03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19 OCAK 2008 CUMARTESİ 6 HABERLER Diyanet İşleri Başkanı kamu kurumlarını mezheplere göre yapılandırmanın ayrışmaya neden olacağını söyledi ‘Başörtüsü ön şart değil’ FIRAT KOZOK CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU Harita, Türban, Hrant Dink... Bizimki gibi bir ülkede köşe yazarı olmak büyük bir iddia, aynı zamanda da büyük bir sorumluluk. On binlerce okurun karşısına düşüncelerinizle, savlarınızla çıkıyorsunuz. Neden söz etmeli ve onu nasıl dile getirmelisiniz ki hem gerçek, hem etkileyici, hem kalıcı olsun… Cumartesileri öncesinde, her zaman olmasa da sık sık yaşarım bu sıkıntıyı. 19 Ocak Cumartesi, Hrant Dink’in alçakça katledilmesinin birinci yılı. Cumartesi yazımı önce sadece bu konuda yazmayı tasarlamıştım. Sonra Türkiye Başbakanı sıfatını taşıyan kişinin Madrid’de ve Türkiye’ye dönüşte havaalanında söyledikleri, gündemin ortasına düştü. Başkaca sorunların yanında bir de günlerdir zihnimi kurcalayan bir harita konusu var… İster istemez azar azar her üçünden de söz edeceğim… ??? Harita, bir Türkiye haritası. Alıştığımız Türkiye görüntüsünü ucubeye çeviren. Amerika’da önemli bir dergide yayımlanıyor. Herhangi bir gazeteci fantezisi deyip geçemeyiz. Amerika’nın Ortadoğu tasarımında Türkiye’ye öngördüğü konumu görüntülüyor. Denebilir ki, haritalar da mutlak şeyler değildir, zaman içinde değişebilir. İyi de, bu nasıl olacak? Öğrenip bildiğimiz kadarıyla büyük zorluklarla çizildi bugünkü harita, değişmesi o kadar kolay mı? Fakat sanki bir güç bizi buna usul usul alıştırıyor… Gözlerimiz alıştırılıyor, sonra akıllarımıza da yavaş yavaş yerleştirilecek… Giderek böyle bir değişim bize o kadar da gerçek dışı gelmemeye başlayacak… Beyin yıkama, kimliksizleştirme, belki de böyle bir şeylerdir, ne dersiniz? ??? Türkiye Başbakanı sıfatını taşıyan kişi, tıpkı minarenin süngü olması gibi, türbanın da dinsel ve siyasal bir simge olabileceğini söylüyor ve ne sakıncası var diye soruyor. Hiçbir sakıncası yok. Sadece, yakın bir gelecekte, ilkokul çağındaki ve hatta daha da öncesindeki kızlarımızdan başlayarak türbanlı kız ordularıyla karşılaşmaya hazır olalım. Az daha sonra da, aklını ve vicdanını tümüyle yitirmemiş hemen hemen herkesin apaçık gördüğü gibi, kamunun her kademesinde, sadece türbanlı değil, çarşaflı, şalvarlı, sarıklı görevlilerle karşılaşmaya… Mesela dini bütün subaylarımız, astsubaylarımız yok mu? Neden sünnete uygun sakal, bıyık bırakmasınlar? Müslüman ülkemizde Genelkurmay Başkanı’nın eşinin çarşaflı olmasında ne gibi bir sakınca bulunabilir? Örtünmekse örtünmek… Yarın Cumhurbaşkanı hazretlerinin eşi türbanı da yeterli bulmayarak çarşafa da girmek isterse, ne gibi bir gerekçeyle karşı çıkılabilir? Bence, tıpkı yukarıdaki harita konusunda olduğu gibi, bu gibi şeylerin olabileceğini düşünmeye ve kabul etmeye de usul usul alıştırılıyoruz. Hatta, alıştırıldık bile… ??? Alçakça olmayan bir cinayet yoktur. Hrant Dink’in öldürülmesi bunların en alçakça olanlarındandı. Katilin Türk bayrağıyla çekilen fotoğraflarında onunla aynı karede görünmek için birbirleriyle yarışan görevlilerden herhangi biri hakkında herhangi bir ciddi suç duyurusunda bulunulduğunu, kovuşturma yapıldığını işittiniz mi? Cinayeti iki üç tane işsiz güçsüz serserinin tasarlayıp gerçekleştirdiğine inanıyor musunuz? Öyle değilse nerede gerçek sorumlular, kiralık katilleri yönlendirenler nerede? Kadınların başına bağlanan bir bez parçası en önemli toplumsal sorunumuzmuş gibi toplumu bu konuda germeyi sürdürenler, neden (tıpkı öncesindeki benzerlerinde olduğu gibi) birinci yılını dolduran bu alçakça cinayet konusunda suskun kalmaktalar… ABD’nin gönlündeki Türkiye haritası, yeniden alevlendirilen bir türban tartışması ve birinci yılını dolduran alçakça bir siyasi cinayet… Bağıntısız gibi görünse de birlikte bakıldığında, bütünsel bir Türkiye fotoğrafının unsurları… Sorumsuz, bilinçsiz, sevimsiz kimselerin yönetiminde, Osmanlı’nın son dönemindekine benzer biçimde, sendeleyen, yıkılmak üzere olan, akbabaların, leş kargalarının parçalayıp üleşmeye hazırlandıkları bir ülkenin fotoğrafı… ‘CEMEVİ CAMİNİN ALTERNATİFİ DEĞİL’ ANKARA Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, başörtüsünün bir kişinin Müslüman sayılmasının olmazsa olmaz ön şartı olmadığını belirterek “Bir insanın Müslüman sayılması için ‘Ben Müslümanım’ demesi, İslamı hak dini olarak benimsemesi yeter” dedi. Bardakoğlu, gündemdeki türban tartışmaları ve hükümetin Alevi açılımı hakkında açıklamalarda bulundu. Bardakoğlu’nun değerlendirmeleri şöyle: Başörtüsü olmazsa olmaz değil: Başörtüsü, bir kimsenin Müslüman sayılmasının olmazsa olmaz ön şartı değil. Müslümanlığın içinde bir dindarlık duyarlılığı ve dini gereklilik olarak hep algılana gelmiştir. Bir insanın Müslüman sayılması, Müslüman olması için “Ben Müslümanım” demesi, İslamı hak dini olarak benimsemesi yeter. Bir kişinin namaz kılıp kılmaması, oruç tutup tutmaması, içki içip içmemesi, başını örtüp örtmemesi, Müslüman olmanın ön şartı, olmazsa olmaz şartı değil. Böyle olduğu için de kendini B iz Diyanet olarak ceme ve cemevine hiç karşı olmadık. Biz dini bilgi, tecrübe ve Müslümanlık açısından konuşuyoruz. Bir defa hiçbir zaman cemevleri caminin alternatifi olmamıştır, bugün de değildir, olamaz. Cem namazın alternatifi olmamalıdır. Birisi Müslümanların ibadeti namazdır, Alevilerin ibadeti cemdir derse, bu da yanlıştır derim. Bu hem Müslümanlığı anlamamaktır, hem de Aleviliğe haksızlıktır. Sünniler camiye gider namaz kılar, Alevilerin hiçbiri camiye gitmez, namaz kılmaz, onların ibadet yeri cemevidir anlayışı dini tecrübemiz açısından, bin yıllık birlikte yaşama kültürümüz açısından doğru değildir. kendi öz damarımız değildir. Sınır ötesinden belli planların parçası çabalardır. Ama ülkemizdeki bütün Aleviler kendini Müslüman görür. Alevilik ideolojik tartışma konusu oldu: Günümüzde Alevilik konusu, sadece dini bir konu olmaktan çıktı, siyasal ve hatta ideolojik bir tartışma konusu oldu. Böyle olduğu için de bu hengâmede Alevilik hakkında benim verdiğim açık dini bilgiler, fazla bir anlam taşımamaya ve bu ayrışmada da Müslüman gören bütün kardeşlerim ister başını örtsün, ister örtmesin Müslümandır. Şu anda Türkiye’de tartışılan, başörtüsünün dini gereklilik olup olmadığı değildir. Tartışılan konunun siyasal boyutudur. O da siyasetçilerin işidir. Aleviler de Müslüman: Alevi kardeşlerimizi Müslümanların dışında ayrı bir grup olarak göstermek fevkalade yanlış bir tavırdır. Aleviliği İslamın dışında, Müslümanlardan ayrı gayrı göstermek isteyenler, bizim argüman olarak kullanılmaya başlandı. Halbuki ben, ayrışmadan değil, kavgadan değil, birlikten beraberlikten yanayım. Kurumlar mezheplere göre yapılandırılamaz: İslam içindeki bütün mistik ve kültürel geleneklerin hepsine hiçbir ayrım yapmadan, ayrıcalıklı bir tasarrufa gitmeden, benzer bir yaklaşım sergilenebilecekse bunu toplum tartışsın ama, Diyanet İşleri Başkanlığı gibi Cumhuriyetin 80 küsur yıllık bir kazanımının hiçbir anlamı yoksa, Diyanet İşleri’ni mezheplere göre yeniden yapılandıralım. Ama bu kazanımın bir anlamı var. Öyleyse biz kamu kurumlarını, mezheplere, mistik oluşumlara ve inançlara göre yapılandırmaya başlarsak, sonu gelmez bir kavgayı, ayrışmayı, bloklaşmayı da başlatmış oluruz. Üniversiteleri, yargıyı, devletin diğer kurumlarını mezheplere göre oluşturabilir miyiz? Burada çalışacak insanları mezheplere göre belirleyebilir miyiz? Tabii ki hayır. Ancak Diyanet, İslam içindeki bütün inanç gruplarını kuşatan bir hizmet anlayışına ve bilgi anlayışına sahip olmalıdır. Bu konuda eksikliğimiz varsa da bunu gideririz. WASHINGTON POST YAZARI ÖĞRENCİNİN DÖVÜLMESİ ‘Görünmek istemiyorsan neden gittin’ ? WP yazarı Argetsinger, Türk garson Kerem Çelik’in işten atılmasına neden olan Hayrünnisa Gül’ün Cafe Milano’daki ıstakoz yemeğini konu aldı. Yazar, “Görmek ve görünmek, herkese estetikli yeni yüzünü göstermek isteyenler oraya gider. Göstermek istemiyorsan gitme” ifadelerini kullandı. Dış Haberler Servisi ABD’de yayımlanan Washington Post (WP) gazetesi, dünkü sayısında Hayrünnisa Gül’ün Cafe Milano’daki ıstakoz yemesine yer vererek “Göstermek istemiyorsan gitme” yazısını kullandı. WP’nin en çok takip edilen köşelerinden biri olan The Reliable Source bölümünde, Hayrünnisa Gül’un boydan çekilmiş bir fotoğrafı kullanılırken, Cafe Milano’yu, “Görmek ve görünmek, herkese estetikli yeni yüzünü göstermek isteyenler oraya gider. Herkes orada, göstermek istemiyorsan gitme” ifadeleri kullandı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Washington ziyareti sırasında eşi “dindar ve türbanlı” Hayrünnisa Gül’ün ünlü restoranında ıstakozlu makarna yemesinin Türk medyasında büyük yankı uyandırdığını belirten WP yazarı Amy Argetsinger, garson Kerem Çelik’in bu nedenle işten atıldığını yazdı. Argessinger yazısında, Türk Büyükelçiliği’nden gelen telefonun ardından garson Çelik’in işten atılmasını Cafe Milano yöneticilerinin teyit ettiğini de belirtti. Garson Çelik ise konuyla ilgili WP’ye konuşmayı reddederken, bu olayı unutarak yeni bir iş bulmak için ileri baktığını söyledi. Türk garson Kerem Çelik yemeğin ayrıntılarını basına sızdırınca işinden olmuştu. Alevilerden dayak protestosu SİBEL BAHÇETEPE/ NİHAN İNAL AÜ Rektörü Aras: Devlet eli ile din zorlaması olmaz ‘Türban ayrışma yaratır’ SEVİL ARINAN ANKARA Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, türbanın siyasal simge olduğunu kabul edip simgelerin üniversitelerde serbest olmasını istemesine, Ankara Üniversitesi (AÜ) Rektörü Prof. Dr. Nusret Aras da tepki gösterdi. Aras, “Devlet eli ile din zorlaması olmaz” dedi. Rektör Aras, siyasi simgelerin üniversitelerde yer almasını sakıncalı bulduğunu söyledi. Aras, “Siyasi simgeler, üniversitelerimizde olmamalı. Şunun bilinmesi gerekiyor ki, devlet eli ile din zorlaması olmaz” dedi. Aras, şöyle devam etti: “Başka dinlerin sembollerinin yaygın şekilde kullanılması nasıl bize baskı yaratırsa, şu yaşananlar da bir baskıdır. Bunun yanında anayasa taslağında ‘velisinin isteğine göre çocuğa din eğitim verilecek’ diye bir ifade vardı. Yasalaşacak mı bilmiyorum. Bu durumu, hizmet alanhizmet veren diye yorumluyorlar. Üniversiteden hizmet almak o kadar basit bir şey değil. Üniversiteden hizmet almak postaneden pul almak veya vergi yatırmak gibi basit bir şey değil. Üniversitede eğitim almak en az 2 yıllık hizmet almak demektir. Öğrencilerimiz okuldan sadece bir şey alıp gitmiyor, onlar da bize bir şey veriyor.” ÜRKİYE’NİN EN ÖNEMLİ ‘T KONUSU TÜRBAN MI?’ Aras, türbanın üniversitelerde ayrışmaya da neden olacağına işaret ederek “Türbanın serbest olması ile birlikte öğrenciler, ‘başı açık öğretim üyesi istemiyoruz, bize kötü örnek oluyorlar’ da diyebilir. Peki o zaman ne yapacağız? Türkiye’nin en önemli konusu türban mı? Artık bu türban konusu bırakılsın. Her gün türbanın gündeme gelmesi, siyasilerin ve basının sürekli bu konuyla meşgul olması, ciddi gerginlik yaratıyor. Türban siyasi simge haline dönüştüğü takdirde başka siyasi görüşler de ortaya çıkacak” diye konuştu. Fotoğraflar: NİHAN İNAL Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde karşıt görüşlü öğrenciler arasında çıkan çatışmada 2 öğrenci yaralanırken olaya karıştığı belirlenen 6 öğrenci de gözaltına alındı. Olayda yaralanan E.Ü. isimli öğrencinin kopan parmağı Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ndeki operasyonla yerine dikildi. Nişantaşı’ndaki yerleşkede bir grup ülkücü, sol görüşlü iki öğrenciyi bıçaklayarak yaraladı. Bıçak ve satırla saldıran ülkücü öğrenciler E.Ü’nün parmağını koparırken Ş.A. isimli öğrenciyi kafasından yaraladı. Sol görüşlü öğrenciler can güvenlikleri olmadığı için okula toplu giriş yapmak istediklerini ancak okula yakın bir yerde ülkücülerin saldırısına maruz kaldıklarını söylediler. Öğrencinin parmağı koptu Alevi örgütleri, Şişli Endüstri Meslek Lisesi’nde, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni Mustafa Kurt tarafından dövülerek hastanelik edilen Alevi öğrenci Burak Tibar olayının ardından Milli Eğitim Bakanlığı’na (MEB) öğretmenin görevden alınması için suç duyurusunda bulunduklarını belirtirken CHP İstanbul Milletvekili ve TBMM İnsan Hakları Komisyonu üyesi Çetin Soysal ise konuyu TBMM ile İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşıyacaklarını söyledi. Geçen günlerde ders sırasında cep telefonu saatine bakarken öğretmeni tarafından dövülen Tibar, olayın ardından Şişli Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı. Sağ böbreğinde kanama olduğu belirtilen ve tedavisine devam edilen Tibar, 17. yaşını da hastanede kutladı. Tibar’ı ziyaret eden CHP milletvekili Soysal, “Bir din öğretmeninin, muharrem günü oruçlu olan bir öğrenciye vurması çok acı” dedi. Alevi Bektaşi Federasyonu İstanbul Bileşenleri, Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’nin de aralarında bulunduğu çok sayıda Alevi derneği ise dün Şişli Endüstri Meslek Lisesi önünde bir araya gelerek uygulanan şiddeti protesto etti. Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu, son aylarda yoğun bir şekilde okullardaki Alevi çocuklar üzerindeki baskıların arttığını söyledi. İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Ata Özer, gerekli soruşturmanın başlatıldığını ifade ederek “MEB olay ile ilgili gereken bilgileri verdi. Öğretmen açığa alındı” dedi. ataol b?cumhuriyet.com.tr Faks: (0212) 343 72 64 CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle