01 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 OCAK 2008 SALI 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI Y K Y Y Y Y Y Y Y 9 2 8 10 13 11 13 8 8 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya PB 7 PB 7 B 9 B 8 PB 0 K 2 K 1 PB 10 Y 15 Parçalı bulutlu Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B 13 Y 14 B 7 B 9 B 0 B 5 B 7 B 3 S 15 Trabzon Ankara Erzurum Hakkari İzmir Antalya Ş.Urfa Adana Yurdun batı kesimleri parçalı ve çok bulutlu, Marmara, Ege, Batı ve Orta Akdeniz, İç Anadolu’nun batısı ile Bolu ve Düzce çevreleri yağışlı geçecek. Yağışlar genellikle yağmur, Trakya ile iç kesimlerde karla karışık yağmur ve kar şeklinde olacak. Hava sıcaklığı yurdun iç ve doğu bölgelerinde 24 derece artacak. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo K 4 Helsinki K 5 Stockholm K 4 Londra Y 12 Amsterdam K 9 Brüksel PB 8 Paris Y 8 Bonn Y 6 Münih Y 14 Yağmurlu Stockholm Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Y 8 PB 3 Y 11 PB 4 PB 9 PB 5 Y 10 PB 13 PB 9 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı PB 2 PB 6 PB 16 PB 7 K 5 PB 10 K 1 PB 14 PB 10 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Sisli Bulutlu GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada Tartışmaya açılan, büyük tepki çeken kimi konuları “Alışırlar, alışırlar” diye karşıladı. Bu iki sözcük hemen her hafta başlayan hafta sonunda sona eren kimi önemli konulardaki tartışmalara RTE’nin bakış açısını özetliyor. Geçen hafta topluma büyük yükümlülük getiren, orta ve dar gelirlinin yaşamını bir kat daha zorlaştıran elektriğe, doğalgaza, suya yüklü zam geldi. Bir hafta sonra ne oldu? Elektriğe, suya, gaza zamdan söz eden var mı bugün? Tüketiciye yardım, ucuzluk diye sunulan KDV’den yüzde 10 kaldırıldıktan sonra fiyat etiketlerinde bir değişikliği ara da bulasın. Zamma alıştı toplum. Şimdi bir başka konuda toplumu alışmaya zorluyor. Geçen hafta başlayan, bu haftaya atlayan gözde konuların başında Merkez Bankası’nın İstanbul’a nakli geliyor. RTE’nin “kim ne derse desin” sorup sormayacağı konu bu. ATO’nun önderliğinde önümüzdeki cumartesi 350’yi aşkın sivil toplum örgütünün yanı sıra odaların, bankaların, üniversitelerin, milletvekilleri ile iş çevrelerinin katılacağı bir toplantı yapılacak ve... “taşınmaya karşı” neler yapılabileceği tartışılacakmış. Bu kadar kapsamlı bir toplantı ilan edildiği gibi gerçekleşir mi gerçekleşmez mi, üç beş gün içinde belli olur. Bu toplantıya örneğin iş çevrelerinden katılım olacak mı? TÜSİAD’dan, TOBB’den ses çıkmadı. Bankalar diyorsunuz, İş Bankası Müdürü ve Türkiye Bankalar Birliği Başkanı Ersin Özince, Merkez Bankası’nın İstanbul’a taşınmasını “yararlı” buldu. Hangi sivil toplum örgütleri? Sayısı belirsiz. Milletvekillerinden katılım CHP’den olabilir. AKP’ye muhalefet yapmayı anımsayan MHP’den de birkaç milletvekili... Eee sonra? AKP’den yok! ??? Deniz Baykal, amacı saptamaya çalışan tek siyasetçi. Başbakan’da da partisinde de bir Ankara ve Cumhuriyet “kompleksi” var, diyor. Ama bu “kompleksin” altında yatanı söylemiyor, belki de söylemeye dili varmıyor. Bu adamlar Cumhuriyet düşmanı. Osmanlı’ya dönmek istiyorlar. Son kanıtı dün bizim gazetede vardı; AKP’nin, parti örgütüne dağıttığı ajandada makarnadan tutun da... Emzirme gününe kadar hemen her gün yer alıyor. Lakin, hilafetin kaldırılması, şapka devrimi, tekke ve zaviyelerin kapatılması gibi Cumhuriyete damgasını vuran tarihsel günlerden söz edilmiyor. Osmanlı’yı, dinci bir devlet anlayışını geri getirmek için adım adım ilerliyorlar. Ne var bunda? Kimi başını örtecek kimi örtmeyecek diye diye... Türbana alıştırdılar. Orucu zorunlu duruma getiriyorlar. Kimi lokantaların ramazanda kapalı olmasını “ihtiyari” halden “zorunlu” duruma getirecek her hareketi “dinine bağlı vatandaşın tercihi” diye yorumluyorlar. Fincancı katırlarını ürkütmeden hoş, ortada ürkecek de yok ya bildikleri yolda amaca doğru, yavaş yavaş, sindire sindire ilerliyorlar. ??? Merkez Bankası’nı İstanbul’a nakletmek kararından vazgeçeceği söylenebilir mi? Örneğin Alevileri ele geçirmekten vazgeçti mi? Alevilere yeni bir olta attı. Başvuru olursa yasal olanaklara bakarak gereğini yapacakmış! Alevilerin, örneğin cemevlerinin ibadet yerlerinden sayılmasını öngören isteğinin yargıdan geçmeyeceğini biliyor. Bütçeden para ayrılmayacağını da... Bol keseden vaat... Asıl amaç, bana başvurdular demek, borazanlarına dedirtebilmek ve bölmek! Laiklik gibi Ankara’nın da içini boşaltmaya giriştiğine göre, bir zaman sonra devletin başkenti İstanbul derse... Buna da alışacak mı bu toplum? “Alışırlar, alışırlar”. Kafa bu! ‘Simgeye yasak olmaz’ İlk kez türbanın ‘siyasal simge’ olarak takılabileceğini savunan Erdoğan, İspanya’dan yandaşlarına açıkça ‘Bu sorunu çözeceğiz’ mesajı gönderdi MADRİD (Cumhuriyet) Anayasa değişikliğine karşı çıkan rektörlere “Kendi işlerine baksınlar. Herkes yerini bilsin” diyen, türban serbestisi konusunda ise “Siyasi simge diyorlar. Bu çok yanlış” açıklamasını yapan Başbakan Tayyip Erdoğan, İspanya’daki basın toplantısında türbanın “siyasal simge” olarak takılabileceğini savundu. Türkiye’de başını örtenlere “Başörtüsünü siyasi simge olarak kullanıyorsun” şeklinde baskı yapıldığını ileri süren Erdoğan, “Bir siyasi simge olarak taktığını düşünün. Bir siyasi simge olarak takmayı suç kabul edebilir misiniz? Simgelere yasak getirebilir misiniz? Özgürlükler noktasında dünyanın neresinde böyle bir yasak var? Buradaki dert başka aslında. Biz bunu çok iyi biliyoruz. Bunu maalesef takdirde zorlanıyoruz” dedi. Erdoğan Medeniyetler İttifakı Forum Toplantısı için geldiği İspanya’nın başkenti Madrid’deki Intercontential Otel’de Europe Press Ajansı tarafından düzenlenen toplantıya onur konuğu olarak katıldı. Erdoğan, burada açıklamalarda bulunarak katılımcıların sorularını yanıtladı. Bir gazetecinin “Türkiye’de ilerici bir İslam devleti olamaz mı” sorusu üzerine Erdoğan, “Soru ne yazık ki hâlâ Batı’nın bizi anlayamadığını gösteriyor” dedi. “İslamcı” ifadesini anlamanın mümkün olmadığını belirten Erdoğan, “Biz din kökenli bir parti değiliz. Din üzerinden siyaset yapmayı asla kabul etmiyoruz” diye konuştu. Üniversitelerdeki türban yasağına da değinen Erdoğan, başını örtenlere “Başörtüsünü siyasi simge olarak kullanıyorsun” şeklinde baskılar yapıldığını söyledi. Erdoğan, “Velev ki bir siyasi simge olarak taktığını düşünün. Bir siyasi simge olarak takmayı suç kabul edebilir misiniz? Simgelere bir yasak getirebilir misiniz? Sembollere bir yasak getirebilir misiniz? Bugün Avrupa’da, Amerika’da, değişik ülkelerde rahatlıkla başı örtülü olarak üniversiteye kızlar gidebiliyor. Oralarda bir sorun yok. Ama halkının yüzde 99’u Müslüman olan ülkemde böyle bir sıkıntı yaşanıyor maalesef.Ama bu sıkıntıyı aşacağımıza inanıyorum” diye konuştu. Erdoğan, “Anayasa ile mi bunu çözeceksiniz’’ sorusunu yanıtlarken de “İdeal anlamda kanunla zaten çözülmüştü. Kanunda burada kilitlenme veya yasak yok. Kanun önünü açıyor’’ dedi. Erdoğan aynı konuyla ilgili başka bir soru üzerine de şunları söyledi: “Bunu düzenlemeyle aşmak öyle zannediyorum ki eğitim özgürlüğü noktasında bir sıkıntıyı aşmaya da vesile olacaktır.” GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY ‘Tezkere tarihi uzatılır’ Erdoğan TCY’nin 301. maddesine ilişkin soruyu da konunun hükümetin gündeminde olduğunu söyleyerek yanıtladı. Erdoğan, K. Irak’a askeri harekâtın bitip bitmediği yönündeki soruya şu yanıtı verdi: “Her an operasyon yapılabilir. Bu mücadele devam ettiği sürece şu tarihte bitecek denmesi mümkün değil. 1 yılda bu işi çözdük, çözdük. Çözemedik tekrar izin talep edebiliriz.” Erdoğan Kıbrıs sorununun nasıl çözüleceğine ilişkin soruyu da “Güney Kıbrıs AB’de Kıbrıs olarak anılamaz. Çözümün BM çerçevesinde olması gerekiyor. Bize ‘Kıbrıs sorunu halledilmedikçe müzakereler açılabilir ama kapanamaz’ diyorlar. Suçlu biz miyiz, suçlusu Güney Kıbrıs’ın kendisi. Masaya oturmuyor. Bunun faturaları Türkiye’ye ödetilemez. Mayıs ayında Türkiye, Almanya ve Fransa bir araya geleceğiz” şeklinde yanıtladı. Erdoğan Akdeniz Birliği olarak söz edilen konunun şu anda ne olduğununu açık olmadığını ifade etti. Bir gazetecinin sorusu üzerine Türkiye’de etnik unsurların belli coğrafyalarda yoğunlaşmadığını belirten Erdoğan, “Türkiye’nin etnisitelere ayrılması söz konusu değil. Biz üniter yapı içinde ülkemizi görüyoruz. Böyle bir şey bizim anayasa çalışmalarımızda yer alması söz konusu değil” dedi. ABD ile işbirliğine karşı çıkan ülkeler, ABD’nin ve dolayısıyla demokrasinin düşmanıdır. Böyle muamele görecektir. Bush, Bahreyn’den Kuveyt’e Arap Yarımadası’ndaki küçük ülkelerin İran’dan korkmasını sağlayıp tümünün ABD’nin güdümünde olması için turluyor. Ziyaretin özü BOP’un ne ölçüde zemin kazandığını yerinde görmek olarak da değerlendirilebilir. ??? Soralım: Neden pek çok ülkede seçimler sürecinde karışıklık meydana geliyor? Bize göre yanıt şu: Küresel güçler seçim sonuçlarını önceden garanti etmeye yönelik AİDS benzeri politikalar ürettiler. Bunun sonucunda hedef ülkelerin halklarını ayrıştırdılar. Seçim sandığından çıkan sonuca göre mutlaka taraflardan biri sandığa saygısını yitiriyor. Küresel güçlerin istemediği kişi kazanırsa zaten seçimler “hileli” ilan ediliyor. Kabineyi kabilelerin kurduğu Kenya’da iki başkan adayı Kibaki ve Odinga yarıştı. Kibaki ABD’ye, Odinga AB’ye yakın duruyordu. Kibaki kazanınca ABD, “Sonuçlar baki” dedi. Odinga kaybedince de Avrupa yakası “Seçim ortamı dingonun ahırına döndü” dedi... Buyrun size çok olumlu ve ölümlü demokratik bir tartışma! Gürcistan’da ABD ve AB’nin derdi Saakaşvili’nin yeniden seçilmesiydi. Aksi halde Rusya’nın etkin olacağı yönetimler gelebilirdi. Cumhurbaşkanı adaylarından Gaçeçiladze seçim öncesi duruma bakıp, “Sonuç önceden belli, Saakaşvili kazanacak” dedi. Saakaşvili yüzde 52’yle kazanınca Batı, seçimi demokratik ilan etti! Aksi halde hileden geçilmeyecekti! Pakistan daha seçim süreci başlarken karıştırıldı. Pakistan’ın kuzeyinden güneyine öylesine bir ayrışma yaşanıyor ki, nasıl birlik sağlanır sorusunun yanıtı henüz yok. Biraz daha karışırsa ABD’nin, AİDS yöntemleriyle katkı sağlayabileceği konuşuluyor. Kosova’da 17 Kasım seçiminin ardından dün hükümet kuruldu. Türk milletvekillerinden Mahir Yağcılar Çevre Bakanı oldu. Hükümetin hedefi bağımsız Kosova. Seçimler zaten bunun için yapılmıştı. Yanılmayı yürekten diliyoruz ama, Kosova’daki NATO ve BM kontrollü iklim barış getirmeyecek. Çevreye başka etkileri olacak. ??? Bu saptamalardan çıkan soru şu olabilir: Seçimlere hayır mı? Kesinlikle değil. Seçimler, insan aklının, ortak yaşamın geliştirdiği en iyi yöntemdir. Ancak küresel güçler bölparçalayönet politikasında küçük bir değişiklik yaptılar: Bölparçalakendi adına onlara yönettir! Bu oyuna gelmemek gerekiyor. Hastalık olarak AİDS insan bedeninin direncini bitiriyor. Küresel politika olarak AİDS de ülkelerin ortak gücünü ve direncini bitirip teslim alıyor! ankcum?cumhuriyet.com.tr Genelkurmay’la sıkıntı... İspanya’dan AB desteği Başbakan Tayyip Erdoğan, Madrid’de düzenlenen Türkİspanyol İş Konseyi toplantısında yaptığı konuşmada, AB’ye tam üyelik konusunda ilk günkü kararlılıkla çalışmalara devam ettiklerini vurgulayarak,“Böylesine önemli bir projenin günlük siyasi kaygılara kurban edilmemesi gerekir. Ne yazık ki bazı üye ülkeler üyelik hedefimizi sulandırma gayretleri içerisine giriyorlar. Tam üyelik dışında herhangi bir alternatifi kabul etmemiz mümkün değil” dedi. Erdoğan 1.5 milyarlık İslam dünyasının Türkiye’nin AB’ye üye olacağı günü merakla beklediğini söyledi. İspanya Başbakanı Jose Luis Rodriguez Zapatero da Türkiye’ye desteğini yineleyerek, “Türkiye AB’ye ne zaman girerse girsin bu karar,AB’nin 21’inci yüzyılda alacağı en önemli kararı olacaktır” dedi. (AA) Erdoğan geçen yıl yaşanan emuhtıranın ardından hükümetinin Genelkurmay’la ilişkisinin sorulması üzerine de “Bazen sıkıntılar olur. Bu sıkıntıları yönetmede anayasanın verdiği yetkilerle adımları atıyoruz. Hiçbir kurum ve kuruluşla kavgalı olmamız söz konusu değil” yanıtını verdi. Demokrasi Eğitimini Yeniden Düşünmek Hasan GÜNEŞ Adıyaman Üniversitesi ? Baştarafı 2. Sayfada CHP ve MHP’den sert tepki Erdoğan’ın türban inadı IŞIL ÖZGENTÜRK ‘Türban hani inanç değeriydi?’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan’ın türbana ilişkin açıklamalarına, muhalefetten “Siyasal simge olduğunu ilk kez kabul etti. Sivil anayasa iddialarının türbanı kamufle etmek için olduğunu itiraf etti” tepkisi geldi. Erdoğan’ın Madrid’de türbanla ilgili açıklamaları tepki çekti. CHP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Özyürek, “Başbakan niyetini açıkça ortaya koydu. Daha önce, türban siyasal simgedir, diyenlere karşı siyasal simge değil, dinin bir gereği olduğunu söylüyordu. Siyasal simge olduğunu ilk kez kabul ederek laik kesimin iddialarını kabul etmiş oldu. Siyasal simgedir ama serbest bırakacağım, diyor. Açıkça meydan okuyor” görüşünü dile getirdi. haklarına aykırı olduğu kararını verdi. AİHM kipa, haç takılmasını da kamusal alanda insan haklarına aykırı bulmaktadır.Sivil, özgürlükçü anayasa iddialarının türbanı kamufle etmek için hazırlandığını hep söyledik. Başbakan bunu itiraf etti. Laiklikle, devrim yasalarıyla ilgili yasal düzenlemeleri de birer ikişer değiştirecekler. Bu çok büyük çatışmaları davet eden bir anlayıştır. Milli Görüş geleneğindeki inançlarını anayasayla, yasaları değiştirerek topluma dayatmaktadır. ” MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural ise Erdoğan’ın türbanı “siyasal simge” olarak nitelendirmesiyle bir kez daha “çözümsüzlük” ortaya koyduğunu savundu. Anayasanın tarafsız olması gerektiğini ve Başbakan’ın da “tarafsız anayasa” sözü verdiğini kaydeden Vural, şu görüşleri dile getirdi: “Hani başörtüsü inanç değerinin bir ürünüydü? Demek ki siyasal bir değer olarak görüyorlarmış. Bu da meselenin çözümünü sağlayacak bir bakış açısı olmadığını ortaya koyuyor.” Yargı kararlarını yok sayıyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan, türban açıklamasıyla kararlarında “siyasal simge” vurgusu yapan Anayasa Mahkemesi, Danıştay ve AİHM’ye de meydan okudu. Erdoğan, yüksek yargı organlarının kararlarını yok saydı. Anayasa Mahkemesi, YÖK Yasası’ndaki “Yükseköğretim kurumlarında, dershane, laboratuvar, klinik, poliklinik ve koridorlarında çağdaş kıyafet ve görünümde bulunmak zorunludur. Dini inanç sebebiyle boyun ve saçların örtü ve türbanla kapatılması serbesttir” hükmünü 1989’da iptal etmişti. İlk türban yasağı olma özelliği taşıyan kararda, laik bir devlette hukuk kurallarının kaynağının dinde değil, akılda bulunduğu, kişilerin iç dünyasına ilişkin kurallar getiren din prensiplerinin yasallaştırılmasının düşünülemeyeceği vurgulanmıştı. Dinsel eğitimin bile laik anlayışa göre yapılması gerektiği belirtilen kararda şöyle denilmişti: “Birlikte çalışmalar yapanların hangi inançtan olduğunu bir işaretle belli etmek çatışmalara yol açar... Yükseköğretim kurumlarında dinsel gereğe bağlanan başörtüleri, laik bilim ortamıyla bağdaştırılamaz.Vicdan özgürlüğü, istediğine inanma hakkıdır. Laiklikle vicdan özgürlüğü karıştırılarak dinsel giyinme özgürlüğü savunulamaz...” Anayasa Mahkemesi Refah Partisi ve Fazilet Partisi’nin kapatılmasına ilişkin kararlarında da bu kararına atıfta bulunarak türbanı siyasi simge olarak nitelendirmişti. RP’nin kapatılmasının ardından konu AİHM’ye taşınmıştı. Türbanı politik simge olarak nitelendiren AİHM, aynı zamanda “Laikliğe ve demokrasiye aykırı bir simge” olarak da tanımlamıştı. Leyla Şahin adlı türbanlı öğrencinin açtığı davada da AİHM Türkiye’yi haklı bulmuştu.AİHM, türban yasağının laiklik ve eşitlik ilkeleri üzerine kurulu olduğunu belirterek Anayasa Mahkemesi’nin laikliğe ilişkin içtihatlarının benimsendiğini belirtmişti. AİHM, üniversitelerde türbanın yasaklanmaması halinde türban takmayanlar üzerinde baskı oluşabileceğine işaret etmişti. Genç Olmanın Dayanılmaz Hafifliği ? Baştarafı Arka Sayfada terinerlik ve ziraat fakülteleri olmalı. Oradan mezun insanlar, o yörede bu işleri yapabilirler, böylece büyük kentlere yığılma da önlenebilir. Örneğin Muğla’da mutlaka ama mutlaka bir gurmelik bölümü açılmalı. Elazığ’da şarapçılık. Bu arada piyasalara da hak vermek gerekir, yüzlerce hastane açıldı ve gerçekten iş ticarete döküldü, bu nedenle hastalar muayene oldukları doktorun hangi üniversiteden mezun olduğunu titizlikle incelemeye başladılar. Bu durumda hasta, kadavra üzerinde çalışma bile gerçekleştirmeyen herhangi bir tıp fakültesinden mezun doktoru istemiyor. Güveni yok. Bu nedenle en işsiz kalmayacaklar arasında yer alan pek çok doktor da işsiz. En kötüsü genel kalite düşüklüğü, bu durum ülke genelinde kalitenin düşmesine neden oluyor, bunun adı da azgelişmişlik. Bu durumu düzeltmenin en birinci yolu, meslek okullarının, gerçek birer meslek okulu haline getirilmesi ve özellikle ülkemizde sıkıntısı çekilen ara eleman sayısını arttırmaktan geçiyor. İyi bir elektrik teknisyeni, iyi bir montajcı, iyi bir kuaför emin olun bir mühendisten, bir doktordan daha iyi para kazanıyor. Bunu teşvik etmek gerekir, annelere babalara ve genç insanlara bu umudu yaymak gerekir. Liselerdeki yığılma, aynı biçimde üniversitelerde de devam ediyor sonuçta gelecek kaygısı içinde gerçekten en güzel zamanlarını derin bir ağırlıkla yaşayan çocuklarımıza olan oluyor. Gençlik coşku ve aşk zamanıdır. Gelin onların hayatlarını hafifletelim, eğitim ve kalitesini ana meselelerimizden biri yapalım. Sadaka dağıtmayan, umut dağıtan bir düzen hepimizin geleceğini aydınlatabilir. yaklaşım, öğretmenin sınıf içinde özgürlük, eşitlik ve adalet ilkelerini vurgulanmalarına bağlıdır. Öğrencinin özsaygı düzeylerinin yükseltileceği ortamlar yaratılmalıdır. Teknoloji: Teknoloji, amaç/ amaçların gerçekleştirilme yöntem, araç gereçlerdir. Demokrasi eğitimi, çağdaş koşullarda, öğrencilere kazandırılabileceği göz önünde bulundurulduğunda, okullarımızda teknolojinin istenen ve beklenen düzeyde olduğu söylenemez. Bilimsel çalışmalarda vurgulanmasına rağmen, halen öğretmen merkezli öğretim yöntem ve tekniklere ağırlık verilmektedir. Düz anlatım bunlardan biridir. Ancak çağdaş eğitim, öğrenciyi merkez alan öğretmeöğrenme yöntem ve stratejilerin etkili olduğunu göstermektedir. OkulÇevre İlişkisi: Demokrasi kültürünü yaşatmada ve kazandırmada okulun önemi ve rolü tartışılamaz. Okul yöneticileri ve öğret menler bu yönde okulun desteğini almak zorundadırlar. Çünkü eğitimin diğer boyutlarında olduğu gibi demokrasi eğitimi konusunda da “aile”den sağlanacak destek önem taşımaktadır. Demokrasi eğitimi açısından beklenen destek, okulun ve öğretmenin öğrenciye sağlayacağı demokratik iklim ile ailenin çocuğa sağlayacağı iklim arasında bir uyumun olması yönünde olmalıdır. Bunun diğer anlamı, öğrenciyi merkezde kabul edecek olursak, okul ve aile demokrasiyi benimsetme adına çabalarıyla ne kadar merkeze yaklaşırlarsa etkili sonuçlar alınabilir. Böyle bir çabada, toplumsal yapıyı bütün olarak unutmamak gerekmektedir. Ekonomi, politika, din ve kültür gibi toplumsal kurumların, demokrasi eğitiminin kazandırılmasında katkılar sunmalıdırlar. Bu kurumların dışında, kitle iletişim araçlarının rolü ve önemi tartışılamaz. Kongrede İstiklal Marşı okunmadı ? BESNİ (AA) Adıyaman’ın Besni ilçesinde, KESK’e bağlı EğitimSen Besni Temsilciliği’nin 3. olağan kongresi Besni Öğretmenevi salonunda yapıldı. Davetliler arasında bulunan ve kongrenin dilek ve temenniler bölümünde söz alan CHP Besni İlçe Başkanı Mehmet Uçar, kongrede İstiklal Marşı’nın okunmamasını eleştirdi. “Bugüne kadar sizlere hep destek oldum. Fakat siz burada bugün İstiklal Marşımızı okumadınız, size çok kırıldım. Bundan sonra şahsım olarak EğitimSen’den desteğimi çekiyorum” diyen Uçan salonu terk etti. Milli Görüş dayatması Hedefinin AB üyeliği olduğunu savunan iktidarın bu konudaki AİHM kararını görmezden geldiğine dikkat çeken Özyürek, şunları söyledi: “AİHM türbanın siyasal simge olduğu, siyasal simgelerin kamusal alanda öne çıkarılmasının insan CUMHURİYET 08 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle