25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 ŞUBAT 2008 PAZARTESİ 4 HABERLER Yurttaşlar, Genel Sağlık Sigortası Yasa Tasarısı’nı ıslık ve alkışlarla protesto etti 2000’Lİ YILLARDA ERDAL ATABEK ‘AKP sağlığı ticarileştiriyor’ İstanbul Haber Servisi “Herkese Sağlık, Herkese Güvenli Gelecek Platformu” Bahçelievler’de yaptığı gösteride Genel Sağlık Sigortası Yasa Tasarısı’nı (SSGSS) protesto ederek AKP iktidarının “sağlıkta reform” adı altında çıkardığı tasarının sağlığı ticarileştirdiğine dikkat çektiler. AKP Bahçelievler İlçe Başkanlığı önünde toplanan, ıslık ve alkışlarla tasarıya tepkilerini gösteren grup “Sağlık haktır satılamaz”, “Söz bitti sıra eylemde”, “Herkese sağlık hakkı” yazılı dövizleri taşıdı. Çok sayıda sendika ve sivil toplum kuruluşunun oluşturduğu platform adına basın açıklaması yapan EğitimSen 1 No’lu Şube Başkanı Nihat Dede, 1999 yılındaki koalisyon hükümetinin prim gün sayısını 5 binden 7 bine çıkardığını anımsatarak “O zaman ‘Mezarda emekli olmayacağız’ diyorduk. Şimdi AKP hükümeti sigorta prim ödeme gün sayısını 9 bine çıkarıyor. Artık ‘Ahirette mi emekli olacağız’ diye soruyoruz” dedi. Nihat Dede, toplumu ilgilendiren sağlık yasa tasarısının türban tartışmaları nedeniyle arka planda kaldığını belirterek bu tartışmaya ortak olan siyasi partileri kınadıklarını ifade etti. AKP iktidarının IMF ve büyük sermayenin eliyle yasalaştırmak istediği SSGSS’nin toplumun büyük çoğunluğunu olumsuz etkileyeceğini vurgulayan Dede, “Çünkü sağlık hizmeti paralı hale gelecektir. Sendikanın itirazları sonucunda ödenmesi planlanan primler düşürülmüş olsa bile hükümet en yoksul insandan bile sigorta primi kesmekten vazgeçmemiştir. Yasa sadece bugünümüzü değil, yarınımızı da tehdit etmektedir” diye konuştu. Yasa tasarısının iptal edilmesi için çok sayıda sivil toplum kuruluşunun 20 Şubat Çarşamba günü bir araya geleceğini belirten Dede, tüm demokratik kuruluşlara eyleme destek vermeleri için çağrıda bulundu. Fotoğraf: SERKAN YILDIZ AKP Bahçelievler İlçe Başkanlığı önünde gerçekleştirilen gösteriye çok sayıda sendika ve sivil toplum kuruluşunun oluşturduğu platform üyeleri katıldı. Grup “Sağlık haktır satılamaz”, “Söz bitti sıra eylemde”, “Herkese sağlık hakkı” yazılı dövizleri taşıdı. nı zorunlu hale getirir. Eğer bir aday, halk tarafından seçilirse halkın taleplerine karşı daha duyarlı olur. Tabii bütün bunları söyledikten sonra, ABD’deki seçim sisteminin örnek bir demokratik sistem olduğunu söyleyebilir miyiz? Tabii ki söyleyemeyiz, sonuç olarak ABD’de halkın karşısına yalnızca iki büyük parti seçenek olarak çıkıyor. Farklı siyasi akımların, eğilimlerin kendisini ifade edebilecek kanallar bulması o kadar da kolay değil. Fakat yine de ABD’deki seçimi izlerken kendi seçim düzenimizi, aday belirleme süreçlerimizi, parti kurultaylarını düşünmeden edemedim. Türkiye’de bir parti başkanı yönetime geldiği andan itibaren, var olan Siyasi Partiler Kanunu, Seçim Kanunu nedeniyle bir daha onu kimsenin yerinden etmesi mümkün olmuyor. ??? Düşünün bizim aklımızın erdiği günden bu yana Türkiye’de bir gelen bir daha gitmiyor. Liderler ancak yaşlanarak ya da yaşama veda ederek koltuklarını terk ediyorlar. Çevreleri sürekli değişiyor, ancak onlar bir türlü değişmiyor, değiştirilemiyor. Buna, daha birçok kurumun yöneticisini de ekleyerek bir durum tahlili yapabiliriz. Azgelişmiş demokrasilerin temel sorunlarından birisi, yönetici durumda olan kişilerin çoğunun iktidar koltuklarını kendi istekleriyle terk etmemeleri. ??? ABD’de iki dönem seçilen bir başkan bir daha aday olamıyor. Bu iyi bir önlem değil mi? Tabii ki demokrasi yalnızca seçim sisteminden ibaret değil. Toplumda büyük bir gelir adaletsizliği varsa, orada yoksulların temsil edildiği bir örgütlenme ortamı yoksa, o demokrasinin de sağlıklı bir demokrasi olduğundan söz edilemez. Her ülkenin tecrübesi kendine. Ancak ABD’nin başına geçecek isim, dünyanın da kaderini etkileyecek isimlerden birisi olacak. ABD seçimleri, seçim sistemi, adayları tüm dünyanın gözü önünde resmi geçit yapıyorlar. Bizler de bu süper devletin her şeyini olduğu gibi başkanlık seçimlerini de merakla izliyoruz. Kimin başkan olacağı çok mu önemli, diye bir görüş de var. Sonuç olarak ABD’nin bir süper devlet olarak başına geçecek kişi, belirlenmiş sınırlar içinde süper devletin çıkarlarını savunacaktır. Tamamen doğru olan bu görüşe belki şunu eklemek gerekebilir; yine de hangi adayın kazanacağı konusu ABD’nin bir süper devlet olarak tercihlerini hangi yönde kullanacağını gösterir. Örneğin bir Demokrat başkanla bir Cumhuriyetçi başkanın uluslararası alanda izleyecekleri siyasetler arasında farklar olacaktır. Geçmişte olduğu gibi. ??? ABD seçimleri her yönüyle ilgiyle izlenmesi gereken bir laboratuvar gibi. İzleyeceğiz... Toplumsal Ayraç Olarak: Türban... ‘Türban’, artık bir simge olmaktan çıkmıştır, toplumsal bir ayraç durumuna gelmiştir. Gösterdiği de ‘kadının toplumdaki yeri’dir. Başı kapalı kızların üniversite eğitimi yapma hakkı çoktan gerilerde kalmıştır. Kadının toplumdaki yeri nedir? Din eksenli bir toplumda ‘kadının yeri’, erkekten sonradır, erkeğin destekçisidir, erkeğin uygun gördüğü yerdir, uygun gördüğü işlerdir. Bütün dinlerde ‘din adamları’ erkektir. Papaz erkektir, haham erkektir, imam erkektir. Tektanrılı dinler erkek egemen kurumlardır. Laik toplum, kadının toplumsal konumunu, toplumsal işlevini değiştirmiştir. Laik toplumda erkekle kadın eşittir. Atatürk Cumhuriyeti’nin laiklik ilkesi bundan ötürü çok önemlidir. Cumhuriyetle birlikte kadınlar toplum yaşamına başları açık olarak katılmış, kadın yargıçlar, kadın doktorlar, kadın mühendisler okuyup çalışmaya başlamışlardır. Kadının geleneksel işlevi olan evde oturmak, sadece anne olarak çocuklarını yetiştirmek gerilerde kalmıştır. Kadınlar için en çok öğretmenlik, hemşirelik uygun görülmüştür. Şimdi, kızların başlarının örtülmesi ile toplumsal bir geriye dönüş yaşanmaktadır. Laik Atatürk Cumhuriyeti’nin yerine din eksenli İslam Cumhuriyeti getirilmektedir. Yapılan değişikliklerin siyasal anlamı budur. Bu değişiklik toplum yaşamında da artık daha açık görülecektir. Kimin din kurallarına uygun yaşadığı, kimin yaşamadığı daha çok gözlenecektir. Din kurallarına uygun yaşamayanlar çeşitli yollarla rahatsız edilecektir. Cumhurbaşkanı’nın masasında şarap içilmesi göstermeliktir. Adalet Ağaoğlu’nun beyaz şarap, Doğan Hızlan’ın kırmızı şaraplı kadehi birer vitrin süsüdür. Ortada böyle bir toplumsal hoşgörü olmayacaktır. Türban, dindarlığın, ahlakın, namusun simgesi olacaktır. (Öyle de sunulmaktadır.) Türban takmamak dinsizlik, ahlaksızlık, namussuzluk sayılacaktır. Başını kapatmamak büyük bir cesaret isteyecek, gitgide azalacaktır. Başını kapatmayanlar çeşitli yollardan rahatsız edilecektir. Daha sonra da başını örtmek zorunlu olacaktır. Bu gidişi görmemek için ya gerçeklere gözünü kapatmak ya da zekâ özürlü olmak gerekir. Bütün bunlar da demokrasi oyunu oynanarak yapılacaktır. Ekonomiyle ilgili kurumlar ekonomik tehditle susturulacaktır. Avrupa Birliği, buna karşı çıkacak kurumların tehdit aracı yapılmaktadır. Özgürlük denerek özgürlükler boğulmaktadır. Ortada açık bir dayatma ve tehdit ortamı yaratılmıştır. Türkiye bütün kurumlarıyla ve bütün vatandaşları ile yol ayrımına gelmiştir. Gözü kara bir dinci siyasal iktidar kendi amaçlarını dayatmaktadır. Bütün gücünü meydan okuyarak ortaya koymakta, hedeflerine yürümektedir. Bu yol ayrımında durum açıktır. Ya bu gidiş kabul edilecek, bu meydan okumaya boyun eğilecektir. Ya da Atatürk Cumhuriyeti’ne sahip çıkılacaktır. İkisinin ortasında yer kalmamıştır. Şimdi bu ayrımda yerini almayanlar için yarın yer bulunmayacaktır. Şimdi ya da hiçbir zaman. Budur... erdalatak@gmail.com erdalatak@superonline.com www.erdalatabek.com Neredeyse iki yıldır, ABD’de kimlerin başkan adayı olacağı belirlenmeye çalışılıyor. Ülkenin iki büyük partisinin Cumhuriyetçilerin ve Demokratların adayları belki de iki yıldan fazla süredir ABD seçmeninin önünde başarı kazanmaya çalışıyor. Demokratların iki etkin başkan adayının Hillary Clinton ve Barack Obama olacağı belliydi. Cumhuriyetçilerin de ilginç adayları vardı. Aylardır bu adayların kim olduğuna, ne yapmak istediklerine, ülkeyi nasıl yöneteceklerine ilişkin bir tartışma sürüyor. Adaylar, önce kendi partilerinin delegelerinin gönlünü kazanabilmek amacıyla uzun bir yarışa giriştiler. Bu yarış hâlâ sürüyor. Adaylar, eyalet eyalet dolaşıyor, örgütleniyor ve yorucu yarışı önde tamamlamaya çalışıyor. Bu aşama bittikten sonra partilerin seçilen delegeleri kendi partilerinin adaylarını seçmek üzere bir araya gelecekler. Eğer bu arada başkan adayı seçimi netleşmezse partilerin kurultayları devreye girecek. Obama ile Clinton arasında ABD’de Aday Belirleme... ki yarış başa baş gidiyor. Bu nedenle genel kurula başvurulmasının söz konusu olduğunu gazeteler yazıyor. Bu adaylar belirlendikten sonra ABD halkı sandık başına gidecek ve ABD’nin yeni başkanını seçecekler. ??? ABD, emperyalist bir süper devlettir. Bundan hiç kimsenin kuşkusu yok. ABD, Irak işgaliyle bölgeyi kan gölüne çevirdi. Bütün bunlar günümüzün gerçeği. Bu gerçeğin yanı sıra ABD başkanlık seçimlerinde izlenen aday belirleme süreci, ülkemizdeki durumla karşılaştırıldığında daha katılımcı ve süreçte başkan adaylarının, kendi partilerinin tabanına ve tüm seçmenlere karşı daha fazla sorumlu oldukları görülüyor. ??? Eğer bir aday tüm ülkedeki delegeler tarafından belirleniyorsa, bu durum o adayın parti tabanının görüşlerini, eğilimlerini dikkate alması RANT YÖNETİMİ BELLİ OLDU ‘Özel’ soyguna kamu kılıfı ? ‘KamuÖzel İşbirliği’ taslağına göre, kamu yatırım ve hizmetleri özel sektöre yaptırılacak, kamu bu ‘işbirliği’nde küçük ortak olacak. MURAT KIŞLALI ANKARA Özelleştirmeyi bitirme noktasına getiren hükümet, bundan böyle tüm kamu yatırım ve hizmetlerini özel sektöre yaptırmayı planlıyor. Hükümetin uzun süredir üstünde çalıştığı “KamuÖzel İşbirliği” (KÖİ) taslağına göre, kamu idareleri de özel sektörün yapacağı kamu yatırım ve hizmetlerine “küçük ortak” olacak. Danıştay ve Kamu İhale Kurulu (KİK) denetiminden kaçırılacak söz konusu şirketlerin yapacağı yatırımlar devlet ve tahkim garantisine alınacak. Cumhuriyet’in ele geçirdiği “Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Kamu Kesimiyle Özel Sektör İşbirliği Modelleri Çerçevesinde Gerçekleştirilmesine İlişkin Kanun Tasarısı” taslağının 1. maddesine göre, “Merkezi yönetim kurumları, sosyal güvenlik kurumları, yerel yönetimler ve Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT) tarafından yürütülen bazı yatırım ve hizmetler KÖİ modelleri çerçevesinde gerçekleştirilecek.” Taslağın 2. maddesine göre idarelerin özel sektörle ortak yaptırabileceği yatırım ve hizmetleri, “tarım, sulama, madencilik, imalat, enerji, ulaştırma, haberleşme, bilgi teknolojileri, turizm, konut, kültür, kentsel ve kırsal altyapı, belediye hizmetleri, kentsel dönüşüm, çevre, araştırmageliştirme hizmetleriyle eğitim, sağlık, adalet, güvenlik ve genel idare altyapısı yatırım ve hizmetleri”ni kapsayacak. Taslağın diğer bazı önemli maddeleri şöyle: Kamu küçük ortak: 5. maddeye göre kamu idarelerinin özel sektörle “YapİşletDevret (YİD), Yapİşlet (Yİ), YapKirala, İşletme Hakkı Devri” modelleri çerçevesinde sözleşmeler yapabileceği hüküm altına alınırken aynı maddede “Kamu kuruluşları özel sektörle sermaye payı yüzde 49’u geçmemek kaydıyla ortaklık kurabilir” denilerek kamu idarelerinin, kamu yatırım ve hizmeti yapacak özel kuruluşlara küçük ortak olması sağlandı. Madde 7’de de “Tasarımın da yer aldığı KÖİ modelleriyle yapılacak ihalelerde kesin proje şartı aranmaz” denildi. Tahkim geldi: Madde 17’de “Taraflar uygulama sözleşmesinde uyuşmazlıkların Türk hukukuna göre tahkim yoluyla çözülmesini kararlaştırabilirler” denilerek tahkim yolu açıldı. Kamulaştırma bedeli devlete: 20. maddede “Kamulaştırma bedelinin tamamen veya kısmen görevli şirket tarafından ödenmesi uygulama sözleşmelerinde hükme bağlanabilir” ifadesi kullanılarak kamulaştırma bedelinin kamuya yıkılmasına olanak tanındı. 3. OTURUM BUGÜN YAPILIYOR Dink davası devam edecek HİLAL KÖSE Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in katil zanlısı O.S, azmettirici Yasin Hayal, muhbir Erhan Tuncel’in de aralarında bulunduğu 19 sanığın yargılandığı davanın üçüncü oturumu bugün yapılacak. Cinayeti önceden haber aldıkları halde gereğini yapmayan güvenlik görevlileri hakkında ise Dink’in öldürülmesinin üzerinden bir yıl geçmesine karşın soruşturma açılmadı. Emniyet görevlileri hakkındaki iddialara ilişkin araştırma yapan İçişleri Bakanlığı mülkiye müfettişlerinin, daha önce Ankara’da İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek’in yardımcısı olan Teknik Dinleme Bölümü’nün başında bulunan kişiler oldukları ortaya çıktı. Dink ailesi avukatları, Trabzon ve İstanbul’da güvenlik görevlileri hakkında soruşturma yapılmaması yönünde verilen kararlara karşı AİHM’de dava açmaya hazırlanıyor. Davanın üçüncü oturumunda, Dink ailesi avukatları, sanıklar Yasin Hayal ve Erhan Tuncel’e doğrudan soru yöneltecekler. Tuncel’in silinen MSN kayıtlarının getirilmesini, Trabzon Sulh Ceza Mahkemesi’nde ve Samsun’da yargılanan üç emniyet görevlisi hakkındaki davanın da ana dava ile birleştirilmesini talep edecekler. ÖDP lideri Ufuk Uras, Ahmet İnsel’in de aralarında bulunduğu yazar, gazeteci, akademisyen ve milletvekillerinden oluşan “Hrant Dink Duyarlılık Grubu” bugün 10.00’da, Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi önünde açıklama yapacak. Grup, “Bizler adalet gerçekleşene, kendi vicdanımız karşısında başımız dik durabilene kadar bu gayreti sürdüreceğiz” dedi. FIDH heyeti davayı izleyecek Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu (FIDH) heyeti, Dink davasını izlemek için Türkiye’ye geldi. İHD İstanbul Şubesi’nde düzenlenen basın toplantısında konuşan FIDH Genel Sekreteri Florence Bellivier, Dink duruşmasının Türkiye’deki birçok insan hakları ihlalini açıklığa kavuşturmak için bir imkân yaratabileceğine dikkat çekti. CUMHURİYET 04 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle