22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
leyla.tavsanoglu@cumhuriyet.com.tr SAYFA CUMHURİYET 2 KASIM 2008 PAZAR 12 PAZAR KONUĞU CMYB C M Y B Eski TBMM Başkanlarõ’ndan 55 yõllõk hukukçu Hüsamettin Cindoruk ağõr konuştu: Hükümet yargõdan elini çeksin Eski TBMM Başkanlarõndan 55 yõllõk hukukçu Hüsamettin Cindoruk’la Ana- yasa Mahkemesi’nin türbana iptal ve AKP’yi laikliğe aykõrõ fiillerin odağõ du- rumunda gören karar gerekçelerini, Erge- nekon ve Deniz Feneri davalarõnõ, AKP’nin yargõyõ nasõl siyasallaştõrma he- defi olduğunu konuşuyoruz. Cindoruk, AYM’nin karar gerekçelerini fevkalade doğru bulduğunu, bunlarõn çok sağlam ol- duğunu söylüyor. Bundan sonra hiç kim- senin anayasayõ türbana özgürlük için de- ğiştirmeye yeltenemeyeceğinin altõnõ çizi- yor. Ergenekon için, “Böyle dava olmaz. Tutuklu sanıklar derhal tahliye edilme- li, dava hafifletilmelidir. Siyasetçiler bu davadan ellerini çeksinler” diyor. İleri- de AİHM’nin bu tür davalar nedeniyle Tük hukukunu fena halde yargõlayacağõna dikkat çekiyor. Deniz Feneri davasõyla il- gili olarak da, “Adalet Bakanı ‘Bana ne’ diyemez. O zaman görevini ihmal etmiş olur” diye konuşuyor. - Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) anayasa değişikliklerini esastan değil, ancak usulden bozabileceği gibi tartış- malar var. Bu görüş doğru mu? H.C. - Hatta AYM’nin yetki gaspõ yap- tõğõnõ söyleyenler var. Bu çok ağõr bir hu- kuki tanõmlama. Çünkü gasp, yani gasp eden, lügat anlayõşõyla zorbadõr. AYM hiç kimsenin hakkõnõ gasp etmedi. AYM, anayasa değişikliklerini inceleme yetkisi- ne sahiptir. Yalnõz anayasada bu yetkinin sõnõrlarõ var. AYM yetki gaspõ yaptõ de- mek için söz gelimi bir tapuyu iptal etme- si lazõmdõr. Ama burada AYM, anayasa değişikliklerine iptal kararõ için bir yorum yaptõ. Bu yorum hakkõ da AYM’ye ait. Şekil yönünden yapõlacak incelemenin teklif kelimesiyle irtibatõnõ kurdu. O ne- denle AYM’nin yetki gaspõ yok. Şekil yö- nünden incelemenin sõnõrlarõnõ çizen bir yorumu var. 1961 ve 1982 anayasalarõ, anayasa yorumunu münhasõran AYM’ye bõrakmõştõr. O nedenle de AYM’nin o yo- rumu yapma hakkõ var. Üstelik gerekçeyi dikkatle okuduğunuz zaman buna özen gösterdiğini görüyorsunuz. Ortaya koydu- ğu gerekçeler çok doğru, çok haklõ. - Peki, AYM bu gerekçelerle ne demek istiyor? - Anayasanõn değiştirilemez olan üç maddesi var. Bu üç maddede hukukla ve fizik kurallarõ ile ilgili hükümler bulunu- yor. Birisi Ankara başkenttir. Bunun de- ğiştirilmesi teklif edilemez. İstiklal Mar- şõ’nõn da bir iktidar partisi tarafõndan de- ğiştirilmesi teklif edilemez. O nedenle na- sõl bu iki çarpõcõ örnek Anayasa Mahke- mesi’nin yetkisi içinde gözüküyorsa bu- nun bir üstündeki Cumhuriyeti tarif eden kurallara aykõrõlõğõ da AYM, teklif edildi- ği zaman dahi tetkik etme hakkõna sahip- tir. Anayasa, “Anayasa değişiklikleri AYM’nin görevi dışındadır” deseydi ve AYM ona rağmen bunu yapmõş olsaydõ bir yetki aşõmõ söz konusu olabilirdi. Onun için ben yetki gaspõ sözünü AYM’ye bir isnat gibi görüyorum ve hu- kuksal da bulmuyorum. AYM’den korkmasınlar - AYM yetki gaspı yaptı demek bizatihi suç değil mi? - Suç olmasa bile ağõr bir töhmet. AYM bunu kendisine bir isnat gibi göre- bilir; dava da açabilir. Ama sanmõyorum. Zaten kendisini kararõyla çok güzel savu- nuyor. Hepimiz hukuku, içtihatlarõ, dokt- rinleri bilen insanlar olarak bunun bir yetki gaspõ olmadõğõnõ söylüyoruz. Bu ilk defa ortaya çõktõğõ zaman bunun anayasa- ya aykõrõ olduğunu söyledik. O zaman AYM’nin ne karar vereceğini de bilmi- yorduk. Bu bir tahmin değildi. Anayasa- nõn yorumlanmasõyla ilgili bugüne kadar verilen kararlardan elde ettiğimiz sonuç- tu. Nitekim AYM bizim de umduğumuz gibi bu değişikliği iptal etti. Bu değişikli- ğin iptali hukuk açõsõndan AYM’yi güve- nilir bir konuma getirmiştir. AYM bu ka- rarõyla Cumhuriyetin kurucu iktidarõnõ korumayõ devam ettirmiştir. ABD AYM’yi 200 yõl önce kabul etmiştir. Bir bakõma AYM, ABD’nin birliğini sağla- mõştõr. Şunu belirtmek istiyorum: Huku- ka saygõlõ, kendinden korkmayan bir ikti- darõn AYM’den korkmasõna hiçbir sebep yoktur. - Peki, sizce söylendiği gibi AYM yasa- ma organının yetkilerini gasp mı ediyor? - Hayõr. Anayasa değişikliği bir kanun taslağõyla ortaya çõkar. O bakõmdan Ana- yasa Mahkemesi’nin verdiği kararõn hu- kuki geçerliliği çok iyidir. Ayrõca ben AYM’nin gerekçeli kararõnõ okudum. Çok sağlam bir gerekçe yazmõşlar. - Peki, AKP hükümeti bir kere daha türban değişikliğini anayasaya koymayı deneyebilir mi? - Anayasanõn 10. ve 42. maddelerinin değişikliğini iptal kararõ mutlak bir karar- dõr. Bu tartõşõlabilir, eleştirilebilir ama so- nuçta mutlak bir karardõr. Siyasal iktidar için sõnõrlama, Cumhuriyet için de tarif getiriyor. Bence son yõllarda AYM’nin aldõğõ en önemli karardõr. Görülen şu: La- iklikle ilgili bir anayasal tarife ve sõnõra ihtiyaç vardõ. Çünkü sadece bu iktidar değil, geçmişte de dine dayalõ söylemleri olan bazõ siyasi partiler iktidara geldiler. Sayõn Erbakan’õn lideri olduğu partiler kapatõldõ. Cumhuriyetin temel nitelikle- rinden birinin laiklik olduğunu vurgula- yan AYM sürekli aynõ kararlarõ yineledi. Sonra uluslararasõ hukuk, AİHM AYM’nin kararlarõnõ onadõ. Özellikle Leyla Şahin davasõnda AİHM’nin verdi- ği karar bizim AYM’nin verdiği kararla- rõn isabetini ortaya çõkarmõştõr. O nedenle milli üst hukuk bakõmõndan da AYM’nin yeni laiklik tarifi geçerlidir ve değiştirile- mez. Bu kararla Cumhuriyeti yönetecek siyasal partilerin laiklik konusunda yeni bir anayasa yorumu yapmalarõna, yeni bir teklif getirmelerine imkân yoktur. AYM bunlarõn hepsini bozar. AYM Cumhuri- yeti güçsüzleştirmek isteyenlere bir sõnõr çizmiştir. - Bunu yapmak isteyen partinin ikti- darda olmasının tehlike ve tehdit ağırlı- ğını arttırdığına kararda dikkat çekili- yor. Öyle değil mi? - Evet. Küçük bir muhalefet partisinin böyle düşüncelere kapõlmõş olmasõ olabi- lir ki tartõşõlõr. Güçsüz bir siyasi parti bunlarõ söyleyebilir. Azõnlõk söylemidir, denebilir. Ama iktidar partisi olmak tehli- ke ve tehdit oluşmasõnõ arttõrõr. Nitekim bu iktidar partisi gücüne, Meclis çoğun- luğuna güvenerek anayasa değişikliğine teşebbüs etmiştir. Hatta anayasa değişik- liği yürürlüğe girmiştir. AYM bu yürür- lüğü durdurmuştur. - Siz her zaman Türkiye’de laikliğin genişletilmiş olduğunu söylersiniz. Bun- dan neyi kast ediyorsunuz? - Türkiye’de laikliğin rijidliği bugünkü tatbikatla, sosyolojik, siyasi ve hukuksal açõdan da çok genişletilmiştir. Avrupa ül- kelerinde papazlõk eğitimi almõş bir cum- hurbaşkanõ, bir başbakan, bir adalet baka- nõ var mõ? Ama bizde var. İmam hatip li- selerini, yani ruhban okullarõnõ meslek li- seleri haline getirmişiz. Hiç kimse sesini çõkartmadõ. Herkes dilediği gibi Kuran kursu açõyor. 90 bine yakõn cami var. Atatürk’ün yasakladõğõ tekkelerin, zavi- yelerin, cemaatlerin hepsi açõldõ. Bunlar resmen konuşulur hale geldi. Laiklik milli birliği sağlar - Zaten ülkeyi bugün neredeyse Fet- hullah Gülen cemaati yönetmiyor mu? - Laikliği daha fazla genişletmek için bir sebep yok. Din eğitimi mecburi. 1993-94 döneminde anayasa değişikliği yapmak için bütün partilerin genel baş- kanlarõnõ topladõm. O sõrada TBMM Baş- kanõ’ydõm. Sõra 24. maddeye geldi. Ben- ce bu madde laikliği tarif eder. Bu, 174. maddeyle birlikte iki önemli maddedir. O zamanki RP sözcüleri, “Biz bu madde- de, inancı gibi yaşama hakkı değişikli- ği istiyoruz” dediler. Komisyonda Mümtaz Soysal, Coşkun Kırca ve ben buna şiddetle karşõ çõktõk. Sebebi de şuy- du: İnancõ gibi yaşama hakkõ ikili huku- ku, ikili eğitimi hedefliyordu. Biz, “La- iklik bu kadar da genleşemez” dedik. O madde olduğu gibi kaldõ. İyi ki de öyle kalmõş. Çünkü Anayasa Mahkemesi bu kararõnda ona dayandõ. Laiklikten daha fazla taviz verilmesini istemek Cumhuri- yetin sõnõrlarõna gelmiştir. AKP içinde her zaman saygõ duyduğum siyasetçiler var. Onlarõn samimiyetinden kuşku duy- muyorum. Ama siyasette samimiyet ye- terli değildir. Siyaset yapanlar hem önle- rini hem arkalarõnõ görmelidir. “Samimi- yiz. Biz laiklik karşıtı değiliz” demek yeterli değil. Laiklik aynõ zamanda milli birliği sağlar. Biz laiklikle milli birliğimi- zi sağlamalõyõz. - Peki, ne yapmalı? - İki şey. Tutuklular tahliye edilip bü- tün sanõklar duruşmalara normal biçimde gelir hale getirilecek. Ardõndan da hem yurtdõşõna çõkma yasaklarõ kaldõrõlacak hem de duruşmadan vareste tutulma iş- lemleri başlatõlacak. Benim görmediğim, hakkõnda ağõr deliller bulunan bir sanõk varsa elbette onun hakkõnda dava devam edebilir. Hem sanõklar, hem deliller, hem de sanõklarõn direnci açõsõndan eski tabi- riyle davayõ hafifletmek lazõmdõr. O da- vada çok önemli insanlar var. O insanlar yarõn duruşmalar ilerledikçe yargõyla sa- vaşõr hale gelirler. O davada çok önemli avukat arkadaşlarõm var. Onlarla mahke- me arasõnda büyük bir çekişme başlar. Böyle dava olmaz. Böyle mahkeme salo- nu, böyle çamurlu avlu olmaz. Böyle bir davayõ çözmeye yõllar yetmez. Binlerce evrak var. Ben yargõm, yargõçlarõmõz, savcõlarõmõz adõna bu davanõn selametle götürülmesi için önce davanõn hafifletil- mesi gerektiğini söylüyorum. İkincisi de şu: Elli beş yõldõr avukatlõğõn içindeyim. Yassõada davasõ dahil çok sanõklõ, çok büyük davalara girdim. Bir dava ne kadar çok sanõklõysa yargõnõn da o kadar yanõl- ma payõ artar. Ayrõca birbirine hiç benze- mez adamlarõ bir davada yargõlamak, ina- nõn, bir hukukçunun başarabileceği bir iş değildir. Biraz sonra sanõklar birbirine gi- recek, yetki, görev ihtilaflarõ giderek arta- caktõr. Gördüğüm şudur: Bugünkü haliy- le bu dava Yargõtay içtihatlarõna da, AİHM’nin tüm kararlarõna da, Türki- ye’nin imza attõğõ adil yargõlamayla ilgili bütün uluslararasõ sözleşmelere de aykõrõ- dõr. Bu kadar hukuka aykõrõ bir davayõ yargõçlarõn sõrtlarõna yükleyenler ancak siyasetçiler olabilir. Davadan ellerini çeksinler - Başbakan, “Ben bu davanın savcısı- yım” demedi mi? - Başbakan bunu söyleyerek davanõn tarafõ olduğunu ortaya koymuştur. Unut- mayalõm ki savcõlar Adalet Bakanõ’nõn emrindedir. Yani savcõ bağõmsõz değildir. Adalet Bakanõ da zaman zaman bu konuda ge- reksiz beyanlarda bulunmuştur. Davayla ilgili kehanetler ortaya çõkarmõştõr. Bir de bu hükümetin yandaşõ basõnõn pervasõzca ortaya çõkardõğõ birtakõm belgeler ve de- liller vardõr ki bunlar ceza hukuku usulü- ne tamamõyla aykõrõ biçimde sõzdõrõlmõş- tõr. Bu davanõn mahremiyeti kalmamõştõr. O nedenle yapõlacak ilk iş bu davadaki gizlilik kararlarõnõ kaldõrmaktõr. Herkes istediği belgeyi, bilgiyi almalõdõr. Ayrõca siyasetçilere de şiddetle tavsiye ediyo- rum. Bu davadan ellerini çeksinler. - Ellerini çekmezlerse ne olur? - Beklemedikleri sonuçlarla karşõlaşõr- lar. Türk hukuk sistemi büyük zarar alõr. Ve Türk hukuku AİHM’de tartõşõlõr olur. Deniz Feneri davasõna bakan Alman mahkemesiyle bu mahkeme arasõnda bir kõyaslama yaptõğõnõz zaman Türk huku- kunun böyle bir noktaya gelmiş olmasõn- dan duyduğumuz õstõrap bir yana, AB’ye girmemize bir engel oluşturmasõ da üzün- tü vericidir. Böyle bir mahkemeyi, böyle bir mah- keme gelişimini Avrupa hukukuna kabul ettirmek mümkün değildir. Kopenhag kriterleri sadece bazõ yasalarõ çõkartmak- tan ibaret değildir. Adil yargõlama sadece yasalarla sağlanmaz. Adil yargõlama için önce adil yargõç, adil savcõ yetiştirmemiz gerekiyor. Bu dava bu açõğõmõzõ ortaya çõkarmõştõr. Ben bunca yõl emek verdiğim hukuk sistemi adõna üzülüyorum. Ergenekon davasõnda ‘her şey dahil’ iddianame var - Bir de Ergenekon dedikleri dava var. Siz- ce bu hukuksal mı yoksa çok siyasi bir dava mı? - Bir dava için siyasi demek zordur. Her da- vanõn toplumsal siyaset içinde yeri vardõr. Ama bunda bütünüyle yargõyla ilgili sõkõntõ ve- ren bir durum var. Dünyanõn en önemli davasõ bile yargõnõn güvenilirliği, bağõmsõzlõğõndan daha önemli değildir. Ama o davalar yargõya güveni sarsarsa; yargõ, yargõç ve savcõ hakkõn- da konuşulur hale gelirse, o davanõn açõlma- sõnda ne siyasi ne de cezai fayda sağlanõr. Bu davada en çok üzüldüğüm, şekil noksanlõğõ ve hukuka aykõrõlõğõdõr. Bir sanõğõ himaye etmek yargõcõn görevidir. Yargõç sanõğõ en az zarara uğratmak, en az cezayla cezalandõrmak, en az özgürlükten men etmekle yükümlüdür. Sanõk ya da şüpheli, ailesi ve toplum tarafõndan yar- gõya emanet edilmiştir. Ona eziyet etmemek, en iyi yargõlama koşullarõnõ ve en iyi savunma hakkõnõ sağlamak yargõnõn görevidir. O nedenle ben her şeyden önce bu davayõ yargõya ve yargõca saygõsõzlõk ve güvensizlik duygusunu yaydõğõ için çok yanlõş buluyorum. Savcõ, yargõç hukuk araçlarõyla yüz göz ol- muşsa o davanõn bütün ağõrlõğõ ortadan kalkar. Mahkeme başkanõ, savcõlar haksõz işlemleri- ni sürdürürlerse, sadece tutuklamakla meşgul olurlarsa, duruşmalarõ idarede günlük konuş- malarõ öne çõkarõrlarsa çok saygõn olmazlar. Hukuk dili yargõnõn her aşamasõnda vardõr. - Birtakım sanıkların 16 ay gibi bir süre id- dianamesiz tutuklu kalmalarını nasıl karşılı- yorsunuz? - Hukukta süreç önemlidir. Demin anlattõ- ğõm eski yargõçlarõn insanlarõ bir gün fazla ce- zaevinde tuttuklarõ zaman yürekleri sõzlardõ. Siz 16 ay insanlarõ yargõ önüne çõkarmadan ce- zaevinde tutmuşsanõz, ceza hukuku sorumlulu- ğunuz bir yana, insani sorumluluğunuzu yeri- ne getirmemişsiniz demektir. - Siz davayı izlerken ne gibi aksaklıklar saptıyorsunuz? - Davada ifadeleri alõnõrken sanõklarõn yargõ- ca, mahkemeye güvenleri olmadõklarõnõ görü- yorum. Çünkü kendilerini tutuklayan bir yar- gõç orada görevli. Reddediyorlar, retleri kabul edilmiyor. Dava uzadõkça somut deliller ortaya çõkmazsa dava çöker. O çamur deryasõnda, Si- livri’deki o cezaevinde yapõlan yargõlama bi- zim hukukumuza aykõrõdõr. Demin söylediğim saygõn mahkemeyi ortadan kaldõrmõştõr. Düşünün ki hem İlhan Selçuk’u göz altõna alõp yargõlayacaksõnõz.. hem de aynõ İlhan Sel- çuk’u müdahil kabul edeceksiniz. Ben böyle bir çelişkiyi bunca yõllõk hukuk hayatõmda gör- medim. İlhan Selçuk ya suçludur, ya sanõktõr, ya da müdahildir. Bu çelişkiyi bile açõklamak olasõ değil. Ben iddianameyi gördüm. Bu bir hukuk an- tolojisine benziyor. İçinde her şey var. Tu- rizmde bugünlerde her şey dahil diye çok mo- da bir deyim var. Bu da her şey dahil bir iddia- name. Kimi yakalamak istiyorlarsa bu torbaya koymuşlar. Ben ağõr ceza başkanõnõ tanõmõyo- rum. Her halde yaşõ itibarõyla oğlum olabile- cek çağdadõr. Ona şu tavsiyede bulunuyorum: Bu davayõ çözmek istiyorsa yumağõ çözmesi gerekir. Sacit Adalı’nın oyu AKP’yi düşündürmeli P O R T R E HÜSAMETT‹N C‹NDORUK Yükseköğrenimini AÜ Hukuk Fakültesi’nde bitirdi. 1955 y›l›ndan itibaren avukatl›k yapt›. Yass›ada duruşmalar›nda Adnan Menderes ve DP yöneticilerinin üç avukat›ndan birisi ve en genciydi. Siyasi yaşam›n› Adalet Partisi, Demokratik Parti, Büyük Türkiye Partisi ve Doğru Yol Partisi’nde (DYP) sürdürdü. 1985’teki büyük kongrede DYP Genel Başkanlõğõ’na seçildi. Genel başkanl›ğ›, siyasi yasağ› kald›r›lan Süleyman Demirel’e b›rakt›ktan sonra 1991-95 aras› TBMM Başkanl›ğ›’na seçildi. Dönemin Cumhurbaşkan› Turgut Özal’›n ölümü üzerine 17 Nisan - 16 May›s 1993’te Cumhurbaşkanl›ğ›’na vekâlet etti. Demirel’in cumhurbaşkanõ olmas›yla DYP Genel Başkanl›ğ›’na adaylõğõnõ koydu. Seçilemeyince bir grup arkadaş›yla DYP’den ayr›l›p DTP’yi kurdu. DTP 28 Şubat sürecinde kurulan Mesut Y›lmaz başkanl›ğ›ndaki hükümete girdi. Cindoruk, DTP 1999 seçimlerinde Meclis’e giremeyince genel başkanl›ktan istifa etti. SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU - Deniz Feneri davasının esas ayağının Türkiye’de olduğu anla- şıldı. Üzerinden neredeyse bir ay- dan fazla zaman geçmesine rağ- men belgeler hâlâ Frankfurt’tan getirilemedi. Sizce hükümet neden korkuyor da bu belgeleri bir türlü getirtemiyor? - Bunun cevabõ iki kelimede sak- lõ. “Bana ne?” Bir Adalet Bakanõ, “Bana ne” diyemez. Bir Adalet Ba- kanõ bizim bu evde yaptõğõmõz ko- nuşmadan da sorumludur. Bu ko- nuşmayõ yaparken tamamõyla özgür olmamõz gerekiyor. Bu söyleşi ga- zetede yayõmlanmadan önce birta- kõm kişilikler, gizli dinleme örgütle- ri tarafõndan Başbakan’õn, Adalet Bakanõ’nõn önüne götürülecekse ya da bir basõn organõna verilecekse bundan Adalet Bakanõ sorumludur. Türklerin yargõlandõğõ, Türkiye’yle bağlantõsõ mahkeme kararõna geç- miş bir dava için bir Adalet Bakanõ, “Bana ne” diyemez. Hiddet ve şid- det Adalet Bakanõ’nõn alanõna gir- mez. Çünkü Adalet Bakanõ hükü- metin hukuk müşaviridir. “Bana ne” demek, görevden kaçmaktõr. Sonradan Adalet Bakanõ durumu düzeltmek zorunda kaldõ. Bir Adalet Bakanõ’nõn özür dilemesi bence çok doğrudur. Ama açõkçasõ, görevi ih- mal etmesini saygõyla karşõlamam. ‘TELEKULAK’LARDAN ADALET BAKANI SORUMLU - AYM AKP’nin laikliğe aykırı fiillerin odağı olduğu kararını verdi. 10 üyenin hepsi bu görüşe katılmalarına karşın AYM Başkanı Haşim Kõlõç karşı oy kullandı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? - Bence orada Sacit Adalı’nõn kullandõğõ oy çok önemli. Bir anõmõ anlatmak istiyorum. 1993’te Özal Orta Asya seyahatinden dönmüştü. Ertesi gün AYM’ye yeni tayin edilen bir yargõcõn, yani Sacit Adalı’nõn cüppe giyme töreni vardõ. Ondan önce yine Özal’õn atadõğõ bir üyeye, o zamanki AYM Başkanõ Yekta Güngör Özden aşõrõ muhafazakâr ve yetersiz olduğu gerekçesiyle karşõ çõkmõştõ. Törende Özal’la yan yana oturuyorduk. O zamana kadar Sacit Adalõ’nõn ismini hiç duymadõğõm için Özal’a kim olduğunu sordum. Bakû Üniversitesi’nde öğretim üyesiyken tanõdõğõnõ söyledikten sonra kulağõma eğildi. “Senin arkadaşın (Yekta Güngör Özden) fena halde yanıldı” dedi. “Niye?” diye sorunca kõs kõs gülerek şu yanõtõ verdi: “Bu, o reddettiği kişiden daha muhafazakâr. Anayasa Mahkemesi’nde böyle dengeleri de kollamak gerekiyor.” Haşim Kılıç’õ da Özal tayin etmişti. - AYM Başkanı Haşim Kılıç hukukçu değil. Sizce bu işte bir tuhaflık yok mu? - Haşim Kõlõç Eskişehir Yüksek Ticaret Okulu mezunu. Ama Sacit Adalõ da hukukçu değil. Sacit Adalõ da belki Özal’õn dediği gibi muhterem bir zattõr. Ben fazla tanõmõyorum. Bütün duruşmalarda hep Haşim Kõlõç’la birlikte oy kullandõ. Ama ilk kez AKP’nin kapatõlmasõ davasõnda Haşim Kõlõç’tan farklõ oy kullandõ. Üstelik çok da objektif bir muhalefet şerhi yazmõş. Yani Özal’õn Haşim Kõlõç’tan bile tutucu olduğunu var saydõğõ bir kişi bile o oyu verdiyse sadece bu bile AKP’yi düşündürmelidir. Biliyorsunuz Özal’õn altyapõsõnda çok muhafazakârlõk vardõr. Cemaatlere yakõndõ. Kõlõç ve Adalõ’yõ atamasõnõn nedeni muhafazakâr oluşundan olabilir. Belki de çok Atatürkçü, çok laik bir AYM’ye denge sağlamak istemiştir. C indoruk, “Anayasa Mahkemesi’nin yeni laiklik tarifi geçerlidir ve değiştirilemez. Bu kararla Cumhuriyeti yönetecek siyasal partilerin laiklik konusunda yeni bir anayasa yorumu yapmalarõna, yeni bir teklif getirmelerine imkân yoktur” diyor. B aşbakan “Ben bu davanõn savcõsõyõm” diyerek davanõn tarafõ olduğunu ortaya koymuştur. Unutmayalõm ki savcõlar Adalet Bakanõ’nõn emrindedir. Yani savcõ bağõmsõz değildir. Bu davanõn mahremiyeti kalmamõştõr. Bu davadan ellerini çeksinler.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle