25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 MART 2008 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr O, umutları, düşünceleri hiç yaşlanmayan, aydınlanma tarihinin büyük yazarlar soyundandır 15 ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Henüz şimdi çok gencim Etkinliğe yaklaşık 300 yazar katılıyor Babası ilkokuldan sonra eğitime devam etmesini istemeyince, kendini dört gün bir odaya kilitleyerek grev yapan kız çocuğu kimdir?.. O çocuk ki, okuyacak ve çalıştığı TRT’de, “Kitap Saati” programında Sartre’ın Küba’yı anlattığı eserini tanıttığı için mahkemeye çıkarılacaktır!.. Öğrencilik yıllarında yazdığı bir şiir, Ankara Üniversitesi DTCF Derneği’nin düzenlediği yarışmada, başkanlığını Nurullah Ataç’ın yaptığı seçici kurul tarafından 1. seçilecektir. Ödülü Ataç’ın elinden almasına neden olan “değirmen” adlı şiir şöyledir: Bir değirmen bilirim / Gün olur en güzel şarkıyı söyler / Bir çocuk / Elleri kolları çamur / Uzaktan tertemiz bembeyaz güler / Gün olur / Yolundan eder yolcuyu / Uzakta elleri çamur çocuğu / Başı göğsünde ağlar görürüm / Bir değirmen bilirim / Dinmez ırmaklardan alır suyunu / Bir değirmen bilirim / Feleğin çarkında öğütür onu. Kız çocuğunun adı Adalet Sümer’dir... Ama siz onu “Ağaoğlu” soyadıyla tanırsınız!.. TV8’de, her pazartesi akşamı saat 20.45’te canlı olarak yayımlanan “Hayat Deyince” adlı programımın geçen haftaki konuğu Adalet Ağaoğlu’ydu... Edebiyat okyanusumuzun balinalarından olan Adalet Ağaoğlu’yla yaklaşık bir saat süren sohbetimizde elimdeki kâğıtta yazılı pek çok konuya sıra gelmedi, gelemedi... Koskoca Adalet Ağaoğlu bir saate sığar mı hiç?.. 1965 yılında, bir köy kahvesinde insanlarla kitap üzerine yaptığı konuşmayı soramadım örneğin... Ya da müzelere olan sevgisini konuşamadık, Sayın Ağaoğlu’yla... Kitaplarıyla beni kendine hayran eden Adalet Ağaoğlu’nun günlüklerinde, müze sevgisini ele veren yazılarını okuyunca bin kat daha sevdim kendisini ve aydın kimliğinin köklerine tanık oldum. Edip Cansever’i konuşmak is Ayrımcılıktan Öte... Sevgili okurlar, mart ayının bu ilk pazar günü, siz bu yazıyı okuduğunuzda Nilgün Cerrahoğlu’yla birlikte, Almanya’da, Münih ve Ulm’da kadın sorunları üzerine konuşmuş ve konuşuyor olacağız. Malum, önümüz 8 Mart, Dünya Kadınlar günü… Önümüzdeki günlerde kadın ve kadına ilişkin sorunlar üzerine bol bol yazılacak, çizilecek, tartışılacak… Yetkililer bir kez daha, tutulmayacak sözler verecekler kadınlara… Sonra… Sonra, eski tas eski hamam demeyeceğim… Çünkü kadınlar var oldukça, kendilerine uygulanan ayrımcılığa karşı mücadeleyi sürdürecekler. Bugüne dek olduğu gibi sürdürecekler… Hiç unutmuyorum, geçen yıl 8 Mart yaklaşırken “Ayrımcılığın farkında mısınız” diye sormuş ve AKP iktidarının kadına karşı ayrımcılığı nasıl körüklediğini ve bunun tehlikelerini sıralamıştım… Ancak bugün kadınlar, çok daha korkunç bir ayrımcılıkla daha savaşmak zorundalar! Bu hükümet, kadınları kendi aralarında da ayırmayı, bölmeyi, kadınları birbirlerine düşman kılmayı sonunda başardı! Örtülüörtüsüz… Kapalıaçık… Bu sıfatlar giderek en çarpıtılmış bir biçimde “dindar ve günahkâr” ya da “ahlaklı ve ahlaksız”a dönüşürse hiç şaşmayın! Ve şimdilik, sürdürülen inatlaşmayla gidişat o yönde… Bu iktidar, kadınların bağımsızlaşmasına, özgürleşmesine, eşitliğine değil, ideolojisi gereği yaşam biçimlerine kafayı takmış durumda… Kadınlara karşı ayrımcılığa daha çok saplanmamak için, bölünüp bölünüp parçalanmamak için, şu evresel gerçekleri anımsamakta yarar var: Kadın, yaşam serüvenine çook çoook gerilerden ve çoook çok gecikmiş olarak başlayandır. Aradaki mesafeyi ve süreyi kapatması için yüzyıllardır koşan, herkesten daha hızlı koşmak zorunda kalandır. Doğduğunda, “Niye erkek doğmadın” diye öfkeye neden olan; ilk beş yılında erkek kardeşlerinden daha az beslenecek; bakımsızlıktan, ilgisizlikten ve hastalıktan daha çok ölecek olandır. Eğer ilk beş yılı atlatıp hayatta kalmayı başarabildiyse, yoksulluktan ya da görenekten, olanaksızlıklardan ya da ev işinden okula yollanmayacak olandır. Okuması yazması olmayan dünyadaki 1 milyar insanın üçte ikisidir kadın. Kadın, işi, emeği görmezlikten gelinendir.. “Gayri resmi” sektörde çalışandır. Dünyadaki toplam işin üçte ikisini yaptığı halde, dünya işgücünün üçte birini oluşturandır… Kadın, küreselleşme sürecinde hızla yoksullaşandır. Dünyadaki 1 milyar 300 milyon yoksulluk sınırının altında yaşayanların yüzde 70’ini oluşturandır. Kadın, politik ve ekonomik yapılanmalarda, hükümetlerde, ulusal ya da uluslararası karar alma mekanizmalarında, dünyanın gelişim ve barış süreçlerinde, güç dengelerinin oluşmasında yeri olmayandır… Kadın, sürekli şiddete maruz kalandır. Cinsel tacize, tecavüze uğrayandır. Evde, aile içinde, sokakta, yolda, kentlerin göbeğinde, köyde, tarlada, ofiste, kitle iletişim araçlarında, gündüz ya da gece, açık ya da gizli şiddeti göğüslemek zorunda kalandır. Kadın, kendi bedeni üzerinde söz sahibi olmayan, olamayandır. Erkeğin, ailenin, mahallenin, aşiretin, toplumun “namusunu”, şan ve şerefini korumak için öldürülen, boğazlanan, başı taşla ezilen, bıçaklanan, boğulan, taşlanan ve intihara zorlanandır kadın. Kadın, kendi bedeni üzerinde erkeğe, aileye, topluma tasarruf yetkisi verilmiş olmasını yüzyıllardır sineye çektikten sonra, artık bugün bu duruma isyan edendir. Kadın, kendi başlatmadığı, katılmadığı, taraf olmadığı, onaylamadığı, karşı çıktığı savaşların ve silahlı çatışmaların başlıca mağdurudur. Bedeni, savaş aracı olarak kullanılandır kadın. Erkeklerin savaşında, toplu tecavüzle cezalandırılandır. Binbir halini anlatmaya, ne benim şu birkaç sözümün ne de yazının yettiği alandır kadın… 8 Mart yaklaşırken bunları bir kez daha hatırlatmakta yarar gördüm. zeynep@zeyneporal.com Kadıköylü yazarlar okurlarıyla buluşuyor Kültür Servisi Türkiye’nin ve Kadıköy’ün yazarlarının katıldığı ‘Kadıköylü Yazarlar ve Kadıköy’ü Yazanlar Buluşması’ Caddebostan Kültür Merkezi’nde düzenleniyor. Kadıköy Belediyesi Sağlık ve Sosyal Dayanışma Vakfı, Gazete Kadıköy ve Türkiye Yazarlar Sendikası’nın düzenlediği “1. Kadıköylü Yazarlar ve Kadıköy’ü Yazanlar Buluşması”na yaklaşık 300 yazar katılıyor. Dün başlayan etkinlik kapsamında ‘Kadıköy’ temalı söyleşiler, paneller, müzik dinletileri ve yazarların imza günleri yer alıyor. Kadıköy mahalle mahalle, sokak sokak belgelerle slaytlarla sunulurken, geçmişten günümüze renkli ve inanılmaz bir nostalji yaşanıyor. Etkinlikler dün Caddebostan Kültür Merkezi’nde düzenlenen kokteyl ile başladı. Kadıköy Belediye Başkanı Av. Selami Öztürk’ün ev sahipliğindeki kokteyl sırasında bu yılki onur konukları olan Ahmet Oktay, Arif Damar ve Müfit Ekdal’a plaketleri sunuldu. Etkinlik kapsamında dün Nail Güreli, Enver Ercan, Necef Uğurlu, Prof. Yıldız Demiriz, Ali Sirmen, Müfit Ekdal, Ahmet Oktay gibi yazarların söyleşilerinin yanı sıra Aydın Hatipoğlu, Ahmet Oktay, Arife Kalender, Gülsüm Cengiz, Egemen Berköz, Ali Sirmen, Müfit Ekdal, Nail Güreli, Enver Ercan, Yıldız Demiriz gibi yazar ve şairlerin de imza günü yer aldı. Bugün ise Refik Durbaş, Eray Canberk, Necati Güngör, Arif Damar, Mehrizat, Mehmet Başaran, Müslim Çelik, Melisa Gürpınar gibi yazar ve şairlerin söyleşileri ve şiir dinlentileri izlenebilir. Ayrıca Arif Damar, Nevra Bucak, Tarık Günersel, Nur Saka, Salih Bolat, Buket Uzuner gibi yazarlar da okurlarıyla buluşacak. terdim Ağaoğlu’yla... Behçet Necatigil’i... Orhan Veli’nin kitap imzalarken kendisine neler yazdığını... Edebiyata ilk adımını şiirlerle atan Adalet Ağaoğlu’yla şairleri konuşamadım ama o büyük bir incelik yaparak, yazdığı son şiiri programımda okudu ve bana armağan etti!.. Bir kadın olarak okumak... 15 Mayıs 1984 yılında, günlüğüne şunları yazar Ağaoğlu: “Avrupa! Bir yandan silah satarlar el altından, ekonomilerini ayakta tutarlar; öteki elleriyle ‘Bakın işte baskıya uğramışlara hümanist yaklaşımımız dipdiri ayakta’ gösterisinde ‘ezilmiş yazarcıkların’ yakasına rozet takarlar.” Ne dersiniz, aradan geçen 24 yıl, Ağaoğlu’nun düşüncelerini 24 ayara çıkarmadı mı?.. 1946 yılında, henüz 17 yaşında bir genç kız iken “Adalet Sümer”in yazdığı bir şiiri daha okuyalım: Hele romatizmalar / Yerleşsin bacaklarımda / Gözlerimde kocakarı gözlüğü ağzımda gözlük / Yanaklarım buruşuk buruşuk kulaklarım / Ağır işitir olsun / O zaman düşünürüm geçmişi / Gelecekten ümitsiz / O zaman düşünürüm elim çenemde / Pencerenin önünde / Sokaktan / Başı önünde geçen duldan / Ölümü / Henüz şimdi çok gencim / Kara geceyi / Kara görmek için. Çocuklara kitap imzalarken papatya resmi çizer Adalet Ağaoğlu... Okula gitmek için grev yapan, kendini odaya kilitleyen kız çocuğu... Bir kadın olarak okumanın, öğrenmenin zorluğunu çok iyi bildiğinden, yaşadığından olsa gerek, romanlarını okul defterine yazar Adalet Ağaoğlu... Onu ne bir saatlik televizyon programına ne de bu köşeme sığdırabilirim... O, sanatçının sanatçıyı, yazarın yazarı kirletmesini ayıp sayan, umutları, düşünceleri hiç yaşlanmayan, aydınlanma tarihinin büyük yazarlar soyundandır. Önce üniversitelere konuk olacak Kültür Servisi Akbank sponsorluğunda düzenlenen 27. Uluslararası İstanbul Film Festivali, festival heyecanını festival başlamadan üniversitelere taşıyor. Geçen yıl İstanbul Film Festivali kapsamında gösterilen Guillermo Del Toro’nun fantastik filmi Labirent / Pan’s Labyrinth, Bir Film’in katkılarıyla İstanbul’daki 12 üniversitenin yanı sıra 2 lisede de öğrencilere gösterilecek. 4 Mart Salı günü başlayacak film gösterimleri 31 Mart Pazartesi gününe kadar aralarında Galatasaray, Marmara, Bilgi, İstanbul Teknik, Sabancı ve Koç üniversitelerinin de bulunduğu 12 üniversite ile Galatasaray Lisesi ve Robert Kolej’de ücretsiz olarak izlenebilecek. ‘Festivalden Önce Okullardayız’ gösterimleri kapsamında festival direktörü Azize Tan, 12 Mart’ta saat 14.00’te Boğaziçi Üniversitesi Mithat Alam Film Merkezi’nde öğrencilerle buluşacak. (www.iksv.org/film) CUMHURİYET 15 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle