29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 7 EKİM 2008 SALI CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 T ürk askerinin İstanbul’a giriş programõ, boşaltma işleminin da- ha ilk haftasõnda gündeme gel- mişti. Sonrasõnda ayrõntõlõ bir program hazõrlandõ ve tören için iki güzergâh be- lirlendi. Birincisinde; Şükrü Naili Pa- şa ve karşõlama komitesi, Sirkeci İs- tasyon Caddesi’ne kadar yaya yürüye- cek ve oradan otomobillere binerek, Ba- bõâli Caddesi, Sultanmahmut Türbesi, Çemberlitaş üzerinden, Beyazõt’taki İstanbul Komutanlõğõ binasõna gidile- cekti. İkincisinde ise; Gülhane’den baş- lanacak ve Sirkeci, Eminönü, Karaköy, Bankalar Caddesi, Şişhane Yokuşu, Tepebaşõ ve Cadde-i Kebir (İstiklal Caddesi)’den Taksim’e varõlacaktõ. Bu amaçla, Sirkeci’ye çõkacak Kolordu Karargâhõ ve İstanbul Komutanlõğõ için 10’ar otomobil hazõrlandõ. Kurtuluş Bayramõ’nda İstanbul’un anayollarõ üzerinde zafer taklarõ yapõl- dõ: Babõâli, Bağdat Caddesi, Beyazõt, Galata, Galata Köprüsü, Gülhane, Har- biye, İtibar-õ Milli Bankasõ, Kadõköy, Ni- şantaşõ, Sirkeci, Şişhane, Tepebaşõ, Türbe, Yõldõz. Bunlar, bulunduklarõ yere ve görkemine göre, mesajlar içe- riyordu. Eminönü’nden Fatih’e ve Ak- saray’a kadar bütün caddeler, kõrmõzõ bir dalga halinde renk ve õşõk içinde yüzü- yordu. Beyazõt Meydanõ’ndaki büyük tak ise, renkli elektrik aydõnlatmasõ ile põrõl põrõl yanõyordu. SİRKECİ’YE TARİHİ ROL Sirkeci, tarihinin en önemli olayõna ev sahipliği yapõyordu. Hazõrlõklar titizlikle düşünüldü. Programdan, İşçi Birliği Başkanõ Mehmet Bey ile Maarif Mü- dürü Safvet Bey sorumlu olacaktõ. İş- çi Birliği derneklerinden her birine Müdafaai Hukuk merkezinden birer karşõlama giriş kartõ verilecekti. Her der- neğin bir temsilcisi, Sirkeci İskelesi’ne gidip ordu komutanõna hoş geldiniz di- yecekti. Yõllardan beri yabancõ bayraklarõn dal- galandõğõ Sirkeci Garõ, baştanbaşa kõr- mõzõ-beyaz renklere büründü. Rõhtõ- mõn tam karşõsõna yapõlan ve kõrmõzõ- beyaz kurdelelerle süslenen zafer takõ- nõn en üstünde ‘Çok Şükür’ ve alt ta- rafõnda ‘Ülkemizi Savunanlara İs- tanbul’un Saygı ve Teşekkürü’ söz- leri bulunuyordu. ÖĞRENCİLERDEN GENİŞ KATILIM Maarif Müdürlüğü, okul öğrencileri için geniş katõlõmlõ ve ayrõntõlõ bir prog- ram hazõrladõ. İstanbul Üniversitesi Tõp Fakültesi Talebe Cemiyeti de, aynõ coşkuyla öğrenci arkadaşlarõnõ, kutla- maya çağõrõyordu. Müdafaa-i Hukuk Derneği, TBMM üyelerini İstanbul’un Kurtuluş Bayra- mõ’na çağõrõnca, meclis ikinci başkanõ Ali Fuat Paşa şu telgrafõ gönderdi: Çağrınız, Meclis Genel Kurulu’nda okundu ve içten duygularınız teşek- kür ile karşılandı. Törende, Meclis adına hazır bulunmak üzere birinci başkan vekili Sabri Beyefendi’nin başkanlığında 14 kişiden oluşan bir grubun, İstanbul’a gönderilmesi ka- rarlaştırılmıştır, efendim. ATATÜRK’TEN TEŞEKKÜR TELGRAFI İstanbul, Üsküdar ve Beyoğlu Mü- dafaai Hukuk Derneği başkanlarõ, Ga- zi Paşa’nõn Kurtuluş Bayramõ’nõ onur- landõrmasõnõ istemişlerdi. Mustafa Ke- mal Paşa, bu çağrõya sessiz kalmadõ ve 4 Ekim’de, şu telgrafõ gönderdi: Hak- kımda gösterilen samimi duygulara, teşekkür ederim. Özgürlüğüne ka- vuşan Sevgili İstanbul’u, çıkacak ilk fırsatta ziyarete çaba göstereceğim, efendim. Gelen asker, Üçüncü Kolordu’nun Bi- rinci Tümeni’ydi. Miralay Hüseyin Hüsnü Bey komutasõndaki bu tümen, 3 Piyade ve 1 Topçu Alayõ ile 1 İstih- kam, 1 Muhabere ve 1 Süvari Bölü- ğü’nden oluşuyordu. Ona, Demir Tü- men adõ verilmişti. Çünkü düşmanõn amansõz saldõrõlarõnõ, her zaman yenil- giye çevirmişti. Bir yõldõr da, Gebze sõ- nõr çizgisinde bekliyordu. B oşaltma işleminin sonuna ge- lindiğinde, generaller 29 Ey- lül’de Selahattin Adil Paşa ile Adnan Bey’e, makamõnda veda ziyaretinde bulundular. Selahattin Adil Paşa da, ertesi gün işgalci ge- neralleri ziyaret etti. Daha sonra, taraflar arasõnda bir Sonuç Tutanağõ imzalandõ. Bu konudaki tören, Galata rõhtõmõndaki 28 bin tonluk Arabic transatlantiğinin büyük salonunda yapõldõ. Bu bir İngiliz Klasiği’dir. Çünkü 30 Ekim 1918’de de aynõ şe- yi yaptõlar. Mondros Mütarekesi, Aga- memnon zõrhlõsõnda imzalanmõştõ. Burada imzalanan tutanak, yalnõz İstanbul ya da Türkiye için değil, uy- garlõk tarihi açõsõndan da önemli ve il- ginçtir. Çünkü o, bir büyük tarihsel ken- tin, devir-teslim belgesidir ve başka ör- neğini bulmak zordur: Mondros’ta 30 Ekim 1918’de imza- lanan mütareke gereğince İşgalci Dev- letlerin eline geçmiş olan silah, cepha- ne ve öbür malzemenin Türk Hükü- meti’ne teslimine ilişkin Sonuç Tuta- nağõ’dõr. General Harrington, General Mom- belli ve General Charpy, hükümetle- ri adına, müttefiklerin koruması al- tında bulunan ve 24 Temmuz 1923 tarihine değin Türkiye’de bulunan bütün silah depolarını, cephane ve öteki savaş malzemesini Türk Hü- kümeti adına, Selahattin Adil Paşa’ya teslim etmiştir. Selahattin Adil Paşa, belirtilen silah depolarını, cephane ve savaş malzemesini teslim aldığını belirtir. Ve 24 Temmuz 1923 tarihli Boşaltma Protokolü koşullarına uy- gun olarak, kendi hükümetinin adı geçen malzeme konusunda, daha sonra hiçbir iddiada bulunmayaca- ğını garanti eder. VEDA TÖRENİ Boşaltma tamamlanõnca, sõra Veda Töreni’ne geldi. 2 Ekim Salõ günü, Dol- mabahçe’de özel bir tören yapõldõ. Bu törene iki tarafõn komutanlarõ, askerle- ri, yabancõ elçiler ve kalabalõk bir İs- tanbul halkõ katõldõ. Bu tören, Anado- lu bozkõrõnda kazanõlan Kurtuluş Sa- vaşõ’nõn, İstanbul’a yansõmasõydõ. Ca- nõnõ dişine takan Anadolu yiğidinin, dünyanõn yamalõksõz ordusuna karşõ üs- tünlüğüydü. Ve bu tören, 1919’da ken- dini bilmez Yunan subaylarca ayaklar altõnda çiğnenen Türk bayrağõnõn, mağ- rur Avrupalõ komutanlarca ululanõşõnõn resmidir. General Harrington, İstanbul’dan ay- rõlõrken şunlarõ söylüyordu: “Güzel ülkenizden büyük bir dost gibi ay- rıldığım inancındayım. Zaferin bü- yük ödülünü kazandınız. İleride İs- tanbul’a bir turist ve bir konuk gibi gelmek isterim. Artık barışa kavuşan iki ülke arasında, bundan sonraki iliş- kiler, dostluk ilkeleri çizgisinde ku- rulacaktır.” Sonuçta; İşgal Kuvvetleri Komutanõ İngiliz General Harrington, iki taburcuk asker ile 6 bin kişilik Arabic’te, sancağõ düşmüş asker gibi, İstanbul’dan başõ önünde uzaklaştõ. Onu, Medi gemisi ile Fransõz General Charpy izledi. Bu sõ- rada rõhtõm, çoğu siyah yas elbisesine bürünmüş, gözleri yaşlõ Ermeni ve Rum kõzlarõ ve kadõnlarõyla doluydu. Böylece, İstanbul’un beş yõllõk işga- li, 2 Ekim 1923’te bitti. Mustafa Ke- mal Paşa’nõn, işgal donanmasõnõn da- ha motorlarõ bile soğumadan söylediği söz, gerçekleşmişti. Aslõnda bu söz, Bü- yük Kurtarõcõ’nõn, Türk ulusu için ken- di kendine verdiği bir sözdü: Geldikleri Gibi Gittiler. Kent kõrmõzõ beyaza büründü B eyoğlu ve Galata semtinde bulunan meyhane, bar, birahane ve benzeri yerlerin sahipleri, şir- ketlerinin adlarını değiştirdi. Londra, Paris, Haylayf gibi adlar; Ulusal Zafer, Ankara, İzmir gibi adlara döndürüldü. Taksim’deki eski Topçu Kışla- sı’nın çevresinde bulunan ve düne kadar çeşit çeşit bayraklarla süslenen ve Rumca şarkılar okunan meyhane ve birahaneler, baştan başa kırmız-beyaza boyandı. Mustafa Kemal Paşa ve İzmir marşlarını çalabilecek çalgıcılar, palikaryaların yerine oturtul- du. Beyoğlu ve Galata’daki bar ve kafeler, müşterile- rini kaybetmenin, derin üzüntüsü içindeydi. Türk Bayrağı çekmek zorunda kalmış, eski müşterilerinin bıraktığı izleri temizlemeye koyulmuşlardı. 50x25 metrelik, 15 gündür 20 kişi tarafından hazırlanan ve yüzlerce liraya mal olan çevresi sırmalı büyük bay- rak, kalabalık bir halk kitlesinin alkışları arasında, Galatasaray’ın Üçyol Ağzı’nda özel törenle asıldı. Ne yazık ki, tramvay tellerinin bayrağın sırmalarına değmesi yüzünden, tutuşarak yandı. Çevre esnafı, 12 saat içinde yeni bir bayrak hazırladı. Bundan başka Taksim, Şişhane ve Karaköy’ün çe- şitli yerlerine 5’er metre uzunluğunda Türk bayrak- ları yukarıdan aşağıya doğru asıldı. Beyoğlu’ndaki işçi dernekleri, Taksim’de kesilmek üzere kurbanlar hazırladı. Ordunun Cadde-i Kebir’den geçişini izle- mek üzere, Beyoğlu’ndaki dükkân ve binaların hep- si, bir gün öncesinden tutuldu. Köprü baştan başa bayraklarla süslendi ve Haliç, Şirket-i Hayriye iske- lelerinin inilecek yerlerine, birer zafer takı yapıldı. Beyoğlu ve Galata Türk bayraklarıyla donatıldı Türk askerinin İstanbul’a giriş töreni titizlikle hazõrlandõ. Eminönü’nden Fatih’e ve Askaray’a kadar bütün caddeler bayraklarla donatõldõ, õşõklar ve kurdelelerle süslendi Atatürk’ün Türk milleti için verdiği söz gerçekleşti ve İstanbul’un beş yõllõk işgali bitti e-posta: [email protected] MED CEZİR MEHMET FARAÇ Görmemişem, Duymamışam!.. Doğru Reklam!.. Türkiye’de ne yazık ki Atatürkçü- leri hedef gösteren, Türk Silahlı Kuv- vetleri’ne hakaret eden, Müslüman- lar soyulurken kafasını kuma gö- men, iftira ve çamur konusunda ma- raton birincisi olan militan bir gazete yayımlanıyor!.. Bu gazete tesettür ma- ğazalarının, halı fabrikalarının, pom- palı tüfek tüccürlarının, Almanya’daki adaşı Müslümanları soymaktan ce- za alan Deniz Feneri gibi derneklerin uzattığı hortumdan besleniyor!.. Sal- dırgan tutumu nedeniyle son gün- lerde büyük firmalar artık bu gazeteye ilan vermiyor. Artık terlik ve mobilya mağazalarının minik reklamlarıyla yetiniyor. Cumartesi gününden iti- baren bu ceridenin lo- gosunun yanında “doğru haber” adlı bir gazetenin reklamları yer almaya başladı. Kimindi acaba bu gazete?.. Vakitçilerin ci- nayetlerini örtbas etmeye çalıştığı Hizbullah’ın!.. “Doğru Haber” reklam için çok doğru bir yer seçmişti!.. SÜRECEK İşgalci Devletlerin eline geçmiş olan silah, cephane ve öbür malzemenin Türk hükümetine teslimine ilişkin tutanak tutuldu. 2 Ekim salõ günü de iki tarafõn komutanlarõnõn katõldõğõ Dolmabahçe’de özel bir veda töreni yapõldõ. İşgal Kuvvetleri Komutanõ İngiliz General Harrington, iki taburcuk asker ile 6 bin kişilik Arabic’te, sancağõ düşmüş asker gibi, İstanbul’dan başõ önünde uzaklaştõ. Onu, Medi gemisi ile Fransõz General Charpy izledi. Geldiklerigibigittiler İstanbul halkı, Türk askerini karşılama töreni için caddeleri, binaları, işyerlerini bayraklarla donattı. Altaylı da Önkibar da çok haklı... Malum kesim, Aktütün olayında fa- turayı TSK’ye kesmek için iki gündür nefret saçıyor! Bunların başını da as- ker düşmanı Vakit çekiyor. Bu ga- zete, pazar günü “Sorumlular istifa etsin” sürmanşetinin yanına Orge- neral İlker Başbuğ’un fotoğrafını koymuştu. Yazılarını küfürle süsleyen Hasan Karakaya ise, “Askerin gö- revi, sınır bekçiliğidir. Askerin görevi; dağ başlarında Kuran kursu ara- mak, toplumun kılık-kıyafeti ile uğ- raşmak, Meclis’i boykot etmek de- ğildir” diyerek fırsatı kaçırmamıştı! Yani ne kadar kuyruk acısı varsa or- taya dökülmüştü. Üstelik aynı gazete dünkü sayısında TSK düşmanlığını şehit kanı üzerinden din ticaretine dönüştürmüştü! Şehit yakınlarının fotoğraflarının altına, “Bu analar fino köpekli değil, başörtülü” başlığı, bu düşünceyle atılmıştı! Taraf adlı ga- zete de işte bu yayınlardan feyzal- mıştı. Dünkü Taraf’ta, “Aktütün’ün ölü çocukları soruyor” manşetinin al- tında, “Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanı generaller Meclis’i protesto yerine Aktütün’le uğraş- salardı” denilmişti. AKP’nin terörle mücadeledeki du- yarsızlığı, ilgisizliği ve başarısızlığı karşısında dillerini yutanlar orduya- kin kusmaya devam ediyor!.. Kuyruk Acısı!.. “Avrupa ülkeleri PKK’yi korumayı sürdürmektedir. PKK hâlâ Amerika’nın egemen olduğu top- raklarda varlığını sürdürüyor. Ci- nayetleri orada planlıyor, Türki- ye’nin toprakla- rında eylem ya- pıp yeniden Ku- zey Irak’a kaçı- yor. Bundan hem Amerika hem de Irak yö- netimi sorumlu- dur. Kuzey’deki Kürt yönetimini saymıyorum, çünkü onlar Tür- kiye’den değil, PKK’den yana- dırlar.” Tufan Türenç, Hürriyet “Altınova’da neredeyse bir Türk- Kürt çatışması yaşanacaktı. Bir mahkeme, ‘Her PKK’liye karşı bir DTP’li öldürün’ diye çağrıda bu- lunan bir yazıyı suç saymadı. Sı- nır ötesi hare- kâtla ilgili tezke- re Meclis’in gün- deminde. Diyar- bakır ve bölge belediyeleri, ikti- dar partisiyle DTP arasında bir çekişme konu- su. Söz konusu konjonktürle iliş- kili olarak saldırı- nın ‘provokas- yon’ olduğu söyleniyor.” Ali Bulaç, Zaman 4Ekim2008(Milliyet) ABD istihbaratının boş bir dayanak olduğunu ne kadar yazıp konuşsak da, kimileri halen PKK terörünün CIA desteğiyle yok edilebileceği hayalinden uzaklaşamıyor! O CIA değil miydi ki, 11 Eylül’de ikiz kulelere, Pentagon’a intihar saldırıları düzenleyen El Kaide’yi fark edemeyen!.. Usame bin Ladin’i 10 yıldır bulamayan!.. Dağlıca’yı, Ak- tütün’ü gör(e)meyen!.. İşte bu ABD’den medet umuluyor! Amerika sınırı gö- zetliyormuş, uydudan her şeyi görü- yormuş ve Türkiye’yi uyarıyormuş!.. PKK’nin cirit attığı Kuzey Irak’ta Kürt devleti kurmak isteyen ABD, sınırda- ki teröristleri ihbar eder mi?.. Buyrunuz bakınız; ABD istihbara- tından umut beslemenin ne kadar boş olduğunu görünüz: Son 45 gün içinde terörist gruplar Kandil’in iki ya- kasında, ABD askerlerinin ve Kuzey Irak yönetiminin gözleri önünde geniş katılımlı toplantılar yaptılar! İlkini PKK düzenledi. Örgüt “10. kongre” adı al- tında tüm kadrolarını mağaralarda pervasızca bir araya getirdi! Toplantı- yı sık sık “öldü” haberleriyle gündeme gelen Murat Karayılan, Cemil Bayık ve Duran Kalkan gibi üst düzey mi- litanlar yönetti. Üstelik toplantı 21- 30 Ağustos tarihleri arasında, teröristle- rin iddiasına göre “hava saldırılarının arttığı bir sürece denk geldi!..” Kan- dil’de 300’den fazla militan 10 gün bo- yunca önümüzdeki süreçte nasıl bir ey- lem stratejisi uygulayacaklarını tartış- tılar! Sonuç bildirgesi yayımlayıp, ha- lay çektiler! PKK kurucularından Ali Haydar Kaytan, “Kongrenin biricik görevi Apo’nun özgürleştirilmesidir” dedi. Sonra da, “Kongre bütün ey- lemlerini bu hedefe kilitledi. Artık ey- lem anıdır” diye tehditler savurdu! ABD yalnızca bu toplantıyı değil, Kandil’in diğer yakasında PKK’nin İran’daki kolu PJAK’ın (Kürdistan Ka- dın Özgürlük Partisi) 7. kongresini de fark etmedi!.. Üstelik toplantının 15- 22 Eylül tarihleri arasında, “Medya Sa- vunma Alanları”nda (Kandil Dağı) ya- pıldığı da açık açık duyurulmasına kar- şın!.. Toplantıya “Türkiye, Irak, İran, Su- riye ve Avrupa’nın bazı ülkelerinden 120 delege” katıldı!.. İşte Aktütün’de- ki 15 asker bu toplantıdan 10 gün son- ra, PKK-PJAK işbirliğiyle şehit edildi!.. Sahi; Bush, Talabani ve Barzani bu “kongre”lere gönül bağı uğruna çelenk göndermiş midir acaba?.. “Görme- mişem, duymamışam, bilmiyem!..” Fatih Altaylı salt takıyyeci siyasi- lere ve din-iman söylemiyle Müslü- manları soyanlara değil, terörle mü- cadelede sorumluluktan kaçınanla- ra da lafını esirgemiyor. haber- türk.com’daki dünkü yazısında, hem yukarıdaki saptamaları doğruluyor hem de terörle mücadeledeki asıl so- rumluya dikkat çekiyordu: “Demek ki, ‘el istihbaratı ile terör- le mücadele olmuyormuş.’ Bu işin siyasi sorumluluğu unutulacak. ABD, söylediğinin aksine Türkiye’nin terörle mücadelesine gerekli desteği ver- miyor. Ancak Türkiye buna tepki gösteremiyor. Çünkü AKP, uluslar- arası meşruiyetinin ehliyetini ABD’den alıyor. Bu desteği kaybetmemek için de ABD ile karşı karşıya gelemiyor. Terörle siyasi mücadele yürütülemi- yor. Bunun yanı sıra AKP, yerel se- çim öncesi bölgedeki oy potansiye- lini kaybetmemek için Barzani’ye de tavır alamıyor.” Altaylı, özetle şöyle demek isti- yordu: İşbirlikçiler, sahte müttefikler ve siyasal kaygılarını asker canından üstün tutanlar yüzünden Mehmetçik terör belasıyla baş başa bırakılmış- tır!.. Yazıklar olsun!.. Siyasi Sorumlu!.. Peki fatura niçin AKP’ye kesilmeli?.. Dünkü Yeniçağ’da Sabahattin Önki- bar AKP iktidar olmadan bir ay önce, 2002’nin Ekim ayında PKK terörünün sıfır noktasında olduğuna, 2008 Eki- mi’nde ise örgütün eski gücüne ulaş- tığına dikkat çekmişti. Peki, “AKP hükümeti ne yapabilirdi de yapmadı?..” Önkibar şu yanıtları vermişti: “AKP iktidarı Orgeneral Başbuğ’un Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na atan- dığı günden beri ısrarla talep ettiği te- röristin dağa çıkışını önleyebilirdi. İs- tihdam alanları yaratabilir, kültürel ve psikolojik çalışmalar yapabilirdi. 2002’den sonra bozulan devletin cay- dırıcılığını yeniden tesis edebilirdi. Tersine; Avrupa Birliği istiyor diye devleti zaafa düşürecek yasal düzen- leme adımlarını attı ve teröriste cesa- ret verdi. Kuzey Irak yönetiminin üs- tünde baskı kurabilir ve örgütü kıska- ca alabilirdi. ABD’nin bölgesel proje- lerine tereddütsüz boyun eğildi.” Önkibar, herkesin üzerinde ısrarla durması gereken şu soruyu da sor- muştu: “Tayyip Bey’in önceliği AKP’nin ebed müddeti midir, yoksa Türki- ye’nin ebed müddeti mi?” İlahi Sayın Önkibar!.. Belli değil mi?.. Ebed Müddet!..
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle