03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 EKİM 2008 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR [email protected] CMYB C M Y B GÜZELİN ARDINDA BERTAN ONARAN ‘Epilepsi ve Deha’ Bu, sevgili Yılmaz Dikbaş’ın son kitabı; yine As- ya Şafak Yayınevi bastı. Kitabı ona, öğretim üye- sinden çok meddahı andıran birinin Epilepsi ve Orgazm adlı safsatası yazdırdı. Gerçi örgensel boşalma (orgazm) ile sara ara- sında hiç değilse bedensel çırpınma benzerliği var, ama birincisinde insan hazların en büyüğünü du- yup sınırsız bir erince ulaşıyor, ikincisiyse beyni de, bedeni de korkunç derece yıpratıp yoruyor; ama meddah amcamız kitabını aslında ülkemiz- de ve dünyada çok sayıda insanın acısını çekti- ği bu önemli rahatsızlığı aydınlatmak üzere değil, Dikbaş’ın da değindiği gibi, günün birinde ara- basında kapalı kalan, camı balyozla kırılıp kurta- rılan, gizemli biçimde hastaneye koşturulan bir si- yasetçiyi yaralamak, yıpratmak için kaleme almış. Sevgili Yılmaz Dikbaş, her zamanki sorumlu, ti- tiz yaklaşımıyla konuyu en geniş, en bilimsel açı- dan ele alıp işlemiş; önce saranın tanımını, ta- rihçesini, sağaltım yöntemlerini; ardından, bu has- talıkla ilgilenmiş insanları; 3. Bölüm’de, sara ile il- gili olguları; 4. Bölüm’de, dünya yazınındaki sa- rayı ele almış büyük yazarları; 5. Bölüm’de sara ile cinsellik arasındaki ilişkiyi; 6. Bölüm’deyse sa- ralı ünlüleri irdeliyor. Dikbaş’ın bu değerli çalışmasında, bütün ya- pıtlarında olduğu gibi, konu bütün boyutları ve uzantılarıyla ele alınırken, birçok Batılı önyargıya değinilip işin doğrusu vurgulanıyor; bunlardan bi- ri, aslında yalnız tıbbi değil, bütün uygarlığı Eski Yunan ve Roma’dan başlatan ön ve son yargı uya- rınca, sarayı ilk kez Hipocrates’in ele alıp ta- nımladığı; oysa İÖ 2000’lerde, Hintliler, Ayurve- da adını verdikleri bilim ve ekin dalında sarayı ta- nımlamış, tanısı ve sağaltım konusunda ayrıntılı bilgiler aktarmışlar. Hipocrates’ten 200 yıl önce yaşamış bilge-hekim Atreya, bu rahatsızlıkla il- gili tanı ve sağaltım yöntemlerini dile getirmiş. Dahası, Atreya’dan da en az 1000 yıl önce, Ba- billi hekimler sarayı incelemiş, “Babil Tabletleri” diye bilinen belgelere geçirmişler; bunların 40 ta- nesi Britanya Müzesi’nde sergilendiği halde, Batılı sömürgeci onlara ne bakmış, ne baktırmış, dünyanın talanını kolaylaştıran uygarlığın köke- niyle ilgili masalı yüzyıllardır bilerek sürdürmüş, sürdürüyor. Aynı alçakça yaklaşım ön-Türklerin ilk yazıyı, do- layısıyla uygarlığın temelini bulmuş olmalarının gözlerden ve bilinçlerden bilerek saklanmasında karşımıza çıkmıyor mu? Sevgili Kâzım Mirşan ile Halûk Tarcan’õn paha biçilmez çalışmaları ol- masa, insanların en sıra dışılarından biri olan Mus- tafa Kemal Atatürk’ün, henüz bu iki araştırma- cının kanıtlarından yoksunken dile getirdiği olguları, bilgileri nasıl akıl edecek, bunlara nasıl inana- caktık? Yılmaz Dikbaş¸ yukarıda değindiğim titizlik ve sorumluluk duygusuyla, siyasetçinin rahatsızlığı sırasında tutulan hekim tutanaklarını elde etmiş, onları kendi uzman arkadaşlarına göstermiş, Epilepsi ve Orgazm’da öne sürülen dedikodula- rın doğru olup olmadıklarını da araştırmış. İnsana, beyne, sinir dizgesine meraklı bir dün- ya yurttaşı olarak, Dikbaş kadar ayrıntılı değilse bile, bu tatsız rahatsızlık konusunda ben de ba- zı şeyler okuyup öğrendim; buna göre sara, bey- nin bir ya da birkaç hücresinin kısa devre yapıp ‘elektrik fırtınası’na yol açmasıyla ortaya çıkıyor; sağaltımında da, görece yalın bir yöntem uygu- lanıyor: Bu fırtınaya yol açan hücre ya da hücre- lerin yeri saptanıyor, beyne ince bir elektrotla gi- riliyor, ucu 50 derecenin üstünde kızdırılıyor, hüc- re ya da hücreler yakılıyor; fırtına kesiliyor. Bu, yüzyılımızdaki, hastalıklar aracılığıyla in- sanları soyup soğana çevirmeye yanaşmayan dü- rüst insanların yaklaşımı; oysa, bilineceği ya da kestirileceği üzere, saralı insan kardeşlerimize he- men bütün dünyada, içine şeytan ya da cin gir- miş gibi bakıldı, bakılıyor; dolayısıyla hiç hak et- medikleri halde, aşağılanıyor, küçümseniyor, dışlanıyorlar. Nitekim, Dikbaş’ın kitabı yayımlandıktan kısa bir süre sonra, bir okuru aramış; bu değerli yapıtın kendisini ne kadar sevindirdiğini, güçlendirdiği- ni söylemiş; o güzelim insan kardeşimiz, az ön- ce değindiğim çarpık yaklaşımdan ötürü, rahat- sızlığını eşinden bile saklıyormuş; bereket sara nö- betleri gece geliyormuş. Sözün kısası, hemen alıp okuyun, okutun Yıl- maz Dikbaş’ın bu saygıdeğer yapıtını. [email protected] Ü lkemizde kültürün giderek sõğ sulara çekildiği bir dönemde, diz boyu kaba sabalõk yaşanõrken Metin And gibi gerçek bir “entelektü- el”in ölüm haberi sarsõcõ oldu. İğne oya- sõ yaparcasõna sabõrla uğraşan, hiç med- yatik olmadan kendi köşesinde, kendi inandõğõ konuyu derinlemesine inceleyen, çok ayrõcalõklõ ve rengârenk bir kişilikti. Sahne sanatlarõmõzõn tümü üstüne yap- tõğõ çalõşmalar birer başyapõttõr. Tiyatro, opera ve bale derken, müzik dünyamõz- da eskiyle yeniyi birleştiren, Doğu’yla Ba- tõ’yõ karşõlaştõran yapõtlar üretmiştir: “Gönlü Yüce Türk: Yüzyıllar Boyun- ca Bale Eserlerinde Türkler”; “Tiyat- ro, Bale ve Opera Sahnelerinde Kanuni İmgesi”; “Türkiye’de İtalyan Sahne- si/İtalyan Sahnesinde Türkiye” gibi çalõşmalarõ kültürümüze büyük hizmet- lerdir. Günün her türlü elektronik aygõtõndan uzak, kurşunkalemiyle yazarak, interne- ti filan tanõmadan, cep telefonu kullan- madan sürdürdü yaşamõnõ. Gelişimini izlediği en önemli aygõt fotoğraf maki- nesiydi.Yeni bir makine aldõ mõ hemen özelliklerini anlatõr, neden onu seçtiğini açõklardõ. Ne çok resmim vardõr onun ob- jektifinden çekilmiş! Türk müzik dünya- sõnda ya da genel müzik tarihinde ne çok öykü vardõr paylaştõğõmõz! Şimdi bana kim telefon açõp da, “Sana Mozart’ın unu- tulmuş operalarından bir bant yollu- yorum” diyecek! Ciddi bir konferans önerdiğimde, “Yeni öğrendiğim numa- ralarla illüzyon yaparım, ne keyifli olur, boş ver ciddi konuşmayı” diye ne- şelendirecek! Kuşkum yok ki benim ka- dar pek çok dostu da Metin Bey’i yitirince bir can dosttan öte, başvuru kaynağõnõ, hat- ta arşivini yitirmiş gibi oldu. Troya Folklor Araştõrmalarõ Derne- ği’nin Taksim Sahnesi’nde düzenlediği Metin And toplantõsõ, Sabri Koz’un der- lediği anõ kitabõndaki birbirinden özenli yazõlar ve TÜYAP’õn onur konuğu olu- şu, hep aynõ yõla rastladõ. Ne mutlu Me- tin Bey’e ki, onca yõl bir kuyumcu titiz- liğiyle kendi köşesinde yaptõğõ işlerin de- ğerlendiğini gördü. Bundan sonra birçok sanat kurumumuz Metin And’õn adõna ödüller koymalõ. Örneğin Sevda Cenap And Vakfõ bu yõlki altõn onur madalyasõnõ Metin And’a postmortem olarak verme- li; İKSV yaşam boyu başarõ ödülünü onun anõsõna sunmalõ; Uluslararasõ Bale Yarõşmasõ bundan böyle her yõl onun adõ- na bir ödül koymalõ; Afife Jale Tiyatro Ödülleri gecesinde onun için özel bir bel- gesel yayõmlanmalõ. Metin And gibi in- sanlar sürekli anõlmalõ, yeni kuşaklara ör- nek olmalõ. TÜRKLER AMSTERDAM CONCERTGEBOUW SALONU’NDA Avrupa’nõn en önemli konser dizilerini dü- zenleyen, büyük senfoni orkestrasõ ve harika konser binasõyla tarihi değer taşõyan Ams- terdam’daki Concertgebouw Merkezi 13 Ekim Pazartesi gününden başlayarak Türk besteci ve yorumcularõ konuk ediyor. İlk kon- ser Viyana’da yaşayan piyano ikilimiz Fer- han & Ferzan Önder’in. Stravinsky’nin iki piyano için Bahar Ayin’ni, Liszt’in Macar Rapsodisi’ni, Kamran Ince’nin Sheherazade Alive ve Fazıl Say’õn Sevenlere Dair adlõ ya- põtlarõnõ çalõyorlar. İkinci konser 1 Kasõm ge- cesi, son yõllarõn parlak çellisti Efe Baltacı- gil’in. Kendisine piyanoda Benjamin Hoch- man eşlik ediyor. Mendelssohn ve Rach- maninov’un yanõ sõra Hasan Uçarsu’nun Türkü adlõ yapõtõyla Saygun’un Çello So- natõ’nõ seslendiriyorlar. 10 Kasõm’daki son konserde İstanbul Solistleri adlõ oda orkes- trasõna Cihat Aşkın ve Gil Sharon solist ola- caklar. Handel ve Vanhal gibi bestecilerin yanõ sõra Muammer Sun’un Demet’i, Em- re Aracı’nõn Keman Konçertosu ve Ulvi Ce- mal Erkin’in Sinfonietta’sõ sunulacak. Ger- çekten kõvanç duyulacak etkinlikler bunlar. Hem üstün nitelikli sanatçõlarõmõzõn tanõtõl- masõ hem de her kuşaktan bestecimizin ça- lõnmasõyla Türkiye’nin uygar yüzü yansõ- yacak. Düzenleyenleri kutlarõz. Ağustos ayõnda Fazõl Say’a besteci ve pi- yanist olarak Bremen Müzik Festivali’nin 2008 ödülü sunuldu. Bu ödül önceki yõllar- da Jarvi, Anne Sofie von Otter, Min- kowski, Andreas Schiff, Roger Norring- ton, Jessy Norman, Gidon Kremer, Elli- ot Gardiner gibi çağõmõzõn önde gelen yo- rumcularõna verilmiş. Ayrõca bu ay Gramo- fon dergisinde Fazõl’õn yeni DVD’si hakkõnda çõkan yazõ da göğsümüzü kabarttõ. Ağustos ayõnda Avusturya’nõn Pörtsc- hach kentinde düzenlenen 15. Brahms Ya- rõşmasõ’nda viyolasõyla 3.lük ve en iyi çağ- daş besteci ödülünü kazanan Atilla Aldemir ve lied dalõnda yine 3.lük ve en iyi zorunlu parça yorumcusu ödülünü kazanan şancõmõz Taylan Memioğlu ile de gurur duyduk. [email protected] Tiyatro, opera, bale gibi sahne sanatlarõ üzerine bütün yapõtlarõ birer başyapõttõr Metin And’õ yitirmek...Doğuyla Batõyõ karşõlaştõran “Gönlü Yüce Türk: Yüzyõllar Boyunca Bale Eserlerinde Türkler”; “Tiyatro, Bale ve Opera Sahnelerinde Kanuni İmgesi”; “Türkiyede İtalyan Sahnesi/İtalyan Sahnesinde Türkiye” gibi çalõşmalarõ kültürümüze büyük hizmetlerdir. Boğaziçi’ndeklasikmüzik konserleribaşlõyor... Kültür Servisi - Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Salonu Klasik Müzik Konserleri bu akşam saat 19.30’da “Viyana Zarafeti” başlõklõ bir kon- serle açõlõş yapõyor. Bu konserde 1951’den bu ya- na Avrupa’nõn en seçkin oda orkestralarõndan bi- risi olan Camerata Salzburg’un üyeleri, Mozart ve Haydn’õn yapõtlarõndan oluşan bir program su- nacaklar. Türk kemancõsõ Atilla Aldemir, Haydn’õn Do Majör konçertosuyla konsere so- list olacak. Halen çalõşmalarõnõ Viyana’da sür- düren Atilla Aldemir, Brahms yarõşmalarõnda üst üste kazandõğõ ödüllerle dikkat çekmişti. (0 212 359 66 48) Alkışlarbüyükeğitimciye ERSİN ANTEP E ğitim-öğretim yõlõ açõlõşõnda, Hacettepe Üni- versitesi Sanat Ödülü 6 Ekim’de, Prof. Mu- ammer Sun’a sunuldu. Durup dinlenmeden üreten sayõlõ birkaç kişiden biri olan Sun, bun- dan 5 - 6 yõl önce konservatuvar hocalõğõnõ bõ- rakmak zorunda kalmõş ve vakit yitirmeden Sun Yayõnevi’ni kurmuştu. “Şu ana kadar yerlerine bırakacak birilerini ye- tiştirmeleri gerekirdi” gibi, kültür temelli sa- nat eğitimi veren öğretmenlere yöneltilemeye- cek bir gerekçeyle kesilmişti yuvayla ilişkisi. Göstermelik ücretlerle öğrenci yetiştirmeyi sür- düren korno sanatçõsõ Erol Gömürgen, beste- ci İlhan Baran gibi. Geçirdiği kazalar ve orta- ya çõkan maddi-manevi sõkõntõlar da omzuna yük- lendi. Ama, her şeye karşõn savaşõmõ bõrakmadõ. Önce, 70’li yaşlarõnõ çoktan aşmõş olmasõna bakmadan, Sun Yayõnevi’ni kurdu ve korsan baskõlara ka- lan kitaplarõnõ bir elde topladõ. Müzisyenlerin he- sap-kitap işlerine yabancõ olduğu inanõşõna inat, hiç bilmediği bir alana korkmadan atõldõ. Yet- medi, memlekette herkesin sözünü edip ger- çekleştirmek için girişimde bulunmadõğõ bir bir- liğin, ülkenin besteci, orkestra şefi ve müziko- loglarõnõ bir çatõ altõnda birleştiren BESOM’un kurulmasõnda öncü oldu. Hiç dert etmedi, ya- kõnmadõ. Ağlaşmak yerine savaştõ ve üretti. Ödülü ona verenlere teşekkür ediyoruz. Çünkü, Anadolu toprağõyla yoğrulmuş, yetiştirdikleriyle mutlu olan böyle insanlara, sağlõklarõnda de- ğerbilirlik göstererek, az da olsa gönül borcu- muzu ödüyorlar. Sun’un son çocuk şarkõlarõn- dan birinde söylediği gibi: Gökten üç elma düş- tü / Biri sağlõk, biri iyilik, birisi de bilgelik / Han- gi elmayõ kime versek? / Üçünü de biz alsak/ Üçünü de paylaşsak... Hacettepe Üniversitesi Sanat Ödülü Muammer Sun’a verildi ‘Öykü’ Yarışması sonuçlandı Kültür Servisi - Çõnar Yayõnlarõ’nõn, 25. kuruluş yõldönümü nedeniyle Rõfat Ilgaz adõna düzenlediği “Rõfat Ilgaz Çocuk Edebiyatõ Öykü Yarõşmasõ” sonuçlandõ. Prof. Dr. Sedat Sever, Prof. Dr. Selahattin Dilidüzgün, Yard. Doç. Dr. Necdet Neydim, Dr. Kemal Ateş ve Zekeriya Kaya’dan oluşan seçici kurulun yaptõğõ değerlendirme sonucunda; Hüsnan Şeker’in, ‘Öykülere Gizlenen Çocuk’ ve Dursun Ege Göçmen’in ‘Alacağõnõz Olsun’ adlõ yapõtlarõ ‘Başarõ Ödülü’ne değer görüldü. Ödüllü dosyalar Çõnar Yayõnlarõ’nca yayõmlanacak. (0 212 528 71 40) ‘Arnavutça’ Cemile Makedonya’da Kültür Servisi - Gerçekçi - toplumcu Türk edebiyatõnõn usta kalemi Orhan Kemal’in ‘Cemile’ adlõ romanõ, Shkupi Yayõnevi’nce “Xhemile” adõyla Makedonya’da yayõmlandõ. Roman, Kültür ve Turizm Bakanlõğõ’nõn TEDA tasarõsõ kapsamõnda Ramadan Ramadani’nin Arnavutçasõyla kitapseverlerle buluştu. Yazarõn ‘Baba Evi’ ve ‘Avare Yõllar’ kitaplarõnõ ‘Vitet Boshe’ adõyla ağustos ayõnda yayõmlayan Shkupi Yayõnevi, şimdi de “Murtaza”, “72. Koğuş” ve “Ekmek Kavgasõ” yapõtlarõnõ yayõna hazõrlõyor. Orhan Kemal’in yapõtlarõ daha önce de Yunanistan, Suriye, İsrail, İtalya ve İngiltere’de de yayõmlanmõştõ. (0 212 292 92 45) Kültür Servisi - René Block’un küratörlüğü ve Me- lih Fereli’nin danõşmanlõğõnda düzenlenen “İs- tiklal Serüveni” güncel sanat sergi dizisinin al- tõncõsõ Finlandiyalõ fotoğraf sanatçõsõ Elina Brotherus’a ayrõldõ. 11 Ekim’de başlayõp 29 Ka- sõm’a dek sürecek sergi, sanatçõnõn 45 parçalõk bir dizi fotoğrafõndan oluşan “Large de vue” ad- lõ yapõtõ, “Model Studies” dizisinden parçalar ve 2 adet video çalõşmasõndan oluşuyor. (0 212 252 47 00) ‘İstiklal Serüveni’ Brotherus’un
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle