01 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
[email protected] SAYFA CUMHURİYET 12 EKİM 2008 PAZAR 14 PAZAR KONUĞU CMYB C M Y B Çek Cumhuriyeti Başbakanõ Mirek Topolanek Türkiye’nin AB üyeliği şansõnõ yorumladõ: Üyelik siyasi karar gerektirir Çek Cumhuriyeti Başbakanõ Mirek Topola- nek Ankara ve İstanbul’dan geçti. Ankara’da Dõşişleri Bakanõ Ali Babacan ve Başbakan Erdoğan’la görüştükten sonra İstanbul’a geldi. Yazõlõ basõn içinde sadece Cumhuriyet ve bana Çek Cumhuriyeti’nin Ocak 2009’da AB dö- nem başkanlõğõnõ devralmasõndan sonra Türki- ye’nin tam üyeliğine nasõl destek vereceğini anlattõ. Dünyadaki küresel finansal krizle ilgili çok ilginç görüşleri de olan Topolanek, “Bu kriz yapaydır. Zenginleri daha zengin, yok- sul halk yığınlarını da daha yoksullaştıra- cak” dedi. AB kriterlerine uymadõklarõ halde Bulgaristan ve Romanya’nõn nasõl olup da AB üyeliğine kabul edildikleri soruma Topolanek çok şaşõrtõcõ bir yanõt verdi: “Bu siyasi bir ka- rardı. O hata bir daha tekrarlanmayacak.” Topolanek’in bu kadar açõk ve net bir biçimde görüşlerini ifade etmesi şaşõrtõcõ. Her zaman böyle mi davranõr sorusu aklõmda çengellendi- ği için yakõn çevresine sordum. Aldõğõm yanõt da ilginçti: “Evet. Her zaman böyle açık söz- lüdür. Soyadı kavak ağacından geliyor. Çek dilinde topol kavak demek. Halk arasında soyadına uygun biçimde davrandığı, eğilip bükülmediği konuşuluyor.” Topolanek’le so- rulu yanõtlõ söyleşimiz şöyle gelişti: - ABD’de başlayan küresel finansal krizin AB ülkeleri ve tüm dünyaya etkileri ne olur? Daha açık sormak gerekirse dünya bundan sonra da eski düzeni götürebilir mi? M.T. - Her kriz kimileri için tehdit oluşturur- ken kimileri için de fõrsat yaratmaktadõr. Bu konuda çok net bir görüşüm var. Bu yaşanan kriz sonrasõnda zenginler çok daha zengin ola- caklardõr. Ama geniş halk kitleleri bu krizden son derece olumsuz biçimde etkilenecektir. Bugün kimi siyasetçiler ve medya organlarõ şu anda yaptõklarõ gibi bu krizi abartmaya ve bü- yütmeye devam ederlerse gerçek küresel bir kriz patlak verecektir. Özellikle ABD’deki si- yasetçiler başkanlõk seçimi kampanyasõ yüzün- den hasta adamõn hastalõklõ organlarõnõ ameli- yatla söküp çõkartmak yerine hastalõğõn bütün vücuduna yayõlmasõnõ teşvik etmektedirler. Yani yaptõklarõ bir anlamda kanseri aspirinle tedavi etmeye çalõşmak gibi bir şey. Olay çok basit bir biçimde gerçekleşti. Sorumsuz banka- cõlar sorumsuzca sorumsuz işadamlarõna kredi- ler verdiler. Bu sorumsuz davranõşlar bir şekil- de güven krizine dönüştü. Gittikçe yayõlan bu kriz ekonomik olmaktan çok siyasidir. Avrupa’nõn dört büyük ülkesi şimdiye kadar hiç kimsenin yapmadõğõ biçimde şu anda Avru- pa’yõ tehdit etmeye başladõ. Bu dört büyük ül- ke, öbür Avrupa ülkeleriyle işbirliğine girme- den bu sorunu kendi başlarõna çözmeye kalkõ- şõrlarsa AB’yi bizzat tehdit eder duruma gele- ceklerdir. Bu konudaki düşüncelerim daha çok olumsuz. Buna yapay bir kriz diyebilirim. Bun- dan en çok kibar davrananlar etkilenecektir. - Çek Cumhuriyeti’nde durum nedir? M.T. - Ülkemizde bankalarõn denetimi stan- dart üstü bir biçimde yapõlõyor. Şu anda banka- larõmõzõn para yeterliliği, likidite gibi bir soru- nu yok. Ama krizin etkisiyle, ortaya çõkan du- rum nedeniyle krizin kendi faktörlerinden daha ciddi yaptõrõmlarõ olduğunu görüyoruz. Bir güven krizi söz konusuysa bizim önce- likle bu güven krizini çözmeye çalõşmamõz la- zõm. Bir iç yapõlanma olmaksõzõn sisteme her- hangi bir para aktarõmõ yapmanõn hiçbir anlamõ yoktur. Endişeler bu nedenle doğuyor. Fransa ve Rumlar engel çıkarıyor - Çek Cumhuriyeti Ocak 2009’da AB Dö- nem Başkanlığı’nı üstlenecek. Dönem baş- kanlığı sırasında Türkiye’nin AB’ye tam üye- liğini kolaylaştırmak için uygulamalar yapa- cak mısınız? Ayrıca da Türkiye’nin AB’ye tam üyelik şansını nasıl görüyorsunuz? M.T. - Çek Cumhuriyeti’nin Türkiye’nin AB’ye tam üyeliği müzakereleri sürecini des- teklediği bir sõr değil. Nedenlerimiz çok man- tõklõ ve bunlarõ felsefi açõdan açõklamamõza ge- rek yok diye düşünüyorum. Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğini destekle- memizin nedenlerinden birisi tabii ki ülkenizin jeopolitik konumudur. Aynõ zamanda Türki- ye’nin enerji güvenliği konusundaki konumu ve benimsediği değerler çok önemlidir. Şu an- da Türkiye, çok dalgalõ bir denizde sakin bir is- tikrar adasõ görünümündedir. Oysa bu bölge Osmanlõ ile Rusya ve Batõ Avrupa dünyalarõ- nõn çakõştõğõ bir kõrõlma noktasõnda her zaman çalkantõlõ bir deniz olmuştur. AB eğer bir gü- venlik, istikrar ve özgürlük ortamõ yaratmak is- tiyorsa yapay engeller kurarak bu ortamõn oluşmasõnõ engellememelidir. Çok sert olan Kopenhag kriterlerini yerine getiren her ülke AB’ye tam üye olabilmelidir. AB’nin genişle- mesi sõnõrlarla değil değerlerle kõsõtlõ olmalõdõr. Çek Cumhuriyeti’nin dönem başkanlõğõnda Türkiye’yi somut katkõlarõ fasõllarõn açõlmasõ- nõ bloke eden ülkelerin liderlerini ikna etmek olabilir. Kõbrõs (Güney Kõbrõs Rum Yöneti- mi) bugün sekiz faslõ, Fransa ise beş faslõ blo- ke etmektedir. Bunun nedenleri ise tümüyle siyasidir. - Peki, Türkiye tarafının yaptığı çalışmalar sizce bu fasılların açılması için yeterli mi? M.T. - Türkiye’nin yaptõğõ hazõrlõklar ve ça- lõşmalar bu fasõllarõn açõlmasõna gerçekten ye- terlidir. Bu nedenle AB dönem başkanlõğõmõz sõrasõnda bizimle benzer görüşlere sahip ülke- lerle birlikte hem AB Komisyonu’na hem de Türkiye’nin tam üyeliğine karşõ çõkan ülkelerin bazõlarõna baskõ uygulayarak bu fasõllarõn daha hõzlõ açõlmasõ ve yõlda iki fasõlla sõnõrlõ kalma- masõnõ istiyoruz. Sayõn Başbakanõnõz Erdoğan ve Sayõn Dõşiş- leri Bakanõnõz Babacan’la gerekirse uzmanlar bazõnda çalõşma gruplarõ oluşturulmasõ konu- sunda mutabõk kaldõk. 2006’dan bu yana ülke- lerimiz arasõnda sõklõkla yapõlan ziyaretler, baş- bakan ve dõşişleri bakanlarõ düzeyindeki te- maslar, benim bugün burada bulunmam ve ge- lecek ay da Dõşişleri Bakanõnõzõn Prag’a gele- cek olmasõ karşõlõklõ temas yoğunluğunu gös- termektedir. AB ve Türkiye arasõndaki müzakereler yõlda iki fasõl açõlarak sürerse Mustafa Kemal Ata- türk’ün 1923’te kurduğu Türkiye Cumhuriye- ti’nin yüzüncü yõldönümünde yani 2023’te an- cak bütün fasõllar açõlmõş olacaktõr. AB’nin, Türkiye’nin Avrupa ailesine dahil edilmesinden başka alternatif olmadõğõnõn bi- lincine varmasõ gerekiyor. Türkiye AB’ye tam üye olmazsa bu çok daha kötü bir alternatif olacaktõr. Türk kamuoyu artõk tünelin sonunda- ki õşõğõ görebilmeli, kendisine bir şans tanõn- malõdõr. Türk kamuoyunun bu kadar uzun süre oyalanmaya tahammülü yoktur. - Ama AB yıllardır aynı şeyi yapmıyor mu? M.T. - AB kendini bir Avrupa kalesi ya da bir çeşit zenginler kulübü olarak gösterirse Türk kamuoyunun dayanma gücü sona erer. Bu nedenle Çek Cumhuriyeti olarak biz Türki- ye’nin AB’ye tam üyeliğini teşvik ediyoruz. Avrupa Birliği göz yumdu - Bir hafta kadar önce Bulgaristan’daydım. Epeyce de inceleme yapma fırsatım oldu. Gö- rebildiğim kadarıyla Bulgaristan’da pek çok unsur hâlâ AB kriterlerine uygun değil. Buna rağmen nasıl oldu da Bulgaristan ve aynı du- rumdaki Romanya apar topar AB’ye tam üye yapıldılar? M.T. - Bu elbette siyasi bir karardõr. Bu kri- terlerin yerine getirilip getirilmediğini kontrol etmeleri gereken tarama komisyonlarõnõn çalõş- malarõ yeterli olmadõ. Gelecekte bu hatalarõn yeniden yapõlmasõna izin verilmeyecek. Hõrva- tistan’la açõlan müzakereler bu hatalarõn tekrar edilmeyeceğinin iyi bir göstergesidir. İzin ver- mek, göz yummak ya da yüzde yüz istememek şu anda karşõmõza bir hata olarak çõktõ. Bulga- ristan ve Romanya’nõn AB’ye tam üye olmala- rõ bir genişleme dalgasõ çerçevesinde gerçek- leşti. O dalgada on yeni üye AB’ye alõndõ. Bu onlar için bir şanstõ. Kendileri için zamanlama doğruydu. Ama bu durum bir daha tekrarlan- mayacaktõr. Bu durumun õşõğõnda artõk siyasi engellerin ortadan kaldõrõlmasõ gerektiği gerçeği de bir kez daha karşõmõza çõkõyor. Türkiye kamuo- yunda da Kõbrõs, Ermenistan gibi bazõ tabularõn ortadan kaldõrõlmasõ ve bu konularõn açõkça gö- rüşülmesi, tartõşõlmasõ gerektiğini düşünüyo- rum. Bana kalõrsa Türk Silahlõ Kuvvetleri ve çeşitli devlet kurumlarõnõn görevleri ve pozis- yonlarõ hakkõnda bir tartõşma açõlmasõ, ama bu tartõşmanõn sadece bir iç tartõşma olarak kal- masõ gerekiyor. Türkiye NATO içinde Çek Cumhuriyeti’nin bir müttefikidir. Sizin askerleriniz gibi bizim askerlerimiz de aynõ barõş misyonlarõnda ha- yatlarõnõ kaybediyor; şehit oluyorlar. Türkiye inanõlmaz bir ekonomik ilerleme kaydeden, bu bölgedeki birçok ülke için örnek oluşturabile- cek bir ülke. Tarihten beri nüfusunun çoğunlu- ğu Müslüman olan Türkiye’yle uygarlõğõn ge- tirdiği laiklik inanõlmaz bir biçimde kaynaştõ. Aslõnda burada felsefenin yanõtlamasõ gereken bir soru ortaya çõkõyor. - Nedir bu soru? M.T. - Türkiye uygarlõklar arasõnda bir köp- rü mü oluştursun yoksa çeşitli uygarlõklara bir çeşit yaklaşsõn mõ? Bu bizim yanõtlayamayaca- ğõmõz bir soru. Ama kişisel görüşüm Türki- ye’nin AB’ye tam üye olmasõnõn gerektiğidir. Ayrõca şunu da belirteyim ki gelecekte AB’nin ismi AB de olmayabilir. Bunun ismi İstikrar, Güven, Özgürlük ve Mantõklõ İnsanlar Birliği de olabilir. Allah yardõmcõnõz olsun. AB büyükleri Türkiye’den çekiniyor - Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy, Türkiye’nin nüfusunun çoğunluğu Müslüman bir ülke olduğunu ve kesinlikle Avrupa’nın bir parçası olamayacağını söyledi. Bu görüşleri AB içinde pek çok siyasetçi de dile getirdi. Siz de Türkiye’yi gerçekte böyle mi görüyorsunuz? Eğer öyleyse sizce Türkiye’de laiklikten tamamıyla uzaklaşılarak şeriata yönelme tehlikesi de var mı? M.T. - Bu sorularõn cevabõnõ bilseydim sadece Çek Cumhuriyeti Başbakanõ olmazdõm. Fransa Cumhurbaşkanõ Sarkozy’nin bu konudaki görüşleri benimkilerden farklõ. Sarkozy bu sözleri İkinci Dünya Savaşõ’ndan sonra Fransa’nõn yaşadõğõ olumsuz deneyimin etkisinde kalarak da söylemiş olabilir. Fransa çok kültürlü bir ortam yaratmak amacõyla İkinci Dünya Savaşõ’ndan sonra çok sayõda mülteci kabul etmişti. Bugün bu mültecilerin üçüncü kuşağõ Fransa’yõ inanõlmaz bir azõnlõk sorunuyla karşõ karşõya bõrakmõştõr. Sarkozy, bir önceki Fransa Cumhurbaşkanõ Jacques Chirac’õn tam aksi davranarak cumhurbaşkanlõğõ seçimi kampanyasõnõ Türkiye’nin AB’ye alõnmamasõ üzerine kurdu. Ama sorunun kökleri çok daha derinlerde yatõyor. Bugün AB içinde dört büyük güç, yani İngiltere, Almanya, Fransa ve İtalya karar merciinde bulunuyor. Türkiye ve büyük olasõlõkla Ukrayna’nõn AB’ye katõlõmõyla Avrupa’nõn siyasi haritasõ tümüyle değişecektir. Türkiye’yle birlikte AB’ye 70 milyonluk inanõlmaz bir güç katõlacak. Türkiye dünyada ve OECD içinde en güçlü ekonomilerden birisine sahip bir ülke. AB’nin büyükleri Türkiye’yi kendi liderlik pozisyonlarõnõ sarsacak bir ülke olarak görüp endişeleniyorlar. AB iş pazarõna 70 milyonluk büyük bir nüfusun açõlmasõ ve daha derin nedenler Türkiye’yi reddetmelerine yol açõyor. Dini, kültürel farklõlõklarõn da bunda bir rolü var. Ama bunlarõn daha ziyade Türkiye’yi reddetmek için bahane olarak kullanõldõğõnõ düşünüyorum. Şu anda AB ülkelerinde 15-20 milyon kişilik bir Müslüman nüfus yaşõyor. Bu Müslümanlar da takdir edersiniz ki Türkiye’nin laik, Atatürk’ün ilkelerine bağlõ Müslümanlarõ değil. P O R T R E MİREK TOPOLANEK Vsetin, Çekoslovakya, 1956 doğumlu. Ortaöğrenimini Opava Askeri Lisesi, yükseköğrenimini Brno Teknoloji Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü’nde yaptõ. Bir dönem KOBİ yönetimleri konusunda kurs gördü. 1989’da siyasete girdi. 1994’te, bugün liderliğini yaptõğõ neo-liberal merkez sağ Demokrat Yurttaşlar Partisi’ne üye oldu. Çekoslovakya’nõn ikiye bölünmesinden sonra Çek Cumhuriyeti’nde senato üyeliği, milletvekilliği yaptõ. 2006’da Çek Cumhurbaşkanõ Vaclav Klaus tarafõndan başbakanlõğa atandõ. SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU Eşim, arkadaşım, yoldaşım, Nail Çakırhan’ı sonsuzluğa uğurluyoruz. Başımız sağolsun. Halet Çambel Not: Cenazesi 13 Ekim 2008 Pazartesi öğle namazından sonra Muğla / Ula / Akyaka mezarlığında toprağa verilecektir. Her yönüyle Cumhuriyet aydını, Türk edebiyatının emektarı, gazetemizin dostu ve değerli büyüğümüz, Nail Çakırhan’ı kaybettik. Tüm yakınları, dostları ve sevenleri ile birlikte başımız sağolsun. Çalışanları Çek Cumhuriyeti, Ocak 2009’da AB dönem başkanlõğõnõ devralacak. Türkiye’yi AB’ye tam üyeliği konusunda destekleyeceklerini belirten Topolanek “AB dönem başkanlõğõmõz sõ- rasõnda bizimle benzer görüşlere sahip ülkelerle birlikte hem AB Komisyonu’na hem de Türki- ye’nin tam üyeliğine karşõ çõkan ülkelerin bazõlarõna baskõ uygulayarak fasõllarõn daha hõzlõ açõl- masõ ve yõlda iki fasõlla sõnõrlõ kalmamasõnõ istiyoruz.” diye konuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle