29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 OCAK 2008 PAZARTESİ 4 HABERLER Hükümet, TCY’nin 301. maddesiyle ilgili değişiklik önerisini bu hafta vermeyi planlıyor 2000’Lİ YILLARDA ERDAL ATABEK 301’ de tanım değişikliği EMİNE KAPLAN Dayanıklılık... Çağımızın insana kaybettirdiği özelliklerden birisi de budur: Dayanıklılık. Kanımca en büyük kayıplarımızdan birisidir bu. İki santim kar yağınca paniklemek. Elektrik kesilince eli ayağı tutmamak. Bir aksilikle karşılaşınca ne yapacağını bilmez olmak. Bir başarısızlıkta çökmek, bütün umudunu kaybetmek. Bir kaybı göğüsleyememek. Çağımız buna nasıl neden olmuş olabilir? Öyle görünüyor ki, insan yaşamına rahatlık sağlayan her yenilik bizleri biraz daha ‘dayanıksız’ kılıyor. Elektrikli ev gereçleri; çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, elektrik süpürgesi, hatta elektrikli diş fırçası her şeyi kolayca yapıvermeyi sağlayarak insanı güçlükten kurtarıyor. İki kat yukarıya çıkmak için bile asansöre binmek, merdiven çıkmaktan kolay geliyor. İnsanlar iki durak arası mesafeleri bile yürümek istemiyor, araca biniyor. Rahata düşkünlük, her şeyin kolayına alışmak. Her şeyi internet üzerinden yoluna koyuvermek. Bir nedeni böyle görünüyor. ??? Daha önemli bir nedeni de, yaşamın hızının artmasıyla birlikte insanın kendisine, çevresine, olaylara karşı dikkatinin azalması. Artık insanlar hiçbir şeye uzun süre dikkat edemiyor, derinlikle bakamıyor. Her şey geçici, yüzeysel ve değişken. Kalıcılık aşındı, derinlik kayboldu, güvenilirlik unutuldu. Bu nedenlerle de insanlar ‘gerçeklerle yüzleşmekten kaçınıyor’. Gerçeklerle yüzleşmekten kaçınmak. İşte, dayanıksızlığın en önemli nedenlerinden birisi. Gerçeklerle karşılaştırmadığımız çocuklarımız, gençlerimiz ‘dayanıklı’ olamıyor. Çünkü kendi yanlışlarını göremiyor, gördüğü zaman da kabul edemiyor. Toplumumuzun kendi gerçekleriyle karşılaşmaktan nasıl kaçındığını düşünürsek konunun önemini daha iyi anlarız. ‘Dayanıklılık’ olgusunun bir önemli kaynağı da ‘yaşamın anlamı’dır. Eğer bizim için ‘yaşamın anlamı’ varsa, bu anlam ‘iç değerlerimiz’ üzerine kurulu ise hayatta karşımıza çıkan sorunlara, kayıplara karşı ‘dayanıklı’ oluruz. Bilinen çözümlerden başkalarını, yeni yolları bulma becerisi de ‘dayanıklılık’ özelliğinin önemli kaynaklarından birisi. Elimizdeki araçlar çözüm için uygun değilse yeni araçlar bulabilmeliyiz. Yeni seçenekler, yeni yollar, yeni araçlar. Kendinin lideri olmanın önemli yöntemlerinden birisi. ??? Bunlara en önemli olarak ‘yaşam deneyimi’ni eklemek gerekiyor. Dayanıklı oluşumuzu sağlayan en önemli etkenler yaşam deneyimizin içinden gelecektir. Başarısızlıklarımızı anlayabilmek. Başarısız olduğumuz zaman bunu kabul edip nedenlerini görebilmek. Bundaki kişisel payımızı kabul edebilmek. Yaşamdan öğrenmeyi başarabilmek. Yaşamın her türlü deneyimini yaşamak, görmek, kazanmak. Çocuklarımızı, gençlerimizi bu deneyimden yoksun bırakmak, onları aşırı korumak, sonuçta dayanıksız kuşaklar yetişmesine yol açıyor. Yaşam bir mücadele midir? Öyledir. O zaman ‘dayanıklılık’ da bu mücadeleyi kazanmanın en etkin niteliklerinden birisidir. Her zaman değerliydi. Günümüzde daha da değerli... email: [email protected] [email protected] www.erdalatabek.com ANKARA AKP, Türk Ceza Yasası’nın (TCY) 301. maddesinde planladığı değişiklikle “Türklüğü” ifadesine çifte düzelti yapmaya hazırlanıyor. Maddedeki “Türklüğü” ifadesi yerine “Türk milleti” ifadesinin getirilmesi benimsenirken gerekçede de “Türklük” yerine “Türk milleti” tanımı yapılacak. Mevcut gerekçedeki “Türklük deyiminden maksat, dünyanın neresinde yaşarsa yaşasınlar Türklere has müşterek kültürün ortaya çıkardığı ortak varlık anlaşılır. Bu varlık Türk milleti kavramından geniştir ve Türkiye dışında yaşayan ve aynı kültürün iştirakçileri olan toplumları da kapsar” ifadeleri metinden çıkarılacak. ? Maddenin “Türklüğü, cumhuriyeti, devletin kurum ve organlarını aşağılama” başlığı, “Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni, devletin kurum ve organlarını aşağılama” olarak değiştirilecek. AKP hükümeti, TCY’nin 301. maddesiyle ilgili değişiklik önerisini bu hafta TBMM’ye sunmaya hazırlanıyor. Değişikliğin yasa önerisi mi yoksa yasa tasarısı olarak mı getirileceği bugün yapılacak AKP Merkez Yönetim Kurulu toplantısında netleştirilecek. Bazı AKP yöneticileri, tasarı olarak getirilmesi durumunda değişikliğin yapılmasının zaman alacağını, bu nedenle yasa önerisi olarak da verilebileceğine dikkat çektiler. Söz konusu madde üzerinde yapılması planlanan değişiklikler ise büyük ölçüde netleşti. Buna göre, maddenin “Türklüğü, cumhuriyeti, devletin kurum ve organlarını aşağılama” başlığı, “Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni, devletin kurum ve organlarını aşağılama” olarak değiştirilecek. si de tartışılıyor. Cezanın üst sınırının 3 yıldan 2 yıla düşürülmesi değerlendirilirken bu konuda henüz net bir karar verilmedi. Maddede yer alan “Türklüğü aşağılamanın yabancı bir ülkede bir Türk vatandaşı tarafından işlenmesi halinde verilecek ceza üçte bir oranında arttırılır” hükmünü düzenleyen fıkra metinden çıkarılacak. 301. madde kapsamında işlenen suçlarda dava açılabilmesi, Adalet Bakanı’nın iznine bağlanacak. Bu konuda yetkinin Adalet Bakanı’na mı yoksa Adalet Bakanlığı’nda oluşturulacak bir komisyona mı verilmesi konusun ‘Türk milleti ifadesi’ Maddede yer alan “Türklüğü” ile “cumhuriyeti” ifadeleri yerine “Türk milleti” ve “Türkiye Cumhuriyeti Devleti” ifadeleri getirilecek. Bu durumda Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni alenen aşağılayan kişiye ceza verilecek. Bu madde kapsamına giren suçlarda verilecek hapis cezasının üst sınırının indirilme da parti içinde görüş ayrılıkları yaşandı. Ancak yetkinin daha önceki uygulamalar da dikkate alınarak Adalet Bakanı’na verilmesi benimsendi. 301. madde metninde yapılacak değişikliklere koşut olarak gerekçesi de değiştirilecek. Mevcut gerekçedeki Türklük tanımı çıkarılarak yerine Yargıtay’ın içtihatları doğrultusunda “Türk milleti” tanımı yapılacak. Mevcut gerekçedeki, “Türklük deyiminden maksat, dünyanın neresinde yaşarsa yasasınlar Türklere has müşterek kültürün ortaya çıkardığı ortak varlık anlaşılır. Bu varlık Türk milleti kavramından geniştir ve Türkiye dışında yaşayan ve aynı kültürün iştirakçileri olan toplumları da kapsar” ifadeleri metinden çıkarılacak. ÇİLLER’İN İSTEDİĞİ OLDU TÜRKAN SAYLAN: Soylu DP Genel Başkanı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) 22 Temmuz seçimlerinden ağır yenilgiyle çıkan Demokrat Parti, dün yapılan 4. olağanüstü büyük kongresinde yeni “süvarisini” belirlemek için sandık başına gitti. Eski DYP Genel Başkanı Tansu Çiller’in desteklediği eski İstanbul İl Başkanı Süleyman Soylu üçüncü turda en çok oyu alarak DP’nin yeni lideri oldu. Yarışı Soylu’nun kazanması, Çiller’in partinin başına “dönüş provası” olarak değerlendirildi. Soylu yaptığı teşekkür konuşmasında, “El ele hep birlikte partiyi kucaklaştırarak, partiyi büyüterek hiç kimseyi ötelemeyerek, ve bu partinin içine demokrasiyi tekrar ama bir milim bile saptırmadan iktidara yürüyeceğiz” dedi. DP’nin Selim Sırrı Tarcan Spor Salonu’nda gerçekleştirilen kongresinde 16 isim adaylık için başvuruda bulundu. Ancak 6 adayın çekilmesiyle 10 kişi genel başkanlık için yarıştı. Seçim, Çiller’in desteklediği Süleyman Soylu ile 5 ay gecikmeli olarak genel başkanlığa veda eden Mehmet Ağar’ın desteklediği Çağrı Erhan arasında geçti. Başa baş giden seçim ilk iki turunda iki aday da genel başkan seçilmek için yeterli çoğunluğu elde edemedi. Seçim son turunda en çok oyu alan Soylu DP’nin yeni genel başkanı oldu. Oylamalar sırasında sık sık, Erhan ve Soylu’yu destekleyenler arasında tartışmalar yaşandı. Tartışmalar yer yer, salon dışında kavgaya dönüştü. Kavgalar görevliler ve güvenlik güçlerinin müdahalesiyle yatıştırıldı. Soylu, seçim öncesinde yaptığı konuşmada “Bu partiyi hep birlikte yeniden inşa edeceğiz. Tavanla tabanı kucaklayacağız. Ahlaklı siyaset, ahlaklı demokrasi olacak. Beyaz yürüyüşe Türkiye hazırdır” dedi. Seçimlerde partisinin baraj altında kalması üzerine istifa kararı alan Ağar, dün DP’lilere resmen veda etti. Ekonomik kriz korkusunun Türkiye’yi rehin aldığını belirten Ağar, “ortaya konulan emuhtıranın siyasetin zeminini altüst ettiğini, böylece AKP ve CHP’ye gün doğduğunu” savundu. Ağar yerine geçerken genel başkan yardımcılarından Timur Gürgan, “Tebrik ediyorum sayın başkan, partiyi bu hallere düşürdünüz” diye laf attı. Bunun üzerine Ağar ve çevresindeki kalabalık hareketlenirken yardımcısı Gültekin Uysal, Gürgen’e kafa attı. Gürgen’in burnu kanadı. Araya diğer partililerin girmesiyle olay yatıştırıldı. ‘Ülkemizin bütünlüğünü bozamazlar’ İstanbul Haber Servisi Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) Genel Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan, Diyarbakır’daki bombalı saldırıyı ve araç kundaklamalarını kınayarak “Ülkemizin bütünlüğünü hiç kimse sarsamaz” dedi. Saylan yaptığı yaçıklamada, “PKK teröristleri, sınır bölgelerindeki kayıpları karşısında TürkKürt, çocukbüyük, askersivil ayrımı yapmadan aynı topraklar üzerinde birlikte yaşadıkları insanları korkunç yöntemlerle katletmekte, arabalarını yakarak korku salmaya çalışmaktadırlar” dedi. “Bu tutumları onların ve destekçilerinin dünyanın her yerinde lanetlenmesine yol açmaktadır” diyen Saylan, “ÇYDD olarak biz de bir çıkmaz sokağa girmiş olan PKK ve yandaşlarının, askerimiz, güvenlik güçlerimiz ve halkımızın el ele vermesiyle yok edileceği kanısındayız. Masum insanların canlarına kıyarak sonuç alınamaz. Son saldırıda ölen canlarımız için başsağlığı diliyor ve yaralılarımız için geçmiş olsun diyoruz. Ülkemizin bütünlüğünü hiç kimse sarsamaz, bu böyle biline” dedi. Genel seçimlerden ağır yenilgiyle çıkan DP’nin olağanüstü kongresi Selim Sırrı Tarcan Spor Salonu’nda yapıldı. Ağar’ın veda ettiği kongrede genel başkanlığa Çiller’in desteklediği Süleyman Soylu 3. turda seçildi. Başbakan Erdoğan’ın Ankara’da düzenleyeceği yemeğe katılmayacaklarını açıkladılar Alevilerden iftar yemeği protestosu İstanbul Haber Servisi Özgür Demokratik Alevi Hareketi, Galatasaray’da gösteri yaparak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Aleviler için Ankara’da düzenleceği iftar yemeğine katılmayacaklarını duyurdular. Galatasaray Lisesi önünde toplanan Özgür Demokratik Alevi Hareketi üyeleri, AKP iktidarının Aleviler için düzenleyeceği iftar yemeğine tepkilerini dile getirirken, Alman 1. televizyonu ARD’de yayınlanan “Alevilere hakaret eden” dizi filmi protesto ettiler. “Yeni Hızır Paşalara İzin Vermeyeceğiz” yazılı pankart taşıyan grup “Kahrolsun işbirlikçi hainler” sloganı attı. Protestocular adına basın açıklaması yapan Özgür Demokratik Alevi Hareketi sözcüsü Ergin Doğru, Almanya’da Alevi bir babanın kızına tecavüz etmesini konu edinen diziyle ilgili AKP hükümetinin Alman hükümeti nezlinde girişimlerde bulunmadığını belirtti. Doğru, “Alevilere dönük bu hakaret olayını kınıyoruz.” dedi. İftar yemeğine katılmamalarının nedenlerine de değinen Doğru, “Bu oruç Aleviler için bir yas orucudur. Alevi geleneklerinde kamuoyuna açık iftar olgusu yoktur. Şova dönük bu yemek geleneğimize de aykırıdır. Bu tabloya AKP zihniyetini de etkilediğimizde bu yemeği ve politikaları reddetmekle ne kadar haklı olduğumuz gayet iyi Aleviler, Galatasaray Lisesi önünde gösteri düzenledi. (Fotoğraf: UĞUR DEMİR) anlaşılıyor” diye konuştu. Fotoğraflar: AA BAYKAL DERS VERECEK CHP İstanbul’da Parti Okulu açıyor İstanbul Haber Servisi CHP İstanbul İl Başkanlığı, gençlik kolları üyelerinin ideolojik ve politik donanımlarını güçlendirmek amacıyla “Parti Okulu” adı verilen bir eğitim programı başlatıyor. Ocak 2008 tarihi itibarıyla hayata geçirilecek olan Parti Okulu’nun ilk eğitim dönemi, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın 12 Ocak’ta vereceği ders ile başlayacak. CHP lideri Baykal, 12 Ocak’ta açılacak parti okulunun ilk dersinde, “Sosyal Demokrasinin Tarihsel Evreleri, Günümüzdeki Durumu ve Geleceği”ne ilişkin bilgi ve düşüncelerini gençlerle paylaşacak. Doçentlik tezi “Siyasal Katılım ve Sosyal Demokrasi” olan Baykal’ın başlatacağı ders programı, siyaset, ekonomi, uluslararası ilişkiler, medyailetişim alanlarında önemli isimlerin verecekleri derslerle devam edecek. CHP İstanbul gençlik kollarına yönelik hazırlanan eğitim programı daha sonra genişletilerek siyasete ilgi duyan tüm gençlere yönelik olarak sürdürülecek. CHP gençlik kolları üyesi Demir Büyüközkan’ın eşgüdümünde hazırlanan eğitim programı kapsamında, dış politikadan yerel yönetimlere, CHP’nin tarihsel köklerinden, sosyal demokrasinin gelişimine uzanan konular da ele alınacak. İl Başkanı Gürsel Tekin, “Parti Okulu” adını verdikleri eğitim programıyla öncelikle CHP gençlik kolları üyelerine bilgi donanımı sağlayacaklarını belirterek “CHP, iktidara yürüyüşünde, bir yandan yeni projelerle, bir yandan da bu projeleri uygulayacak yeni kadrolarla halkımızın karşısına çıkmayı hedefliyor. Parti Okulu, CHP’yi ve Türkiye’yi yönetecek olan genç kadroların ideolojik ve politik donanımlarını güçlendirmeyi amaçlıyor” dedi. (Bilgi için, CHP İstanbul Basın Danışmanlığı: 0212 293 87 86) Diyarbakır’da patlayan bombaların ardından Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ve hükümetin en üst düzeyde olayın olduğu kente gitmeleri konuya gösterilen bir duyarlılık olarak olumlu bir nokta sayılır. Bu ilgi, bu konuya artık geçmişten daha dikkatli eğilme mesajı olarak da kabul edilebilir. Başbakan’ın sivil toplum temsilcileriyle iki saate yakın görüşmesi de yeni bir durum olarak kaydedilebilir. Burada ayrıntılı olarak ne konuşuldu tam olarak bilmiyorum. Ancak Başbakan’ın basına yansıyan açıklamalarının, konuya yaklaşım açısından değerlendirilmesi gerekiyor. Başbakan Tayyip Erdoğan, Diyarbakır Barosu Başkanı Sezgin Tanrıkulu’na “Siz benim yerimde olsanız ne yapardınız?” diye soruyor. Tanrıkulu da Kürtçe eğitimi verilmesi ve Kürdoloji enstitüleri kurulması önerisinde bulunuyor. Başbakan da, “O zaman Gürcüler, Çerkezler de isteyebilir, bekâra karı boşamak kolay” anlamında bir Başbakan’ın Diyarbakır Gezisi... cevap veriyor. ??? Tanrıkulu’nun soruları Başbakan’ın hoşuna gitmeyebilir. Bu önerinin bir işe yaramayacağını da düşünebilir. Ancak yaklaşımı kafalarda “acaba” sorusunu da beraberinde getiriyor. Çünkü bu sorun oldukça çetrefil bir sorun. 20 yıldır denenen yöntemlerle bir çözüm üretilemediği de bir gerçek. Bu konunun yalnızca bir asayiş sorunu olarak görülmesi ve bu anlayışın Türkiye’ye egemen olması ülkemize çok pahalıya patladı. Binlerce insanımızı yitirdik. Milyarlarca dolar para silaha yatırıldı. Yine de pek mesafe alınamadı. ??? Şimdi koşullar daha elverişli gibi görünüyor. Siyasi irade ile askeri yönetim arasında bu konuda bazı uzlaşmalar sağlanmış, bazı adımlar atılmış gibi gibi bir izlenim ortaya çıkıyor. Geçmişte siyasi irade ile askeri yönetim arasında bu konuda hep bir çekişme ve tutum ayrılığı ortaya çıkmış ve siyasi çözüm üretilememişti. Tabii, konu zor bir konu. PKK’nin her saldırısı Batı’da milliyetçi tepkiyi kışkırtıyor. Çözüme niyetlenen siyasi iktidarlar ise kolay yolu seçiyorlar ve geleneksel politikalara kendilerini uydurarak, durumu idare etmeyi tercih ediyorlar. Tabii bu tercih, sorunun çözümünün ertelenmesine, kangren olmasına ve bir süre sonra daha çarpıcı bir şekilde karşımıza çıkmasına sebep oluyor. Dağlıca saldırısı geçekten sorunun daha köklü ele alınması için yeni bir arayışa neden oldu. Yeni bir “ortak akıl” yaratabilmek amacıyla yeni bir durum ortaya çıktı. Arayış sürerken Diyarbakır patlaması gündeme geldi. Bütün kafalarda soru işaretleri de beraberinde geldi. “Yine başa mı döneceğiz?” endişesi belirdi. ??? Başbakan’ın ve Genelkurmay Başkanı’nın Diyarbakır gezisi önemli. Onların bu gezi sonrası söyleyecekleri önemli. Çözüm için nasıl bir strateji geliştirileceği önemli. Şunu baştan söylemek gerekiyor. Eski siyasetler yeniden pişirilip ocağa sürülebilir. O zaman ne olur? Hiçbir şey olmaz. Bu nedenle Başbakan’ın Diyarbakır Barosu Başkanı’na söyledikleri önemlidir. Ne demek istiyor? Eskiyi aynen sürdüreceğiz, mi demek istiyor? Bunu iddia edecek durumda değilim. Kafamda soru işaretleri var. ??? Sonuç olarak yeni durum ve yeni beklentiler sürüyor. Bu konunun Tür kiye’nin gündeminin ilk maddesine oturması gerçeği kendisini kabul ettiriyor. Bu hem iyi, hem kötü bir durum olarak kabul edilebilir. İyi bir durum; Kürtler şiddeti artık daha fazla reddediyorlar. İyi bir durum; ülkeye egemen olan anlayış çözüm konusunda geçmişten daha duyarlı hareket ediyor. Kötü bir durum; geleneksel çizgi her an ön plana çıkabilir. Başbakan, Diyarbakır’daki çıkışıyla geçmişe mi dönmek istiyor? ??? Tabii bu arada muhalefetin ve Kürtlerin ne yapacağı da önemli. Onlar bir çözüm iradesine destek mi verecekler, yoksa köstek mi olacaklar? Bunu da önümüzdeki süreç içinde göreceğiz. Beklentiler sürüyor. Bakalım bugünden sonra neler olacak? Hükümet ne yapacak, Türk Silahlı Kuvvetleri bu çözüm için nerede duracak? Bu soruların cevabını hâlâ net olarak bilmiyoruz… CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle