Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ekonomi@cumhuriyet.com.tr
6 EKİM 2008 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMİ 13
CMYB
C M Y B
ANKARA PAZARI
YAKUP KEPENEK
Bunalım Küresel
Ya Kurtarmalar?
Geçen hafta boyunca ABD yasama organı, fi-
nans piyasalarıyla oyun oynadı. Pazartesi günü
yasamanın Temsilciler Meclisi kanadı, finans ser-
mayeyi kurtarma amacıyla hazırlanan yasa ta-
sarısını onaylamadı. Çarşamba günü Senato, ay-
nı tasarıyı çok az bir değişiklik yaparak onayla-
dı. Temsilciler Meclisi de cuma günü, “birlikte ba-
tarız” baskısıyla buna uydu. Küresel finans ser-
mayesinin ABD oyuncuları “şimdilik” derin bir ne-
fes aldı. Diğer ülkelerdeki borsa endeksleri de dü-
zenlemeden az da olsa olumlu etkilendi.
ABD’de kurtarma işlemleri son bir aydır yoğun-
laşarak sürüyor. Son kurtarma önlemleri ile önce-
ki kurtarmaların toplamı dolayındadır. Toplam 700
milyar dolar daha kurtarma amacıyla kullanılacak-
tır. Hafta boyunca, tasarı üzerinde Hazine’nin bu pa-
rayı kullanım yetkisini sınırlayan düzenlemeler ya-
pıldı. Amacı, değer yitiren borç senetlerini satın ala-
rak “batık” finans piyasasını canladırmak olan kur-
tarma girişimi, ev sahiplerini içerecek ve yasama-
nın gözetimini güçlendirecek biçimde değiştirildi.
Daha sonra Senato tasarıya, vergi indirimi, temiz
enerji desteği ve mevduat sigortası kapsamının ge-
nişletilmesi gibi süslemeler ekledi.
ABD yasama organının bu tasarıyı yasalaştırmasını
zora sokan iki ana neden var.
Nedenlerden biri güncel. Tasarı, büyük serma-
yeyi, “vergi ödeyenlerin” parasıyla kurtarmayı
amaçlıyor. ABD’de, önemli bir “demokratik gelenek”
olarak, toplanan “vergilerin nasıl ve nereye har-
candığı” toplumun çok duyarlı olduğu bir konudur.
Bütçeye, “vergi ödeyenlerin parası” gözüyle bakı-
lır ve kullanımı konusu da çok önemsenir. Kurtar-
ma tasarısı, yapılan değişikliklerle içeriği toplum-
sallaşsa da, esas olarak halkın parasıyla zenginle-
re destek verilmesi anlamına geliyor. Daha da önem-
lisi zamanlama; kasım başında ABD’de yalnız
Başkan ve Senato’nun üçte biri için değil, toplamı
üye sayısı 435 olan Temsilciler Meclisi’nin “tama-
mı” için de seçim yapılacaktır. Adayların, tek kişi ta-
rafından değil de parti içi süreçlerin işletilmesi ve
halkın etkin katılımıyla saptandığı bir seçim orta-
mında, denetimsiz ve sorumsuz çalışan büyük fi-
nans sermayesini kurtarmaya çalışmak, seçime gi-
recekler açısından kolay değildir.
İkinci ve daha önemli neden ise, tümüyle ideo-
lojiktir.
ABD’nin iki partili siyasal yapısını yorumlayanla-
rın birçoğu, “Cumhuriyetçilerle Demokratlar arasında,
Coca-Cola ile Pepsi Cola kadar fark vardır” derler.
Bununla birlikte, Cumhuriyetçilerin daha fazla ser-
best piyasa yanlısı, Demokratların da sosyal poli-
tikalara daha yakın durdukları bir gerçektir. De-
mokratlar, 1930’lardan başlayarak, “sosyal haklar”
sağlanmasına ve zencilere siyasal haklar tanın-
masına öncülük etmişlerdir. Obama’nın başkan
adayı olabilmesi ve seçilebilir bir duruma gelmesi
o birikimin bir sonucudur.
Buna karşılık, çekirdek Cumhuriyetçiler, ser-
best piyasayı “her şeyin üstünde” tutarlar. Onlara
göre, serbest piyasaya karışılmaz. Serbest piyasa
ilkesi Cumhuriyetçilerin iliklerine işlemiştir. Cum-
huriyetçi temsilciler, son aylarda kendi seçtikleri baş-
kanlarının ve hükümetin uyguladığı kurtarma iş-
lemleriyle, taparcasına bağlandıkları ilkelerin derin
çelişkisini yaşıyor. İnançlarının yine kendi partile-
rinin hükümetince yerle bir edilmesine isyan ediyor;
seçmenlerinin karşısına, kendilerini inkâr etmiş ki-
şiler olarak çıkmak istemiyor. Sonuç değişmiyor.
ABD’nin ulusal hükümeti, halktan topladığı vergi-
leri kullanarak, Türkiye’nin toplam yıllık ulusal üre-
timinin üç katı dolayında bir tutarı harcayarak, finans
sermayesini kurtarıyor.
ABD kurtarma girişiminde yalnız değil. İngiltere,
Hollanda, Belçika, İzlanda ve İrlanda başta olmak
üzere, diğer ülkelerin hükümetleri de, batık ban-
kalarını kurtarma amacıyla, hazinelerinden para ak-
tarıyor.
Ulus devlet, finans sermayesini kurtarıyor; ser-
maye el değiştiriyor, sahipliği ulus devlete geçiyor.
Asıl soru, bu ulusal-küresel çelişkisinin, nasıl so-
nuçlar yaratacağıdır.
Küresel sermaye piyasası, bundan sonra bu-
günkünden çok farklı nitelik kazanacaktır. Piyasa-
nın en büyük oyuncusu ABD’dir. Yenilenen ABD yö-
netimi, belki daha hazırlıklı olarak yapacağı kurtarma
işlemleriyle, hem bu ülkede hem de diğer ülkeler-
de, küresel finans sermayesine “güvence” vermek
isteyecektir. Çünkü, en “küçüklerinden” başlayarak,
girişimcilerin kredi musluğunun kapanmaması bü-
yük önem taşıyor.
Ancak bu güvencenin tek başına yeterli olması
söz konusu olamaz. Finans piyasasının dünyasının,
“hem ulusal, hem de küresel” düzlemde ve bunlar
arasında uyum sağlanarak, bütünüyle, denetlenen
ve gözetlenen, çok daha açık çalışan bir kurumsal
yapıya kavuşturulması, kaçınılmazdır. Kurtarma ila-
cı, belki günü kurtarır; kapitalizmin kriz üretme gen-
lerini tümüyle iyileştirmesi elbette söz konusu de-
ğildir.
Genelde piyasa ekonomisine toz
kondurmayan ‘The Economist’ de
“kötümserlere” katıldı; diyor ki “ABD
Kongresi’nde ne olursa olsun kriz şim-
di artık küreseldir”. Haklı, ABD’de cu-
ma günü “kurtarma paketi” meclisten
geçti, borsanın kılı kıpırdamadı.
ABD’nin en etkili dış politika “Think-
Thank”ı, Council on Foreign Relati-
ons’un bünyesindeki Centre for Ge-
oeconomic Studies’den Brad Setser
de 2 Ekim tarihli blogunda “Sistemik bir
mali kriz, yalnızca bir kurumu değil ‘sis-
temi’ etkileyen krizdir. Bana göre ABD,
belki de AB böyle bir krizle karşı karşıya”
diyordu. The Economist daha kesin ko-
nuşuyor: “Kriz iki yönde yayılıyor, At-
lantik’i geçerek Avrupa’ya, mali piya-
salardan reel ekonomiye.” Diğer bir de-
yişle kriz iki anlamda “sistemik”, hem
tüm mali sistemi etkiliyor, hem de
tüm ekonomik sistemi. Ancak bir ek-
leme daha yapmak gerekiyor: Kriz,
‘yükselen piyasaları’ da etkisi altına al-
maya başladı. YP’lere yönelik 5.2 mil-
yar dolarlık bir fonu yöneten Claudio
Brocado’ya göre “ruh hali çok kötü-
leşti, riskten kaçış çok belirgin biçim-
de arttı”. (Bloomberg, 02/10/08)
Resesyon küreselleşiyor
Dünya ekonomisinde en önemli so-
run, ilk bakışta kredi piyasasındaki sı-
kışıklık. Bankalar ne birbirlerine ne
reel ekonomiye kredi açmak istiyorlar.
Ancak hem sorunun kökleri derinlerde,
hem de kredi sıkışıklığıyla sınırlı değil.
Birincisi bizzat bu kredi sıkışıklığına yol
açan sorunlar reel ekonomiden
(kapasite fazlası/talep yetersizliği) kay-
naklanıyor. İkincisi, daha önce de vur-
guladığımız gibi kredi sıkışıklığı reel
ekonomiyi etkileyerek çözülmesi son
derecede zor bir ‘fasit daire’ oluştur-
maya başlıyor.
Geçen perşembe günü, ABD ban-
kalarını kurtarma paketi 700 milyar do-
lardan 850 milyara genişletilerek Kon-
gre’den geçtiğinde, piyasaların bu iyi
habere değil de reel ekonomiden ge-
len kötü haberlere bakarak gerileme-
ye devam etmesi, bize bu ‘fasit dai-
renin’ kapanmak üzere olduğunu
gösteriyor. Diğer bir deyişle, kredi sı-
kışıklığı reel ekonomiyi etkileyerek re-
sesyon eğilimlerini güçlendirdikten
sonra, şimdi de ABD ve dünyada hız-
la ilerleyen resesyon eğilimleri, mali pi-
yasaları etkileyerek kredi/borç krizini
daha da derinleştiriyorlar.
Perşembe günü piyasaları etkileyen
en önemi iki haber, ABD’de, geçen
hafta işini kaybeden işçilerin
sayısının yedi yılın en yüksek
düzeyine, ağustosta da fabri-
ka siparişlerinin, geçen iki yı-
lın en düşük düzeyine ulaştı-
ğına ilişkindi. (Washington
Post 02/11.08)
Cuma günü Fransız basını
ülkenin resesyona girdiğine
ilişkin yorumlarla doluydu. Fi-
nans gazetesi Les Echos, IN-
SEE’nin (Devlet İstatistik Ens-
titüsü) Fransız ekonomisinin,
II. üç aylık dönemde % 0.2
gerilediğine, III. üç aylık dö-
nemde de % 0.1 gerileyece-
ğine, işsizliğin büyük ölçüde
artmasının beklendiğine ilişkin
yorumlarını aktarıyordu. Le
Monde ve Liberation, hükümetin ve IN-
SEE’nin resesyon sözcüğünü kullan-
mamaktaki inatlarıyla dalga geçiyor-
lardı. İngiltere’de sanayi üretimi geri-
liyor, ekonominin en büyük parçası hiz-
met sektörü daha da hızla geriliyor, tü-
ketim hızla düşüyordu, ev fiyatları
da... (The Guardian 02/10/08). Blo-
omberg de Avrupa Komisyonu’nun ve
İngiltere’nin en büyük sanayi işadam-
ları derneği CBI’nin öngörülerinin, ül-
kenin temmuz ayında resesyona gir-
diğini gösterdiğini aktarıyordu
(03/10/08). Business Week’e göre Al-
manya’daki yeni işten çıkarmaların ve
ihracat talebindeki gerilemelerin gös-
terdiği gibi, Dublin’den Dusseldorf’a ka-
dar AB’de resesyon belirtileri artıyor-
du.
AB’de çatlak
Mali kriz ve ekonomik resesyon
ister istemez, “AB süreci bir resesyo-
na dayanabilir mi” sorusunu yine gün-
deme getirdi. Le Monde’un cuma
günkü “Herkes başının çaresine bak-
sın” başlığına da bakınca bu soruya
olumlu bir cevap vermenin giderek zor-
laştığı söylenebilir. Le Monde yoru-
munda, AB içinde bir tarafta Fransa,
Benelüks ülkeleri ve özel Alman ban-
kaları, diğer tarafta da Almanya ve İr-
landa olmak üzere bir saflaşmanın
oluştuğunu aktarıyordu. Fransa Dev-
let Başkanı Sarkozy, Hollanda’nın
“her üye ülke milli gelirinin % 3’ünü ayır-
sın (yaklaşık 300 milyar Avro yapıyor)
bir kurtarma fonu oluşturalım” önerisine
sahiplenmiş ve bunu Almanlara ak-
tarmış, Der Spiegel’in aktardığına ba-
kılırsa, Alman maliye bakanından, se-
kiz dakikada bir “Nein” cevabı almış.
Şansölye Merkel, “Bu parayla hangi ül-
kenin hangi şirketi nasıl kurtarılacak so-
ruları gündeme gelince çok daha bü-
yük bir krizle karşılaşacağız” diyor-
muş. Le Monde’a göre, Sarkozy ve
çevresi Merkel’in bu tutumunun arka-
sında seçim kaygılarının yattığına ina-
nıyor.
Aslında kriz İrlanda’nın diğer AB ül-
kelerine sormadan, en büyük altı ban-
kasının 400 milyar Avro’ya, GSMH’nin
iki katına ulaşan mevduatlarını iki yıl-
lığına garanti altına aldığı-
nı açıklamasıyla başladı. İn-
giliz başbakanı haberi rad-
yodan duymuş, çok sinir-
lenmiş. Diğer taraftan, Av-
rupa’dan İrlanda’ya, kimi
ülkelerin bankalarının içinin
boşalması pahasına, ser-
maye akmaya başlaması,
bir taraftan AB mali siste-
mini daha da kırılganlaştı-
rırken diğer taraftan ser-
mayenin kendi ekonomisini
korumaya alan devletleri
tercih etmeye başladığını
gösteriyordu. Perşembe
günü İspanya’nın mevdu-
at garanti limitlerini arttır-
maya yönelik çağrısı, Yu-
nanistan’ın İrlanda’nın yolundan gi-
deceğini açıklaması (The Times,
02/11/08), hafta sonu yapılan zirve, üye
ülkelerin ulusal çözümlere yöneldikle-
rini, AB süreci üzerindeki basıncın da
artmaya devam edeceğini gösteriyor-
du.
Yükselen piyasalar
üzerindeki basınç da artıyor
Morgan Stanley ekonomistlerin-
den Stephen Jey ve Spyros An-
dreopoulos, dünya ekonomisinin
yavaşlama dönemlerinde “yükse-
len piyasalara” (YP) yönelik serma-
ye hareketlerinin de yavaşladığına
dikkat çekiyorlar. (Global Economic
Forum, 23/09/08)
International Institute of Finance
(IFF) verileri 2005-2008 döneminde
yükselen piyasalara yönelik serma-
ye akışının %57’sini borç hareket-
lerinin oluşturduğunu gösteriyor-
muş. Dolayısıyla, Jey ve Andreo-
poulos, merkez ülkelerdeki kredi
krizinin etkilerinin de YP üzerinde git-
tikçe daha çok hissedileceğini dü-
şünüyor, 2006’da 850 milyar dolar-
dan 2007’de 750 milyar dolara ge-
rileyen bu hareketlerin 2009’da 500
milyar dolara kadar düşeceğine ina-
nıyorlar.
Geçen üç aylık dönemde altın
hariç temel emtiaların fiyatları orta-
lama % 50’lik bir gerilemeyle son 7
yılın en büyük üç aylık düşüşü ya-
şamış (Financial Times 29/09/08) ol-
ması, dünya ekonomisindeki ya-
vaşlamanın birçok ülkenin ihracat
pazarlarını şiddetle etkilemeye baş-
ladığını gösteriyor. Bloomberg ge-
çen hafta bir yorumunda, liborun
(banklar arası piyasanın faizleri),
dolayısıyla YP’nin almayı umdukla-
rı kredilerin maliyetlerinin görülme-
miş bir hızla artmakta, diğer bir yo-
rumunda da YP’nin bonolarının,
hisse senetlerinin ve dövizlerinin fi-
yatlarının hızla düşmekte olduğunu
aktarıyordu (02/10). Bu koşullarda,
gelişmekte olan ülkelerde yeni bir
borç krizinin mayalanmakta ol-
duğu söylenebilir.
Tüm bu tartışmaların içinde, ör-
neğin Bank of International Settle-
ment’in haziran raporunda, Türki-
ye’nin cari açığıyla, dış borçlarıyla
birlikte, en kırılgan birkaç ülkeden bi-
ri olarak anılmasıysa, AKP hükü-
metinin, “krizden yararlanmak”, “sı-
ğınak olmak” iddialarının birer fan-
teziden öteye geçmeyeceğini dü-
şündürüyor.
‘Küresel’ ve ‘Sistemik’ Krizde Gezintiler
DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU / LONDRA erginy@tr.net http://erginyildizoglu.blogspot.com
Yeniden yapõlandõrma
özelleştirmedir
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türk-İş’e
bağlõ Demiryol-İş Sendikasõ, TCDD’nin yeni-
den yapõlandõrõlmasõ projesinin, tam bir özel-
leştirme programõ olduğunu, Türkiye’nin ve de-
miryollarõnõn değil, Dünya Bankasõ’nõn ve ulus-
lararasõ tekellerin gereksinimleri doğrultusunda
hazõrlandõğõnõ bildirdi.
Demiryol-İş, TCDD İşletmesi Genel Müdürlü-
ğü’nün yeniden yapõlandõrõlmasõna yönelik ya-
sal hazõrlõklara ilişkin görüşlerini bir rapor ha-
linde yetkililere iletti. Demiryolu taşõmacõlõğõ-
nõn genel taşõmacõlõk içindeki yerinin geliştiril-
mesinin doğru olacağõ ifade edilen raporda, ka-
rayolu ağõrlõklõ ulaşõm politikasõ nedeniyle öde-
nen ağõr bedelin boyutlarõnõn iyi hesaplanarak
demiryolu sisteminin modernize edilmesinin, an-
cak TCDD’nin ileri teknolojilere yatõrõm yapan
yatõrõmcõ bir kuruluş haline getirilmesiyle müm-
kün olacağõ belirtildi.
Ekonomi Servisi - ABD’de
850 milyar dolarlõk büyüklüğe
ulaşan kurtarma paketinin, kredi
piyasalarõndaki baskõyõ hafiflet-
me yönündeki etkisini üç-dört
hafta içinde göstermesi bekleni-
yor. Paketin dünya piyasalarõna
ve Türkiye’ye etkisini tartõşan
uzmanlara göre paket kõsa va-
dede kredi piyasalarõnda rahat-
lama sağlasa da sorunlarõn tümü-
nün çözülmesinin beklenmesi aşõrõ
iyimserlik olur.
Paketin yeterli olup olmayacağõ
konusunda farklõ görüşler ortaya atõ-
lõrken, yeni paketlerin de gündeme ge-
lebileceği belirtiliyor. Kurtarma pa-
ketinin getirecekleri ve muhtemel
gelişmeleri NTV’ye değerlendiren
uzmanlarõn görüşleri şöyle:
Berksoy: Kredi akışını sağlar
Bahçeşehir Üniversitesi İşletme
Fakültesi Dekanõ Prof. Dr. Taner
Berksoy: Bu paket olmazsa olmazdõ;
bir acil durum operasyonu. Mali
sektörde çok ciddi bir deprem var.
Ancak paketin amacõ onu durdurmak
değil, oluşabilecek resesyonu kontrol
etmek. Kredi akõşõ tõkanmõştõ, riskli
varlõklar nedeniyle kimse birbirine
kredi vermiyordu. O kanalõ açabilmek
için böyle bir paket gerekliydi. Kre-
di mekanizmasõnda tõkanma olursa
Türkiye’de reel sektör bundan etki-
lenir. Bu tip çalkantõ olunca sokaktaki
insan kasõlõyor, iç talepte daralma olu-
yor. Bu çalkantõda bizim tüketicide bir
kasõlma yaratacak, o bizim iç talebi
yavaşlatacak. Dõş talebin oluştuğu
alan da daralõyor.
Cari açõğõ da finanse ediyoruz an-
cak bundan sonra canlõ, tempolu eko-
nomi görüntüsü gidecek. ‘Bize birşey
olmaz’dan ziyade iyi kötü kendi için-
de tutarlõ makro ekonomik hedeflerin
koyulmasõ lazõm. Çok hõzlõ bir şekil-
de yapõlacak programõn sõrtõnõ IMF’ye
dayayabilmek lazõm.
Gülkan: Kim zombi belirsiz
Stratejist Murat Gülkan: Kötü
mallarõ değerinin üzerinde bir fiyatla
satõn almak bu parayõ en iyi harca-
manõn yolu mudur?
Kõsa vadede bu planõn özünde 700
milyar dolarõ kullanarak bankalarõn
elinden daha yüksek bir fiyattan ala-
lõm mantõğõ var. Ancak ortada re-
kabeti oluşturacak miktarda mal
yok.
Tüm dünya büyümesinde bir ya-
vaşlama göreceğiz ve kredi hacmi-
nin, tüm bilançolarõn daralma süreci
devam edecek. Bu operasyonla da-
ha derli toplu ve planlõ bir bilanço
küçülmesi olacak. Kimler zombi,
kimler değil anlaşõlmõyor. Bu ope-
rasyonun parasal unsurlarõnõn yanõ
sõra acilen güveni tesis eden adõm-
lar atõlmasõ lazõm.
Şahinöz: Gelgitler sürer
Eczacõbaşõ Holding Başekono-
misti Erkin Şahinöz: Bu paket
sistemik krize engel olacaktõr, sis-
temin tõkanmasõna engel olacaktõr.
700 milyar dolarõ cebine koyan
ABD Hazinesi konut kredilerine da-
yalõ varlõklarõ satõn alacak. Ancak
fiyatlamaya ilişkin sõkõntõ var. Pi-
yasalarda dalgalanmalar devam
edecektir.
Kurtarma paketinin, kredi
piyasalarõndaki baskõyõ
hafifletme etkisini üç-dört
hafta içinde göstermesi
bekleniyor. Uzmanlara göre
paket kõsa vadede kredi
piyasalarõnda rahatlama
sağlasa da sorunlarõn
tümünü çözemeyecek.
‘ A L T I N P A R A Ş Ü T ’ E B İ N D İ L E R
D
emokrat Partili ABD Temsilciler Meclisi Başkanõ Nancy Pelosi, ge-
çen hafta, onay vermeden önce kurtarma paketini eleştirdiği ko-
nuşmasõnda finans kuruluşlarõnõ kast ederek “Krizden kurtulma-
ları için vergi ödeyen vatandaşların paralarıyla altın paraşüt veriliyor”
demişti. Paketin ikinci görüşmede Temsilciler Meclisi’nden geçmesinin
ardõndan “altın paraşütle kurtarma operasyonu başlıyor” yorumlarõ ya-
põldõ. Pelosi, paketin rededildiği toplantõda, “Mali sorumsuzlukla, eko-
nomide her şey mübah zihniyeti birleşti ve bugün bulunduğumuz nok-
taya geldik. Yani, düzenleme yok, denetim yok, disiplin yok. Ve eğer
çakılırsanız, vergi ödeyen vatandaşların paralarıyla size altın bir pa-
raşüt veriliyor. O günler geçti. Beyler parti bitmiştir” diye konuşmuştu.
İSTANBUL BORSASI
Bir günde 300
milyon dolar çõktõ
B
ayram nedeniyle tatil olan İMKB,
3 Ekim Cuma günü tüm kayõplarõ
neredeyse bir güne sõğdõrdõ.
Endeksin açõlõr açõlmaz yüzde 6.6 gibi
rekor oranda düşmesi, her ne kadar geç
gelen tepki alõmlarõyla haftayõ yüzde 4
kayõpla tamamlasa da yabancõ satõşõ 300
milyon dolarõ buldu. Merrill Lynch,
Morgan Stanley, UBS, Citi, Credit
Suisse, EFG ve Tera gibi yabancõlara
aracõlõk eden kurumlar banka ağõrlõklõ
portföyde yaklaşõk 300 milyon dolarlõk
satõş yaptõ. Yabancõlar Ağustos’ta 1.2
milyar dolarlõk net satõş yapmõştõ. İMKB,
cuma günü 34 bin 553 puan seviyesinden
kapanmõştõ.
Analistler önümüzdeki haftalarda 10 bin
puanõn altõna düşebileceğini bu
durumunda Dow Jones 2003’den 2008’e
kadar sürdürdüğü yükselişini yitirmiş
olacağõnõ belirtiyor. Dow Jones endeksi
2003’te 7 bin 200 puan seviyesinden
yükselmeye başlamõştõ.
Borsadan ve tahvilden çõkan
yabancõlar giderken dolar aldõğõ için
döviz cephesinde de hareketin
sürmesi bekleniyor.
TPAO RAPORU
Irak’taprojeler
netleşmedi
MAHMUT GÜRER
ANKARA - Türkiye Petrolleri
Anonim Ortaklõğõ’nõn (TPAO) 2007
faaliyet raporu tamamlandõ. Raporda,
Rumlarõn ihaleye çõktõğõ Doğu Ak-
deniz’de kamuoyuna yansõtõlanõn ak-
sine hiçbir faaliyette bulunulmadõğõ
ortaya çõkarken Irak ile ilgili olarak
ise “projeler netleştirilemedi” ifa-
desine yer verildi.
Raporda, Türkiye’nin enerji politi-
kalarõna ilişkin birçok unsura yer ve-
rilirken Kõbrõs Rum kesimiyle Doğu
Akdeniz’de yaşanan petrol arama sõ-
kõntõsõna değinilmedi. Raporda yer ve-
rilen diğer önemli unsurlarsa şöyle:
2007’de TPAO üretim sahala-
rõndan 10 milyon 297 bin 955 varil
ham petrol üretildi.
2007’de, doğalgaz sahalarõndan
toplam 421 milyon 464 bin 200 met-
reküp doğalgaz üretildi.
Türkmenistan’da 1993’ten bu
yana kara ve deniz alanlarõnda petrol
ve doğalgaz arama çalõşmalarõ sür-
dürüldü.
Fortis’te mevduatı bulunan Avrupalılar kamulaştırma ile bir süre panik havası yaşadı ve para-
larını nı çekmek için bankamatikler önünde kuyruk oluşturdu.
Fortis’eönlemdayanmıyor
Ekonomi Servisi - Mali kriz dün-
ya devlerini sarsõyor. Geçen hafta ba-
şõnda Belçika, Hollanda ve Lük-
semburg’un 11.2 milyar Avro ser-
maye aktararak iflastan kurtardõğõ
Fortis’in ABN Amro dahil Hollan-
da faaliyetlerinin, Hollanda hükü-
metine 16.8 milyar Avro’ya satõla-
cağõ açõklandõ. Belçika Başbakanõ
Yves Leterme, kararõnõn Fortis’in
sermaye yeterliliğinin sürmesi için
alõndõğõnõ söyledi.
Hafta başõndaki kurtarma operas-
yonunda Fortis’e Belçika 4.7 milyar
Avro, Hollanda 4 milyar Avro ve
Lüksemburg da 2.5 milyar Avro
sermaye eklerlerken her 3 ülkedeki
Fortis iştiraklerinin yüzde 49 hisse-
si kamuya geçmişti. Bu arada geçen
hafta Hollanda ve Lüksemburg hü-
kümetlerinin 11.2 milyar Avro kay-
nak aktarõmõyla kurtarõlan Fortis’in,
Hollanda faaliyetlerini 16.8 milyar
Avro’ya bu ülkeye devreden Belçi-
ka, elinde kalan bölümünü satma ya
da tamamen kamulaştõrma seçenek-
leri üzerinde duruyor.
Paketin üç-dört hafta içerisinde etkisini göstermesi ancak piyasalarda dalgalanmanõn sürmesi bekleniyor
Dünya diken üstünde
TCDD RAPORU