28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 MART 2008 CUMARTESİ 10 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI B B B B B Y Y Y PB 12 15 14 13 17 18 19 18 12 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya PB PB PB PB Y B Y Y Y 13 17 20 18 17 14 15 17 18 Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars Y Y B B PB PB PB PB PB 26 25 23 24 21 25 15 13 13 Trabzon Ankara İzmir Hakkari Antalya Adana Ş.Urfa Erzurum Tüm yurt parçalı çok bulutlu, Marmara’nın güneydoğusu, Ege, Batı ve Orta Karadeniz’in iç kesimleri, İç Anadolu, Akdeniz, Doğu Anadolu’nun batısı ile Gaziantep, Adıyaman ve Kilis çevreleri yağışlı geçecek. Yağışlar Akdeniz ve Ege kıyılarında gök gürültülü sağanak, iç kesimlerde sağanak yağmur şeklinde görülecek. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo K 3 Helsinki K 4 Stockholm Y 8 Londra Y 12 Amsterdam Y 12 Brüksel Y 12 Paris PB 13 Bonn Y 10 Münih Y 13 Yağmurlu Stockholm Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Y Y B Y B B PB Y Y 10 14 20 13 15 14 17 15 13 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı PB B B B B Y Y Y PB 8 27 16 24 18 20 12 27 28 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Parçalı bulutlu Sisli Bulutlu GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada lardadır, belli değil. Çankaya’daki AKP’li, kamuoyundaki beklentilere yanıt vermekten uzak bir davranış sergiledi. Gerilime çare araştıracağı yerde parti liderlerine nasihat vermeyi yeğledi. Irak’taki kargaşaya ve çözüm arayışlarına değinirken Kayseri kurnazlığıyla sözü Türkiye’deki teröre getirdi. Herkesi soğukkanlı davranmaya çağırdı. “Terörle mücadeleyi zayıflatacak iç siyasi gerginliklerden uzak durmak gerektiğini” söyledi. Devletin başı, devlette uyumu sağlamakla görevli bir Cumhurbaşkanı; gerginliğin gerçek nedenlerini irdeleyip muhalefetten görüş sormuyor. Uzlaştırıcı bir davranış, yol yöntem göstermiyor. Laik Cumhuriyete iktidar saldırılarını görmezlikten gelen bir tutum sergiliyor. Gerginliği rejimsel kaygılardan arındırıp terörle mücadeleye indirgiyor. ??? Çankaya, muhalefet liderleriyle görüşmeden önce basına, Cumhuriyet’e açtığı manevi tazminat davasından vazgeçtiğini sızdırdı. Kimi basın organları bu hareketi, gerginliği giderme çabalarına öncülük diye yorumladı. Mahkemeye gönderdiği yazıda, “Cumhurbaşkanı olması nedeniyle anayasal konumunu dikkate alarak” Cumhuriyet’e açtığı davadan vazgeçtiğini yazıyor ve böylece, anayasal bir zorunluluk olarak böyle davranmak zorunda kaldığını ifade ediyor. Kanıtı mahkemeye gönderdiği yazıda: “Söz konusu yayınlarla kişilik haklarının ihlal edildiği tartışmasızdır” diyor. Ne çare, Cumhurbaşkanı olduğu için istemeye istemeye davadan vazgeçtiğini yazıyla kanıtlıyor. 11’incinin Cumhuriyet’e bakışında bir değişiklik yok. Beklenmez de… ??? Mesajlar, ziyaretler, sağduyu ve uzlaşma çağrıları… Olumlu sonuca varılmak isteniliyor, ama nasıl? Soruyu yanıtlayana rastlanmıyor. Gerginliğin iktidar ve muhalefet liderlerinin konuşmalarındaki sert üslubu yumuşatmalarından geçtiğine inanılıyorsa… Bu önlemi bir kalem geçiniz efendim. Gerginliği yaratan konular ortada duracak, öncelikle geri adım atması beklenen iktidardan böyle bir girişime işaret sayılacak tek bir hareket gelmeyecek… Sorunlar bir faili meçhul cinayet gibi ortada kalacak... Rejime kan kaybettiren yaralar kanamaya devam edecek… Liderlerin konuşma tonlarında yumuşama derde çare olacak, öyle mi? Güldürmeyin insanı! RTE’ye Sofya’da soruldu: Sivil toplum kuruluşları sağduyu çağrılarında geri adım atmanızı bekliyor. Yanıtladı: “Neden geri adım atayım?” Bu kısa yanıt, RTE’nin, örneğin gerginliğin has nedenleri olan anayasa değişikliklerinden vazgeçme eğilimi taşımadığını gösteriyor. Bu, bir. İki: “İktidar nasıl adım atmalı? Anlatsınlar da öğrenelim” diyor. Böylece, içeriği boş sağduyu ve uzlaşma çağrılarının RTE indinde fazla değer taşımadığı anlaşılıyor. Örneğin, RTE gerginliğe yol açan olaylar ve nedenler ortaya konulmasını isterken, örneğin türbanlı anayasa değişikliğinden asla geri adım atmayacağını ifade ediyor. Sağduyu ve uzlaşma çağrıları yapıladursun… RTE kaynaklı bu kısa yanıtlar, işin özüne inildiğinde, iktidar cephesinde önemli ölçüde değişen bir şey olmayacağını gösteriyor. Babacan, Afganistan’a askeri destek de dahil her türlü yardımın süreceğini söyledi GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Asker göndermeye yeşil ışık ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Dışişleri Bakanı Ali Babacan, Türkiye’nin Afganistan’a yönelik her türlü desteğini devam ettireceğini belirterek “Askeri desteğimizi de sürdüreceğiz. Bütün bu unsurların, yaptığımız yardımın ve desteğin artmasını da istiyoruz” dedi. Babacan, Kürt Bölgesel Yönetimi lideri Mesud Barzani ile belli kanallardan diyalog içinde olduklarını da söyledi. Babacan, Fortune dergisine verdiği demeçte, PKK’ye yönelik sınır ötesi operasyondan önce Washington’a “Biz harekete geçiyoruz” mesajının verildiğini belirtirken, temaslarda, ABD’den destek istendiğini söyledi. O tarihte tezkerenin de çıktığını anımsatan Babacan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 5 Kasım’da gerçekleştirdiği ABD ziyaretinin ardından, Başkan George Bush’un tüm birimlere verdiği emir ile anlık istihbarat paylaşımının başladığını bildirdi. Bunun ABD için önemli stratejik bir pozisyon ve politika değişikliği olduğunu ifade eden Babacan, ayrıca Genelkurmay ikinci başkanlarının da bu sürecin unsurlarını sürekli konuştuğunu kaydetti. Babacan, “Hava olsun, kara operasyonları olsun, hem bizim kendi istihbaratımız, hem de Amerikan tarafından aldığımız ilave istihbaratla bunları yapıyoruz. Ortak düşman da ilan ettikten sonra PKK’yle mücadelemiz yeni bir döneme girmiş oldu” diye konuştu. lı” dedi. Babacan, Barzani’nin son 45 yıldan beri teröre zımni destek sağlayan ya da Türkiye’nin Irak’ın kuzeyini işgal etmek istediği mesajı veren açıklamalar yaptığını anımsatırken, “Biz ise önce hava operasyonlarıyla, sonra kara operasyonlarıyla gösterdik ki, biz ne diyorsak onu yapıyoruz; özümüz sözümüz bir. Irak’la ilgili gizli bir gündemimiz, niyetimiz yok” değerlendirmesini yaptı. Babacan, “Biz bugün bu idareyi muhatap olarak almıyoruz, konuşmuyoruz, görüşmüyoruz, siyasi anlamda bir irtibatımız yok. Ama tabii belli kanallardan da sürekli iletişim mevcut” diye konuştu. ‘Özümüz, sözümüz bir’ Babacan, Barzani ile diyalog konusunda, “Bu durum tamamen kendi tutumlarına bağ ‘Çelişen bir şey yok’ Babacan, NATO’nun Afganistan’a ilave muharip Türk askeri gönderilmesi talebine ilişkin bir soru üzerine, Afgan halkının Türk askerine bakışının çok başka olduğuna dikkat çekti. Türk askerinin sayısının, ne yaptığının önemli olduğunu, ancak varlığının tek başına önemli bir unsur olmadığını belirten Babacan, “Önemli olan, Afgan halkının oradaki kuvvetleri işgal gücü olarak algılamaması. Maalesef şu anda pek böyle değil. Afgan halkı, yabancı unsurlara karşı rahat değil” dedi. Babacan, “Biz kuşkusuz Afganistan ile ilgili desteğimizi sürdüreceğiz, askeri desteğimizi de sürdüreceğiz. Bütün bu unsurların, yaptığımız yardımın ve desteğin artmasını da istiyoruz” diye konuştu. Babacan, askeri unsurun artıp artmayacağı yönündeki soruya şu yanıtı verdi: “Ben, 19 Mart’taki basın toplantısında kelimeleri seçerek kullandım. Dedim ki: ‘Biz Afganistan’la her alandaki işbirliğimizi arttırmayı istiyoruz.’ Cümle bu... Bir de dedim ki, ‘Spesifik olarak askeri konularla ilgili kararlarımızı önümüzdeki günlerde vereceğiz.’ Dediğim bundan ibaret. Hükümet bunu, Genelkurmay bunu dedi diye çelişen bir şey yok.” Nevruz olaylarına tepkiler sürüyor İnsan Hakları Derneği (İHD), 2 kişinin ölümüyle sonuçlanan Van, Siirt, Hakkâri ve Yüksekova’daki Nevruz kutlamalarına ilişkin raporunu açıkladı. Genel Başkan Yardımcısı Reyhan Yalçındağ, işkencenin sokağa taştığını söyledi. Hakkâri’deki sivil toplum örgütleri temsilcileri de Nevruz kutlamalarında çıkan olayların sorumlusu olarak gördükleri yetkilileri istifaya çağırdı. İHD Diyarbakır Şubesi’nde konuyla ilgili basın toplantısı düzenleyen Genel Başkan Yardımcısı Reyhan Yalçındağ, 28 Mart olaylarının failleri cezasız kaldığı için Nevruz’da ciddi ihlaller yaşandığını savundu.Yalçındağ,“İşkence sokağa taşmış, 900 civarında yurttaşımız gözaltına alınmış, birçoğu işkenceye maruz kalmış ve iki yurttaşımız da öldürülmüştür. Kutlamaların barışçıl bir ortamda gerçekleşebilmesi, halkın toplantı ve gösteri hakkının yaşam bulması için girişimlerde bulunan DTP milletvekilleri, DTP yöneticileri ve insan hakları savunucuları da saldırılardan nasibini almışlardır” dedi. müz bu... Cumhuriyet’in dayandığı başlıca güç, okuru. Öncelikle sürekli okurlarımıza, bunun yanında 21 Mart sonrasında gazeteye yönelen okurlara teşekkür borcumuz var. Günlük yazılarımızı bilgisayar ekranına, beyaz bir cama yazıyoruz. Sonra bu yazılar mürekkebe, kâğıda dökülüyor ve okura ulaşıyor. Bu süreç yazarla okuru doğal olarak yüz yüze getirmiyor. Ama Cumhuriyet okuru öyle bir okur ki; kendisini sürekli yazısını okuduğu yazarlarla, gazetesiyle birlikte hissediyor. Gazete kâğıdı ete kemiğe bürünüyor ve okur ona iki eliyle sarılıyor. Öyle bir duygu... Pek çok evde Cumhuriyet, hanenin doğal üyelerinden biridir. Bir gün görüşmeseler birbirlerini özlerler! Türkiye’de başka yok... Sanırım dünyada da yok; Cumhuriyet okuru, örgütlü! Buna “kadrolu” da diyebiliriz. CUMOK’lar yukarıda aktarmaya çalıştığım duyguların, gerçeklerin ürünü... ??? Yazıda peşrev olmaz... Konuya girelim! Cumhuriyet okurunun son derece duyarlı, bir bakıma Türkiye ile nefes alıp veren gücü, gerçek anlamda, çağdaş, demokratik, laik Türkiye’nin gücüdür... Bir okur “Gazeteyi uzun uzun anlatmak yerine” diye başlamış, şöyle devam etmişti: “Ben Mustafa Kemal’in Cumhuriyet sayfalarında yazdığını düşünürüm.” Son olayla birlikte “kadrolu” okurumuz yanında “izne çıkmış” pek çok okurumuzun da olduğunu gördük! Bir süreliğine izinden döndüler... Tirajımız ikiye katlandı. İzinden dönen okurların, durumun bir ölçüde normale dönmesinden sonra bize şöyle sesleneceklerini hisseder gibiyim: “Başınıza bir şey gelirse, biz yine hemen döneriz... Türkiye size emanet. Aman pes etmeyin, arkanızdayız...” Bu bağlamda bir önerim var: Her kesimden, ille de bir şeyler yapmalı, sesleri yükseliyor... Son olay gösterdi ki Cumhuriyet’in gücü, ağırlığı yerli yerinde... İşe, bunu arttırmaktan başlasak! Cumhuriyet’i sadece başı derde girince satın almak, benzinsiz bir aracı iterek götürmek gibi geliyor bana. Oysa sürekli gazeteyle birlikte olmak, hepimizin ortak gücü... ??? Okur okurdan üstündür... Bu konuda okurlarımızın bütün görüşlerine, önerilerine açığız... Benim birkaç önerim olacak: 1 Cumhuriyet’e gönül veren kişiler yerel olarak bir araya gelse, “Bayide Cumhuriyet Bırakma” diye bir girişim başlatsa... Gazete satışının bittiği saatlerde, günbatımında bayide kalan son gazeteleri alıp okuyabilecek kişilere ulaştırsa... 2 Abonelik sistemi Türkiye’de oturmuş bir yapı değil. Yerelgenel yeni bir abonelik zinciri kurulsa... 3 “Cumhuriyet bizim sesimiz” diyen pek çok dernek, sendika, meslek odası, platform ve benzer örgüt var... Her biri Cumhuriyet okumayı ve okutmayı kalıcı bir girişim haline getirse... Cumhuriyet’in tirajı arttıkça, Türkiye’nin virajı azalacak... ankcum?cumhuriyet.com.tr Kapatma’da İddianamenin Kabul Kararı Hamdi Yaver AKTAN Yargıtay 8. Ceza Dairesi Üyesi ? Baştarafı 2. Sayfada hüküm ifade edip sonuç doğurabilmesi “iddianamenin kabulü” denilen ve kurucu şart niteliği taşıyan kararın verilmesi ya da belli sürenin geçmesiyle verilmiş sayılmasına (CMK m. 174/3) bağlıdır. (12) İddianamenin kabulü kararı müessesesinin getirilmesiyle kamu davası açılması, yargısal bir karar niteliğini almıştır. (13) 3 Kapatma Davalarında İddianamenin Kabulü Kararı Verilemez! Siyasal parti kapatma davalarının ceza davası olmayıp özellikle ceza davası dışında kalan kendine özgü bir dava olması, ceza mahkemesine açılacak kamu davalarının “yeterli delil” (CMUK m. 163/1) ya da “yeterli şüphe” (CMK m. 170/2) ile mümkün olmasına karşın siyasal partiler için güvence teşkil eden (14) ve münhasıran Anayasa Mahkemesi’ne açılabilen anılan davaların yeterli kanıt ya da kuşku şöyle kalsın partilerin eylemlerinin “odak” haline gelmesi (Ay. m. 69/6; 2820 sayılı kanun m.) halinde açılabilecek olması göz önüne alındığında bu tür davalarda CMK’nin 175. maddesinin 1. fıkrasının öngördüğü iddianamenin kabulüne ilişkin karar verilmesi olanaksızdır. CMUK döneminde dava, iddianamenin düzenlenmesiyle açılmış sayılmaktaydı. Anayasanın (m. 69/4), 2820 sayılı ka nunun (m. 98) ve 2949 sayılı kanunun (m. 33) hükümleri birlikte değerlendirildiğinde kapatma davasının iddianamesi düzenlenmekle hukuksal olarak dava açılmış olmaktadır. Siyasal partilerin kapatılması davalarında 2949 sayılı kanunun 33. maddesi, ancak dava açıldıktan sonra, yani yargılama sürecinde uygulama alanı bulabilmektedir. CMK’de dava, iddianame düzenlenmekle değil, iddianamenin kabulüyle açılmış sayılmaktadır. Bu haliyle de iddianame düzenlenmesi soruşturma evresinde (CMK m. 2/1e) kalmaktadır. Bu evrede 2949 sayılı kanunun 33. maddesi hükümlerinin nazara alınması ise mümkün değildir. Kendine özgü bir dava türü olan ve ceza davası olmayan kapatma davasında, 2820 ve 2949 sayılı özel yasalarda, CMK’deki hükümlere koşut değişiklik yapılmasının yasa koyucu tarafından düşünülmemiş olması göz önüne alındığında ve kaldı ki anayasa hükmünün ve anılan normların da Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nı görevli kılmayı sürdürmesine ve düzenleyeceği iddianameyle davanın açılmış sayılmasının gerekmesi karşısında “yeterli şüphe” ile açılan geleneksel ceza davaları için soruşturma evresine ilişkin olarak konulmuş kuralın, odak olmayı oluşturabilecek nitelikteki yoğun eylemlere ve kanıtlara bağlı olarak açılabilen parti kapatma davalarında uygulanabilirliği bulunmamaktadır. Tersine bir yaklaşımın 2949 sayılı kanunun 33. maddesinin, davanın açılma aşaması öncesine taşınması ve davanın açılmasının da Anayasa Mahkemesi tarafından gerçekleştirilmiş olması sonucunu doğurur ki anayasa ile 2820 ve 2949 sayılı yasaların hükümleri bu yönde bir yorumlamaya elverişli değildir. Söz konusu kurallar, dava açılmasını münhasıran Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın iddianame düzenlemesine bağlamıştır. Yargılama yasalarında açık bir düzenlemenin bulunmaması halinde kıyas olanaklı ise de CMK’deki düzenleme, anayasa ve belirtilen özel yasalardan farklıdır; sonraki yasa (CMK) hükümleri özel yasalardaki düzenlemeleri örtülü olarak ortadan kaldıracak nitelikte değildir. Kaldı ki anayasa (m. 69/4) hükmü de yerinde durmaktadır. 4 Sonuç Konu, olması gereken yönü itibarıyla kuşkusuz ki tartışmaya açık olmakla birlikte; Siyasal parti kapatma davalarının kendine özgü bir dava niteliğinde olmasına ve özellikle geleneksel ceza davası olmamasına, Anayasa ve özel yasaların kapatma davasını açma görev ve yetkisini münhasıran Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’na vermesine ve iddianame düzenlenmekle de davanın açılmış sayılmasının gerekmesi karşısında kabul kararı verilmesi olanaksızdır. D İ P N OT LA R 1 Dr. O. Korkut Kanadoğlu: Anayasa Mahkemesi; İstanbul, 2004, s. 221, 751 ve 752 sayılı notlardaki yazarlar ve eserleri. 2 Bülent H. Acar: “Kurtuluş Tüzüğü Kesin Yasaklı Amaçlara Aykırı Olan Siyasal Partinin Tüzelkişilik Kazanamaması Bir Kapatma Davasının Değil, Bir Olumsuz Tespit Davasının Konusudur”, Ankara Barosu Dergisi, Sayı: 2002/1, s. 160161. 3 Kanadoğlu, age., s. 222. 4 28.9.1984 tarih ve 1984/1 esas ve 1984/1 sayılı karar, Kanadoğlu, age, s. 218, dipnot 742 5 R. G. 26.7.1995, Sayı: 22355 6 A. Emrah Akyazan: “1982 Anayasası’na Göre Siyasal Partilerin Kapatılması”, TBB Dergisi, 2006, Sayı: 65, 5. 271 7 Yılmaz Aliefendioğlu: Anayasa Yargısı ve Türk Anayasa Mahkemesi, s. 231’den Aktorun Kanadoğlu, age, s. 219, dipnot 743. 8 9.1.1998 tarih ve 1998/2 esas, 1998/1 sayılı karar, R. G. 22.2.1998, Sayı: 23266 9 16.1.1998 tarih ve 1997/1 esas ve 1998/1 sayılı karar R. G. 22.2.1998, Sayı: 23266 10 22.6.2002 tarih ve 1999/2 esas ve 2001/2 sayılı karar, R. G. 5.1.2002, Sayı: 24631 (Mükerrer) 11 Doç. Dr. Yener Ünver/Doç. Dr. Hakan Hakeri: Sorularla Ceza Muhakemesi Hukuku, TBB Yayını, Ankara, 2006, s. 296. 12 Prof. Dr. Metin Feyzioğlu: “Ceza Muhakemesi Kanunu’na Göre İddianamenin Hazırlanmasına ve Kabulüne İlişkin Bazı Düşünceler”, Ceza Hukuku Dergisi, Ekim 2006, Sayı: 1, S. 31. 13 Centel/Zafer: Ceza Muhakemesi Hukuku, İstanbul 2008, S. Bası, s. 492 14 Kanadoğlu, age, s. 222. TSK’den çekiniyorlar ? Baştarafı 1. Sayfada ya’daki birliklere çekildiğini belirten generaller, bu durumun kendileri için ayrı bir tehdit oluşturduğunu dile getirdiler. Türk ordusunun birlik oluşturmakta askeri eksiklik çekmediğini belirten Yunan Genelkurmay yetkilileri, nitelikli asker (özel kuvvetler ve komando) sayısındaki artışın dikkat çekici olduğunu da vurguladılar. Yunan silahlı kuvvetlerinin Türk ordusu gibi savaş imkânları olmadığı için dünya genelinde barış organizasyonlarına katıldığını ifade eden generaller, “Bizler bunun değerli bir tecrübe olduğuna inanıyoruz” dediler. Toplantıda konuşan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Dimitris Grapsas ise Yunanistan için tek askeri tehdidin Türkiye olduğu iddiasını bir kez daha vurgulayarak “Bu tehdide ancak Yunanistan silahlı kuvvetlerini yeniden düzenleyerek, orta vadeli kalkınma ve modernleşme programları ile modern silah sistemlerinin elde edilmesiyle karşı koyabiliriz” dedi. BAYKAL’DAN JEST YÖK BAŞKANI ATADI Keskin, İş Bankası yönetimine girdi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) İş Bankası’nda CHP’li 4 yönetim kurulu üyesi belirlenirken, bunlar arasında CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’a sert eleştiriler yönelten eski genel sekreter Adnan Keskin’in de yer alması dikkati çekti. Baykal’ın “parti çizgisinden ayrılmaması” nedeniyle bu görevlendirmeyi uygun bulduğu belirtilirken; Keskin, “Benim bir talebim olmamıştır. Parti görevi verildi, kabul ettim” dedi. CHP, Atatürk’ün vasiyeti gereği olarak İş Bankası’nda 4 yönetim kurulu üyesi ile gözetim ve denetim görevi yapıyor. Buna göre, eski CHP Genel Sekreteri Adnan Keskin ile Ali Sözen ve eski milletvekilleri Tuncay Ercenk, İsmet Atalay İş Bankası Yönetim Kurulu üyesi oldu. Baykal’ın özel kalem müdürü Nilgün Şahin’in Keskin’i arayarak öneriyi ilettiği öğrenildi. CHP kurultayı yaklaşırken yapılan görevlendirmenin Baykal’dan muhaliflerine “mesaj” anlamına geldiğinin altı çizildi. Türban bildirisinin mimarı danışman Haber Merkezi Üniversitelerde türbanın serbest bırakılması için AKP ve MHP tarafından gerçekleştirilen anayasa değişikliği tasarısına destek vererek imza kampanyası başlatan Selçuk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şaban Çalış’ın, YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan’ın danışmanlığına atandığı bildirildi. AKP’den aday adayı olmuştu Türbanın üniversitelerde serbest bırakılması amacıyla, ilgili düzenlemenin gündemde olduğu sırada “Başörtüsüne Özgürlük” başlığıyla hazırlanan bildirinin mimarı ve ilk imzacısı olan Selçuk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Şaban Çalış, geçen yerel seçimlerde de AKP’den Konya belediye başkanlığına aday adayı olmuştu. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle