22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 OCAK 2008 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 Nursuna Işık İşgüden: “Atatürk’ün patlıcan burunlu karikatürünü çizen Gül’ün arkadaşı Salih’in kaderine bak; karısı Nursuna, Atatürk ilkeleri yemini altında!” Ya ğ m u r E k i m Türkiye kalitesiz mallar çöplüğü olmuş... “Süpür deliğe gitsin!” GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM Dinleme Bandı (3) KIRŞEHİR’DE 20 lise öğrencisi, iki ay boyunca bir araya gelip parmaklarının ucuna topluiğne batırmış. Çarşıdan aldıkları bir beze kanlarını damla damla akıtmış ve sonuçta Türk bayrağı yapıp Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’a göndermiş. Genelkurmay Başkanı da “İşte biz böyle bir milletiz” diyerek gençleri kutlamış. Biz hamaseti seven bir milletiz: Bayrağı bayrak yapan üzerindeki kandır; toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır! Gerçeklerden ise pek hoşlanmayız. Bir ülkenin bayrağı, bağımsızlığının ve egemenliğinin sembolüdür. Nerede Kemal Atatürk’ün “tam bağımsızlık” ilkesi, “ulusal egemenlik” ülküsü! Türkiye nasıl yönetiliyor bilmeyen kaldı mı? Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu, Bayrak Pentagon, Oval Ofis, eşbaşkan, stratejik ortak, ortak düşman, biri bizi gözetliyor evi, Avrupa Birliği komiserleri, Fetoşlar, Nurcular, Nakşiler, ılımlı İslam, İslamla harmanlanmış demokrasi. Bir ülke düşünün ki bir yandan başbakanı kendisini ülkenin pazarlamacısı olarak görüyor ve o ülkenin bir bakanı ülkenin tüm varlıklarını babalar gibi satmayı kendine görev edinmiş, öte yandan parmaklarının ucuna topluiğne batırıp kan akıtan çocuklar bağımsızlık sembolü bayrak yapıp Genelkurmay Başkanı’na gönderiyor. Ne yaman bir çelişki: Çocuklar vatan için parmaklarının ucuna iğne batırırken, emperyalistler ve onların işbirlikçileri ellerinde şırıngalarla ülkenin belinden su alıyor. Hayrünnisa Hanım Abdullah Bey’den daha çok okuyormuş. Belli, bildiğini okuyor! Toptan Devrim Başarır: “Muhafazakâr eşcinselin bireysel tercihini umarım toplumsala çevirmezler!” Bu çocuklardan biri gazeteciye konuşmuş, “Şanlı şerefli bir tarihimiz var. Bunu bize bırakan insanların torunları olarak kanımı bayrak için akıtırken şeref duydum” demiş. Peki, o çocuk kendi torunlarına ne bırakacak? Bu sorunun yanıtını, açıklamaya cesareti olan varsa bir adım öne çıksın. Hamaseti bir kenara bırakalım... Hoşunuza gitse de gitmese de işte gerçek: O çocuk torunlarına, hepimizin gözü önünde her köşesi, her varlığı kiraya verilmiş, devredilmiş, ipotek altına alınmış ve kelepir fiyatına satılmış bir vatan bırakacak! Sonra da dizindeki torununa anlatacak: “Evladım, kanımla bayrak yapmıştım da devrin Genelkurmay Başkanı bana ‘aferin’ demişti. O sırada yabancıların kendi bayraklarını dikmeden ülkemizi işgal ettiklerini anlayamadım. Affet beni.” SESSİZ SEDASIZ (!) Tarihten ders almayanlara tekrar dersi TARİHTE olanlar hiçbir zaman tekrar yaşanmasa da tarihten ders almayanlar için “tarih tekerrürdür” dendiğini anımsatıyor Melih Çınar ve: “Osmanlı’nın son padişahı Vahdettin ile şürekâsı, İngiltere ve Fransa başta olmak üzere, emperyalist güçlere ‘saltanatı ve hilafeti bırakın, Memaliki Osmani’yi arzu ettiğiniz gibi kullanabilirsiniz’ demiş ve sonunda kendi sonlarını getiren Sevr Antlaşması’nı imzalamak zorunda kalmıştı. Yeni Osmanlılar ise emperyalizme karşı zafer kazanan tam bağımsız, ulusal, üniter ve laik Türkiye Cumhuriyeti’nin yerine İslam devleti kurmaya kalkınca, destek almak üzere Avrupa Birliği’ne ve Amerika Birleşik Devletleri’ne tüm ulusal varlıklarımızı ve yatırımlarımızı sundular. Bölge ajansları, yerel yönetimler derken şimdi de yeni bir anayasa ile federal sistemin altyapısını hazırlamaya çalışıyorlar! Bu duruma ‘dur’ diyecek olanlar ise açlık sınırının altında yaşamaya çalışan 1 milyon kişiyi, işsizliğe mahkum edilmiş 4 milyon kişiyi, yoksulluk sınırının altında çırpınan 12 milyon kişiyi ve yurduna bağlı 70 milyon kişiyi uyarıp bilgilendireceklerine tarihteki Osmanlı’yı bırakın Bizans’ın son günlerindeki gibi ‘melekler erkek mi, dişi mi’ konusu ile zaman geçiriyorlar. Acaba toplu intihar dedikleri bu mu ola!” Komutan Necati Yıldırım: “Hükümete övgüler yağdıran Özkök Paşa’ya: Komutanlık eskide kaldı, şimdi AKP için nefer olacaksın!” Vana Gülhan Elmas: “AKP’nin enerji reformu sayesinde vali kömür dağıtınca uçuyoruz, İran vanayı kapatınca donuyoruz!” Kırmızı Plakalı Yalnızlar SEVGİ ÖZEL Bir sanatçıya acımasızca saldırılıyor; yanı sıra abuk sabuk örneklerle türban tartışılıyor. Kaypak, aldatıcı bir dille halkın kafası karıştırılıyor. Tepki veren ister bir sanatçı olsun, ister bir gazete ya da televizyon, azınlıkmış imgesi verilerek susturulmaya çalışılıyor. Düşünce özgürlüğünden söz edenler, bu hakkı yalnızca kendilerine tanıyor. Karşıdevrim hiçbir fırsatı kaçırmadan örgütlü biçimde, ağızbirliğiyle anında saldırıya geçiyor; “muhafazakâr” iktidarlarla ülkeye çöreklenen dış desteği de her an arkasında buluyor. Dilimizin ne denli bayağılaştırıldığını, düşünce özgürlüğünün ne denli ucuzlatıldığını, kimilerinin içindeki karanın diline ve yüzüne nasıl yansıdığını, ülkenin, insanların nasıl hırpalandığını görmemek için gözlerimizin işlevsiz olması gerekir. Karşıdevrim maskeli balosunu bitirdi, yüzünü açtı artık. Fazıl Say ve onun gibi düşünenler haklıdır. Bizler, onun ülkesini terk etmeyeceğini, ne demek istediğini, dünyayı hayran bırakan parmaklarının neyi işaret ettiğini biliyoruz. ??? Laik cumhuriyeti temsil ettiğini sananlar, “laik”liğe yeni tanım getirmeye çalışır ve tüm yasakların, örneğin türban yasağının kalkması gerektiğini savunurken, arkasından inanca dayalı yasakların geleceğini bildikleri için, “laik” kişi ve kurumları “laikçi” diye dışlamaktadırlar. Örneğin Fazıl Say gibi düşünenler toptan “laikçi”dir. Nasıl her fırsatta, “Atatürkçü, halkçı, devrimci…” gibi kavramları küçümsüyor, elleri erdikçe yasaklıyorlarsa, bu sözcüğü de sıradan bir mesleği, önemsenmeyecek bir anlayışı yansıtır kılmaya çalışıyorlar. Atatürkçüleri uydurmacılıkla suçlayanlar bilsin ki, “Atatürkçü, halkçı, devrimci…” gibi kavramlar içimize yerleşmiştir; ama “laikçi” gibi uydurma bir sözün, “gerici” kafalar için bile yanıltıcı olduğu açıktır. Fazıl Say’ın belirttiği gibi, paranın saltanatıyla çoğunluk görüntüsü verenler yüzünden bunun için kaygılanıyoruz. Nasıl kaygılanmayalım? Atatürk’ün kurduğu partinin davranış ve söylemlerinde bile akıl almaz kaymalar yok mu? Halka yakın gibi duranların, halktan ne denli uzaklaştığını görmek acı değil mi? Say’ın tepkisi bu nedenle ne yersiz, ne zamansızdır... Gerçek sanatçı, karşı duruşunu koruyabilen, tehlikeli gidişi görüp bunu korkusuzca söyleyebilendir. Fazıl Say gibi düşünen, kaygılanan aydınların tepkisi de işte bu nedenle önemlidir. Son yıllarda kırmızı (ya da siyah) plakalı arabaları sıklıkla camilerin, okulların, alışveriş yerlerinin kapısında görüyoruz; seçim alanlarına, düğünlere, özel toplantı ve ziyaretlere de bu araçlarla gidiliyor. Birçok “büyüğün”, kazanımı salt bireysel olan “ibadet”i için arkasında koruma ve basın ordusuyla camilere koşması doğal karşılanıyor. Devlet işlerinin düzenli yürümesi, halkın çıkarı için olmayan etkinliklerde, bir başbakanı, bakanı, Meclis başkanını yalnız koruma ordusuyla basın değil, illerin, ilçelerin bütün yetkilileri de izliyor; nedense devlet işlerine ilişkin kimi iletiler hep buralarda veriliyor. Kaygıların derinleştiği bu dönemde benzer görüntüler veren muhalefetin “muhafazakâr” kesimine şaşırmıyoruz; ama CHP önderinin kameralara düşen, “sevabı kendisine” bayram namazlarını, “kiminin parası, kiminin duası” diye yorumlamaktan kendimizi alamıyoruz. Basınımızsa her olaya, duruma “magazin” gözlüğünden bakıyor. Kameralar, muhabirler, kişinin “maddi/manevi” kendi çıkarı için gittiği yerlere gönderilmese, basın, laik ve demokratik cumhuriyetin düşüncesi, davranışı özgür ve tutarlı kurumu olmaz mı? Aynı basın, cami önlerine yığdığı kamerayı, muhabiri, kültür etkinlikleri için görevlendiremiyor; çünkü kültürel etkinliklere iktidar ve muhalefetten ya kimse gitmiyor ya görev savmak için şöyle bir uğranıyor. Yasama, yürütme ve yargıya ilişkin kaygılarımızı basın da körüklüyor. Demokrasinin “dördüncü gücü” olmaktan istifa eden bugünkü basın, kendi dünyasına yönelik baskıları bile görmezden geliyor. ??? Üretime katkısı, gelir, sağlık ve eğitim olanaklarından yeterli pay alıp almamasıyla değil, salt “oy”u için anımsanan yurttaş; iktidar, muhalefet ve basının aklı dışlayan yönlendirmeleriyle okulla tapınma yerlerini karıştırır olmuştur. Bu mudur, laik ve demokratik cumhuriyetin tüm yurttaşlarının temsilcisi, sözcüsü olmak? Bunu sorgulayan sanatçıya, aydınlara saldırmak mıdır düşünce özgürlüğü? Fazıl Say’lar, epeydir içinden konuşanların gözünü açmakta, yükselen sesi olmaktadırlar. Hep birlikte ne Türk Devriminden vazgeçeriz, ne dürüst, onurlu sanatçılarla aydınlardan! Yalnız da değiliz, çaresiz de! Asıl yalnızlar, kırmızı plakalılarla şakşakçılarıdır! Böyle biline! ozelsevgi@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com Abi nasılsın? Tebrikler, her şey mükemmel gidiyor. Sağ ol Ragıpcığım, sağ ol, nasıl herkes mahallede valide, çocuklar, senin işler… Abi sağ ol, her şey iyi bizim takım hariç. Yahu haklısın, halbuki o kadar sevinmiştik geçen sene! Neyse abi, sen onu bunu boşver, esas bizim ‘büyük maç’ iyi gidiyor, mühim olan da o! Haklısın Ragıp, daha fethetmemizi istediğin sıfat ne kaldı geride? Bak bütün kaleleri teker teker düşürdük, on beş yıl önce rüyanda görsen inanmazdın değil mi? Bak ne acınacak hallere düştüler! Heh he! Valla abi, aynen öyle, feleklerini şaşırdılar! Daha geçen yıl, temmuza kadar aldığın kararların yarısı direkten dönüyordu, şimdi ise, alimallah maçta hem futbolcu, hem hakemiz!. Ne diyorsun sen, maçı öyle bir bağladık ki, spor yazarları bile bizden! Onlar başka maç seyrediyorlar, biz başka şey yazdırıyoruz, kuduruyorlar Ragıp, kuduruyorlar! Hay ağzını öpeyim abi! Hele o Emin manevran öyle muhteşem oldu ki… Cart cart ötüyordu, bak şimdi haline, sustu çekildi köşesine! Hey yavrum hey… Var mı öyle! Meydanı boş bulacaksın, istediğin gibi atıp tutacaksın, öte yandan patronun istediği gibi at koşturmaya devam edecek! Yok öyle yağma! Ya abi, hâlâ gözlerime inanamadığım için içimde bir kurt var. Ya son anda bi aksilik çıkarsa? Ragıpcığım, aşk olsun, ben seni daha akıllı bilirdim. Lütfen iki dakika ciddi düşün. Nasıl abi, bi rahatlat beni ya! Bak Ragıp, hani 28 Şubatçılar filan vardı ya? Ne durumdalar? Bak ‘ceeeepostacı’ durumuna düştüler, gece siteye sayfa koyup avunuyorlar, onları yok say, kendi kendilerini bloke ettiler. Peki altıokçular? Onlar son anda bir şahlanma yapamazlar mı? Yahu vallahi aklından şüphe ediyorum! Adamlar birbirleriyle uğraşırken, Çankaya’yı Bahçeli’nin frikik golüyle götürdük, Anayasayı hem yeniden yazıyoruz hem de zaten içten kuşattık. İyi ama ya yeni bir isim çıkarırlarsa? Raaaagıp! Yine az uyumuşsun! Aklını mı yitirdin? Orada kapı gibi Baykal’ımız var. Yüzde yirmi ile başarı türküleri söylettiriyor. Sen tarihte bizimkinden daha rahat bir iktidar gördün mü? Üstelik şimdi artık çalgıcı, boyacı filan da ortalarda yok, adamın göstermelik rakipleri bile eski çanta taşıyıcıları. Bu sevgili “büyük rakibimiz”, Allah sağlık iyiliğini versin, orada durduğu müddetçe bize “karada, denizde, havada” hiçbir kötülük gelmez! Peki ağabeycim, hani bizi o baharda korkutan nümayişçilere ne oldu? Ragıp ne demiş eski atamız “yollar yürünmekle aşınmaz”. Bırak yürüsünler kardeşim. Zaten sol partilerden farklılar mı sanıyorsun? Birbirlerine “obstrüksiyon” çekmekle meşguller. Ama abi, Atatürk var ya! Sen istediğin kadar kitaplardan sildir, istediğin kadar devrimlerini ‘demokrasi’ diye diye yok et, benim korkum, ruhu son anda bir tepki verecek. Bak Ragıp, istersen sana hacıbabalar gibi rahatlatma nutukları çekeyim. Şu korktuğun o pazar yürüyüşçüleri var ya? Siyasetle filan bir ilgileri yok. Ellerinde bayraklar, pankartlar, Atatürk resimleri, almış başlarını yürüyorlar! İyi de abi, baharda öyle bir coşmuşlardı ki! Baharda coşmayan mı var? Bırak isterse yine coşsunlar! Daha iyi, sistemin gazını almış oluyorlar. Üstelik onların hepsi ayrı bir ukala! Her birine Atatürk’ü sorsan, farklı anlatırlar, bunu iki kere kanıtlasan, hemen birbirlerine girmeye hazırdırlar! Atatürk onlar için aralarında bile olsa olsa kavga konusu! Yok öyle demişti, yok hayır böyle demişti, yok bugün yaşasa şunu yapardı, yok bunu yapardı, vay sen öyle diyorsan satılmışsın, vesaire! Abi vallahi ağzını öpeyim! Keşke şunları herkese söyleyebilsen! Böylesi daha iyi inan Ragıp. Bize fazla gerek yok, bırakalım birbirlerini batırmaya devam etsinler. Biz de keh keh gülüp, uzaktan keyiflenelim, çok sıkışırsak, nabızlarını yükseltmek için arada bir yüksek voltajlı provokasyon çekeriz. Bak bu sefer bize gerek kalmadı, maşallah o Fazıl bizim adımıza hamle yapmış oldu farkında olmadan. Tamam ağabeycim benim, şöyle bir toparla rahat edeyim! Çok şey istedin! Bak AB masalları sayesinde 28 Şubatçılar zaten felç, sanal rüyalardalar, onu da sembolizm adına hoşgör! Altı ok, bildiğin gibi ne köy, ne kasaba, tek yararı bize, Atatürk desen, bak biz onun resmi önünde de rahatça nutuk atıyoruz. Onlar ise onun sayesinde birbirlerine düşman kesiliyorlar, onun için inan bana, az kaldı Ragıp, inşallah çooook az kaldı… Öptüm kardeşim. email: bedbay?tnn.net Faks: 0212 227 34 65 (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 2 3 4 5 6 7 8 9 OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 15 Ocak www.mumtazarikan.com 1 1/ Değerli olmayan maden ya da 1 taşlardan yapılmış 2 takı. 2/ Bir ilimiz... Bir Avrupa ülkesi 3 nin başkenti. 3/ 4 Baykuşgillerden 5 bir kuş. 4/ Kimi göçebe Türk boy 6 larında birkaç aile 7 ye ait çadırdan 8 oluşan topluluk... At üretilen çiftlik. 9 5/ Eskiden askerlerin aldığı üç aylık ücretin dördüncü bölümü... Bir soru sözü. 6/ Yanıcı, renksiz, az kokulu karbon ve hidrojen bileşimi... Uzaklık işareti. 7/ Boru sesi... Boyutlar. 8/ Bir nota... Afrika’da yaşayan bir antilop. 9/ Dünya’nın Yedi Harikası’ndan biri olan “Babil Asma Bahçeleri”ni kurduran efsanevi Asur kraliçesi. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 K A Z B O K U A Z A Y A N A S ON AM N A B A T T R U K O A K İ M S İ L İ A R D A A T A MA Ğ I S T I A L K AM N E A T K A E R N E K E S YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Limanlarda barut, cephane ve mühimmat taşımada kullanılan hizmet gemisi. 2/ Uğraş... Süreç. 3/ Su masajı havuzu ya da teknesi... İlaç. 4/ Hawaii Adaları’na özgü, gitara benzer dört telli çalgı. 5/ Tanrı tarafından Davut Peygamber’e gönderildiğine inanılan kutsal kitap. 6/ Siirt’in bir ilçesi... Sarhoş ya da külhanbeyi bağırması. 7/ Çingene... Kuzey Avrupa ülkeleri ile Ortadoğu’yu birbirine bağlayan otoyolun simgesi. 8/ Yoksullara yiyecek dağıtan hayır kurumu... Bizmut elementinin simgesi. 9/ “ Gardner”: ABD’li aktris... Gümüşbalığının küçüğü. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle