06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
C İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına İLHAN SELÇUK ? Baştarafı 1. Sayfada Genel Yayın Yönetmeni: İbrahimYıldız ? Yazıişleri Müdürleri: Mehmet Sucu, Güray Öz (Sorumlu) ? Haber Merkezi Müdürü: Hakan Kara İstihbarat: Cengiz Yıldırım ? Ekonomi: Hasan Eriş ? Dış Haberler: Özgür Ulusoy ? Kültür: Egemen Berköz ? Spor: Abdülkadir Yücelman ? Makaleler: Sami Karaören ? Düzeltme: Abdullah Yazıcı ? BilgiBelge: Edibe Buğra Yayın Kurulu: İlhan Selçuk (Başkan), Emre Kongar (Başkan Yardımcısı), Orhan Erinç, Hikmet Çetinkaya, Şükran Soner, İbrahim Yıldız, Orhan Bursalı, Mustafa Balbay, Hakan Kara. Ankara Temsilcisi: Mustafa Balbay Atatürk Bulvarı No: 125, Kat:4, Bakanlıklar Tel: 4195020 (7 hat), Faks: 4195027 ? İzmir Temsilcisi: Serdar Kızık, H. Ziya Blv. 1352 S. 2/3 Tel: 4411220, Faks: 4418745 ? Adana Temsilcisi: Çetin Yiğenoğlu, İnönü Cd. 5 S. Aksoğan İş H. Kat 1 Tel: 363 12 11, Faks: 363 12 15 Antalya Temsilcisi: Ahmet Oruçoğlu Cumhuriyet Meydanı Yıldız Apartmanı B Blok No: 80/5 Tel: 0242 2480057 Faks: 0242 2430509 ? İdare Müdürü: Hüseyin Gürer ? Mali İşler: BülentYener ? Satış: Fazilet Kuza ? Cumhuriyet Reklam: ? Genel Müdür: Özlem Ayden ? Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Tel: (0212) 251 98 74 75 /251 98 81 82 Faks: (0212) 251 98 68 Rezervasyon: (212) 343 72 74 Faks: 212 343 72 53 İmsak: 4.28 Güneş: 5.56 Öğle: 12.18 İkindi: 15.43 Akşam: 18.28 Yatsı: 19.48 Yayımlayan ve Yönetim yeri: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş, Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2. 34381 Şişli/İstanbul. Tel: (0/212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0/212) 343 72 64 Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt İstanbul. Dağıtım: YAYSAT Doğan Medya Tesisleri Hoşdere 34850 Esenyurt İstanbul 23 MART 2008 GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Prof.Akaydın, yüksek oy oranının demokrasi anlamına gelmediğini vurguladı GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY nı yürüten savcı ile görüştüğünü öne sürüyor. Başbakan, İlhan Selçuk’un gözaltına alındığı gün ve saatlerde partisinin genişletilmiş il başkanları toplantısında “hukuk devletini çetelerden arındırdıklarını”, dün sabah NTV’deki habere göre, kapalı toplantıda “partisini kapatma girişimi ile Ergenekon olayı ve soruşturması arasında ‘bağlantı’ olabileceğini” söylüyor. Bunları güçlendiren bir diğer açıklaması dikkat çekici: RTE, Ergenekon soruşturmasını bir zamanlar İtalya’yı sarsan “Temiz Eller Operasyonu’na” benzetiyor. RTE’nin bir savcının yürütmekte olduğu soruşturmayla ilgili brifing alması, hatta o savcı ile bire bir görüştüğü iddiası, parti kapatma girişimi ile Ergenekon soruşturması arasında “bağlantı” olduğunu söylemesi ne demeye geliyor? Sonradan AKP’li Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’ın, “devlet içine sızmış bir çeteleşme ile mücadele ettiklerini… Cumhuriyet Başsavcısı’nın da gelişen ve geliştirilen olaylarla yönlendirildiğini” öne sürmesi... RTE’nin İtalya’daki Temiz Eller Operasyonu’nu Ergenekon soruşturmasına benzetmesi… hükümetin bu soruşturmayla doğrudan ilgili olduğunu göstermiyor mu? Sıra yargının yasamadan talimat almayacağının altını çizerek söyleyen bakana geldi ve soruyoruz: Eğri oturup doğru konuşalım Sayın Adalet Bakanı Şahin: Başbakanınızdan kaynaklanan bu haberlerin ne anlama geldiğini açıklamak, kamuoyunu aydınlatmak lütfunda bulunur musunuz? ??? Sekizdokuz aydır Ergenekon soruşturmasıyla ilgili bir iddianame çıkmadı. Bu nedenle içeride suçunu öğrenmeden (örneğin Ergun Poyraz) aylardır yatanlar var. İlhan Selçuk’un gözaltına neden alındığını ilk gün, cuma günü onca çabalara karşın neden sorgulanacağını öğrenemedik. Bütün bir gün, 24 saat İlhan Selçuk’u göstermediler, arkadaşlarımızla konuşturmadılar. Savcılıktan gözaltı nedeni açıklanmadı, soruldu, söylenmedi. Star TV, İlhan Selçuk’un “ …Örgüte üye olmaksızın örgütün amaçlarını bilerek örgüt adına vazife yüklemek olduğu” suçlamasıyla gözaltına alındığını bildirdi. Buna bir ek yapmak gerekiyor: Halkı hükümete karşı ayaklandırmak! Fakatttt… İlhan Selçuk’un laik Cumhuriyet için verdiği savaşı içeren yazılarının yasadışı olaylarla bağlantılı olduğu söylenebilir mi? Sağduyu… olayların AKP emrinde akışı… siyasetin RTE elinde ve emrinde varmaya çalıştığı temel hedefleri dikkate alan herhangi bir mantık; İlhan Selçuk’un bir örgüte üye olmadan ve amaçlarını bilerek örgüt adına vazife yüklenmeyi aklının ucundan bile geçirmediğini, geçiremeyeceğini pekâlâ bilir. Biraz okumuşluğu, herhangi siyasal ve dinsel saplantılardan arınmış bir kişiliği varsa insanların; İlhan Selçuk’a bu ve buna benzer suçlamalar yakıştırmayı aklının ucundan geçirmemesi gerekir. ??? RTE Çanakkale’de ne dedi: “…Birilerinin bizimle ilgili ne tür tezgâhlar hazırladığını biliyoruz… Hukuk dışı emellerine nail olamayacaklar…” Meğer başka “tezgâhtan” söz ediyormuş. Cuma günü sabah saat 04.00’te ortaya çıktı: “Emeline nail oldu” ve… İlhan Selçuk gözaltına alındı. AKP’ye Hitler uyarısı ANTALYA (Cumhuriyet Bürosu) Üniversitelerarası Kurul Başkanı ve Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Mustafa Akaydın, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın her fırsatta yüzde 47 oy oranını dile getirdiğini, ancak yüksek oyun demokrasi anlamına gelmediğini belirterek Hitler örneğini verdi. Hitler’in yüzde 40’ın üzerinde oy aldığını anımsatan Akaydın, “Bunun sonuçlarını da hepimiz biliyoruz. Dünyada 55 milyon insanın ölümüyle sonuçlandı” dedi. Gazetemiz imtiyaz sahibi İlhan Selçuk, Doğu Perinçek ve eski İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Kemal Alemdaroğlu’nun gözaltına alınış şeklini de değerlendiren Akaydın, “Bu isimler, polis kalabalığıyla götürülmemeliydi. Bunu yapmak hangi akla sığar anlayamıyorum” dedi. Benzer bir olayı eski Van 100. Yıl Üniversitesi Rektörü Prof. Yücel Aşkın’ın da yaşadığını anımsatan Akaydın, “Biz üniversite camiası olarak deneyimliyiz. Hakkında iddianame olmaksızın 3 ay süreyle içeride tutuldu. Burada da aynı olayı gözlemliyoruz” diye konuştu. ‘55 milyon insan öldü’ Akaydın, gözaltıların üniversite camiasında tedirginlik yarattığını ve bunun örneklerine dünya tarihinde her zaman rastlandığını belirtti. Akaydın, şunları söy ledi: “Demokratik bir toplumun demokratik olduğunu gösteren unsur oy çoğunluğu olan bir partinin iktidarda olması demek değil. Demokrasilerin işleyiş biçimlerinde kuvvetler ayrılığı denilen bir unsur var; yasama, yürütme ve yargı. Dolayısıyla Sayın Başbakan yargının kendi işine gelmeyen özellikle tasarrufları konusunda bunu söylüyor. Bunu söylemeye hakkı yok. Çünkü demokrasiyi oluşturan en önemli unsurlardan birisi bu. Herkes çok iyi bilir ki, 1930’lu yıllarda yine yüzde 40 küsur oyla iktidara gelmiş Adolf Hitler, iktidarını faşizm yolunda çok iyi yönlendirmiş, bunu dünyada 55 milyon insanın ölümüyle neticelendirmiştir.” ‘Muhbirlik yapıyorlar’ Bazı gazetecilerin adeta adres vererek tutuklamaları işaret ettiğini anlatan Akaydın, bu gazetecilerin meslektaşları hakkında muhbirlik yaptığını söyledi. Bu gazetecilerden birinin konuyla ilgili kitap yazdığını anımsatan Akaydın, “Bu kitaptaki bilgileri nereden alıyor bu arkadaşımız? Kim buna bu bilgileri sızdırıyor. Ona bu bilgiler sızdırılırken ortaya neden hâlâ bir iddianame konmuyor? Bunlar hep kafada, demokratik ve açık bir toplumda olmaması gereken kuşkular yaratıyor” dedi. Baykal’ın AKP’ye yönelik saptaması, toplumdaki kaosun derinleşeceğini gösteriyor Derin devlet şiddetsiz olur mu? MEHMET FARAÇ TAM VAKFI DİREKTÖRÜ ŞEN ‘Avrupa durumun farkında değil’ Haber Merkezi Merkezi Almanya’nın Essen kentinde bulunan TAM Vakfı Direktörü Prof. Dr. Faruk Şen, gazetemize yaptığı açıklamada, Türkiye’de son zamanlarda olup bitenlerin artık anlaşılmaz boyutlara ulaştığını, 83 yaşındaki ünlü yazar, bilge aydınlanmacı İlhan Selçuk’un sabaha karşı gözaltına alınmasının anlaşılabilir bir iş olmadığını belirtti. Avrupa ülkelerinde 75 yaşından büyük herhangi bir kişinin gözaltına alınması gibi bir uygulamanın bulunmadığını söyleyen Şen, Avrupa’da Türkiye’deki gelişmelerin yeterli şekilde anlaşılmadığını da vurguladı. TAM Direktörü Faruk Şen, bu nedenle gerçeklerin bilinebilmesi için Türkiye’nin nereye doğru gittiğinin anlaşılabilmesi için Avrupa politik çevrelerinde, Avrupa Konseyi ve diğer uluslararası kuruluşlar nezdinde harekete geçeceklerini söyledi. İlhan Selçuk’un gözaltına alınmasıyla ilgili en çarpıcı saptamayı belki de “AKP kendi derin devletini inşa ediyor” diyen CHP lideri Deniz Baykal yaptı. Kendi ekonomisini, medreseye dayalı eğitim sistemini, Milli Görüşçü politik anlayışını tamamlayan ve radikal dinci örgütlenmelerin desteklediği bir siyaset anlayışıyla, baskının şiddete dönüşebileceğinden kimse kuşku duymasın! Cumhuriyet’in başyazarına yönelik operasyon, haklarında iddianame bile yazılmamış, suçlulukları kanıtlanmamış ancak ülkenin başbakanı ile Kültür bakanının “çete” diye tanımladığı bir grup insanla ilişkilendirilerek yapıldı. Oysa herkes biliyor ki, siyasal iktidar ülkeyi hızla kaosa götürüyor ve toplumun çeşitli katmanlarından büyük tepkiler yükseliyor. Cumhuriyet mitinglerinin ardından, türban yasasına yönelik protestolarla doruğa çıkan tepkiler, AKP’nin hareket alanını iyice daraltıyor, takıyyeci Milli Görüşçülerin nihai hedeflerine varmasını güçleştiriyor. AKP oluşturduğu yandaş medya üzerinden iftira, çamur ve tehditlerle toplumu sindirmeye, Atatürkçü laik kesimleri köşeye sıkıştırmaya ve Cumhuriyetçi tepkileri baskı altında tutmaya çalışıyor. Üreticiden sıradan yurttaşa, medyadan yargı mensuplarına kadar ülkenin duyarlı tüm kesimlerine gözdağı vermeyi gelenek haline getiren Başbakan Erdoğan ile çevresi, ülkenin karanlığa ve İran benzeri bir rejime sürüklenmesi planları sırasında Cumhuriyet gazetesini bir tehlike ve çok önemli bir engel olarak görüyor. Aynı kapsamda Kanaltürk, Ulusal Kanal gibi yayın organları da baskı ve tehditle sindirilmeye çalışıyor. nemlerde dayanışmanın ve duyguları paylaşmanın önemi ayrı... Bu bağlamda Cumhuriyet’iİlhan Selçuk’u yalnız bırakmayan okurlara teşekkür borcumuz var. Önümüzdeki dönem her şeye gebe. “Umutsuzluk yalnızlıktan doğar” sözünü unutmadan, hiçbir ayrılık lüksüne kaçamadan ortak paydalarda buluşmak durumundayız. Unutmamalıyız ki; hiçbirimiz hepimiz kadar güçlü değiliz. İlhan Selçuk olayının yargı boyutu kendi süreci içinde işliyor. Olayın temeli, tarihsel... 21. yüzyılın ülkemiz içindeki ve çevresindeki gelişmelerini dikkate aldığımızda yaşanan şudur: Cumhuriyetle tarihsel bir hesaplaşma! Bu hesaplaşma, elbette sürpriz değil. Karşıdevrim birikiminin patlama yaptığı bir dönemden geçiyoruz. Bu tür patlamaların sonucunu önceden kestirmek zordur; bir bakmışsınız, patlamanın altında patlatan kalmış! ??? Elimizdeki bilgiler İlhan Selçuk’un Ergenekon operasyonu çerçevesinde gözaltına alındığı yönünde. Bu operasyonla ilgili dikkati çekenleri sıralayalım: 1 Aradan 8 ay geçti. Operasyonun iddianamesi yok, ama kitabı var. Daha bu operasyonla ilgili olarak tutuklananların, soruşturulanların suçunun ne olduğu “iddia olarak bile” ortaya atılmadan, iddialı bir kitap olarak piyasaya çıktı. 2 Son yılların en önemli olaylarının “dava açma aşaması” yılın yarısını bulmayan sürelerde tamamlandı. Ergenekon soruşturmasını yürütenlerin zaman kaygısı yok. Koymuşlar soruşturma kazanını, gerekli bulduklarını içine atıyorlar. 3 Olayın en önemli boyutu medya. Ergenekon’a özel bir çete medyası oluştu. Önce bu medya aracılığıyla belirlenen kişiler hedef seçiliyor, ardından “genişletilen” soruşturma, onları da kapsıyor. Bu “medya timi”nin başarıları ileride elbette yazılır. ??? Bir an gözaltına alınanın İlhan Selçuk değil de, AB katında “fevkalade alakaya mazhar” bir gazeteci olduğunu düşünelim... Şunlar yaşanırdı: 1 İlk açıklamayı AB yapardı. Daha suçunun ne olduğu belli olmadan böyle bir gözaltı şiddetle protesto edilirdi. Türkiye’de hukukun olmadığından girilir, insan haklarından çıkılırdı. 2 İkinci açıklamayı hükümet çevreleri yapardı. Türkiye’nin demokratikleşme ve özgürleşmede çok mesafe aldığı, ama bu tür şeylerin de önlenemediği ilan edilirdi. 3 Uluslararası kuruluşlar hemen Türkiye’yi kantara koyar ve “demokrasisi eksik” ülkeler sınıfının dibine yerleştirirdi. Gazetecinin köşesindeki boş sütunlar “dolaylı sansür” olarak tanımlanırdı. Ama gözaltına alınan İlhan Selçuk olunca yukarıdakilerin hiçbiri yaşanmadı. Yanlış anlaşılmasın, onlardan bir şey istemiyoruz. Ama bu ikiyüzlülüğü, demokrasi sahtekârlığını görmezlikten de gelemeyiz. Biz sırtımızı dış desteğe, özel fonlu örgütlere değil, Cumhuriyet çınarına dayıyoruz... İlhan Selçuk çınarına dayıyoruz... İlhan Selçuk da kendisini bu çınara dayıyor! ankcum?cumhuriyet.com.tr ADALET BAKANI ŞAHİN: Gazetemiz İmtiyaz Sahibi İlhan Selçuk’un gözaltına alınması gün boyu eylemlerle protesto edildi. İftira ve baskı Cumhuriyet beş yılı aşkın süredir AKP’nin ülkenin hassas kurumları içerisindeki tarikatçı örgütlenmeyi, laikliği hedef alan faaliyetlerini deşifre etmek için büyük bir mücadele yürütüyor. Bu mücadele sırasında tehditler alıyor, binası bombalanıyor ve ekonomik kıskaç altında tutularak sindirilmeye, etkisizleştirilmeye çalışılıyor. AKP iktidarı ise tüm bunlara karşın daha büyük darboğaza sürükleniyor. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı’nın partinin kapatılması istemiyle açtığı dava bir yandan hükümetin ülkeyi nasıl bir kaosa ittiğini gösterirken diğer yandan da iktidarın demokrasiyi bir “araç” olarak görmeye devam ettiğini ortaya çıkardı. Hükümet kanadının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’na yönelik sert çıkışları ve hukuk tanımaz davranışları ise tükenmişliğin göstergesi olarak hafızalara kazındı. AKP ve dümen suyundaki medyası işte içinde bulundukları çıkmaz ve bunalımın tek sorumlusu olarak Cumhuriyet gazetesini görüyor ve İlhan Selçuk’un gözaltına alınmasını kullanarak hem Cumhuriyet’e hem de gazetenin etkilediği çevrelere gözdağı veriyor. Şeriatçı ve işbirlikçi medyanın son on günlük yayınları izlendiğinde, birilerinin İlhan Selçuk’u gözaltına aldıran süreç için taşeron olarak kullanıldığını, tetikçi kalemşorlerin ısrarla yürüttükleri iftira kampanyasıyla bu sürece zemin hazırladığını çok net biçimde ortaya koyuyor. Tehlike sinyali mi? İşte başyazarımız ve diğer akademisyen, siyasetçi ve gazetecilere yönelik gözaltılara yönelik tepkiler içinde Deniz Baykal’ın sözleri bu yüzden çok önem taşıyor ve üzerinde ısrarla düşünülmesi gerekiyor! Baykal, “AKP kadrolaşma aşamasını geride bırakarak, kendi derin devletini inşa etme aşamasına gelmiştir. Derin devletin kendine göre hukuk, anayasa, yargı ihtiyacı ortaya çıkar. Bu süreç demokratik hukuk devletine uygun bir süreç değildir!” diyerek Türkiye’yi karanlığa gö türmek isteyenlerin eğitim, yargı, ekonomi ve politik yapılanmasının ardından son ama belki de en önemli ve en tehlikeli aşamaya geldiğine dikkat çekiyor. Cumhuriyet’e yönelik sindirme ve gözdağı amaçlı bu gözaltı operasyonu, Baykal’ın çarpıcı ve ürkütücü saptamasıyla birlikte değerlendirildiğinde, önümüzdeki süreçte Cumhuriyetçi, laik, yurtsever insanlara yönelik tehdidin doruğa çıkacağı anlaşılıyor! Baykal’ın bu saptaması hiç şüphesiz 8 yıl önce aniden kesilen faili meçhullerin yeniden başlayabileceğini, toplumun laik kesimleri üzerinde yoğunlaştırılan baskının şiddete dönüşebileceğinin de sinyallerini içeriyor. AKP’lilerin iddianame ve suçlanmış bir tek kişi olmamasına karşın ısrarla “Ergenekon” ve “çete” diye tanımladığı operasyonun Cumhuriyet’e kadar uzatılabilmesini bir yazara yönelik basit bir gözaltı diye yorumlayanlar büyük yanılgı yaşıyor! [email protected] Talimat, Zaman gazetesiyle verilmiş AYKUT KÜÇÜKKAYA / IŞIL ÖZGENTÜRK Sevgili İlhan Abi, sizin bir an için emniyetteki duruşunuz gözlerimin önüne geldi. Mutlaka her zamanki gibi şıktınız ve çevredeki telaşa bakıp, sizi sorguya çekenleri, “Çocuklar sakin olun ve işinizi iyi yapın” diye kibarca uyardığınıza adım gibi eminim. Her koşulda geçerli olan o ince mizah anlayışınızla, “Emniyet’teki çocuklar benim için bir 83. yıl partisi düzenlemişler.. bari tadını çıkarayım’’ diye düşündüğünüzden de hiç kuşkum yok. Sizi birazcık tanıyan biri uyku bile uyumadığınızı, sorulacak muhtemel sorulara en sağlıklı yanıtları verebilmek için zihninizden defalarca prova yaptığınızı da bilir. Çok yakında dışarı çıktığınızda size soracaklar: “Hocam, neler hissettiniz?” Yanıtınız çok kısa ve net olacaktır. “Arkadaşların benim ifademe ihtiyaçları varmış, görevimizi yerine getirdik.” Ve ardından gene sonsuz bir tevazu ile masanızın başına geçip, içerde olduğunuz sürece çıkan gazeteyi inceleyecek ve her zamanki gibi “Gene işi abartmışsınız” diye inceden inceye şaka yollu bizimkileri azarlayacaksınız: “Ben size hiçbir olayı gereğinden fazla 83 Yaş Sürprizi abartmayın diye yıllarca dil dökmedim mi?” Tamam haklısınız İlhan Abi, ama hiçbirimiz böyle bir sürprize hazır değildik. Maşallah çoğumuzu cebinizden çıkarırsınız ama.. sağlığınızdan endişe ediyorduk. Ben dahil gazetede çalışan pek çok arkadaşınız soruşturma koşullarını pek bir iyi bildiğimizden yüreğimiz ağzımızda bekleyip duruyorduk. Sizi sabaha karşı hoyratça sıcak yatağınızdan koparıp apar topar emniyete götürenler, orada daha kibar, daha insanca davranabilirler mi? Aklıma, Aziz Nesin’i Madımak yangınında kurtaran Emniyet Amiri’nin söyledikleri geliyor: “Ulan ben seni başkası sandım.. yoksa kılımı kıpırdatmazdım.” Siz de çok iyi biliyorsunuz, bu ülkede aydınların, hele de sizin gibi yaşamı boyunca muhalif olan aydınların hiçbir değeri yoktur. Neyse bu karanlık düşünceleri bir yana bırakıp biraz günün gelişmelerinden söz edelim. İlhan Abi, tahmin ettiğiniz gibi, hani şu “Özgürlük, ille de özgürlük” diye mangalda kül bırakmayanlar birden ortadan yok oluverdiler. Beklenen bir durum, hani Brecht’in bir öndeyişi vardır.. internette, kitaplarda aradım taradım bulamadım; ben de aklımda kalanlarla yetindim, “Önce komünistleri götürdüler, ses çıkarmadım; ardından Yahudileri götürdüler, ses çıkarmadım; ardından rahipleri götürdüler, ses çıkarmadım; ardından komşularımı götürdüler, ses çıkarmadım; bir de baktım sıra bana gelmiş ve ardımda kimse yok.” Bu şiiri bulanlar lütfen bana eposta yoluyla yollarlarsa çok memnun olurum. Siz de bilirsiniz İlhan Abi, onlara hiçbir zaman hiçbir şey olmaz. İran’da da öyle olmuş.. zenginler, Şah’ın emir kulları, uçaklara atlayıp paralarını depoladıkları Avrupa ülkelerine kaçıvermişler. Öldürülenler daha çok politik inançlarından vazgeçmeyenler, en çok da kadınlar.. bunu daha önce yazdım; kadınları idam etmeden önce cellatlarıyla imam nikâhıyla evlendiriyorlar, bakire olarak ölmesin diye.. çünkü dini inançlarına göre bakireler cennete gidermiş. Ah İlhan Abi, şu neredeyse Cumhuriyet tarihiyle yaşıt ömrünüzde ne çok şey gördünüz.. ne çok engeli hep bir birlikte aşmamız için bizi nasıl da yüreklendirdiniz... Çok mutlu zamanlarımız da oldu, sorguda en iyi savunma yollarından biri mutlu günleri düşünmektir, siz bunu benden iyi bilirsiniz. O mutlu günlerin sayısı pek çok.. gazetemizin kuruluş günleri yeter... İlhan Abi, sizi yeniden masanızın başında göreceğimize hiç kuşkumuz yok. Her şeye rağmen bu ülke hâlâ namuslu ve onurlu insanlar nedeniyle ayakta duruyor. Sizi beklerken son bir söz, 12 Eylül günleriydi, kızım Dünya o zamanlar dört yaşındaydı, onu gazeteye getirmiştim ve arkadaşlar bakacaklardı.. çünkü ben bir buçuk ay sonra gözaltında olan eşimi ilk kez görmeye gidecektim. Dünya’yı gazeteye emanet edip yola çıktım. Ertesi gün köşenizde beni ağlatan bir yazınız vardı. Dünya’nın yüzündeki hüznü anlatmıştınız ve bunun yakında sevinçli bir gülümsemeye mutlaka, ama mutlaka döneceğini söylemiştiniz. Şimdi bizim de yüzümüzde, saklamaya çalışsak da, hüzün var ama.. kahkahalar yakın gözüküyor. Sizi seviyoruz. Çok mu abarttım, tamam tamam azarlamayın ne olur... Bir kerecik de abartalım. AKP hükümetinin Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, 8 aydan bu yana iddianamesi hazırlanmayan Ergenekon soruşturmasında hükmünü yaklaşık bir ay önce tüm çıplaklığıyla ortaya koymuştu. Gazetemiz İmtiyaz Sahibi İlhan Selçuk’un gözaltına alındığı gün “Yargı talimat almaz” diyen Adalet Bakanı tam bir ay önce Fethullahçı Zaman gazetesine verdiği röportajda, “Sonuna kadar gidin. Sonu nereye varırsa varsın, her kişi ve kurumla ilgili gereken işlem neyse yargı mensupları onu yapmalıdır. Hiçbir mağduriyete uğramayacaksınız” açıklamasını yapmıştı. Şahin’in Danıştay saldırısını gerçekleştiren Alparslan Arslan hakkında ise “Hâlâ saldırıyı yapan avukat son açıklamalarıyla bile başka yere çekme gayretinde. Halbuki o taraklarda hiç bezi olmayan bir insandır” sözleri de süren bir davaya bakış açısını da ortaya koyuyor. İlhan Selçuk’un gözaltına alındığı gün Şahin, Türkiye’de “kuvvetler ayrılığı ilkesi”nin olduğunu belirterek “yargının ne yasama ne de yürütmeden talimat almadan özgürce hareket ettiğini” söyledi. Ancak ne var ki 25 Şubat 2008 tarihinde Zaman gazetesine röportaj veren Adalet Bakanı’nın açıklamaları yargıya talimat verildiğini gösteriyor. Savcıya, “Hükümet arkanızdadır” ifadesini kullanarak destek veren Şahin “Yargı mensuplarına ‘Hiçbir mağduriyete uğramayacaksınız’ teminatını vermek durumundayım” diye konuştu. Ankara’dan İstanbul’a görevlendirme Şahin kendisine yöneltilen, “Tutuklanan ve ismi geçenler yeterli mi, daha önemli isimler var mı sizce” sorusuna ise aynen şu yanıtı veriyor:“Başkaca uzantıları da olabilir diye düşünüyorum. Soru işaretlerini ortadan kaldırıcı bir çalışmayı mutlaka yapmak gerekir. Bununla ilgili her türlü imkânı seferber ederiz. İstanbul’da bu son örgütle ilgili elde edilen dokümanları deşifre ettik. Bir sisteme göre dosyalanması konusunda Ankara’da Emniyet Genel Müdürlüğü’nde tecrübeli elemanları geçici olarak İstanbul’da görevlendirdik. İstanbul’dakilerin böylesine geniş kapsamlı bir arşivleme çalışması gecikebilir düşüncesiyle yaptık. Hiçbir fedâkarlıktan kaçınmayız.” C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle