03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 MART 2008 CUMA CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Demokratik bir hukuk devletinde şu kadar doğurun demek, kadınlara yönelik müthiş bir aşağılamadır 15 KEDİ GÖZÜ VECDİ SAYAR Feminizm ahlaksızlık değildir! klım almıyor! Sanki bir düğmeye basıldı ve dört bir yandan, her yandan, aşağıdan yukarıdan, sağdan soldan, bilinen ve bilinmeyen her bir yandan kadınlara karşı saldırıya geçildi! Hani, yeni bir şey değil, hep böyleydi diyeceğim, ama Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde Başbakan’ın birbiri ardından patlattığı inciler bu saldırılarla birleşince sistematik bir dayatmacılığa, baskıya, şiddete dönüşür oldu. AKP iktidarıyla kadınlara karşı ayırımcılık bin kat artmıştır. Hızla baskıcı ve totaliter bir tavra yönelmiştir. Başbakan’ın bir zamanlar sözünü ettiği “toplumsal mutabakat” çoktan bir yana atıldı, saflar güç gösterisine, “çoğunluk bende” yarışına girdi ki, bundan tehlikeli bir şey olamaz! Ama yine de en tehlikelisi nedir bilir misiniz? Ayırımcılığın sıradanlaşması! Kaç zamandır şu köşede, AKP iktidarında kadına karşı ayırımcılığın ulaştığı korkunç boyutları dillendiriyorum: Bugün çalışma yaşındaki her dört kadından biri istihdamda yer alıyor. Çalışan kadınların yüzde 70’inin hiçbir güvencesi yok. Son bir yılda 372 bin kadın çalışma hayatını bıraktı. Kadının aldığı ücret, aynı işi yapan erkeğinkinin yarısı. Dahası var: “Kocası iyi kazanıyorsa kadın çalışmamalı” diyen Bakanlar… “Çalışan kadın aldatır!” diye konuşan imamlar… “Kadınların ev dışında çalışmaları caiz değildir” diye fetvalar… Devlet dairelerinde ya da kuruluşlarda açılan sınavlarda “erkek olma” şartı koşmalar… Katıldığı 8 Mart kutlamasında her kadından en az üç çocuk doğurmasını isteyen Başbakan bu gerçekleri bilmez mi? Peki Türkiye’deki işsizlik sorununu, Türkiye’de her yıl bir milyondan fazla çocuk doğduğunu, bebek ölümlerinin binde 30 (uygar ülkelerde binde 5), doğum sırasında anne ölüm oranının hâlâ çok yüksek olduğunu, sokağa terk edilen çocukları bilmez mi, sokakta çalışmak zorunda bırakılan çocukları bilmez mi? ‘Mamma Mia’ Bir süredir, “Sanatın Patronları”ndan söz ediyoruz. Hükümetin, yerel yönetimlerin, özel sektörün, sivil toplum kuruluşlarının kültürsanat yönetiminde değişen rolleri ve tekelleşme ‘vakıası’ üzerinde durarak, dinamik bir kültür politikasının açılımlarını tartışıyoruz. Dünyada kültürsanat alanının desteklenmesine ilişkin farklı yaklaşımlar mevcut. Liberal politikalar, bu alanın ağırlıkla özel sektörün inisiyatifine bırakılmasından yana. Piyasa ekonomisinin kurallarının bu alan için de geçerli olmasını savunuyor. Ama piyasa ekonomisini benimsemesine karşın, Avrupa’da kültürsanat alanına farklı bir yaklaşım egemen. “Kültürel istisna” adı verilen bu yaklaşım, kültürsanatı, piyasanın vahşi kurallarına terk etmekten yana değil. Yani, yalnızca ‘büyükler’e yaşama hakkı tanıyan, ‘en çok satan’ın ‘en iyi’ kabul edildiği bir ortamın, yaratıcılığı öldüreceği, bağımsız dinamiklerin yaşam olanağını ortadan kaldıracağı görüşünü savunuyor. Bu yüzden de kültürsanata kamu desteğinin daha da artması için çaba gösteriliyor. Avrupa’da, özellikle sosyal demokrat partilerin iktidarda olduğu ülkelerde kültürsanat alanına yönelik çok ciddi destekler var. Merkezi destek mekanizmalarının yanı sıra, bölgesel ve yerel destekler önem kazanıyor. Ülkemizde ise tutarlı bir kültürsanat politikasının varlığından söz etmek pek mümkün değil. Özel sektör, bu alanda ağırlığını her geçen gün biraz daha fazla hissettirirken, merkezi hükümetten çelişkili haberler geliyor. Örneğin son vergi yasası ile, kültürsanat ciddi bir darbe alıyor. Eski yasaya göre ‘eğlence vergisi’nden muaf olan tiyatro, opera ve bale temsillerine yüzde 10 vergi geliyor. Oysa ki beklentimiz, bu alanın sınırlarının genişletilmesi, sinema biletlerinden alınan yüzde 10 eğlence vergisinin de kaldırılmasıydı. Sanat dünyası, bu kararın yeniden gözden geçirilmesini, zaten dünya ortalamalarının çok gerisinde olan kültürsanat tüketimimizi daha da sınırlandıracak olan bu vergiden vazgeçilmesini bekliyor. ??? Ülkemizde uygulanan kültürsanat politikalarının en zayıf noktalarından biri, sanatsal üretim ve tüketimin biriki merkezde yoğunlaşmasıdır. Ankara’daki resmi sanat kurumları ve kahramanca varlıklarını sürdüren başta Ankara Sanat Tiyatrosu olmak üzere (AST’ın “Roma Hamamı” adlı yeni oyununu bu vesile ile okurlarıma önermek isterim) birkaç özel tiyatro dışında, sanatın kalbi tek bir merkezde, İstanbul’da atar. İstanbul’daki gerek iktidar partisinin, gerekse muhalefet partisinin elindeki yerel yönetimlerin, kültürsanat alanında ciddi yatırımlara, önemli hizmetlere imza attıklarını söyleyebiliriz (İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin CRR’deki etkinliklerini izlemeden, Kartal, Beykoz, Ümraniye, Bakırköy, Tuzla vb. merkezlerde faaliyete geçirdiği 17 kültür merkezini görmeden Büyükşehir’i ‘sanat düşmanı’ ilan eden arkadaşlarımızı kızdırsa da, kültürsanata samimiyetle sahip çıkan Kadir Topbaş’ı savunmaya, doğru bildiklerimizi söylemeye devam edeceğiz). Peki, aynı şeyi niçin Eskişehir, İzmir, Antalya, Adana, Diyarbakır gibi birkaç istisna dışında Anadolu’daki belediyeler için söyleyemiyoruz ? Özel sektörün yatırımları açısından da aynı adaletsizlik geçerli. Ülkemizdeki insan kalitesine yapılacak yatırımın kendileri için de yararlı olacağını göremiyorlar. Büyük bir olasılıkla, uzak vadeli çıkarlar yerine kısa vadeli çıkarlar ağır basıyor. Ve, olan büyük bir kültürel yoksulluk içinde yaşayan Anadolu insanına oluyor. Orada, bütün olanaksızlıklar içinde bir şeyler yapmak için didinen ve hiçbir yerden (ne yerel yönetimlerden, ne de özel sektörden) destek bulamayan bir avuç sanatçının yalnızlığına çare düşünen çıkmayacak mı? Kültür ve Turizm Bakanlığımız, çeşitli illerde kültür merkezleri açıyor. Alkışlıyoruz. Ama, bu merkezleri kullanmak isteyen o illerdeki sanat kuruluşlarından, turneye çıkan tiyatro topluluklarından kira talep etmesini onaylamıyoruz. Sayın Ertuğrul Günay’dan bu soruna bir çözüm getirmesini bekleyebilir miyiz ? ??? Diyarbakır’dan taze bir haberle bitirmek istiyorum. Dünya Öykü Günü vesilesiyle, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi tarafından bastırılıp ücretsiz dağıtılan TürkçeKürtçe bir öykü seçkisi (Diyarbakır’da yaşamış olan 35 öykücünün öykülerinin derlendiği seçkide 15 Kürtçe, 20 Türkçe öykü yer alıyor) nedeniyle Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, bugün Diyarbakır 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nde iki yıl altı ay ceza istemiyle yargılanıyor. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, İçişleri Bakanlığı’nın soruşturma dosyasına dayanarak açtığı davada, Baydemir’in TCK 222 (Türk harflerinin tatbiki hakkındaki kanun) ve TCK 257/1’den (görevi kötüye kullanma) toplam iki yıl altı ay hapis cezası ile cezalandırılmasını istiyor. İfade özgürlüğüymüş, 301’miş… Boşverin canım, nasılsa İstanbul’a “Mamma Mia!” geliyor. Büyük sermayemizin desteğiyle... Nemize yetmiyor! [email protected] A ? Feminizm bir düşünce akımıdır. Kökleri dünyada aydınlanma dönemine dayanır. Türkiye’de 19. yüzyıldan beri gündemdedir. Feminizm ekonomik, politik, toplumsal ve etik alanları kapsar. Feminizm kadının insan haklarını ve eşitliğini savunur. Ayırımcılığa karşı durur. Feminizm, “toplumsal cinsiyeti” analiz eder ve eleştirel bir bakış açısı sağlar. Çocuk doğurmak ya da doğurmamak, kaç çocuk doğuracağı, ne zaman doğuracağına ilişkin karar kadına aittir. Bu onun bireysel hakkı, insan hakkıdır. Kadın bedeni üzerinden erkekler politika yapamaz! Partisindeki kadınlar Başbakan’a feminizm konusunda biraz ders vermeli diye içimden geçiriyordum ki Akşam gazetesi, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın web sitesinde “Kadın Hakları” içerikli bir yazıda olmayacak sözler buldu. Ben de girdim Diyanetin web sayfalarına. (O kadar çok yazı var ki bulmam güç oldu.) Şöyle deniyor “İnsan Hakları ve Kadın Hakları” bölümünde: “Feminizm, ahlaki ve sosyal bakımdan çok olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Bir kere, feminizm hareketine kapılan kadın, genel olarak kayıtsız şartsız özgürlük düşüncesiyle aile için vazgeçilmez olan birçok kural ve değerleri hiçe saymakta; esasen sosyal hayatın hiçbir alanında, hiçbir insan için geçerli olmayan ‘Kendi Bir ülkenin gücünü belirleyen, nüfusunun azlığı çokluğu değil, o nüfusun yaşam kalitesi, yaşam standardıyla, geleceğe ilişkin düşleriyle vizyonuyla ölçülür. Bunu bilmez mi Başbakan? ADIN BEDENİ ÜZERİNDEN POLİTİKA Başbakan bu yukarıdakileri elbet bilir, ama oy potansiyelini arttırmak için kadınlara doğurun önerisinde bulunabilir. Başbakan’ın bilmediği şu: Demokratik bir hukuk devletinde kadınlara şu kadar doğurun demek kadına ve erkeğe yapılabilecek en büyük hakaret, kadınlara yönelik müthiş bir aşağılamadır. hayatımı canımın istediği şekilde yaşamak hakkımdır!’ şeklindeki anlayışı, bütün değerlerin üstünde bir değer ve kanun kabul etmektedir.” “Ahlakını kötü özentilerle dejenere etmiş, aklını fikrini feminizme adamış, erkeklere savaş açmış bir annenin çocuklarından meydana gelen toplumdan ne umulur” diye soruluyor… Bu abuk sabuk açıklamaların neresini düzeltsem ki! Bu ve benzer sözler cehaletin daniskası. Ayrıcımlığa karşı çıkan kadınları daha önce ‘marjinal’ diye niteliyen Başbakan ve çevresinin zihniyetini ortaya koyuyor. Hiç olmazsa şu birkaç noktayı Başbakan dahil herkesin bilmesinde yarar var! 1. Feminizm bir düşünce akımıdır. 2. Kökleri dünyada aydınlanma dönemine dayanır. Türkiye’de 19. yüzyıldan (Osmanlı İmparatorluğu’ndan) beri gündemdedir. 3. Feminizm ekonomik, politik, toplumsal ve etik alanları kapsar. 4. Feminizm kadının insan haklarını ve eşitliğini savunur. Ayırımcılığa karşı durur. 5. Feminizm, “toplumsal cinsiyeti” analiz eder ve eleştirel bir bakış açısı sağlar. Bugünlük bu beş noktayla yetineceksiniz. Günümüzde feminizm, içine daldıkça daha ne çok öğrenmemiz, bilmemiz gerektiğini bize her an anımsatan bir bilim dalına dönüştü. Bu köşede derinliklerine dalmamıza olanak yok. Feminizm için çok şey söylenebilir, ama söylenemeyecek tek şey “ahlaksızlık” olduğudur. [email protected] Not: “Amargi Feminist Kitapevi”ni biliyor musunuz? Her cumartesi “Deneyimlerimiz Hangi Kapıları Açıyor” başlıklı sohbetler yapılıyor. Yarın sıra, “O Güzel İnsanlar” kitabımla bende. Yolunuz oralara düşerse beklerim. (Kâtip Mustafa Çelebi Mah. Tel Sok. No: 16 Beyoğlu. Taksim Ticaret Lisesi Karşısı) K GÖLCÜK İCRA DAİRESİ TAŞINIRIN AÇIK ARTIRMA İLANI Dosya No: 2007/2014 Tal. Bir borçtan dolayı hacizli ve aşağıda cins, miktar ve değerleri yazılı mallar satışa çıkarılmış olup: Birinci arttırmanın 27.03.2008 günü, saat 11.0011.10’da, KAVAKLI MAHALLESİ, YAVUZ CADDESİ, 77 SOKAK, NO: 8 GÖLCÜK’te yapılacağı ve o gün kıymetlerinin %60’ına istekli bulunmadığı takdirde 01.04.2008 günü, aynı yer ve saatte 2. arttırmanın yapılarak satılacağı; şu kadar ki, arttırma bedelinin malın tahmin edilen değerinin %40’ını bulmasının ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olmasının ve bundan başka paraya çevirme ve payların paylaştırma giderlerini geçmesinin şart olduğu; mahcuzun satış bedeli üzerinden KDV’nin alıcıya ait olacağı ve satış şartnamesinin icra dosyasında görülebileceği; gideri verildiği takdirde, şartnamenin bir örneğinin isteyene gönderilebileceği; fazla bilgi almak isteyenlerin yukarıda yazılı dosya numarasıyla Dairemize başvurmaları ilan olunur. Takdir Edilen Değeri Lira Krş.: 18.000,00 YTL Adedi: 1 Adet Cinsi, Niteliği ve Önemli Özellikleri: 41 EF 828 PLAKA SAYILI, FİAT MARKA 2007 MODEL ALBEA SOLE 1.4 FİRE ACTİVE TİPİ, HUSUSİ OTOMOBİL, ÇELİK GRİSİ RENKLİ, MOTOR NO: 350A10003276303, ŞASE NO: NM417800006450710 25915 KM. TEYP YOK, STEPNE VE KRİKO MEVCUT, KOÇ TÜKETİCİ VE KART. HİZ. AŞ. REHİNLİ. Basın: 13572 ELBİSTAN 1. İCRA VE İFLAS DAİRESİ TAŞINMAZIN AÇIK ARTIRMA İLÂNI Dosya No: 2004/263 ESAS Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri: İlçemiz Pınarbaşı Mah., Pınarbaşı Cad., 1271 Ada, 7 Parsel söz konusu, parsel arsa vasfında olup, toplam 414,58m2 alana sahiptir. Her türlü Belediye ve Medeni hizmetlerden faydalanmaktadır. Parsel üzerinde tek katlı betonarme bir yapı bulunmaktadır. 145m2 alana sahip olan, bu yapı konut olarak kullanılmaktadır. Üç oda, bir salon, bir mutfak, bir banyo, bir wc ve girişten oluşmaktadır. Yer döşemeleri seramik kaplama, mutfak, banyo, ve wc duvarları tavana kadar fayans kaplamadır. Kapılar ahşap doğrama, pencereler PVC’dir. Arsanın etrafı tuğladan yapılmış, bahçe duvarı ile çevrilidir. G.Menkulün Muhammen Bedeli 77.697,70YTL’dir. Satış şartları: 1 Satış 29/Nisan/2008 tarihinde, saat: 14:45l5:00’te Elbistan 1. İcra Müdürlüğü’nde; açık artırma suretiyle yapılacaktır. Bu artırmada tahmin edilen değerin %60’ını ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa, en çok artıranın taahhüdü saklı kalmak şartıyle 09/MAYIS/2008 günü, aynı yer ve saatte ikinci artırmaya çıkarılacaktır. Bu artırmada da rüçhanlı alacaklıların alacağını ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. 2 Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin %20’si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lâzımdır. Satış peşin para iledir, alıcı istediğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Tellaliye resmi, damga vergisi, tapu harç ve masrafları ve mevzuatın gerektirdiği oranda KDV alıcıya aittir. (G.Menkulün aynından doğan vergiler satış bedelinden ödenir. 3 İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgilerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını, özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını, dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde hakları tapu sicil ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4 Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse, İcra ve İflas Kanununun 133’üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İki ihale arasındaki farktan ve %10 faizden alıcı ve kefilleri mesul tutulacak ve hiçbir hükme hacet kalmadan kendilerinden tahsil edilecektir. 5 Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup, gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6 Satış ilanının, bir suretinin alacaklı veya vekiline, bir suretinin borçluya, bir suretinin tapuda kayıtlı ilgililere (adresi olan ilgililere) Tebligat yapılamayan ilgililere Gazete İlanı tebligat yerine kaim olacaktır. 7 Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2004/263 Esas sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilân olunur. (İİK.m.126) (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. *:Bu örnek, bu Yönetmelikten önceki uygulamada kullanılan Örnek 64’e karşılık gelmektedir. (Basın: 13376) CUMHURİYET 15 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle