03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 MART 2008 CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç: Gerilimin aktörleri sorumluluklarını gözden geçirsin 9 MED CEZİR MEHMET FARAÇ ‘Barıştan uzaklaşılıyor’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, son zamanlarda Türkiye’de barıştan hızla uzaklaşma süreci yaşandığına işaret ederek “Herkese, her bireye, her kuruma, muhalefetiyle, iktidarıyla herkese düşen bir şey var; birlikte yaşamanın sorumluluğunu ve gerekliliğini mutlaka yerine getirmek zorundayız” dedi. Kılıç, AKP hakkındaki kapatma davasının ilk görüşmesini pazartesi günü yapabileceklerini söyledi. Haşim Kılıç dün makamında gazetecilerin sorularını yanıtladı. Türkiye’de kurumların hiçbir engele takılmadan görevlerini yerine getirdiklerini belirten Kı Balık Hafızalı Toplum ve Sazanlık! Sabah gazetesinin Atatürk’e Cumhuriyet’e, laik kesimlere saldırmayı bir gelenek haline getiren, Vatan gazetesinin dün “Erotik dergi yöneticisi” diye nitelediği Emre Aköz adında bir yazarı var. Önceki gün yayımlanan “Balık hafızalı toplum” başlıklı yazısında, Cumhuriyet mitinglerine katılanları aşağılıyor, neredeyse orduyu “Ergenekon”a giden süreci başlatmakla suçluyor: “Sarıkız’ ve ‘Ayışığı’ kod adlı darbe planlarının yapıldığı yıl olan 2004’te başka ilginç faaliyetler de olmuştu. Askeriye, toplumu yönlendirmek için, kendisine yakın bazı sivil toplum kuruluşları ile işbirliği yapacaktı. Eğer bu STK’ler arasında yan çizenler çıkarsa, onların da yönetimlerine güvenilir kişilerin getirilmesi isteniyordu. Söz konusu STK’ler arasında başta Atatürkçü Düşünce Derneği ile Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği olmak üzere ulusalcıkuvvacı dernekler, vakıflar, sendikalar olduğu biliniyor. Peki 2007’ye geldiğimizde ne gördük? ADD’nin başkanı, 2004’te darbe hazırlıkları yapan emekli orgeneral Şener Eruygur olmuştu. 2004’teki emre göre örgütlenenler, 2007’de harekete geçti. Cumhuriyet mitinglerinin arka planında onlar vardı. Sıradan vatandaş, elinde bayrakla yürürken ‘laikliği’ koruduğunu sanıyordu ama asıl yaptığı darbe muhiplerinin ekmeğine yağ sürmekti. Özetle: Cumhuriyet mitinglerinin perde arkasında Ergenekon tayfası vardı.” Ortada henüz bir iddianame bile yokken, neyle suçlandıklarını bilmeyen bir grup insan “Ergenekon” adı altında cezaevinde tutuluyor, ülkenin saygın yazarları, bilim adamları ve siyasetçileri hırpalanıyor. Hizbullah’ın sokaklarda katliam yaptığı, El Kaide’nin İstanbul’u bombaladığı sıralarda muhafazakâr ağababalarını ürkütmeme uğruna başlarını kuma gömenler ise yargının kararını beklemeden yargısız infaz yapıyor. Ancak kin kusma uğruna her olaya sazan gibi atlayan Aköz toplumu “balık hafızalı” diye nitelerken fena halde yanılıyor. Toplum, Atatürk’e, laikliğe, rejime, ülkenin ordu gibi stratejik kurumlarına saldıran, ADD ve ÇYDD gibi saygın örgütlenmeleri çeşitli odaklarla ilişkilendirenleri teker teker defterine yazıyor! Tarihin Ali Kemalcilik açısından tekerrür ettiğini ise Tandoğan’da çığlık atan en küçük çocuk bile unutmuyor! Haşim Kılıç, son zamanlarda Türkiye’de barıştan hızla uzaklaşma süreci yaşandığına işaret ederek “Bu işin aktörleri bu konuda sorumluluklarını yeniden, bir kez daha gözden geçirmelidir. Toplumu germenin, toplumdaki tansiyonu yükseltmenin hiç kimseye yarar sağlamayacağı açıktır’’ diye konuştu. lıç, “Türkiye’de bu yaşanan sorunlarla ilgili birtakım sigorta görevi görebilecek kurumlarımız, sigortalarımız, güvence oluşturan kurumlar vardır. Ve bunlar görevlerini yerine getirdiği sürece herhangi bir endişeye gerek yoktur. Anayasa Mahkemesi dün olduğu gibi bugüne kadar yaptığı özverili çalışmasını ve faaliyetlerini bundan sonra da aynı duyarlılık ve aynı sorumluluk bilinci içerisinde yapmaya devam edecektir” dedi. Türkiye’de son zamanlarda barıştan hızla uzaklaşma gibi bir sürecin yaşandığını kaydeden Kılıç, “Herkese, her bireye, her kuruma, muhalefetiyle, iktidarıyla herkese düşen bir şey var ve altını çizerek ifade ediyorum, burada birlikte yaşamanın sorumluluğunu ve gerekliliğini mutlaka yerine getirmek zorundayız. Ben bunu sağduyu, solduyu olarak ayırmıyorum, ama ifade etmek istediğim; birlikte yaşamanın gereğini herkes yerine getirmek durumundadır. Bu işin aktörleri bu konuda sorumluluklarını yeniden, bir kez daha gözden geçirmelidir. Toplumu germenin, toplumdaki tansiyonu yükseltmenin hiç kimseye yarar sağlamayacağı açıktır’’ diye konuştu. ‘Gerilimin aktörleri belli’ Haşim Kılıç, bir gazetecinin, AKP hakkındaki kapatma dava Meclis İnsan Hakları Komisyonu, Almanya inceleme raporunu tamamladı: Saldırılar endişe verici ? TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Almanya’da yaşanan yangınları ‘ırkçı saldırı’ olarak niteledi. Almanca bilme zorunluluğunun da AİHS’ye aykırı olduğunu belirtti. AYŞE SAYIN sının ardından “hükümetle yargı arasında bir uçurum varmış gibi ortam oluşturulduğunu’’ söylemesi üzerine şöyle konuştu: “Bu gerilimin aktörleri bellidir. Ama biz bu çerçeve içerisinde, bu olayların bize kadar intikal etmiş olması nedeniyle bu konu üzerinde çok fazla yorum yapmanın, görüş bildirmenin doğru olmayacağı kanısındayım. Önümüzdeki işler eğer neticelenirse bu konularda belki çok daha rahat bazı şeyleri ifade etmek mümkün olabilecektir.’’ AKP kapatma davasının ardından Yargıtay Başsavcısı’nın kişiliğine yönelik sert eleştirilerin anımsatılması üzerine Kılıç, “Bu konuda devleti yöneten herkesin şahsına, kişiliğine yönelik veya yönelecek olan eleştirilerin hukuk çerçevesi içinde yapılması gerektiğini düşünüyorum. Bu çerçevenin aşılması hem kurumların yıpranmasına hem de kamu görevini yürütenlerin çok olumsuz yönde etkilenmesine sebep olabilir. Her tür eleştiride çok ölçülü ve hukuk çerçevesi içinde kalınması gerekir” diye konuştu. Sabah gazetesi 26 Mart İlk inceleme haftaya İddianamede, dava dilekçesine ek olarak 17 klasör bulunduğunu belirten Kılıç, raportörün bunları tek tek elden geçirerek bu konudaki düşüncesini hazırladığını anlattı. Kılıç, “Bu iş niye bu kadar uzun sürdü, diye aklınıza bir düşünce gelebilir, ama 17 klasörlük bir çalışmayı arkadaşımız ancak inceliyor” dedi. İddianame ile ilgili ön incelemenin pazartesi günü yapılabileceğini belirten Kılıç, “Arkadaşımız yarın (bugün) raporunu tamamlarsa, pazartesi günü arkadaşlarımız hazır olurlarsa konuyu rahatlıkla görüşürüz. Olmazsa salı günü olur, fark eden bir şey olmaz” dedi. Kapatma davası sürecinde parti kapatmayı zorlaştıran anayasa değişikliği yapılıp yapılamayacağına ilişkin soru üzerine Kılıç, “Meclis tabii ki bazı düzenlemeleri yapabilir, ama yaptığı yasal düzenlemenin niteliği çok önemli. Bu davayı ne kadar etkiliyor, ne kadar etkilemiyor, onu ben bilemiyorum” yanıtını verdi. ANKARA TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Almanya’nın Ludwigshafen kentinde 9 Türk’ün ölümüyle sonuçlanan yangınları “ırkçı saldırı” olarak nitelendirerek bu saldırıların Türk toplumunu endişelendirdiğini bildirdi. Komisyon, Almanya’nın bu ülkede yaşayan Türklere getirdiği “Almanca bilme zorunluluğu”nun Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “ayrımcılık yapmama” ilkesini düzenleyen 14. maddesine aykırı olduğunu belirtti. Alman Göç Yasası ve Ludwigshafen kentindeki yangınlarla ilgili incelemelerde bulunmak üzere bu ülkeye giden TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu içindeki alt komisyon, raporunu tamamladı. Başkan Zafer Üskül ile üyeler Halide İncekara, Mehmet Ekici, Mustafa Ataş ve Akın Birdal’dan oluşan alt komisyon Almanya’da tutuklu ve hükümlü bulunan Türklerle de cezaevinde görüştü. Raporda şu görüşlere yer verildi: “Özellikle Göç Yasası’nın Türk toplumunda aile birleşimini engellemesi ve bu yasanın Türkleri hedef alarak ayrımcı araf gazetesinin Genel Yayın Yö“T netmeni Ahmet Altan’ı geçenlerde savcılığa davet etmişler. İfadesini almak istemişler. Yüklenen suç; Bülent Ersoy’u, dolayısıyla suçu ve suçluyu övmek. Ahmet Altan köşesinde yazdığına göre savcıya: “Bülent Ersoy’un söylediklerinin suç olması için bu konuda bir mahkeme kararı olması lazımdır, ortada suç ve suçlu yokken nasıl olur da suçu övmekten dolayı ifademi alırsınız?” diyerek itiraz etmiş.Yerden göğe haklı... Bir insanın suçlu sayılması için “ortada bir mahkeme kararı olması” lazım... Ahmet Altan hukuku biliyor!” Melih Aşık, Milliyet mak Türk demokratlarının payı yok mu?” Bekir Coşkun, Hürriyet ir yaşıma daha girmesem de olur. “B Memlekette, çok önemli meselelerdeki haberlere, iddialara, tutun ki kimi yalanlara “kulağını tıkayarak” daha mutlu ve huzurlu olduğunu beyan eden büyük medya genel yayın yönetmenleri var.” Umur Talu, Sabah esmi gözden kaçırmamak zo“R rundayız: Erdoğan, aldığı yüzde 47 oyun sebebi ve şartı değilken, ülkenin önünü açacak reformlar ve ekonomik gelişmeyi hızlandıracak hamleler tetiklenmeyi beklerken o “Velev ki...” diye başlayarak maceracı bir yola girdi.” Güngör Mengi, Vatan ağdat’a gitmeyi ne kadar çok is“B tiyorum. Tabi ki bir turist gibi değil. Savaşçı bir cengaver gibi... Yazık ki vakit çok geç. 75 yaşımda buhasta halimle nasıl gideyim? Kaldı ki oradaki Müslümanlar da biribirlerine düşmüşler. Korkunç bir gaflet içindeler.” Hüseyin Üzmez, Vakit Almanya’nın Ludwigshafen kentinde Türklerin yaşadığı bir binada çıkan yangında 9 Türk yaşamını yitirmişti. lığa yol açması, Türk toplumunun Almanya’da dışlandığı manasına geldiği belirtilmiş, Ludwigshafen kentinde Türklerin yaşadığı bir binada kundaklama sonucu çıktığına dair güçlü iddiaların olduğu yangının Türk toplumunda korku uyandırdığı ve Göç Yasası’yla dışlanan toplumun ırkçı saldırıların da hedefi olmasının derin kaygılara yol açtığı ifade edilmiştir.” Raporda, Kuzey Ren Vestfalya Parlamentosu Ana Komisyon Başkanı Werner Jostmeier’in Türklerle ilgili görüşleri de rapora girdi. Jostmeier, oğlunun okulundan örnek vererek Türk öğrencilerin sınıf arkadaşlarının doğum günü partilerine dahi katılmadığını söyledi. Almanya’nın yabancı düşmanı bir ülke olmadığını savunan Jostmeier, “Göç Yasası, insan haklarını gerçekten ihlal etseydi, Anayasa Mahkemesi’nden dönerdi” görüşüne yer verdi. Komisyon, raporun sonuç bölümünde, Göç Yasası ve Türk toplumundaki yankılarına dikkat çekerek “Federal Almanya Cumhuriyeti’nin aile hayatının korunması hakkının kullanılmasına müdahalesini haklı kılacak hiçbir dayanak mevcut değildir. Bu müdahalenin sadece Türk toplumunu etkilemesi, Almanya’daki Türk toplumunda ve Türkiye’de kızgınlık ve tedirginlikle karşılanmıştır” dedi. Raporda, Türklerde Almanca bilme zorunluluğu aranmasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “ayrımcılık yapılmaması” ilkesine aykırılık oluşturduğu belirtilerek “Bu çerçevede, eşlerden Almanca bilme şartının sadece Türk göçmenlerden istenmesinin, sözleşmenin 14. maddesi tarafından korunan ayrımcılık yapmama ilkesine aykırılık teşkil ettiği aşikârdır” denildi. erilimin medya üzerinden büyüktidar partisi cephesinde parti ka“G tüldüğü doğrudur. Ancak, med “İ patma davası üzerinden seçimleyadaki gerilim ateşine odun atan AKP’dir, re yönelik hesapkitap yapanlar varsa, Tayyip Bey’dir. AKP medyası, “psikolojik savaş” aracı olarak kullanılıyor. Son olarak bunu Prof. Dr. Süheyl Batum ifade etti. Ancak, bu yeni bir durum değil. İktidarın da beslediği, dış kaynaklı bir operasyon söz konusudur. Hem de ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi Eric Edelman döneminde başlatılan bir operasyon!” Arslan Bulut, Yeniçağ akın; herkes AB’ye kavuşacağı“B mızı beklerken, Arabistan’a döndü Türkiye...Tepeden tırnağa gericilere teslim olmuş, yarından endişeleri ve korkuları olan bir ülkenin fertleriyiz artık. Bunda gericilerin eteğine tutunmuş ahbu kez ‘mazlum imajının’ işe yaramayacağını bilmelerini isterim.” Abdullah Özkan, Milli Gazete enim yaptığım küçük araştırma“B ya göre: Latif Abi ile Başbakan Erdoğan arasında bazı video kasetleri yüzünden çıkan bir tartışmadan sonra Latif Abi’nin AK Parti’ye “Elveda” demek zorunda kaldığı şeklinde... Bu kasetlerde neler var, içeriği nedir, bilmiyorum, hiçbir şey de ima etmek istemiyorum. Ama Latif Abi’nin AK Parti’de duramamasına yol açacak kadar vahim kasetler olduğu söyleniyor.” Nuh Gönültaş, Bugün AİHM’den ‘Dokunma sinyali’ AİHM, CHP’li Atilla Kart’ın “adil yargılanma hakkı” ihlal edildiği gerekçesiyle, milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması yönündeki şikâyetini yerinde bularak esastan görüşme kararı aldı AYŞE SAYIN ANKARA Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), CHP’li Atilla Kart’ın, AKP iktidarının tamamen “siyasi hesap ve kişisel kaygılarla” milletvekili dokunulmazlıklarını dönem sonuna bıraktırarak kendisinin de aralarında bulunduğu yargılanmak isteyen milletvekillerinin “adil yargılanma hakkını engellediği” gerekçesiyle yaptığı şikâyeti yerinde buldu. Kart, verilen bu kararın çok önemli olduğunu belirterek “Bu dava, Başbakan’ın ve hükümet üyelerinin siyasi çıkarlarına bağlı olarak çoğunluk diktasına dayalı anlayışlarının gerçek yüzünü ortaya çıkarmak amacıyla açılmıştır” dedi. CHP Konya Milletvekili Atilla Kart’ın 2005 yılında, yargılanma istemine karşın, Meclis’te çoğunluğu elinde bulunduran AKP hükümetinin kendisinin de aralarında bulunduğu dokunulmazlık dosyalarını, dönem sonuna bırakması üzerine “adil yargılanma hakkının ihlal edildiği” gerekçesiyle ilgili yaptığı başvuruyu haklı bularak dosya yı esastan görüşmeye karar verdi. Kart’ın şikâyetinin konusunu ise Başbakan Tayyip Erdoğan, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ve o dönemde Dışişleri Bakanı olan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül aleyhindeki “yolsuzluk” dosyalarının görüşülmesini engellemek için kendi dosyasının da iradesi dışında Meclis kararıyla dönem sonuna bırakılması oluşturdu. Hükümeti; Dışişleri, TBMM Başkanlığı ve Adalet Bakanlığı’ndan 11 kişilik heyetle savunma yapmasına karşın mahkeme, Kart’ı, şu 3 temel konuda haklı buldu: • Adil yargılanma hakkı talebi: Mahkeme, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinin (adil yargılanma hakkı) birinci fıkrasının olayda uygulanabilir olup olmadığı sorununun, bu maddeye dayanan şikâyetin esasıyla ilgili ciddi hukuki ve fiili sorunlar yarattığı ve bu sorunun, başvurunun incelendiği evrede çözülemeyeceği sonucuna varmıştır. Bundan dolayı, bu konuyu esasla birleştirmeye karar vermiştir. • Mağdur sıfatı hakkında: Hükümet, başvuru sahibinin milletvekili statüsü bulunduğu sü rece dokunulmaz olacağını bildiğini ileri sürmüştür. Mahkeme, milletvekili dokunulmazlığının Meclis üyelerine tanınmış bir imtiyaz olmadığının, yasama dokunulmazlığının her türlü irade açıklamasından bağımsız biçimde, milletvekilliği statüsüne bağlı bulunduğunun altını çizmiştir. Başvuru sahibinin seçilebilme hakkını kullanması ve yasal seçimlerdeki adaylığı, sözleşmenin 6. maddesiyle güvence altına alınan haklardan “bile bile feragat ettiği” anlamına gelmez. •İç hukuk yollarının tüketil D O S Y A L A R A Kararı Cumhuriyet’e değerlendiren Kart, bunun bir “ön karar” olmasına karşın, AİHM’nin başvruruyu “kabul edilebilir” bulmasının çok önemli olduğunu söyledi. Davayı AKP zihniyetinin gerçek yüzünü ortaya çıkarmak amacıyla açtığına dikkat çeken Kart, şu görüşleri dile getirdi: “Tabii dava nedeniyle bu siyasi kadro ile ilgili dosyaların ni İ N A N A M A D I L A R teliğini de açıklamak zorunda kaldım. Cumhurbaşkanı’ndan Başbakan’a, Maliye Bakanı’na kadar hükümet üyeleri hakkındaki dosyalardaki suç niteliklerini mahkemede anlattım. Mahkeme heyeti bu suçlamalara önce inanamadı. Yani hakkında böyle yolsuzluk dosyaları bulunan isimlerin Türkiye’yi yönettiğine inanamadılar.” Atilla Kart. mesine ilişkin: Milletvekili dokunulmazlığına ilişkin iç hukuk kuralları çerçevesinde yasama dokunulmazlığı, yargısal mercilerin resen uymak zorunda oldukları anayasal bir ilkedir. Yargısal merci, Meclis tarafından dokunulmazlığın kaldırılması kabul edilmediği sürece, yasal dokunulmazlıkla ilgili anayasal bu emri yerine getirmek zorundadır. Bu nedenle mahkeme kararına itiraz etmek, başvuru sahibi için anlamsız olacaktır. Bu bağlamda, hükümetin bu yöndeki itirazının reddi gerekir. Mahkeme kararında, başvuru sahibi Kart’ın dokunulmazlığının kaldırılmasının “tamamen politik ve kişisel kaygılar nedeniyle, Meclis çoğunluğu tarafından engellendiği” yönündeki gerekçelerine de dikkat çekerek, bunların incelenmesine veya Meclis gündemine alınması taleplerinin de reddedildiğine işaret etti. Dosyayı esastan görüşme kararı olan mahkeme Kart’ı haklı bulursa, Türkiye iç hukukunda yeni düzenleme yaparak, milletvekili dokunulmazlığını “sınırlandırmak” durumunda kalacak. eposta: mfarac?cumhuriyet.com.tr C MY B C MY B KP’nin dümen suyundaki Yeni Şafak’ın son günlerde Ergenekon uydurmasından yola çıkarak yaptığı yayınlar dikkat çekiyor. Ancak özellikle Ali Bayramoğlu ile Fehmi Koru’nun müthiş kehanetlerinin gerçekleşmiş olması, bu gazeteyi İslamcı kesimin ciddi mevkutesi olma hedefine ulaştıramıyor! Hedef gösterme ve iftira konusunda yoldaşı Vakit gazetesinden geri kalmayan Yeni Şafak’ın iki yazarı, İlhan Selçuk’a reva görülenlerin infial yaratması ve beklentilerinin savcıdan dönmesi üzerine son iki gündür hem imdat çığlıkları atıyor hem de günah çıkarmaya çalışıyor! Bayramoğlu, önceki gün Yeni Şafak’ta yazdığı, “Darbe, darbeci, azmettiricilere dair notlar…” başlıklı yazısında “Uzun süredir tehditler alıyor, tehditlerin merkezinde yer alıyorum, tehditin kaynağı Ergenekon ve benzeri yapılar. Sembolik ya da fiili, linçe kalkışan, linc kanını vicdanında ta Nostradamus’un Korkusu! A şır. Ama yetmez. Suçluyorum. Onları olacak her hangi bir saldırının sorumluları ilan ediyorum” diyerek bazı Cumhuriyet yazarları ile Fatih Altaylı ve Leyla Umar tarafından hedef gösterildiğini iddia edebiliyor! Fehmi Koru da benzer endişeleri önceki “Taha Kıvanç” imzasıyla kaleme aldığı “Çiğ köftenin acısızı” başlıklı yazısında dile getirdi. Koru, “Bazı dostlar, ‘Endişeli misin?’ diye soruyorlar haklı olarak; elbette endişeliyim. Endişem yalnızca kendimle ilgili de değil benim. Bu kadarını yazıp yanlış anlaşılmak istemediğim için burada durayım” diyor. Bayramoğlu ve Koru hedef gösterdikleri, suçladıkları, yargısız infaz yaptıkları aydınları bir yana bırakıp kendilerinden endişe etmeye başlarken gülünç duruma düşüyor. Bu ülkede iktidarı destekleyen, iktidarın nimetlerinden beslenen, iktidar yanlısı gazetede yazan ve şeriatçı kesimle işbirlikçi liberallerin pohpohlamak için yarıştıkları hangi yazarın başına ne gelmiş ki?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle