15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 ŞUBAT 2008 PERŞEMBE 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI Y Y Y Y Y Y B B Y 14 21 21 16 21 20 21 18 16 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya Y B B B PB B B S B 14 18 15 15 14 15 10 1 19 Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B B B B B B B B 20 18 13 16 12 13 0 5 1 Trabzon Ankara İzmir Hakkari Antalya Adana Ş.Urfa Erzurum Yurdun batı kesimleri parçalı çok bulutlu, Marmara, Batı Karadeniz ile İzmir, Manisa çevreleri yağmurlu diğer yerler parçalı az bulutlu geçecek. Yurdun doğu bölgelerinde buzlanma ve don olayı ile birlikte sis bekleniyor. Hava sıcaklığı tüm yurtta artmaya devam edecek. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo Helsinki Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Paris Bonn Münih K K K B B B B B Y 7 6 7 12 10 10 10 8 7 Yağmurlu Stockholm Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih B PB Y Y PB PB PB B Y 11 15 19 14 19 19 15 18 9 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı K Y Y Y PB Y PB B PB 4 7 14 14 7 12 12 20 18 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Parçalı bulutlu Sisli Bulutlu GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada başını bağlamaya çalışıyor. RTE ile YÖK Başkanları YZÖ’nün demeçlerinde satır aralarına sıkışan kimi cümleler, kimlikleriyle ilgili kanılara yenilerini eklemek fırsatını verdi. Yüzde 47’nin Başbakanı RTE, son grup toplantısında övünmeler içeren uzuuun konuşmasının bir yerinde, birdenbire operasyonlara karşılık tabii ABD’ye “zaman zaman ‘bazı şeyler’ verildiği” gibi söylentilerden söz etti. Muhalefetten duyulmayan ve medyada yer almayan “bu söylentiyi” RTE, acaba neden gündeme getirdi? ABD Savunma Bakanı Robert Gates geliyor. Söylenmeyen ve yazılmayan genel kanı; ABD’nin kimi yeni isteklerde bulunacağını içeriyor. Bu kanıya AKP iktidarının ABD’ye bağımlı siyaseti de eklenince hemen her çevrenin bu türden beklentilere kapılması ve bu yolda kimi söylentiler çıkması doğal değil mi? ??? Daha sonraki birkaç cümlesi RTE’nin böyle konuşmasındaki bir başka nedeni açığa vuruyor. Yine geçmişi suçlarken, “Onların” diyor, “böyle alışkanlıkları olabilir. Onlar bir şeyler karşılığında bu işleri yapmış olabilirler”. “Ama” diyor; “ama 58, 59 ve 60. Türkiye Cumhuriyet hükümetleri, asla hiçbir şey karşılığında böyle bir pazarlığa girmemiştir”. Bakalım, RTE doğruları mı söylüyor, yoksa grup kürsüsünde yine ayaküstünde övünme uğruna yine bilinen gerçekleri yadsıyor mu? 58. hükümet, Bay Gül Abdullah’ın başbakanlığında kurulan ilk AKP hükümeti. Gül Abdullah’ın kısa süren başbakanlığında, üstelik önemli ölçüde ABD kredilerinin söz konusu olduğu bir dönemde, Güneydoğu illerini Amerikan askerlerinin işgaline yol açan pazarlıklar yapılmadı mı? Yapıldı! Bu döneme ait gerçekleri öğrenmek isteyenler; ABD ile pazarlıkları, affedersiniz görüşmeleri yürüten şimdi emekli ve milletvekili büyükelçi Deniz Bölükbaşı’nın 1 Mart Vakası kitabına başvurabilirler. ??? Gelelim RTE’nin kurduğu 59 ve 60. hükümetlere... RTE, TBMM’nin 1 Mart tezkeresini reddetmesinden sonraki dönemde ABD ile arayı düzeltmek için yeni pazarlıklara girişti. Amerikan askerlerinin Türkiye’de konuşlanmasına olanak vermeyen, ama kara ve havayollarını açarak ABD’nin K. Irak savaşına büyük ölçüde katkı sağlayan ikinci ve üçüncü tezkerelerin mimarı ve sahibi RTE değil mi? Üstelik öyle kötü pazarlık etti ki, askerin PKK’yı temizlemek için K. Irak’a girmesini sağlayamadı. “Bir şey karşılığında pazarlığa giriştiğini” kanıtlayan bir başka belge: Dubai anlaşması! O günlerde Devlet Bakanı Ali Babacan, hükümet adına ABD ile yaptığı pazarlıklar (görüşmeler) sonunda Türkiye’ye 8.5 milyar dolar kredi sağlayan anlaşmayı imzaladı. ABD kredisinin koşulu neydi? Türkiye K. Irak’a tek taraflı asker konuşlandırmayacaktı! CHP ve medya, ülkeyi aşağılayan bu duruma sert tepki göstermeseydi; RTE, acaba Dubai anlaşmasını iptal edebilecek miydi? Yadsınması olanaksız bu gerçekler ortada iken, RTE, “üç AKP hükümetinin ‘asla hiçbir şey karşılığında pazarlığa’ girişmediğini” söyleyebiliyor. Eskiyi suçlayıp kendini aklamak istiyor. Gerçeklerin üzerini örtmeye yeltenen, yadsıyan, unutkanlığın veya övünme hastalığının bu kadarına da... pes demek yerine: Kaş yapayım derken göz çıkarma anlamına gelen; “Şecaat arz edeyim derken, merdi kıpti sirkatin söyler” demeyi yeğlemez misiniz? ABD istihbaratı kesebilir Savunma Bakanı Gates, operasyonun 2 hafta içinde bitmesi gerektiğini, eğer daha uzun sürerse Türkiye’ye sağlanan istihbarat desteğinin kesilebileceği mesajını verdi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye ile ABD arasındaki diplomasi trafiği son dönemde giderek yoğunlaşıyor. Beş ülkeyi kapsayan tura çıkan ABD Savunma Bakanı Robert Gates’in son durağı Türkiye olacak. Ankara’daki temaslarını bugün gerçekleştirecek olan Gates, en üst düzeyde ağırlanacak. Konuk bakan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Tayyip Erdoğan ve Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül ile görüşecek. Gates’in, Genelkurmay Başkanlığı’nda da temasları olacak. Gates, kritik Ankara ziyareti öncesinde, “Kara operasyonunu çabuk bitirin” mesajı verdi. AP’nin haberine göre Hindistan’ın Yeni Delhi kentinden Türkiye’ye doğru yola çıkmadan önce açıklama yapan Gates, “Irak’ın kuzeyindeki askeri operasyonun bir ya da iki haftadan fazla sürmemesi gerektiğini” Türk yetkililerine söyleyeceğini belirterek “Akıllarında hep Irak’ın egemenliği bulunmalı” dedi. Gates,Türkiye’ye ayrıca sorunların çözümü için ekonomik ve siyasi girişimlere yönelmesi çağrısında bulunacağını da ifade etti. Türk yetkililerin kendisine, operasyonun ne zaman biteceğine ilişkin kesin bilgi vermediklerini de kaydeden Gates, “Eğer operasyon uzun sürerse, ABD’nin de Türkiye’ye sağlamakta olduğu istihbarat desteğinin kesilmesi üzerinde düşünüp düşünmeyeceğini bilmiyorum” ifadesini kullandı. te ilişkin ön bilgiler geçen ay sonunda Ankara’ya ulaşmıştı. Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, Cheney’nin gelmesi durumunda görüşmelerde Irak, PKK ile mücadele, Kosova ve Pakistan konularının ele alınacağını belirtiyor. Cheney’nin ziyareti, Gates’in Ankara’da yapacağı temasların sonuçlarına göre kesinleştirilecek. ABD kaynaklı olarak diplomasi kulislerine sızan bilgilere göre ise Cheney’nin çantasındaki en önemli dosya Afganistan. Cheney’nin Türkiye’den Afganistan’da görev yapacak muharip asker istemesi bekleniyor. GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Afganistan ısınıyor ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney’nin de gelecek ayın ikinci yarısında Ankara’da olması planlanıyordu. ABD yetkililerinin “programda görünmüyor” açıklamasına karşın ziyare ABD Dışişleri Sözcüsü ‘Yalnızca askeri çözüm olmaz’ ELÇİN POYRAZLAR WASHINGTON ABD Dışişleri Bakanlığı, Savunma Bakanı Robert Gates’in Türkiye’nin Kuzey Irak’ta düzenlediği kara harekâtını iki hafta içinde bitirmesi gerektiği yönündeki ifadelerinin ABD’nin resmi görüşü olduğunu söyledi. ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Tom Casey, günlük basın toplantısında Gates’in Hindistan’da yaptığı açıklamalarına ilişkin soruya, “Gates ABD yönetimi adına konuşuyor. Bu yoruma tüm kalbimizle katılıyoruz” karşılığını verdi. ABD’nin PKK sorununa askeri yöntemler dışında bir çözüm bulunması çağrısına yönelik bir soruyu yanıtlayan Casey, “Sanırım herkes bunu biliyor ve Türk hükümeti Güney’deki meselelere yönelik siyasi cephede şimdiye kadar atılan adımların yanı sıra ekonomik kalkınma ve diğer önlemlerin gerekliliğini dile getirmişti” dedi. Erdoğan’ın Dış Politika Başdanışmanı Büyükelçi Davutoğlu, Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı Fidan ve Irak Özel Temsilcisi Vekili Özçelik, Irak Devlet Başkanı Talabani ile görüştü. (AA) Talabani’ye Gül’ün resmi davet mektubu iletildi Türk heyeti Bağdat’ta ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Irak’ın kuzeyinde operasyon sürerken Ankara’dan bir heyet Bağdat’a gitti. Heyette, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Dış Politika Başdanışmanı Büyükelçi Ahmet Davutoğlu, Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı Hakan Fidan ve Irak Özel Temsilcisi Vekili Murat Özçelik yer aldı. Heyet dün ilk olarak Irak Devlet Başkanı Celal Talabani ile görüştü. Görüşmede, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, Talabani’ye resmi ziyaret davetini içeren mektubu da iletildi. Talabani’nin, en uygun zamanda Türkiye’ye geleceğini ifade ettiği öğrenildi. Talabani ile yapılan görüşmeye Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari ve Irak Milli Güvenlik Müsteşarı Muvafaak El Rubai de katıldı. Heyet, görüşmeden sonra Yeşil Bölge’de bulunan ABD Büyükelçiliği’ne giderek, ABD’nin Bağdat Büyükelçisi ve Bağdat’taki koalisyon güçlerinin komutanıyla bir araya geldi. Daha sonra ise Irak Devlet Başkan Yardımcıları Sünni Tarık El Haşimi ve Şii Adil Abdülmehdi ile bir araya geldi. Casey: Reçete sunmaya çalışmıyoruz PKK’nin, ortadan kaldırılması gereken bir terör örgütü olduğunu vurgulayan Casey, “Biz, Türk hükümetinin ne yapması veya yapmaması gerektiği konusunda reçete sunmaya çalışmıyoruz” ifadesini kullanarak şunları söyledi: “Gates, uzun vadede yalnızca askeri bir çözümün olmadığı ve Türkiye ile Irak arasında bu soruna ilişkin siyasal diyalog bulunması, bizimle ve başkalarıyla çalışılması gibi şeylerin yapılması gerektiği biçimindeki herkesin anlayışını dile getiriyor.’’ gitti! 1991’de Sovyetler Birliği’nin çökmesiyle Türkiye’ye yönelik ABD destekli bakış şuydu: Türkiye’nin önemi azalmıştır. Soğuk Savaş dönemindeki ileri karakol özelliği kalmamıştır. ABD’nin Türkiye ile birlikte yürüme konuları çok azalmıştır. Zaman bu şekilde gelişmedi. ABD, Sovyetler’in boşalttığı nüfuz alanına tek başına hâkim olmak için attığı adımlarda zorlandı. NATO bağlamında en yakın müttefiki Türkiye’ye gereksinim duydu. ABD, Balkanlar’a el atıyor... Son olarak Kosova’dan yeni bir dalga başlatıyor; bölgeye en yakın, askeri gücü yüksek NATO ülkesi Türkiye... ABD, Kafkaslar’a el atıyor... Son olarak Gürcistan’ı kendine yamamak istiyor; bölgeye en yakın NATO ülkesi Türkiye... ABD, Ortadoğu’ya el atıyor... Irak’tan başlayıp gereksinimi olan petrole ve oynadığı başrole uygun bir işgale girişiyor; bölgeye en yakın NATO ülkesi Türkiye... ABD, Asya’ya el atıyor... Rusya’nın ‘R’siyle ‘y’sini kaldırmayı hedefleyen işlere girişiyor; bölgeye en yakın NATO ülkesi Türkiye... ??? 21. yüzyılı “Amerikan yüzyılı” ilan eden ABD, bu yolda ciddi adımlar attı, atmaya devam ediyor. Afrika’ya ilgisinin artması, Asya derinliklerinde çoğalmak istemesi bundan. Akdeniz’de ciddi ağırlığı var... Ama Karadeniz’de yok! ABD, Türkiye’den şunu istiyor: Arkadaş, bana Montrö’yü uygulama! Montrö deyip geçmeyin... Montrö Boğazlar Sözleşmesi, Atatürk’ün tarafsız kişilere bile parmak ısırtacak bir diplomatik başarısıdır. Boğazlar’da tam egemenlik sağlamak için uluslararası dengelerin en elverişli anını bekledi. 1936, Avrupa’nın gözünü birbirine diktiği yıldı. 22 Haziran 1936’da Montrö’de taraflar toplandı, 20 Temmuz 1936’da sözleşme imzalandı. Aynı gece Türkiye, Boğazlar bölgesine 30 bin asker konuşlandırdı. Montrö, Türkiye’nin ve Karadeniz’in güvenliği temeline dayanıyor. Askeri geçişler tümüyle bizim kontrolümüzde. Bu yüzden ABD, Karadeniz’de istediği gibi var olamıyor. Asya’nın ve enerji hatlarının tam kontrolü için Karadeniz’de dev savaş gemileri bulundurmak şart! ??? Yukarıdaki sıralamayı topladığımızda şu tümce çıkıyor: ABD, Türkiye’ye bölgede merkezi lojistik ülke gözüyle bakıyor! Bütün bunların üstüne Rusya güçleniyor! Stratejiyi çizen Washington şu ikilemde: Bu durumu Türkiye’ye nasıl kabul ettirmeli; zorlayarak mı, paylaşarak mı? Tarih tekrar etmez, ama kimi olaylar birbirine çok benzer. Yine dünya dengelerinin karıştığı bir dönemdeyiz... Ustaca izlenecek dış politikayla Türkiye, girdaplardan kurtulup dengesini bulur. Bunun için Atatürk’e hükmetmeye kalkan değil, hazmetmeye çalışan bir Türkiye Cumhuriyeti hükümetine gereksinim var! ankcum?cumhuriyet.com.tr Büyükelçi krizi Öte yandan, Türkiye’nin Irak Özel Temsilcisi Oğuz Çelikkol’un Atina Büyükelçiliği’ne atanmasının ardından bu göreve vekalet eden Murat Özçelik’in halen büyükelçi statüsünde olmamasının sıkıntı yarattığı bildirildi. Bu nedenle Erdoğan’ın istemiyle büyükelçilik unvanı da bulunan Davutoğlu’nun heyete eklendiği öğrenildi. 28 ilde araştırma yapıldı Halkın yüzde 86’sı operasyonu destekliyor İstanbul Haber Servisi Avrasya Kamuoyu Araştırma Merkezi’nin yaptığı “Türk Halkının Teröre ve PKK’ya Bakışı, Sınır ötesi Operasyon ve Kuzey Irak Araştırması”na katılanların yüzde 86’sı TSK’nin Irak’ın kuzeyine yaptığı harekâta destek verdiğini açıkladı. Katılımcıların yüzde 6.3 operasyonu desteklemediğini ifade etti. 2325 Şubat tarihleri arasında gerçekleştirilen araştırma, İstanbul, Bursa, Edirne, Sakarya, Hatay, Diyarbakır’ın da aralarında bulunduğu 28 ilde 1900 kişiyle telefonla görüşülerek gerçekleştirildi. Araştırmada, “Terör dendiğinde aklınıza ne geliyor?” sorusuna yüzde 55.7 “PKK”, yüzde 20.4 ile “Abdullah Öcalan”, yüzde 9.1 ile “ABD”, yüzde 5 ile “İsrail”, yüzde 4.6 ile “Katliamlar” yanıtları verildi. “PKK finansmanını hangi yollarla sağlıyor” sorusuna katılımcıların yüzde 35.2’si, “Uyuşturucu kaçakçılığı”, yüzde 21.6’sı “Silah kaçakçılığı”, yüzde 13.7’si, “Gasp ve haraçlar”, yüzde 10.1’i, “Dış devletlerden yardımlar”, yüzde 8.2’si, “İnsan kaçakçılığı” yanıtını verdi. “PKK’ya en çok destek veren ülkeler hangileridir?” sorusuna ise, halkın yüzde 43.1’i, “ABD”, yüzde 21.6’sı, “Irak”, yüzde 14.4’ü, “İsrail”, yüzde 6.2’si, “Belçika”, yüzde 4.9’u, “Fransa”, yüzde 2.5’i, “Rusya”, yüzde 2.1’i ise, “Suriye” yanıtını verdi. “Ülkemizde terör örgütü üyeleri için uygulanan cezalar caydırıcı mıdır?” sorusuna, katılımcıların yüzde 90.5’i “Hayır” dedi. ? Baştarafı 2. Sayfada yapmasınlar diye. Uyarının konusu bir cümleyle açıklanabilir: Anayasanın 10. ve 42. maddelerinde yapılan değişiklik kendiliğinden (ipso iure, hukuk gereği) hiçbir sonuç doğurmaz. Türban Sorunu ve YÖK Başkanı’nın Yanılgıları Prof. Dr. Fazıl SAĞLAM Eski Anayasa Mahkemesi Üyesi si genel hukuk öğretisine göre, ancak kuralın sözüne yansıtılmışsa göz önünde tutulabilir. Anayasada yapılan değişikliklerin ne lafzı ne de objektif anlamı laiklik ya da hukuk devleti ilkesini daraltıcı ve etkisizleştirici bir sonuca ulaşmaya elverişlidir. Kaldı ki bu ilkeler, anayasanın 4. maddesi uyarınca “Değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez” ilke ve kurallar kapsamındadır. Bu nedenle yapılan değişikliklere yorum yoluyla laiklik ya da hukuk devleti ilkesini daraltıcı ve etkisizleştirici bir anlam zaten verilemez. Anayasanın 42. maddesine eklenen yeni fıkranın 2. cümlesi ise bu hakkın kullanımının sınırlarının kanunla belirleneceğini açıkça öngörmektedir. Bu yönde yeni bir yasa çıkmadıkça, yükseköğretim kurumları bakımından yürürlükteki düzenlemenin (yani 2547 sayılı yasanın Ek 17. maddesinin) Anayasa Mahkemesi’nin 09.04.1991, E. 90/36 ve K. 91/8 tarih ve sayılı kararında yaptığı yorumla geçerli olacağı ve bu yorumun anayasanın 153/6. maddesi uyarınca “yasama, yürütme ve yargı organlarını ve idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri” bağlayacağı kuşkusuzdur. 3) Anayasa Mahkemesi’nin yukarda anılan içtihadı, aradan on yılı aşkın bir süre geçtiği için kuramsal olarak değişebilir. Ancak bunun için anılan maddenin bir davada uygulanacak kural niteliği taşıması ve mahkemenin bu kuralı anayasaya aykırı bulması ya da dava taraflarından birinin bu yöndeki iddiasını ciddi bulması gerekir. Bu durumda sorun, somut norm denetimi yapmak üzere Anayasa Mahkemesi’ne sunulur ve oradan alınacak karara göre hareket edilir. Bu sürecin tamamlanmasından önce, özellikle yürütme ve yargı organlarıyla idarenin ya da gerçek ve tüzelkişilerin, Anayasa Mahkemesi yerine geçerek Yükseköğretim Kanunu’nun Ek 17. maddesine farklı bir anlam vermesi söz konusu olamaz. Yükseköğretim Kurulu Başkanı’nın, yapılan anayasa değişikliğine Anayasa Mahkemesi kararını bertaraf edecek bir anlam yüklemesi ise açık bir yetki saptırmasıdır. Gerekçeler 1) Anayasanın 10. maddesindeki değişiklik yapılmadan da idare, “her türlü kamu hizmetlerinden yararlanılmasında” kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundaydı. Çünkü bu yükümlülük, eşitlikle ilgili anayasal kuralların genel kapsamı içindeydi. Bu nedenle yapılan değişiklik “beyan edici, açıklayıcı” (deklaratif) bir nitelik taşımaktan öteye geçemez. Kaldı ki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) türbanla ilgili kararlarında laiklikle eşitliği, birbirini tamamlayan ve güçlendiren ilkeler olarak değerlendirmiştir. 2) Anayasanın 42. maddesine eklenen “Kanunda açıkça yazılı olmayan herhangi bir sebeple kimse öğretim hakkını kullanmaktan mahrum edilemez. Bu hakkın kullanımının sınırları kanunla belirlenir” şeklindeki yeni fıkra, aynı maddenin “Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz” şeklindeki ilk fıkrasının bir tekrarı niteliğindedir. Bu yönüyle de yalnızca “beyan edici, açıklayıcı” (deklaratif) bir nitelik taşır. Yapılan anayasa değişikliğinin laiklik ilkesini daraltıcı ya da Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığını ortadan kaldırıcı bir etkisi olduğunu düşünmek, ancak kuralın hukuken bağlayıcı olan açık sözüne rağmen, bağlayıcı olmayan gerekçesine öncelik tanımak koşuluyla mümkündür. Oysa kuralın gerekçe Olası kararlar 4) Konunun soyut norm denetimi yoluyla Anayasa Mahkemesi önüne gelmesi halinde mahkeme iki türlü karar verebilir. a) Anayasada yapılan değişiklikleri YÖK Başkanı’nın anladığı biçimde yorumlar. Yani değişikliğin objektif anlamını değil, gerekçesini esas alır. Başka bir deyişle yapılan değişikliği gerekçesine göre yorumlar. Ancak bundan YÖK Başkanı’nın beklediği sonuç doğmaz. Çünkü bu takdirde gerek laiklik ilkesinin ve gerekse bağlayıcı bir Anayasa Mahkemesi kararının anayasa değişikliği yoluyla ortadan kaldırılması nedeniyle hukuk devleti ilkesinin daraltılması ve etkisizleştirilmesi söz konusu olur. Bu da, CHP’nin açacağını belirttiği davaya haklılık kazandırır. Bunun hukuksal sonucu ise yapılan anayasa değişikliğinin, anayasanın “Değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez” ilke ve kuralları kapsamında yer alan laiklik ve hukuk devleti ilkelerini daralttığı ve etkisiz kıldı ğı gerekçesiyle iptal edilmesi ya da yok hükmünde sayılmasıdır. b) İkinci olasılık, yapılan değişikliğin lafzı (sözü) esas alınarak objektif anlamıyla yorumlanmasıdır. Bu durumda anayasa değişikliği, doğrudan hukuki etki yaratacak nitelikte yeni bir normatif değer içermediğinden ve bu anlamıyla laiklik ve hukuk devleti ilkesini daraltıcı ya da etkisini zayıflatıcı bir sonuç doğuramayacağından, açılan dava reddedilecektir. Ancak bunun hukuksal anlamı, türban yasağı açısından mevcut hukuksal durumda herhangi bir değişikliğin söz konusu olmamasıdır. Bu durumda Anayasa Mahkemesi’nin yükseköğretim kurumlarında türban yasağına ilişkin içtihadında ilke olarak bir değişiklik olmayacak; ancak yeni bir yasa gündeme geldiğinde, bu yasanın laiklik ilkesine aykırı olup olmadığı denetlenebilecek ve bu denetimde de Anayasa Mahkemesi’nin ve özellikle AİHM’nin kararlarındaki temel gerekçeler belirleyici olmaya devam edecektir. OSMAN ÖCALAN Yeni eşe 2.5 kilo altın Dış Haberler Servisi Terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’ın PKK’den ayrıldıktan sonra Kuzey Irak’ta fırın işleten kardeşi Osman Öcalan (49), 22 yaşındaki bir kadınla ikinci evliliğini yaptı. Fırıncılık yapan Öcalan’ın, yeni eşine yaklaşık 2.5 kilogram altın takı taktığı öğrenildi. Abdullah Öcalan ile birlikte yıllarca örgütü yöneten ve ağabeyinin tutuklanmasıyla birlikte 2003’e kadar PKK’nin liderliğini yürüten Osman Öcalan, fikir ayrılığı nedeniyle bazı yakın adamlarıyla birlikte örgütten ayrılarak Yurtsever Demokrat Parti adında yeni bir örgüt kurmuştu. Öcalan bir süre sonra kurduğu örgütten de ayrılarak Köysancak’ta fırın işletmeye başladı. Osman Öcalan bu süre içinde örgütten beraber kaçtığı “Jiyan” kod adlı Keve Suci isimli teröristle evlenmiş ve 2 çocuğu olmuştu. Ancak Osman Öcalan’ın Abdullah Öcalan’ın çağrıları üzerine PKK’ye dönmek istemesi eşiyle yollarının ayrılmasına neden olmuştu. Keve Suci, çocuklarını da bırakarak Öcalan’ı terk etmiş ve İsveç’e kaçmıştı. Öcalan terk edilmesinden kısa süre sonra Duhok kentinin Akre kasabasında oturan 22 yaşındaki “Sozan” adlı bir kadınla ikinci evliliğini yaptı. Geçen günlerde Köysancak’ta yapılan düğüne 200 kişi katıldı. Öcalan’ın eşine 2.5 kilogram altın taktığı belirtildi. Sonuç Bu iki olasılık dışında hukuk mantığının gösterdiği başka bir olasılık yoktur. YÖK Başkanı’nın gözünü kapadığı gerçek şudur: Dinsel açıdan örtünmek, dinin cevaz verdiği bir özgürlüğün kullanımı değil, dinsel bir buyruğun örtünen kişinin inancına göre yerine getirilmesidir. Gerçi dinsel buyruklara uyma da ilke olarak din ve vicdan özgürlüğünün kapsamı içinde yer alır. Ancak bu özgürlük, dinin değil, laik düzenin tanıdığı bir özgürlüktür ve bu özelliği ile dinsel gereklerden bağımsız bir yapıya sahiptir. İçeriği ve sınırları, laik düzenin gerekleriyle belirlenir. PKK yandaşlarından AP’de basın toplantısı Dış Haberler Servisi PKK yandaşları, Avrupa Parlamentosu’nda (AP) basın toplantısı düzenleyerek, TSK’nin Irak’ın kuzeyindeki harekâtına son vermesini istedi. PKK’nin bazı yan kuruluşları adına düzenlenen toplantıda, ABD ve AB harekâta destek verdikleri gerekçesiyle eleştirildi. Birleşik Sol Grup üyesi parlamenterler Luisa Morgantini, Feleknaz Uca ve Victorio Agnoletto da toplantıda hazır bulundu. Agneletto, soru üzerine, PKK terörü dahil her türlü şiddete karşı olduklarını, soruna çözümün diyalog ve diplomasi yoluyla bulunması gerektiğine inandıklarını söyledi. CUMHURİYET 08 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle