24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 12 EKİM 2008 PAZAR 16 Tayfun Timoçin: “Ev sahibi, birikmiş altı aylık kirayı istiyor... Deniz Baykal mal varlığını açıklamadan vermem!” Futbolda onur maçı: Ertuğrul Sağlam: 4 Beşiktaş: 0 Ceza Ahmet Önen: “İşlediği suçunun bedeli kitap okuma ‘cezası’ ile ödetilen toplumda, elbette kitap okuma alışkanlığı olmayacaktır!” Çınlama Murat Biricik: “Yeni banknotların arka yüzüne keşke AKP’li büyüklerimizin resimleri konsaydı; elimize para geçtikçe hepsinin kulaklarını çınlatırdık! Duman Uran Yalçın: “Türkiye’nin havası dumansız... Ülke duman olmuş!” YağmurDeniz Dünya Tabipler Birliği’nin dünyası! DÜNYA Tabipler Birliği’nin internet sayfasında “ayın ülkesi” bölümünde aylardır Ermenistan Cumhuriyeti’nin yer aldığını anlatıyor Tıp Kurumu Başkanı Dr. Mehmet Altınok: “Her ne hikmetse Ermenistan Cumhuriyeti aylardır ayın ülkesi yerini koruyor ve tanıtım yazısında Türkiye’de 1,5 milyon Ermeni’nin 1914- 1918 yılları arasında soykırıma uğradığı, büyük bir bölümünün de 1915’teki tehcir nedeniyle dünyanın çeşitli bölgelerine göç ettiği savlanıyor. Dünya Tabipler Birliği’nin savları bu kadarla kalmıyor. Ermenistan’ın Karabağ’ı işgali ve 1 milyon Azeri’nin yurtlarından sürülmesi de Ermenilerin eski topraklarına geri dönüşü olarak destekleniyor. Anımsayacağınız gibi Dünya Tabipleri Birliği daha önce de Türk Tabipler Birliği ile Almanya’daki bir Kürt hekim organizasyonunu kaynak göstererek ayrılıkçı terör örgütünün başı Abdullah Öcalan’ı Türkiye’de hapiste zor durumda olan yegâne hasta olarak tanımlamıştı. Yükselen tepkiler nedeniyle Türk Tabipler Birliği yöneticileri geç de olsa bu durumu tekzip etmişti. Bizimkiler acaba, üyesi bulundukları Dünya Tabipleri Birliği’ni Ermenistan konusunda da fazla geç kalmadan uyarmayı düşünürler mi?” - RTE, 3 bin lira tazminat ödeyecekmiş... “3 kuruş olmadığına sevinmiştir!” HAVA Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aydoğan Babaoğlu görevinden istifa etsin mi? Sevgili Uğur Mumcu’nun fikir sahibi olmak için önce bilgi sahibi olmak gerektiği uyarısından yola çıkarak sorunun yanıtını bulmaya çalışalım. Genelkurmay Başkanlığı’nın resmi açıklamasına göre Şemdinli’deki Aktütün Jandarma Sınır Bölüğü’nün Bayraktepe mevzilerine 3 Ekim Cuma günü öğleden sonraki saatlerde bölücü terör örgütü tarafından saldırı başlatılıyor; çatışmalar akşam karanlığına kadar devam ediyor. Bu süreçte çatışma bölgesine destek birlikleri gönderiliyor ve bir grup terörist savaş uçakları tarafından ateş altına alınıyor. 17 askerimizin şehit olduğu bu çatışmanın açıklaması 4 Ekim Cumartesi günü saat 9.30’da yapılıyor. Sonradan anlaşılıyor ki çatışma saatlerinde Hava Kuvvetleri Komutanı Babaoğlu Antalya’nın Serik ilçesindeki bir turistik tesiste golf oynuyormuş. Askerlerimiz şehit olurken komutan golf oynuyordu şeklinde eleştiriler yönetilince Genelkurmay Başkanlığı 8 Ekim Çarşamba günü saat 17.30’da bir açıklama daha yapıyor. Açıklamada “Hava Kuvvetleri Komutanımızın Antalya’da bulunduğu sırada, 4 Ekim 2008 Cumartesi günü akşam saatlerine kadar olan sürede, Bayraktepe bölgesinde meydana gelen çatışma sonucunda verilen şehitler hakkında bir bilgisi olmamıştır” deniliyor. Şunu anlıyoruz ki 3 Ekim Cuma öğle saatlerinden 4 Ekim Cumartesi akşam saatlerine kadar yaklaşık 30 saat Hava Kuvvetleri Komutanı ile “karargâh”tan hiç kimse bağlantı kurmuyor; komutan da “saha”da olduğu için radyodan falan çatışmayı öğrenemiyor. Bu durumda baştaki soruyu şu şekilde değiştirebilir miyiz: “Savaş uçaklarından destek istenen önemli bir çatışma üzerine Hava Kuvvetleri Komutanı’nı arayıp sormadığı için Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ ve kamuoyuna böylesi anlamsız bir açıklama yaptığı için ilgili subay da görevinden istifa etmeli midir?” Ne ilgisi var diyebilirsiniz. O halde soruyu tümden değiştirelim: “Hakkari Aktütün’de jandarma karakoluna ve hemen ardından Diyarbakır’da polis otobüsüne yapılan saldırılar üzerine her iki güvenlik teşkilatının da siyasi sorumluluğunu taşıyan İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın bir dakika bile o koltukta oturmaması gerektiği niye kimsenin aklına gelmiyor!” İstifa PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Ne Olacak Bu Kapitalizmin Hali? Bizim ‘coşkun liberal’ çocukların yazdıklarını okuyarak, anlattıklarını dinleyerek bir kesim sıkı solcular bile ‘ka- pitalizmin dayanıklılığı’ masallarına inanır gibi olmuş- lardı son zamanlarda. Serbest pazar ekonomisi öyle bir düzendi ki karşısına çıkan tehlike ne olursa olsun, dinamiklerini harekete geçirip panzehirini üretip teh- likeyi alt ederdi. New York borsası çöktüğünde finans kapitalcilerin Manhattan gökdelenlerinden pike yapıp caddelere yapıştıkları 1929 Buhranı’ndan dersler çı- karmışlar, tarihin tekerrür etmemesi için sözü edilen o dinamikleri üretecek kapitalizm-içi koşulları yaratmış- lardı. Böyle yazıyor, böyle anlatıyorlardı serbest pa- zarcılar. Ne var ki hayat onları doğrulamıyor, üç beş yıl- da bir ortaya çıkan konjonktürel dalgalanmalarda bi- le çuvallamaya başlıyorlardı. Fakat yine de yazdıklarında, anlattıklarında direni- yorlar, beyaz kâğıtlara yansıttıklarına, ağızlarından dökülenlere inanmak istiyorlardı. İnandırıcı olmak için önce kendilerinin inanması gerekiyordu çünkü. Yok- sa patron yazarlığı, holding akademisyenliği nasıl ya- pılabilirdi ki? Amerikan yatırım bankalarının en irilerinin birbiri ar- dınca çöküşü ve bu çöküşlerin yol açtığı felaketler kar- şısında dilleri tutuldu. Bugünlere kadar serbest pazar ekonomisine devlet müdahalesine tiksintiyle bakan göz- leri birden faltaşı gibi açılıverdi, ABD Merkez Banka- sı’nın başka bankalar da batmasın diye bankacılık sis- temine 700 milyar dolar pompalamasını büyük umut- larla karşıladılar. Ardından Avrupa finans kapitali alarm sinyalleri verdi; borsalar düşüşe geçmiş, dolar yükselmeye, al- tın tavan yapmaya başlamıştı. Yalnız ABD’de, Avrupa’da değil küresel kapitalizmin tuzağına düşmüş tüm ülke- lerde panik baş göstermişti. Serbest pazar şampiyonları kuyrukları bacaklarının arasına sıkışmış, dilleri dışarı- da belediye itlaf ekibi görmüş sokak köpekleri gibi ‘dev- let’e koşuyorlar, salya sümük “Kurtar bizi baba!” diye ağlaşıyorlardı. Sarsılanlar yalnızca yatırım bankaları değildi, mev- duat bankaları da krizden nasiplerini almışlardı. Söz ko- nusu para, mal, mülk olunca mevduat sahiplerinin en aptallarının bile gözleri açılmış, paralarını o çok reklamları yapılan süslü bankalardan daha güvenli gördüklerine transfer etmeye başlamışlardı. Aynı durum Avrupa öl- çeğinde de geçerliydi, paralar devlet güvencesi 20 bin Avro’luk yasal limitte olan ülkelerden bankalarının gü- vence limiti daha yüksek olan ülkelere kayıyordu. Kısacası küresel kapitalizm yaşanan krizle birlikte de- lik deşik olmuştu, güvenilirliğini hızla yitiriyordu. Karl Marx’ın, “kapitalizmin eşitsiz/dengesiz geliş- mesinin yıkımını da beraberinde getireceği”ne ilişkin ku- ramının haklılığı bir kez daha kanıtlanmıştı. Krizin başlıca nedenlerinden birinin küresel likidite darlığı olduğu biliniyordu. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda işlem gören kâğıtların yüzde 72’si, ban- kalarımızın da yüzde 50’si yabancılarda olunca eko- nomimizin küresel krizin dışında kalması mümkün de- ğildi. Önümüzdeki haftalardan itibaren reel sektörün dış kredi bulmada zorlanacağına, toplam hacmi 172 mil- yar doları aşan ve önemli bir bölümü kısa vadeli olan dış borçlarını ödemekte/döndürmekte büyük güçlük- lerle karşılaşacağına tanık olacağız. Bu güçlükler çeşitli sanayi kollarında üretime ara ver- me, toplu işçi çıkartma, ücret ve maaşlarda indirime gitme gibi önlemleri beraberinde getirecektir. İşsizliğin yaygınlaşacağı, hayat pahalılığı artarken ücret ve ma- aşların yerinde sayacağı bir ortamda küçük ve orta öl- çekli işletmeler krizin etkilerini bire bir hissedecekler, tüketim hacmindeki daralma binlerce işyerinin ka- panmasına yol açacaktır. Milyonlarca insanın boyunu aşan kredi kartı borçlarını nasıl kapatacağı da büyük bir sorun olarak karşımıza çıkacaktır. Bu öngörüler birçok aklı başında ekonomist tara- fından yazılıp söyleniyor, ne var ki pek okunmuyor, din- lenmiyor. Sözü dinlenenler son dönemde televizyon kanallarında mantar gibi türeyen saçları jöleli, “çok bi- lir gözüken” yeniyetme “happy yuppie” tipler; ama ba- kıyorum, şu sıralar yüzlerinden düşen bin parça, an- laşılmadık bir şeyler geveliyorlar, bir türlü “Güvendiğimiz Amerikan dağlarına kar yağdı, çuvalladık!” diyemiyorlar. O zaman da “Ne olacak bu kapitalizmin hali?” diye sormak biz, sosyalist dinozorlara kalıyor. Hay Allah! Son yõllarda Eskişehir’i anla- tanlarõn ortak tanõmõ “mucize”... Nedeni ise Prof. Dr. Yılmaz Bü- yükerşen’in büyükşehir belediye başkanlõğõnda kente kazandõrõ- lan değerler... Porsuk Çayı’nõn 10 yõl önce hayal bile edilemeyecek şekilde “kent içi su yolu”na dönüşmesi; aynõ sürede gerçekleştirilen ve dünyadan ödüller alan “raylı toplu taşıma” sistemi; tarihsel dokudan ne kalmõşsa “tümü”nün kurtarõlmasõnõ öngören projeler; kenti bezeyen heykeller; parklar, meydanlar, yayalaştõrmalar ve metropolleri aratmayacak dü- zeydeki zengin “kültür ve sanat etkinlikleri”nin gösteri mekân- larõyla birlikte yaşama katõlmasõ... Can Dündar bir yazõsõnda; “Türkiye’de sinema ve tiyat- rolar düğün salonlarına dö- nüştürülürken, Büyükerşen başkan olunca nikâh salonu inşaatının projesini değiştir- miş; Eskişehir 570 kişilik nefis bir tiyatro salonuna, döner platformlu 480 kişilik göz ka- maştırıcı bir opera ve senfoni salonuna ve aralarındaki sergi salonuna kavuşmuş...” diye an- latõrken diyordu ki: “Eskişehir’e gittim. Türkiye’ye inancımı ta- zeleyerek dön- düm...” (26 Ni- san 2005) Adõ “Opera” olan durak “Cumhuriyet Devrimi” saye- sinde sadece An- kara’da vardõ; Büyükerşen sa- yesinde artõk Es- kişehir’de de var... Kent içinde teknelerle gezin- mek Paris, Amsterdam, Venedik demekti, artõk bizde de Eskişehir demek... Üstelik, Avrupa’dakileri arat- mayacak teknelerin, “denizi ol- mayan bir kentin belediye ter- sanesinde” üretilmesiyle... Siyasal engellemeler Bütün bunlarõ hayranlõkla iz- leyenlerin pek fark etmedikleri, ama aynõ hizmetlerin gerçekleş- mesini sağlayan inanõlmaz bir “mucize” daha var. Büyüker- şen, projelerini “belediye mecli- si desteğinden yoksun” olarak gerçekleştiren bir belediye baş- kanõ... Hatta, hem “iktidar”õn hem de yine belediye meclisindeki “ik- tidar partisinden” çoğunluğun “engelleyici” tutumlarõna rağ- men... Büyükerşen diyor ki: “Beş yıl- dır meclisten hiçbir projemi geçiremedim. Süren hizmetle- rim 1999-2004 dönemindeki belediye meclisi üyeleri, ilçe belediye başkanları ve il genel meclisi üyeleriyle karara bağ- ladığımız projeler...” Peki, şimdiki AKP çoğunluğu, sadece “siyasi hazımsızlık”tan mõ; yoksa “başka çıkarlar”õ da gözeterek mi bu tutum içindeler? O kadar ki engelledikleri her bir hizmetin, aynõ zamanda “yaşa- dıkları” ve “sorumlu” oldukla- rõ kente eşsiz kazanõmlarõna bile aldõrmadan... “Özellikle imarda siyasal ko- numlarını çıkar birliğine dö- nüştürdüler. AKP il başkanı ve yönetim kurulu üyesi ilçe bele- diye meclisinde ve imar ko- misyonundalar. AKP il başka- nı da komisyonun başkanı. Da- hası büyükşehir meclisinde de varlar ve yine imar komisyo- nundalar; başkan da aynı AKP il başkanı...” diyen Büyükerşen, bu imarcõ örgütlenmenin ticari i- çeriğini de şöyle özetliyor; “Bu AKP’lilerin, diğer ilçe beledi- yesinde ve imar komisyonunda üye olan üçüncü ortaklarıyla yapı denetim şirketleri de var. Yasadaki inşaat denetimi ko- talarını sürekli aştıklarından 6. şirketlerini kurdular. Üstelik, müşterilerine imar tadilatı sö- zü vererek işleri alıyorlar...” Nitekim, gündeminde imar pla- nõ değişikliğinin olmadõğõ bir be- lediye meclisi toplantõsõ artõk yok. Belediye- nin kişileri de- ğil kenti göze- ten planlama ça- lõşmalarõ ise ay- nõ imar komis- yonunda “bek- letiliyor”... Büyükerşen ise ranta dönük “ayrıcalıklı imar hakları” sağ- layan meclis kararlarõnõ veto et- se bile “yeniden onaylandığı” için, çareyi “yargıya gitmek”te bulmuş. Türkiye’de, hatta dün- yada “kentin çıkarlarını koru- yabilmek için meclisini sürek- li mahkemeye vermek zorunda kalan” bir başka belediye başkanõ var mõdõr? Benzer bir soru da “Maliye Ba- kanı da beni engellemek için elinden geleni yapıyor” diyen Büyükerşen’den; “Unakıtan halka hitaben ‘Elimdeki paranõn tozu bile Es- kişehir’i ihya etmeye yeter; ama bir şartla, büyükşehiri istiyoruz’ dedi. Dünya demokrasilerinde bu şekilde konuşan bir başka bakan var mıdır?..” İşte böylesi bir sözde “demok- ratik” ortamda, Eskişehir’deki “mucizevi” ayrõntõlarõ bu gece 23.00’ten itibaren Kanal B’deki ‘İmar Dosyası’nda enine boyu- na konuşacağõz. Prof. Dr. Yõlmaz Büyükerşen anlatacak; hepimiz “ders” ala- cağõz... KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 12 Ekim Gerekçe SESSİZ SEDASIZ (!) ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ ‘Eskişehir Mucizesi’ ekinci@cumhuriyet.com.tr Avrupa değil, Eskişehir... BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Bir bankanõn müşterisine verdi- ği kredi mektubu. 2/ Kõsa kõllõ bir av köpeği cinsi... Ot- lak. 3/ Gemilerin onarõldõğõ üstü ör- tülü havuz... Ça- maşõrõn az kirli ve köpüklü son suyu. 4/ Bir renk... 1944’te Bandõrma açõklarõnda batan Türk yolcu gemisi. 5/ Peru’nun başkenti... Os- manlõ devletinde iki alay- dan oluşan askeri birlik. 6/ Üzerine yapõ yapõl- mak için ayrõlmõş yer... Ferit Edgü’nün bir öy- kü kitabõ. 7/ Bir fakülte- de araştõrma ve öğretim birimi... Mesafe. 8/ Bir gezegenin çekiminde bu- lunarak onun çevresinde dolanan daha küçük gökcis- mi... Halk şairi. 9/ Bir sigorta ortaklõğõnõn, sigorta et- tiği paranõn bir bölümünü, olabilecek zarara karşõ baş- ka bir ortaklõğa yeniden sigorta ettirmesi işi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Gezgin derviş... Yabancõ paralarõn ulusal para cinsinden değeri. 2/ Bir konu ya da nesnenin başlõca özellikleri- ni yansõtacak biçimde hazõrlanmõş taslağõ... Bir toplu- luğu oluşturan bireylerden her biri. 3/ Üzerine yazõ ya- zõlan tabaklanmõş ceylan derisi... Iskarta mal. 4/ İlave... Mersin’in bir ilçesi. 5/ Erbiyum elementinin simgesi... Asker. 6/ Afrika’da yaşayan bir antilop... Siper, hendek. 7/ Eyerin arka bölümü... Üye. 8/ Oylumlu... Çok iri bir kertenkele türü. 9/ Tuzak, kapan... Ödenmesi gereken bir paranõn, ödeme gününden önce verilen bir bölümü. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 İ Z M A R İ T A Z A R A B E S K M A Y A İ R İ S A R A L I K N A R A I R K A K İ B İ K D E M T E R K E L E K S İ N A M E K İ A K S A K K İ P 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle