04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 4 EKİM 2008 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 4 Ekim SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU ABD’nin Vasatlık Yarışı ABD, iç içe geçen birkaç kriz birden yaşıyor: Wall Street krizi, liderlik krizi, tek kutuplu dünyadan çok ku- tuplu dünyaya geçişin krizi, değerler krizi, kimlik kri- zi... Böylesine çok boyutlu ve ağır bir krizde “vasatlığın” tavan yaptığı bir başkanlık yarışı izliyoruz. Geçen haftaki Obama-McCain TV düellosunun tek- düzeliği ve sıkıcılığı karşısında, yorumcular şunu söylemişti: “Gözler şimdi başkan yardımcıları aday- larının tartışmasında. Demokratların adayı Joe Biden, tecrübeli. Sarah Palin’i kolaylıkla saf dışı bırakabilir. Bu ikinci round, başkan adayları tartışmasından çok daha heyecan verici olacak!” Hiç böyle bir şey olmadı. Biden-Palin karşılaşma- sı, eğer mümkünse, Obama-McCain karşılaşmasın- dan da sönük geçti. Dersini iyi çalışan Palin, kontr- piyede kalmamayı başardı. Ekonomi ve dış politika konularında ürkütücü bir cehalet sergileyen Alaska Va- lisi için son kertede, bu başlı başına “başarı” sayıldı. Göz kapaklarımı açık tutmak için büyük mücade- le vererek izlediğim, “son turun” da özeti bu. Global köyün TV’lerinden “canlı yayınla” izlediğimiz her iki -Obama/McCain ve Biden/Palin- karşılaşma; ABD’de başkanlık yarışını yönlendiren “seçim maki- nesi” ile ülkenin içinde bulunduğu dramatik kriz ara- sındaki mesafeyi daha çarpıcı ortaya koyamazdı. ‘Siyasi beyin = Duygusal zekâ!’ “Seçim makinesini” yönlendiren uzmanların kılavuzu belli. Sandığa güreşen aday o kılavuzun kurallarını - dünya yıkılsa!- harfiyen yerine getirecek... Sokaktaki adamın -“göbeğini kaşıyan adam”- ka- fasını karıştırmayacak. Mesajını basit tutacak. So- ğukkanlı, eleştirel analize değil, “duyguya” ağırlık ve- recek. Seçmeni akılla değil; “duygusal yöntemlerle” avcuna alacak. “Duygusal zekâ” kullanacak, bunu öne çıkaracak... Amerikan seçmenlerinin “sandık başındaki” dürtü- lerini enine boyuna etüt eden siyaset uzmanı Drew Westen’in vardığı sonuçlar bunlar. “Siyasi Beyin” isim- li kitabıyla gündeme gelen yazar özetle, “siyasi bey- nin, duygulardan ibaret olduğunu” söylüyor. Westen’e göre, ABD seçimlerinde Demokratlar ken- dilerini “akılcı temalarla” sınırlarken; Cumhuriyetçiler, “seçmenlerin duygularına konuşuyor” ve bu neden- le -Bush yıllarında görmeye alışık olduğumuz gibi- sü- rekli “korku” ve “Amerikan değerleri” (aile, vatan, mil- let Sakarya vs.) temalarını işliyorlar. “Son iki yüz yılın en kötü başkanı” W. Bush’tan son- ra, seçmene “akıl” bağlamında söyleyecek hiçbir söz- leri olmayan Cumhuriyetçilerin, Obama’nın karşısına “Başkan adayı” olarak “Vietnam kahramanı McCain’i” çıkartmaları bundan... McCain’ in de bula bula kimsenin tanımadığı Alas- ka Valisi Sarah Palin’i “Başkan yardımcısı adayı” seç- mesinin arkasında gene aynı “duygusal zekâ” yatıyor! Normal şartlarda kazanmak için Palin’in bir “ekono- mi” ve “dış politika” dehası olması gerekmiyor. Olması gerektiği gibi tam, “kürtaj” karşıtı “beş ço- cuk annesi” olması yetiyor. Çocuklarının birisinin -ze- kâ engelli- “down” olması üstelik seçmenlerin “sem- pati” ve “acıma” duygularını gıdıklayan bir potansi- yel sağlıyor. Cumhuriyetçilerin “seçim makinesinin” bunu fütursuzca kullandığını apaçık görüyoruz. Ön- ceki akşam Palin-Biden karşılaşmasının finalinde ol- duğu gibi, Alaska Valisi her fırsatta, “kucağında down bebeği” ile poz veriyor ve engelli bebeğini çe- kinmeden reklam amaçlı kullanıyor. Sonucu kadınlar belirleyecek Kampanyanın Hillary ile fitillenmesinden bu yana “kadın” faktörünün öne çıkması, sonuçları “kadın seç- menlerin belirleyeceği” tespitinin yapılması, Palin’i - iri bir muz kabuğu üzerinde yuvarlanmazssa- “4 Ka- sım” tarihine dek ön planda tutacak. Tüm bu ne- denlerden ötürü, bu kez de “Demokratların seçim ma- kinesi” -TV düellosu öncesinde- Joe Biden’ı “Aman ha! Palin’e agresiv olma!”, “Kendiliğinden bariz bir ha- ta yapmazsa, üstüne gidip aybını yüzüne vurma!”, “Ka- dın seçmenlerimizi gücendirip, başımıza iş açma!” di- yerek tembihlemişler. Palin’in “analık kondüsyonu”, “bizatihi kadınlığı” ve dahası “bilgisizliği” kendisine bir zırh temin etmiş! “Siyaset-TV dünyasının”, kendine özgü kuralları ol- duğunu biliyoruz tabii. Ama bu kadarı fazla. Olay ta- mamen popülist bir hesap kitaba dönüşmüş durumda. Siyaset, geri plandaki gerçeklerden, “krizin gerçe- ğinden” kopmuş gitmiş. Ekranda izlediğimiz yarış, müsamereden ibaret. [email protected] Küreselleşme masalı 1990’lı yılların ortasında kurtarıcı gibi gösterilen “kü- reselleşme”nin kapitalizmin ve emperyalizmin yeni bir masalı olduğunu topluma an- latabilmek için çaba harcayan bilim insanlarına, uzmanlara, gazetecilere adeta “deli” göz- lüğüyle bakıldığını, hatta on- ların kendi çevrelerinde bile “Bırak artık şu eski solcu ka- fasını. Akıllı ol, yoksa başın be- laya girer. İşten atılabilirsin, ücretin dondurulabilir, dışla- nırsın” diye uyarıldıklarını acı bir gülümseme ile anımsıyo- ruz... Kapitalizm, küreselleşme masalı ile kan yeniledi, canı- na can kattı; semirdi, semir- di, yuttukları boğazına da- yandı, geldi tıkandı. Şimdi- lerde yine tıknefes... Prof. Dr. Bilsay Kuruç’a göre, kapitalizmin kazanma dönemi sona erdi, kaybetme dönemi başladı. Bu yeni dö- nemi Türkiye, ABD’ye ve Av- rupa’ya oranla çok daha ağır yaşayacak: “Türkiye, büyük likitide ar- tışı döneminde sanki dışarıdan kaynak edinmiş gibi görünü- yordu, ama daha çok dışarı- ya kaynak transfer etmekle görevlendirilmiş bir ülkeydi. Küreselleşmenin yeni iş bö- lümünde Türkiye için kaynak transferi var. Kapitalizmin kay- betme döneminde Türkiye’ye bu görevi hatırlatılacak. Ül- kedeki bankacılık sektörünün büyük kısmı yabancıya geçti- ği için de transfer kolaylaştı zaten. Dışarıya kaynak trans- ferini gerçekleştirme görevini üstelenecek olan bu bankalar, ortalama mevduat sahibi Türk vatandaşlarını; tıpkı ortalama Amerikalılar gibi küresel ka- pitalizmi bunalımdan çıkar- ma paketinin vergi mükellefi haline sokacaklar. Dışarıya kaynak aktarırken, bir yan- dan da kendi bilançolarını olabildiğince sağlam tutmaya çalışacak olan aynı bankalar, kredi açmakta cimri davra- nacaklar. Dolayısıyla özel sek- törün kredilendirilmesi çok yavaşlayacak. Kendi bankası olan holdingler durumu idare edecekler. Asıl sıkıntıyı, bunun dışında krediye muhtaç olan- lar çekecek. Kendini döndü- ren küçük ve orta boy işlet- meler ise pazar daraldığı için zora düşecek. Onlar taze kay- nak bulabilmekten çok, üret- tiklerini satamama sorunu ya- şayacak. Malları ucuza ka- patılacak. Turgut Özal’dan bu yana başlayan kamu sek- törünü yok etme süreci AKP döneminde tamamlandığın- dan bu sektörün de ekono- miye destek olma olanağı yok. Sonuçta, ekonomi dara- lacak, işsizlik artacak.” İşin ekonomik boyutu bu. Siyasi boyutuna gelince... Prof. Kuruç, uyuyanları şöy- le uyarıyor: “Dünyanın tek egemen ül- kesi gibi görünen ABD zor du- rumda. Ekonomik bunalımın yanı sıra siyasi bunalım da ya- şıyor. Cumhuriyetçi Parti ikti- dardan giderken kendi içişle- ri ile uğraşmak zorunda kala- caklar. ABD, yayılmacılığına ara vermese bile bir süre du- raklamak zorunda. Ortado- ğu’da, Asya’da kışkırtacağı savaşlara kaynak ayırmakta zorlanacak. Dışarıya ilgisi en az birkaç ay zayıflayacak. Ya- ni, Türkiye üzerindeki Ameri- kan baskısı eskisi kadar his- sedilmeyecek. Bu durum, AKP iktidarının, ABD’den des- tek alıp istediği gibi at koş- turma olanağını yitirmesi de- mek. Ciddi bir muhalefet, bu ortamı iyi algılar, durumu ken- di lehine çevirebilirse, yerel seçimler önemli bir fırsat ola- bilir.” Yakın gelecekte yoksulla- şacağımız, acı çekeceğimiz kesin. En azından AKP’den kurtulsak bari... Sağa yanaşanlar için CHP PM üyesi Tülay Özüerman’ın “solda dönüşüm” diyerek sağa yanaşanlar için bir diyeceği var: “İdeolojiler dönüşmezler, karşıtlarını dönüştürerek büyürler.” Özüerman, solun, sağ ve liberal açılımlarla değil, sol söylemleri yaşam pratiğine taşıyacak araçları geliştirerek güçlenebileceğini savunuyor. Dönüştürülmüşler anlar mı bilmem, ama söylediği çok açık: “Kapitalizmin almış olduğu yeni biçime karşı emekçilerin insanca yaşamı için yeni mücadele araçları geliştirmekten söz ediyorum. Rüzgâra karşı yelken açmaktan değil, rüzgâra rağmen rotanızı saptırmadan yelkenlerinize yön verebilmekten. Kolaycılıktan değil, zoru başarmaktan söz ediyorum. Gerçek söylem Türkiye’de iktidar boşluğu olduğudur. Birileri hükümet olmayı hükmetmek olarak algılıyor. Hükmedemedikçe öfkeleniyor, halkı azarlayacak kadar ileri gidebiliyorlar.” ÇGD Başkanı Ahmet Abakay’ın, uzunca süre üstlendiği basın danışmanlığı sürecindeki gözlemlerinden oluşan “Bakan Danışmanı’nın Not Defteri” adlı yeni kitabından: “Erdal İnönü, Demirel’in ve ardından Çiller’in başbakan yardımcısıyken bizim büro memurumuz Remzi, Erbakan başbakan olunca bir baktık, bizim büronun ve Başbakanlık’ın diğer memurlarıyla, başına takke takmış, Başbakanlık’ın alt katındaki mescide topluca gitmeye başlayanların başını çekiyor. Soruyorum: - Yahu Remzi, sen bizim bakanlıktaki büroya çalışmaya geldiğinde ‘Benim babam İsmet Paşa’nın aşçısıymış’ gibi şeyler söyleyip Erdal İnönü’yü övüyordun. Ne oldu şimdi? - Ben RTÜK’e geçmek istedim. Yapmadılar. Oranın parası çok iyi, ikramiyesi de var. Solcu bakanlardan ne gördük ki? - Peki Refahlı bakanlar senin RTÜK’e geçmeni sağlayacaklar mı? - Yaparlar abi, bunlar solcular gibi beceriksiz değiller! Bunlar adamlarına sahip çıkıyorlar. Yapmazlarsa da kendileri bilir. - Senin onların adamı olduğunu nasıl bilecekler? - Bilirler bilirler! Her gün, her cuma mescide namaza gittiğimizi görmüyorlar mı sanıyorsun? Abi, haddim olmayarak sana bir şey söyleyeyim mi? Bak abi, sen de mescide gelsene! Sen bu tahsilinle bunların yanında harcanıyorsun! Sen genel müdür olacak adamsın!” Olay, 1990’lı yıllarda yaşanmış. Bugün gibi ama... Becerikli memur Piyasa Manyaklığı... ERCAN YEŞİLYURT Otuz yıldır ülke insanını “Pi- yasa ekonomisi iyidir, bakın kal- kınıyoruz, kamu ya da devlet ekonomiden çekildikçe, KİT’ler satıldıkça ya da kapatıldıkça zenginleşiyoruz” diye kandır- dılar. Kişi başına düşen gelirin piyasa ekonomisi sayesinde arttığını rakamlarla anlatmaya çalıştılar yıllarca. 24 Ocak 1980’de Türkiye’nin dış borcu 13 milyar dolardı. 1920’den 1980 yılına kadar Cumhuriyet tarihi boyunca ülkede yapılan tüm yatırımlar için ancak bu kadar borç alınmış. Bugün sa- dece özel sektörün borcunun 150 milyar dolar olduğu söy- leniyor. Toplam dış borcun 500 milyar dolar olduğundan bahsediliyor. Bu durum milli gelirin değil, milli giderin arttı- ğını gösteriyor. Ülke kalkınmıyor ama yö- netenler ve yakınları sürekli kalkınıyor. Hepsinin çocukla- rı, damatları zengin oluyor. Bunlar piyasa şartlarında re- kabet ederek mi zengin olu- yorlar? 25-30 yaşlarındaki bu damatlar ve çocuklar hangi ye- teneklerini ispat ederek milyar dolarlık şirketlerin yöneticisi ya da ortağı oluyorlar acaba? Bu çocukların hepsi kamu ola- naklarını kullanabilmek için şirketlerin yönetici kadrolarına getiriliyor. Başbakan’ın da- madı olmasaydı Çalık grubu- nun başına gelebilir miydi o genç insan. O genç insan ol- masaydı, devletin yani kamu- nun bankaları teminatsız 750 milyon dolan Çalık grubuna ve- rip Sabah, atv’yi satın almala- rını sağlar mıydı? Bunlar hep kamu olanaklarını kullanarak zengin oldular. Bülent Arınç gibi imanlı bi- risinin yakınları torpilsiz olarak mı Meclis’e bağlı saraylarda iş buldular? Bülent Arınç inanmış adam, cennete gitmek için her şeyi yapıyor. Bunların he- sabı ona da sorulmayacak mı? Hem milletvekili maaşı, hem de emekli maaşı alıyor. Bunu haksızlık saymıyor Bülent Arınç. Eğer söylendiği gibi ahi- rette adaletli bir ortam varsa, kandıracak kimse bulamaya- caklarından perişan olacak- lardır oralarda. Otuz yıldır piyasa ideolojisi bir inanç sistemi haline getiril- di ülkemizde. Geleceğimizi pi- yasaya bağladılar. Demokra- sinin ancak piyasa ekonomisi uygulandığında olacağını da- yattılar topluma. Televizyon kanallarında piyasa ekonomi- sine karşı çıkanları aşağılayıp azarladılar. Size fantezi gelebilir ama “piyasa sosyalizmi” lafla- rını ettiler. Koca profesörler ka- pitalizmin en soytarı hali olan borsa göstergelerini yorumla- yarak ülkenin nasıl kalkındığı- nı izah etmeye çalıştılar. Ama şimdi iktidardakiler dahil her- kes panik halinde. Başbakan iktidara geldikle- rinden beri, Cumhuriyet dö- nemindeki kalkınmayı katla- dıklarını bağırmakta her gün. Peki, bu ülkede o gıcık oldu- ğunuz 1980 öncesinde hiç if- tar çadırı gördünüz mü? Şev- ki Yılmaz’ın “beş boynuzlu” dediği beş yıldızlı otellerde zengin sofralarda iftar daveti var mıydı? Bu kadar mı basiretiniz bağ- landı, siz böyle lüks içinde yaşarken hem de kamu kay- naklarını kullanarak çıkın kenar mahallelere, Anadolu’ya. İn- sanlar aç ve perişan. Bu yok- sul insanları kandırıp karıları- nızın başını kapatarak mı cen- nete gideceksiniz? Kendileri kamu olanaklarıy- la kişisel kalkınmalarını sür- dürürken millete serbest pi- yasayı övüyorlar. Piyasa de- dikleri üretim, rekabet filan değil kamu mallarını özelleş- tirme adı altında yakınlara, gâ- vurlara satmak. Sattıkları var- lıkların hepsi her gün küfret- tikleri Cumhuriyetin birikimle- ri. Sizin gibi düşünen ve ba- basından hazzetmeyen bir ta- nıdığım vardı. Babası ölünce miras kalan binayı parça par- ça “özelleştirdi”, yani sattı ye- di ve kendi apartmanının ka- pıcısı olarak öldü. Size bakın- ca hep o adam aklıma geliyor da, ne yaparsın ki ülke bizim. Sayenizde dürüstlük erdem oldu. Kendinize ve yakınlarınıza uyguladığınız kalkınma yönte- mini ülke ekonomisine de uy- gulasanıza. BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Köksaplarõ baha- rat olarak kullanõlan õtõrlõ bir bitki. 2/ Te- lefon sözü... Mar- maris ilçesinde, kumsalõnõn güzelli- ğiyle tanõnmõş kü- çük bir adanõn adõ. 3/ Yemek pişirmekte kullanõlan ve içinde õzgarasõ bulunan ayaklõ ve taşõnõr ocak... Kuzu sesi. 4/ İri yapõlõ, tombul. 5/ Jüpi- ter gezegeninin bir uydu- su... İran’õn plaka imi. 6/ Lityum elementinin sim- gesi... Bir konuda görüş- mek için, ilgili kişilerin bir araya gelmesi. 7/ “Ya- şadõm / --- ağaçlarõ şahi- dimdir” (B. R. Eyüboğ- lu)... Bir nota. 8/ Gümüş... Dönence. 9/ Saçõ ağarma- mõş yaşlõ kimse. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Mersin ağacõnõn, nohut büyüklüğünde ve morumsu si- yah renkli meyvesi. 2/ Karõşõk renkli... Coşkun, esinle do- lu. 3/ “Aşağõ yukarõ gidip gelme” anlamõnda argo sözcük... Üstü kapalõ olarak anlatma. 4/ Palamut balõğõnõn irisi. 5/ Fõrõnda ekmek, börek, çörek çevirmeye yarayan bir tür kü- rek... Fas’õn plaka imi. 6/ Bir suçun ya da hatanõn karşõlõ- ğõ... İncir ağaçlarõnda döllenmeyi sağlayan küçük bir sinek. 7/ Şöhret... Küçük çubuklarla oynanan bir oyun. 8/ Mar- maris ilçesindeki Cennet Adasõ’nda, MÖ on bin yõlõna ta- rihlenen arkeolojik mağara... Aktinyum elementinin sim- gesi. 9/ Batõ Avrupa’da bir õrmak... Halat gibi örülmüş ip- lik çilesi. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 B E N J A M İ N U Z O B A R E T K A R S N İ R T D A N İ S K A U K U B E T A T R A Z I A U R A M R R A R U A G A K O A L A I Ş K I R L A K 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle