05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 ŞUBAT 2008 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLERİN DEVAMI TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul 19 Stockholm B PB K PB B B B B K 6 8 5 9 7 8 9 4 3 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya K 6 K 4 K 4 K 3 K 2 K 0 B 4 K 6 PB 13 Parçalı bulutlu Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars PB 11 PB 10 Y 2 K 5 K 5 K 4 K 2 K 1 Y 5 Trabzon Ankara Erzurum Hakkari İzmir Antalya Ş.Urfa Adana Bütün bölgelerimiz parçalı çok bulutlu, Marmara’nın doğusu, Doğu Akdeniz ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri yağışlı geçecek. Hava sıcaklığı doğu bölgelerde azalacak, diğer yerlerde önemli bir değişiklik olmayacak. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo Helsinki Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Paris Bonn Münih K PB PB PB Y Y Y PB Y 4 2 2 8 6 6 7 4 7 Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Y PB PB PB Y Y PB B PB 9 11 17 11 11 10 12 13 7 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı K K B B Y K K A Y 5 8 13 8 14 8 2 15 11 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Sisli Bulutlu Yağmurlu GÜNCELCÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada kafanın bulduğu çözüm yöntemi, halk arasında sıkça kullanılan deyimle çarşafladı! Anayasa değişikliği ile türban sorunu çözülemiyor; YÖK’ün 17. maddesine önerdiği ek; sorunu çözmek yerine çarşafa, peçeye şapka çıkarıyor. Sorunu çarşaflamaktan çıkarayım derken kara çarşafa izin veren bir yolu açmış oluyor. Beş yıl düşündükten sonra, tek madde ile sorunu çözeceğini gece rüyasında görmüş olmalı ki; Arşimet gibi, “Buldum, buldum” diye Madrid’den çarşaflayan buluşunu duyurdu. Sonra... Hikâye giderek gelişti. Anayasanın tek maddesinde yapılacak değişiklik yeterli bulunmadı. İki madde dedi. İki madde yeterli bulunmadı. Uygulama için YÖK Yasası’na ek madde yolunu seçti. Kendisine anlatıldı ki; bu madde bilinen biçimiyle Anayasa Mahkemesi’nden döner! Haydaaa bu kez, ek 17. maddeyi Yüksek Mahkeme’nin laiklik ilkesine aykırı bulmayacak bir biçime sokmaya döndü. Henüz AKP’nin yüksek hukukçularının elinden çıkmayan yeni 17. maddenin tam metninin de çarşafa dolanma olasılığı yüksek. ??? Neden? Türban “kişinin yüzü açık ve kimliğinin tanınmasına imkân verecek ve çene altından bağlanacak şekilde” bağlanmayacakmış da, ek 17. madde ile, “kişinin yüzünü kapatan, kimliğinin tanınmasını engelleyen, örgütsel bir amacı ve kamu düzenini bozmayı hedefleyen kıyafetler giyilemez” biçimini alacakmış. Kamu düzenini bozan, üstelik örgütsel bir amacı gütmeyen kıyafet? Bu son buluşuyla “çene altı” bağlamadan kaynaklanan tartışmaları, irdelemeleri karşıladığını sanıyor. Lakin bu yöntemle kara çarşafla üniversitelere girilmesinin nasıl önleneceğini yine öngöremiyor. Ne siyasal dehaymış, bulunmaz Hint kumaşıymış. Tam beş yıl sabır taşı olmuş, düşünmüş taşınmış ve: Bölünmeyi sokağa çıkaran, işte bulduğu çözüm yöntemi ve işte sonuç: Kaş yapayım derken göz çıkarmak! ??? Ölünce kıymetinin anlaşılacağını dokunduran ifadeleri yok mu; kendini ne kadar beğendiğini açıklaması açısından ilginç. Fakat dünya gerçekleri, birkaç gün geçti geçmedi, yüzüne çarptı. Örneğin dünyada beliren ekonomik krizlere karşı önlem alınmasını isteyen kurum ve kişileri, “sevsinler” diye başlayıp ekonominin tıkırında gittiğini söyleyerek alaya almasından birkaç gün sonra: Sabahatv’yi 1.1 milyar dolara satın alan, damadının üst düzey yöneticisi olduğu Çalık Holding’in sahibi Ahmet Çalık’ın babası Mahmut Çalık; RTE’nin pişirdiği aşa soğuk su kattı. Ekonomi tıkırında ha! Al sana; baba Çalık’tan Malatya’da kurulu Anateks’in batmak üzere olduğunu içeren zehir zemberek bir mektup: “İki bin işçiye ücretsiz izin verdim. Ayda 2 milyon dolar zarar. İşletmeyi kapatmak zorunda kalacağım!” Veli’nin oğlu Orhan’ın bir dizesinden bakalım RTE’ye: “Bir elinde ayna / Umurunda mı dünya”. Kosova bağımsız bir devlet oldu. Amerika ve Türkiye hemen bu yeni devleti tanıdılar. Rusya, Çin gibi ülkeler karşı çıktılar. Avrupa Birliği bölündü. Kosova’nın bağımsızlığına karşı çıkanlar, bağmsızlık ilanını Birleşmiş Milletler kararına karşı tek taraflı bir eylem olarak niteliyorlar. Kendi azınlık sorunları olan İspanya gibi ülkeler de Kosova’nın tanınmasına soğuk. Madalyonun bir yüzünde, Sırp faşizmine karşı yıllardır direnen Kosova halkının ‘kendi kaderini tayin hakkı’ var. Binlerce Kosovalının öldürülmesi, yüz binlercesinin yerlerinden yurtlarından edilmesine karşı verilen bir direniş mücadelesi var. Tarihin derinliklerinde kalmış düşmanlıkları bile 600 yıl sonra hortlatan Miloşeviç hegemonyasına karşı Kosovalıların özgürlük hakkı var. ??? Madalyonun öbür yüzünde ne var? Büyük güçler için, 19’uncu yüzyıl sömürgeciliğinin hâlâ geçerli olduğu gerçeği var. Bugün en fazla 30 yaşında olan genç nesil bile, Balkanlar’ın temel taşlarından biri olan Yugoslavya’nın büyük güçler tarafından nasıl parça parça edildiğini gördü. BosnaHer GENİŞ AÇI HİKMET BİLA sek’te akan kanlar hâlâ kurumadı. Bu topraklarda evlerin bahçeleri bile hâlâ mezar dolu. Hâlâ toplu mezarlar ortaya çıkıyor, hâlâ ‘kayıplar’ aranıyor, hâlâ katliam sorumluları saklanıyor ve yüzyıllardır bir arada yaşayan Sırp’ı, Boşnak’ı, Hırvat’ı hâlâ birbirlerine diş biliyor. Eski Yugoslavya toprakları üzerinde sayısız sınırlar çizildi. Çoğunluk bölgelerinin içinde azınlık kutuları... Dama taşı gibi yerleştirilmiş minimilliyetçi oluşumlar. Büyük güçlerin eski hüneridir bu. İsterlerse parçalar, isterlerse birleştirir, isterlerse yama yaparlar. Bu işlemleri sırasında oluk gibi kan akmış, toplu katliamlar yapılmış, on binlerce kadına tecavüz edilmiş, kimin umurunda?.. Ülkeler parçalanırken, küçük küçük devletler kurulurken, iç içe geçmiş sınırlar çizilirken, yeni çatışmaların, yeni düşmanlıkların tohumları atılmış, kimin umurunda?.. Kosova’da Bayrak Sallamak Rusya Devlet Başkanı Putin’in dediği gibi, KKTC’yi tanımamakta ısrar eden, verdiği tüm sözlere rağmen bu ülkeyi yok kabul eden Batılı büyük güçler, neden Kosova’nın bağımsızlığının üstüne atladılar acaba? Üç gündür, sıfırın altında on derece soğukta meydanları, caddeleri dolduran Kosovalılar neden ellerinde Amerikan bayrakları sallayıp durdular acaba? Ya da neden AB bayrakları salladılar? Bağımsızlıkları için AB bölünmüşse, bir grup taraftar, bir başka grup karşıysa, hangi AB’nin bayrağını salladılar? ??? Bir yerlerde tarih yazılırken, bir yerlerde sınırlar çizilip bayraklar sallanırken gaza gelmek büyük hatadır. Büyük ülkeler gaza (ve aceleye) gelmezler. Ölçerler, biçerler, tartarlar, ileriye dönük hesaplar yapar, ona göre hareket ederler. Yoksa, bir gün bakarsınız, sizin ülkenizde de Amerikan, AB bayrakları sallanmaya başlamış, o zaman söyleyecek sözünüz de kalmaz. AVUKATLARDAN AÇIKLAMA ‘DevSol sanıklarından özür dilensin’ İstanbul Haber Servisi Halkın Hukuk Bürosu avukatları, devletin, 12 Eylül darbesinin ürünü olan 28 yıllık Devrimci Sol Ana Davası sanıklarından özür dilemesi gerektiğini belirttiler. Halkın Hukuk Bürosu’ndan yapılan açıklamada, Adalet Bakanlığı’nın Devrimci Sol Ana davasında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle yargılanan Dursun Karataş’a bin YTL tazminat ödemeye mahkum edildiği anımsatıldı. Açıklamada, İstanbul 1. Ordu Komutanlığı 2 No’lu Askeri Mahkemesi’nde 1981 yılında başlayan ve Üsküdar 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde süren davanın, kabul edilemez ölçüde uzun sürmesi, içlerinde sanık ifadeleri ve gerekçeli kararın da bulunduğu 100 klasörün adli emanetten kaybedilmesinin bu mahkumiyetin gerekçesini oluşturduğu belirtildi. Davanın sanıklarının, aileleri ve avukatları ile yıllarca görüştürülmedikleri, 90 güne varan gözaltı sırasında ve hapishanelerde aralıksız kötü muameleye ve işkenceye maruz kaldıkları vurgulanarak “Ankara 9. İdare Mahkemesi tarafından lehimize hükmedilen tazminatı almayacağımızı Adalet Bakanlığı’na bildirdik. Devrimci Sol Ana Davası’nda işlenen suçlar tazminat ödenerek giderilemez. Öldürenler, işkence yapanlar, sakat bırakanlar, haksız tutuklayanlar ve tecrit uygulayanlar yargılanmalıdır. Bu suçların mağdurları hakkında açılan davalar ortadan kaldırılmalı ve başta müvekkilimiz olmak üzere dava sanıklarından devlet özür dilemelidir” denildi. [email protected] Sendikacılar, kan parası ödenerek ailelerin dava açmasının engellendiğini ileri sürdü Patronlar örtbas ediyor İstanbul Haber Servisi Art arda meydana gelen ölümlere karşın Tuzla Tersaneler Bölgesi’nde iş güvenliği önlemlerinin bir türlü alınmamasına tepki gösteren DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, ölümlerin kaza değil “cinayet” olduğunu söyledi. Çelebi, “Tersanelerin mafya kurallarıyla yönetilir hale geldiğini” vurguladı. Limterİş Genel Başkanı Cem Dinç, kimsenin ceza almamasının tersane patronlarını iş önlemlerini almamak için cesaretlendirdiğini ifade etti. Dinç, patronların işçi ailelerine para teklif ederek “cinayetleri” örtbas ettiğine dikkat çekti. DİSK Başkanı Çelebi, Tuzla Tersanesi’nde yaşanan “iş cina TUZLA’DA 18. ‘İŞ CİNAYETİ’ ? Baştarafı 1. Sayfada Limterİş Genel Başkanı Cem Dinç, Köse’nin, oksijen tüpünün patlamasıyla çıkan yangında vücudunun yüzde 80 yandığını, hastaneye kaldırıldığını ancak çabalara karşın dün öldüğünü açıkladı. Köse, Tuzla Şifa Mahallesi’ndeki Merkez Camisi’nde kılınan namazın ardından toprağa verildi. yetlerinin” nedeninin taşeronlaşma ve yasadışı çalışma ortamı olduğuna işaret etti. Çelebi, “İş güvenliği önlemlerini taşeron firmanın almasını beklerseniz ölümlere davetiye çıkarmış olursunuz. Taşeron firmaların bu önlemleri alacak güçleri bulunmamakta” dedi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in, “Sendikanın bulunduğu yerde ölüm olmazdı” sözlerini anımsatan Çelebi, “Bakanın unuttuğu bir nokta var, o da sendikaya üye olanların hemen işten atılmasıdır. Tuzla’da sendikalı işçi sayısı yok denecek kadar az. Bunun nedeni tersanelerin ‘mafya kuralları’ ile yönetilmesidir” diye konuştu. Çe lebi, denetimin Çalışma Bakanlığı, sendikaların ve işverenlerin içinde bulunduğu komisyon tarafından yapılmasını istedi. Liman Tersane Gemi Yapım ve Onarım İşçileri Sendikası Başkanı Dinç, “Kuralsızlığın kural haline geldiği tersanede hükümet sessiz kalmaya devam ettikçe iş cinayetleri devam edecek” dedi. Tersane patronlarının, taşeronlar aracılığı ile ölen ya da yaralanan işçilerin aileleriyle anlaşmaya çalıştıklarını belirten Dinç, “Patronlar ölen işçinin yakınına, ‘Mahkemeye gitmeyin size kan parası olarak 50 60 milyar lira verelim’ diyerek dava açmalarını engelliyorlar ve olayın üstü örtülüyor” diye konuştu. AVUKAT YARGILANIYOR İşçiler hakları için direnişte İstanbul Haber Servisi Gaziosmanpaşa’da bir tekstil fabrikasında çalışan ve ücretlerini alamayan 520 işçi, işverenin işyerini kapatarak makineleri kaçırma girişiminin ardından direnişe geçti. 4 gündür fabrika önünde bekleyen işçiler, mal ve makinelerin dışarı çıkarılmaması için ihtiyati tedbir kararı bekliyor. Küçükköy Cebeci Caddesi’ndeki fabrika binası önünde işçiler adına açıklamada bulunan TekstilSen Genel Sekreteri Beycan Taşkıran, 520 işçinin gerekçe gösterilmeden işten çıkarıldığı söyleyerek, işçilerin tazminatlarının ödenmesi çağrısında bulundu. Taşkıran, “Uluslararası markalarla çalışan, ISO 9001 sahibi şirket, hırsız gibi davranıyor. Fabrikada çalışan 810 yıllık emekçilerin haklarını gasp ediyor. Yetkililer fabrikanın devredildiğini, mal ve makinelerin satıldığını söyleyerek yasal kılıf uydurmaya çalışıyor” diye konuştu. ‘İşkence var’ dedi dava açıldı İZMİR(Cumhuriyet Ege Bürosu) 2003 yılında, İzmir Buca Cezaevi’nde kalan çocuklara işkence yapıldığını açıklayan İzmir Barosu İşkenceyi Önleme Grubu üyesi avukat Nalan Erkem’e “görevi kötüye kullandığı” iddiasıyla 3 yıl hapis cezası istendi. Buca Cezaevi’ndeki çocukların 2003’te “kötü muamele gördükleri” gerekçesiyle çıkardığı isyanda, 3’ü ağır 6 kişi yaralanmıştı. İsyanla ilgili olarak Buca Cezaevi yönetimi ve gardiyanlar hakkında “kötü muamele ve işkence” iddialarına ilişkin başlatılan soruşturma, 14 çocuğun dövüldükleri yönündeki ifadeleri ve 4 çocuğun yaralarının zapta geçirilmesine rağmen takipsizlikle sonuçlanmıştı. İsyan çıkartmaktan yargılanan çocukların tümü beraat ederken, olayla ilgili İzmir Barosu adına görevli avukat Nalan Erkem’e cezaevi önünde bir televizyon kanalına yaptığı “Çocukların kötü muamele iddiaları cezaevi yönetimi tarafından ciddiye alınsaydı bu isyan çıkmazdı” açıklamasından dolayı İzmir 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nce 3 yıl hapis istemiyle dava açıldı. 1. KOŞU: F: Sevgibağım (1), P: Sibel Hanım (2), PP: Zeytingözlü (3), S: Taşkınay (7). 2. KOŞU: F: Emirhanbey (4), P: Üçok (6), PP: Elçibey (2), S: Ayaba (9). 3. KOŞU: F: Radius (5), P: Touch Wood (8), PP: Jeffrey (2), S: Flash Gordon (1). 4. KOŞU: F: Royal Victory (5), P: Fire Girl (1), PP: Just Touch (3), S: Meryence (10). 5. KOŞU: F: King Ege (2), P: King Ege (2), PP: Eylülde Gel (1), S: Kosavalı (4). 6. KOŞU: F: Oymakbeyi (6), ALTILI GANYAN 4 5 5 2 6 4 P: Burhan (5), PP: İlbeyi (1), 6 8 1 5 7 S: Tırpanhan (4). 7. KOŞU: 2 2 4 1 6 F: Misty Mountain (4), P: Rudman (7), PP: Hasköylü 9 1 3 4 (6), S: Jardel (9). 8 Gaziosmanpaşa’daki bir tekstil fabrikasında çalışan 520 işçi, gerekçe gösterilmeden işten çıkarıldı ve tazminatları ödenmedi. İşçiler, işverenin fabrikadaki makineleri kaçırma girişimine karşı işyerinin önünden ayrılmıyor. (Fotoğraf: VEDAT ARIK) Başbakan’a güvenmediler Dışişleri’nin, Sarkozy ve Merkel’in Erdoğan’ı ‘AB’ye imtiyazlı ortaklığa’ikna etmesinden kaygılandığı için üçlü zirvenin iptal edilmesini istediği ortaya çıktı BAHADIR SELİM DİLEK ANKARA Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ve Almanya Federal Cumhuriyeti Şansölyesi Angela Merkel ile yapması planlanan üçlü zirvenin iptal edilmesinin arkasından, Dışişleri Bakanlığı’nın, “ya Sarkozy ve Merkel, Türkiye’nin AB’ye imtiyazlı ortaklığı konusunda Erdoğan’ı ikna ederse” kaygısı çıktı. Üçlü zirvenin Dışişleri’nin bu kaygısı nedeniyle bastırması sonucu iptal edildiği öğrenildi. Oysa Erdoğan, “Sarkozy, basın yoluyla konuşmama sözünü üç kez tutmadığı için üçlü zirveye katılmama kararı aldım” açıklaması yapmıştı. Edinilen bilgilere göre Erdoğan’ın Sarkozy ve Merkel ile yapacağı üçlü zirveye katılmayacağını açıklaması ile Dışişleri Bakanlığı rahat bir nefes aldı. Sarkozy, geçen yıl Erdoğan’la Lizbon’da yaptığı görüşmede Merkel’le üçlü zirve yapılması önerisini gündeme getirmişti. Dışişleri Bakanlığı, üç lider arasında yapılması öngörülen bu zirveye daha planlama aşamasında karşı çıkmıştı. Bu durum gerek bakanlık makamına gerekse Erdoğan’a gerekçeleri ile birlikte iletilmişti. Ancak Erdoğan, başta Türkiye’nin Paris Büyükelçiliği olmak üzere Dışişleri Bakanlığı’nın ortaya koyduğu gerekçeleri görmezden gelmiş ve bir televizyon kanalında Fransa ve Almanya liderleri ile üçlü zirveye katılacağını açıklamıştı. Erdoğan’ın bu sözleri Dışişleri’ni alarma geçirdi. Erdoğan’ın yabancı muhataplarının usta diplomatik manevraları karşısında diplomatik olmayan bir üslupla karşılık verdiğine tanık olmuşlardı. Bu da Türkiye’nin diplomatik olarak zaman kazanması gereken birçok ortamda, Türk Dışişleri Bakanlığı’nın sıkıntıya girmesine neden olmuştu. Bunun yanı sıra AB içinde Türkiye’nin tam üyeliğini destekleyen ülkeler de Ankara’ya açık biçimde, “İmtiyazlı ortaklık formüllerinin gündeme getirildiği zirvelerde yer almanız bizi zor durumda bırakıyor” mesajını iletmişlerdi. Dışişleri Bakanlığı’nın, “Zirvenin amacı Türkiye’yi imtiyazlı ortaklığa ikna etmek. Türkiye’nin bunu kabul etmeyeceği belli olduğuna göre, üç liderin bir araya gelmesi yanlış bir görüntü ortaya çıkarır” kaygısını aktarmış olmasını Erdoğan ilk aşamada dikkate almadı. Ancak daha sonra Sarkozy’nin Türkiye aleyhtarı açıklamalarının giderek yoğunlaşması üzerine Erdoğan, Dışişleri Bakanlığı’nın gerekçelerini dikkate almak zorunda kaldı. ÇHD RAPOR HAZIRLADI Cezaevlerinde tecrit sürüyor İstanbul Haber Servisi F tipi cezaevlerinde tecritin sürdüğü, Adalet Bakanlığı’nca yayımlanan genelgenin uygulanmadığı bir kez daha vurgulandı. Çağdaş Hukukçular Derneği’nin (ÇHD), 6 F tipi cezaevinde yaptığı incelemeler, 25 avukat üye ve 120 tutukluhükümlü ile yaptığı görüşme sonucunda oluşturduğu rapora ilişkin dün, ÇHD İstanbul Şubesi’nde, ÇHD İstanbul Şube Başkanı Serhan Arıkanoğlu, TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu Genel Sekreteri Torez Dinçöz, TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Gençay Gürsoy, avukat Behiç Aşçı, DİSK Yönetim Kurulu üyesi İsmail Yurtsever, Tecrite Karşı Sanatçılar Temsilcisi ses sanatçısı Erdal Bayrakoğlu’nun katılımıyla bir basın toplantısı düzenlendi. Arıkanoğlu, geçen yıl Adalet Bakanlığı’nca çıkarılan 45/1 sayılı genelgenin, tutukluhükümlülerin, haftada 10 saat görüşmelerini içeren “sohbet hakkını düzeleyen bölümünün” uygulanmadığını açıkladı. Arıkanoğlu, bunun gerekçesi olarak sunulan “personel ve mekân yetersizliği” gerekçelerinin inandırıcı olmadığını ifade etti. Baş başa görüşme sıkıntısı Diplomasi kulislerine “Dışişleri Bakanlığı’nın Başbakan’ın heyetlerin katılmadığı görüşmelerde nasıl bir tutum takındığı ve hangi koşullarda nasıl sözler verdiğine ilişkin önemli çekinceleri bulunuyor” değerlendirmeleri sızdı. Erdoğan’ın ikili ya da üçlü düzeyde başbaşa yaptığı görüşmelerin tutanaklarının tutulmuyor olması, tutulmuş olsa bile bu tutanakların daha sonra resmi arşive alınmıyor olması, Dışişleri Bakanlığı’ndaki kaygıyı arttırdı. Çünkü Dışişleri bürokratları birçok kez CUMHURİYET 19 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle