14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 EYLÜL 2007 PERŞEMBE 6 HABERLER Ankara’da 11 Eylül’ü anımsatan rastlantılar El Kaide’ye işaret etmiyor PERŞEMBE ORHAN BURSALI Bombada PKK izi Demokrasi ve hukuk vurgusu ? ANKARA (AA) 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, ODTÜ’de düzenlenen Avrupa Asya Çalışmaları Topluluğu Konferansı’ndan ayrılırken gazetecilerin 12 Eylül darbesine ilişkin soruları üzerine, Türkiye’nin zaman zaman idare edilemez hale geldiğini, demokrasi ve hukukun dışına çıkıldığını belirterek “Bundan sonra inşallah çıkılmaz’’ dedi. “Biz bu ülkede, bu nazik coğrafyada demokratik Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni her şart altında ayakta tutmaya çalışacağız’’ ifadesini kullanan Demirel, “Darbelerle halkın seçtiği hükümetlere ve devlete olan güven azaldı. Bir de beklenti olur. Halk, devleti sahiplenmekte kendisini yana alır, ‘Nasılsa asker var’ der’’ diye konuştu. MEHMET FARAÇ Acaba?! 27 yıl öncesinin dünü, yani 12 Eylül’ü, bugünün ana dönüm noktasıdır. 12 Eylül, öncesi ve sonrasıyla bir bütünlük içinde anlaşılmaya, değerlendirilmeye çalışılmalı. Konuya bu bakış doğruysa, o halde 12 Eylül’ün bir sivil bir de asker tarafı var. Yoksa sadece “askeri gören”, sivil yönetimleri ise “sivil değil mi, ne yapsa yeridir, bizdendir, biz birbirimizi yeriz, ülkeye istediğimizi yaparız...” gibi, doğa ve toplumsal yasaların geçerli olduğu evrenin hiçbir yerinde savunulamayacak bir zırvalığın içine yuvarlanırız! 12 Eylül faşist diktatörlükse, yaşama hakkından çok ölme hakkının ülke çapında geçerli olduğu 12 Eylül öncesi sivil yönetime “demokratik” mi diyeceğiz? Bu facia süreci, ekonomik, siyasal, kültürel.. bütün yönleriyle hazırlayan “sivil” yönetimlerdir. Özellikle 12 Eylül öncesi Milliyetçi Cephe hükümetleri pratikleri, 12 Eylül için zemini hazırladı. Şüphesiz 12 Eylül öncesi “sivil” dönemde, askeri yapının, Gladio ve/veya Özel Harekât ve Amerikalılarla birlikte darbe için zemin hazırlanmasında, sivillerle birlikte çok önemli katkıları olduğunu biliyoruz. Nitekim darbe Pentagon’da “Bizim çocuklar başardı!” sözleriyle karşılanacaktı! ABD, askeri ve sivili kucakladı, çatışmacılardan yararlandı ve darbenin ardındaki büyük güç olarak Türkiye’yi, Sovyetler Birliği’ne karşı oluşturduğu kendi global stratejisinin, Yeşil Kuşak’ın bir parçası olarak yeniden konumlandırdı. Türkiye’nin, iradesini 1946’dan beri, siyasi ve askeriyle birlikte “dışarıya” teslim etmesinin bir sonucu daha yaşanıyordu! İşin ilginci, bütün bunları gerçekleştirenler, askeri ve siyasisiyle, kendisini “milliyetçi” olarak nitelendiriyordu! ??? 12 Eylül, 12 Mart bir bütün... İkisinin de temel özelliği, Türkiye’yi daha çok dışarıya uydu kılarken, Türkiye’de solu yok etmesidir. Bugüne kadarki uygulamalara ve bu uygulamaların ürettiği orta ölçekli siyasal sonuçlara bakarsak, askeriyenin “baş düşmanı” hep sol oldu! Bunu belki normal karşılamak gerekir: Çünkü sol, işbirlikçi değil ulusal karakterde oldu genellikle... siyasal ve askeri olarak güçlü işbirlikçi yapı, zayıf bağımsızlıkçı unsurları temizlemeye özen gösterdi! 12 Mart, 12 Eylül ve daha sonrasının, örneğin 28 Şubat 1997 dönemlerinin sağcısolcu liderlerine veya kadrolarına bakılacak olursa: a) Hep yükselen onlar oldu! Ülkeyi bütün renkleriyle sağcılar yönetiyor; bunlar arasında özellikle dinci siyasal akım, bugün bütün kadroları ele geçirdi! Merkezi sağcı “laik” kesim, başarısız olunca ve bütün parti ve kurumlarıyla siyasal ve ekonomik açıdan çökünce, yerini, siyasal dincilere devretmek zorunda kaldı. Görünüş olarak ve acullük bakımından Erbakancılıktan epey farklı, yaşadıklarından edindikleri deneyimleri daha iyi özümseyen ve kullanan ve daha uzun vadeli strateji sahipleri olarak... ABD’nin de, global stratejilerinde kullanabilmesi için, çöken değil, yükselen kesime, dincilere destek vermesi doğaldır! b) Solcu kadrolar ise siyasetten büyük ölçüde temizlendi. Önemli bir kısmı ekonomik sisteme uyum sağladı, bir kısmı da ancak sağcılaşarak, sağla tam uzlaşarak her türlü, siyasal ve ekonomik, iktidar nimetlerinden yararlanabileceğini gördü! Bunlardan bir kısmı, “bağımsızlıkçı”lıklarını terk etti; Türkiye’de siyasal yönetim iradesini paylaşabilmek için, ABD ve AB ile tam ve kesin işbirliği yapmaları gerektiğini öğrendiler! AKP’leşmelerinin temelinde yatan öz de budur... ??? Sol’un, sağ ve İslamcılardan önemli bir farkı, belki, uzun vadeli plan ve program yapan, strateji izleyen yönetici beyinbeyinlerden veya düşünceden yoksun olmasıdır. Gücünü sürekli heba eden kesim oldu sol. Deniz Gezmiş ve arkadaşları ve daha nice insan, idam sehpasına çıkar, vurulur öldürülür, üretici zamanlarını hapishanelerde geçirir, işkence ile yıldırılır ve toplum dışında tutulurken, aynı dönemin Abdullah Gül’leri Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık koltuklarına yürüdüler! Askeriyenin bütün müdahaleleri, solculuğun ezilip yok olmasına ve işbirlikçiliğe kaymasına yol açtı; her renkten sağcının da bütün iktidarlara oturması sonucunu doğurdu! Kemal Kılıçdaroğlu, CHP için de benzer düşüncededir. Sağcı iktidarların ülkeyi batırdığı ortamlarda, CHP’nin güçlenip iktidar alternatifi olacağı bütün dönemlerde, askerlerin müdahalesi geldi! ??? İroniye bakın ki, bugünkü dinci görünümlü iktidarın en büyük rakibi sanki askeriye gibi! Geçmişte de öyle görünüyordu! Sanki, iktidarı bütünüyle ele geçiren siyasal İslamcıların da en büyük rakibi veya düşmanı da, cihati askeriye gibi görünüyor! Yakın tarih değerlendirmesi, insana ister istemez, her iki durum için, “acaba” sorusunu sordurtuyor! Evet, acaba? ? PKK’nin Güneydoğu’da 11 teröristin kimyasal silahla öldürüldüğü iddiasıyla Ankara’da ikinci kez eyleme hazırlandığı ileri sürülüyor. cın plakasındaki 11 rakamı ve patlayıcı türevlerinin El Kaide’nin kullandığı malzemelere benzemesi, olayın ardında El Kaide olduğu anlamına gelmiyor. Çünkü araçta bulunan kimyasal maddeleri çeşitli örgütler Türkiye’de kolaylıkla elde edilebiliyor. Örgütler TNT ve A 4 gibi patlayıcı maddelere ise Kuzey Irak’ta rahatlıkla ulaşabiliyor. Bu yüzden operasyon tarihi ve kimi fiziki benzerlikler fail olarak El Kaide’yi işaret etmeye yetmiyor. Minibüsün patlamaması da direksiyonunda bir El Kaide militanının olmadığını zaten ciddi oranda kanıtlıyor! Amerika’da 11 Eylül gibi olağanüstü planlama ve cesaret isteyen bir eylemi gerçekleştiren örgütün Türkiye’deki uzantılarından amatörlük beklemek mantıklı gelmiyor. Çünkü 1520 Kasım 2003’te İstanbul’da 4 bombalı kamyonu rahatlıkla havaya uçuran El Kaide’nin Ankara’da olası bir eylemde başarısız olabilme ihtimali de çok zayıf görünüyor. Zaten eylem hücreleri 2003 yılından itibaren ciddi oranda deşifre olan örgütün Türkiye’de büyük bir saldırıya girişmesi de beklenmiyor. Ankara’da bir minibüste ele geçirilen patlayıcı maddeler ve bomba düzeneklerinin ardında PKK olduğu ihtimali ağır basıyor. Örgütün, Güneydoğu’da 11 teröristin kimyasal silahla öldürüldüğü iddiasıyla Ankara’da ikinci kez eyleme hazırlandığı ileri sürülüyor. 11 rakamıyla dışa vuran rastlantılar, bazı kimyasalların El Kaide’nin kullandığı mühimmata benzemesi ise olayın ardında Usame bin Ladin’in adamları olduğunu kanıtlamıyor. Ankara’da ele geçirilen bombalı minibüsün ardında hangi örgüt duruyor? Aslında operasyonun 11 Eylül’de yapılması, ara PKK’nin sıkıntısı Oysa bu aracın sahiplerinin PKK’liler olduğunu kanıtlayan teorik ve pratik gerekçeler bulunuyor. Olayda ciddi amatörlükler göze çarpıyor. Sorunlar salt amatörce davranan lojistik görevlilerinden değil, güvenlik güçlerinin yoğun operasyonlarından da kaynaklanıyor. Örgüt doğudan batıya patlayıcı ve düzenekleriyle bombacıların sevkıyatında artık ciddi sıkıntı yaşıyor. Son 10 ayda bü yük kentlerde polisin ele geçirdiği plastik patlayıcı oranının 135 kiloya ulaştığı bildiriliyor. Son 9 ayda ise askeri birlikler Güneydoğu kırsalında 176 patlayıcıyı etkisiz hale getiriyor. 1 Ocak7 Eylül 2007’de ise sadece askeri bölgede PKK’ye ait 50 kilodan fazla TNT, 230 kilodan fazla A4 ve A5 plastik patlayıcı, 800 kilo amonyum ve potasyum nitrat güvenlik güçlerinin eline geçse de, örgüt bu patlayıcı ya da türevlerini bulmakta zorlanmıyor. Minibüsteki malzemeler bunu kanıtlamaya yetiyor. PKK de, El Kaide de ana maddesi TNT olan patlayıcılarda potasyum nitrat ya da amonyum nitrat gibi kimyasal maddeleri sadece yangın etkisini artırmak amacıyla kullanıyor. Minibüsün kolaylıkla ele geçirilmesi PKK’li timin amatörlüğü ve lojistik sıkıntısından kaynaklanıyor. Aslında minibüsün direkt bir eyleme yönlendirileceği iddiası da zayıf bir ihtimal olarak görünüyor. Aracın düzeneklerinin patlamaya hazır seyyar bir bombadan çok, patlayıcı sevkıyatında kullanıldığı anlaşılıyor. Öğretmene 450 YTL ödenek ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Öğretmenlere verilen Öğretim Yılına Hazırlık Ödeneği’nin yarın ödeneceği bildirildi. Milli Eğitim Bakanlığı, Devlet Memurları Kanunu uyarınca ödeneğin 450 YTL olacağını açıkladı. Misilleme hazırlığı Ankara Ulus’ta, 22 Mayıs 2007’de 9 kişinin ölümü, 80’den fazla insanın yaralandığı intihar saldırısında bölgeden geçmesi beklenen Genelkurmay üst düzey yetkililerini hedef alan PKK’nin Ankara’da ikinci bir saldırı planlamasında hedefin yine askeri tesisler olma ihtimali çok ağır basıyor. Bu denli büyük çapta bir eylemin planlanmasının önemli bir nedeni bulunuyor. PKK, güvenlik güçlerinin 23 Ağustos’ta Şırnak’ın Uludere ve Uzungeçit beldesinde düzenlediği operasyonda kimyasal silah kullandığını öne sürüyor. Bu operasyonlarda öldürülen 11 teröristin cesetlerinde yanıklar ve renk bozuklukları olduğunu İHD ve DTP’nin bölgedeki yetkilileri de ısrarla gündeme getiriyor. Uludere Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bu iddialar üzerine cesetlerden aldığı doku örneklerini Adli Tıp’a gönderdiği belirtiliyor. DTP ve İHD’liler operasyon bölgelerinde çok sayıda hayvanın öldüğünü iddia ederken bunu kimyasal maddelere bağlıyor. Operasyonlarda kimyasal silah kullanıldığı iddiasının 24 Mart 2006’da Muş’un merkez, Bingöl’ün Genç ve Solhan kırsal kesiminde düzenlenen ve 14 PKK’linin öldürüldüğü operasyonda da ortaya atıldığını anımsatmak gerekiyor. PKK’nin bu propaganda ile halkla güvenlik güçlerini karşı karşıya getirmesinin ardından, Güneydoğu’da 4 gün süren şiddet olaylarında 12 kişinin ölmesi, yüzlerce kişinin de yaralanması unutulmuyor. PKK ve onun yayın organlarının, minibüsün ele geçirilmesinin ardından içine girdikleri tuhaf sessizlik dikkat çekiyor! Eğitim BirSen’den çağrı ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Eğitimciler Birliği Sendikası (Eğitim BirSen) Başkanı Ahmet Gündoğdu, kamu çalışanlarına “grev ve toplusözleşme hakkının tanınmasını’’ istedi. Gündoğdu ayrıca “farklı kurumlarda aynı işi yapan devlet memurlarının özlük hakları ve ücretler bakımından eşitlenmesini, anayasada başta YÖK olmak üzere kimi anayasal kurumların görev ve yetki tanımlarının yeniden düzenlenmesini’’ istedi. Resmi açıklamaya göre, minibüste 25 adet poşet ve 16 adet beyaz çuval içerisinde kimyasal toz, 24 adet piknik tüpü, 5 adet bidon içinde kimyasal toz, 20 adet infilak kapsülü, 4 adet plastik bidon içinde yanıcı sıvı madde ele geçirildi. (Fotoğraf: AA) İstihbarat üzerine minibüs başkentte aranarak bulundu Hedef hâlâ belli değil ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başkentte çok katlı otoparkta ele geçirilen yüzlerce kilogram patlayıcı yüklü minibüsün hedefinin neresi olduğu henüz netleşmedi. Ankara emniyetinin istihbarat çalışması sırasında, başkentte bomba yüklü bir araç bulunduğu yönündeki bilgiden hareketle kent sokaklarında aracı bulmaya yönelik özel çalışma yürütüldüğü ve otoparkta istihbarattaki araca ulaşıldığı öğrenildi. Ankara Valiliği, patlayıcılardaki düzeneğin PKK’nin kullandıklarıyla örtüştüğünü açıklamasına karşın örgüt ismi kesin olarak belirlenmedi. Edinilen bilgiye göre, Ankara Emniyet Müdürlüğü ekiplerinin istihbarat çalışmaları sayesinde patlayıcı yüklü minibüse ulaşıldı. Emniyet birimleri, başkentte yüksek miktarda patlayıcı yüklü bir aracın bulunduğu yönündeki bilgi üzerine oluşturulan özel ekiplerle çalışmalar yapıldı. Bu çerçevede, başkentte sokak sokak kuşkulu araçlar yakın incelemeye alındı. Bomba uzmanı köpeklerin de kullanıldığı çalışma kapsamında, çok katlı otoparktaki patlayıcı yüklü minibüse ulaşıldı. Patlayıcı yüklü minibüsün, bulunmasından birkaç gün önce başkente geldiği de iddia edildi. Bu arada, Ankara Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nde ifade veren otopark görevlisinin “Vito” minibüsün bir gün önce saat 16.0017.00 sıralarında otoparka giriş yaptığını ve aracın sürücüsünün “1.701.75 boylarında, kıvırcık saçlı, hafif sakallı, 2324 yaşlarında” olduğunu söylediği bildirildi. Otopark görevlisinin, minibüsün sürücüsünün, “Yenişehir Pazarı’na mal satmak üzere geldiğini” ifade ederek içeri girdiğini söylediği belirtildi. Otopark görevlisinin, söz konusu kişinin Arap şiveli olduğunu da ifade ettiği kaydedildi. Ankara Valiliği patlayıcı malzemelerinin ve düzenek biçiminin PKK’nin daha önce Mersin ve ŞırnakUludere’de ele geçirilen malzemelerle örtüştüğünü açıklayarak PKK’ye işaret etti. Ancak, patlayıcı yüklü minibüsün hangi örgüte ait olduğu kesin olarak ortaya çıkmadı. Soruşturmada, ele geçirilen patlayıcılar da dikkate alınarak, bu patlayıcılarla sık sık değişik ülkelerde eylem gerçekleştiren El Kaide olasılığı da ayrıntılı olarak araştırılıyor. El Kaide lideri Usame bin Ladin’in en son yayımlanan konuşma kasetinde “Ankara’dan” söz etmiş olması da bu kuşkuyu güçlendiriyor. Bin Ladin, bu konuşmasında, “Yahudi ve Hıristiyanlar Müslümanları hapsetti. Bir Müslüman komutan da Ankara’ya girip iki kuleyi yıktı” demişti. Patlayıcı taşıyan minibüsün hedefinin bulunduğu otopark olması olasılığı düşük olarak değerlendiriliyor. Minibüste 3 adet anahtar sistemi olarak kullanılabilecek şekilde düzenlenmiş cep telefonunun bulunması birden fazla eylem kuşkusunu gündeme getirdi. TEB’den 1250 kız çocuğuna destek ? İSTANBUL (ANKA) Türk Ekonomi Bankası (TEB), 80. kuruluş yıldönümünde eğitime destek amacıyla 1250 kız çocuğuna burs vereceğini açıkladı. “TEB’in Eğitimli Kızları” projesi için 1.6 milyon dolar harcanacak. TEB Genel Müdürü Varol Civil, kaynağın 525 kız çocuğunun TEB çalışanları, 525’inin TEB, kalan 200’ünün de ortakları BNP Paribas tarafından oluşturulduğunu söyledi. Civil, kız öğrencilerin TEB’in şubelerinin bulunduğu tüm illerden seçileceğini belirtti. DIŞİŞLERİ’NDEN ABD’YE İNCE MESAJ BELÇİKA KOŞULLARI BELİRLEYECEK ‘Terör örgütü ile ilişki kurulmamasını bekliyoruz’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) ABD’li subayların PKK militanları ile Kandil Dağı’nda düzenli toplantı yaptığı yönünde haberlerin İngiliz basınında yer almasının ardından Dışişleri Bakanlığı, Washington yönetimine “PKK’nin faaliyetlerinin kısıtlanmasını ve örgütle temas kurulmamasını bekliyoruz” mesajı gönderdi. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Levent Bilman, haftalık basın toplantısında, ABD’nin Kandil Dağı’nda terör örgütü PKK liderleriyle görüştüğüne ilişkin çıkan haberlere yönelik soruya karşılık, söz konusu haberlerin basında yer alması üzerine, Dışişleri Bakanlığı’nın ABD’nin Ankara Büyükelçiliği ile temas kurduğunu belirtti. Aynı gün ABD Büyükelçiliği’nin konuya ilişkin bir açıklama yaptığını hatırlatan Bilman, açıklamada ABD’nin, böyle bir şeyin söz konusu olmadığını, bu haberlerin hayal mahsulü ve uydurma haberler olduğunu dile getirdiğini kaydetti. Bilman, “Bizim, müttefiklerimiz başta olmak üzere, bütün dünyadan beklentimiz bir terör örgütü olarak ilan edilmiş olan PKK’nin bütün faaliyetlerinin kısıtlanması, bunun tamamıyla kurutulması ve bu örgütle hiçbir şekilde temas kurulmaması yönündedir” dedi. DHKPC üyeleri yeniden yargılanıyor BRÜKSEL (AA) Belçika adaleti, uzun yıllar süren bir yargılama sürecinin ardından geçen yıl ağır hapis cezalarına çarptırdığı, ancak adli hatalar nedeniyle kararlarını iptal ederek serbest bıraktığı terör örgütü DHKPC üyelerini yeniden yargılamaya başlıyor. Anvers Mahkemesi’nin yarınki ilk oturumunda, bütün sanıkların yeniden yargılanacağı bu sürecin koşulları belirlenecek. Adli kaynaklar, mahkemenin 27 Eylül’den itibaren yargılamayı aralıksız sürdüreceğini ve en fazla 10 gün içinde tamamlayacağını ifade ediyor. Bu amaçla Anvers Adliyesi’nde kapsamlı güvenlik önlemlerinin alındığı belirtiliyor. Terörist Fehriye Erdal ve terör örgütü DHKPC üyesi 10 sanığı Belçika’da işledikleri suçlardan yargılayan Bruges Ceza Mahkemesi, 28 Şubat 2006’da açıkladığı kararda, Fehriye Erdal’a 4, örgütün başı Dursun Karataş’a 5, sözcüsü Musa Asoğlu’na 6, Kaya Saz, Bahar Kimyongür, Zerrin Sarı ve Şükriye Akar Özordulu’ya 4’er yıl hapis cezası vermişti. Gent Temyiz Mahkemesi de 7 Kasım 2006’da bu cezaları, bazılarını artırarak onamıştı. Terör örgütü üyelerinden Musa Asoğlu, Kaya Saz, Şükriye Akar Özordulu ve Bahar Kimyongür cezaevinde bulunurken Belçika’da bir ikamette göz hapsinde bulunduğu varsayılan ve karardan iki gün önce “izini kaybettiren” Erdal ile Dursun Karataş ve Zerrin Sarı isimli teröristler firarda sayılıyordu. Karar üzerine sanıklar Yargıtay’a başvurdu. Yargıtay kararının ardından tutuklu ve hükümlü teröristlerin tümü serbest bırakıldı, firardakiler hakkındaki kararlar da iptal edildi. obursali?cumhuriyet.com.tr DÜNYA BASINI KPDS başvuruları başlıyor ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yabancı dil tazminatı almak isteyen kamu personeliyle yatırım hizmetlerinde çalışmaları nedeniyle maktu yabancı dil tazminatından yararlanmak isteyen teknik personelin yabancı dil bilgi seviyesini belirlemek amacıyla yapılacak Kamu Personeli Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavı (KPDS) için başvurular yarın başlıyor. Adaylar, 21 Eylül Cuma gününe kadar başvuruda bulunabilecek. ‘Türkiye 11 Eylül’ü yaşamaktan kurtuldu’ PARİS/NEW YORK/MADRİD Ankara’da bomba yüklü bir aracın bulunması dünya basınında yankı buldu. Fransız Le Figaro ise, “Türkiye, bir saldırıdan kurtuldu” başlıklı haberinde ise, “Türkiye kanlı bir 11 Eylül’ü yaşamaktan kurtarıldı” diye yazdı. Saldırının şimdilik hiç kimse tarafından üstlenmediğine dikkat çeken gazete, Türkiye’nin, PKK, aşırı sol ve İslamcılar olmak üzere üç büyük terör grubunun hedefi olduğunu, ancak en kanlı saldırıların İslamcılarca gerçekleştirildiğini kaydetti. Gazete, 1980 darbesini de anımsatarak “11 ve 12 Eylül Türkiye için riskli günler” ifadesini kullandı.. New York Times gazetesi, “Büyük bir kamyonet kullanılmasının 2003’te İstanbul’da gerçekleştirilen koordineli iki saldırıyı anımsattı” diye yazdı. İspanyol El Pais ise, “11 Eylül’ün yıldönümünde Türk polisi, Ankara’nın merkezinde büyük bir saldırıyı önledi” diye yazdı. ‘İsrail konusunda devredeyiz’ Bilman, İsrail’in hava sahası ihlallerine ilişkin olarak ilgili tüm makamlarla tam anlamıyla koordinasyon yapıldığını, bütün kurumların devrede olduğunu söyledi. Bilman, konuya ilişkin bir soru üzerine, “Gelişmeleri kaygıyla izlediğimizi belirtmiştik. İsrail nezdinde gerekli girişimlerin yapıldığını vurgulamıştık” dedi. CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle