öğrenci eylemlere katılırken, dün yapılan son gösteriye liseliler, öğretmenler ve onlara destek veren sendikalar ile bazı kitle örgütleri de katıldı. ‘Objektiften Havalimanı’ fotoğraf sergisi tatürk Havalimanı’nda görev yapan medya mensuplarının “Objektiften Havalimanı” adlı fotoğraf sergisi, TAV Galerisi’nde açıldı. Haber içerikli fotoğraflardan oluşan Dış Hatlar Gidiş Katı’ndaki serginin açılışı, TAV Havalimanları Holding İc C MY B C MY B A ra Kurulu Başkanı Sani Şener’in de katıldığı bir törenle gerçekleştirildi. TAV’ın katkılarıyla açılan ve 65 fotoğraftan oluşan sergi, önümüzdeki günlerde Ankara ve İzmir havalimanı terminallerine de taşınacak. (Fotoğraf: ÖZCAN YAŞAR)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle