24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Prof. Dr. Bilsay Kuruç ile dünya ekonomik bunalımında son haftayı ir- deledik: - Bir hafta önce ABD’nin dünyayı yöneten güç olmaktan çıktığını aktarmıştınız. Yeni gelişmeler ne gösteriyor? - ABD’nin paketine karşın piyasalar düşme- ye devam edince Avrupa mevduata yüzde 100 güvence çıkardı. Ancak bu karar “Uzlaşamıyo- ruz” demekti. Tam o sırada İzlanda iflas nokta- sına gelerek, kapitalizmin yapay bolluğu içinde bir ülkenin yok olabileceğini gösterdi. Bunun üze- rine Avrupa, daha büyük bir paket açıkladı. Böy- lece tarihte ilk kez Avrupa, ABD’yi kurtarmaya geçti. Dünya artık ABD’nin borçlarını finanse et- mek istemiyordu. Bu durum, Anglosakson ka- pitalizmi olarak ABD’nin dünyanın ekonomik kud- reti olmanın sonuna geldiğini gösteriyordu. İn- giltere Başbakanı Gordon Brown bunun ilk ipu- cunu verdi ve yeni bir yapı, yeni bir Bretton Wo- ods gerektiğini vurguladı. Yeni yapı demek, si- yasi ve ekonomik alanda at pazarlığı demekti. Ancak, bütün önlemlere rağmen uzun bir re- sesyon dönemine girileceğine inanılıyor ve bor- salar düşmeye devam ediyor. Avrupa’nın des- teği bu noktada yetmeyebilir ve büsbütün kar- maşık bir çöküş tablosu çıkabilir ortaya. - Avrupa paketinin anlamı neydi? - Avrupa devletleri, sahip oldukları tüm malı- mülkü karşılık göstererek 2 trilyon dolara yakın bir para çıkardılar. Ama kaynağı yok. Bir tür bi- lanço operasyonu. Parayı, beş para etmez ha- le gelmiş bir takım kâğıtlara değer kazandırmak için koyuyorlar. Daha sonra yeni vergilerle emekten alınacak bu para. Burada kapitalizmin çifte standardını görüyoruz. Halk açlıktan kırıl- sa, insanlar işsiz kalsa devletler hiçbir zaman böyle bir bilanço operasyonu yapmazlar. Büt- çede kaynak yok, derler. Ama şimdi bunu de- miyorlar. Çünkü, kapitalizm var olma-yok olma meselesi ile karşı karşıya. - Türkiye paketin neresinde? - Bir kerelik bir paket bu. Kapitalizmin spe- külatif balonlarla oynadığı eğlence oyunu yine- lenirse, sadece dünya ekonomileri değil, ülke- ler de batar. Paket hazır kaynağa dayanmadı- ğı için hemen borç tahsilatı başlayacak. İlk öde- me mükellefi de borçlu ülkeler olacak. Aksi tak- dirde ABD ve Avrupa’nın bankacılık sistemi ye- niden ödeme araçlarına kavuşamaz. - Ne yapmalıyız? - Türkiye’nin, uluslararası fi- nans sermayesinin onarılma reçeteleri yerine, kendi ülke varlığını güvence altında tuta- cak politikalar üretmesi gerek. Ama bunu bu- günkü yönetim yapamaz. - Onlar ‘bize bir şey olmayacağı’ kanısında... - Bugünkü yönetim, korsan da olsa sermaye girişi sürsün istiyor. - Bu bir çıkar yol mu? - Dünyada yeni ekonomik mimari denen şey, bankacılık sisteminde yeni denetimler anlamı- na geliyor. Bizimkilerin medet umduğu sınır öte- si bankacılık gibi işlemler, yeni dönemde ilk sı- kı kurallara bağlanacakların başında gelecek. Bi- zimkiler, Deniz Feneri’nin dosyası değil, para- ları gelsin istiyor. Ama bu da büyük ülkelerin ye- ni at pazarlığında konulacak ilk kurallara aykı- rı... - Sermaye kesimi çok huzursuz. - Sermaye kesimi, 2002- 2003’ten itibaren Tür- kiye’nin başına tayin edilen bugünkü yönetimin bütün politikalarına bağlı kalmıştı. Özel sektörün 90 milyar dolar civarında bir açık pozisyonu var. Bu açık pozisyonu kapatmak, yıkım demek. Yı- kımı gören sermaye, eğlencenin bittiğini hisse- diyor, onun için “bir başka politika” diyor. CMYB C M Y B 18 EKİM 2008 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 15 KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 18 Ekim SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Erdoğan, Putin Gibi… Ferman, yüksek yerden! Medyaya “kriz”, “çöküş” kelimeleri yasak. Halkta panik yaratan bu ifadeler yerine sadece “iniş” ve “gerileme” sözcükleri kullanılmalıymış. Burası Putin Rusya’sı. Küresel krizden nasibini alan ve son on yılın en de- rin finans krizini yaşayan Kremlin; çareyi medyada “kriz” sözcüğünü yasaklamakta bulmuş! “Turkish Daily News”un dünkü haberi bunu söylü- yordu. Bir genelgeyle “panik yaratan haberlerin yayımlan- mamasını” “salık veren”(!) Moskova; “bankalardaki kuy- ruklar ve bankaların fon sıkıntısına ilişkin haberlerin” san- sürlenmesini istemiş özetle. Sansür genelgesi, sonunda internet bloglarına düşmüş düşmesine ama “sokak- taki Rus’un”, krizden filan öyle uzun boylu haberi yok- muş. Son kamuoyu yoklamaları Rusların yüzde 57’lik bir kesiminin “ekonominin gidişatından memnun, mesut olduklarını”; dörtte birinin de “krizden hiç haberdar ol- madığını” belirtiyor, “Associated Press” kaynağına da- yandırılarak verilen TDN haberi. ‘Alis Harikalar Diyarı’ ülkeler Tam Erdoğan’ın düşlediği türden bir “Alis Harika- lar Diyarında” ülkesi: Dünya yıkılsa, vatan sathında her şey güllük gülistanlık görünecek ya da gösterilecek. “Höt” dendiğinde, herkes hizalanacak... Devasa yıkım eşiğine gelinse de, olan bitenden en son “yurttaş” haberdar olacak. Siyasi piramidin te- pesindekilerin başı hiç ağrımayacak. Onlardan hesap sorulmayacak. Ele dişe dokunan bir açıklama isten- meyecek. Ne söyleniyorsa, onunla yetinilecek… RTE’nin alttan alta önceleri “Hamdolsun bize bir şey olmaz!” minvalli moral takviyeleri ile başlayan ve gi- derek “kriz” lafını ağzına alana veryansın eden açık- lamaları karşısında; Kremlin refleksiyle gösterdiği çarpıcı benzerliği düşünmeden edemedim. Bizimki de “krizi” hatırlatanlara ne diyor: “Yangına körük tutuyorlar!” Hatta bunu da değil, tam açılımıyla şunu söylüyor: “Dünyadaki yangına ülkemden körük tutanlar var... Bu- nu sorumluluk mevkiinde olanların söylemesinden da- ha büyük bir tehlike olamaz.” “Atışma sırası değil. Kriz var. Birlik olalım; oturalım, konuşalım, önlem alalım!” diyenler apaçık yani “vatan haini” konumuna itiliyor. RTE hızını alabilmiş değil. Gözdağı veren bu ha- maseti hâlâ aynı tonda sürdürüyor: “Bu ülkede dört gözle kriz bekleyenler var. Krizlerden siyasi-maddi çı- kar umanlar, bunun için ellerini ovuşturanlar var. Bunlara asla zemin, fırsat vermedik. Vermeyeceğiz!” Ve sınır tanımayan kriz! “Bu, coğrafi sınır tanımayan bir kriz! Afrika’nın en ırak ülkeleri bile etkilenecek.” “Finans krizi” dendi mi, Batı ülkelerinde telaffuz edi- len ilk cümleler bunlar oluyor. Gündemin ilk sırasını yan- lızca bu konu işgal ediyor. Siyasiler, medya, yayın organları hamasetle şu ara hiç ilgili değil. “Yangına körük tutma” atışmalarıyla de- ğil, “Yangın nasıl söndürülecek? Söndürülebilir mi sön- dürülemez mi? Hükümetler, ekonominin kurmayları ile birlikte ne yapabilir, nasıl bir işbirliği gerçekleştirebi- lir” sorularına yanıt aramakla meşguller. Rusya’dan sonra, bir süre İtalya’ya geçtim. Çiz- medeki hava böyleydi. Özellikle medyanın tavrı; hastaya suni moral takvi- yesi yapan şefkatli bir hemşire tavrını andırmıyordu. Bilakis, tam tersine. Acı da olsa tercih; hastaya ger- çekleri olduğu gibi söylemek, olanları ve bundan son- ra olabilecekleri açık seçik anlatmaktan yana yapılmıştı. Yayın organlarında mütemadiyen “vatandaşa” yö- nelik “Şunlar, şunlar oldu ve de olacak. Şimdiden ön- leminizi alın!” yazıları dikkat çekiyordu. Telefona sarılan dinleyicilerin yaylım ateşinde kalan radyo ve TV’lerde: “Banka tasarruflarımı yitirir miyim? Paramı ne yapayım? İşsizlik beni de etkiler mi? Alış- verişimde nelere dikkat edeyim? Emeklilik fonum tehlikede mi? Ev kredim ne olur? Faiz nasıl etkilenir? Fatura kime kesilecek?” gibi.. “vergi veren yurttaşı” bi- rinci dereceden ilgilendiren sorulara yanıt aranıyordu. Bir bu yaklaşıma bakın; bir de Rusya, Türkiye gibi ülkelerde sergilenen höt, zöt ve yasakçı tavra. Küreselleşmenin başını çeken ülkelerle, kuyruğuna takılan ülkeler arasındaki fark bu işte. En büyük ka- zığı tabii biz yiyeceğiz. Çöküş Tablosu AKP’ye dur! Kendisini solda ifade eden bütün partilerin Ankara il başkanlıkları, KESK’ten Türk-İş’e tüm sendikaların Ankara şubeleri bugün “AKP’ye dur” demek için bir araya geliyorlar. Saat 12.00’de Toros Sokak’tan Kolej’e yürüyüp miting yapacaklar. KESK’ten Hasan Karakaya diyor ki: “AKP’nin yarattığı tahribatın gücü kadar büyük bir muhalefet hattı oluş- turamazsak, ülkemizin ve emekçilerin kaderini değiştirme şansımız olama- yacak.” 16 Ekim Dünya Gıda Günü’nde, ömrünü emperyalizmin beslenme politikasını halka anlatmaya adamış olan bilim insanı Osman Nuri Koç- türk’ün “Açlık Korkusu” adlı kita- bında daha önce altını çizdiğimiz bölümleri gözden geçirdik. Koçtürk, kitabı bize 1984’te im- zalamış. Kitabın yazılış tarihi 1969, basım tarihi de 1970. Koçtürk, 40 yıl önce yaşanan gerçekliği anlatmış: “Bu yıl yabandan borçlanarak 850 bin ton buğday satın alacak ve eğer doyurabilirsek karnımızı bu- nunla doyuracağız. Geçen yıl 350 bin ton buğdayı satın alabilmek için 40 yıl vadeli bir borç senedi imza- lamıştık. Bugün yediğimiz ekmeğin parasını, torunlarımız ödeyecek ve bize hayır dua etmeyeceklerdir. İlkokullardaki yavrularımızdan son- ra ortaokullar ve liselerdeki yavru- larımız, işçilerimiz, köylülerimiz de FAO aracılığı ile Türkiye’ye verilen üretim artığı kalitesiz besinlerle beslenecekler.” Koçtürk’ün bu satırlarını okuduk Ziraat Mühendisleri Odası Başka- nı Gökhan Günaydın’a. O da bu- günün özetini yaptı: “2007’de ürettiğimiz buğday 17.3 milyon ton, 2008’de de 17.8 milyon ton oldu. Türkiye’nin ken- dine yeterli olabilmesi için en az 18.5 milyon ton buğday üretmesi gerekiyor. Yalnızca bu yılki buğday ithalatı 1.5 milyon ton. 2008’de ta- rımsal dış ticaret açığımız 2.3 mil- yar dolar. En az 20 milyon insanı- mız 21 doların altında bir parayla karnını doyurmaya çalışıyor. 1999’da 9 milyon olan tarım istih- damı bu yıl 5.6 milyona düştü. Bu kadar insan, şehirlerin varoşlarına yığıldı ve yoksullaştırılıp bağımlı- laştırılarak her türlü istismara açık yeni bir siyaset projesinin aracı ha- line dönüştürüldü.” Kısırdöngüden kurtuluş yok san- ki... Dün yapılanlar bugünü karartır- ken bugün yapılanlar dünü aratıyor. Açlığın 40 yılı Ülkemizde Bilinç Edinme Gerekliliği AYYÜZ SABUNCU* Sağduyu, eğitim, akıl ve toplum değerlerini kullana- bilme yetisine bilinç dene- bildiğine göre bunun eksik- liği/yanlış algılanması sana- yi, tarım, çevreden tutun da siyasete dek kendini belli eder; çözümü de toplumsal bilincin geliştirilmesindedir. Bilinç saygın, mutlu top- luluklar yaratır. Yineleriz ki Türkiye bu tür mutluluğa Atatürk döneminde, çağ- daş bilinç düzeyiyle eriş- miştir. Toplumsal mutsuz- luğa neden ise sapkın bi- linçlerdir; sorundan kurtul- manın bir yolu çağdaşlaş- madır. Atatürk’ten sonraki ikti- darlar “ulusal bilinç ve üni- ter devleti” güçlendirip, çağ- daşlığı yaygınlaştıracakları- na, dini açık ya da gizli kul- lanarak; sorgulayamayan, cahil, bilinç yoksunu kitle- ler yaratarak iktidar olma fırsatını yitirmek istememiş- lerdir. Ulusal bilinçle kuru- lan Türkiye’de dini siyasete katma çabası 1950’lerde belirginleşip 2002’den son- ra da yoğunlaşarak güç ka- zanmıştır. Ailede başlayan eğitime ahlak, sağduyu, tutarlı dav- ranış, sevgi-hoşgörü, dü- rüstlük, üretim gibi yetiler de katılmalıdır ki oluşan bilinçle sağlıklı devlet anlayışı sağ- lanabilsin. TC, Kuruluş dö- neminden beri Sevr denen gayya kuyusuna, İttifak Dev- letleri’nce sarkıtılmak isten- mişti. Atatürk döneminde, ABD’ye karşın, Türkiye; Lo- zan Antlaşması’yla bağım- sız, laik, saygın bir hukuk devleti olarak kuruluşunu İttifak Devletleri’ne onay- latma bilincine yücelerek erişmiştir. Ermeni soykırımı gibi sapkın, gerçek dışı ideo- lojiler her şeye karşın hâlâ devrededir. Emperyalist devletlerin kendi ülkelerinde korudu- ğu ulusal değerler, bağımlı- laştırılmak istenen ülkemiz- de hedef saptırmak için kul- lanılmakta; usulsüzlük, yol- suzluk, çıkarcılık gibi kafa karıştıran düşük ahlak de- ğerlerinin gündem oluştur- duğu bir sarmalın kuşatma- sı altına hızla itilmekte, so- nu toprak bütünlüğünün bo- zulmasına dek varabilecek bağımlı bir devlet anlayışı, bilinçsiz de olsa işletilmeye çalışılmaktadır. Genelkurmay Başkanı Sa- yın İ. Başbuğ’un “Küresel düşün, ulusal davran” öz- deyişi savunma politikası gereği belirtilmiş, aynı za- manda siyaseten de ders alınacak niteliktedir. Petrolden en büyük pa- yı almak için demokrasiyi kullanarak Afganistan ve Irak’ı işgal eden ABD, nük- leer kutuplaşmayı hedefle- yen çıbanbaşı olmaktan vaz- geçmelidir. Çünkü, bu nük- leer güçlenme Çin, Hindis- tan, İran ve Venezüella gibi bazı Latin Amerika ülkeleri- nin de katılacağı, Rusya’nın başı çekeceği bir karşı ku- tuplaşmayı hızla tetikle- mektedir. Kapitalden daha çok pay almak için emperyalizmin zararlarına dünyayı ortak et- meyi başaran küresel güç- ler bumerang kendilerine yönelmeden önce nükleer güçlenmeden vazgeçme- leri gerektiğini fark etme- lidirler. Bilinç kaybına uğ- ramış, iç ve dış politika çiz- gisini henüz oturtamamış ülkemiz ise sağduyu, siyasî zekâ, onur, saygınlık gerek- tiren devlet politikalarında adı arabuluculuk olan bir eylemi kendi kendine üstle- nerek devletler arasında gi- dip gelmektedir. Azalan millî hasıla, çoğa- lan işsizlik, halka ve bazı gü- venilir istatistiklere göre se- nede yüzde 50’nin çok üs- tünde, bazı kayıtlarda yüzde 30-40’larda, iktidara göre ise yüzde 10’larda olan pa- halılık/enflasyon 2007’de 40 milyar dolar, 2008’de 45-55 milyar dolarlara varabilecek cari açık gibi devlet zafiyet- leri adaletsiz gelir dağılımı- na ivme kazandırıp, halkın dayanma gücünü tüket- mekte, sonuçta ülke vurgun yemiş bir dalgıca benze- mektedir. Bu cümleden olarak dev- letin finansal büyümesini kı- sıtlayan “Milletvekillerine ga- zilik hakkı ve bir sene görev yapanlarına da emeklilik hak- kının” yeni yasalarla, muha- lefet milletvekillerinin de onayıyla Meclis’ten geç- mesi garipsenecek bir du- rumdur. Türkiye bu yeni kargaşa- dan en az zararla çıkmayı Mustafa Kemal yoluyla ba- şarabilir; 1. Seçim Siste- minde Baraj, 2. Dokunul- mazlığın Kaldırılması, 3. Üni- versitelere Özerklik, 4. Din ve Devlet İşleri, 5. Çağdaş Orta-Lise Öğretiminin Dağı- lımı, 6. Üretimde bağımsız- lık akla ilk gelen çarelerdir. Günümüz sorunlarını fark etmek bir bilinç, bir va- tandaşlık görevidir. Bu bi- lincin ilk koşulu eğitim ve çağdaşlıktır. * Arkeolog BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Kapõ, pencere ya da evin iç bölümüne süsleme amacõyla takõlan dövme de- mir. 2/ Kadastro ha- ritalarõnda parseller topluluğu... Pasifik okyanusunda küçük bir ada-devlet. 3/ Ayakkabõlarõn altõna çakõlan demir... Bir renk. 4/ Lantan ele- mentinin simgesi... Büyük kõz kardeş. 5/ Yük- selme, yücelme... Bilgi- siz, kültürsüz kimse. 6/ Bir soru sözü... Bir etkin- liğin geçici olarak durdu- rulduğu süre... Ateş. 7/ Demet, deste... “Islıkçı ördek” de denilen ve yur- dumuzun sulak alanlarõn- da da yaşayan ördek cinsi. 8/ İzmir-Aydõn otoyolun- da, Türkiye’nin en uzun tünellerinden biri. 9/ Düşünüle- nin tersini söyleyerek yapõlan ince alay... Üstü kapalõ ola- rak anlatma. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Yaygõn medya kuruluşlarõna giremeyen ya da girmek istemeyenlerin çõkardõğõ dergilere verilen ad... Bir nota. 2/ Tavõr, davranõş... Meşin kesmek için kullanõlan araç. 3/ Bir tür otomobil yarõşõ... Telefon sözü. 4/ Kartal, atmaca, çay- lak gibi yõrtõcõ kuşlara verilen ad. 5/ “O” adõlõnõn yönel- me durumu... Utanç duyma... Boru sesi. 6/ Arjantin’in pla- ka imi... Gösteriş, fiyaka. 7/ Tünel açmakta kullanõlan ve üzerinde delme tabancalarõ bulunan araba... Küçük erkek kardeş. 8/ “Kuzgunlar ve Leşler”, “Yitik Ülkü” gibi ro- manlarõyla tanõnmõş yazarõmõz. 9/ Mersin'in Silifke ilçe- sinde antik bir kent... Rusya parlamentosuna verilen ad. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 M E R L A N O S I R A R O D E O R N E T A N D M A D L E N F A I S I L E G O R E M İ V O N A T A S A R İ P M O N O T O N N U N T A Z İ Y E 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 nilgun@cumhuriyet.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle