29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 EKİM 2008 SALI 10 DIŞ HABERLER [email protected] CMYB C M Y B KAVŞAK ÖZGEN ACAR Tekerrür Eden Tarih Türkiye “bayram” yerine “matem günleri” yaşıyor. Bu gidişle daha da çok matem yaşayacağız. Sözde “stra- tejik ortağımız”, özde Türkiye’yi par- çalamayı kurgulamış bir ABD ile kar- şı karşıyayız. Ne dedi “Sam Amca” AKP hükümetine? “Gel PKK’ye karşı emekli generaller ile eşgüdüm yapa- lım.” Sonuçta Türkiye bir yıl oyalandı. Şehitler geometrik dizi ile arttı. Baş- ka ne dedi ABD? “En iyisi PKK ile mü- cadelede Irak hükümeti ile anlaş!” Irak Başbakanı, İçişleri Bakanı geldi gitti, içeriksiz belge imzalandı. So- nuçta, Barzani-Talabani koruma- sındaki PKK, Amerikan ordusunun si- lahları ile cinayetlerini sürdürdü! Meh- metçikler şühedayı barındıran top- raklara gömülür- ken ABD, PKK’yi sözde “kınıyor”, özde AKP hükü- metine “kına” yak- tırıyor. ABD, bu tür olayları ABD-Mek- sika sınırında ya- şasaydı acaba ne yapardı? BM ka- rarlarına aykırı ola- rak binlerce kilo- metre öteden ge- lip Irak’ı işgal ettiğinden beter etmez miydi Meksika’yı? Şimdi de tutmuş, Türkiye’nin, K. Irak’ta sınır ötesi ha- rekâtı için elini kolunu bağlamaya çalışıyor. PKK terörünün bu dışyüzü... İçyü- züne gelince... Son çeyrek yüzyılın Türk hükümetleri ve özel sektörü te- rörün başlıca sorumlularıdır. PKK, Diyarbakır’ın Lice ilçesinde 1984’te ku- ruldu. 23 yıl boyunca acaba hangi hü- kümet, hangi ünlü holdingimiz bu bölgede yatırım yaptı, işgücü yarattı? Bir seçim öncesinde Bitlis’te bir kah- vede seçmenler ile söyleşiyordum. Bir baba, oğlunun PKK’ye katılışının ge- rekçesini şöyle anlatmıştı: “Ne fabrika, ne yatırım ne de iş var buralarda. İşsiz oğlum her gün kah- vede ya kâğıt oynuyor ya da arka- daşlarıyla porno filmler izliyordu. Bir gün bir arkadaşı PKK’nin pilot adayı aradığını söyledi. İsterse PKK kendi- sini pilot yapacaktı!. Oğlumun işi ol- saydı PKK’ye katılır mıydı sanıyorsu- nuz?” PKK kurulduğunda, 25 yaşında te- rör örgütüne katılanlar bugün ya 50’sine yaklaştılar ya da öldüler. Pe- ki yerlerine kimler geldi? Her gün 18’inde, 20’sinde, 25’inde işsiz güç- süz gençler... PKK, değirmenini taşı- ma suyla döndürmüyor. Çünkü işsiz- lik bataklığı sivrisinek üretiyor. TÜSİ- AD, “Sınır ötesi harekât iyi irdelenmeli” diyor. Peki, TÜSİAD üyeleri, Bizans’ın ve “Yeşil Sermaye”nin para babaları, sınır için- deki bataklığı kurutmak için ne gibi yatırım yaptı- lar? Bu yazı tam bir yıl ön- ce 16 Ekim’de bu köşe- de yayımlanmıştı. Aktütün Sınır Karakolu beşinci, ama bu kez güpegündüz, 400 PKK’li- nin saldırısı ile basıldı. 15 şehit, kayıp ve yaralı verildi. Temel kuraldır: “Bas- kın basanındır!” K. Irak sınırındaki karakollarımızı, polisin bastığı İstanbul kumarhanelerinden farksız durum- dan kurtarmak için hükümet ve asker bir yıldır ne yaptı, ne değişti? 1. Irak’a bilmem kaçıncı kez nota verilmiş. “Ültimatom” versen ne yazar! Irak’ta cumhurbaşkanı, dışişleri bakanı kim? K. Irak Federal Yönetimi’nin başında kim var? 2. K. Irak’ın baş işgalcisi ABD’nin Irak’taki temsilcisi John Negropon- te Kuzey Irak Federal Yönetimi’nin ba- şındaki Mesud Barzani ile birlikte PKK’yi “kınamış”! Türk hükümetine kı- na, şehit ailelerine ise ağıt yakmak kal- mış. 3. ABD ile “istihbarat işbirliğine” gi- dilmiş. 400 silahlı adam Barzani’nin sorumluluk bölgesinden gelerek sını- rı aşıp güpegündüz saldırmadılar mı? Bu mu “istihbarat işbirliği”? 4. Kış günü K. Irak’ta kamuoyunu tatmin için göstermelik bir kara hare- kâtına başlanmıştı. Bırakın K. Irak’ta sınır boyunda bir güvenlik kuşağını oluşturmak, harekâtın üzerinden da- ha bir hafta geçmeden kara birlikle- rimiz tornistan edilmedi mi? Sonra- sında uçaklarla hedeflerin vuruluşla- rını gösteren Genelkurmay çıkışlı ha- va fotoğrafları ile kamuoyuna moral verildi. Açıklamalarda mangalda kül bı- rakılmadı. Yok efendim tüm hedefler vurulmuş da, yok efendim kaçanlar kıskaca alınmış da, yok efendim ba- zı teröristler güvenlik güçlerine teslim olmaya başlamış da... Peki, Aktütün saldırısına katılan (neredeyse bir tabur gücünde) saldırganlar gökten zembille mi indiler? 5. TSK, F-16’larla terörist avına çıkmış. Teröristler F-16’larla vurulsaydı bugün Afganistan’da ve Irak’ta tek te- rörist kalır mıydı? 6. Pazar günü Cumhuriyet’te bir ha- ber vardı. ABD, (bilmem kaçıncı kez) bir pilotsuz uçaktan attığı füze ile Pa- kistan sınırı içinde bir köyü vurup 20 kadar zavallı Pakistanlıyı öldürmüş. ABD’nin “Afganistan’da ne işi var” so- rusunu bir an bir yana bıraksak bile, dostu Pakistan’da masum insanları bi- le öldürmüyor mu? ABD’yi kınasan ne yazar, kınamasan ne yazar? Negro- ponte PKK’yı kınasa ne yazar, kına- masa ne yazar? 7. TBMM, sınır ötesi harekât için bir tezkere ile TSK’ye bir yıllık yetki ver- mişti. Çeyrek yüzyılda noktalanama- yan PKK sorunu, sanki bir yılda biti- rilecekti! Süre bittiği için çarşamba gü- nü TBMM, “Gel tezkere gel bitsin bu hasreti” yeniden konuşacakmış! Artık TBMM, sorunun Kuzey Irak kökenli “terör değil”, Türkiye’nin “ulusal sı- nırlarının tehdit altında” olduğunu al- gılamalıdır. Çorap Aktütün’de bir sö- külmeye gör- sün... Binlerce kilometre öte- den gelip hak- sız yere Irak’ı işgal eden ABD’ye karşın, TSK’nin K. Irak’ta ülkenin ve halkın gü- venliği için bir güvenlik kuşağı oluşturması ka- çınılmazdır. Masraflı ve güç bu kuşak, içerideki ve dışarıdaki PKK örgütlenmesini de iki- ye bölecek, ikmal yollarını da kese- cektir. Bülent Ecevit’in 1974 Kıbrıs Harekâtı’ndan bu yana adada bir Türk öldürüldü mü? TSK’nin varlığı orada sürmeseydi neler olmazdı ki? 8. Tekstil sanayiinin önderlerinden Tahir Gürsoy son demecinde ne di- yor: “Artık hiçbir teşvik bizi Güney- doğu’ya yatırım yaptırtamaz. Çok geç kalındı. Çalıştıracak işçi bulamıyoruz. Genç işgücü büyük kentlere göçtü.” Göç edemeyenler de K. Irak’ta 400 ki- şilik saldırı gruplarına katılıp 15 kişiyi ellerini kollarını sallayarak şehit et- mekle kalmıyor, Türkiye’nin ulusal sınırlarına göz dikiyorlar. Bu konuda yalnız bugünkü değil, son çeyrek yüzyılın tüm hükümetleri, Bizans ve ye- şil sermayeleri de sorumludur. 9. Beş kez saldırıya uğrayan bir ka- rakolu taşımak marifet değildir. Bu ta- şıma, saldırganı, “kaçırttık” çığlıkları ile daha fazla umutlandırmak olur. Peki, nerede bir hayvan geçişinin ısısını bi- le algılayan savunma ağı? Nerede pi- lotsuz Heron keşif uçakları? Yalnızca Barzani denetimli, ABD tezgâhlı iş- birliğine güvenmek akıl kârı mı? Sorun Aktütün değil, Türkiye’nin ak bütünlüğüdür. Çözüm ise ABD’nin Or- tadoğu’daki projesiyle, ılımlı İslamın ta- şeronu AK Parti’yle olmaz. Başbakan Yardımcı- sı Cemil Çiçek büyük laf etmiş: “Saldırının, tezkerenin Meclis’te gö- rüşüleceği günlerin ari- fesine denk gelmesi ma- nidar.” Sayın Çiçek, İz- mir Milletvekili Canan Arıtman’ın şu yazılı açıklamasındaki “ma- nidarlığı” acaba nasıl yorumlayacak? “Yeter artık, bunu durdurmak hü- kümetin görevidir. Nerede bu hü- kümet? Yüce Türk devletini yedi ci- hana böyle aciz göstermeye ne hak- ları var? Devletin sınırlarını koruma- ya yolladığımız evlatlarımızı böylesi- ne korumasız bırakmaya kimin ne hakkı var? Bunun hesabını hem hü- kümet hem de askeri yöneticiler vermelidir. ‘Kanları yerde kalmaya- cak, terörle mücadeleye kararlılıkla devam edilecektir’ sözleri bir şey ifa- de etmiyor. Sözün bittiği yerdeyiz. Trilyonluk zırhlı makam otoları alı- nacağına, Aktütün’e korunaklı bir karakol yaptırsaydınız ya. En ileri sı- nır karakolunun o içler acısı hali ne- dir öyle? Barakalar, çadırlar. Uçma- sın diye üzerine taş konulmuş çatı- lar. Bir ülke böyle mi korunur? Halkın özel konuşmalarını dinlemek için milyonlarca dolar harcıyorsunuz, teröristleri niye dinlemiyorsunuz? 350 terörist sınırı geçerken istihbaratçılar öğle uykusunda mıydı? Başbakan’ın çürük raporlu oğlunu Aktütün karako- luna asker gönderelim. Belki o zaman güvenli bir karakol yapılır. Sözde taziyelerini bildiren yabancı devletlerin çoğu el altından terör ör- gütünü destekliyor. Kabul etmeyin o sözde taziye mesajlarını, reddedin. Ni- ye reddettiğinizi tüm dünyaya açıkla- yın. Irak’ın kukla hükümeti saldırının ya- pıldığı Kuzey Irak bölgesinin ‘insansız bölge’ olduğunu, denetleyemediğini ileri sürmüş. Sen de ‘İnsanlı’ yapıver de görsünler. Artık hamasi nutuklar, duya duya ezberlediğimiz içi boş söz- ler, vaatler duymak istemiyoruz. Han- gi yüzle, hangi hakla bu şehit cena- zelerine gidebiliyorsunuz? Ne hakkı- nız var ki cenaze namazında hakkını- zı helal ediyorsunuz? Esas onlar, şe- hitlerimiz size haklarını helal etsinler. Gidin ve asli görevinizi yapın. Bil- mem kaç yüzüncü yurtdışı gezilerini- zi iptal etmekle milletin yüreğindeki ate- şi söndüremezsiniz. Sorumlular hesap vermelidir, bedel ödemelidir. Bir asır sonra bu millete yeniden ‘Yemen Türküsü’ söyletenler başarısızdır, git- melidir.” Elmek: [email protected] Faks: 0312. 442 79 90 ADANA SULH HUKUK MAHKEMELERİ SATIŞ MEMURLUĞU’NDAN GAYRİMENKULÜN AÇIK ARTTIRMA İLANI Dosya No: 2008/22 Satõşõna karar verilen Gayrimenkulün cinsi, kõymeti, adeti. Adana İli Seyhan ilçesi Reşatbey Mahallesinde, tapunun Cilt 5, Sayfa 846, Ada 933, Parsel 5’te kayõtlõ 360 m’lik taşõnmaz, izalei şüyu kararõna istinaden aşağõdaki şartlarda satõlacaktõr. Taşõnmaz Adana ili Seyhan içesi Reşatbey Mahallesi 62012 Sokak, no: 36’da bulunmakta olup parsel üzerinde yõğma yapõ niteliğinde yapõlmõş tek katlõ bir yapõ bulunmakta, yapõnõn içi ve dõşõ sõvalõ boyalõ, kõsmen boyalarõ ve sõvalarõ dökülmüş 160 m2 oturumludur. Yapõnõn bugünkü mahalli rayiçlere ve alõm satõm fiyatlarõna göre 4.000,00 YTL değerinde olduğu, ZEMİN DEĞERİ: Taşõnmazõn bulunduğu yer kullanõm şekli ve imar durumu göz önüne alõndõğõnda 1 m2’sinin 700,00 YTL değerinde olduğu, taşõnmazõn zemin değerinin tamamõ 252.000,00 YTL değerinde olduğu, Parsel üzerinde bulunan yapõ ve zemin değerinin tamamõ 256.000,00 YTL Muhammen bedel üzerinden aşağõdaki şartlarda satõlacaktõr. İMAR DURUMU: C 3 ÖN BAHÇELİ DÖRT KATLI SIRA EV Satõş Şartlarõ: 1- Satõş 24/11/2008 Pazartesi günü saat 10,00’dan 10,15’e kadar Adana Adliye Binasõ’nõn 5. katõnda, 408 nolu odada açõk artõrma suretiyle yapõlacaktõr. Bu artõrmada tahmin edilen kõyme- tin % 60’õnõ ve rüçhanlõ alacaklõlar varsa alacaklarõ mecmuunu ve satõş masraflarõnõ geçmek şartõ ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alõcõ çõkmazsa en çok artõranõn taahhüdü baki kalmak şar- tõ ile 04.11.2008 Perşembe günü Adliye binasõ 5. katta 408 nolu odada, aynõ saatlerde de ikinci artõrmaya çõkartõlacaktõr. Bu artõrmada da bu miktar elde edilmemişse, gayrimenkul en çok ar- tõranõn taahhüdü saklõ kalmak üzere artõrma en çok artõrana ihale edilecektir. Şu kadar ki artõrma bedelinin malõn tahmin edilen kõymetinin % 40’õnõ bulmasõ ve satõş isteyenin alacağõna rüç- hanõ olan alacaklarõn toplamõndan fazla olmasõ ve bundan başka paraya çevirme ve paylaştõrma masraflarõnõ geçmesi lazõmdõr. Böyle fazla bedelle alõcõ çõkmazsa satõş talebi düşecektir. 2- Artõrmaya iştirak edeceklerin tahmin edilen kõymetin % 20’si nispetinde pey akçesi veya bu miktar kadar milli bir bankanõn teminat mektubunu vermeleri lazõmdõr. Satõş peşin para ile- dir, alõcõ istediğinde 10 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Katma Değer Vergisi, ihale pulu, tapu harcõ ve masraflarõ alõcõya aittir. Birikmiş vergiler satõş bedelinden ödenir. 2464 Sayõlõ Kanun’un 68. maddesi gereğince Tellaliye harcõ satõş bedelinden ödenir. 3- İpotek sahibi alacaklõlarla diğer ilgililerin bu gayrimenkul üzerindeki haklarõnõ hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialarõnõ dayanağõ belgeler ile ONBEŞ gün içinde dairemize bildir- meleri lazõmdõr; aksi takdirde haklarõ tapu sicili ile sabit olmadõkça paylaşmadan hariç bõrakõlacaklardõr. 4- İhaleye katõlõp daha sonra ihale bedelini yatõrmamak suretiyle ihalenin feshine sebep olan tüm alõcõlar ve kefilleri, teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasõndaki farktan ve diğer za- rarlardan ve ayrõca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardõr. İhale farkõ ve temerrüt faizi ayrõca hükme hacet kalmaksõzõn Dairemizce tahsil olunacak, bu fark varsa öncelikle temi- nat bedelinden alõnacaktõr. 5- Şartname ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açõk olup masrafõ verildiği takdirde isteyen alõcõya örneği gönderilebilir. 6- Satõşa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatõnõ kabul etmiş sayõlacaklarõ, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2008/22 Sayõlõ dosya numarasõ ile müdürlüğümüze başvurmalarõ ilan olunur. İlgililer tabirine irtifak hakkõ sahipleri de dahildir. Basõn: 53256 LEYLA TAVŞANOĞLU Finlandiya’nõn başkenti Helsinki’de üç Türk gazeteciyiz. Cumhurbaşkanõ Gül’ün bu ülkeye başlayacak gezisi öncesi Finlandiya Cumhurbaşkanõ Tarja Halonen tarafõndan davet edil- dik. Sabah’tan Nur Batur, Dünya’dan Kenan Mortan ve ben, Finlandiya Körfezi’ne bakan mütevazõ Cumhur- başkanlõğõ binasõnda Halonen’in ma- kamõndayõz. Halonen ilginç bir kişilik. Helsinki Üniversitesi Hukuk Fakülte- si’ni bitirdikten sonra siyasete atõlan Halonen genç yaşõnda Finlandiya Sen- dikalar Birliği avukatlõğõnõ üstlenmiş. Ardõndan 1971’de Sosyal Demokrat Parti’ye girmiş. 1990’larda Adalet ve Dõşişleri bakanlõklarõ yapmõş. Yõllar- ca birlikte yaşadõğõ nikâhsõz eşiyle de cumhurbaşkanõ seçildiği 2000 yõlõnda evlenmiş. Bunun nedenini sorduğu- muzda, “Artık sıradan bir birey de- ğil, ülkenin cumhurbaşkanı olarak bunu yapmam gerektiğini düşün- düm” diyor. Sorularõmõz ve yanõtlarõ şöyle gelişiyor: - Türkiye’nin AB üyeliği konusun- da ne düşünüyorsunuz? Türkiye ger- çekten günün birinde AB’ye tam üye olabilir mi? T.H. - Tabii olabilir. Evet, üyelik sü- reci epeyce uzun zaman alõyor. Ama zaman zaman Türkiye’nin AB üyeli- ğine ilgisinin azaldõğõnõ da biliyoruz. Şimdilerde ise Türkiye çok daha faz- la ilgili. - İyi de Türkiye AB tarafından al- datılmış gibi hissedemez mi? - Bence öyle değil. Ne zaman AB’nin genişlemesi gündeme gelse bir- lik içinde farklõ görüşler ortaya çõkar. Bu AB için çok büyük bir süreçtir. Olay sadece Türkiye’yle değil bütün aday ülkelerle ilgili. İkinci olarak da kimi aday ülkeler tam üyelik için çok daha isteklidir, ki- mileri de daha az istek gösterir, daha az aktif davranõr. AB tarafõndan ba- kacak olursak, özellikle de Soğuk Sa- vaş’õn sona ermesinden sonra AB ge- nişleme konusunda çok daha ciddi ve aktif davranmõştõr. Finlandiya’nõn üye- liği de öyle oldu. 15 yõl sürdü ve 1995’te üye olduk. Bu birliğin AT ol- duğu aşamadaki en son genişleme sü- reciydi. Biz göreceli olarak kolay üye olduk. - Bir de ardından Balkan Savaşı çıkmadı mı? - Evet. Bu arada Türkiye’nin ismi ye- niden gündeme geldi. Türkiye’nin AET ve AT ile çok uzun süreli bir iliş- kisi olmuştu. NATO üyesiydi. AB her zaman ülkenizle çok yakõndan il- gilenmişti. Ama zamanlama çok önem- liydi. - Türkiye’nin AB’ye tam üyeliği öy- le anlaşılıyor ki tam anlamıyla siya- si bir kararı gerektiriyor. Öyle değil mi? - Evet, ama kriterleri tam olarak ye- rine getirmeden de hiçbir zaman tam üyelik olmaz. Bakõn, burada çok cid- diyim. Sözünü ettiğim eski komünist ülkeler bütün kriterleri yerine getirmek için canla başla çalõştõlar; çok aktif dav- randõlar. Öte yandan ben Türkiye’yi çok öte- den beri tanõyorum. Her zaman sizin ta- raftan, “A, evet. Tamam. Biz üzeri- mize düşeni yapıyoruz” deniyor. Ba- kõyoruz, bir dönem çok aktif davran- mõşsõnõz. Sonra da dönem dönem işleri yavaşlatmõşsõnõz. Burada söyleyeceğim şu: Eğer tam üyeliğe ilgi duyuyorsanõz, ki duyduğunuzu biliyorum, o zaman iş- leri hõzlandõralõm. Mesele sevip sevmemekte değil. Türkiye onlarca yõldõr Avrupa Konseyi ve NATO üyesi. Bütün mesele üzeri- nize düşeni hakkõyla yapmanõzda. AB hiç kimseye ayrõcalõk tanõmaz. - Bulgaristan ayrıcalık tanınması- nın en güzel örneklerinden birisi de- ğil mi? - (Bir kahkaha atõyor) Hayõr, bence öyle değil. Herkes komşu ülkelerin da- ha kolay tam üye olabildiklerini söy- lüyor. Ama ben buna katõlmõyorum. Bulgaristan ve Romanya o büyük ge- nişleme sürecinde öbürlerine kõyasla daha hazõr olmadõklarõnõ biliyorlardõ. Bu gerçeği açõkça kabul ettiler ve kri- terleri yerine getirebilmek için öbür- lerine kõyasla daha fazla çalõştõlar. Evet, Bulgaristan ve Romanya’nõn daha kat etmeleri gereken çok uzun bir yol var. Ama bunu aile içinde de ye- rine getirebilirler. Aday ülkeler bu süreci bir üniversi- teye giriş sõnavõ gibi algõlõyorlar. Oy- sa bu bir tür evlilik. Bunu hiç düşün- müyorlar. Bütün standartlarõ, kriterle- ri özümsemeniz, içselleştirmeniz lazõm. Üstelik bu devamlõ bir süreç. Günün bi- rinde üye olduğunuz zaman bu çalõş- malar kesilmiyor. Devam ediyor. Tam üyeliğiniz konusunda AB aile- sinde farklõ düşünceler olduğunu inkâr etmiyorum. Ama tam üyelik için tek bir resmi cevap vardõr. O da, kriterleri tam olarak yerine getirdiğiniz zaman üye olabileceğinizdir. Er ya da geç AB da- ha da genişleyecek. Bu konuda ciddi kararlar almamõz lazõm. - Peki, kriterler nedir? - Siz bunu çok iyi biliyorsunuz. Bu- nu şu anda size anlatmam gerekmiyor. - Bu kriterlerde de bir çelişki yok mu? 1999 Helsinki Zirvesi’nde Tür- kiye’nin tam üyelik başvurusu kabul edildiği sırada siz Finlandiya Dışişleri Bakanıydınız. Bugün Kıbrıs Türkiye için bir önkoşul mu değil mi? - Şunu iyi bilmeniz gerekiyor. AB’ye tam üye olmak istiyorsanõz bütün AB ailesini kabullenmeniz lazõm. Şöyle söyleyeyim. Bu evliliği kabul ediyor- sanõz Kõbrõs’õ da kabul edeceksiniz. - Bu nasıl olacak? - (Burada sert çõkõyor)- Benimle pazarlõk etmeyi denemeyin. Sizin duy- gularõnõzõ çok iyi biliyorum. Hiçbir za- man bana kurnazca davranmaya kalkan bir nişanlõyla evlenmem. İki taraf da birbirlerine dürüst olmalõdõr. Kõbrõs’õn güneyi ve kuzeyi de öyle yapmalõ bir arada yaşamak için uzlaş- maya varmalõdõrlar. BM bu konuda yardõmcõ olacaktõr. Ama beni bir şey- ler söylemeye zorlamanõz faydasõz olur. Müzakerelere katõlan ben değilim. Evet, benim ülkem bu konuda çok yar- dõmcõ olmayõ denedi. - AB yüzüncü yıldönümünü kutla- dığında sizce Türkiye birlik üyesi olacak mı? - Yüzüncü yõldönümünü şimdiden öngöremem. O zamana kadar AB ya da başka bir birlik olur mu? Bütün dile- ğim işleri iyi giden ve iyi işbirliği için- de olan bir Avrupamõz olmasõ. O za- manki adõ ne olur bilmiyorum. Belki AB olarak kalõr. Kõbrõs’õn (Güney Kõbrõs Rum Yö- netimi) aday olduğu günleri hatõrlõyo- rum. “Ne yapmamız gerekiyor” di- ye soruyorlardõ. Ben de onlara tam ola- rak şu yanõtõ veriyordum: “Bu sürecin içindesiniz. Kriterleri tam olarak ye- rine getirmeniz gerekiyor.” Her zaman da meselenin BM çer- çevesinde çözülmesini savundum. Re- ferandum sonuçlarõ ortaya çõkõnca bü- yük bir düş kõrõklõğõ yaşadõk. Ama ye- niden denenebilir. Bu kez durum da- ha olumlu görünüyor. Umarõm bu kez bir sonuç alõnõr. Çünkü Kõbrõslõlar için en iyi çözüm budur. - Bugün Kıbrıs’ta iki taraf arasın- da da iyi niyet olduğu görülüyor. Ama ya yeni bir referandumda iki ta- raf da hayır oyu verirse ne olur? O za- man Kıbrıs’ta Çek ve Slovak çözümü uygulanıp AB şemsiyesi altında bir birleşme olabilir mi? - Bilemem. 1990’da Slovakya için raportördüm. Çek ve Slovakya olayõ tam anlamõyla anlaşmalõ bir boşan- maydõ. İkisi de isteyerek ayrõldõlar ve Çekoslovakya bölündü. İkisi de BM’nin kendilerine yardõmcõ olmala- rõnõ gereksinmedi. Kõbrõs konusunda Türkiye’nin özel bir durumu olduğunun da farkõndayõm. - Garantör ülkelerden birisi olma- sı nedeniyle mi? - Evet. Bu durumu çok içselleştiri- yorsunuz. Ama BM çerçevesinde Kõb- rõs’a bir çözüm bulunmasõ gerektiği de çok açõk. - Dünyayı sarsan bu finansal krize gelirsek… ABD’de sürekli olarak bankalar devlet garantisi altına alı- nıyor. Fransa Cumhurbaşkanı Sar- kozy, finansal sistemi kurtarmak için 300 milyar Avro gerektiğini söylüyor. Bu kriz dünyayı ve Avrupa’yı nasıl et- kiler? - Bir kere bu ilk dalga ABD’yle il- gili. Umarõm bir çõkõş yolu bulurlar. Üye bir ülkenin cumhurbaşkanõ olarak AB’nin birtakõm zorluklar içine gir- diğini biliyorum. Bizim iki blokumuz var. Birisi Avro, öbürü Avro dõşõ blok. Finlandiya için konuşmam gerekir- se.. Bir kere ekonomik ve bankacõlõk sistemimiz 1990’lardakine kõyasla çok daha güçlü. Tabii ki bizim de birtakõm kaygõlarõmõz var. Ama durumumuz ki- mi başka ülkelere kõyasla daha iyi. Fin- landiya Nordik ülkeler içinde Avro böl- gesindeki tek ülke. Başbakanõmõz ve Maliye Bakanõmõz gelecek hafta Av- rupa Konseyi toplantõsõna katõlacaklar. Şimdilik durum netleşmiş değil. Ama herkes bu kriz dalgasõnõ mümkün ol- duğunca hafif atlatacağõmõzõ diliyor ve umuyor. Ama küresel durum gittikçe de dü- şündürücü bir hal alõyor. Örneğin Çin’le ABD’nin ikili ilişkileri giderek güçleniyor. - Peki, ya Rusya? Yeniden stratejik bir güç haline gelebilir mi? - Rusya hâlâ siyasi, ekonomik ve sos- yal bir kalkõnma sürecinden geçiyor. İç- tenlikle söylüyorum ki Rusya’daki kalkõnma sürecinin daha da ileri git- mesini diliyoruz. Bu muazzam bü- yüklükteki ülkenin gereğince gelişmesi Avrupa’nõn, bizlerin, bu bölgenin ya- rarõnadõr. Ama hâlâ hammadde satõ- şõndan para kazanõyorlar. Öte yandan ABD ise çok gelişmiş bir ekonomik ve finans sistemine sahip. - Yani Rusya’nın bütün gelirlerinin doğalgaz ve petrolden olduğunu mu kastediyorsunuz? - Başka doğal hammadde kaynakla- rõ da var tabii. Rusya üretimini daha çe- şitlendirmek istiyor. Ama istatistikle- re baktõğõmõz zaman hâlâ gelirlerini çok büyük ölçüde hammaddelerden ka- zandõğõnõ görüyoruz. - Finlandiya demokrasisi, insan hakları anlayışı çok gelişmiş bir ülke olmasına karşın genç kuşak arasın- da gittikçe artan şiddet olayları gö- rülüyor. Bu nasıl olabiliyor? - Evet, biz pek çok bakõmdan gü- venlikli bir ülkeyiz. Demokratik sis- temimiz sadece merkezi değil, yerel yö- netimler düzeyinde de çok iyi işliyor. Biz Kuzey Avrupa’nõn refah düzeyi çok yüksek ülkelerinden birisiyiz. Eğitim sistemimiz hemen hemen en mükemmellerinden birisi. Ama bir bakõyorsunuz okullarda şiddet olayla- rõ yaşanõyor. Bunlar da bizi hem şoka uğratõyor hem de derinden kaygõlan- dõrõyor. Buna en uygun ilacõn ne ol- duğunu söylemeye kalkõşmak dehayõ gerektirir. Ama açõkça anlatmam ge- reken bir durum var. Biz kuzeyliler kendimize dönük gibi görünen insan- larõz. Soğuk gibi görünebiliriz. Ama iç- ten içe de yakõcõ duygularõmõz vardõr. Yani bir bakõma buzdan yapõlmõş de- ğiliz. Çok duygusalõz. - Peki, ne yap- mayı düşünüyorsunuz? - Belki yasal yollardan gitmeden ai- lelere yaklaşmak seçeneğini düşüne- biliriz. Birlikte bir çözüm arayabiliriz. Bizim ülke, insanlarõn bir zamanlar kõr- sal alanda, küçük topluluklar halinde yaşadõklarõ bir yerdi. Bu yeni kuşak git- tikçe daha fazla şehirlerde yaşõyor. Kõrsal alandan gelen insanlarõn şehir yaşamõna uyum sağlamalarõ zor oluyor. Bütün bunlarõ söylüyorum ama hâlâ so- runa kesin bir yanõt bulabilmiş değiliz. Ayrõca şunu da itiraf etmeliyim ki bi- zim toplumda aile içi şiddet vardõr. Ço- cuk için okul da aile yaşamõnõn bir par- çasõ oluyor ve yapacaklarõnõ başka yerde değil okulda yapõyor. ‘ABayrõcalõktanõmaz’ Finlandiya Cumhurbaşkanõ Tarja Halonen ile Türkiye’nin üyeliği üzerine konuştuk Finlandiya Cumhurbaşkanõ Tarja Halonen, “AB üyeliği, üniversiteye giriş değil, bir evliliktir. Bu evliliği kabul ediyorsanõz Kõbrõs’õ da kabul edeceksiniz” dedi. Şehidin ardından. Canan Arıtman.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle