14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 EYLÜL 2007 PAZAR 2 “Bu adam bu isterik halkın hangi gizli zembereğini boşalttı da kendisini böyle çılgınca alkışlıyorlar? Kaldırmışlar başlarını, İsa’ya bakar gibi bakıyorlar ona. Yüzler, insan yüzüne benzemeyen bir şeye dönüşmüş.” 4 Eylül 1934’te, Amerikalı yazar William Shirer güncesine böyle yazmış. Uygar Almanya’da, felsefede, edebiyatta, bilimde en üstün düzeylere ulaşmış bir ülkede, bir onbaşı çıkıyor, ağzı laf yapan bu adam önce parti lideri, sonra başbakan, sonra da “Führer” yani Alman halkının önderi oluyor! Thomas Mann’ların, Einstein’ların, Freud’ların, Remarque’ların, Heideger’lerin yaşadığı bir dönemde hem de!.. Alman Ulusal Meclisi’nde bar bar bağırıyor: “Yirmi dört saatten bu yana Alman halkının yüce mahkemesi benden ibarettir.” Düşmanlarını en kanlı biçimde ortadan kaldırmış... Milletvekilleri ayakta alkışlıyorlar bu korkunç sözleri! Shirer, şu satırları not ediyor gördüğü inanılmaz olaylar karşısında: “Alman halkındaki sadizmin, mazoşizmin bu kadar ağır basacağını görmekte gecikmiştik.” ??? Seçim yoluyla işbaşına gelmişti hem de! Demokratik yollardan!.. Oysa “Kavgam” adlı kitabında açıkça yazmıştı demokrasi, parlamento düşmanı olduğunu... Yine de “demokrasi” adına demokrasiyi ortadan kaldırma özgürlüğü tanındı Hitler ve hempasına... Böylelikle Nazi Par OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL tisi iktidara geldi. Hitler de birkaç arkadaşıyla uygar Alman ulusunun tek lideri oluverdi. Önce sosyal demokratlar, liberaller, ardından sosyalistler, en sonra da komünistler ortadan kaldırıldı. Öldürerek, hapislere atarak, tecrit kamplarına sürerek... William Shirer’in “Günü Gününe Nazi İmparatorluğu” adlı kitabını yeniden okuyorum. Almanya’nın Naziliğe körü körüne, bilerek, isteyerek teslim olduğu o günlerde, Shirer, demokrasilerin duruma karışmasını, bu çağdışı gidişin durdurulmasını bekliyor. ??? Bizde de coşkulu konuşmalar yapan insanlar var. Dün de vardı, bugün de... Bizde de demokrasiyi, insan haklarını, laikliği, parlamento düzenini ortadan kaldıracağını açık açık söyleyen ya da hissettiren politikacılar var. Atatürk’ün mezarını bile yok etmek isteklerinden, ülkemizde şeriatçı bir düzen kuracaklarını apaçık biçimde dile getirenlere dek!.. Bütün bunlar halkı aldatıcı sözlerle, coşturucu söylevlerle kandırmaktalar. Bu çabalarını da demokratik, özgürlükçü bir anlayışın Halkın Zembereğini Boşaltanlar hoşgörüsünden yararlanarak yapıyorlar. Fransız düşünür Jean François Revel bu konuda şöyle yazmış: “Demokrasi, onu yok etmek isteyenlere yasallık içinde ve yasalar çizgisinde hazırlanmak olanaklarını veren paradoksal bir rejimdir. Yani, demokrasiyi çökertmek isteyenler, yasal istekler adına savaşım veriyorlarmış izlenimini yaratırlar, demokrasiyi savunmak ve yaşatmak isteyenlerse demokrasiye karşı bir tutum içinde gösterilmek istenir.” Hitler örneği ortada!.. Demokratik yoldan iktidara gelip, demokrasiyi, insan haklarını yok etmenin örneği. Mussolini de öyle, daha başkaları da... Hepsi de yığınları coşturan söylevlerle başları döndüren kişiler... ??? Yığınları parlak söylevlerle büyülemeye çalışan, çoğu kez de bunu başaranlardan çekinmeliyiz. Belirli bir zaman parçasında yığınları aldatarak, uyutarak bir partinin lideri olmak, sonra da kendini “kutsal” bir varlık, erişilmez bir kişi sayarak bir ulusun önderi olmaya kalkışanlara karşı toplumun her bireyi dikkatli olmak zorundadır. “Halk kalabalığının zembereğini boşaltmak” güzel konuşma gücünün belirtisi olabilir, ama güzel, coşkulu sözler söylemekle bir topluma, liderlik etmek, milyonların yazgısını ele geçirmeye çalışmak bambaşka bir şeydir. Not: Bu eski yazımı yeniden okurlarıma sunmak istedim. İyi mi ettim, ne dersiniz? İzmir’in Kurtuluşu ve Üçüncü Kılıç Aydın AYBAY “Üçüncü Kılıç”, Dr. Kemal Arı’nın, “İzmir’in Kurtuluşu ve Yüzbaşı Şerafettin” altbaşlıklı yapıtının adı (*). Üçüncü kılıç olayı İzmir’in kurtuluşu ile ilgili anımsanmaya değer ilginç bir olay. 9 Eylül 1922’de İzmire ulaşan Türk Silahlı Kuvvetleri Süvari Kolordusu’nun öncü birliği Hükümet Konağı’na Türk bayrağını çekerek Başkumandan’ın “Akdeniz Hedefi” buyruğunun gerçekleştiğini ilan etti. Sakarya’dan itibaren, dünyada emperyalizmin zalim sömürge yönetimi altında inleyen halkların da yakın ilgi, dikkat ve duyarlıkla izledikleri Türk Kurtuluş Savaşı’nın vardığı bu aşama, ülkemizde olduğu gibi, birçok başka ülkede de bir bayram havası içinde, coşku ile karşılanmıştı. Bu arada, başlangıcından itibaren, Türk Kurtuluş Savaşı’nı maddi ve manevi olarak çeşitli yönlerden destekleyen ülkeler arasında, Buhara Cumhuriyeti de vardır. Daha önce Türkmenistan’da Buhara Hanlığı adıyla bilinen yönetimin yerine, Sovyet Devrimi’nden sonra bir süre ? Arkası Sa. 8, Sü. 1’de PENCERE Allah’ın Rızası mı, Cezası mı?.. Bizim gazetede vaktiyle kahveci Cemal Efendi vardı; nükteleri eski kuşakların belleğindedir... Cumhuriyet’in çoktan beri terk edilen eski ‘Pembe Konak’ında Doğan Nadi’nin odası alt kattaki mermer sofaya açılırdı... Cemal Efendi’nin kulübesi de bahçedeydi... Bir gün Doğan Bey’in siparişi üzerine hazırladığı kahvelerle, Cemal Efendi, elinde tepsi odaya giriyor, bakıyor ki üç ünlü konuk oturmaktadır... Vasfi Rıza (Tiyatro sanatçısı).. Ömer Rıza (Cumhuriyet yazarı).. Necmi Rıza (Ses sanatçısı).. Cemal Efendi kahveleri dağıttıktan sonra Doğan Nadi’ye dönüp üç “Rıza” huzurunda diyor ki: Burada bir Allah rızası eksik... Zamanın nükte ve mizaha dönük Babıâli’sinde bu fıkra dillerde dolaşırdı. ? Vatan gazetesinin dünkü sürmanşeti pek ilginçti: “Sabah ve atv’nin ilk talipleri...” Kimmiş ilk talipler?.. Beş vesikalık fotoğrafla “Türkiye’nin ikinci büyük medya grubunun” taliplerini gazete şöyle tanıtıyor: “Cüneyd Zapsu R.T. Erdoğan’ı iş dünyasına tanıtan ve ABD temaslarını yürüten danışmanı. Cihan Kamer Atasay’ın sahibi, R.T. Erdoğan’ın altınlarını bozdurduğu kuyumcusuydu. Akın İpek Koza İpek’in sahibi. Bergama Altın Madeni’ni aldı. ‘Bugün’ gazetesi ile medyaya girdi. Hasan Doğan R.T. Erdoğan’ın oğlu Burak Erdoğan’a gemi sattı. Başbakan’ın yakın dostu Remzi Gür’ün ortağı. Vahit Kiler Kiler marketlerin sahibi, AKP milletvekili. İstanbul’un en yüksek binasını yapıyor.” ? Maşallah!.. Fazla lafa ne hacet!.. Sabahatv’ye (ikinci büyük medya kuruluşuna) neden el konduğu, ayan beyan anlaşılıyor... Taliplere bizim rahmetli Cemal Efendi şöyle bir göz atsa ne derdi?.. Hiçbirinin adında “Rıza” yok; ama, Allah rızası için söyleyin, böyle bir satışa kim razı olabilir?.. Türkiye’nin medyası Allah’ın rızasıyla kim vurduya gidebilir mi?.. ? Yoksa ülkenin ikinci büyük medya grubuna TMSF eliyle iktidarın el koyması, basın özgürlüğü adına Allah’ın rızası değil de Allah’ın cezası mıdır?.. Yüce Allah Türkiye’de politikaya girip medyaya el mi attı?.. Dincilik.. İslamcılık.. Takıyyecilik.. Sermayecilik.. Ve medya.. Dostlar, “bu işler” fazla karıştı... “İyi saatte olsunlar” Türkiye’nin yazgısına el koymuş, sırtını Amerika’ya dayamış, ne ölçüsü var, ne endazesi... Haber verelim ki, “bu işler”in sonu hayır değil... CUMHURİYET 02 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle