22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19 ŞUBAT 2008 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 Promil Ferit Giray: “Yakında yayalara kaç promil alkolle sokağa çıkma izni verecekler acaba?” GÖRDÜK, “Bölücü ve Ayrılıkçı Hareket”in çocukları nasıl kullandığını bir kez daha gördük ve hep görüyoruz. Erkek çocukları, ellerine taş verip önlerine katıyorlar. Peki, aynı yöntemi “İslamcı ve Şeriatçı Hareket” de kullanmıyor mu? Kız çocuklarını, başlarına türban sarıp önlerine katmıyor mu? Türkiye Cumhuriyeti ile “savaş” halinde olan bölücü ve ayrılıkçıların erkek çocukları kullanması gibi, Türkiye Cumhuriyeti ile “savaşım” halinde olan şeriatçı ve İslamcılar da kız çocuklarını kullanıyor. Ve her iki grup da çocuklarla oynuyor! Erkek çocuklarını ön saflara süren bölücü ve ayrılıkçılar “eylem”leri sırasında fırsat bulduğunda direkteki Türk bayrağını indiriyor. Kız çocuklarını ön saflara süren İslamcı ve şeriatçılar “eylem”leri sırasında direkteki Türk bayrağını indirmek için Şaşkın liboşlar yol ayrımındaymış... “Ver bi yolluk daha!” GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM Gül türban değişikliğini neden onaylamıyor? İmzayı nereye konduracağını bilmediği için! Ya ğ m u r E k i m Çocuk oyunu fırsat kolluyor! Erkek çocuklarını ön saflara süren bölücü ve ayrılıkçılar “eylem”leri sırasında fırsat bulduğunda Atatürk anıtına saldırıyor. Kız çocuklarını ön saflara süren İslamcı ve şeriatçılar “eylem”leri sırasında Atatürk anıtına saldırmak için fırsat kolluyor! Bölücü ve ayrılıkçılarla, İslamcı ve şeriatçıların ayrıldıkları noktalar da var tabii ki... “Bölücü ve Ayrılıkçı Hareket”in kullandığı erkek çocuklar, İslamcı iktidarın uyguladığı “sadaka politikası” ile kontrol altına alınabiliyor; çocuklara birer ayakkabı verdiğiniz zaman kolayca dağılıyorlar. Ama “İslamcı ve Şeriatçı Hareket”in kullandığı kız çocukları için aynı yöntem geçerli olmuyor. Çünkü Artiz M. Alpaslan Yener: “Türban taktığı için sahneden indirilen öğrenciyi anında teselli eden yufka yürekli ‘artiz’ aynı duyarlılığı bacağı kezzapla yakılan öğrenciye neden göstermez?” “İslamcı ve Şeriatçı Hareket” yürürlükteki, “sadaka politikası”nın sahibi konumunda ve onlar ayakkabıları değil ihaleleri kapıyor! Onlar her geçen gün daha çok semirerek devletin en tepesinden kılcal damarlarına kadar her yere giriyor. Şimdi şapkamızı önümüze koyup düşünelim: Türkiye Cumhuriyeti’ni “Ayrılıkçı ve Bölücü Hareket”e karşı Amerika Birleşik Devletleri destekliyor; hele şu sıralar Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın sağ kolu mesaisinin bir kısmını Ankara’da bir kısmını Washington’da yürütüyor! Ama aynı “ortak” Türkiye’de, “İslamcı ve Şeriatçı Hareketi” de destekliyor. Bu işte bir terslik yok mu? Türkiye Cumhuriyeti’nin toprak bütünlüğü korunuyor diyorlar ama rejimi ne oluyor? Bu oyunu artık çocuklar bile fark edebiliyor! Yeni Laik Dalgaya Değişim Paketi! Cuma gecesi “Ceviz Kabuğu”na çıktım. İşe önce tek yanlı programlarda bize dayatılan “Türban, eğitim özgürlüğü adına isteniyor” safsatasını çökertmekle başladım. Bu da pek zor olmadı: Yasakçı AKP’nin hangi akıl almaz girişimlerle laik yaşam tarzlarına saldırmaya başladığını hatırlatınca, zaten bu saçma iddia kendiliğinden çöpe gidiyor. Ama tabii Can Dündar gibi “Neden?” sorusunun yanıtını Mehmet Altan, Cüneyt Ülsever, Nevzat Yalçıntaş ve Gülay Göktürk’te ararsanız, Şükran Soner’i de yapayalnız bırakırsanız, başka komik sonuçlara ulaşabilirsiniz(!) AKP’nin, antidemokrat kimliğini deşifre ederken alkol yasaklarını da birkaç kez saydığım için, sevgili Cevizoğlu, o bilindik itirazı yaptı: “Alkolü de sayarsanız bizi eleştiriyorlar, ‘Bakın işte bunların derdi hep alkol’, diye diye bizi yıpratıyorlar” dedi. Ben de yanıt olarak detaylı bir şekilde bunu nasıl bilinçli yaptığımı aktardım… Lütfen dikkatle okuyun.. çünkü AKP’nin bizi hangi “alaturka” taktiklerle çökertmeye çalıştığını artık deşifre etme zamanı geldi. ??? Fransa gibi bir özgür ülkeyle, bir “yobaz yaşam” ülkesini birbirinden ayıran ölçüler nedir? Kimya fabrikaları mı? Askeri uçaklar mı? Tekstilde kullanılan kumaşlar mı? Cerrahların kalitesi mi? Yoksa özgürce yaratılan eserler, iddialı defileler, erotik fotoğraflar ve mağazalar, gece kulüpleri, nefis şaraplar, ışık saçan sinemalar, dev kitapçılarda bulunan on binlerce özgür yayın mı? İşte sorunun yanıtını “çok iyi” bilen şeriatçılar, hep bu çağdaş, özgürlükçü yaşama saldırırlar: Her yerde bu “keyif” rüzgârları hedef olur: Alkol satan barlar, büfeler, çıplaklık içeren sanat eserleri, dekolte kadın kıyafetleri… İşte bu noktada laik kesim Türkiye gibi “Müslüman” bir ülkede hemen komplekslere giriyor: “Aman alkolü savunuyor görünmeyelim, aman çıplaklığı savunuyor görünmeyelim”. Anlayamadıkları konu, bu “mahcubiyetin”, içine çekildikleri puslu yobaz dünyada ölümcül bir demokrasi virüsü olduğu! Bizlerin en büyük zaafı, işte bu sendrom! “Muhafazakâr” baskıyla, farkında olmadan sanki “beynimizi yedik”. Düşünün ki, aynı programda, Timur Selçuk ve bir başka müzisyen, Türk kadınına “uygun” görecekleri, daha “kapalı”, bir kıyafet tipi defilesi öneriyorlardı(!) Kadınlarımız adına ürktüm. Çünkü “yaşam tarzımızdan utanır hale getirilmek” rezaletiyle, sanatçılarımız bile, namusu “göbeklerin görünmesinde” arar hale düşmüşler! ??? Neyzen Tevfik’e atfedilen, yobazların içki düşmanlığına karşı yazılı ünlü dizeleri hepiniz biliyorsunuz. Şu eklemeyi yapalım: Haddine mi düşmüş bu örümcek kafalıların, Atatürk’ün rakı sofrasına dil uzatmak? Bu dayatmalara bilinçaltı etkilenmelerle uya uya bu günlere geriledik. Artık tam tersine, halkı enayi yerine koymadan, bu konunun üstüne gidip, tüm özgür yaşam tarzlarımızı çok geç olmadan geri istememiz lazım. Bugüne kadar bu sahte mahcubiyetlerin pençesinde devamlı alan ve zaman kaybettik. ANAP ve DYP bile “Biz de Müslümanız elhamdülillah, biz de onlara benziyoruz” diye diye yok olup gittiler. Bu artık sonucu belli bir yanlış tavır. Şimdi sıra “hep kaybeden” bu oyunları değiştirmeye geldi: “Çekil git önümden yobaz, bana hiçbir antilaik uygulamanı dayatamazsın, çünkü yaptığın milletvekili yeminine aykırı olduğu için vekilliğin düşer, kendine gel!” Bir kâbus gibi üzerimize yıktıkları bu kara tabloyu, tam bir güreşçi silkinmesiyle yeneceğiz. Özgürlüklerin bir bütün olduğunu hatırlayacağız. Hiç kimse bizi, yaşama din eksenli bakmaya mecbur edemeyecek. Yaşam tarzımıza karşı en tahammülsüz faşist, hukuk dışı dinci söylemlerle çökmeye kalkanlara, her şeyden önce “itaatsizlik”le yanıt vereceğiz. Çünkü bu antilaik uygulamalar hukuki değil, olsa olsa yarın bunları dayatanların partilerinin “kapatılma nedeni” olacak. Bu sütundan, haklarına sahip çıkan yeni bir genç laik dalgaya tavır değişikliği çağrısıdır bu. Nasıl dün “Nevizade Eylemi” ile Beyoğlu’ndan yobazları püskürttüysek, her noktada alanımızı gururla koruyacağız. email: bedbay?tnn.net Faks: 0212 227 34 65 SESSİZ SEDASIZ (!) Macar salamı gibi doğranmak! ABD’NİN kararı ve AB’nin himmeti ile Kosova bağımsızlığını ilan etti. Eski Yugoslavya’dan bir halka daha koptu. Bağımsızlık gösterilerinde Kosovalılar, ellerinde salladıkları ABD bayrakları ile aslında bağımsızlığı değil emperyalizmin zaferini kutluyordu! Ceyhun Can Buluç da bu duruma değiniyor: “Federatif yapısından dolayı ‘Yugoslavya kristal bir ülke ve ben bu küreyi nefesimle havada tutuyorum, benden sonra ne olur bilemiyorum’ diyen Mareşal Tito’nun ülkesi beklenen sona ulaştı, kristal küre yere düşüp parçalandı. 2. Dünya Savaşı’nda İtalyan faşizmine Alman nazizmine geçit vermeyen Tito’nun evlatları, ne yazık ki ulus devlet olmayı başaramadılar ve sonunda Gülhan Elmas: “İbrahim Sadri kumar oynarken yakalanmış. Yaşasın! Muhafazakâr eşcinselimizde sonra, muhafazakâr kumarbazımız da oldu!” Gelişme Hasan Baş: “Şeriattan kaçacak patronların mal varlıkları da halkıma kömür olarak dönecektir inşallah!” Dönüşüm emperyalizmin oyununa gelerek birbirlerinin boğazını sıkıp parçalandılar. Türkiye’deki ulusalcı güçler yalnız emperyalizme karşı değil içerdeki uzantılarına karşı da uyanık olmalı, meydanı ırkçıbölücü, ikinci cumhuriyetçi ve şeriatçı takımına bırakmamalıdır. Emperyalistler bir ülkeyi Macar salamı gibi doğrayana kadar çok sabır gösterirler ve zayıf karakterli kişilerden de işbirlikçi bulurlar. Hedef önce sanayi dinamikleri daha sonra üniter yapımızla birlikte Misaki Milli ile çizilen bölünmez bütünlüğümüzdür. Yugoslavya’nın parçalanışı aslında federatif yapıyla üniter yapı arasındaki farkın belirginleşmesi ve aynı zamanda Kemalizm’in tarih önünde bir kez daha haklı çıkmasıdır.” 17 Şubat 1926 PERİHAN ERGUN Kurtuluş’tan sonra Atatürk’ün Kuruluş’u oluşturduğu Devrim Yasaları’nın 4’üncü sırasındaki 743 sayılı, 17/Şubat/l926 günlü Türk Medeni Kanunu’nun UygarlıkYasası’nın 82’nci yılındayız. O tarihte Adalet Bakanı olan büyük hukukçu Mahmut Esat Bozkurt TBMM’de yasanın amacını ve gerçeğini açıklayan sunumunda, şer’i hukukun, “Mecelle’nin” yerini alacak olan Türk Medeni Kanunu’yla devrimin ulaşıldığı büyük aşamayı çizmiştir. Bu yasa kişi ve aile hukukundaki işlemler içinde en önemlisinin kadınlarımızın erkeklerle eşit haklara sahip oluşlarının seslendirilmesidir. Anayasanın devamı ve güvencesi altında olduğu belirtilen yasanın gerekçesinin temel ilkesi din ile devlet işlerininin kesin olarak ayrılışıdır. Din vicdanlarda taht kuran kişisel bir inançtır. Kanunsa devletin temel taşı olan hukukun insan haklarına dayandırılmasıdır. M. E. Bozkurt’un özetlemeye çalıştığım bu sunumu milletvekillerince oybirliği ile Meclis’ten geçmiştir. ??? Atamız 10. Yıl Nutku’nda “Türk ulusunun yürümekte olduğu gelişme ve uygarlık yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu ışık saçan meşale bilimdir” diyerek çağdaşlaşmanın ve aydınlanmanın tanımını yapmıştır. Buna karşın tüm dinlerdeki yasa ve kurallar dogmatiktir. Çağların toplumsal ve bilimsel değişimine, ilerleyişine ayak uyduramazlar. Ülkemizin çağdaş uluslarla eşdeğerli olmasını sağlayan Medeni Kanunumuz ne yazık ki 2002’de AKP yönetimince gerçekçiliğinden kısmen de olsa saptırılmıştır. Halen yürürlükteki yasanın 10. maddesinde özetle ırk, din, cinsiyet vs. ayrımcılığına karşı duran, tüm vatandaşların insan haklarına dayandırılan ve de kadınerkek eşitliğinin önemini belirten hükümleri AKP Anayasası diye adlandırılan sözde sivil yasasında kadınlarımızı korunmaya muhtaç özürlü kişilerle eş tutmak isteyişi, geriye dönüşle yozlaştırılmanın kanıtı niteliğindedir. ??? Kabulünün 82. yılına girdiğimiz Medeni Kanun’un önemini çok küçük yaşlarımda anneciğimin anlatısından öğrenmiştim. Henüz on altı yaşlarındayken benden önce bir kız evladına sahip olmuş. Yavrusunu dokuz aylıkken kaybetmiş. Acıarını unutması için babamın ısrarla bir çocuk daha istemesine karşın “Medeni Kanun çıkmadan çocuk yapmam” diye direnmiş. Dediğini de yapmış. Böylece ben kanunun eşit hakları içinde doğmuşum. Bu ödülün yaşantım boyunca değerini borçlulukla bildim ve sonuna dek de koruyup yaşatacağım. Kadınımızın tüm çağdaş kadınlarımız gibi ikinci dereceye konmasına, töresel içgüdülere mahkum edilerek çağdışına itilmesi istemlerine set çekeceğiz. ??? Bir durup düşünelim. Aydınlanmanın ışığında oluşan bu çağdaş ülke çok ağır koşullar içinde kuruldu. Kurtuluş Savaşımızda erkeklerimiz cephelerde ve gereğinde Kuvayı Milliye ruhuyla sivil çatışmalarda, kadınlarımız da ellerinden geldiğince yurt savunmasını desteklemenin zor koşullarında çocuklarını kaybetme pahasına tükendiler. Zaferden sonra yokluğa, yoksunluğa dayanarak devrimlere arka çıktılar. Kutsandılar. Sömürgenlerin biçtiği Sevr yırtıldıktan sonra Lozan Antlaşması’nın getirdikleriyle yabancılardan tek kuruşluk destek almayan özgür ve bağımsız devletlerin yanında değerbilirlikle saf tuttular. Bütün bunların değerini bilmemek nankörlüktür. Adam gibi adam olamamaktır. ??? AKP toplumumuzu parçalamak istemiyle yıllardır fırsat aradığı gerici yapısının simgesi ve rant aracı olan Anadolu kadınının töresel başörtüsünün yerine dışardan ithal sıkmabaşı son seçimde elde ettiği çoğunluğa güvenerek üniversiteye türbanla girmelerini sağlama çabalarıyla bir aydır gündemi işgal etti. Sözde muhalefetiz diyen, yerel seçimde hasada soyunan MHP’yi de yanına alarak anayasal engelleri kaldırmaya soyundu. Milletin dertlerini inançları sömürerek perdeledi. Memlekette işsizlik yüzde 10.1’dir. Yükseköğrenimdeki noksanlarımız, OECD raporlarınca öğrenimini bitirenlerin sayısı dünya uluslarının en altında. Hoş mezun olsalar da onların da işsizlik oranı yüzde 24’lerde. Yoksulluk ve açlığa terk edilen, çocuklarını okula gönderemeyenlerin yoğunluğu iç yakıcı. Dünya, ekonomik durumun darboğazdan çıkış çarelerini ararken, bizimkiler pembe hayallerle cebinde beş parası olmayan halkını sadakaya muhtaç ederek onursuzlaştırmakta. Bir de en kötüsü Sayın Başbakan’la satılmış medyanın gerçek dışı sunumlarından güç alarak, kafaları inançların dışında yobazlaştırılmış olanlar, şeriat özlemleriyle toplu TV programlarında “Biz laik değiliz. Atatürk’ü de sevmiyoruz. Onun ilkelerini savunanları da mahkemeye vereceğiz” diyebiliyorlar. Tarsus’ta okul üniformaları ve günlük giysileriyle sokakta yürüyen yedi kızımızın iki gün üst üste bacaklarına şırıngayla asit fışkırtarak cezalandırma cüretinde bulunabiliyorlar. Halkımızı teröristler gibi korkutacaklarını sanıyorlar. Demokratik, laik Türkiye Cumhuriyeti’ne, aydınlanmaya gönül vermiş olanlardan asıl onlar korksunlar (!). Bu yol onlar için çıkmaz sokaktır... HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 19 Şubat www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Gücünü kay1 betmek, yavaşlamak, gevşe 2 mek. 2/ Karakter... Ay tutul 3 ması. 3/ Beyaz 4 ya da pembe 5 renkli çiçekler açan, zehirli bir 6 ağaççık... Bir 7 nota. 4/ Isıyla 8 ilgili; termik... “ içinde mu 9 teber bir nesne yok 1 2 3 4 5 6 7 8 9 devlet gibi / Olmaya 1 Y A L A N K O Z devlet cihanda bir ne2 I R A K A P A Ş fes sıhhat gibi” (Kanu3 L A L A N G A U ni Sultan Süleyman). 5/ A İ L E Gösteriş, caka. 6/ Mo 4 A L E Ş A İ R N A libden elementinin 5 N T R F İ L simgesi... Akciğerleri 6 C A O K A P İ dinlerken hekimin 7 I S I duyduğu patolojik s 8 K E R E B İ Ç Z es... Çemberin çevresi 9 S A K İ N AME nin çapına oranını gösteren sayı. 7/ Manisa’nın bir ilçesi. 8/ İzlanda’nın para birimi... Mersin’in Silifke ilçesinde antik bir kent. 9/ Suyosunu... Kumaş üzerine yapılan bir tür işleme. Nüfus cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. ORHAN YILDIZ YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Koşmak, seğirtmek. 2/ Doğu Anadolu’da bir ırmak... Zayıf düşmüş hayvanların derilerinin altında yaşayan ve hastalanmalarına neden olan bir tür kurtçuk. 3/ Bir hizmetin yerine getirilmesi amacıyla, bir kimsenin belli koşullar ve resmi yollarla parasını ya da mülkünü bağışlaması... Evlerde oda kapılarının açıldığı genişçe yer. 4/ Dış ticarette, iki ülke arasında yapılan alışverişin karşılıklı olarak malla ödenmesi. 5/ Ceylan... Kanun. 6/ Aziz Nesin’in günlük türünde bir yapıtı. 7/ İskambilde bir kâğıt... Bir renk... Dudak boyası. 8/ İplik üzerine sırma sarmaya yarar bir dolap... Eski dilde yüz, çehre. 9/ Tuzak, kapan... Kira. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle