23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 ŞUBAT 2008 ÇARŞAMBA 6 HABERLER İstifa etmek zorunda kalan TTK Başkanı Erdoğan, kurumun temel felsefesiyle oynandığını söyledi AVRUPA GÜRAY ÖZ ‘Atatürkçü yapı değişti’ TTK’DE KADROLAŞMA FIRAT KOZOK Kaos Politikaları Bugünlerin gözde kavramı “kaos”tur. “Velev ki türban...” diyerek yeni bir kaotik dönemin kapısını açan Başbakan bu kelimeye pek kızıyor. O, Meclis’teki büyük çoğunluğun “istikrar” anlamı taşıdığından emin. “Hayır, demokrasi parmak çokluğuyla olmaz” diyenlere de bu nedenle öfkeleniyor. Sözü söze ekliyor, kavramları eğip büküyor. İnsanlar sözcüklerle, cümlelerle konuşurlar. O bir sürü lafın anlam kazanması ise kavramlarla olur. Sözcüklere yüklediğimiz anlamlar bize göredir ve bizi bir şey yaparlar. Kavramlarla yakınlaşır, kavramlarla uzaklaşırız. ??? “Demokrasi” böyle bir kavram. Açlarla tokların, güçlülerle zayıfların dünyasında, bu kavramın anlamı görecelidir. Gelirlerin aşağı yukarı dengede durduğu yerlerde, böyle yerler varsa kuşkusuz, (sömürünün olmadığı yerlerde de diyebilirdim, moda değil, söyleyemiyorum!) başkadır, eşitsizliğin alıp başını gittiği yerlerde başkadır. “Hak” da böyle bir kavram. Başbakan “türban takma hakkını” anlatmaya çalışır çabalarken, bu “hakkı kullananlardan” ve “bu hakkı kullanmak istemeyenlerden” söz ediyor. Ortada bir hak varmış da birileri bu haktan yararlanmamayı tercih ediyorlarmış, Başbakan da onların “bu haktan yararlanmama hakkını” savunuyormuş. Kavramın orta yerinden çatladığı yer de burası zaten. İtiraz tam da buraya. “Türban takma ‘hakkını’ kullanmak istemeyebilirsiniz, keyfiniz bilir” derse biri... doğal olanla olmayan, özgürlüğü anlatanla, esareti simgeleyen birbirine karışıveriyor. Erkeklerin, ama özellikle dinci erkeklerin kadına “başını ört, evden çıkma, çıkarsan da kırıtma” dediği yerde özgürlük yaşamıyor çünkü. Kadınların, kızların başlarını örttükleri, bazen de pek güzel örttükleri o sımsıkı örtü, özgürlüğün üzerine kapanmış bir şal olabiliyor. ??? İşte bakın “şal”a geldik. Eski bir başbakan, “gerekirse özgürlüklerin üzerine bir şal örtülebilir” demiş, sonra da örtüvermişti. “Kaos” zamanlarıydı. Şimdi de kaos zamanındayız. Kadınların başlarını nasıl örteceklerinin, çarşaf mı, türban mı, çador mu, burka mı neyle kapatacaklarının Meclis tarafından kararlaştırıldığı kaos zamanlarındayız. Ama bu kaosun içinde bir “düzen” hevesi var. Hep öyledir. Kaos hep “yeni bir düzen” içindir. Bizim korkumuz, kuşkumuz, tedirginliğimiz, toplumumuzun diri güçlerden, aklı başında aydınlardan epeyce yoksun olduğu bir zamanda esmeye başlayan bu rüzgârın, bu toz dumanın, bu kara bulutun arkasında bir başka düzen hevesinin yattığı korkusu, kuşkusu, tedirginliğidir. İnsanlar çoğu zaman boş sözlerle, anlamsız laflarla konuşur, ama meramı anlatan esas oğlanlar kavramlardır. Kavramlarla, simgelerle, sembollerle yol alırken, bir de bakmışsınız başka bir dünyadasınız. İstikrarın kaosla böyle eşzamanlı, eşanlamlı olması, kavramların keyfe göre kullanılması başımızı kaldırdığımız her yerde kavram kargaşasıyla karşılaşmamız hayra alamet değil. Biz biliyoruz başımıza gelecekleri. Bir kısım aydının, umutlar bağladıkları partinin “özgürlükçü” değil de “türbancı” çıkmasından duydukları rahatsızlığın, kavramlar dünyasındaki kaostan kaynaklandığını da biliyoruz. ??? Ama kaos yerel, bölgesel değil, küreseldir. Nasıl yaratılabileceğini görmek istiyorsanız, koskoca yerkürede, koskoca Avrupa’da bir toplu iğne başı kadar yer tutmayan Kosova’ya, onun tuhaf “bağımsızlığına” bakın. Orada öfkeyle sevincin, zorlama istikrarla kaosun bir arada cadı bayramına döndüğünü göreceksiniz. Şimdi tüm dünya “fetret” devrindedir. Yeni ve karanlık bir dünyaya evrilmenin tehlikeli dönemecindedir. İşareti istikrarsa, parolası kaostur. eposta: guray.oz@cumhuriyet.com.tr Müfredat içler acısı ZEYNEP ŞAHİN ANKARA Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu’nda (TTK) “kadrolaşma ve ders kitapları rantı”nın isyan ettirdiği Başkan Prof. Dr. İrfan Erdoğan ile Başkan Yardımcısı Ali İlker Gümüşel’in istifası, kurulun işleyişini yeniden tartışmaya açtı. Erdoğan’ın, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik tarafından seçilerek başkanlığa getirilmesine karşın Çelik’in izlediği çizgiyle uyuşamayarak görevinden ayrılması, “ders kitaplarının içeriği ve müfredatlar” konusunda da soru işaretleri doğurdu. Tartışmalı birçok kitap Erdoğan döneminde TTK’den geçerken bunların aslında Erdoğan’ı da rahatsız ettiği ve istifasında etken olduğu öğrenildi. “Aksak müfredat ve kitaplar” konusunda sorunun kaynağının ise Kitap İnceleme Komisyonu olduğu belirtiliyor. Komisyona, “işinin ehli olmasına değil talimatla kitap onaylayıp onaylamayacağına bakılarak üye atandığı” görüşü dile getirilirken bunun da “günün koşullarından, bilimsellikten, çağdaşlıktan ve Atatürkçülükten uzak” öğelerle dolu kitapların çıkmasına yol açtığına dikkat çekiliyor. Söz konusu üyelerin, TTK’ye danışılmaksızın “tepeden inme” anlayışla, Bakan Çelik ve Personel Genel Müdürü Remzi Kaya tarafından görevlendirildiği, kurul içindekilerce de doğrulanıyor. ANKARA Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’le ters düşerek istifa etmek zorunda kalan eski Talim ve Terbiye Kurulu (TTK) Başkanı Prof. Dr. İrfan Erdoğan’ın, yakın çevresine “Ben Cumhuriyetin son Talim Terbiye Kurulu başkanıydım. Temel yapısı, temel felsefesi değişmemiş bir TTK’nin başkanı olarak görev yaptım” dediği öğrenildi. Bakan Çelik tarafından göreve getirilen Erdoğan’ın istifasının arkasındaki nedenler ortaya çıkmaya başladı. Son dönemde bakan ile ters düşen ve Çelik tarafından “sendikalarla işbirliği yapmakla” suçlanan Erdoğan’ın kurumla bağlarını koparmasında, geçen hafta Antalya’da düzenlenen “Ortaöğretim Sisteminde Arayışlar” sempozyumunda ? Bakan Çelik tarafından göreve getirilen Erdoğan’ın istifasının ardındaki gerçekler ortaya çıktı. Yakın çevresine konuşan Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı İrfan Erdoğan’ın “Temel yapısı, temel felsefesi değişmemiş bir TTK’nin başkanı olarak görev yaptım” dediği öğrenildi. yaptığı konuşma, bakanlığın TTK ile ilgili planları ve imam hatiplerle ilgili bir çalışma konusundaki tavrı etkili oldu. Sempozyumda yaptığı konuşmada, imam hatipler de dahil olmak üzere ortaöğretimdeki meslek liselerinin kapatılması gerektiğini ifade eden Erdoğan, “Ortaöğretimin zorunlu eğitim kapsamına alınmasıyla birçok problemi de çözebiliriz diye düşünüyorum. Zorunlu eğitimin ilköğretim çağından alınıp ortaöğretim çağına getirilmesi önemlidir” demişti. Erdoğan’ın bu sürpriz çıkışının Bakan Çelik tarafından tepkiyle karşılandığı öğrenildi. İpleri koparan bir diğer adım ise TTK bünyesinde hazırlanan ve imam hatip liselilerin üniversite sınavına girişte sosyal bilimler alanında değerlendirilmesini öngören çalışmanın Erdoğan tarafından imzalanmaması oldu. Üniversiteye giriş sınavlarındaki alanlarla ilgili bir düzenleme için düğmeye basan bakanlık, bu konuda imam hatiplerle ilgili TTK’nin görüşünü istedi. Bunun üzerine bir grup üye bu liselerin öğretim programının genel liselerdeki sosyal bilimler alanıyla denk olduğunu belirten bir rapor hazırladı. Rapor, Erdoğan tarafından onaylanmadı. Erdoğan’ın tüm gelişmeler sonrasında yakın çevresine “Yapısı değişmiş, yetkileri azaltılmış, içi boşaltılmış, ruhu kaybolmuş bir Talim ve Terbiye Kurulu’nun başkanı olmak istemiyorum” dediği öğrenildi. Eğitimde laiklik konusunda kamuoyunda kuşku oluşturabilecek girişimlerin içerisinde yer almak istemediğini ifade eden Erdoğan’ın, yine çevresine “Temel felsefesi, Atatürkçü ruhu taşıyan bir Talim Terbiye’nin son başkanı olmak onuru bana yeter. Ben Cumhuriyetin çok köklü bir kurumunun son başkanıydım” dediği öğrenildi. Gül’den berat almayı reddeden emekli Büyükelçi Uluçevik’in türban tepkisi ‘Cumhuriyete saygılıyım’ ? Uluçevik, katılmama kararını alırken Cumhurbaşkanı’nın eşi Hayrünnisa Gül’ün türbanlı olmasını göz önünde bulundurduğunu söyledi. MAHMUT GÜRER EĞİTİM BİRSEN FAKTÖRÜ Son olarak, TTK’de görevlendirilmek üzere Erdoğan’ın isteğiyle 27 kişilik bir personel listesi hazırlandı ve onay için Bakan Çelik’e gönderildi. Kurulda daha sonra 36 öğretmen Kitap İnceleme Komisyonu’na atandı ve bu atamalardan sadece üçünü 27 kişilik listede yer alanlar oluşturdu. Diğer 33 isim ise personel genel müdürlüğü tarafından belirlenip TTK’ye sorulmaksızın kurulda görevlendirildi. Belirlenen 33 kişinin, AKP’ye ve Çelik’e yakınlığıyla bilinen Eğitim BirSen’den olmasının, atamalarda etken rol oynadığına dikkat çekiliyor. TTK ihtiyaç duyulmayan 17 geçici görevli personelin onaylarının iptal edilmesini de istedi fakat bakanlığa gönderilen liste, kurulun bilgisi olmaksızın personel genel müdürlüğünde değiştirilerek personelden bazılarının görevi TTK istememesine karşın uzatıldı, bazıları ise kurulda tutulmak istenmesine karşın onayları iptal edildi. Teşvikiye Camii’nde düzenlenen cenaze törenine Aysel Gürel’in yakınları, sanat dünyasından çok sayıda tanınmış isim ve hayranları katıldı. (Fotoğraflar: YILDIZ ÇELİK / AA) Aysel Gürel uğurlandı İstanbul Haber Servisiİstanbul’da önceki gün yaşamını yitiren söz yazarı ve oyuncu Aysel Gürel dün sevenlerinin katılımıyla son yolculuğuna uğurlandı. Gürel için Nişantaşı’ndaki Teşvikiye Camisi’nde cenaze töreni düzenlendi. Törende kızları Müjde Ar, Mehtap Ar ve oğlu Söz Ar ile Müjde Ar’ın eşi Ercan Karakaş, taziyeleri kabul etti. Müjde Ar, tabutun camiye gelişi ve musalla taşına konuluşu sırasında annesinin pembe çiçekler bulunan tabutuna sarılarak, dua edip ağladı. Daha sonra Aysel Gürel’e ait 2 gözlük ve pembe pelüş tabutun üzerine bırakıldı. Törenden önce gazetecilerin sorularını yanıtlayan Mehtap Ar, Aysel Gürel’in kızı olmaktan duyduğu gururu dile getirdi. Ar, annesinin gençleri çok sevdiğini ve onlara, karşılık beklemeksizin şiirlerini verdiğini kaydetti. Mehtap Ar, annesine, hastalığını söylemediklerini belirterek, “Annem, akciğer ve omurilik kanseriydi. Bilmiyordu. ‘Sen üşüttün Aysel’im’ diyorduk. ‘Üşüttüm’ diyordu. Hasta olduğunu bence biliyordu ama o bize oynadı, biz ona oynadık. Daha doğru kelime bu’’ diye konuştu. Annesi ile bir gün önce vedalaştıklarını belirten Ar, kendisine, gençlerin önünün açılması, Atatürkçü gençler yetiştirilmesi gerektiğini söylediğini dile getirdi. Cenaze törenine, Sezen Aksu, Zerrin Özer, Sertab Erener, Erol Evgin, Yavuz Bingöl, Metin Özülkü, Garo Mafyan, Suavi, İbrahim Tatlıses, Orhan Gencebay, Nükhet Duru, Nazan Şoray ve Harun Kolçak gibi sanatçılar da katıldı. Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül ve işadamı Cem Hakko’nun da yer aldığı törende Gürel’i hayranları da yalnız bırakmadı. Gürel’in cenazesi, Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedildi. TÜRKÇE SORUNU En büyük sorunun ise Türkçe ile teknoloji ve tasarım derslerinde olduğu öğrenildi. Bu iki dersin “yetkin olmayan” isimlere teslim edildiğine işaret edilirken halen okutulan kitapların ve müfredat içeriğinin “eksik ve yanlışlarla” dolu olduğu vurgulanıyor. Hurafelerden bilgi yanlışlarına, uygulama olanağı bulunamayan deneylerden eksik konulara değin bir dizi sorun bugünkü kitaplarda ve müfredatta yer alıyor. Türkçe kitaplarında “sihir, peri, büyü” gibi soyut ve gerçekten uzak kavramlara yer verilirken inkılap tarihi ve Atatürkçülük dersinin içeriği ise Osmanlı yanlısı tutumla veriliyor. ANKARA Türkiye’nin Emekli Almanya Büyükelçisi Tugay Uluçevik, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Çankaya Köşkü’nde yapılacak emekli büyükelçilere plaket ve berat takdim törenine katılım davetini reddettiğini açıkladı. Uluçevik, katılmama kararını alırken Türkiye’nin laik niteliğine saygı, Atatürk devrimlerinin korunması ve Cumhurbaşkanı’nın eşi Hayrünnisa Gül’ün türbanlı olmasını göz önünde bulundurduğunu söyledi. Uluçevik, 4 Şubat günü akşam saatlerinde bir yetkilinin evlerini arayarak emekli büyükelçilere 22 Şubat tarihinde öğleden sonra Çankaya Köşkü’nde Gül tarafından “şükran plaketi” verileceğini, bunun ardından ise yine “eşli” bir resepsiyon düzenleneceğini söylediğini belirtti. Uluçevik, aynı yetkilinin yine 22 Şubat akşamı Dışişleri Bakanı Ali Babacan ve eşinin emekli büyükelçiler ve eşlerine bir yemek vereceğini söylediğini de aktardı. Kendisinin bir Dışişleri Bakanlığı personeli olarak eşi ile birlikte yıllardır ülkesini Atatürk çizgisinde temsil ettiğini vurgulayan Uluçevik, bu sürecin kendisine, “Türkiye’nin çağdaş temel niteliklerinin ülke dışında en belirgin şekilde ortaya konulması ve devletin değiştirilemez niteliklerine zarar verebilecek saldırılar karşısında kararlı durma refleksini” kazandırdığını söyledi. ‘DİNİ SİMGE’ Uluçevik, kendisi ve eşinin devletin üst makamlarına saygı duyan kişiler olduğunun da altını çizerken daveti reddetme gerekçesini şöyle açıkladı: “Laik Türkiye Cumhuriyeti’nin, dini simge olduğu mahkeme içtihatlarıyla da belirlenmiş olan bir kıyafetle değil, Mustafa Kemal Atatürk’ün gerçekleştirdiği ve devletimizin anayasası ve ilgili yasalarıyla da korunmasına çalışılan inkılaplara uygun düşen çağdaş kıyafetle temsil edilmesine atfettiğimiz hayati önemin ve gösterdiğimiz titizliğin ifadesi olarak, eşli olarak düzenlenen ve eşli olarak katılınması makama saygının icabı olan törene, resepsiyona ve akşam yemeğine katılamayacağımızı ifade ettim.” Uluçevik, devletin makamlarına saygı göstermek ile devletin asli unsurlarına saygı göstermek arasında farklar bulunduğunu belirterek “Davete verdiğim cevap hakkında, eşimle birlikte aldığımız kararın belirlenmesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin ‘laik’ niteliğine saygı ve Atatürk inkılaplarının korunması düşüncesinin ağır bastığını ve önde geldiğini belirtmek istiyorum” dedi. Dışişleri Bakanlığı’nın çok sayıda büyükelçinin katılmayı reddetmesi nedeniyle iptal edilen Berat Takdim Töreni’nin yerine yine Cumhurbaşkanı’nın himayesinde ancak eşsiz düzenlenecek yeni bir proje üzerinde çalıştığı öğrenildi. Buna göre, Gül’ün bu yıl mayıs ayında, Türkiye’nin halen aktif görev yapan ve emekli olan büyükelçilerini bir resepsiyon ile bir araya getirmeyi planladığı belirtildi. Fransız Bakan Novelli, Güler’le görüştü. (Fotoğraf: AA) EĞİTİMSEN BAŞKANI DİNÇER ‘Kadrolaşma rekoru kırıldı’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) EğitimSen Başkanı Alaaddin Dinçer, “Milli Eğitim Bakanlığı’nda yaşanan siyasal kadrolaşma uygulamaları tüm bakanlıkları geride bırakmış, bir anlamda yine bu alanda kendine ait rekoru egale etmiştir” dedi. Dinçer, yaptığı yazılı açıklamada, “siyasal kadrolaşma yapıldığına yönelik uyarılarının haklılığının, Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu (TTK) Başkanı Prof. Dr. İrfan Erdoğan’ın istifasıyla kanıtlandığını” bildirdi. Milli Eğitim Bakanlığı’nın isteğiyle göreve gelen Erdoğan’ın, TTK’de yoğunlaşan kadrolaşma uygulamaları nedeniyle görevinden ayrıldığının ileri sürüldüğünü belirten Dinçer, “Müfredatta yaşanan değişiklikler ve ders kitaplarının içeriğinde AKP’nin ideolojik yaklaşımına paralel yayınlar yapan yayınevlerinin eserlerinin TTK tarafından onaylatılmak istenmesi, siyasal kadrolaşmanın hangi noktalara geldiğini gösteriyor. Bir de ders kitapları üzerinden elde edilen ciddi büyüklükteki ‘ekonomik rant’ eklenince ortaya çıkan tabloyu anlamak daha da kolaylaşıyor.” Ankara’da Nabucco krizi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler ile Fransa Dış Ticaret Bakanı Herve Novelli arasında Hazar ve Ortadoğu doğalgazını Avrupa’ya ulaştıracak Nabucco doğalgaz hattı konusunda gerginlik yaşandı. Türkiye’de bulunan Novelli ile beraberindeki işadamı heyeti, Güler’i ziyaret etti. Ziyaretin ardından Güler ve Novelli açıklama yaparak soruları yanıtladı. Novelli ile Nabucco Projesi dışındaki konuları görüştüklerini söyleyen Güler, Nabucco Projesi’nde Fransız enerji şirketi “Gas De France”ın seçilmemiş olmasına ilişkin bir soru üzerine, “Kararlar verilmiş bulunuyor. Sayın Bakan da onu o şekilde not ettiklerini söylediler. Dolayısıyla karşılıklı not etmiş olduk” diye konuştu. Konuk Bakan Novelli, Fransa Meclisi’den Ermeni iddialarına karşı çıkılmasını suç sayan yasa teklifinin geçmesinin ardından Türkiye ile enerji konusunda yaşanan gelişmelere ilişkin soruya şu karşılığı verdi: “Gas De France’ın adaylığı Türk makamları tarafından seçilmedi. Seçilmemiş olması bir veridir, bir olgudur, biz de kayda geçtik. Gas De France da aynı şekilde bunu kayda geçti ve adaylığını geri çekti.” ‘Demokrasiye aykırı’ İstanbul Barosu Baro Meclisi, anayasa değişikliğiyle toplumsal yaşamda oluşacak ayrılığa ve rejim bunalımına dikkat çekti İstanbul Haber Servisi İstanbul Barosu Baro Meclisi üyesi avukatlar, Meclis’te kabul edilen anayasa değişikliğinin Cumhuriyet ve demokrasinin ilkelerine aykırı olduğunu belirttiler. Baro meclisinin 17. olağan genel kurul toplantısında anayasa değişikliği ele alındı. Meclis üyesi avukatlar adına yazılı açıklama yapan Zeki Diren, “Yapılan anayasa değişikliklerinin asıl amacı, üniversitedeki türban yasağının kaldırılmasıdır. Bu nitelikteki bir amacın, anayasa değişikliğiyle gerçekleştirilmesi ‘anayasalaşma hareketleri ve hukuk tekniği’ ile bağdaşmayan olumsuz bir örnektir” dedi. Anayasa Mahkemesi’nin bazı kararları çerçevesinde anayasa içinde bütünlüğü bozduğunu vurgulayarak “Baro meclisi, laiklik ilkesinin içini boşaltan bu değişikliklerin, anayasanın 1., 2. ve 174. maddelerine aykırı olduğu düşüncesindedir. Söz konusu aykırılığın, anayasanın 148. maddesi nedeniyle esastan denetime tabi olmayacağı iddiası ise sadece siyasal bir yaklaşım olabilir” değerlendirmesi yaptı. Toplumsal yaşamda oluşacak derin ayrılığa ve rejim bunalımı ihtimaline dikkat çeken Diren, Cumhuriyet’in temel niteliklerini başkalaştıran bu değişikliklerin, kuruluş felsefesindeki ilkeleri de değiştiren bir içerik taşıdığını ifade etti. CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle