05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 ŞUBAT 2008 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 Suriye’nin başkenti Şam’da günlük yaşam olağan bir şekilde sürerken savaş yıllarından kalma birçok görüntüyle karşılaşmak mümkün. Sokaklarda Suriye’nin eski Devlet Başkanı Hafız Esad’ın fotoğraflarının yanı sıra Filistin’in efsanevi lideri Yaser Arafat’ın fotoğraflarına da rastlamak olası. İsrailSuriye savaşı sırasında yerle bir edilen Golan Hastanesi önünde fotoğraf çektiren Çetin Yiğenoğlu’nun gözlerindeki ifade savaşın acımasızlığını bir kez daha gözler önüne seriyor. Şam’da gördüğümüz kadınlardaki farklı giyim tarzlarına karşın toplumda bir dindarlaşma yarışı olduğu apaçık ortada ‘Türbanlı’ya ‘hicaplı’ diyorlar ? İ slamcı yapılanmaların önü Hafız Esad tarafından yapılan ve siyasi arenada kendisine takılan “Çöl Tilkisi” ismine yakışmayacak stratejik siyasi hatayla açıldı. ski Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad’ın kanlı bir biçimde bastırdığı ve yaklaşık 25 bin kadar Müslüman Kardeşler örgütü üyesinin öldürüldüğü HamaHumus olaylarının tarihi 1982’dir. Bizde 12 Eylül sürecinin en sıcak günleriyle eşzamanlı... Bu tarih ne denli rastlantısal olsa da uygulanan politikalar açısından benzerlikleriyle dikkat çekici... Soğuk savaş sürecinin sonuna yaklaşılan bir dönemde iki düşman komşu farklı gerekçelerle de olsa içerik açısından benzer politikalar uygulamaya koymuşlardı. 12 Eylül faşist yönetimi, sözümona köktendinci yapılanmaya karşı “ılımlı İslam” politikasına yol verirken Türkiye’de imam okulu ve cami yapımına hız vermiş, tarikatları cesaretlendirecek düzenlemelere göz yummuştu... Suriye’de de İslamcı yapılanmaların önü Hafız Esad tarafından yapılan ve uluslararası siyasi arenada kendisine takılan “Çöl Tilkisi” ismine yakışmayacak stratejik siyasi hatayla açıldı. Müslüman Kardeşler örgütünün rejimi tehdit eder duruma gelmesi üzerine Esad, söz konusu stratejik siyasi kararı alarak radikal İslama karşı ılımlı İslamı desteklemeyi po KUDÜS E litikasının ana teması olarak benimsedi. Devlet eliyle medrese ve din okulları açtı. 18 milyon nüfuslu bir ülkede cami sayısı 80 bini aşmış durumda.... Camilerin yanı sıra 130’a yakını Hafız Esad adıyla 600’ü aşkın Kuran kursu açıldı, 22 ilahiyat fakültesi ve İslam enstitüsü kuruldu. 80’i aşkın dini kültür merkezinin yanı sıra 600 dolayındaki derneğin yarısını dinci örgütlenmeler oluşturuyor. Ortadoğu’da çözümsüzlük merkezi Batı’nın, geçen günlerde bölgeyi gezen ABD Başkanı George Bush aracılığıyla da Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ve başkanı Mahmut Abbas nezdinde çözüm üretmeye çalıştığı bir dönemde konuştuğumuz Hamas lideri Ebru Marzuk Filistin sorununda çözümsüzlüğe işaret etti. Bu yaklaşımı iki noktadan kaynaklanıyordu; birincisi Hamas’ın İsrail’i yasal bir devlet olarak kabul etmemesi, ikincisi ise Kudüs’ü bir Arap kenti diye tanımlayarak İsrail’in başkent yapmasına izin vermeyeceklerini belirtmesiydi... Hamas, Kudüs konusunda ödünsüz de Batı ve İsrail bu konuda çok mu uzlaşmadan, ödün vermekten yanaydı? Elbette ki hayır... Kudüs’te odaklanan çözümsüzlük, Kudüs’ün üç semavi din için de kutsal bir kent sayılmasından kaynaklanıyor... Federatif, konfederatif bir yapıdan, bağımsız bir dünya kenti, uluslararası statü gibi öneriler getirilse de insanlık henüz bu soruna herkesin kabul edeceği bir çözüm projesi geliştirememiş durumda... 1948’deki ilk İsrailArap savaşında kentin batısını ele geçiren İsrail, 1967 savaşında da doğusunu ele geçirmişti. Kudüs’ün İsrail tarafından başkent ilan edilemeyeceğine ilişkin çok sayıda BM kararı olmasına karşın, İsrail Kudüs’ü başkent olarak kullanmaya devam etti. Arafat da kurduğu sürgündeki Filistin devletinin başkentinin Kudüs olduğunu ilan etti... Kudüs’ün neden paylaşılamadığının üç kutsal gerekçesi şöyle: 1)Müslümanlar için Kudüs, ilk kıbledir. Haremüşşerif ve Kubbetüssahra’nın bulunduğu kenttir. Hz. Muhammed’in Mirac’a çıktığı yer olan Mescidi Aksa da Kudüs’tedir. Bu nedenle Kudüs Müslümanlarca Mekke ve Medine’den sonra en kutsal kent olarak sayılmaktadır; 2) Hıristiyanlar için de Kudüs kutsal bir kenttir. Hz. İsa’nın doğduğu, çarmıha gerilip göğe yükseldiği kenttir. Hıristiyanlar için kutsal sayılan Via Dolorasa ve Apostolik Nons sarayı ile Hz. İsa’nın kabri olarak kabul edilen Kammame Kilisesi, Hz. Meryem’in mezarı Kudüs’tedir. İşte bunlar Kudüs’ü Hıristiyanların hac merkezi yapmaktadır; 3) Museviler için Kudüs vazgeçilmezdir. Museviler, kentin üç bin yıllık tarihini sahiplenmektedir. Kutsal Siyon Tepesi ile burada yeniden inşa edileceğine inanılan Süleyman Mabedi’nin tek kalıntısı olan “Ağlama Duvarı” Kudüs’tedir. Dolayısıyla geleceğine inanılan Mesih’in önderliğinde kurulacak Yehuda krallığının başkenti olarak kabul edilmektedir. İSLAMCILIK TAM GAZ Suriyeli dostlarımız her ne denli ülkede demokrasiden, laiklikten söz etse de izlenimlerimiz Suriye’de de İslamcı yapılanmaların geliştiği yönünde oldu. Kenti gezerken modern giyimli genç kız ve delikanlılara, otelden fırlayıp yarı çıplak “seyyare”ye (taksi) binen dansözlere (zennube) rastlasak, sarı saçlı hacı hanımlarla tanışsak da bunlar toplumda bir dindarlaşma yarışının olduğu gerçeğini örtemiyor... Bir kez, “hicaplı” sayısı bizim Fatih’in arka sokaklarını hiç aratmayacak yoğunlukta... Suriyeliler türban takanlara “hicaplı” diyor... “Hicap”ın Türkçe karşılığı “utanma, utanç duyma” anlamına geliyor. Bu durumda Suriye(‘de türbanlı yani onların deyimiyle hicaplı sayısı bizim Fatih’in arka sokaklarını aratmayacak kadar çok “hicaplı” da herhalde “utanan” ol çı arkadaşlar yemek için bizi gazete ğu Suriye’de hicaplı sayısıyla dinci malı... ciler kulübüne götürmüştü. İçlerin eğilimdeki artışın, ülkedeki yozlaşma, Suriye’deki İslamcı gelişmede biz den biri yolda rastladığı Kadiri tari yolsuzluk ve gelecek kaygısıyla bude sözü edilen mahalle baskısının na katı şeyhini de yemeğe getirmiş. Şeyh, nalan gençlerin tepkisel olarak kensıl yaşandığını da gördük... içkili olduğunu bildiği mekâna gel dini dine vermesinden kaynaklandımekte sakınca görmemişti, ama ma ğını anlatıyor... ARİKAT ŞEYHİ Laik ve ilerici toplum yaratma sasadaki Suriyeliler onun yanında içki vıyla iktidara gelen Baas, Suriye’de geiçmeyi sakıncalı buldular... Örneğin, öğle namazına rastlayan rek iç, gerekse dış siyasal etkiler soTYS Başkanı Enver Ercan o akşam Hamidiye Çarşısı gezimiz sırasında, Emevi Camisi’nden çarşıya bağlan yaşanan içki krizini, “Mahalle bas nucu iddialı olduğu ulusal projeleri tam olarak gerçekleştirememiş, yoz bir mış hoparlörler aracılığıyla canlı na kısı bu olsa gerek” diye özetledi... Bazı Suriyeli dostlar, toplumun yüz İslamcı yapının anaforuna kendini maz yayını yapıldığına tanık olduk. Aynı gün akşam Suriyeli edebiyat de 80’ini muhafazakârların oluşturdu kaptırmış gibi görünüyor. T Bir tuhaf isim geleneği Neden sonra ayrımına vardım, bana nasıl bir isimle seslendiklerinin... Tanıştığımız ilk gün adımı söyledikten sonra oğlumun adını sormuşlar, ben de Özgür olduğunu söylemiştim... O andan sonra Suriyeli dostlardan hiçbirinin bana Çetin demediğini fark ettim... Herkes bana “Ebu Özgür” diyordu... Nedenini sordum, anlattılar; babalar büyük oğullarının adlarıyla anılırmış... Annelerse ister büyük oğlunun, isterse annesinin adını kullanırmış... Filistinli rehberimiz Ebu Mutasım’ın asıl adını böylece öğrendim: Halit Atıf Mevid... Türk kökenli eşi Sevsen Hanım ise soyadı olarak annesinin soyadı olan Habip’i kullanıyor... Sevsen Hanım, eğer oğlunun adını kullansaymış Hım Mutasım, diye çağrılacakmış... Filistinli gazetecilerle anlaşma Türkiye Yazarlar Sendikası’nı (TYS) temsilen Genel Başkan Enver Ercan’la Hatay Temsilcisi Mehmet Karasu ile Çetin Yiğenoğlu’ndan oluşan ekip Şam’da birçok şair, yazar, kültür adamıyla görüşmenin yanı sıra iki yazar örgütünü de ziyaret etti; bunlardan Filistinli Gazeteciler ve Yazarlar Birliği’yle işbirliği anlaşması imzaladı. İlk ziyaret Suriye Arap Yazarlar Birliği’ne yapıldı. Şam Üniversitesi, Arap Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde görev yapan Başkan Prof. Dr. Hüseyin Cuma ve yardımcısı Fedya Gaybur’la görüşüldü, iyi dilekler sunuldu. Filistin Gazeteciler ve Yazarlar Birliği’nde Başkan Hamza Berkavi ile örgütü ve TYS arasında işbirliği anlaşması imzalanmasına karar verildi... O gün akşam saatlerinde düzenlenen törene çok sayıda Filistinli gazeteci ve yazar katıldı. Hamza Berkavi, yüzyıllardan süzülüp gelen bir kültür yolculuğunu TYS ile birlikte sürdürmek istediklerini belirtti. Berkavi, İstanbul TÜYAP’tan çok etkilendiklerini, kendilerinin de yakında benzer çalışmalar yapacaklarını, Türk yazarlarından kitaplar yayımlayacaklarını kaydetti. TYS Genel Başkanı Enver Ercan ise Türk kültürünün Arap kültürüyle çok ortak yönünün bulunduğunu, Türk aydınlarının emperyalizme karşı önemli bir cephe oluşturduğunu, TYS’nin uluslararası ilişkilere sahip Türkiye’nin en eski yazar örgütü olduğunu, dünyadaki birçok ülkede yazar örgütleriyle işbirliği içinde çalıştıklarını belirtti. Berkavi ile Ercan, daha sonra anlaşma metnini imzaladılar. Türkiye Yazarlar Sendikası Suriye’nin başkenti Şam’daki birçok yazar ile görüşüp fikir alışverişinde bulundu. TARİHİN EN BÜYÜK GÖÇLERİNDEN BİRİNİN ÖYKÜSÜ Filistin halkının bitmeyen dramı Bugün Filistin topraklarında yaşanan dramın geçmişi İsraillilerin savına bakarak ne üçbeş bin yıllık ne de Arafat’ın sözünü Kuran’dan ayetlerle başlatıp bitirmesine ya da Hamas’ın politikasını İslami/dinsel eksene oturtmasına bakarak İslamiyetin yaklaşık bin üç yüz yıllık bir geçmişine sahipmiş gibi düşünülmemeli; günümüzü etkileyen olayların geçmişi topu topu 150 yıl geriye, 19. yüzyıl ortalarına dek uzanıyor... Dünyanın birçok yerindekinden farklı olarak, özellikle parçalanma, yıkılma sürecini yaşayan Osmanlı İmparatorluğu coğrafyasındaki gelişmeler, Filistin sorununu etkileyen nedenlerin başında gelir, bize göre... Sanayi devriminin başlangıç döneminde Osmanlı topraklarında başlayan ulusalcı kalkışmalarla payitahtın başı bunalım üstüne bunalım yaşıyordu, topraklar kaybediyor, sürekli geri adım atıyordu... TOHUM BİR KEZ ATILMIŞTI On dokuzuncu yüzyılın sonuna gelindiğinde çok ciddi kalkışma girişimlerinde bulunan Ermeniler karşısında acze düşen Osmanlı’nın karşısına bir başka uluslaşma girişimi, İsrail Devleti’nin kurulmasını isteyen bir dosya daha getirilmişti. “Vatan sız halk Yahudiler”i vatan sahibi yapmak amacıyla kolları sıvayan Theodor Herzl adlı Avusturyalı gazeteci, Arjantin, Doğu Afrika ya da dünyanın başka bir yerinde toprak ararken nedense bu arayışından birden bire vazgeçerek Osmanlı’nın kapısını çalmıştı... Ermeni kalkışmasından iyice bunalmış durumdaki Osmanlı, bu girişimi ustalıklı bir diplomasiyle ötelemeyi başardı... Ancak, tohum bir kez atılmıştı... Emperyalizm kafasına koyduğunu yapmakta kararlıydı... Osmanlı’nın direnci karşısında projeyi zamana yayarak parça parça uygulamaya koydu. SÜRECEK CUMHURİYET 09 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle