05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Baştarafı 1. Sayfada sonucu alamayınca A tipi yayın organlarını devre- ye sokup, Ahmet Çalık’ın televizyonuna taşıdılar. İftira şu: Ben, 1982 yılında gözaltına alınmışım. İzmir Em- niyet Müdürlüğü’nde iki gün kalmışım, bütün ar- kadaşlarımı ihbar edip elimi kolumu sallaya sal- laya çıkmışım! F tipi yayın organları bunu günlerce işlediler. No- ter aracılığıyla cevap ve düzeltme gönderdim, ku- şa çevirip kullandılar. 26 yıl öncesine ilişkin bu if- tirayı olağanüstü bir gayret ve hınçla bugüne de taşıyıp, Ergenekon olayına bağlamaya giriştiler. Artık insaf, insanlık gibi onlar için hiçbir şey ifa- de etmeyen sözcükleri kullanmak gereksiz... İftiranın ilk günlerinde olayı köşeme taşıma hak- kımın olmadığını düşündüm. Ancak bu sistemli bir saldırıya dönüşünce, bize güvenen, inanan Cumhuriyet okuruna bilgi vermek sorumluluk ha- line geldi... Evet 1982 yılında gözaltına alındım. 1977-81 ara- sı Ege Üniversitesi öğrencisiydim. 12 Eylül koşulları içinde üç büyük kentte Mart 1982’de büyük bir operasyon yapıldı. Suçlama komünizm propan- dası yapmak, örgüt üyesi olmak... İzmir’de benim de içinde olduğum onlarca genç önce emniyet mü- dürlüğüne götürüldü. Burada 15 gün kaldık. İfa- delerin ardından tüm gözaltında tutulanları basın önüne çıkarıp fotoğrafını çektirdiler. Önde suç un- suru olarak kitaplar, arkada biz... Buradan, Nar- lıdere İstihkam Okulu Komutanlığı’na götürüldük. Annem, babam, kardeşlerim günlerce yerimi bu- lamadılar. O günün normal durumlarından biriy- di. 27 gün sonra toplu halde Fahrettin Altay mey- danındaki Sıkıyönetim Mahkemesi’ne götürüldük. Savcı Ayhan Sun, hepimizin tek tek ifadesini al- dı. Genel olarak suçlamaya ilişkin ciddi bir kanıt yoksa, ifadeleri uzatmadı. Sun, benim de içinde bulunduğum pek çok gençle ilgili “kovuşturmaya yer olmadığı“ kararını verdi. Gözaltı sonrası o günlerde yeni kurulmuş olan Güneş gazetesindeki işime dönemedim. Gü- neş’e Milliyet’ten geçmiştim. Dönemin Milliyet İz- mir Temsilcisi Nurettin Tekindor, “Masan hazır, dön gazeteye” dedi... Nurettin Abiye Haber Mü- dürü Önder Özçorlu da katıldı ve meslek yaşa- mım yeniden başladı. 4 yıl sonra Milliyet’ten Cumhuriyet’e geçerken de Nurettin Abi gönül koy- madan, “Cumhuriyet’te çalışmak da güzeldir” dedi. Çoğumuzu serbest bırakan Ayhan Sun, apay- rı bir yazı konusudur... Onun yaşadıklarını da yıl- lar sonra öğrendim. Ciddi kanıt olmadığı sürece dava açmayan Sun, bu tavrı nedeniyle İzmir’den Konya’ya sürüldü. 12 Eylül’ün yöneticileri, “böy- le savcı olmaz” tavrını yazılı uyarıya dönüştürdü. Bu durum ona çok dokundu. Meslekten ayrıldı. Yıl- lar sonra Ankara’da bir toplantı sonrası gençler- le konuşurken her biri kendisini tanıttı. Biri, “Gök- han Sun” dedi. Birden Ayhan Sun aklıma geldi. Ne- si oluyorsun diye sordum, “babam” dedi. Gökhan, o günlerde meşhur olan “Babam İçin” filmini de anımsatan bir mektup yazdı. Babasının mesleğe dönmesini arzu ediyordu. DYP-SHP koalisyonu vardı. Mesleğe dönmesini ben de çok arzu ettim. Döndü... Nasıl sevindim. Arayıp sesini duydum... Sun, İzmir’e yerleşti. Yukarıda aktardıklarımı ya- zarken adını kullanma izni istedim. “Tabii” dedi. Uzun uzun o günleri konuştuk. “Ben” dedi, “o gün- lerin olağanüstü koşulları içinde riske de girip so- mut delil olmadıkça, ne polis ifadesine dayalı da- va açtım ne itirafa. Senin durumunu da anımsı- yorum. Bugünkü karalamaları doğrulayan bir şey anımsamıyorum. Örneğin İstanbul’da Barış Der- neği davası açıldı, ben açmadım. Beraatla so- nuçlanma olasılığı yüksek olan durumlarda inisi- yatif kullandım.” Özet bu... Kimseyi ihbar etmediğim gibi ben de o döne- mi “sıyrıklarla atlatan” mağdurlardan biriyim. Neden bana bu çamuru atıyorlar? Yanıt F tipi derginin muhabirinin beni karala- yanlara sorduğu soruda gizli: “Bu iddialara, Ergenekon soruşturmalarına kar- şın Balbay neden hâlâ dışlanmıyor?” Medya karanlığını aşmak için yapmamız gere- ken ilk şey şu: Karanlıktan korkmamak! 28 yıllık meslek yaşamımda okurlara, topluma anlatamayacağım tek bir karanlık nokta yok. Mesleğin bütün ilkelerinden uzak karalama ça- lışmaları, yapanın elinde kalmaya mahkûmdur. GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada Kamuoyu baskısı, medyanın sürekli yayınları, suç duyuruları nihayet Ankara savcılığını harekete geçirdi. Savcılık Deniz Feneri dosyası ile mahkeme kararını Almanya’dan istemek zorunda kaldı. Almanya’daki Deniz Feneri davası AKP iktidarı- nı fena halde sinirlendiriyor. Bu konuyu Adalet Ba- kanı Şahin’in şu söylemi aydınlatıyor: “…Bana ne ya! Bana ne… Almanya’daki bir der- neğin yöneticileri yanlış yapmışlarsa, yargılanmışlarsa, benim iktidarımdan buna ne?..” Haklı. Zira AKP öyle bir iktidar ki, kendine yon- tamadığı her olaya, her soruna “bana ne ya” man- tığıyla bakıyor. Oysa bir yerde olayda sorumlu olan sizsiniz ve AKP’dir Sayın Şahin. Zira: Adalet Bakanı olduğunuz için… Türkiye’de ve Al- manya’daki Deniz Feneri sorumlularını dinci ve si- yasal kişilikleriyle AKP’ye yakın oldukları için… Al- manya’dan (örneğin Zahid Akman gibi) kuryeler aracılığıyla milyonlarca Avro RTE’nin akrabası olan Zekeriya Karaman’a elden verildiği için… Din sömürüsü ile toplanan paraların fakir fukara- ya ulaştırılması yerine dinci siyasete hizmet verecek bir TV kanalı kurmak amacıyla kullanıldığı için… Lakin AKP iktidarının kimyası bu… Yolsuzluk art- tı. Rüşvetten geçilmiyor. Şaban Dişli... Derken iktidarın ikinci adamı DMM Fırat hayali ihracatla suçlanıyor... AKP belediyelerde imardan rant elde etme yarı- şının ön plana çıkardığı yolsuzluklar. AKP’li bir tanıdığı olmayan küçük esnafın devlet dairelerinden iş çıkarması olanaksızlığı. Yoksulluk giderek çoğalıyor. Açlık sınırı çoktaaan sınırı aştı. Sorumluluk kimde? Başbakan ve bakanlara, partinin ikinci adamına göre muhalefetle medyada! Hep bir ağızdan “Bana ne ya” diyebilen aynı ça- murdan bir yapı. Başbakan hocaları, önderleri. Kendini AKP duvarına asılı dev aynasında gören, namus ve ahlak simgesi sanan Dengir “Mir”in ağ- zı, RTE’yi kıskandıracak ölçüde bozuk... Bakanları ise; sorumluluktan yan çiziyor. Din yolunda AKP’den ayrılmaları olanaksız yan- daş yazarlar bile ayyuka çıkan yolsuzluklarla rüşvet olayları karşısında artık RTE ile AKP’nin davranış ve tutumunu eleştiriyorlar. İçlerinden biri (İslami kesimin entelektüel kalemi diye anılan Mehmet Şevket Eygi): “...Eline para ge- çen Müslümanlar, çağdaş hayata züccaciye dük- kânına giren fil gibi girdiler. Lüks meskenlere, binitlere, giyim-kuşama trilyonlarca dolar harcandı. Para, mal, servet ve zenginlik tuzağına düştüler. İslami hareket ve siyasal İslam kirletildi. Haram ye- me çağı açıldı. Bazıları o kadar kudurdular ki, banyo muslukları- nı altınla kaplattılar. Brezilya’dan granit aldılar. 5 yıldızlı otelleri be- ğenmeyip 7 yıldızlılarda caka sattılar…” diye yazı- yor. Az yazmış, ama öz yazmış. Sergilediği tablo ger- çeği yansıtıyor: Müslüman RTE’nin, Müslüman AKP’lilerin yol- suzlukla, rüşvetle, siyasal nüfuzla yarattıkları AKP Türkiye’si... [email protected] VAŞİNGTON’daki Temsilciler Meclisi toplantısından ilk çöküş işaretleri gelir gelmez ekranlara konuşan bir Amerikalı, “Rüyanın sonu bu” dedi o gün. Rüya neydi? Amerikan sisteminin özünü, hukuk metinlerine de geçen bir deyimle, “mutluluk peşinde koş- ma özgürlüğü” oluşturur. Yete- nekler yarışacak, düzen hep sağlıklı kalacak, çalışan kaza- nacak, vatandaşlar sisteme gü- venerek yükselip mutluluğa eri- şecek. İçte ve hatta dışta Ame- rika rüyası buydu. Niçin yıkılıyor bu rüya? Güveni sarsan ne? Galiba Reagan’ların, Thatc- her’lerin devrini düşünmek ge- rekiyor. O yıllarda iktisatçıları baştan çıkaran bir düşünce akı- mı ABD ve İngiltere’de iktidar sahibi olanları da etkilemişti. “Monetarizm” denen ve sonra- dan “küreselleşme” boyunca da süren bu akım, kabaca söy- lemek gerekirse, ekonomik sis- temi para oyunlarının dinamiz- mine bağlamayı amaçlamak- taydı. “Para parayı çeker; para parayı doğurur” diyenler, eme- ği, üretimi, birikimi, yatırımı bir yana itip borsa spekülasyonla- rını öne çıkardılar. Denetimsiz- lik modasının sınır tanımaz du- ruma getirdiği paralar çılgınca borsadan borsaya akıp kâğıtlarla oynayanların elinde “yatırım” adını almaktaydı. Birikimleri de- ğerlendirip gerçek yatırımlara dönüştürme yerleri olması ge- reken borsalar, “kâğıt” oynanan iskambil masalarına dönüştü. Amerikan yasama sisteminin sık yenilenen ve halk yığınlarına daha yakın olan Temsilciler Meclisi’ndeki son tartışmada “Wall Street-Main Street” ikile- minin gündeme getirilmesi bo- şuna değildir. Wall Street, yani Manhat- tan’ın bankalar ve borsalar cad- desi. Main Street, yani taşra kasa- balarının çarşısı. Yani, bankerler ve para spe- külasyoncularının dünyası ile üretimle tüketimin dünyalarını somut olarak buluşturan çarşı- lar âleminin çatışması. Temsilciler Meclisi’ndeki po- litikacılar parayla oynayanları bataktan çıkarmaya kalkışanla- ra ve bu reçeteye isyan ettiler. Atlantik ötesinde başlayan kasırga, şu ya bu önlemle bi- raz yavaşlatılsa da, ister istemez Türkiye’yi de vuracak. Ders al- mak için ille vurmasını beklemek ya da “Korkma abi, bir şey ol- maz” diye bildiğini okumaya devam etmek mi gerek? Bizler, yani emeği, birikimi, planlılığı, yatırımı, kalkınma se- ferberliğini savunanlar, haklı çıkmaktan yorulduk artık. Piya- sa denince borsa anlayıp çarşıyı unutanlara, emek ve birikim de- nince gurbet emeğiyle biriktiril- miş paraya göz dikenlere, plan denince pilavla karıştırıp kamu işletmelerini açgözlü alıcılara yedirenlere, mart dendiğinde kediyi akla getirenler gibi sefer- berlik sözü edeni darbeci sa- yanlara tavsiyemiz, sorumsuz- ca fora ettikleri yelkenleri to- parlayıp kasırgayı göğüslemek için bir an önce akıllarını başla- rına devşirmeleridir. Not: Sistemdeki bir hatadan do- layı 1 Eylül’de yayımlanan yazı tek- rarlanmıştır. Düzeltir özür dileriz. SAYFA 2 EKİM 2008 PERŞEMBECUMHURİYET 8 HABERLERİN DEVAMI İstanbul PB 24 Edirne Y 25 Kocaeli PB 24 Çanakkale Y 24 İzmir PB 26 Manisa PB 27 Aydın PB 28 Denizli PB 27 Zonguldak PB 22 Sinop PB 23 Samsun PB 24 Trabzon PB 24 Giresun PB 23 Ankara PB 22 Eskişehir PB 22 Konya PB 21 Sıvas PB 18 Antalya PB 29 Adana PB 30 Mersin PB 29 Diyarbakır PB 25 Şanlıurfa PB 26 Mardin PB 21 Siirt PB 24 Hakkâri PB 18 Van PB 17 Kars PB 17 Oslo Y 8 Helsinki Y 12 Stockholm PB 12 Londra PB 13 Amsterdam Y 13 Brüksel Y 12 Paris Y 14 Bonn PB 12 Münih Y 19 Berlin PB 16 Budapeşte PB 21 Madrid PB 26 Viyana Y 14 Belgrad PB 23 Soyfa PB 22 Roma PB 23 Atina Y 26 Zürih Y 16 Moskova Y 16 Aşkabat PB 27 Astana PB 18 Taşkent PB 32 Bakû PB 19 Bişkek PB 26 Tiflis PB 19 Kahire B 28 Şam B 28 Yurdun doğu kesim- leri ile zamanla Mar- mara ve Ege parçalı ve çok bulutlu, Mar- mara’nın batısı ve Ku- zey Ege kıyıları sağa- nak yağışlı, diğer yer- ler parçalı ve az bu- lutlu geçecek. Hava sıcaklığı: Tüm yurtta 3 ila 5 derece artacak. [email protected] AÇI MÜMTAZ SOYSAL Borsalar ve Çarşılar DİYARBAKIR/ TEKİRDAĞ (Cumhuriyet) - Diyarbakõr’õn Hani ve Lice ilçeleri arasõndaki dağlõk bölgede güvenlik güçleriyle PKK’liler ara- sõnda çõkan çatõşmada 1 er şehit oldu, 1 er de ya- ralandõ. Terhisine 47 gün kala şehit olan er Yal- çın Gürbüz dün Tekirdağ’õn Çerkezköy ilçesinde toprağa verildi. Güvenlik güçleri Hani ilçesinin Bektaş ve Lice ilçesinin Karabağ köyleri arasõndaki dağlõk bölge- de bir grup PKK’li olduğunu belirledi. Bölgede önceki gün başlatõlan operasyonda güvenlik güç- lerinin teslim ol çağrõsõna teröristler ateşle karşõ- lõk verince çatõşma çõktõ. Teröristlerin açtõğõ ilk ateşle, terhisine 47 gün kalan 21 yaşõndaki er Yal- çõn Gürbüz şehit oldu. Çatõşmada yaralanan bir er ise Diyarbakõr Askeri Hastanesi’nde tedavi altõna alõndõ. Şehit erin cenazesi Diyarbakõr’da yapõlan törenin ardõndan toprağa verilmek üzere Tekir- dağ’õn Çerkezköy ilçesine gönderildi. Törende şehidin ailesi ve yakõnlarõ gözyaşõ dökerken yurt- taşlar terörü lanetleyen sloganlar attõ. Osmanlõ Camisi’nde kõlõnan namazõn ardõndan şehit er ilçe şehitliğinde toprağa verildi. Bölgede, geniş çaplõ operasyon başlatõldõ. denetlediği ve ağõr bir görev yükü bulunduğuna dikkat çekildi. Ku- ran kurslarõ da dahil her tür ve dü- zeydeki kurslarõn kõş aylarõnda ilköğretim müfettişleri tarafõndan denetlendiği belirtilen raporda, şöyle denildi: “Resmi ve özel ana ve ilköğ- retim düzeyinde ülkemizde yak- laşık 15 milyon öğrenci öğrenim görmektedir. Bu öğrencilerin Türk Milli Eğitimi’nin Genel Amaç ve Temel İlkelerine ve Atatürk İlke ve İnkılaplarına uygun olarak yetiştirilmesinin kontrolünü yapabilecek yegâne kurum, ilköğretim müfettişli- ğidir. İlköğretim müfettişliğine sahip çıkmak, bugün için Cum- huriyet’e ve kazanımlarına sa- hip çıkmakla aynı anlamı taşır. Kaldı ki, çeşitli kurslarda öğre- nim gören kursiyerlerin geli- şimleri de ilköğretim müfettiş- lerinin görev alanları ve so- rumluluğu içindedir.” Eğitim-İş İstanbul 2 No’lu Şu- be Başkanõ Abidin Baysal, ilk- öğretim müfettişlerinin, cumhuri- yetin getirdiği değer ve ilkelerin tüm köy, kasaba ve şehirlerdeki öğrenci, öğretmen ve velilerce benimsenmesi için yaptõğõ planlõ programlõ ve özverili çalõşmalarõ- nõn, tüm cumhuriyet yandaşlarõnõn takdirlerini kazanõrken, cumhuri- yet karşõtlarõnõn da düşmanlõğõ ile karşõlaştõklarõnõ kaydetti. Baysal, ilköğretim müfettişlerinin geç- mişte yapmõş olduğu birtakõm iş- lemler ve özellikle kõlõk ve kõya- feti nedeniyle hakkõnda yaptõrõm uygulanmasõ için raporlar yazdõ- ğõ öğretmen ve yöneticiler nede- niyle sevilmediğini kaydetti. Bay- sal, “Geçmişte özellikle 28 Şubat süreci olarak ifade edilen dö- nemlerde ilköğretim müfettiş- lerinin kılık kıyafet mevzuatına aykırılıkları bulunan personele görevi gereği işlem yapması, bu kişiler hakkında tutanak dü- zenlemesi, soruşturma yapma- sı, kanunlar gereğince ceza tek- lifinde bulunması ve bugün de aynı olaylarla karşılaştığında aynı işlemleri yapacak bir duruş içinde yer alması, bazı çevrele- rin kuvvetli tepkisini çekmiştir” dedi. Eğitim-İş raporu: AKP iktidarõ döneminde ilköğretim müfettişleri etkisizleştirildi İş yükü çok, ücret yok ZEYNEP ŞAHİN/NİHAN İNAL Milli Eğitim Bakanlõğõ’nõn (MEB) ücretsiz olarak dağõttõğõ din kültürü dersi kitaplarõnda öğrencilere din ve ahlak bilgisinden ziyade “Sünni inan- ca göre dindarlık dersi” verilmesi dikkat çekiyor. Lise ders kitabõnda Alevilere ilişkin bilgilerin “çarpıtıl- dığı” vurgulanõrken eğitimciler ki- taplarõn “tek yanlı” hazõrlandõğõnõn al- tõnõ çiziyor. Eğitim-Sen ise din kültürü kitaplarõnõn toplatõlmasõnõ istiyor. MEB’in ücretsiz ders kitaplarõnda- ki “dinci öğeler”, bu yõlki ilk ve or- taöğretim kitaplarõnda da kendini gös- terdi. Özellikle din kültürü ve ahlak bilgisi dersi kitaplarõnõn, “öğrencile- re dini yaşam tarzını uygulatmaya dönük içerikte olması ve Alevilikle ilgili bilgilerin çarpıtılması” tepki çe- kiyor. İlköğretim öğrencilerinin, sos- yal bilgiler dersini de “dini unsurlarla dolu” kitaplardan öğreneceği görü- lüyor. Ders kitaplarõndaki çarpõcõ ay- rõntõlar ve eğitimcilerin değerlendir- meleri şöyle: Alevilere namaz çağrısı Bu yõl ilk kez okutulan 12. sõnõf din kültürü kitaplarõnda, Aleviliğin “Sün- niliğin bir tarikatı gibi anlatıldığı” vurgulandõ. Kitabõ inceleyen Eğitim- İş İstanbul 1 No’lu Şube Özlük Hukuk Sekreteri ve Din Kültürü Öğretmeni Mustafa Cemil Kılıç, Hacı Bektaş Veli kullanõlarak Alevilikte “namaz, hac” gibi ibadetlerin yer aldõğõnõn sa- vunulduğunu belirterek “MEB’ni an- lattığı Alevilik, Kadirilik ve Nakşi- lik gibi Sünni tarikat kimliğine so- kulmuş bir Aleviliktir” dedi. İlahi- yatçõ Kõlõç, kitaptan şu örnekleri ak- tardõ: “Kitapta Aleviliğin bir inanç ol- duğu gerçeği özenle sansürleniyor. Alevi ibadetlerinden tarikat ayini bi- çiminde söz ediliyor ve bazı Alevi ibadetleri gelenek olarak niteleni- yor. Sayfa 69’da, ‘Görgü ayini, ikrar verme cemi, Kerbela – Muharrem ayi- ni gibi bazõ merasimler Alevilik – Bek- taşilik düşüncesinin önemli gelenek- leri arasõnda yer alõr’ deniyor. Kita- bın 70. sayfasında ise ‘Alevilik – Bektaşilik düşüncesine mensup olan- larõn müzik eşliğinde yaptõklarõ ayine semah denir’ ifadesi yer alıyor. Al- evilik yine inanç değil, düşünce ola- rak niteleniyor, semah ise ibadet sözcüğüyle değil, ayin sözcüğüyle ta- nımlanıyor. Oysa aynı bölümde na- maz, ramazan orucu, zekât ve hac ise ibadet nitelemesiyle ifade edili- yor. Hacı Bektaş’a dayandırıldı Alevilik konusu anlatõlõrken İsla- miyet’teki ibadetlerin Hacı Bektaş Veli’ye atfedilen “Makalat” adlõ ki- taba gönderme yapõldõğõnõ ve “namaz, ramazan orucu, zekât ve hac” ola- rak sõralandõğõna dikkat çeken Kõlõç, “Oysa ‘Makalat’ adlı kitabın Hacı Bektaş Veli’ye ait olduğu tartış- malıdır. Ona ait olduğunu kabul edenler bile kitaba çeşitli müdaha- lelerin yapıldığı konusunda hemfi- kirdirler. Kitapta ayrıca, ‘Alevilik düşüncesinin diğer yazõlõ kaynakla- rõndan birisi olan ‘Buyruklar’da na- maz, oruç, hac ve zekât gibi İslamõn belli başlõ ibadetleri sayõlmõş ve aynõ zamanda Hz. Muhammed ile Hz. Ali’nin buyruğu olarak kabul edil- miştir’ de deniyor. Söz konusu ‘Buy- ruklar’ın pek çok değişik nüshaları var. Yani Alevilerin inanç ve ibadet dünyalarında yer almayan unsurlar, sanki Alevilikte varmışçasına ders kitabına taşınıyor” diye konuştu. Eğitim-Sen: Kitaplar toplatılsın Eğitim-Sen İstanbul 7 No’lu Şube, kitaplarõn toplatõlmasõ için harekete ge- çerek Alevi çocuklarõn zorunlu din dersinden muaf tutulmasõ için dilek- çe örnekleri de hazõrlayarak velilere dağõttõ. Eğitim-Sen İstanbul 7 No’lu Şube Başkanõ Azim Şamiloğlu, AİHM ve Danõştay’õn zorunlu din derslerine ilişkin verdiği kararlara karşõn hukuk ve yasa tanõmayan AKP hükümetinin, din ticareti ve din siyaseti yapmaya de- vam ettiğini dile getirdi. Eğitim-İş Ge- nel Başkanõ Yüksel Adıbelli, zorun- lu din dersinin kaldõrõlmasõ gerekti- ğinin altõnõ çizdi. Eğitim-Sen Genel Başkanõ Zübeyde Kılıç da Danõştay’õn ve AİHM’nin verdiği kararlara karşõn zorunlu din dersine devam edildiğini belirterek “Din kültürü ve ahlak bilgisi kitaplarının hepsi toplan- malı” dedi. Merzifon’da orman bilmecesi MAHMUT ILICALI ANKARA - Eğitim-İş’in ha- zõrladõğõ rapor milyonlarca öğ- rencinin bulunduğu ilköğretimi de- netleyen ilköğretim müfettişinin yõllar içinde “vasıfsız memur statüsüne” dönüştürüldüğünü gözler önüne serdi. İlköğretimin dõşõnda 18 farklõ alanõ da denet- lemekle yükümlü olan ilköğretim müfettişlerinin ücreti 1324 YTL iken, diğer müfettişlerin ücretle- ri 2 bin 300 ile 3 bin 200 YTL ara- sõnda değişiyor. Eğitim-İş İstanbul 2 No’lu Şu- be tarafõndan hazõrlanan rapor ilköğretim müfettişlerinin AKP ik- tidarõ döneminde yapõsal ve eko- nomik sorunlarõnõn arttõğõnõ orta- ya koydu. Raporda, Türkiye’de 3 bin ilköğretim müfettişinin görev yaptõğõ belirtilerek, ilköğretim müfettişlerinin mesleğe alõnõrken biri yazõlõ diğeri mülakat olmak üzere iki sõnava girdiği, daha son- ra 3 yõllõk müfettiş yardõmcõlõğõ- nõn ardõndan tekrar sõnava girerek müfettişliğe geçiş yaptõğõ kayde- dildi. İlköğretim müfettişlerinin büyük çoğunluğunun iki üniver- site mezunu olduğu ve yaklaşõk yüzde 10’unun lisansüstü eğitim aldõğõ belirtilen raporda, eğitim sis- temi içinde ilköğretim müfettiş- lerinin yerinin tam olarak belli ol- madõğõ vurgulandõ. Raporda, ilk- öğretim müfettişlerinin bugün Türkiye’de kamu kurum ve ku- ruluşlarõndaki denetim elemanla- rõ içerisinde en az maaş alan de- netim elemanõ olduğu belirtildi. İlköğretim müfettiş yardõmcõ- sõnõn aldõğõ maaşõn 1119 YTL, ilk- öğretim müfettişinin ise 1324 YTL olduğu belirtilen raporda, Milli Eğitim Bakanlõğõ’na bağlõ di- ğer müfettişlerin 3 bin 200 YTL, Milli Eğitim dõşõnda denetim ya- pan diğer müfettişlerin 2 bin 300 YTL, öğretmenin 1370 YTL, uz- man öğretmenin 1467 YTL ve başöğretmenin ise 1564 YTL üc- ret aldõğõna dikkat çekildi. İlköğ- retim müfettişlerinin denetledik- leri yöneticilerden daha az maaş aldõğõ belirtilen raporda, bugün ilk- öğretim müfettişlerinin ilköğreti- min dõşõnda 18 değişik alanõ daha Amasya’nın Merzifon ilçesine bağlı Akö- ren, Türkoğlu ve Aksungur köyü kavşakla- rına, orman olmadığı halde AKP Amasya Milletvekili Akif Gülle adına “Akif Gülle Ormanı” yazılı tabelalar dikildi. Amasya Çevre ve Orman Müdürlüğü ile Karayol- ları Bölge Şefliği yetkilileri ise levhalar di- kilirken kendilerinden izin alınmadığını belirttiler. Orman Bölge Müdürü Ömer Naci Kaya, konudan haberdar olmadığını ifade ederek “Ağaçlandırma ayrı bir birim ve bize bağlı değil. Ama bildiğim kadarıyla hatıra ormanı yaparak kendi ismini ver- mek isteyenlerin o bölgenin fidanlama üc- retini ödemeleri ve masrafını karşılamala- rı, yani ormana yatırmaları gerek” diye ko- nuştu. İl Çevre ve Orman Müdürü Yaşar Kayataş da tabelaları köy muhtarlarının izin almadan diktiğini öne sürdü. Kayataş, “Bize muhtarların bu konu ile ilgili taleple- ri geldi. Bunu genel müdürlüğe gönderdik ama henüz bir cevap gelmedi. Muhtarları- mız bunu kendileri yazdırarak dikmişler” dedi. (Fotoğraf: MEHMET MENEKŞE) Milli Eğitim Bakanlığı’ndan ‘dindar’ ders kitapları Diyarbakır’dabirşehit
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle