Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
20 ARALIK 2008 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
17
KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak yahoo.com.tr
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com
(ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com
HARBİ SEMİH POROY
20 Aralık
SAĞNAK
NİLGÜN CERRAHOĞLU
‘Bireysel Özür’
Böyle mi Olur?
“Bireysel vicdan hesaplaşması ve özür çağrısı”
şeklinde bir grup aydının internette imzaya açtığı me-
tin, her kampanya gibi sonuçları itibarıyla bir “toplu ha-
reket” olması hasebiyle, “kolektif sorumluluk” ve
“vicdan sahibi” her yurttaşı muhatap alan bir “kolek-
tif suç” göndermesi içeriyor.
İlk sorun burda.
Bu yaman bir çelişki.
Başka bir “sıfat” kullanmak istemediğim için, “yaman”
demekle yetiniyorum. Ama kısaca ifade etmek gerekirse
“bireysel özür” adına, bir “imza kampanyası” açılmasını,
-“kendi payıma”- çok “yakışıksız” buldum.
Bir ahbabınıza, kalbini yaralayan bir kabahatiniz ol-
du diyelim. Özür dilemek adına konu komşuyu topla-
yıp; kapısına dayanırsanız bu efendice olmaz. Değil mi?
Böyle bir durum dostunuzu, hiç arzu etmediği son
derecede sevimsiz bir nahoş “oldu-bittiyle” karşı
karşıya bırakmakla eş anlama gelir ki; “vicdan sahibi
Türk yurttaşları ve aydınlarının” muhatap olduğu du-
rum tam da bu şimdi….
“Bakın görün; ben vicdanlı bir aydın olaraktan, ken-
di özrümü sunuyorum. Hadi bakalım. Hodri meydan!
Senin de vicdanın var mı, yok mu… görelim?” gibi-
lerden bir durum var ortada.
“Vicdan” mı, “diplomasi” mi?
“Aydın” sözcüğü ile at başı giden bir kavram “vic-
dan”sa; bir başka kavram da altına imza attığınız fi-
kirlerin “politik sonuçlarını kabullenmek” ve bu so-
nuçların arkasında durmaktır…
Kimse kimseyi aldatmasın.
Sapına kadar politik bir metin var ortada... Ve fakat
“kaçak” ya da “kaçamak”!
Türkiye’nin en hassas yaralarından biri üzerinde “po-
litik” bir kampanya başlatacak ama “kendi payıma” iba-
resiyle bir “kaçış noktası” bırakacaksınız…
Metnin samimiyetine gölge düşüren bu “diploma-
si oyununu” -naçizane ben de “kendi payıma”- büyük
bir “zaaf” olarak görüyorum.
Samimi, içten bir vicdan hesaplaşmasında; “dip-
lomasi oyunlarının” yeri olamaz.
Bireysel “vicdan hesaplaşmaları”; bireysel yapılır.
Kimse de buna karışmaz. Karışmamalı da. “Vicdan”
denen şey çünkü hürdür. Baştan sona “kişisel” bir kav-
ram olan “vicdan”; ancak hürriyet varsa, var olabilir.
“Vicdan” kavramından “hürriyeti” çıkardığınız anda ge-
riye bir “hiç” kalır.
Ne var ki “bireysel özür” adı altında böyle uluorta her-
kesin “vicdanı” açık arttırmaya çıkarıp; ardından da “ma-
mafih kendi payıma” demek… olmaz. Yok böyle bir şey.
“Provokasyon” ve demokratikleşme
İmzacılar arasında, beğendiğim, çok sevdiğim
dostlarım da var.
Bazılarıyla konuşsam; bana şunu söyleyeceklerine
eminim:
“Burası Türkiye! Bazı açılımlar bizde ancak böyle ba-
zı şeyler zorlanarak yapılabilir!”
Bu da yaman bir çelişki doğrusu.
Prensipse prensip!
İlkelerin en yücesi “vicdan”la, “siyasi pragmatizmin”
yan yana getirilmesi; “inandırıcılığa” vurulacak en bü-
yük darbedir.
“Kişisel vicdan hesaplaşmalarının” ötesine giden “si-
yasi hedefler” güdülüyorsa -ki “fiili sonuçlar” göz önü-
ne alındığında ister istemez bu böyle- güdülen
“amaç” ne?
Türkiye Cumhuriyeti’nin, tarihin bambaşka bir aşa-
masında; “Osmanlı’dan” devraldığı karanlık mirasın
üzerine çekilen bir perdeyi aralamak mı?
Tarihi temize çekmek; Ermenistan’la bir yumuşama,
yakınlaşma sağlamak mı?
AB hedefine yaklaşmak mı?
Türkiye’yi sadece daha insan haklarına saygılı, da-
ha demokratik, daha uygar bir ülkeye dönüştürmek mi?
Böyle bir kampanya; bu hedeflerin hiçbirine bizi, bu-
gün olduğumuzdan daha yakın bir konuma getirmez.
Olsa olsa “Özür dilemiyorum” ya da “Özür bekli-
yorum” minvali karşıt kampanyalarca gördüğümüz üze-
re anında fitillenen bir kamplaşma ve sertleşme or-
tamına çeker.
Geniş genel kamuoyunda düpedüz “tokat” etkisi ya-
ratan ve “provokasyon” şeklinde algılanan bir çıkışın;
“siyasi açıdan” “diyaloğa” hizmet etmesini beklemek
de safdillik.
Bunun nedenini de gelecek yazıda anlatacağım.
nilgun@cumhuriyet.com.tr
Yüzleşmenin Sonucu Özgürlükçü
Cumhur’a...
Sömürgeci savaş ve işgal, özür
dinler mi?
Örnek mi istiyorsunuz? İşte size
bir-iki örnek:
1. Dünya Savaşı sırasında Ruslarla
birlikte Kars’a, Ardahan’a; Erzurum,
Bitlis, Muş ve Van’a girenlerin kes-
tiği, topluca öldürdüğü insanlardan
kim özür dileyecek?
Trabzon’un işgalinde Rus ordu-
sunu Rus ve Amerikan bayrağıyla
karşılayanların kıydıklarından kim
özür dileyecek?
Mondros ve Sevr sonrası Fran-
sızlarla birlikte Anadolu’ya girenlerin
gerçekleştirdiği katliamlarda yaşamını
yitirenlerden kim özür dileyecek?
Bir şey daha:
Dış ülkelerde ellerini kollarını sal-
layarak dolaşan kukla katillerce şe-
hit düşürülen diplomatlarımızdan
kim özür dileyecek?
“Yüzleşme”de Kemal Kılıçdaroğlu
soğukkanlıydı, hazırdı, hedefini
belirlemişti. Karşısındaki Melih
Gökçek’in yüksek tonlu vıdı vıdısı bile
yetmedi, demek istediğini dedi:
1- Ankaralılara yüksek fiyattan gaz
sayacı satılarak, belediyeye bütçe
dışında, halkın cebinden kaynak
yaratılmıştı.
2- Ankara Anakent Belediyesi’nin açtığı
gaz sayacı ihalelerinin biricik gözdesi
firmanın yazılım hatası yüzünden on
binlerce Ankaralı’ya kullanmadıkları
doğalgazın bedeli ödetilmişti.
Kılıçdaroğlu-Gökçek “yüzleşmesi”nden
geriye akıllarda yalnızca “Ankara
soyulmuştur” tortusu kaldı.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir sözü,
tartışmanın özetiydi:
“Sayın Gökçek’e mendil verin, terledi.”
Bir kenarcığa yazın:
Melih Gökçek bitmiştir!
Adnan Binyazar
Görevimiz tehlike
Mezar taşıma
Dil Derneği’nin “Ustalara Say-
gı” gecelerinin bu ayki konuğu
Adnan Binyazar’dı.
Binyazar, etkinlikteki konuş-
masında Aydınlanma çağının
büyük düşünürlerinden Leib-
niz’in, Luther için söylediği
“Halkın ağzına bakarak konuş-
tu” sözünü anımsattı:
“Luther kasaplara, satıcılara,
halka sorarak çalışmıştır. Diller
aydınlanmanın birinci adımı-
dır. Bir toplum eğer dilinin sa-
hibi ise, tarihinin ve düşünce-
sinin sahibi ise o toplumda ay-
dınlanma başlamış demektir.”
Adnan Binyazar, halkçı ay-
dınlanmanın tam da seherinde
durur. Dil Derneği Başkanı
Sevgi Özel’in dediği gibi, “ma-
salını yaratan dev”dir o.
Gidiş
İç Anadolu Sanayici
ve İşadamları
Dernekleri
Federasyonu
(İÇASİFED) Başkanı
Mehmet
Akyürek’ten
“teğet geçti”
gözlemleri:
“İnşaat sektörü
durdu. Otomotiv
yan sanayii durdu.
Pazar daralması
nedeniyle birçok
firma işsiz kaldı.
Bankalar kredileri
erken çağırmaya
başladı: Vadesinden
önce kredi
ödemelerinin
yapılmasını
istiyorlar. ‘Artık
risksiz kurum
yoktur’ gibi bir
anlayış içindeler.
Kredi geri
ödemelerini hiç
aksatmadan yapan
firmalar için bile
kredi limitlerini
yarıya, dörtte bire
çektiler. Faizler
yükseldi. Yüzde
24-25’lere çıkan
faizin bize maliyeti
yüzde 36-40’ı
buluyor.
Kesinlikle para
sıkıntısı var. Hiç
kimse birbirine çek
vermez oldu.
‘İşletmelerimizi nasıl
sürdüreceğiz?’
kaygısını taşıyanlar
çoğunlukta.
Kısacası şu andaki
gidiş olumsuz.”
Eczacılar yarın saat 12.00’de
Ankara’da mitingde bir araya
gelip “Artık yeter!” diyecekler.
Hani AKP “Reform yaptık.
Bundan böyle düşük
muayene ücretlerini
eczanelerden alabilirsiniz”
demişti ya, bu uygulama
geldi, hasta ile eczacıyı karşı
karşıya bıraktı. Tahsil
edilemeyen muayene
ücretleri eczanelere gider
olarak yansırken sağlık
sisteminin yükünü eczacılar
çekmeye başladı. Dahası,
“yeşil kart” reçetelerinin
karşılığı ödenmediği için bu
yük de yine eczacıların sırtına
bindi.
İlaç tekellerinin istemine
uyarak ilaç fiyatlarını Avro’ya
bağlayan Sağlık Bakanlığı,
döviz değeri katlanınca,
devletin üstleneceği yüksek
maliyetten kaçınmak için
kendi koyduğu kuralı
uygulayamaz hale geldi. İlacı
pahalıya raflarına koymuş
olan eczacılar bu yüzden
özsermaye yitimine uğradılar.
Depodan alınıp eczanelere
giren ilaçlarda oluşan fiyat
farklarının ilaç firmalarınca
karşılanmaması üzerine
eczacıların stok
maliyetlerinde de önemli
yitikler oluştu.
Ve son darbe: AKP, 10 milyar
dolarlık ilaç pazarına egemen
olmak isteyen büyük
şirketlerin çıkarına hazırladığı
eczacılık yasası ile tüm
eczacıları neredeyse “reyon
sorumlusu” konumuna
getirmenin eşiğinde.
Eczacılar, hem kendi
hakları, hem de hepimizin
sağlık hakkı için Kolej
Meydanı’nda yarın “Artık
yeter!” diyecekler. Onlara
katkı vermek, destek olmak
yurttaşlık görevidir...
Eczacıların mitingi yarın
Küresel İklim Krizini
Unutturmamalı!
SADIK ÇELİK
Aralık ayının ilk iki haftasında
Polonya’nın Poznan kentinde
“BM İklim Konferansı” düzen-
lendi. Konferansa 192 ülkeden
temsilci katıldı, haber ajansları-
nın aktardığına göre tüm dünya
tarafından merakla izlenen kon-
feransta maalesef somut adım-
lar bu sefer de atılamadı. Bu se-
ferki bahane de yaşanmakta
olan global mali kriz. Yaratılan
küresel finansal kriz haliyle reel
sektörleri de çok ciddi biçimde
etkisi altına almış, fatura yine ça-
lışanlara, emekçilere çıkartıl-
mıştır. Kapitalizmin zehirli atık-
ları yer küreyi yaşanmaz hale ge-
tirmiştir.
Uluslararası sermaye ve iş-
birlikçileri daha çok kâr, daha
çok konfor, daha çok lüks ve bit-
mez tükenmez arzu ve istekle-
ri uğruna dünyayı yaşanılır ol-
maktan çıkararak cehenneme
çevirmek üzeredirler. Hiçbir şey,
küremizin varlığını ve dengele-
rini sürdürmesinden daha önem-
li olamaz; hiçbir arzu ve istek
onu tehdit etmemelidir. Dünya
nüfusunun yüzde 10’luk kesi-
minin daha zengin, daha mutlu
olmak ve egolarını tatmin etmek
için geriye kalan 6.5 milyar insanı
tehlikeye atmaları adaletli midir,
olabilir mi?
Bu ekonomik krizden birebir
sorumlu olan CEO’lar ve banka
patronları günahlarının bedelini
tüm insanlığa fatura edemezler,
buna hakları yoktur. Bilim adam-
ları, çevreciler de diğer taraftan
durmadan uyarmaya devam
ediyor: İklim değişikliklerine kar-
şı gerekli önlemler alınmazsa,
dünyayı mali krizden daha beter
etkileyecek ve mali krizin daha
da derinleşmesine, kronikleş-
mesine neden olacak. Kuraklık,
su sıkıntısı, salgın hastalıklar, sel-
ler ve birbirini izleyecek doğal fe-
laketler kapıda…
BM Genel Sekreteri Ban Ki-
mun, Ponzan kentindeki BM
İklim Konferansı’nı başlatırken
şu çağrıda bulunmuş: “Aynı an-
da iki kriz yaşıyoruz. İklim deği-
şikliği ve küresel ekonomik kriz.
Ancak bu krizler bize iyi fırsatlar
sunabilir. Bu, eşzamanlı olarak,
her iki krizin üstesinden gelebil-
mek için bir fırsat olabilir.”
İyi niyetli bu çağrı, atmosferi
en çok kirleten ülke olmasına
rağmen ekonomisini sekteye
uğratmasından korktuğu için
Kyoto Protokolü’nü imzalama-
yan ABD ve küresel mali kriz ne-
deniyle iklim koruma önlemleri
almakta çekimser davranan Av-
rupa ülkelerinin tutumlarını de-
ğiştirmede çok başarılı olamadı
maalesef. BM iklim değişiklikleri
sözleşmesini imzalayan 192 ül-
kenin temsilcilerinin, sera etki-
sine karşı yeni tedbirleri belirle-
mek için, bundan sonra bir yılı
var. Kopenhag’da 7-18 Aralık
2009 tarihleri arasında düzen-
lenecek olan konferansta daha
somut sonuçlar elde edilmesi
bekleniyor.
Peki, dünyada bu gelişmeler
olurken, Türkiye’de küresel iklim
değişiklikleri ve Kyoto Protoko-
lü ne kadar gündemde? Geçen
günlerde gazetelerde yer alan bir
haber bu sorunun cevabını öğ-
renmemizi sağladı. Habere gö-
re, Kyoto Protokolü, Kasım
2008 itibarıyla TBMM Genel
Kurul gündeminde 30. sırada
bulunuyor. Kyoto Protokolü’nün
imzalanması konusunun Mecli-
simize sunulduğu tarihlerde, biz
de 08.06.2008 tarihli “Türki-
ye’nin Kyoto Gerçeği” başlıklı
yazımızda konuyu incelemeye
çalışmışız. O tarihten bu yana da
görünen o ki hiç yol alamamışız.
Türkiye’nin gündeminde ma-
li kriz, işsizlik, yoksulluk, terör,
şiddet, güvenlik vs. gibi birçok
önemli konunun bulunduğu su
götürmez bir gerçek, ancak bir
başka önemsemediğimiz, gele-
ceğimizi birinci dereceden etki-
leyecek bir konu küresel iklim
krizi. Unutmayalım ki bulundu-
ğu iklim kuşağı nedeniyle Tür-
kiye, küresel iklim krizinden en
çok etkilenecek ülkelerin ba-
şında gelecektir.
Türkiye, gerek iklim değişikli-
ğiyle ilgili uluslararası müzake-
relerde, gerekse Kyoto Proto-
kolü ile ilgili görüşme ve uyum
çalışmalarında artık daha faal,
daha aktif olmalı ve bir an ön-
ce (ulusal çıkarlarını ve sanayi-
sinin gelişimini de göz ardı et-
meden, gelişmiş sanayi ülkele-
riyle arasındaki dengeleri gö-
zeterek, tek taraflı teslim olma-
dan) önümüzdeki 10, 20, 50 yıl
için alacağı önlem planlarını
netleştirmelidir. Şu anki küresel
mali kriz esnasında, ekonomiyi
belki de biraz daha kötüye gö-
türebilecek olan karbon salımı-
na kısıtlama getirilmesi gibi ön-
lemlerin kısa vadeli birer acı re-
çete olduğu doğrudur. Ama yi-
ne de bu önlemlerin şimdi alın-
maması, uzun vadede doğal
kaynakların kullanılamaz hale
gelmesi, tarımsal üretimin kö-
tüleşmesi ve verimsizleşmesiy-
le ekonomik durumun daha da
içinden çıkılamaz olmasına yol
açabilir.
Bir an önce, Türkiye olarak biz
de üzerimize düşeni yapmalı
ve küresel iklim değişikliğine
karşı doğru önlem ve tedbirleri
alabilmek için kamu-özel sektör-
üniversite-sivil toplum işbirliği-
ni hayata geçirmeli ve gereki-
yorsa bu işbirliklerinin sürdürü-
lebilir olması için ulusal ve ulus-
lararası fonlardan yararlanılma-
lı ve bu konuya bütçeden pay
ayrılmalı.
Küresel iklim değişikliği neti-
cesinde bizi bekleyen global
ölçekli sorunlar belki de bugü-
ne kadar yaşlı yerkürenin karşı-
laştıklarından çok daha ciddi
doğal afetler, felaketler, geri
dönülemez, kalıcı iklim deği-
şiklikleri olacaktır. Bu nedenle,
Türkiye ve tüm dünya ülkeleri bu
sorunu yaratan etkenlerin değil,
çözümün birer parçası olacak
şekilde hareket etmelidirler.
sadik.celik@keyveni.com
Siyaseten sabıkaları belli Hü-
samettin Özkan ile Kemal
Derviş, CHP ile oynaşmaya
başlamış.
Öyle anlaşılıyor ki, çarşaf
açılımı rastlantı filan değilmiş,
CHP’de kapsamlı “operasyon”
için düğmeye basılmış.
Hem de Amerikancı AKP’nin
inişe geçtiği söylenen bir dö-
nemde, yine bir seçim öncesi!
Turgut Özal ile birlikte baş-
layan ayrıcalıklı yatır yaratma
uygulamalarına son vermeli-
yiz artık.
Yoksa, Türkiye’nin her kö-
şesi mezarlığa dönecek.
Biraz sağduyu ve ciddiyet,
lütfen...
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/ Kastamonu’nun
Cide ilçesinde,
sarkõt ve dikitle-
riyle tanõnmõş bir
mağara. 2/ Özsu...
Su taşkõnõ. 3/ Bir
zaman birimi... Bi-
siklet ve motosik-
lette iskeleti oluş-
turan metal bö-
lüm. 4/ Binicilikte
atõn en yavaş yü-
rüyüşüne verilen ad. 5/
Bir yerin en kenarda bu-
lunan bölümü... Jüpiter
gezegeninin bir uydusu.
6/ Samsun ilinde, önem-
li bir kuş alanõ olan göl...
Bir nota. 7/ Ukrayna’nõn
başkenti... Sipersiz şap-
ka. 8/ Bir cetvel türü...
“Oğulotu” da denilen
güzel kokulu bir bitki. 9/
Ergenlik sivilcesi... Briçte, atõlan bir kâğõtla eşine oy-
namasõnõ istediği kâğõdõ belirtme.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Geniş ağõzlõ ve derin mağara... Tantal elementinin
simgesi. 2/ Hararet... Kayõk, mavna ve küçük gemilerin
kalafata çekildikleri yer. 3/ Çocuğun eğitim ve öğreti-
miyle ilgili erkek bakõcõ... Endonezya’nõn plaka imi. 4/
Şarkõ, türkü... Bir şeyin niteliklerini sõnamak için yapõ-
lan işlem. 5/ Osmanlõ donanmasõnda kullanõlmõş yel-
kenli bir gemi. 6/ Düşüncesizce her işe atõlan... Bir no-
ta. 7/ Halõ ya da kilim dokunan tezgâh... Laos’un para
birimi. 8/ Rütbesiz asker... Mercek. 9/ Pokerde aynõ
renkten beş karta verilen ad... İnce ve düzgün dokun-
muş pamuklu kumaş.
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
L E N F O M A İ
E L A Z İ G O N
T İ N K A A P A
A K S U N A E T
R U Z Ç İ R
J A K E T A T A Y
İ P N O R İ T O
E N S A L İ M
F L O Ş Y A F A
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
T.C.
MAZGİRT ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN
2008/75
Davacõ, Arzu Bulat tarafõndan hasõmsõz olarak Mahkememize açõlan, Tunceli İli Mazgirt İlçesi Ortaharman Köyü Cilt No: 70, Ha-
ne No: 57 ve Birey Sõra No: 64’te nüfusuna kayõtlõ Muammer ve Çiçek kõzõ 01.01.1974 doğumlu Özlem Gedik’in kendisinden uzun
süredir haber alõnamadõğõndan ve ölmüş olmasõnõn muhtemel olduğundan bahisle adõ geçenin gaipliğine karar verilmesi talep edilmiş
olmakla; Türk Medeni Kanunu’nun 32 ve devamõ maddeleri gereğince işbu ilan tarihinden itibaren altõ ay içinde adõ geçen hakkõnda
bir bilgisi olanlarõn Mahkememizin 2008/75 Esas sayõlõ dosyasõna bilgi vermeleri hususu ilanen duyurulur. 24.09.2008
Basõn: 57421