Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
leyla.tavsanoglu@cumhuriyet.com.tr
SAYFA CUMHURİYET 2 KASIM 2008 PAZAR
12 PAZAR KONUĞU
CMYB
C M Y B
Eski TBMM Başkanlarõ’ndan 55 yõllõk hukukçu Hüsamettin Cindoruk ağõr konuştu:
Hükümet yargõdan elini çeksin
Eski TBMM Başkanlarõndan 55 yõllõk
hukukçu Hüsamettin Cindoruk’la Ana-
yasa Mahkemesi’nin türbana iptal ve
AKP’yi laikliğe aykõrõ fiillerin odağõ du-
rumunda gören karar gerekçelerini, Erge-
nekon ve Deniz Feneri davalarõnõ,
AKP’nin yargõyõ nasõl siyasallaştõrma he-
defi olduğunu konuşuyoruz. Cindoruk,
AYM’nin karar gerekçelerini fevkalade
doğru bulduğunu, bunlarõn çok sağlam ol-
duğunu söylüyor. Bundan sonra hiç kim-
senin anayasayõ türbana özgürlük için de-
ğiştirmeye yeltenemeyeceğinin altõnõ çizi-
yor. Ergenekon için, “Böyle dava olmaz.
Tutuklu sanıklar derhal tahliye edilme-
li, dava hafifletilmelidir. Siyasetçiler bu
davadan ellerini çeksinler” diyor. İleri-
de AİHM’nin bu tür davalar nedeniyle
Tük hukukunu fena halde yargõlayacağõna
dikkat çekiyor. Deniz Feneri davasõyla il-
gili olarak da, “Adalet Bakanı ‘Bana ne’
diyemez. O zaman görevini ihmal etmiş
olur” diye konuşuyor.
- Anayasa Mahkemesi’nin (AYM)
anayasa değişikliklerini esastan değil,
ancak usulden bozabileceği gibi tartış-
malar var. Bu görüş doğru mu?
H.C. - Hatta AYM’nin yetki gaspõ yap-
tõğõnõ söyleyenler var. Bu çok ağõr bir hu-
kuki tanõmlama. Çünkü gasp, yani gasp
eden, lügat anlayõşõyla zorbadõr. AYM hiç
kimsenin hakkõnõ gasp etmedi. AYM,
anayasa değişikliklerini inceleme yetkisi-
ne sahiptir. Yalnõz anayasada bu yetkinin
sõnõrlarõ var. AYM yetki gaspõ yaptõ de-
mek için söz gelimi bir tapuyu iptal etme-
si lazõmdõr. Ama burada AYM, anayasa
değişikliklerine iptal kararõ için bir yorum
yaptõ. Bu yorum hakkõ da AYM’ye ait.
Şekil yönünden yapõlacak incelemenin
teklif kelimesiyle irtibatõnõ kurdu. O ne-
denle AYM’nin yetki gaspõ yok. Şekil yö-
nünden incelemenin sõnõrlarõnõ çizen bir
yorumu var. 1961 ve 1982 anayasalarõ,
anayasa yorumunu münhasõran AYM’ye
bõrakmõştõr. O nedenle de AYM’nin o yo-
rumu yapma hakkõ var. Üstelik gerekçeyi
dikkatle okuduğunuz zaman buna özen
gösterdiğini görüyorsunuz. Ortaya koydu-
ğu gerekçeler çok doğru, çok haklõ.
- Peki, AYM bu gerekçelerle ne demek
istiyor?
- Anayasanõn değiştirilemez olan üç
maddesi var. Bu üç maddede hukukla ve
fizik kurallarõ ile ilgili hükümler bulunu-
yor. Birisi Ankara başkenttir. Bunun de-
ğiştirilmesi teklif edilemez. İstiklal Mar-
şõ’nõn da bir iktidar partisi tarafõndan de-
ğiştirilmesi teklif edilemez. O nedenle na-
sõl bu iki çarpõcõ örnek Anayasa Mahke-
mesi’nin yetkisi içinde gözüküyorsa bu-
nun bir üstündeki Cumhuriyeti tarif eden
kurallara aykõrõlõğõ da AYM, teklif edildi-
ği zaman dahi tetkik etme hakkõna sahip-
tir. Anayasa, “Anayasa değişiklikleri
AYM’nin görevi dışındadır” deseydi ve
AYM ona rağmen bunu yapmõş olsaydõ
bir yetki aşõmõ söz konusu olabilirdi.
Onun için ben yetki gaspõ sözünü
AYM’ye bir isnat gibi görüyorum ve hu-
kuksal da bulmuyorum.
AYM’den korkmasınlar
- AYM yetki gaspı yaptı demek bizatihi
suç değil mi?
- Suç olmasa bile ağõr bir töhmet.
AYM bunu kendisine bir isnat gibi göre-
bilir; dava da açabilir. Ama sanmõyorum.
Zaten kendisini kararõyla çok güzel savu-
nuyor. Hepimiz hukuku, içtihatlarõ, dokt-
rinleri bilen insanlar olarak bunun bir
yetki gaspõ olmadõğõnõ söylüyoruz. Bu ilk
defa ortaya çõktõğõ zaman bunun anayasa-
ya aykõrõ olduğunu söyledik. O zaman
AYM’nin ne karar vereceğini de bilmi-
yorduk. Bu bir tahmin değildi. Anayasa-
nõn yorumlanmasõyla ilgili bugüne kadar
verilen kararlardan elde ettiğimiz sonuç-
tu. Nitekim AYM bizim de umduğumuz
gibi bu değişikliği iptal etti. Bu değişikli-
ğin iptali hukuk açõsõndan AYM’yi güve-
nilir bir konuma getirmiştir. AYM bu ka-
rarõyla Cumhuriyetin kurucu iktidarõnõ
korumayõ devam ettirmiştir. ABD
AYM’yi 200 yõl önce kabul etmiştir. Bir
bakõma AYM, ABD’nin birliğini sağla-
mõştõr. Şunu belirtmek istiyorum: Huku-
ka saygõlõ, kendinden korkmayan bir ikti-
darõn AYM’den korkmasõna hiçbir sebep
yoktur.
- Peki, sizce söylendiği gibi AYM yasa-
ma organının yetkilerini gasp mı ediyor?
- Hayõr. Anayasa değişikliği bir kanun
taslağõyla ortaya çõkar. O bakõmdan Ana-
yasa Mahkemesi’nin verdiği kararõn hu-
kuki geçerliliği çok iyidir. Ayrõca ben
AYM’nin gerekçeli kararõnõ okudum.
Çok sağlam bir gerekçe yazmõşlar.
- Peki, AKP hükümeti bir kere daha
türban değişikliğini anayasaya koymayı
deneyebilir mi?
- Anayasanõn 10. ve 42. maddelerinin
değişikliğini iptal kararõ mutlak bir karar-
dõr. Bu tartõşõlabilir, eleştirilebilir ama so-
nuçta mutlak bir karardõr. Siyasal iktidar
için sõnõrlama, Cumhuriyet için de tarif
getiriyor. Bence son yõllarda AYM’nin
aldõğõ en önemli karardõr. Görülen şu: La-
iklikle ilgili bir anayasal tarife ve sõnõra
ihtiyaç vardõ. Çünkü sadece bu iktidar
değil, geçmişte de dine dayalõ söylemleri
olan bazõ siyasi partiler iktidara geldiler.
Sayõn Erbakan’õn lideri olduğu partiler
kapatõldõ. Cumhuriyetin temel nitelikle-
rinden birinin laiklik olduğunu vurgula-
yan AYM sürekli aynõ kararlarõ yineledi.
Sonra uluslararasõ hukuk, AİHM
AYM’nin kararlarõnõ onadõ. Özellikle
Leyla Şahin davasõnda AİHM’nin verdi-
ği karar bizim AYM’nin verdiği kararla-
rõn isabetini ortaya çõkarmõştõr. O nedenle
milli üst hukuk bakõmõndan da AYM’nin
yeni laiklik tarifi geçerlidir ve değiştirile-
mez. Bu kararla Cumhuriyeti yönetecek
siyasal partilerin laiklik konusunda yeni
bir anayasa yorumu yapmalarõna, yeni bir
teklif getirmelerine imkân yoktur. AYM
bunlarõn hepsini bozar. AYM Cumhuri-
yeti güçsüzleştirmek isteyenlere bir sõnõr
çizmiştir.
- Bunu yapmak isteyen partinin ikti-
darda olmasının tehlike ve tehdit ağırlı-
ğını arttırdığına kararda dikkat çekili-
yor. Öyle değil mi?
- Evet. Küçük bir muhalefet partisinin
böyle düşüncelere kapõlmõş olmasõ olabi-
lir ki tartõşõlõr. Güçsüz bir siyasi parti
bunlarõ söyleyebilir. Azõnlõk söylemidir,
denebilir. Ama iktidar partisi olmak tehli-
ke ve tehdit oluşmasõnõ arttõrõr. Nitekim
bu iktidar partisi gücüne, Meclis çoğun-
luğuna güvenerek anayasa değişikliğine
teşebbüs etmiştir. Hatta anayasa değişik-
liği yürürlüğe girmiştir. AYM bu yürür-
lüğü durdurmuştur.
- Siz her zaman Türkiye’de laikliğin
genişletilmiş olduğunu söylersiniz. Bun-
dan neyi kast ediyorsunuz?
- Türkiye’de laikliğin rijidliği bugünkü
tatbikatla, sosyolojik, siyasi ve hukuksal
açõdan da çok genişletilmiştir. Avrupa ül-
kelerinde papazlõk eğitimi almõş bir cum-
hurbaşkanõ, bir başbakan, bir adalet baka-
nõ var mõ? Ama bizde var. İmam hatip li-
selerini, yani ruhban okullarõnõ meslek li-
seleri haline getirmişiz. Hiç kimse sesini
çõkartmadõ. Herkes dilediği gibi Kuran
kursu açõyor. 90 bine yakõn cami var.
Atatürk’ün yasakladõğõ tekkelerin, zavi-
yelerin, cemaatlerin hepsi açõldõ. Bunlar
resmen konuşulur hale geldi.
Laiklik milli birliği sağlar
- Zaten ülkeyi bugün neredeyse Fet-
hullah Gülen cemaati yönetmiyor mu?
- Laikliği daha fazla genişletmek için
bir sebep yok. Din eğitimi mecburi.
1993-94 döneminde anayasa değişikliği
yapmak için bütün partilerin genel baş-
kanlarõnõ topladõm. O sõrada TBMM Baş-
kanõ’ydõm. Sõra 24. maddeye geldi. Ben-
ce bu madde laikliği tarif eder. Bu, 174.
maddeyle birlikte iki önemli maddedir. O
zamanki RP sözcüleri, “Biz bu madde-
de, inancı gibi yaşama hakkı değişikli-
ği istiyoruz” dediler. Komisyonda
Mümtaz Soysal, Coşkun Kırca ve ben
buna şiddetle karşõ çõktõk. Sebebi de şuy-
du: İnancõ gibi yaşama hakkõ ikili huku-
ku, ikili eğitimi hedefliyordu. Biz, “La-
iklik bu kadar da genleşemez” dedik. O
madde olduğu gibi kaldõ. İyi ki de öyle
kalmõş. Çünkü Anayasa Mahkemesi bu
kararõnda ona dayandõ. Laiklikten daha
fazla taviz verilmesini istemek Cumhuri-
yetin sõnõrlarõna gelmiştir. AKP içinde
her zaman saygõ duyduğum siyasetçiler
var. Onlarõn samimiyetinden kuşku duy-
muyorum. Ama siyasette samimiyet ye-
terli değildir. Siyaset yapanlar hem önle-
rini hem arkalarõnõ görmelidir. “Samimi-
yiz. Biz laiklik karşıtı değiliz” demek
yeterli değil. Laiklik aynõ zamanda milli
birliği sağlar. Biz laiklikle milli birliğimi-
zi sağlamalõyõz.
- Peki, ne yapmalı?
- İki şey. Tutuklular tahliye edilip bü-
tün sanõklar duruşmalara normal biçimde
gelir hale getirilecek. Ardõndan da hem
yurtdõşõna çõkma yasaklarõ kaldõrõlacak
hem de duruşmadan vareste tutulma iş-
lemleri başlatõlacak. Benim görmediğim,
hakkõnda ağõr deliller bulunan bir sanõk
varsa elbette onun hakkõnda dava devam
edebilir. Hem sanõklar, hem deliller, hem
de sanõklarõn direnci açõsõndan eski tabi-
riyle davayõ hafifletmek lazõmdõr. O da-
vada çok önemli insanlar var. O insanlar
yarõn duruşmalar ilerledikçe yargõyla sa-
vaşõr hale gelirler. O davada çok önemli
avukat arkadaşlarõm var. Onlarla mahke-
me arasõnda büyük bir çekişme başlar.
Böyle dava olmaz. Böyle mahkeme salo-
nu, böyle çamurlu avlu olmaz. Böyle bir
davayõ çözmeye yõllar yetmez. Binlerce
evrak var. Ben yargõm, yargõçlarõmõz,
savcõlarõmõz adõna bu davanõn selametle
götürülmesi için önce davanõn hafifletil-
mesi gerektiğini söylüyorum. İkincisi de
şu: Elli beş yõldõr avukatlõğõn içindeyim.
Yassõada davasõ dahil çok sanõklõ, çok
büyük davalara girdim. Bir dava ne kadar
çok sanõklõysa yargõnõn da o kadar yanõl-
ma payõ artar. Ayrõca birbirine hiç benze-
mez adamlarõ bir davada yargõlamak, ina-
nõn, bir hukukçunun başarabileceği bir iş
değildir. Biraz sonra sanõklar birbirine gi-
recek, yetki, görev ihtilaflarõ giderek arta-
caktõr. Gördüğüm şudur: Bugünkü haliy-
le bu dava Yargõtay içtihatlarõna da,
AİHM’nin tüm kararlarõna da, Türki-
ye’nin imza attõğõ adil yargõlamayla ilgili
bütün uluslararasõ sözleşmelere de aykõrõ-
dõr. Bu kadar hukuka aykõrõ bir davayõ
yargõçlarõn sõrtlarõna yükleyenler ancak
siyasetçiler olabilir.
Davadan ellerini çeksinler
- Başbakan, “Ben bu davanın savcısı-
yım” demedi mi?
- Başbakan bunu söyleyerek davanõn
tarafõ olduğunu ortaya koymuştur. Unut-
mayalõm ki savcõlar Adalet Bakanõ’nõn
emrindedir.
Yani savcõ bağõmsõz değildir. Adalet
Bakanõ da zaman zaman bu konuda ge-
reksiz beyanlarda bulunmuştur. Davayla
ilgili kehanetler ortaya çõkarmõştõr. Bir de
bu hükümetin yandaşõ basõnõn pervasõzca
ortaya çõkardõğõ birtakõm belgeler ve de-
liller vardõr ki bunlar ceza hukuku usulü-
ne tamamõyla aykõrõ biçimde sõzdõrõlmõş-
tõr. Bu davanõn mahremiyeti kalmamõştõr.
O nedenle yapõlacak ilk iş bu davadaki
gizlilik kararlarõnõ kaldõrmaktõr. Herkes
istediği belgeyi, bilgiyi almalõdõr. Ayrõca
siyasetçilere de şiddetle tavsiye ediyo-
rum. Bu davadan ellerini çeksinler.
- Ellerini çekmezlerse ne olur?
- Beklemedikleri sonuçlarla karşõlaşõr-
lar. Türk hukuk sistemi büyük zarar alõr.
Ve Türk hukuku AİHM’de tartõşõlõr olur.
Deniz Feneri davasõna bakan Alman
mahkemesiyle bu mahkeme arasõnda bir
kõyaslama yaptõğõnõz zaman Türk huku-
kunun böyle bir noktaya gelmiş olmasõn-
dan duyduğumuz õstõrap bir yana, AB’ye
girmemize bir engel oluşturmasõ da üzün-
tü vericidir.
Böyle bir mahkemeyi, böyle bir mah-
keme gelişimini Avrupa hukukuna kabul
ettirmek mümkün değildir. Kopenhag
kriterleri sadece bazõ yasalarõ çõkartmak-
tan ibaret değildir. Adil yargõlama sadece
yasalarla sağlanmaz. Adil yargõlama için
önce adil yargõç, adil savcõ yetiştirmemiz
gerekiyor. Bu dava bu açõğõmõzõ ortaya
çõkarmõştõr. Ben bunca yõl emek verdiğim
hukuk sistemi adõna üzülüyorum.
Ergenekon davasõnda ‘her şey dahil’ iddianame var
- Bir de Ergenekon dedikleri dava var. Siz-
ce bu hukuksal mı yoksa çok siyasi bir dava
mı?
- Bir dava için siyasi demek zordur. Her da-
vanõn toplumsal siyaset içinde yeri vardõr.
Ama bunda bütünüyle yargõyla ilgili sõkõntõ ve-
ren bir durum var. Dünyanõn en önemli davasõ
bile yargõnõn güvenilirliği, bağõmsõzlõğõndan
daha önemli değildir. Ama o davalar yargõya
güveni sarsarsa; yargõ, yargõç ve savcõ hakkõn-
da konuşulur hale gelirse, o davanõn açõlma-
sõnda ne siyasi ne de cezai fayda sağlanõr. Bu
davada en çok üzüldüğüm, şekil noksanlõğõ ve
hukuka aykõrõlõğõdõr. Bir sanõğõ himaye etmek
yargõcõn görevidir. Yargõç sanõğõ en az zarara
uğratmak, en az cezayla cezalandõrmak, en az
özgürlükten men etmekle yükümlüdür. Sanõk
ya da şüpheli, ailesi ve toplum tarafõndan yar-
gõya emanet edilmiştir. Ona eziyet etmemek,
en iyi yargõlama koşullarõnõ ve en iyi savunma
hakkõnõ sağlamak yargõnõn görevidir.
O nedenle ben her şeyden önce bu davayõ
yargõya ve yargõca saygõsõzlõk ve güvensizlik
duygusunu yaydõğõ için çok yanlõş buluyorum.
Savcõ, yargõç hukuk araçlarõyla yüz göz ol-
muşsa o davanõn bütün ağõrlõğõ ortadan kalkar.
Mahkeme başkanõ, savcõlar haksõz işlemleri-
ni sürdürürlerse, sadece tutuklamakla meşgul
olurlarsa, duruşmalarõ idarede günlük konuş-
malarõ öne çõkarõrlarsa çok saygõn olmazlar.
Hukuk dili yargõnõn her aşamasõnda vardõr.
- Birtakım sanıkların 16 ay gibi bir süre id-
dianamesiz tutuklu kalmalarını nasıl karşılı-
yorsunuz?
- Hukukta süreç önemlidir. Demin anlattõ-
ğõm eski yargõçlarõn insanlarõ bir gün fazla ce-
zaevinde tuttuklarõ zaman yürekleri sõzlardõ.
Siz 16 ay insanlarõ yargõ önüne çõkarmadan ce-
zaevinde tutmuşsanõz, ceza hukuku sorumlulu-
ğunuz bir yana, insani sorumluluğunuzu yeri-
ne getirmemişsiniz demektir.
- Siz davayı izlerken ne gibi aksaklıklar
saptıyorsunuz?
- Davada ifadeleri alõnõrken sanõklarõn yargõ-
ca, mahkemeye güvenleri olmadõklarõnõ görü-
yorum. Çünkü kendilerini tutuklayan bir yar-
gõç orada görevli. Reddediyorlar, retleri kabul
edilmiyor. Dava uzadõkça somut deliller ortaya
çõkmazsa dava çöker. O çamur deryasõnda, Si-
livri’deki o cezaevinde yapõlan yargõlama bi-
zim hukukumuza aykõrõdõr. Demin söylediğim
saygõn mahkemeyi ortadan kaldõrmõştõr.
Düşünün ki hem İlhan Selçuk’u göz altõna
alõp yargõlayacaksõnõz.. hem de aynõ İlhan Sel-
çuk’u müdahil kabul edeceksiniz. Ben böyle
bir çelişkiyi bunca yõllõk hukuk hayatõmda gör-
medim. İlhan Selçuk ya suçludur, ya sanõktõr,
ya da müdahildir. Bu çelişkiyi bile açõklamak
olasõ değil.
Ben iddianameyi gördüm. Bu bir hukuk an-
tolojisine benziyor. İçinde her şey var. Tu-
rizmde bugünlerde her şey dahil diye çok mo-
da bir deyim var. Bu da her şey dahil bir iddia-
name. Kimi yakalamak istiyorlarsa bu torbaya
koymuşlar. Ben ağõr ceza başkanõnõ tanõmõyo-
rum. Her halde yaşõ itibarõyla oğlum olabile-
cek çağdadõr. Ona şu tavsiyede bulunuyorum:
Bu davayõ çözmek istiyorsa yumağõ çözmesi
gerekir.
Sacit Adalı’nın oyu
AKP’yi düşündürmeli
P
O
R
T
R
E
HÜSAMETT‹N C‹NDORUK
Yükseköğrenimini AÜ Hukuk Fakültesi’nde bitirdi.
1955 y›l›ndan itibaren avukatl›k yapt›. Yass›ada
duruşmalar›nda Adnan Menderes ve DP yöneticilerinin
üç avukat›ndan birisi ve en genciydi. Siyasi yaşam›n›
Adalet Partisi, Demokratik Parti, Büyük Türkiye Partisi
ve Doğru Yol Partisi’nde (DYP) sürdürdü. 1985’teki
büyük kongrede DYP Genel Başkanlõğõ’na seçildi.
Genel başkanl›ğ›, siyasi yasağ› kald›r›lan Süleyman
Demirel’e b›rakt›ktan sonra 1991-95 aras› TBMM
Başkanl›ğ›’na seçildi. Dönemin Cumhurbaşkan› Turgut
Özal’›n ölümü üzerine 17 Nisan - 16 May›s 1993’te
Cumhurbaşkanl›ğ›’na vekâlet etti. Demirel’in
cumhurbaşkanõ olmas›yla DYP Genel Başkanl›ğ›’na
adaylõğõnõ koydu. Seçilemeyince bir grup arkadaş›yla
DYP’den ayr›l›p DTP’yi kurdu. DTP 28 Şubat
sürecinde kurulan Mesut Y›lmaz başkanl›ğ›ndaki
hükümete girdi. Cindoruk, DTP 1999 seçimlerinde
Meclis’e giremeyince genel başkanl›ktan istifa etti.
SÖYLEŞİ
LEYLA TAVŞANOĞLU
- Deniz Feneri davasının esas
ayağının Türkiye’de olduğu anla-
şıldı. Üzerinden neredeyse bir ay-
dan fazla zaman geçmesine rağ-
men belgeler hâlâ Frankfurt’tan
getirilemedi. Sizce hükümet neden
korkuyor da bu belgeleri bir türlü
getirtemiyor?
- Bunun cevabõ iki kelimede sak-
lõ. “Bana ne?” Bir Adalet Bakanõ,
“Bana ne” diyemez. Bir Adalet Ba-
kanõ bizim bu evde yaptõğõmõz ko-
nuşmadan da sorumludur. Bu ko-
nuşmayõ yaparken tamamõyla özgür
olmamõz gerekiyor. Bu söyleşi ga-
zetede yayõmlanmadan önce birta-
kõm kişilikler, gizli dinleme örgütle-
ri tarafõndan Başbakan’õn, Adalet
Bakanõ’nõn önüne götürülecekse ya
da bir basõn organõna verilecekse
bundan Adalet Bakanõ sorumludur.
Türklerin yargõlandõğõ, Türkiye’yle
bağlantõsõ mahkeme kararõna geç-
miş bir dava için bir Adalet Bakanõ,
“Bana ne” diyemez. Hiddet ve şid-
det Adalet Bakanõ’nõn alanõna gir-
mez. Çünkü Adalet Bakanõ hükü-
metin hukuk müşaviridir. “Bana
ne” demek, görevden kaçmaktõr.
Sonradan Adalet Bakanõ durumu
düzeltmek zorunda kaldõ. Bir Adalet
Bakanõ’nõn özür dilemesi bence çok
doğrudur. Ama açõkçasõ, görevi ih-
mal etmesini saygõyla karşõlamam.
‘TELEKULAK’LARDAN ADALET BAKANI SORUMLU
- AYM AKP’nin laikliğe
aykırı fiillerin odağı olduğu
kararını verdi. 10 üyenin hepsi
bu görüşe katılmalarına karşın
AYM Başkanı Haşim Kõlõç
karşı oy kullandı. Bunu nasıl
değerlendiriyorsunuz?
- Bence orada Sacit
Adalı’nõn kullandõğõ oy çok
önemli. Bir anõmõ anlatmak
istiyorum. 1993’te Özal Orta
Asya seyahatinden dönmüştü.
Ertesi gün AYM’ye yeni tayin
edilen bir yargõcõn, yani Sacit
Adalı’nõn cüppe giyme töreni
vardõ. Ondan önce yine Özal’õn
atadõğõ bir üyeye, o zamanki
AYM Başkanõ Yekta Güngör
Özden aşõrõ muhafazakâr ve
yetersiz olduğu gerekçesiyle
karşõ çõkmõştõ.
Törende Özal’la yan yana
oturuyorduk. O zamana kadar
Sacit Adalõ’nõn ismini hiç
duymadõğõm için Özal’a kim
olduğunu sordum. Bakû
Üniversitesi’nde öğretim
üyesiyken tanõdõğõnõ
söyledikten sonra kulağõma
eğildi. “Senin arkadaşın
(Yekta Güngör Özden) fena
halde yanıldı” dedi. “Niye?”
diye sorunca kõs kõs gülerek şu
yanõtõ verdi: “Bu, o reddettiği
kişiden daha muhafazakâr.
Anayasa Mahkemesi’nde
böyle dengeleri de kollamak
gerekiyor.” Haşim Kılıç’õ da
Özal tayin etmişti.
- AYM Başkanı Haşim Kılıç
hukukçu değil. Sizce bu işte
bir tuhaflık yok mu?
- Haşim Kõlõç Eskişehir
Yüksek Ticaret Okulu mezunu.
Ama Sacit Adalõ da hukukçu
değil. Sacit Adalõ da belki
Özal’õn dediği gibi muhterem
bir zattõr. Ben fazla
tanõmõyorum. Bütün
duruşmalarda hep Haşim
Kõlõç’la birlikte oy kullandõ.
Ama ilk kez AKP’nin
kapatõlmasõ davasõnda Haşim
Kõlõç’tan farklõ oy kullandõ.
Üstelik çok da objektif bir
muhalefet şerhi yazmõş. Yani
Özal’õn Haşim Kõlõç’tan bile
tutucu olduğunu var saydõğõ bir
kişi bile o oyu verdiyse sadece
bu bile AKP’yi
düşündürmelidir. Biliyorsunuz
Özal’õn altyapõsõnda çok
muhafazakârlõk vardõr.
Cemaatlere yakõndõ. Kõlõç ve
Adalõ’yõ atamasõnõn nedeni
muhafazakâr oluşundan
olabilir. Belki de çok
Atatürkçü, çok laik bir
AYM’ye denge sağlamak
istemiştir.
C
indoruk, “Anayasa Mahkemesi’nin yeni
laiklik tarifi geçerlidir ve değiştirilemez.
Bu kararla Cumhuriyeti yönetecek
siyasal partilerin laiklik konusunda yeni bir
anayasa yorumu yapmalarõna, yeni bir teklif
getirmelerine imkân yoktur” diyor.
B
aşbakan “Ben bu davanõn savcõsõyõm”
diyerek davanõn tarafõ olduğunu ortaya
koymuştur. Unutmayalõm ki savcõlar
Adalet Bakanõ’nõn emrindedir. Yani savcõ
bağõmsõz değildir. Bu davanõn mahremiyeti
kalmamõştõr. Bu davadan ellerini çeksinler.