25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 OCAK 2008 SALI 4 HABERLER Bakan Yıldırım’ın çocukları gemi sahibi olmalarının ardından iki ayrı gemiyi de işletmeye başladı DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Din Devlet ve Diyanet İşleri Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Alevilerin Muharrem orucu vesilesiyle cuma akşamı Ankara’da katıldığı “oruç açma” yemeği bu cemaatin büyük çoğunluğu tarafından sıcak karşılanmadı. 279 Alevi derneğinin yalnızca sekizinin temsilcilerinin yemeğe katılması bu durumun kanıtıdır. Gösterilen tepkinin nedeni ise, Alevi cemaatinin AKP Genel Başkanı ve Başbakan Tayyip Bey’in içtenliğine inanmamaları. Olaylara baktığımız zaman, pek de haksız olduklarını söylemek mümkün değil. Bilindiği gibi, Sayın Erdoğan İstanbul Belediye Başkanı olduğu dönemde Karacaahmet Cemevi’ni yıkmaya kalkmıştı, daha sonra da çeşitli vesilelerle kendisine iletilen Alevi taleplerine, herhangi bir yanıt vermekten kaçınmıştı. Nitekim Cem Vakfı Başkanı Prof. Dr. İzzettin Doğan da, katılmama nedenlerini aynı gerekçelere bağlamıştı. İzzettin Doğan’ı tanıyanlar, kendisinin diyaloğa son derece açık, iyi niyetli bir kişi olduğunu, her türlü uzlaştırıcı girişimi desteklediğini yakından bilirler. Başbakan ise şimdiye dek kendisine iletilen herhangi bir talep olmadığını önceki gün gazetecilere yaptığı açıklamada ileri sürdü. Oysa Ankara 6. İdare Mahkemesi’nin cemevlerini ibadethane olarak kabul etmeyen kararı bile gerçeğin böyle olmadığını gösteriyor. Çünkü bu karar, çeşitli Alevi kuruluşlarının Başbakanlık’ın kendi başvurularına verdiği ret yanıtı üzerine açılmış bulunmakta. ??? Ankara 6. İdare Mahkemesi’nin Danıştay önünde temyiz yolu açık olan kararı ise cemevlerinin ibadethane olarak kabulünün önünü tıkar nitelikte değildir, kararın özeti dikkatli okunduğunda, bu konuda herhangi bir yasal düzenleme olmadığının belirtildiği görülmektedir. Bu yönde yasal düzenleme ile engel ortadan kaldırılabilir. Cemevlerinin ibadethane olarak kabulünün yanı sıra, dört bakanlığın bütçesine eşit bütçesi olan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın sayıları yüz bini bulan elemanları arasından Alevilere de kontenjan ayrılması acaba gerçekten bir çözüm müdür? Konunun uzmanı olmamama karşın, kişisel görüşüm bu yönde değil. Hepimiz Alevilerin tarih içinde sürekli baskıya maruz kaldıklarını biliyoruz. Her ne kadar yukarıda sözü edilen karar bu yönde değilse de, dikkatle okunduğunda, orada Alevi yurttaşların bir baskıyla karşı karşıya olmadıklarının ileri sürülmediğini, ancak, davacıların dilekçelerinde böyle bir hususu belirtmedikleri veya belgelemedikleri vurgulanmaktadır. Yoksa yalnız Osmanlı tarihini değil, Cumhuriyetin yakın geçmişini bilenler bile Alevilerin nasıl baskılarla karşılaştıklarını, hele hele 12 Eylül’ü takip eden günlerde, Alevi kültürünün yok edilmesi yolunda, cemevlerini tanımazken, onların yerine Alevi köylerine, orada oturanlara karşın camiler yapıldığı ortadadır. Nitekim son olarak, 12 Ocak Cumartesi günkü Cumhuriyet’in 6. sayfasında, Amasya’daki Alevi köylerine cami yapılması ve kadrolu imam atanması girişimlerinin yeni bir örneği Mehmet Menekşe’nin haberinde yer alıyordu. Menekşe, Amasya’nın Ardıçlar Köyü ve üç mezrası ile birlikte Abacı, Yeşilöz, Direkli Hasabdal, Yağcıabdal, Şarklı, Saz Köyü’ne de cami yaptırılıp kadrolu imam atandığını bildiriyordu. ??? Amasya’da Alevi öğrencilerin nasıl baskıya maruz kaldıkları ise Cumhuriyet’te yine 2007 yılının Kasım ayında yayımlandı. AKP Milletvekili ve TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Zafer Üskül’ün, Amasya’da öğrenci ve ailelerine baskı yaptığı yolunda ailelerden gelen şikâyet de, yine gazetemizin 29 Kasım tarihli sayısında yer almıştı. Bütün bu olaylar, Aleviler arasında, AKP’nin içten olmadığı konusunda yaygın bir düşüncenin neden oluştuğunu açıklamaya yeter sanırım. Burada sorun, laik devletin bu sıfatına uygun olarak, bütün inançlar üzerindeki baskıya son verecek önlemleri almasıdır. Yoksa Cem Vakfı Başkanı İzzettin Doğan’ın da, Ruhat Mengü’nün pazar günkü televizyon programında yakındığı ve Başbakan’ın da aşamadığı bir engel olduğunu ileri sürdüğü Diyanet İşleri Başkanlığı çerçevesi içinde, Alevilere de kontenjan ayrılmasıyla çözülmeye çalışılması bir umar değildir. Cumhuriyetin kurulması sırasında, belki de, dinsel bağnazlığa ve sapmalara karşı bir önlem olarak düşünülmüş olan devletin dini denetlemesi amacıyla oluşturulan Diyanet İşleri Başkanlığı zaman içinde dev bütçesi ve kadrosuyla artık dinin devleti denetlemesine araç olan bir kurum haline gelmiş bulunmaktadır. Özellikle AKP iktidarı döneminde Diyanet’in bu niteliği daha da artmıştır. Bu sorunu ortaya koymak ve çözmek üzere tartışmaya başlamanın zamanıdır. ‘Harika çocuklar’ işi büyüttü İLHAN TAŞCI ANKARA Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın Ankara Feribotu’nu ihalesiz alan Santour şirketi’den “borç” alarak gemi sahibi olan çocukları Erkan Yıldırım ile Büşra Bahar Yıldırım (Köylübay) şimdi de gemi “işletmeciliği”ne soyundular. Yıldırım kardeşlerin sahibi olduğu Derin Denizcilik şirketi, City ve Hawke Bay adlı gemilerin işletmeciliğini yapıyor. “Hawke Bay” adlı gemi Panama bayrağı taşıyor. Yıldırım kardeşler ise kayıtlarda yalnızca geminin “işletmecisi” olarak görünüyorlar. Hawke Bay adlı geminin önceki sahibinin ise İran’ın devlet şirketi ? Hawke Bay adlı geminin kayıtlı olduğu Panama’daki şirket gemiyi İran devletinden aldı. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın çocukları da Panama bandıralı bu geminin “işletmeciliğini” üstlendiler. Çocuklar ilk gemilerine Ankara feribotunu ihalesiz alan Santour firmasından “borç” alarak sahip olmuşlardı. olan Islamic Rebuplic Of Iran Shipping Lines olması dikkat çekti. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın oğlu Erkan Yıldırım ile kızı Büşra Bahar Yıldırım 10 bin YTL sermaye ile Derin Denizcilik Gemi Taşımacılık Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’ni kurmuşlardı. Yıldırım kardeşler, 14 Kasım 2003 tarihli ticaret sicil gazetesi kayıtlarına göre şirketin sermayesini 500 bin YTL ’ye çıkarttılar. Yıldırım kardeşler ilk kez babalarının başında bulunduğu Ulaştırma Bakanlığı’na bağlı Türkiye Denizcilik İşletmeleri’ne ait Ankara feribotunun ihalesiz olarak kiralanması olayında gündeme gelmişlerdi. Feribotu Santour firması, ihalesiz olarak kiralamıştı. Binali Yıldırım’ın oğlu Erkan Yıldırım da Santour adlı şirketten aldığı 200 bin Avro “borç” ile 445 bin Avro’ya İtalya’dan gemi almıştı. Erkan Yıldırım parayı şirketten borç aldığını ve “yolcu taşıyıp borçlarını ödeyeceğini” açıklamıştı. Cumhuriyet’in ulaştığı bilgilere göre, Erkan Yıldırım ile kız kardeşi Büşra Bahar Yıldırım’ın sahibi oldukları Derin Denizcilik gemi işletmeciliğinde de işlerini ilerletti. Derin Denizcilik iki ayrı geminin işletmeciliğini üstlendi. Bunlardan biri CITY isimli Hollanda Antilleri bayraklı 3 bin 992 gross tonluk kon teyner gemisi. İkincisi ise Hawke Bay adını taşıyor. Hawke Bay adlı 9 bin 891 gross tonluk gemi Panama bayrağıyla seyrediyor. 1975 yılında inşa edilen Hawke Bay gemisi çok amaçlı kuru yük gemisi olarak kullanılıyor. İlk sahip İran Yıldırım kardeşlerin işletmeciliğini üstlendikleri Hawke Bay adlı geminin önceki sahibi ise Islamic Rebuplic of Iran Shipping Lines adlı şirket. Bu şirket İran’ın resmi devlet şirketi ve firmanın bünyesinde 82 gemi bulunuyor. Geminin daha önceki adı kayıtlara “Iran Vojdan” olarak yer alıyordu. Demokrat Makine Mühendisleri “AKP hükümetinin muhalif odaları ele geçirme planını bozalım’’ Mühendislere sandık çağrısı İstanbul Haber Servisi Makine ratik ve laik bir Türkiye için mücadele Mühendisleri Odası (MMO) İstanbul edeceklerini vurgulayarak “Öncelikli Şubesi, 1920 Ocak tarihlerinde ger görev demokrat makine mühendisleçekleştirilecek seçimlerde yeni yöne rine düşüyor. Ender kalan muhalif tim kurulunu belirleyecek. Seçimlerde, odaklardan olan şubemizi korumak ikisinin adı “Demokrat Makine Mü için tek yürek olalım. Grubumuz sehendisleri”, diğeri de “Meslekte Bir çimi kaybederse yerimize gelecek olan lik Grubu” olmak üzere 3 ayrı grup siyasal İslamcı ve ırkçılardır. Bunun sorumluluğunu içimizde duyalım ve yarışacak. AKP’nin “meslek odalarındaki yö seçim günü sandık başında oylarımınetimi de alın” söylemiyle önem kaza zı Demokrat Makine Mühendisleri’ne nan meslek odalarındaki seçimler, önem verelim” çağrısında bulundu. Demokrat Makine Mühendisleri’nin li mücadeleye sahne olacak. Yaklaşık diğer grubunun başkan 18 bin üyesi bulunan adayı ise Ferruh KudoğMMO İstanbul Şubelu ve yönetim kurulu adaysi’nin 28. dönem (2008ları da şu isimlerden olu2009) genel kurulu, 19şuyor: Levent Serhan, Elif 20 Ocak tarihlerinde gerAksu, Deniz Alkan, İbçekleştirilecek. Beşikrahim Benlioğlu, Erkan taş’taki Yıldız Teknik Civelek ve Hakan ÖzÜniversitesi Oditoryutürk. Kudoğlu, MMO İsmu’nda 09.0017.00 satanbul Şubesi’nde son yılatleri arasında yapılacak larda demokrat mühendis toplantının ilk gününde hukukunun bozulduğunu, odanın çalışma raporu ve demokrat mühendislerin genel değerlendirmeler akine kendilerini ifade edebilecetartışılacak. İkinci günde ği, süreçlerin hasar gördüise seçimler yapılacak. Mühendisleri Odası ğünü vurgulayarak “BizBu yılki seçimlerde diğer İstanbul Şubesi’nin ler demokratik mücadeyıllardan farklı olarak genel kurulu, 1920 le geleneğimizin daha da “demokrat” kimliğini Ocak tarihlerinde geliştirilmesi, demokrat öne çıkaran iki ayrı grup, gerçekleştirilecek. mühendislerin kendini aynı adla yarışacak. DeDemokrat Makine ifade edebileceği, yaratımokrat Makine Mühencılıklarını katabilecekledisleri grubunun başkan Mühendisleri adayı İlter Çelik, tüm grubunun başkan adayı ri, süreçlerin yeniden yaüyeleri “AKP’nin mu İlter Çelik, tüm üyeleri pılandırılacağı ve bunun tüm TMMOB örgütlülühalif odaları ele geçir“AKP’nin muhalif ğüne yaygınlaştırılacağı me girişimine karşı dur odaları ele geçirme sürekli bir çalışmayı gedemek için sandık bagirişimine karşı dur rekli görüyoruz. Tüm şına gitmeye, odasına üyeleri de bu ortak çaba sahip çıkmaya” çağırdemek için sandık içinde yer almaya çağırıdı. Bu grubun yönetim başına gitmeye, yoruz” diye konuştu. İki kurulu üyelikleri Dinodasına sahip ayrı grubun da kendilerini çer Mete, Erol Alkım çıkmaya” çağırdı. “Demokrat Mühendisler Erdönmez, Gürel ÇeGrubu” olarak tanıtması likel, İbrahim Kahraman, Cemal Akkoç, Metin Şen’den ise eleştirilere neden oluyor. İki grubun oluşuyor. Çelik, Türkiye’de son yıllarda da aynı adla kendilerini tanıtmasının güçlenen gerici kadrolaşmanın, meslek doğru olmadığını belirten üyeler, seodaları ve sendikalara da yayıldığına çimlerin kaybedilmesi halinde sorumdikkat çekerek “Ülkemizi kapitalizme luluğun paylaşılması gerektiğine dikpeşkeş çeken siyasal İslamcı akım, bu kat çektiler. Seçimlere, Teknik Elemanlar Dernena karşı çıkan kurumların sesini susturacak yöntemler uyguluyor. Bu yön ği, Mühendisler Vakfı, Mimar Mühentemler ya onları satın almak ya da ele disler Grubu, Türk Mühendisler Birligeçirmek şeklinde oluyor” dedi. Çelik, ği ve Ülkücü Teknik Elemanlar DerneDemokrat Makine Mühendisleri olarak ği ise Meslekte Birlik Grubu adıyla tek bu gerici ve ırkçı anlayışa karşı demok listeyle girecek. AKP’nin emekçi haklarını budayan tasarısı önceki gün Kadıköy’de protesto edilmişti. (Fotoğraf: Arşiv) M AKP’nin sosyal güvenlik düzenlemelerine karşı eylem haftası Çalışanlar alanlarda ANKARA/İSTANBUL (Cumhuriyet) Türkİş, DİSK, KESK ve Türkiye KamuSen’in de aralarında bulunduğu sendika ve meslek örgütleri, AKP’nin “Sosyal Güvenlik Reformu’’ olarak yansıttığı düzenlemelerine karşı bugünden itibaren bir dizi eylem gerçekleştirecek. Türkİş, “Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası ile Bazı Yasa ve Yasa Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Yasa Tasarısı’’ hakkındaki görüşlerini kamuoyu ile paylaşmak ve hükümetin dikkatini çekmek amacıyla bugün saat 12.00’de ülke genelinde, bölge ve il temsilciliklerinde basın toplantıları düzenleyecek. Basın toplantılarının ardından, bölge temsilcileri, bağlı illerindeki şube başkanları ile birlikte AKP il başkanlıklarını ziyaret edecek ve tasarı ile ilgili Türkİş’in görüş ve taleplerini iletecekler. DİSK, KESK, TMMOB, TTB, BASK, TEB, TDHB’nin oluşturduğu “Herkese Sağlık, Güvenli Gelecek Platformu’’, bugün başlayacak ve perşembe günü Ankara’da sona erecek olan “Herkese Sağlık ve Güvenli Gelecek İçin Yürüyoruz’’ başlıklı bir yürüyüş gerçekleştirecek. Yürüyüş, İstanbul ve İzmir’de yapılacak açıklamaların ardından iki kolda gerçekleştirilecek. Katılımcı örgütlerin genel başkanlarının da yer alacağı İstanbul kolu, 12.30’da Haydarpaşa’da genel başkanların yapacağı basın açıklamasının ardından Nautilus önüne kadar yürüyecek ve buradan otobüslerle hareket edilecek. İzmir kolu ise Manisa ve Balıkesir güzergâhındaki yürüyüşte, yine sendikal örgütlenme nedeniyle işten çıkarıldıkları belirtilen YÖRSAN işçilerini ziyaret edecek. İstanbul ve İzmir yürüyüş kolları yarın Bursa’da birleşecek, Türkiye KamuSen de sosyal güvenliğe ilişkin tasarıya tepki olarak bugün ‘’işe bir saat geç gelme eylemi’’ yapacak. Eylem öncesi bütün iş yerlerinde dağıtılacak bildiriyle eylemin gerekçesi, tasarının neler getirdiği kamu çalışanlarına aktarılacak ve katılım için çağrıda bulunulacak. Eylem günü, sabah mesaiye bir saat geç başlanacak ve işyerleri önünde bildiriler okunacak. asirmen?cumhuriyet.com.tr BAŞBAKAN’A DESTEK VERDİ Topbaş: Merkez Bankası İstanbul’a taşınmalı İstanbul Haber Servisi İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Kadir Topbaş, Merkez Bankası’nın İstanbul’a taşınmasını desteklediğini belirtti. Saraçhane’deki belediye binasında konuşan Topbaş, İstanbul’un sanayi kenti niteliğinden arındırılarak sanat, eğitim ve finans kenti olması gerektiğini belirtti. Topbaş, “İstanbul geçmişte 3 büyük imparatorluk döneminde dünya merkezi olmuştur. Osmanlı döneminde dünyanın süper gücü olduğu için bankerlerin İstanbul’da olduğunu, bir finans merkezi olduğunu biliyoruz. Bunun için İstanbul artık bir sanayi kenti yerine nitelikli işgücü ihtiyacına cevap veren, bir kongre, fuar, sanat, eğitim ve finans kenti olmalıdır” diye konuştu. Topbaş, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Merkez Bankası için İstanbul’un Asya yakasını düşündüğünü kaydetti. Ataşehir’de fiyatlar arttı Ataşehir’in finans merkezi olacağına yönelik haberlerin basında yer almasının ardından bölgedeki gayrimenkul fiyatları arttı. İstanbul Emlak Komisyoncuları Odası’nın verilerine göre, 2005’te 100 metrekarelik evlerin fiyatı 90125 bin arasında değişirken, 2007’de 200400 bin YTL’ye çıktı Diyarbakır’da bundan sonra neler olacağı sorusu, sırf Diyarbakır’ı ilgilendirmenin çok ötesinde anlamlar taşıyor. Çünkü bu bölgede neler olacağı, ülkemizin de kaderini belirleyecek özellikler taşıyor. AKP’nin siyasi olarak önüne koyduğu hedeflerden birisi yerel seçimlerde başarı kazanmak. Bu başarıyı da Diyarbakır, İzmir, Batman gibi muhalefetin yönetiminde bulunduğu belediyeleri kazanmak şeklinde ifade ettiklerini söyleyebiliriz. İşin aslına bakarsak sorun AKP’nin bu bölgedeki belediyeleri kazanmasının çok ötesinde bir sorun. Diyarbakır ne olacak? Kürt siyasi kimliğinin en net ifade edildiği yer Diyarbakır. Bu kentin Kürt milliyetçiliği açısından da çok özel bir yeri bulunduğunu biliyoruz. Diyarbakır’da neler olacağı, Kürt hareketinin de nasıl bir yol izleyeceğini göstermesi bakımından anlam taşıyacaktır. ??? Kürt hareketinde geçmişten beri hep iki damar oldu. Bir damar İslamcılığın ağır bastığı damar, diğer ise mil AKP Diyarbakır’ı Alabilir mi? liyetçiliğin ağır bastığı damar. Bu iki damar zaman zaman iç içe geçtiyse de, son 20 yıldır bir ayrışma içine girdiği de ayrı bir gerçek. Bugün DTP’de ifadesini bulan modernist, milliyetçi Kürt kimliği akımıyla, daha önce Milli Nizam Partisi’yle başlayıp Saadet Partisi ve AKP’yle süren muhafazakâr Kürt akımı arasındaki egemenlik mücadelesi arasındaki yarış devam ediyor. Önümüzdeki yerel seçimlerde de bölgede bu iki akım mücadele edecek. Bu mücadele, yalnızca bir yerel iktidar mücadelesinin de ötesinde, Kürt hareketinin nereye doğru ilerleyeceği açısından da önem taşıyor. ??? Diyarbakır gezisinde Diyarbakır’daki nabzı yoklamaya çalıştım. Siyasi gelişmelerin nasıl bir yol izlediğini anlamak istedim. 68’li arkadaşlarımdan, solda çözümü savunan arkadaşlarımdan bazılarıyla konuştum. Onlar, siyasi İslamdan uzak bir tutum içinde oldukları gibi, DTP geleneğiyle de mesafeli bir ilişkiyi sürdürüyorlar. Bundan sonra ne olacak soruma, bu kesimin en etkili isimlerinden 68 kuşağının da yakından tanıdığı bir isimden aldığım cevapları sizlerle paylaşmak istiyorum. Arkadaşımın ismini vermeden onun görüşlerini aktaracağım: “DTP yönetime geldiğinde bebek ölümleri binde 88’di. Su ve kanalizasyon sorununun çözülmesiyle bebek ölümleri binde 40’a düştü. Yani büyük bir ilerleme sağlandı. Aynı şekilde su kirliliğinden kaynaklanan tifo, paratifo, dizanteri gibi hastalıklar yok denecek düzeye geriledi. Tarihi Diyarbakır surlarının çevresi kaçak yapılarla doluydu. Hiçbir yönetim bunlara dokunmaya cesaret edemiyordu. DTP’liler surların çevresindeki bütün kaçak yapıları yıktılar. Bunu ancak onlar yapabilirdi. Tarihi doku bununla büyük bir değer kazandı. Şehir temizlik açısından da geçmişle kıyaslanınca epeyce ilerleme kaydetti. Bunlar DTP’ye puan kazandırdı. Sorunlar bitti mi derseniz, hayır bitmedi. Zaten yeterli paraları da yok. Çöpler hâlâ düzenli kaldırılamıyor. En önemlisi saplantıları sürüyor. Kürt sorunuyla ilgili aşırı vurguları, onların şehre hizmet götürmelerinde öncelikleri geriye itiyor. ??? Son bomba olayı çok aleyhlerine oldu. PKK şiddet eylemlerini sürdürürse ve DTP bunlarla arasına sınır çekmekte yeterli cesareti gösteremezse işleri zorlaşır. Yoksa AKP bölgede DTP’yi alt edemez. DTP milletvekili seçiminde aday belirlerken demokratik davranmadı. Temsil konusuna çok önem vermediler. Baskın Oran’ın önüne çıkmaları büyük hataydı. Buradaki sorunların belki de en önemlisi, Türkiye’nin doğru dürüst bir sol partisinin olmaması. Özgür lükçü, insan haklarına saygılı, eşitlik ve adaletten yana, birbirinin farklı görüşlerine değer veren insanların oluşturduğu bir sol partiye o kadar çok ihtiyacımız var ki! Bir de, ABD’nin Kürt sorununu çözeceği gibi bir iyimserlik çok yanlış. Kürt sorunu bir dış sorun olmaktan çok bir iç sorun. ABD, Irak’ta kendi derdini halletti mi ki, gelsin Kürtlerin sorununu çözsün!” ??? Görünen o ki, 2009 Nisan ayına kadar bölgede köprülerin altından çok sular akacak. Bu nedenle bugünden kesin bir şey söylemek çok zor. Fakat şu kadarını söyleyebiliriz: Diyarbakır’ın, bölgenin geleceğini daha çok Türkiye’ye egemen olan siyaset belirleyecek. Eğer çözüm yolunda başarılı adımlar atılırsa terör giderek daha marjinal hale gelecek. Çözüm üretilmeyip iş eskisi gibi “güvenlik” boyutunda görülmeye devam ederse, daha büyük sıkıntılar ortaya çıkabilir. Görelim bakalım neler olacak?.. CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle