Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 7 EKİM 2008 SALI
16 KÜLTÜR
AYNA
ADNAN BİNYAZAR
Metin And da...
Fethi Naci, Mehmet H. Doğan, Ali Püsküllüoğlu,
İlhan Berk...
Edebiyat kan yitiriyor.
Metin And’la da bilim...
Onların hayatı, altmış yetmiş yıllık bir emeğin onu-
runu taşıyor.
Her alandaki değer düşümü bu onurun anlamını
kavramaya yetecektir.
Dünya boş kalmıyor. Her gidenin yeri doldurulu-
yor; ama nasıl, hangi emekle?..
F. Naci, edebiyatı toplumsal düşüncenin imbi-
ğinden geçirdi.
M. H. Doğan, nitelikli çevirilerinin yanında, şiirsel
hiçbir yaratıyı gözden kaçırmadı.
Püsküllüoğlu, yalınlığın şiirini yazdı, sözlükçülük-
te çağdaş Şemsettin Sami oldu.
Berk, şiirle uyuyan, şiirle rüya gören, şiirle
uyanan bir şairdi. Şiirde güzelliğin duygu diya-
lektiğini aradı...
Metin And...
Anadolu kök kültürünün arşiv gezegeniydi.
Küf tuttuğu sanılan belgelerin kazıbilimcisi idi.
Kuş uçmaz kervan geçmez toprakların kültür ele-
yicisiydi.
Köy seyirlik oyunlarının iz sürücüsüydü.
Etnik ve dinsel bağnazlığın egemen olduğu bir kül-
tür ortamında Yunan bağbozumu-şarap-
sarhoşluk tanrısı Dionysos’la Türk köylüsünü aynı şı-
ra fıçısında demlendirmek ne demektir?
Evrensel dostluğun kültür elçisiydi...
Yıl 1968. Ankara. Henüz tanışmıyoruz And’la. Sa-
natsevenler Derneği’nin salonunda bir oyun tartışı-
lıyor. Oyunda folklorik öğeler de var. Masada kim-
lerin oturduğunu anımsamıyorum.
Arka sıralarda oturan takım elbiseli topluca bir iz-
leyici, ayağa kalkıp, Anadolu halk kültüründe onun
sahnelediği şeyler olmadığını belirterek yönetmeni
eleştiriyor.
Yönetmen, görüşünü açıklamaya geçmeden, sa-
londa homurdanmalar oluyor. Söze “Sayın Metin
And...” diye başlayınca homurtu kesiliyor, onu gör-
mek için herkes kafasını arka sıralara çeviriyor.
O sıralarda Metin And dergilerde, gazetelerde adı
görülen, ortalarda fazla dolaşmayan bir kişi.
Bacon’ın dediği gibi, ‘bilgi güçtür’, bileni atak kı-
lar. Onun ataklığı, bilgiden aldığı güce bağlanmalı-
dır.
And, coşkuluydu, ataktı, yalnızdı...
Eline işe yarar bir belge geçmesin, coşkusu dili-
nin ışığı olurdu.
Sözcükleri söyleyişte kendine özgü ses tınısının
ayrı bir etkisi vardı. Sözdiziminde sekmeler olmaz-
dı. Sekme sayılırsa, konuşurken biçimli kaşlarından
yüzüne hoş bir gülüş yayılırdı.
And’ın sevecenlik ışıyan bu gülüşü hiç değişmezdi.
Görmeyeli nerdeyse yirmi yıl olmuştu. Bir gün, Ber-
lin’in en kalabalık caddesi Kurfüstendamm’da o de-
ğişmez gülüşüyle karşıma çıkıverdi.
Adımları yavaşlamış, boyu biraz kısalmış mıydı?
Onu kucaklarken Türkiye gerçek insan varlığıyla
içime dolmuştu.
Ona sorulan ‘nasılsınız’ın karşılığı hiçbir zaman ‘iyi-
yim’ olmamıştır.
“İyiyim” demeye bile vakti yoktu; o gün de el-
yazmalarından bulup çıkardığı minyatürler üzerinde
durarak, gelmeden basımevine verdiği Minyatürlerle
Osmanlı-İslam Mitologyası’nın içeriğini anlatmıştı.
Metin And...
Bügülerin, gölge oyunlarının, Türk tiyatrosu tari-
hinin ve Kerbela’dan başlayıp Anadolu içlerinde de-
yişlerle söylenceleşen törelerin temel taşı koyucu-
suydu.
“Oyuncu insan”dan kendini yarattığı kültürle var
eden “düşünen insan”a ulanan bir kültür tarihinin,
Anadolu etnik ve dinsel ritüellerinin gerçek yorum-
cusu idi.
Anadolu kültür varlıklarının gün yüzüne çıkması-
nın yol açıcısıydı...
binyazar@gmail.com
kultur@cumhuriyet.com.tr
R
üştü Asyalı tiyatromuzun önde gelen
oyuncularõndan biri. Başarõlõ bir yö-
netmen ve yorumcu. Seyircinin ya-
kõndan tanõdõğõ, sevdiği, benimsediği bir isim. Sa-
natçõ, geçen günlerde Devlet Tiyatrolarõ Başre-
jisörü oldu ve aynõ günlerde İsmail Dümbüllü
Ödülü’nü aldõ.
- Sizi öncelikle İsmail Dümbüllü Ödülü için
kutluyorum ve bu vesileyle, bir yaraya par-
mak basmak, geleneksel Türk tiyatrosunun
bugün ne durumda olduğu hakkında görüş-
lerinizi almak isterim.
RÜŞTÜ ASYALI - İsmail Dümbüllü Ödü-
lü’nün bana verilmesini, geleneksel Türk tiyat-
rosunun son temsilcisinin adõnõ taşõmasõ bakõ-
mõndan çok önemli buluyorum. Hem değerli
Dümbüllü ustamõzõn adõnõ hem de geleneksel
Türk tiyatrosu kavramõnõ yaşatmõş oluyoruz. Ne
yazõk ki birkaç kişi dõşõnda (ben de bunlardan bi-
riyim) gelenekselin-özellikle-tiyatro alanõnda
taşõdõğõ yaşamsal önem, bugünlerde ne kimse-
nin umurunda, ne de kimse konunun farkõnda!
- Bu umursamazlığın ya da kopukluğun ne-
denlerini nasıl özetlersiniz?
ASYALI - Bence, tiyatro yaşamõmõzdaki en
önemli eksiklik, geleneksel Türk tiyatrosu bil-
gi, belge ve becerisinden yoksun olmamõzdõr.
Eğer, Cumhuriyet tiyatrosu yaşamõmõza girdiği
günlerde, öğreniminde ve uygulamasõnda çok ba-
şarõlõ olduğumuzu övünerek söyleyebileceğim
dünya tiyatrosunda uygulanan tiyatro biçemle-
rinin yanõ sõra, geleneksel tiyatro araştõrmasõ, öğ-
renimi ve uygulamasõ da yaşama geçebilseydi,
eksiksiz bir Türk tiyatrosu yapõsõna sahip ola-
bilirdik. Gerçi, kuramsal kitaplarõmõzda konunun
göz ardõ edildiğini söylemek haksõzlõk olur
ama, gerçekçi olarak düşünürsek bugünkü du-
rum, ustadan çõrağa el vererek ulaşõlan verile-
rin kurumaya yüz tuttuğu bir çorak dönemi gös-
teriyor. Çoğumuz, ustadan çõrağa yoluyla do-
nanma yerine, kulaktan kulağa ne kaldõysa ye-
tinme zorunluluğuyla karşõ karşõyayõz.
- Dünyada bu yönde çok önemli mesafeler
alınırken biz dönüp geriye bakmamış, gele-
neksel tiyatromuz üzerine yeterince eğilme-
mişiz.
ASYALI - Dünya tiyatrocularõnõn özendik-
leri, öykündükleri; benimseyip, özümseyip, ör-
neğin Bertolt Brecht gibi dünyayõ etkileyen bir
kurama dönüştürdükleri, geleneksel Türk ti-
yatrosunun dallarõndan biri olan “Ortaoyunu”
için, istediğimiz kadar, ‘ilk epik tiyatro’ ya da
‘ilkel epik tiyatro(!)’ diye çõrpõnalõm; değeri-
ni bilmediğimiz, hak ettiği yere oturtamadõğõmõz
varlõklarõmõz, her konuda olduğu gibi tiyatroda
da elimizden gidiveriyor. Bu yüzden, bize dü-
şen sahip çõkmak ve hakkõnõ vermektir.
Tiyatro okullarõmõzdan başlayarak, gelenek-
sel Türk tiyatrosunun ne olduğu/nasõl olduğu; ne
olmadõğõ/nasõl olmadõğõ araştõrõlõr, incelenir,
öğretilir, öğrenilirse tiyatromuzun bir güzelliği,
bir zenginliği daha yaşamdaki özgün yerini alõr
umudunu taşõmaktayõm. Böylelikle, olur-ol-
maz kişiler, yalan-yanlõş işleri, tiyatronun bir tü-
rü diye yutturmaya kalkõşma cesaretini göste-
remezler.
- Bu alanda bilimsel çalışmalar yapılması
ve bir Geleneksel Türk Tiyatrosu Araştırma
Merkezi kurulması gerektiğine inanıyorum.
ASYALI - Evet, sorunun çözümü için en doğ-
ru saptamayõ siz yaptõnõz. Devletin ve çağdaş
Türk tiyatrosunun birikimli, deneyimli, merak-
lõ, çalõşkan, sorumlu sanatçõlarõnõn ve bilim in-
sanlarõnõn çalõşmalarõ sonucunda kurulacak bir
Geleneksel Türk Tiyatrosu Araştõrma Merkezi
öncelikli gereksinimimizdir.
PAYLAŞMAK
- Sayın Rüştü Asyalı, biraz da yeni görevi-
nizle ilgili konuşalım. Devlet Tiyatroları Baş-
rejisörü olarak nasıl bir çalışma yöntemi iz-
leyeceksiniz? Devlet Tiyatroları gibi geniş bir
mekanizma, bir oluşum içinde başrejisörün
konumu nedir, ne olmalıdır sizce?
ASYALI - Onur duyduğum, önemsediğim ye-
ni görevime başlar başlamaz düşündüğüm ilk ey-
lem ‘paylaşmak’tõ. Tiyatro dediğiniz güzeller
güzeli işin sorumluluğunu da mutlu sonucunu
da paylaşmak; seyircimize sunacağõmõz güzel-
likleri, bir “Rejisörler Kurulu”nun iş bölümü
ve kurgusu ile gerçekleştirmek. Böyle bir ya-
põlanma düşüncesinde en önemli desteği genel
müdürümüz sayõn Lemi Bilgin’den gördüm, gör-
mekteyim. Devlet Tiyatrolarõ gibi, Türkiye
Cumhuriyeti’nin “aydınlanma” kurumlarõnõn
başõnda gelen bu saygõn yapõda, başrejisör, ku-
rumun sanatsal işleyişini tek başõna sağlõklõ yü-
rütemez kanõsõndayõm. Başrejisörün konumu
bence, görev paylaşõmõnõ yaparak “Rejisörler
Kurulu” yardõmõyla, Türkiye çapõnda, bölge mü-
dürleri ve rejisörleriyle işbirliğini sağlamak, oyun
çalõşmalarõnõ gözlemek, izlemek, değerlendir-
mek ve sonuçlarõ “Rejisörler Kurulu”nun ra-
porlarõyla birlikte genel müdürün bilgilerine ve
onayõna sunmak olmalõdõr. Başrejisör , genel re-
pertuvar ve bölge repertuvarlarõ önerisinde bu-
lunabilir. Ayrõca, “Rejisörler Kurulu” için ön-
gördüğü rejisörler listesini de genel müdürün
onayõna sunarak, yaşama geçmesini sağlar.
- Yeni tiyatro mevsiminde sayın Lemi Bil-
gin’le yapacağınız çalışmalar ne yönde geli-
şecek?
ASYALI - Yapacağõmõz çalõşmalarõn ilki özel
bir gösteri: Lemi Bilgin, ben ve sanatçõlarõmõ-
zõn rol alacaklarõ, Cumhuriyetimizin 85. ve Ata-
türkümüzün zamansõz yitiminin 70. yõldönüm-
leri dolayõsõyla, Falih Rıfkı Atay’õn “Çanka-
ya” adlõ anõlarõndan benim sahneye uyarladõğõm
“Yeniden Doğarken” oyununu okuma tiyatrosu
olarak sunacağõz ve Türkiye’de her sahnemiz-
de gösterilecek. Sayõn Lemi Bilgin’in 2009 ti-
yatro yõlõnda Devlet Tiyatrolarõ’nõn 60. yõlõ do-
layõsõyla sunulmasõnõ düşündüğü repertuvar, 60
yerli oyunumuzla güzelleşecek ve etkinleşecek.
Ayrõca, çocuk seyircilerimizle daha çok, daha
sõk buluşabilmek amacõyla ‘bu yıl beş yüz bin
çocuk!’ diyerek yola çõkacağõz, oyunlarõmõz pro-
vada. Bir başka yeni yaklaşõmõmõz da tiyatro-
larõmõzõ, bölgeler arasõ ortak çalõşmalarla bir-
birlerine daha da yakõnlaştõrmak amacõnõ güt-
mekte. Böylelikle, oyuncularõmõz kendi bölgesi
dõşõndaki seyircilerle de buluşma olanağõna
kavuşurken, seyircilerimiz de farklõ tiyatrolarõ-
mõzõn değişik oyunlarõnõ seyredebilecekler. Bü-
tün bu çabalarõn tek amacõ, seyircilerimizi ti-
yatrolarõmõzõn sunacağõ çok ve çeşitli güzellik-
lerle buluşturmak ve sanatõn umut veren solu-
ğunun gücüyle yaşamõn olumsuzluklarõnõ uzak-
laştõrmak. Başarabilirsek ne mutlu!
Seyirciyi tiyatronun zenginlikleriyle buluşturmak
RüştüAsyalõiledünvebugün“Yeni görevime başlar başlamaz
düşündüğüm ilk eylem ‘paylaşmak’tõ. Devlet
Tiyatrolarõ gibi, Türkiye Cumhuriyeti’nin
‘aydõnlanma’ kurumlarõnõn başõnda gelen
bu saygõn yapõda, başrejisör, kurumun sanat
işleyişini tek başõna sağlõklõ yürütemez
kanõsõndayõm.”
Kültür Servisi - Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrolarõ, bugünden itibaren 10 Ekim’e
dek Harold Pinter’õn yazdõğõ, Devlet Tiyatrolarõ rejisörlerinden Hakan Çimenser’in yö-
nettiği ‘Aldatma’ adlõ oyunla Tepebaşõ Sahnesi’nde seyirciyle buluşacak. Oyun sondan ba-
şa doğru giden öyküsü ve farklõ anlatõmõ ile dikkat çekerken, anlattõğõ üç kişilik ‘aşk ve iha-
net’ öyküsüyle seyircisine canlõ ve gösterişli bir tiyatro ziyafeti sunuyor. (0 222 335 72 71)
MÜSLİM ÇELİK
1. Çocuk eskiliğimdir. ‘Çocuk ve Allah’õ yaz-
dõm. Çocukta doğmak, Tanrõ’da ölmemek için.
Bir imgenin yerini beyaz aldõ. Kõrdõ göğün ma-
visini.
2. Havaya çizdim, dünya değil. Hava vardõ.
Aydõnlõğõn parmaklarõndan damlayan ağõrlõk-
sõzlõğõ.
6. Gölgesi kemiksiz, ter mayasõndan ‘Sõvas-
lõ Karõnca’. Gerçek düşleri ölçülebilirliği,
uyacak değil!
9. Bir şiir yazsam, hiçbir sözcük olmasa! Dü-
şünmedim.
15. Bir-gün az kalsõn şiiri bõrakõyordum bir-
kaç saatliğine, öleyazdõm. Ben bendeki sesi ara-
dõm. Soluğumun hõzõndan yola çõktõm. Işõkla yer
değiştirdim. Anka.
26. İmge bir görünür bir yiter. ‘Soyun!’ Akar-
suyu giyin. Soyunmak sõnõrsõz. ‘Kõzõlõrmak Kõ-
yõlarõ’ndan bir sõr sõzdõ aynasõ yaşamõn, ölüm
kalõmõn. Sõrsõzdõ!
32. Ağu dökerler usuma sözcükler, şiir ya-
zarõm bal sanõrlar. Bundan haberi yok arõlarõn;
zamansõzlõktõ, şiire geçmiştim. ‘Türkçe benim
ses bayrağõm!’
52. Sözü, şiiri yak, küllerini havada savur! Ge-
riye kalan, kanatlanõr, uçar. Özlemini çektiğin
zamandan daha eski Tanvaktinin yeni vücudu,
uyanõşõ, ten sesi, ses sesi.
66. “Büyür hatõralar gibi ihtiyarlar” Ço-
cuklar uyurken.
69. Asu, su, “Daha”, Bilinmeyen baskõsõ: Do-
ğa-dağ-yeşil-kuş-karõnca-ağaç-evren-gök-
yõldõz-sonsuzluk-insan halleri.
Gece-çağ + uyku + kuş = sonrasõzlõk+var.
vakit-gün ağaç
73. Şair/birey yaşamõmõ hep şiire adadõm.
“imgelem boyutum” “evrensel birlik” örtüsü
zorunlu özgürlük alanlarõ.
75. Şeyh Galib’e çiçekler’i yazarken de;
dildeki bilgisayar’dõm.
76. “Açõl susam” dedim. “Kuş ayak” takõn-
dõm. Başparmak işaret parmağõna karşõ, bü-
tününe karşõ, kendine karşõ.
83. Dağlarca sayrõlamõş! Ülke sayrõlamõş!
Yaprağõn yeğniliğini
Yeşilliğini ovalarõn
Gün õşõğõnõn erinci
Sesin gözyaşõnõ
Yellerin kararsõzlõğõna, ağõrlõksõzlõğõnõ
Kõyametli taşlarõn sertliğini
Onlarõn üzerine, balõn tadõnõ
Ülkenin coğrafyasõnõ, Kõzõlõrmak Kõyõlarõ’nõ
Yakõcõlõğõnõ ateşin, kõşõn soğuğunu
Kumrunun sevgisini
Susuşunu uçurumlarõn
Şiirde uyanõşõnõ vb. vb. vb.
Kaynatõp verin!
85. Güneş õsõtmõyor görmeden harflerimi. Fõ-
rat’õn iniltisi şiirin õşõğõ doğuda.
90. 90 yaş, ölü dallarõ kõran sessiz fõrtõna.
Dağlarca’nõn son Yörük, dağlara bakõyor.
Kuşun uçmasõ.
92. Türkçenin süt dişleri Yunusi.
Der ki: Geceyle aramõzda mavi bir şey sal-
lanõr.
93. Sana dün bir Dağlarca’dan baktõm ey şi-
ir, görmedim uğramadõğõ köşe bucak, yol yõl-
dõz, insan halleri, boncuk, mavi, keten kenevir,
çocuk-evren günõşõğõ İstanbul.
94. Hücre hücre şiir, benzemezlik.
95. Dağlarca’nõn “Süt Şiirleri”.
“Dağlarca’ya uğradõk, süt şiirleri çõkmõştõ”.
(1) Şair Müslim Çelik’in Fazõl Hüsnü Dağ-
larca’nõn 95. yaşõ için yazdõğõ güzellemeden bö-
lümler.
Dağlarca’yla 95’e Doğru Bir Yol Denemesi (1)
Dağlarca
güvenilirellerde
EGEMEN BERKÖZ
B
üyük şairimiz Fazıl Hüsnü Dağ-
larca’nõn Başkent Üniversitesi
Araştõrma Hastanesi’nde tedavisi
sürüyor. Dün kendisini görmeye gitti-
ğimde hastanedeki odasõnõn bir kat
altõndaki diyaliz biriminde diyaliz ma-
kinesine bağlõydõ. Yüzünün rengi çok
iyiydi, sağlõklõ bir görünüşü vardõ.
Sonra, şair Yaşar Miraç ve yanõndan
ayrõlmayan Ruşen Eşref Yılmaz’la bir-
likte hastanenin başhekimi Prof. Dr.
Kürşat Tokel ve doktoru Doç. Dr. Ül-
kem Yakupoğlu ile görüştük.
Söyledikleri özetle şöyle: “Dağlarca
hastanemize geldiğinde diyaliz için
takılan kateterde enfeksiyon sap-
tandı ve kateter değiştirildi. Sonra
vücuda ge-
çen enfek-
siyonun te-
d a v i s i n e
başlandı.
Bu arada
beyin da-
marların-
daki pıhtı-
laşma ne-
deniyle bi-
linci ka-
pandı. Şu
anda her
iki duru-
mun da te-
davisi sürüyor. Cuma, cumartesi te-
dirgindik, ancak bugün daha iyi.
Bilinci açılma yolunda. Söylenenle-
re tepki veriyor, yapması istenenle-
ri yapıyor. Örneğin dön denince dö-
nüyor. Bir iki gün içinde daha iyi ola-
cağını umuyoruz. Öte yandan, en-
feksiyon konusunda da gelişme var.
Kan değerleri, tansiyonu, ateşi iyi. Fi-
zik tedavisi ve diyalizi de doktor de-
netiminde sürdürülüyor. Bilinci bi-
raz sonra da açılabilir, yaşı nedeniyle
zaman da alabilir bu.”
Hastaneden içimiz rahat olarak ayrõldõk,
gerek Başhekim Tokel, gerekse doktoru
Ülkem Hanõm Dağlarca’nõn kim ol-
duğunu, değerini biliyorlar ve onu iyi-
leştirmek için gereken her şeyi büyük
bir titizlikle yapõyorlardõ.
Tam bu satõrlarõ yazõp noktayõ koymuştum
ki telefonum çaldõ ve yanõnda kalan Ru-
şen Bey heyecanlõ bir sesle Dağlar-
ca’nõn bilinci açõldõ diye beklediğimiz
müjdeyi verdi. Ben de bu müjdeyi
Dağlarca’yõ sevenlerle paylaşõyorum.
‘Aşkveİhanet’inöyküsüsahnede
ADANA (Cumhuriyet Bürosu) - Uluslararasõ Mer-
sin Festivali, bugün tarihi Tren Garõ önünden baş-
latõlarak Cumhuriyet Meydanõ’nda noktalanacak
yürüyüş ve konuşmalarla başlayacak. Bu yõl 10.
kez düzenlenen festivalde bugün 16.00’daki yü-
rüyüşün noktalanacağõ Cumhuriyet Meydanõ’ndaki
açõlõş konuşmalarõnõn ardõndan halkoyunlarõ gös-
terileri, fotoğraf sergisi açõlõşõ, Büyükşehir Bele-
diye Tiyatrosu’nun sahneleyeceği “Sait Hop Sa-
it” adlõ oyun ve Ebru Gündeş’in Cumhuriyet
Meydanõ‘ndaki konseri gerçekleşecek. Çeşitli et-
kinliklerin yer alacağõ, 19 Ekim’e dek
sürecek festivalde ünlü sanatçõlar Edip
Akbayram, Funda Arar, Özcan De-
niz, İbrahim Tatlıses, Selda Bağcan,
Deniz Oral’õn yanõ sõra, “Türkü Ge-
cesi” konserlerinde Tolga Çandar-
Seza Kırgız-Oğuz Aksaç, Ali Asker-
Nurettin Rençber-Uğur Karataş,
Volkan Konak-Hasan Yükselir-
A. Rıza Yılmaz üçlüleri de sanatse-
verlerin karşõsõna çõkacak. Levent
Kırca Tiyatrosu’nun, “Bir Başka-
dır Benim Memleketim”, Su Tiyatrosu’nun, “Sa-
kıncalı Piyade” adlõ oyunlarõnõn yanõ sõra, Ankara
Gelişim Tiyatrosu’nun, her gün çocuklar için sah-
neleyeceği, “Kayıplar Ülkesinden Çıkış” adlõ ço-
cuk oyunu ve Yılmaz Erdoğan’õn BKM Mutfak
Oyuncuları‘nõn, “Çok Güzel Hareketler Bun-
lar” gösterisi festivale renk katacak. Cumhuriyet
gazetesi yazarlarõndan Ali Sirmen ve Sunay
Akın’la temsilcimiz Çetin Yiğenoğlu’nun da ka-
tõlacağõ, “Konuşacaklarımız Var” adlõ bölümlerde
Serdar Akinan’la Enver Aysever de katõlõmcõ-
larla söyleşecekler arasõnda yer alõyor. Festivalin
bir diğer özelliği ise sağlõk konusundaki konfe-
ranslar ve spor etkinliklerinin yer almasõ. Bu bö-
lümlerde, insan ve ruh sağlõğõ ile ilgili konularda
uzmanlar söyleşide bulunurken, tenis ve briç
şampiyonasõ da etkinlik boyunca sürecek.
Mersin’de sanat
dolu günler...
Kültür Servisi - Suna ve İnan Kõraç Vakfõ Pera
Müzesi, 7 - 26 Ekim 2008 tarihleri arasõnda Pe-
ra Film Etkinlikleri’ne, Almanya’dan Kla-
sikler: 1930-1943 Sesli Filmler programõ ile
başlõyor. Pera Müzesi Film ve Video Bölü-
mü’nün Ekim 2008 tarihinden itibaren aylõk ola-
rak düzenleyeceği film programlarõ, sinema kla-
siklerinden deneysel film-video örneklerine, ani-
masyonlar ve belgesellerden kõsa film türleri-
ne kadar uzanan kapsamlõ çalõşmalardan olu-
şuyor. Sergilere paralel programlarõn da yer al-
dõğõ etkinlikler, sinemanõn önemini ve çeşitli-
liğini vurgulamayõ, Pera Müzesi ziyaretçisini,
izleyicilerini farklõ etkinliklerle buluşturmayõ
ve müzeye yeni ziyaretçiler kazandõrmayõ
amaçlõyor. Almanya’dan klasikler, sinema ta-
rihinden 10 önemli başyapõta yer veriyor. Go-
ethe Institut ve Almanya Federal Cumhuriye-
ti Büyükelçiliği işbirliği ile düzenlenen prog-
ram “Türkiye’de Alman Kültür Esintileri”
ve “Kültür Haftaları” kapsamõnda düzenle-
niyor. Pera Müzesi oditoryumunda gösterime
girecek filmler: “Üç Adam ve Lilian / Three
Men and Lilian, Mavi Melek /The Blue An-
gel, Dans Eden Kongre / The Congress Dan-
ces, M, Gülen Mirasçılar / Merry Heirs,
Amphitryon, Kaliforniya İmparatoru / The
Emperor of California, La Habanera,
Münchhausen, ve Titanic.”
Büyük şairin tedavisi Başkent
Üniversitesi Araştõrma
Hastanesi’nde sürdürülüyor
Almanya’dan klasikler
Ali Sirmen