02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
[email protected] 6 EKİM 2008 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ 13 CMYB C M Y B ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Bunalım Küresel Ya Kurtarmalar? Geçen hafta boyunca ABD yasama organı, fi- nans piyasalarıyla oyun oynadı. Pazartesi günü yasamanın Temsilciler Meclisi kanadı, finans ser- mayeyi kurtarma amacıyla hazırlanan yasa ta- sarısını onaylamadı. Çarşamba günü Senato, ay- nı tasarıyı çok az bir değişiklik yaparak onayla- dı. Temsilciler Meclisi de cuma günü, “birlikte ba- tarız” baskısıyla buna uydu. Küresel finans ser- mayesinin ABD oyuncuları “şimdilik” derin bir ne- fes aldı. Diğer ülkelerdeki borsa endeksleri de dü- zenlemeden az da olsa olumlu etkilendi. ABD’de kurtarma işlemleri son bir aydır yoğun- laşarak sürüyor. Son kurtarma önlemleri ile önce- ki kurtarmaların toplamı dolayındadır. Toplam 700 milyar dolar daha kurtarma amacıyla kullanılacak- tır. Hafta boyunca, tasarı üzerinde Hazine’nin bu pa- rayı kullanım yetkisini sınırlayan düzenlemeler ya- pıldı. Amacı, değer yitiren borç senetlerini satın ala- rak “batık” finans piyasasını canladırmak olan kur- tarma girişimi, ev sahiplerini içerecek ve yasama- nın gözetimini güçlendirecek biçimde değiştirildi. Daha sonra Senato tasarıya, vergi indirimi, temiz enerji desteği ve mevduat sigortası kapsamının ge- nişletilmesi gibi süslemeler ekledi. ABD yasama organının bu tasarıyı yasalaştırmasını zora sokan iki ana neden var. Nedenlerden biri güncel. Tasarı, büyük serma- yeyi, “vergi ödeyenlerin” parasıyla kurtarmayı amaçlıyor. ABD’de, önemli bir “demokratik gelenek” olarak, toplanan “vergilerin nasıl ve nereye har- candığı” toplumun çok duyarlı olduğu bir konudur. Bütçeye, “vergi ödeyenlerin parası” gözüyle bakı- lır ve kullanımı konusu da çok önemsenir. Kurtar- ma tasarısı, yapılan değişikliklerle içeriği toplum- sallaşsa da, esas olarak halkın parasıyla zenginle- re destek verilmesi anlamına geliyor. Daha da önem- lisi zamanlama; kasım başında ABD’de yalnız Başkan ve Senato’nun üçte biri için değil, toplamı üye sayısı 435 olan Temsilciler Meclisi’nin “tama- mı” için de seçim yapılacaktır. Adayların, tek kişi ta- rafından değil de parti içi süreçlerin işletilmesi ve halkın etkin katılımıyla saptandığı bir seçim orta- mında, denetimsiz ve sorumsuz çalışan büyük fi- nans sermayesini kurtarmaya çalışmak, seçime gi- recekler açısından kolay değildir. İkinci ve daha önemli neden ise, tümüyle ideo- lojiktir. ABD’nin iki partili siyasal yapısını yorumlayanla- rın birçoğu, “Cumhuriyetçilerle Demokratlar arasında, Coca-Cola ile Pepsi Cola kadar fark vardır” derler. Bununla birlikte, Cumhuriyetçilerin daha fazla ser- best piyasa yanlısı, Demokratların da sosyal poli- tikalara daha yakın durdukları bir gerçektir. De- mokratlar, 1930’lardan başlayarak, “sosyal haklar” sağlanmasına ve zencilere siyasal haklar tanın- masına öncülük etmişlerdir. Obama’nın başkan adayı olabilmesi ve seçilebilir bir duruma gelmesi o birikimin bir sonucudur. Buna karşılık, çekirdek Cumhuriyetçiler, ser- best piyasayı “her şeyin üstünde” tutarlar. Onlara göre, serbest piyasaya karışılmaz. Serbest piyasa ilkesi Cumhuriyetçilerin iliklerine işlemiştir. Cum- huriyetçi temsilciler, son aylarda kendi seçtikleri baş- kanlarının ve hükümetin uyguladığı kurtarma iş- lemleriyle, taparcasına bağlandıkları ilkelerin derin çelişkisini yaşıyor. İnançlarının yine kendi partile- rinin hükümetince yerle bir edilmesine isyan ediyor; seçmenlerinin karşısına, kendilerini inkâr etmiş ki- şiler olarak çıkmak istemiyor. Sonuç değişmiyor. ABD’nin ulusal hükümeti, halktan topladığı vergi- leri kullanarak, Türkiye’nin toplam yıllık ulusal üre- timinin üç katı dolayında bir tutarı harcayarak, finans sermayesini kurtarıyor. ABD kurtarma girişiminde yalnız değil. İngiltere, Hollanda, Belçika, İzlanda ve İrlanda başta olmak üzere, diğer ülkelerin hükümetleri de, batık ban- kalarını kurtarma amacıyla, hazinelerinden para ak- tarıyor. Ulus devlet, finans sermayesini kurtarıyor; ser- maye el değiştiriyor, sahipliği ulus devlete geçiyor. Asıl soru, bu ulusal-küresel çelişkisinin, nasıl so- nuçlar yaratacağıdır. Küresel sermaye piyasası, bundan sonra bu- günkünden çok farklı nitelik kazanacaktır. Piyasa- nın en büyük oyuncusu ABD’dir. Yenilenen ABD yö- netimi, belki daha hazırlıklı olarak yapacağı kurtarma işlemleriyle, hem bu ülkede hem de diğer ülkeler- de, küresel finans sermayesine “güvence” vermek isteyecektir. Çünkü, en “küçüklerinden” başlayarak, girişimcilerin kredi musluğunun kapanmaması bü- yük önem taşıyor. Ancak bu güvencenin tek başına yeterli olması söz konusu olamaz. Finans piyasasının dünyasının, “hem ulusal, hem de küresel” düzlemde ve bunlar arasında uyum sağlanarak, bütünüyle, denetlenen ve gözetlenen, çok daha açık çalışan bir kurumsal yapıya kavuşturulması, kaçınılmazdır. Kurtarma ila- cı, belki günü kurtarır; kapitalizmin kriz üretme gen- lerini tümüyle iyileştirmesi elbette söz konusu de- ğildir. Genelde piyasa ekonomisine toz kondurmayan ‘The Economist’ de “kötümserlere” katıldı; diyor ki “ABD Kongresi’nde ne olursa olsun kriz şim- di artık küreseldir”. Haklı, ABD’de cu- ma günü “kurtarma paketi” meclisten geçti, borsanın kılı kıpırdamadı. ABD’nin en etkili dış politika “Think- Thank”ı, Council on Foreign Relati- ons’un bünyesindeki Centre for Ge- oeconomic Studies’den Brad Setser de 2 Ekim tarihli blogunda “Sistemik bir mali kriz, yalnızca bir kurumu değil ‘sis- temi’ etkileyen krizdir. Bana göre ABD, belki de AB böyle bir krizle karşı karşıya” diyordu. The Economist daha kesin ko- nuşuyor: “Kriz iki yönde yayılıyor, At- lantik’i geçerek Avrupa’ya, mali piya- salardan reel ekonomiye.” Diğer bir de- yişle kriz iki anlamda “sistemik”, hem tüm mali sistemi etkiliyor, hem de tüm ekonomik sistemi. Ancak bir ek- leme daha yapmak gerekiyor: Kriz, ‘yükselen piyasaları’ da etkisi altına al- maya başladı. YP’lere yönelik 5.2 mil- yar dolarlık bir fonu yöneten Claudio Brocado’ya göre “ruh hali çok kötü- leşti, riskten kaçış çok belirgin biçim- de arttı”. (Bloomberg, 02/10/08) Resesyon küreselleşiyor Dünya ekonomisinde en önemli so- run, ilk bakışta kredi piyasasındaki sı- kışıklık. Bankalar ne birbirlerine ne reel ekonomiye kredi açmak istiyorlar. Ancak hem sorunun kökleri derinlerde, hem de kredi sıkışıklığıyla sınırlı değil. Birincisi bizzat bu kredi sıkışıklığına yol açan sorunlar reel ekonomiden (kapasite fazlası/talep yetersizliği) kay- naklanıyor. İkincisi, daha önce de vur- guladığımız gibi kredi sıkışıklığı reel ekonomiyi etkileyerek çözülmesi son derecede zor bir ‘fasit daire’ oluştur- maya başlıyor. Geçen perşembe günü, ABD ban- kalarını kurtarma paketi 700 milyar do- lardan 850 milyara genişletilerek Kon- gre’den geçtiğinde, piyasaların bu iyi habere değil de reel ekonomiden ge- len kötü haberlere bakarak gerileme- ye devam etmesi, bize bu ‘fasit dai- renin’ kapanmak üzere olduğunu gösteriyor. Diğer bir deyişle, kredi sı- kışıklığı reel ekonomiyi etkileyerek re- sesyon eğilimlerini güçlendirdikten sonra, şimdi de ABD ve dünyada hız- la ilerleyen resesyon eğilimleri, mali pi- yasaları etkileyerek kredi/borç krizini daha da derinleştiriyorlar. Perşembe günü piyasaları etkileyen en önemi iki haber, ABD’de, geçen hafta işini kaybeden işçilerin sayısının yedi yılın en yüksek düzeyine, ağustosta da fabri- ka siparişlerinin, geçen iki yı- lın en düşük düzeyine ulaştı- ğına ilişkindi. (Washington Post 02/11.08) Cuma günü Fransız basını ülkenin resesyona girdiğine ilişkin yorumlarla doluydu. Fi- nans gazetesi Les Echos, IN- SEE’nin (Devlet İstatistik Ens- titüsü) Fransız ekonomisinin, II. üç aylık dönemde % 0.2 gerilediğine, III. üç aylık dö- nemde de % 0.1 gerileyece- ğine, işsizliğin büyük ölçüde artmasının beklendiğine ilişkin yorumlarını aktarıyordu. Le Monde ve Liberation, hükümetin ve IN- SEE’nin resesyon sözcüğünü kullan- mamaktaki inatlarıyla dalga geçiyor- lardı. İngiltere’de sanayi üretimi geri- liyor, ekonominin en büyük parçası hiz- met sektörü daha da hızla geriliyor, tü- ketim hızla düşüyordu, ev fiyatları da... (The Guardian 02/10/08). Blo- omberg de Avrupa Komisyonu’nun ve İngiltere’nin en büyük sanayi işadam- ları derneği CBI’nin öngörülerinin, ül- kenin temmuz ayında resesyona gir- diğini gösterdiğini aktarıyordu (03/10/08). Business Week’e göre Al- manya’daki yeni işten çıkarmaların ve ihracat talebindeki gerilemelerin gös- terdiği gibi, Dublin’den Dusseldorf’a ka- dar AB’de resesyon belirtileri artıyor- du. AB’de çatlak Mali kriz ve ekonomik resesyon ister istemez, “AB süreci bir resesyo- na dayanabilir mi” sorusunu yine gün- deme getirdi. Le Monde’un cuma günkü “Herkes başının çaresine bak- sın” başlığına da bakınca bu soruya olumlu bir cevap vermenin giderek zor- laştığı söylenebilir. Le Monde yoru- munda, AB içinde bir tarafta Fransa, Benelüks ülkeleri ve özel Alman ban- kaları, diğer tarafta da Almanya ve İr- landa olmak üzere bir saflaşmanın oluştuğunu aktarıyordu. Fransa Dev- let Başkanı Sarkozy, Hollanda’nın “her üye ülke milli gelirinin % 3’ünü ayır- sın (yaklaşık 300 milyar Avro yapıyor) bir kurtarma fonu oluşturalım” önerisine sahiplenmiş ve bunu Almanlara ak- tarmış, Der Spiegel’in aktardığına ba- kılırsa, Alman maliye bakanından, se- kiz dakikada bir “Nein” cevabı almış. Şansölye Merkel, “Bu parayla hangi ül- kenin hangi şirketi nasıl kurtarılacak so- ruları gündeme gelince çok daha bü- yük bir krizle karşılaşacağız” diyor- muş. Le Monde’a göre, Sarkozy ve çevresi Merkel’in bu tutumunun arka- sında seçim kaygılarının yattığına ina- nıyor. Aslında kriz İrlanda’nın diğer AB ül- kelerine sormadan, en büyük altı ban- kasının 400 milyar Avro’ya, GSMH’nin iki katına ulaşan mevduatlarını iki yıl- lığına garanti altına aldığı- nı açıklamasıyla başladı. İn- giliz başbakanı haberi rad- yodan duymuş, çok sinir- lenmiş. Diğer taraftan, Av- rupa’dan İrlanda’ya, kimi ülkelerin bankalarının içinin boşalması pahasına, ser- maye akmaya başlaması, bir taraftan AB mali siste- mini daha da kırılganlaştı- rırken diğer taraftan ser- mayenin kendi ekonomisini korumaya alan devletleri tercih etmeye başladığını gösteriyordu. Perşembe günü İspanya’nın mevdu- at garanti limitlerini arttır- maya yönelik çağrısı, Yu- nanistan’ın İrlanda’nın yolundan gi- deceğini açıklaması (The Times, 02/11/08), hafta sonu yapılan zirve, üye ülkelerin ulusal çözümlere yöneldikle- rini, AB süreci üzerindeki basıncın da artmaya devam edeceğini gösteriyor- du. Yükselen piyasalar üzerindeki basınç da artıyor Morgan Stanley ekonomistlerin- den Stephen Jey ve Spyros An- dreopoulos, dünya ekonomisinin yavaşlama dönemlerinde “yükse- len piyasalara” (YP) yönelik serma- ye hareketlerinin de yavaşladığına dikkat çekiyorlar. (Global Economic Forum, 23/09/08) International Institute of Finance (IFF) verileri 2005-2008 döneminde yükselen piyasalara yönelik serma- ye akışının %57’sini borç hareket- lerinin oluşturduğunu gösteriyor- muş. Dolayısıyla, Jey ve Andreo- poulos, merkez ülkelerdeki kredi krizinin etkilerinin de YP üzerinde git- tikçe daha çok hissedileceğini dü- şünüyor, 2006’da 850 milyar dolar- dan 2007’de 750 milyar dolara ge- rileyen bu hareketlerin 2009’da 500 milyar dolara kadar düşeceğine ina- nıyorlar. Geçen üç aylık dönemde altın hariç temel emtiaların fiyatları orta- lama % 50’lik bir gerilemeyle son 7 yılın en büyük üç aylık düşüşü ya- şamış (Financial Times 29/09/08) ol- ması, dünya ekonomisindeki ya- vaşlamanın birçok ülkenin ihracat pazarlarını şiddetle etkilemeye baş- ladığını gösteriyor. Bloomberg ge- çen hafta bir yorumunda, liborun (banklar arası piyasanın faizleri), dolayısıyla YP’nin almayı umdukla- rı kredilerin maliyetlerinin görülme- miş bir hızla artmakta, diğer bir yo- rumunda da YP’nin bonolarının, hisse senetlerinin ve dövizlerinin fi- yatlarının hızla düşmekte olduğunu aktarıyordu (02/10). Bu koşullarda, gelişmekte olan ülkelerde yeni bir borç krizinin mayalanmakta ol- duğu söylenebilir. Tüm bu tartışmaların içinde, ör- neğin Bank of International Settle- ment’in haziran raporunda, Türki- ye’nin cari açığıyla, dış borçlarıyla birlikte, en kırılgan birkaç ülkeden bi- ri olarak anılmasıysa, AKP hükü- metinin, “krizden yararlanmak”, “sı- ğınak olmak” iddialarının birer fan- teziden öteye geçmeyeceğini dü- şündürüyor. ‘Küresel’ ve ‘Sistemik’ Krizde Gezintiler DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU / LONDRA [email protected] http://erginyildizoglu.blogspot.com Yeniden yapõlandõrma özelleştirmedir ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türk-İş’e bağlõ Demiryol-İş Sendikasõ, TCDD’nin yeni- den yapõlandõrõlmasõ projesinin, tam bir özel- leştirme programõ olduğunu, Türkiye’nin ve de- miryollarõnõn değil, Dünya Bankasõ’nõn ve ulus- lararasõ tekellerin gereksinimleri doğrultusunda hazõrlandõğõnõ bildirdi. Demiryol-İş, TCDD İşletmesi Genel Müdürlü- ğü’nün yeniden yapõlandõrõlmasõna yönelik ya- sal hazõrlõklara ilişkin görüşlerini bir rapor ha- linde yetkililere iletti. Demiryolu taşõmacõlõğõ- nõn genel taşõmacõlõk içindeki yerinin geliştiril- mesinin doğru olacağõ ifade edilen raporda, ka- rayolu ağõrlõklõ ulaşõm politikasõ nedeniyle öde- nen ağõr bedelin boyutlarõnõn iyi hesaplanarak demiryolu sisteminin modernize edilmesinin, an- cak TCDD’nin ileri teknolojilere yatõrõm yapan yatõrõmcõ bir kuruluş haline getirilmesiyle müm- kün olacağõ belirtildi. Ekonomi Servisi - ABD’de 850 milyar dolarlõk büyüklüğe ulaşan kurtarma paketinin, kredi piyasalarõndaki baskõyõ hafiflet- me yönündeki etkisini üç-dört hafta içinde göstermesi bekleni- yor. Paketin dünya piyasalarõna ve Türkiye’ye etkisini tartõşan uzmanlara göre paket kõsa va- dede kredi piyasalarõnda rahat- lama sağlasa da sorunlarõn tümü- nün çözülmesinin beklenmesi aşõrõ iyimserlik olur. Paketin yeterli olup olmayacağõ konusunda farklõ görüşler ortaya atõ- lõrken, yeni paketlerin de gündeme ge- lebileceği belirtiliyor. Kurtarma pa- ketinin getirecekleri ve muhtemel gelişmeleri NTV’ye değerlendiren uzmanlarõn görüşleri şöyle: Berksoy: Kredi akışını sağlar Bahçeşehir Üniversitesi İşletme Fakültesi Dekanõ Prof. Dr. Taner Berksoy: Bu paket olmazsa olmazdõ; bir acil durum operasyonu. Mali sektörde çok ciddi bir deprem var. Ancak paketin amacõ onu durdurmak değil, oluşabilecek resesyonu kontrol etmek. Kredi akõşõ tõkanmõştõ, riskli varlõklar nedeniyle kimse birbirine kredi vermiyordu. O kanalõ açabilmek için böyle bir paket gerekliydi. Kre- di mekanizmasõnda tõkanma olursa Türkiye’de reel sektör bundan etki- lenir. Bu tip çalkantõ olunca sokaktaki insan kasõlõyor, iç talepte daralma olu- yor. Bu çalkantõda bizim tüketicide bir kasõlma yaratacak, o bizim iç talebi yavaşlatacak. Dõş talebin oluştuğu alan da daralõyor. Cari açõğõ da finanse ediyoruz an- cak bundan sonra canlõ, tempolu eko- nomi görüntüsü gidecek. ‘Bize birşey olmaz’dan ziyade iyi kötü kendi için- de tutarlõ makro ekonomik hedeflerin koyulmasõ lazõm. Çok hõzlõ bir şekil- de yapõlacak programõn sõrtõnõ IMF’ye dayayabilmek lazõm. Gülkan: Kim zombi belirsiz Stratejist Murat Gülkan: Kötü mallarõ değerinin üzerinde bir fiyatla satõn almak bu parayõ en iyi harca- manõn yolu mudur? Kõsa vadede bu planõn özünde 700 milyar dolarõ kullanarak bankalarõn elinden daha yüksek bir fiyattan ala- lõm mantõğõ var. Ancak ortada re- kabeti oluşturacak miktarda mal yok. Tüm dünya büyümesinde bir ya- vaşlama göreceğiz ve kredi hacmi- nin, tüm bilançolarõn daralma süreci devam edecek. Bu operasyonla da- ha derli toplu ve planlõ bir bilanço küçülmesi olacak. Kimler zombi, kimler değil anlaşõlmõyor. Bu ope- rasyonun parasal unsurlarõnõn yanõ sõra acilen güveni tesis eden adõm- lar atõlmasõ lazõm. Şahinöz: Gelgitler sürer Eczacõbaşõ Holding Başekono- misti Erkin Şahinöz: Bu paket sistemik krize engel olacaktõr, sis- temin tõkanmasõna engel olacaktõr. 700 milyar dolarõ cebine koyan ABD Hazinesi konut kredilerine da- yalõ varlõklarõ satõn alacak. Ancak fiyatlamaya ilişkin sõkõntõ var. Pi- yasalarda dalgalanmalar devam edecektir. Kurtarma paketinin, kredi piyasalarõndaki baskõyõ hafifletme etkisini üç-dört hafta içinde göstermesi bekleniyor. Uzmanlara göre paket kõsa vadede kredi piyasalarõnda rahatlama sağlasa da sorunlarõn tümünü çözemeyecek. ‘ A L T I N P A R A Ş Ü T ’ E B İ N D İ L E R D emokrat Partili ABD Temsilciler Meclisi Başkanõ Nancy Pelosi, ge- çen hafta, onay vermeden önce kurtarma paketini eleştirdiği ko- nuşmasõnda finans kuruluşlarõnõ kast ederek “Krizden kurtulma- ları için vergi ödeyen vatandaşların paralarıyla altın paraşüt veriliyor” demişti. Paketin ikinci görüşmede Temsilciler Meclisi’nden geçmesinin ardõndan “altın paraşütle kurtarma operasyonu başlıyor” yorumlarõ ya- põldõ. Pelosi, paketin rededildiği toplantõda, “Mali sorumsuzlukla, eko- nomide her şey mübah zihniyeti birleşti ve bugün bulunduğumuz nok- taya geldik. Yani, düzenleme yok, denetim yok, disiplin yok. Ve eğer çakılırsanız, vergi ödeyen vatandaşların paralarıyla size altın bir pa- raşüt veriliyor. O günler geçti. Beyler parti bitmiştir” diye konuşmuştu. İSTANBUL BORSASI Bir günde 300 milyon dolar çõktõ B ayram nedeniyle tatil olan İMKB, 3 Ekim Cuma günü tüm kayõplarõ neredeyse bir güne sõğdõrdõ. Endeksin açõlõr açõlmaz yüzde 6.6 gibi rekor oranda düşmesi, her ne kadar geç gelen tepki alõmlarõyla haftayõ yüzde 4 kayõpla tamamlasa da yabancõ satõşõ 300 milyon dolarõ buldu. Merrill Lynch, Morgan Stanley, UBS, Citi, Credit Suisse, EFG ve Tera gibi yabancõlara aracõlõk eden kurumlar banka ağõrlõklõ portföyde yaklaşõk 300 milyon dolarlõk satõş yaptõ. Yabancõlar Ağustos’ta 1.2 milyar dolarlõk net satõş yapmõştõ. İMKB, cuma günü 34 bin 553 puan seviyesinden kapanmõştõ. Analistler önümüzdeki haftalarda 10 bin puanõn altõna düşebileceğini bu durumunda Dow Jones 2003’den 2008’e kadar sürdürdüğü yükselişini yitirmiş olacağõnõ belirtiyor. Dow Jones endeksi 2003’te 7 bin 200 puan seviyesinden yükselmeye başlamõştõ. Borsadan ve tahvilden çõkan yabancõlar giderken dolar aldõğõ için döviz cephesinde de hareketin sürmesi bekleniyor. TPAO RAPORU Irak’taprojeler netleşmedi MAHMUT GÜRER ANKARA - Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklõğõ’nõn (TPAO) 2007 faaliyet raporu tamamlandõ. Raporda, Rumlarõn ihaleye çõktõğõ Doğu Ak- deniz’de kamuoyuna yansõtõlanõn ak- sine hiçbir faaliyette bulunulmadõğõ ortaya çõkarken Irak ile ilgili olarak ise “projeler netleştirilemedi” ifa- desine yer verildi. Raporda, Türkiye’nin enerji politi- kalarõna ilişkin birçok unsura yer ve- rilirken Kõbrõs Rum kesimiyle Doğu Akdeniz’de yaşanan petrol arama sõ- kõntõsõna değinilmedi. Raporda yer ve- rilen diğer önemli unsurlarsa şöyle:  2007’de TPAO üretim sahala- rõndan 10 milyon 297 bin 955 varil ham petrol üretildi.  2007’de, doğalgaz sahalarõndan toplam 421 milyon 464 bin 200 met- reküp doğalgaz üretildi.  Türkmenistan’da 1993’ten bu yana kara ve deniz alanlarõnda petrol ve doğalgaz arama çalõşmalarõ sür- dürüldü. Fortis’te mevduatı bulunan Avrupalılar kamulaştırma ile bir süre panik havası yaşadı ve para- larını nı çekmek için bankamatikler önünde kuyruk oluşturdu. Fortis’eönlemdayanmıyor Ekonomi Servisi - Mali kriz dün- ya devlerini sarsõyor. Geçen hafta ba- şõnda Belçika, Hollanda ve Lük- semburg’un 11.2 milyar Avro ser- maye aktararak iflastan kurtardõğõ Fortis’in ABN Amro dahil Hollan- da faaliyetlerinin, Hollanda hükü- metine 16.8 milyar Avro’ya satõla- cağõ açõklandõ. Belçika Başbakanõ Yves Leterme, kararõnõn Fortis’in sermaye yeterliliğinin sürmesi için alõndõğõnõ söyledi. Hafta başõndaki kurtarma operas- yonunda Fortis’e Belçika 4.7 milyar Avro, Hollanda 4 milyar Avro ve Lüksemburg da 2.5 milyar Avro sermaye eklerlerken her 3 ülkedeki Fortis iştiraklerinin yüzde 49 hisse- si kamuya geçmişti. Bu arada geçen hafta Hollanda ve Lüksemburg hü- kümetlerinin 11.2 milyar Avro kay- nak aktarõmõyla kurtarõlan Fortis’in, Hollanda faaliyetlerini 16.8 milyar Avro’ya bu ülkeye devreden Belçi- ka, elinde kalan bölümünü satma ya da tamamen kamulaştõrma seçenek- leri üzerinde duruyor. Paketin üç-dört hafta içerisinde etkisini göstermesi ancak piyasalarda dalgalanmanõn sürmesi bekleniyor Dünya diken üstünde TCDD RAPORU
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle