03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B K adõnõn toplumdaki yeri ve konumunun sorgulanmasõ, cinsiyet ayõrõmcõlõğõna kar- şõ çõkõlmasõ yõllardõr roman ve öykü- lerimizin ağõrlõk noktasõnõ oluşturur- ken, çocuklara ve gençlere yönelik yayõnlarda genellikle bu konu ya göz ardõ ediliyor ya da bilinçli bir biçim- de ayõrõmcõlõğõ savunan bir söylem benimsetilmeye çalõşõlõyor. Okullar- da okutulan ders kitaplarõnda buna sayõsõz örnek bulabiliriz.(1) Milli Eğitim Bakanlõğõ’nõn çõkardõğõ çocuk kitaplarõ da bu tür örneklerle do- lup taşõyor. Resmi ideolojinin yõllardõr planlõ ve programlõ bir biçimde nasõl bir cinsiyet ayõrõmcõlõğõ yaptõğõnõ göz önüne alacak olursak, bugünkü genç kuşakta giderek yoğunlaşan tutuculuğa, örneğin kõzlarõn õsrarla başörtüsünü savunmala- rõna da pek şaşõrmamamõz gerekir. Son yõllarda sayõlarõ giderek artan dinci ba- sõn da çocuklara ve gençlere yönelik ki- taplarla cinsiyet ayõrõmcõlõğõnõ başarõyla destekliyor. Ancak resmi ideolojinin dõşõnda kalan çocuk yazõnõnda son yirmi yõldõr bir dö- nüşüm yaşanõyor. Örneğin birçok kitap- ta gözlemlenen ilginç bir olgu kitaplarõn başkişilerinin kõz olmasõ. Altmõşlõ yet- mişli yõllarda yazõlan çocuk kitaplarõnda başkişiler hep erkek çocukken, bunun değişmeye başlamasõ belki de Türki- ye’de son yõllarda gelişen kadõn hareke- tiyle, kadõnlarõn örgütlenip, giderek da- ha çok söz hakkõ olmasõyla ilişkili. Ço- cuklar için yazan kadõn yazarlarõn sayõ- larõnõn çokluğu da bir başka etken. An- cak doğrudan kõzlarõn sorunlarõ üzerinde duran, cinsel ayõrõmcõlõk, seksizm, cin- sel sömürü, şiddet vb. sorunlarõ irdele- yen yayõnlar oldukça az. Oysa toplumu- muzun kõrsal kesiminde özellikle kõz ço- cuklarõn yaşadõklarõ sorunlar, eğitimde kõz-erkek ayõrõmõ, kõzlarõn okutulmama- sõ, evden kaçan kõzlar, zorla evlendiril- me, cinsel taciz vb. olgular azõmsana- mayacak denli çok. Kitaplarõ toplumsal cinsiyet açõsõndan irdelerken üç eğilim göze çarpõyor: ? Toplumsal cinsiyet sorununu bü- tünüyle yok sayan kitaplar. ? Bu konuyu ataerkil toplumun izin verdiği bir çerçeve içinde çok dikkatli ve sõnõrlõ bir biçimde ele alan kitaplar. ? Toplumsal cinsiyet sorununu hiç- bir kısıtlama yapmadan gündeme ge- tiren yayınlar. 4 EKİM 2008 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 İçimizdeki polis Çocuk ve gençlik yazını, yazın ve eğitimi buluşturma kaygısında olduğu için, yetişkinler için yazılan yazının her zaman gerisinde gitti. Bu açıdan da toplumsal cinsiyet sorununun kitaplarda daha yeni yeni gündeme gelmesine pek şaşırmamak gerekir. Şu da gerçek ki, yazarlar kendi içlerindeki gizli polisten kurtuldukları anda bu alanda daha verimli ürünler vereceklerdir. Günümüz çocuklarına ille bir şeyler dayatmamız ve öğretmemiz gerekmiyor. Önemli olan kadın-erkek eşitliğinin geçerli olduğu, kadının hiçbir biçimde ikinci plana itilmemesi gerektiği, çağdaş bir anlayışın ışığında onlara kendi yollarını bulmaları ve yeteneklerini keşfetmeleri için destek olabilmek. Şimdi ben çocuğuma hangi kitabõ seçeyim ya da bu ki- tap acaba iyi midir? Çocuk yayõnlarõnõn okuyucusu yalnõz çocuklar değil, aynõ za- manda bu kitaplarõ onlara seçen yetişkinler. Seçimde bilinçli bir yaklaşõm önem kazanõyor. Öte yandan ergenlik yaşlarõndaki gençlerin de yalnõz seçimlerinde aynõ şekilde duyarlõ olmalarõnõn ötesinde eleştirme ve sorgulama yetilerini de geliştirmeleri gere- kiyor. Cinsiyet açõsõndan dikkat edilmesi gereken noktalar:  Erkek çocuğun üstünlüğü doğal bir biçimde kabul ediliyor mu? Bu, ders kitaplarõnõn birçoğun- da olduğu gibi ortaya çõkabilir veya gizli bir biçimde de günde- me gelebilir. Sözgelimi roman ve öykülerin başkişilerinin çoğu kez sadece erkek çocuklarõ ol- masõ gibi...  Kõz çocuğun toplumsallaş- ma süreci içindeki bağõmlõlõğõ hiç sorgulanmadan onaylanõyor mu? Kõz çocuğun erkek çocuk ka- dar bağõmsõz ve özgür yetiştiril- memesi, baskõ ve yasaklarõ çok daha yoğun bir biçimde yaşama- sõ birçok kitapta ya hiç gündeme getirilmiyor ya da önüne geçile- mez bir yazgõymõş gibi sunulu- yor. Erkek çocuklar çoğunlukla yönlendiren ve keşfeden bir ko- numdayken kõz çocuklar genel- likle ikincil konumdalar.  Yayõnlarda klasik rollerin sunulduğu aile merkez mi yapõlõ- yor ve mutluluk yalnõzca ailede mi bulunuyor? Erkek ve kadõn rollerinin bir- birinden kesin çizgilerle ayrõldõ- ğõ mutlu aile tablosu çoğu çocuk kitabõnõn temelini oluşturuyor. Ayrõlõk vb. konulara yer verilmi- yor, verilse de yalnõzca olumsuz bir biçimde veriliyor. Bu bağ- lamda Mine Soysal’õn ‘Eylülde Aşklar’ kitabõnõ bölünmüş bir ailenin sorununu hiçbir mutlu ai- le edebiyatõ yapmadan gerçekçi bir biçimde dile getiren olumlu bir örnek olarak getirebilirim. Ama bu tür kitaplar parmakla sa- yõlacak kadar az.  Genç kõzõn bir mesleği ol- masõ ve o meslekte çalõşmasõ yalnõzca evlilik öncesi bir geçiş dönemi olarak mõ gündeme geli- yor? Genç kõzõn davranõş biçimi hep erkeğe göre mi belirleniyor?  Çekicilik (erkekler üzerinde), edilgenlik, duygusal- lõk gibi klişeleşmiş özelliklere kadõnsõ özellikler olarak özendi- riliyor mu? Tutuculuk genç kuşakta artarken, çocuk ve gençlere yönelik kitaplarda ise cinsiyet ayrõmcõlõğõ destekleniyor Kõzçocuksanvayhaline... Yaptõklarõm utandõracak mõ? T oplumsal cinsiyet sorununu bü- tünüyle yok sayan kitaplarõ ço- cuk ve gençlik kitaplarõnõn ço- ğunda görüyoruz. Cinsiyet sorununu ata- erkil toplumun izin verdiği bir çerçevede çok dikkatli ve sõnõrlõ bir biçimde ele alan kitaplarda göze çarpan, sorunu genellikle de çok fazla sorunsallaştõrmaktan kaçõn- malarõ. Bu kitaplarda geleneksel değerler pek fazla sorgulanmadan, toplumun bek- lentileri doğrultusunda başarõlõ toplum- sallaşma süreçleri gösteriliyor. Bu açõdan da bu yayõnlar çok satõşõ olan piyasa ya- zõnõnõn başõnõ çekiyor. MODERNLİK VE BASKI Örneğin Nur İçözü ‘Reyhan’da yok- sulluktan gelen bir kõzõn bin bir güçlükle parasõz yatõlõ olarak okumasõnõ, âşõk ol- masõnõ, evlenmesini genç okuyucunun hoşuna gidecek başarõ öyküsü olarak an- latõr. Aynõ yaklaşõmõ çok satõşõ olan Gül- ten Dayıoğlu ve İpek Ongun’un kitapla- rõnda da görüyoruz. Bu kitaplarda genel- likle toplumun beklentileri doğrultusunda başarõlõ toplumsallaşma süreçleri gösteri- liyor. Dayõoğlu’nun sevilerek okunan ‘Yeşil Kiraz’õ gibi. Bu tür kitaplarda gündeme gelen ahlaksal değerler de çoğu kez okuyucunun beklentileriyle ve toplu- mun genelgeçer değerleriyle bire bir ör- tüşüyor. Örneğin İpek Ongun’un ‘Bir Pı- rıltıdır Yaşamak’ kitabõnda anne ile kõz arasõnda modern bir ilişki varmõş gibi görünse bile, bir baskõ duyumsanõyor. Genç kõz arkadaşlarõyla bir geziye gide- cektir. Annesi bu bağlamda kendisine yazdõğõ mektupta içimizdeki gizli polisi harekete geçiren öğütlerde bulunuyor. ‘BAŞKALARI NE DER?’ Davranõşlarõm bana zarar veriyor mu, bundan utanacak mõyõm, saygõ duydu- ğum birinin yaptõklarõmõ görmesinden ra- hatsõz olur muyum, yaptõklarõm beni ya- lan söylemeye yönlendirecek mi.. gibi. Aslõnda ilk bakõşta bu öğütlerin hiçbir te- dirgin edici yanõ yok. Ancak “Yaptıklarım beni utandıra- cak mı, ya da saygı duyduğum birinin bu davranışlarımı görmesinden tedir- gin olur muyum” sorusunun, toplumun özellikle geniş çevrelerinde gündeme ge- len “başkaları ne der?” odaklõ mahalle baskõsõndan pek bir farkõ olmadõğõ da söylenebilir. Çünkü “Yaptıklarım beni utandıra- cak mı?” sorusu bile‚ ben kendimi baş- kalarõnõn gözünde nasõl görüyorum anla- mõna geliyor çoğu kez. Oysa önemli olan, insanõn bir birey olarak kendisini bulma- sõ, başkalarõna göre değil de kendi seçi- mine göre karar verebilmesi. YÜREKLİ YAYINLAR Toplumsal cinsiyet sorununu hiçbir kõ- sõtlama yapmadan büyük bir yüreklilikle gündeme getiren, bu açõdan da özgürleş- me yolunda önemli bir adõm atan kitaplar parmakla sayõlacak kadar az. Bu tür ya- yõnlarõn içinde yalnõz kadõn-erkek eşitli- ğini savunma açõsõndan değil, yazõnsal açõdan da en başarõlõ olanlar, sorunlarõ doğrudan onlarõn gözüyle, onlarõn bakõş açõsõndan anlatan kitaplar... Bunlarõn içinde son yõllarda çõkan çocuk kitapla- rõndan Seza Aksoy’un ‘Şişko Pata- tes’ini, gençlik kitaplarõndan Pakize Öz- can’õn ‘Üstüme Kar Yağdı’ romanõnõ buna örnek verebiliriz. Baskõ önüne geçilmez bir yazgõ gibi sunuluyor K öktendinci çocuk ve gençlik yayınlarında kadın da çocuk gibi kendi kendine karar vere- meyen bağımlı bir varlık olarak değer- lendirilir. Bunu da kadını yücelterek ona doğaüstü bazı özellikler tanıyarak gerçekleştirir. Böylece üstün bir varlık olarak gördüğü kadını koruma adına onu bağımlı kılar. Kadının Batı toplum- larındaki özgür konumunu hep olum- suz yanıyla göstererek kendi görüşleri- ni kanıtlamaya çalışır. Sözgelimi Batı toplumlarındaki cinsel özgürlüğün ka- dını metaya dönüştürdüğü düşünce- sinden yola çıkarak içgüzellikleri olan İslamı kadın görüşünü savunur. “Kadın toplumun omurgası olmaktan çıkıp eti haline gelmiştir” düşüncesiyle kadının örtünmesini o üstün ve yüce kişiliğin korunması olarak değerlendirir. Ya da gerek anne gerek ev kadını gerek işka- dını olarak aşırı derece sömürülen ve ezilen kadına alternatif olarak ‘kadının yeri ailesidir’ görüşününe sürer ve çalı- şan kadına karşı çıkar. Bu konuda en son çıkan yayınlardan birinde kadının kariyer yapmasının ai- lenin çatısını nasıl yıkabileceği dile ge- tirilirken ‘kariyer, bir karaçalı gibi aşk- ları bitirip son sevgi kırıntısını da yok eden bir baş belası olup çıkmakta’, kadın üstelik de bir hemcinsi tarafın- dan alabildiğine aşağılanmaktadır. Kadını çocuk gibi gören yayınlar S Ü R E CE K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle