15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 EYLÜL 2007 PAZAR 4 ANAYASA TASLAĞI HABERLER Soysal, yeni anayasa taslağının madde gerekçelerinde laikliğin yeniden tanımlandığına dikkat çekti Gül’ün görev süresi 5 yıla düşürülüyor ? AKP’nin sır gibi sakladığı yeni anayasa taslağında, cumhurbaşkanının “5+5” formülüne göre halk tarafından seçilmesi öngörülüyor. MURAT KIŞLALI/ EMİNE KAPLAN ‘Sipariş üzerine yazılmış’ ? Anayasa hukukçusu Prof. Dr. Mümtaz Soysal, taslakta laiklik ilkesinin törpülendiğini, sağından solundan kemirildiğini vurguladı. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Anayasa hukukçusu Prof. Dr. Mümtaz Soysal, akademisyenlerin hazırlayarak AKP’ye sunduğu anayasa taslağında “özgürlük görüntüsü altında laiklik ilkesinin törpülendiğini, sağından solundan kemirildiğini” vurguladı. Taslağın madde gerekçelerinde laikliğin yeniden tanımlandığına dikkat çeken Soysal, “Şeytan gerekçede gizli” derken, değiştirilemez maddelerin değiştirilmesinin önerilerek kutsallığının bozulduğuna dikkat çekti. Gazetemiz yazarı, anayasa hukukçusu Prof. Dr. Mümtaz Soysal, akademisyenlerin hazırladığı taslağı değerlendirdi. Taslağın AKP’nin siparişi üzerine yazıldığını belirten Soysal, “Böyle olduğu için bu taslağı yazanlar, bazı kurumlarda birkaç seçenek ortaya koymuşlar. Bir bakıma kendileri sorumluluk almak istemiyor. Asıl sorumluluğu partiye bırakmış oluyorlar. Ama yine de sipariş oradan geldiği için partinin inançlarına ters düşmemek için bazı şeylere ‘İLK 3 MADDEYE DOKUNAMAZLAR’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, AKP iktidarının Atatürk milliyetçiliğine, ilke ve devrimlerine dayalı laik Türkiye Cumhuriyeti’ni kendi ideolojisine uygun dinci, oligarşik bir yapıya döndürme çabası içinde olduğuna dikkat çekerek, laiklik ilkesinin sulandırılmaya çalışıldığını vurguladı. Kanadoğlu, anayasanın değiştirilemez ilk 3 maddesinin virgülüne bile dokunamayacağını söyledi. Kanadoğlu, anayasa taslağını değerlendirdi. Kanadoğlu, 23. dönem Meclis’inin yeni bir anayasa yapma hak ve yetkisine sahip olmadığını, yeni anayasaların sadece bu konu için seçilmiş kurucu meclisler tarafından yapılabileceğini vurguladı. TBMM’nin anayasa üzerinde yine bu anayasanın kabul ettiği ölçütler içerisinde değişiklikler yapabileceğini, ancak ilk 3 madde ile bunlardan ikinci maddede belirtilen ve başlangıç kısmında yer alan ilkelerin virgülüne dahi dokunulamayacağını anlatan Kanadoğlu, “Ayrıca anayasalar toplumsal bir uzlaşmanın getirdiği sözleşme niteliği ile katılımcı demokrasinin gereklerine uygun, saydam bir hazırlık çalışmasının ürünü olmalıdır” dedi. ayrıntıda gizlidir, burada da şeytan gerekçelerde gizli. Bu, laiklik konusunda açıkça ortaya çıkıyor. Türban konusunda serbestlik getiriliyor. Ama açık olmayan durumlarda gerekçeye bakmak gerekiyor. Çok özgürlükçü bir yaklaşım altında laikliği yeniden tanımlıyorlar. İnanç özgürlüğü içinde herkesin kendi yaşam tarzını belirleyeceği belirtiliyor. Böylelikle amaç laikliği törpülemek, orasından burasından kemirmek.” Anayasanın değiştirilmesi önerile ANKARA AKP’nin “sır” gibi sakladığı yeni anayasa taslağında, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün görev süresi 5 yıla düşürülüyor. Cumhurbaşkanının “5+5” formülüne göre halk tarafından seçilmesinin öngörüldüğü taslakta, Gül’e ikinci kez aday olma fırsatı tanınıyor. Genel seçimlerin 4 yılda bir yapılması öngörülürken, söz konusu hükmün bu yasama dönemine uygulanması öneriliyor. Buna göre, genel seçimler 2012 yılında değil 2011 yılında yapılacak. AKP’nin üzerinde çalıştığı, akademisyenlerce hazırlanan yeni anayasa taslağında, şu düzenlemeler öngörülüyor: Seçim yasalarının temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkelerini bağdaştıracak biçimde düzenleneceğine ilişkin hüküm metinden çıkarıldı. Seçim yasalarında yapılacak değişikliklerin 1 yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanamayacağına ilişkin hükme, “seçim yasalarında seçim sistemine ilişkin değişiklik” kriteri eklendi. Sabih Kanadoğlu. Parti kapatma zorlaştırılıyor Taslakta, bir siyasi partinin kapatılması için sayılan gerekçelerde sınırlandırmaya gidildi. Mevcut anayasada “Siyasi partilerin tüzük ve programları ile eylemleri, devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve laik cumhuriyet ilkelerine aykırı olamaz, sınıf veya zümre diktatörlüğünü veya herhangi bir tür diktatörlüğü savunmayı ve yerleştirmeyi amaçlayamaz, suç işlenmesini teşvik edemez” hükmü, “siyasi partilerin tüzük ve programları ile eylemleri, insan haklarına, devletin bağımsızlığı ve bölünmez bütünlüğüne, demokrasiye, cumhuriyete ve laikliğe aykırı olamaz” biçiminde düzenlendi. Partinin tüzük ve programının bu ilkelere aykırı olması durumunda, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın talebi üzerine Anayasa Mahkemesi’nce partiye ihtarda bulunulacak. İhtarı izleyen 2 ay içinde aykırılık giderilmediği takdirde ilgili parti hakkında dava açılacak. Siyasi partilerin Abdullah Gül. “odak” olmasının koşulları da ağırlaştırılıyor. dikkat etmişler” dedi. Taslağın ilk başta son derece özgürlükçü bir yaklaşım ile ele alındığı izlenimi verdiğini kaydeden Soysal, özgürlükler konusunda AB normlarına uyum sağlanmasında, neredeyse AB’ye üye olmuşçasına bütün normların taslağa taşındığını vurguladı. Soysal, “Daha AB’ye girmeden, açıkça Türkiye’nin yüzüne üye olamayacağı söylendiği halde söz konusu normlar kabul ediliyor. Bu çok büyük bir hata. Türkiye orada değil, başkala rının oluşturduğu bir hukuka kendisini teslim etmektir bu” diye konuştu. Taslakta, laikliği koruma gerekçesiyle getirilen sınırlamaların kaldırıldığına işaret eden Soysal, şu görüşleri dile getirdi: “İnkılap yasaları muhafaza ediliyor. Görüntü bakımından çok büyük bir temel değişiklik yapmamış gibi gözükmek istiyorlar. Bu bakımdan da hazırlanan metnin kendisinden çok gerekçeleri ilginç. Şeytan meyecek ilk 3 maddesiyle ilgili de değişiklik öngörüldüğüne dikkat çeken Soysal, “Anayasanın değiştirilemeyecek maddelerini düzenleyen 4. maddenin yerini, sıradan bir anayasa değişikliği havası içinde değiştiriyorlar. Toplum huzuru gibi kelimeleri çıkararak, ilk bakışta makul bir çıkarma gibi yaparak bu maddelere dokunulabilir hale getiriliyor, kutsallığını bozmuş oluyorlar” diye konuştu. Taslağın “1982 Anayasası devleti koruyordu, biz bireyi koruyacağız” felsefesine oturtulduğunu kaydeden Soysal, bilgi edinme, kişisel bilgilerin saklı tutulması, tabii hâkim gibi iyileştirmeler yapıldığını söyledi. Taslakta cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine ilişkin daha önce hükümetin getirdiği ipoteğin kabul edildiğini, ancak cumhurbaşkanının yetkilerinin daraltıldığını vurgulayan Soysal, “Yine asıl yönetim başbakanın elinde olacak. Cumhurbaşkanı sembolik duruma indirgeniyor. Bence bu yapay, kişilere göre hazırlanmış bir taslak. Cumhurbaşkanı Gül değil de Tayyip olsaydı, sınırlanacak mıydı? Öbürünü pasifleştirmiş oluyor. ‘Sen orada ol, ama ben işlerimi yürüteyim’ mantığı var. Özgürlükçü gözüküp altan alta hükümetin istediği şeyleri yapıyorlar” diye konuştu. AKP, Kürt meselesine yaklaşımda geleneksel devlet siyasetini mi izleyecek, yoksa yeni bir sivil yaklaşım mı sergileyecek? Günlerdir kamuoyunda tartışılan konular, bu noktada net bir görüntü ortaya koymuyor. Kürt sorununda AKP de tıpkı DTP gibi iki ateş arasında. CHP ve MHP muhalefeti, AKP’yi, “bölücülere fırsat vermek”le suçluyorlar. Kürt sorununa yaklaşımda teslimiyetçi bir yol izlediği şeklinde bir propagandaya hız veriliyor. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin de benzer bir anlayış içinde olduğunu biliyoruz. DTP’liler de tam ters bir noktadan, AKP’yi devletçi siyasetler izlemekle eleştiriyorlar. Ahmet Türk’ün, Osman Baydemir’in açıklamaları bu siyasetin parçaları olarak ifade edilebilir. DTP’ye siyasi yakınlığıyla bilinen Gündem gazetesinde Yüksel Genç imzalı yazıda bu düşünceler şöyle dile getiriliyor: “Tüm bu yaşananlar karşısında, ‘AKP aslında Kürt sorununu çözmek istiyordu ama ordu bırakmadı, elini güçlendirmek gerekir’ tezinin bir yalan olduğu yeniden açığa çıkmıştır. Ancak eli güçlenmiş bir AKP’nin demokrasiye değil de AKP’nin Kürt Politikası… diktatörlüğe yakın olduğunu vurgulamak gerekecektir. Zira demokrasinin hoşgörü, eşitlik ve gönenç olduğu hatırlanırsa, AKP’nin icraatlarında görülen tahammülsüzlüğün, tekçiliğin, bölgeciliğin ve eşitsiz kaynak paylaşımının demokrasiye taban tabana zıt olduğu da görülecektir. Bu durumda AKP ne Kürt sorununu çözmeye ne de demokratikleşmenin gereğini yapmaya taliptir.” ??? Benzer bir değerlendirme Abdullah Öcalan’dan geldi. Öcalan’ın avukatlarıyla yaptığı son görüşmeyi aktaran Gündem gazetesi, onun ağzından AKP’ye yönelik ifadeleri şöyle aktarıyor: “AKP bundan böyle güdümlü demokrasiyi geliştirecek. Yani her şeyi devlet düzenlemesi etrafında yapmaya çalışacak. Demokrasinin tanımı olan, devlet müdahalesi olmadan toplumda kendiliğinden bir gelişme varsa bunu engelleyecekler... AKP’nin yükselişi, yüzde 46’lık oy alması sadece AKP’nin marifeti değil, demokrasi de değildir, sahte demokrasidir, bu devletin işidir. Yani bir devlet düzenlemesidir. Sezer ve CHP hepsi anlaşmıştı. AKP’nin yükselişini sağladı. Ilımlı İslam modelini getirttiler.” ??? Başbakan Tayyip Erdoğan da bu suçlamalara karşı taraftan bir başka saldırıyla karşılık veriyor ve DTP’lileri “PKK’nin terörist olduğunu ilan etmeye” çağırıyor, etmezlerse kendileriyle görüşmeyeceğini söylüyor. Bu yönüyle bakıldığında Erdoğan’ın bir anlamda geleneksel devlet söylemini kullandığı öne sürülebilir. Sonuç olarak, AKP ile DTP arasındaki çekişme ve gerginlik yükseliyor. Bu gerginlik CHP, MHP ve asker tarafından da sürdürülüyor. Son günlerde AKP’nin çıkışları milliyetçi kesime yakın bir görüntü veriyor. ??? AKP’nin DTP ile karşılıklı restleşme şeklinde tırmanan çatışmasının arkasında acaba neler var diye düşünüldüğünde şunlar söylenebilir: Birinci olarak Güneydoğu’da iki parti arasında kıyasıya bir güç mücadelesi cereyan ediyor. Son seçimlerde bölgede kuvvetlendiği anlaşılan AKP, şimdi DTP’nin elindeki yerel yönetimleri ele geçirmek amacıyla bir harekât başlattı. AKP’nin tutumundaki sertleşmenin ikinci nedeni ise PKK’nin son dönemde artan şiddet eylemleri karşısında, muhalefetten ve askerden gelen baskılara karşı bir savunma tutumu olabilir. “Bakın ben de bölücülere ve teröristlere karşı taviz vermeyen bir tutum içindeyim” demek istediği söylenebilir. Üçüncü bir neden olarak AKP’nin, seçimlerde kendisine destek veren milliyetçi seçmenlere bir seslenişi olarak değerlendirilebilir. AKP, Orta Anadolu ve Karadeniz gibi milliyetçi eğilimlerin güçlü olduğu bölgelerden çok yüksek oylar aldı. PKK’nin eylemleri bu yörelerde ciddi öfke yaratıyor. Bu yörelerdeki tepkiyi dindirmek amacıyla bu tutumu gösterdiği söylenebilir. AKP’nin tutumundaki sertleşme nin dördüncü bir nedeni olarak, Kuzey Irak’taki gelişmelerden söz edilebilir. DTP üzerinden yaratılacak gerginlik, değişik kesimlerde, gelişmelere tepki gösteren toplum üzerinde bir rahatlama isteği şeklinde ifade edilebilir. ??? Tabii en önemli neden PKK’nin AKP hükümetine karşı giriştiği sert hücumlar. PKK, terör eylemlerini yükselterek, ifadelerini sertleştirerek ve DTP’yi de köşeye sıkıştırarak AKP ile kıyasıya bir mücadele yürütmek istiyor. Bundan birkaç amacı olabilir: Birincisi Güneydoğu’da devlet operasyonlarını kışkırtarak bölge halkını mağdur duruma düşürmek ve bu yolla saflarını pekiştirmek istemek. Bir başka amacı ise Türkiye’yi Kuzey Irak’a operasyona zorlayarak, Kuzey Irak Kürt yönetimi ve ABD ile Türkiye’nin karşı karşıya gelmesini sağlamak… ??? Daha söylenecek çok şey var. AKP’nin Kürt sorununda çok zorlanacağı anlaşılıyor... Hükümete kadrolaşma yetkisi Cumhurbaşkanı, sadece Genelkurmay Başkanı, vali ve büyükelçileri atayacak. Bunun dışındaki atamaların hangi şekilde yapılacağı yasayla belirlenecek. TBMM’nin tatilde veya ara vermede iken ülkenin ani bir silahlı saldırıya uğraması ve bu nedenle silahlı kuvvet kullanılmasına derhal karar verilmesinin kaçınılmaz olması durumunda başbakana yetki veriliyor. TBMM, Cumhurbaşkanlığı ve TBMM Başkanlığı seçimi de dahil olmak üzere bütün birleşimlerde üye tamsayısının en az üçte biri (184) ile toplanacak. Bakanlar Kurulu’nun düşürülmesi, TBMM üye tamsayısının salt çoğunluğuyla yeni bir başbakan seçmesine bağlı olacak. Cumhurbaşkanı, TBMM’nin gösterdiği adayı başbakan olarak atamak zorunda olacak. Taslakta, cumhurbaşkanı seçimine ilişkin seçenekli öneriler sunuldu. İlk seçenekte, halkoylamasına sunulan metin korunurken; ikinci seçenekte cumhurbaşkanının 57 yıllık bir süre için halk tarafından seçilmesi, cumhurbaşkanı adayının 20 milletvekilinin imzası ya da 200 bin seçmenin noter tasdikli dilekçesiyle gösterilmesi önerildi. Devlet Denetleme Kurulu, Yüksek Denetleme Kurulu, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu kaldırılıyor. Anayasa Mahkemesi, TBMM İçtüzüğü’nü sadece öndenetim yoluyla inceleyebilecek. Anayasa değişikliklerinde iptale ve siyasi parti davalarında kapatmaya karar verilebilmesi için üye tamsayısının üçte ikisinin oyçokluğu aranacak. Mahkeme, yasaların yürürlüğünü ancak üçte iki çoğunluk ile durdurabilecek. Cumhurbaşkanının Yargıtay cumhuriyet başsavcısı ve başsavcı vekilini atama yetkisi kaldırılıyor. Danıştay’ın üyelerinin dörtte birini de cumhurbaşkanı yerine Bakanlar Kurulu belirleyecek. Taslağın bu haliyle yürürlüğe girmesi durumunda, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün görev süresi, 5. yılın sonunda sona erecek. Anayasanın yürürlüğe girdiği tarihte YÖK üyesi olanların bu sıfat ve görevleri, seçildikleri tarihten itibaren 3. yılın sonunda, 3 yılını doldurmuş olanların ise derhal sona erecek. BÜYÜKANIT DA KATILABİLİR Gül’ün ilk gezisi Güneydoğu’ya ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ilk yurt gezisini Güneydoğu’ya yapacak. 11 Eylül’de başlayacak ve 3 gün sürecek gezide Gül’e, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın da katılması bekleniyor. Gül, ilk yurt gezisini Güneydoğu’ya yapmayı kararlaştırdı. 11 Eylül’de Van’a uçakla gidecek olan Gül, Başkale, Yüksekova, Hakkâri, Siirt, Şırnak ve Diyarbakır’ı ziyaret edecek. 3 gün sürecek gezide Gül’ün bölgede terörle mücadele eden askeri birlikleri de ziyaret etmesi bekleniyor. 1114 Eylül tarihlerinde gerçekleştirilecek Güneydoğu gezisine Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt’ın katılması bekleniyor. Büyükanıt’ın geziye katılması durumunda, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ ile ordu ve kolordu komutanları da Cumhurbaşkanı’na eşlik edecek. CUMHURİYET KADINLARI ‘Ayrımcı tutum’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhuriyet Kadınları Derneği Genel Başkanı Şenal Sarıhan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün önceki gün verdiği resepsiyona davet edilmediklerini belirterek “Cumhurbaşkanlığı makamı, daha ilk günden Cumhuriyetin değerlerini savunan derneklere karşı ayrımcı bir tutum sergilediğini açıkça ortaya koymuştur” dedi. Cumhuriyet Kadınları Derneği Başkanı Sarıhan, Cumhurbaşkanlığı’nın açıklamasında, Cumhuriyet mitinglerinin düzenleyicileri arasında bulunan Cumhuriyet Kadınları Derneği’nin açıkça davet edilmediğinin doğrulandığını belirtti. Sarıhan, “Açıklamada, ADD ve ÇYDD’nin resepsiyona davet edildiği söyleniyor, ancak ÇYDD ve ADD de davet edilmediğini belirtiyor” diye konuştu. CUMHURİYET 04 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle