14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 EYLÜL 2007 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9771980 arası yıllar ülkemizde süregelen terörün doruğa ulaştığı yıllardı. Kanlı bir takvim hazırlanmıştı ve her gün bu takvimden bir yaprak koparılıyordu. Türkiye’de terör, dünyadaki benzeri yöntemlerle sahneye konmuştu. Uluslararası sermayeye kumanda eden emperyalist ülkeler, Türkiye’de emekçi sınıfların ve gençliğin devrimcileşmesinin kendi egemen konumlarını yitirmesine yol açacağını biliyorlardı. Demokrat ve 9 yargıya, sendikacılara, gerçeği yansıtan gazetecilere yöneldi. Saldırılar bireysel suikastlardan toplu katliamlara tırmandı. Amaç, can güvensizliğinden doğan korku ortamında faşist iktidarların ülkeye egemen olmasını sağlamaktı. İşte, 12 Eylül’e böyle gelindi... Okuyacağınız bu dizi, önümüzdeki günlerde Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı Yayınları arasından çıkacak “Neden Öldürüldüler?2” adlı kitaptan özetlenmiştir. SUNUŞ 1 devrimci devinimler bir şekilde önlenmeliydi. Bu, kapitalist dünya sistemi için yaşamsal bir önem taşıyordu. Faşist hareket, örgütlü olarak yaygınlaştı, yoğunlaştı ve çok yönlü saldırıya dönüştü. Türkiye’deki devrimci devinimi yavaşlatmak, durdurmak, geriletmek ve daha sonra çökertmek gerekiyordu. Önce bilim ve öğretim kurumları sindirilmek istendi; öğrencileri hedef alan şiddet, özgür düşünceli öğretim üyelerine, bağımsız 78’LİLER DİYARBAKIR’DA Doç. Dr. Orhan Yavuz bıçaklanarak öldürüldü. Sanıklar delil yetersizliğinden beraat ettiler ‘Artık yüzleşme zamanı’ HİLAL KÖSE Davalarda kanıtlar karartıldı O rhan Yavuz 1941 yılında SarıkamışYeniköy’de doğdu. Yeniköy İlkokulu’nu bitirdikten sonra öğretmen okulu sınavını kazanarak Cılavuz Öğretmen Okulu’na başladı. Üçüncü sınıf öğrencisiyken babasını bir kazada kaybetti. Yavuz, okulun tatil olduğu yaz aylarında ailenin geçimini sağlamak için tarlada, çayırda çalışan, kışın ise okul birinciliğini hedefleyen çok zeki ve çalışkan bir öğrenci idi. Bu yoğun çalışma temposu sonucu okul birincisi değil ama okul ikincisi olmuştu ve isterse Ankara Yüksek Öğretmen Okulu’na devam edebilecekti. Büyük bir sevinçle Yüksek Öğretmen Okulu Kimya Bölümü’ne kaydoldu. Okulu bitirince bir dönem Erzurum Lisesi’nde kimya öğretmenliği yaptı. Aynı yıl Atatürk Üniversitesi Kimya Bölümü’nde asistan oldu. Erzurum Atatürk Üniversitesi öğretim görevlisi Doç. Dr. Orhan Yavuz, 15 Haziran 1977 sabahı komşusu ve arkadaşı olan, araştırma görevlisi Halil Çivi ile okula giderken sekiz yerinden bıçaklanarak öldürüldü. ER AN ÖLDÜRÜLEBİLİRİZ’ ‘H Orhan Yavuz CHP’li olarak tanındığı için sürekli tehdit ediliyordu. Duruşmalarda pek çok tanık Yavuz’un sürekli tehdit ve takip edildiğini doğrulamıştı. Öldürülmeden kısa bir süre önce, arkadaşına yazdığı bir mektupta, “Artık ne polis, ne adliye, ne de hükümetten hiçbir şey beklemiyoruz. Her an öldürülme tehlikesiyle karşı karşıyayız...” diyordu. Olay yerinin yakınındaki bir şantiyede çalışan Necdet Gürsel de iki saldırganı kaçarken görmüştü. Olay günü Orhan Yavuz’un yanında olan Halil Çivi ile Necdet Gürsel’e öğrencilerin fotoğrafları gösterildi. Her iki tanık da kimya bölümü öğrencisi Harun Gerçek’i teşhis ettiler. Harun Gerçek kısa sürede yakalandı. Dava 10 Eylül 1977 günü açıldı. Harun Gerçek’in yargılanması devam ederken üniversite dekanlığına imzasız bir ihbar mektubu gelecekti: “Sayın Dekan... Doç. Orhan Yavuz’u öldüren.... Cezayir Baysal’dır...” Cezayir Baysal kısa sürede yakalandı ve Orhan Yavuz’u öldürmek suçuyla Harun Gerçek ile yargılanmasına başlandı. Ancak dava başladıktan sonra beklenmedik bir şey oldu. Halil Çivi ve Necdet Gürsel ifadelerini değiştirerek, sanıklar için “olabilir de, olmayabilir de” gibi ifadeler kullanmaya başladılar. Doç. Dr. Yavuz’un (üstte) (soldan sağa) annesi Hatice, kız kardeşi Havva, eşi Şaziye, küçük kızı Devrim ve oğlu Okan. 12 Eylül 1980 Türkiye tarihinin karanlık bir döneminin başlangıcı olarak günümüzde neredeyse tüm siyasiler ve sivil toplum kuruluşların gönderme yaptıkları bir tarih. Anayasadan başlayarak tüm ülkeyi baskı rejimi altında şekillendirmek üzere girişilen hareket, 27 yıl önce bugün Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren’in başkanlığındaki Milli Güvenlik Konseyi’nin yönetime el koymasıyla başladı. Evren başkanlığında, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasun’un oluşturduğu konsey, parlamento ve hükümeti feshederek sıkıyönetim ilan etti. Askeri cuntanın baskı ve şiddet ortamında, Türkiye’deki insan hakları ihlali en vahşi boyuta ulaştı. 650 bin kişi gözaltına alındı, işkence gördü. 2 milyona yakın insan fişlendi, işkence gördü. 230 bin kişi sıkıyönetim mahkemelerinde yargılandı. 98 bin 404 kişi örgüt üyeliğinden yargılandı. 21 bin 764 kişi örgüt üyeliğinden hüküm giydi. 14 kişi açlık grevinde öldü. 14 bin kişi vatandaşlıktan çıkarıldı. 144 kişi “kuşkulu’’ bir şekilde yaşamını yitirdi. 171 kişi işkencede öldü. 7 bin kişi hakkında ölüm cezası istendi. Gazeteciler toplam 3 bin 315 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 50 kişi de idam edildi. Doç Dr. Orhan Yavuz’un eşi Şaziye Yavuz ‘Y Dönemin en yakın tanıklarından 78’liler Vakfı ÜZLEŞME İÇİN DİYARBAKIR CEZAEVİ’NİN ÖNÜNDEYİZ’ ‘Katilleri bulunsun’ rhan Yavuz, çevresinde sevilen, saygı duyulan, bu nedenle geniş çevresi olan idealist ve yardımsever bir insandı. Ona başvuran herkese yardım etmek temel ilkesiydi. Orhan Yavuz’la 12 yıl evli kaldık. Bu süre içinde 18 ay askerlik, 6 ay doktora için İzmir’e gidişi ve 2 yıl Amerika’ya gidişi nedeniyle 4 yıl ayrı kaldık. 1967 yılında oğlum Okan ve 1975’te kızım Devrim dünyaya geldi. Sakin sesiz bir yaşantımız vardı. Tabii bu arada Orhan tehditler alıyormuş ama benim ve ailesinin üzülmesini istemediğinden kimseye bu konudan bahsetmemiş. Ben bunu daha sonra öğrendim. Amerika’dan döndükten sonra başka illerdeki üniversitelerden teklifler almıştı. Ben Erzurum’dan gitmek istedim ama kabul etmedi. “Herkes giderse köylüm, kentlim ne olur, Erzurum’da kim kalır!” demişti. Çünkü yanımızda köyden gelen ve okullarda okuyanlar vardı, herkese yardım elini uzatmıştı. 15 Haziran 1977 günü sabah kahvaltısını yaptı ve saat 7.30’da evden çıktı. 08.30’da Orhan’ın saldırıya uğradığını ve hastaneye kaldırıldığını arkadaşları haber verdi. Hastaneye gittiğimde ameliyattaydı ve daha sonra ölüm haberi geldi. Orada fenalaşmışım, 3 saat kadar hastanede kaldım. O B 1978 yılının ocak ayında dava güvenlik nedeniyAYSAL YURTDIŞINA KAÇTI le Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne nakledildi. Yaklaşık 9 ay süren yargılama sonunda 29 Eylül 1978 günü Cezayir Baysal ve Harun Gerçek beraat ettiler. 1979 yılının mart ayında, Hayrettin Kotangil adlı ülkücü eylemci Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne verdiği ifadede Orhan Yavuz cinayetini tekrar gündeme getirdi. Kotangil ifadesinde Yavuz’u öldürme emrinin Ülkü Ocakları Derneği Başkanı Emin Yılmaz tarafından verildiğini ve bunun Cezayir Baysal tarafından gerçekleştirildiğini söylüyordu. Kotangil’in bu itiraflarında Cezayir Baysal’la ilgili başka suçlamalar da bulunuyordu. Erzurum Emniyet Müdürlüğü yeniden Cezayir Baysal’ı aramaya başladı. Cezayir Baysal’ın yakalanması mümkün olmuyordu. Baysal daha sonra yurtdışına kaçacaktı. Bu arada eski Erzurum ÜOD Başkanı Emin Yılmaz da ele geçirildi. Yılmaz ifadesinde şunları söylüyordu: “Ben, doçent Orhan Yavuz’u Cezayir Baysal’a öldür demedim. Bu hususta bir karar almadık.... Cezayir Baysal’a Orhan Yavuz’un korkutulmasını, gözdağı verilmesini, sindirilmesini bizzat ben, Emin Yılmaz, Cezayir Baysal’dan istedim. O da bıçakla yaralamak suretiyle ve Şenay Öztürk’ün de yardımıyla Doç. Orhan Yavuz’un ölümüne sebep olmuştur.” TÜMAS ve TÜMOD 21 Haziran 1977 tarihinde Orhan Yavuz için yürüdüler. DOÇ. DR. ORHAN YAVUZ’UN KARDEŞİ METİN YAVUZ ‘Unutmamalı’ rhan Yavuz, çok sevilen, saygın, geçti. Geriye dönüp baktığımda, hukuk aydınlık gelecek için mücadele devleti olma noktasında olumlu hiçbir geeden, savunduğu ilkelerden ödün lişmenin olmadığını üzülerek görüyovermeyen bir bilim adamıydı. Böyle bir rum. Ülkemizde hâlâ siyasi düşüncesinbilim adamı şiddetle beslenen, karanlık den veya dini inancından dolayı insanözlemcisi gericifaşist güçler için po lar öldürülüyor, onları öldüren katil çetansiyel düşmandır ve öldürülmesi ge teleri bir türlü yok edilemiyor. Türkİslam sentezi savunucusu bu çerekir. Ağabeyim, Atatürk Üniversitesi Fen Fakültesi’nin açtığı asistanlık sınavın teler önceleri Türklük adına “komüda, sınav komisyonu başkanıydı. Yapı nist” diye aydınlarımızı, yurtseverlerilan sınav sonunda doğal olarak en iyi mizi öldürüyorlardı. Şimdilerde İslam ler kazanmıştı. Bu doğru ve ilkeli sınav adına cinayet işliyorlar. Ölenler yine yöntemi faşistgerici kişileri çok kızdır bizim insanlarımız, dostlarımız. Bu mıştı. Çünkü onlardan hiçbirisi sınavı ka cinayet şebekeleri sürekli birileri tarafınzanacak kadar başarılı değildi. Bence dan korunup besleniyorlar. İnsanı en ağabeyimin ölüm listesine alınmasında büyük değer kabul eden insanların öldürülmesine her koşulda şiddetle karşı bu sınavın büyük payı vardı. Ülkemizde işlenen siyasi cinayetlerin çıkan, yakınlarını kaybedenlerin acılarını failleri, faillerin işbirlikçileri, onları yön paylaşmasını bilenler, mutlaka ortak lendiren ve onlara emir verenlerin ya hareket edebilmenin koşullarını yaratkalanmamaları, yakalansalar bile mah malıyız. Yitirdiğimiz canları unutmamalı, kum edilememelerinin nedenini bu sis unutturmamalıyız! temin kendisinde aramak gerekir. Bu sistem böyle devam ettikçe, faşityobaz katil çetelerin bütünlüklü olarak açığa çıkarılmaları, adil bir şekilde yargılanmaları söz konusu bile olamaz. Ağabeyimin katilleri çok geç de olsa yakalandılar. Ancak bu katilleri mahkum edecek irade olmadığı için delil yetersizliğinden serbest bırakıldılar. Tüm delillere karşın, Orhan Yavuz’un katilleri mahkum edilememiştir. Aradan tam otuz yıl Doç. Dr. Orhan Yavuz eşi ve çocuğuyla O ‘Y 8 yaşındaki oğlum Okan ve 2 yaşındaki kıENİ HAYATIM KOLAY GEÇMEDİ’ İ Erzurum Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri SavFADELERİNİ REDDETTİLER cılığı, 23 Şubat 1982 tarihinde Emin Yılmaz, Şenay Öztürk, Muzaffer Okutan ve Muammer Cindilli hakkında dava açtı. Sanıklar dava sırasında, savcılıkta ve polisteki ifadelerini reddediyorlar, suçsuz olduklarını söylüyorlardı. Tanık Çivi ise duruşmada artık hiçbir şey hatırlamadığını söylüyor ve sanıkları teşhis etmiyordu. Tanık Gürsel ise “Başka bir yerde dinlenir ve ifademi değiştirerek gerçeği söylersem, bana bir şey olur mu” endişesini her yerde dile getiriyordu. Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden görülmeye başlayan davanın son duruşması 28 Ekim 1986 günü yapıldı. Son duruşmada daha sonra söz alan savcı, sanıklar hakkında yeterli delil bulunmadığını belirterek beraatlarını istedi. Ve Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi, sanıklar Yılmaz, Öztürk, Okutan ile Cindilli’nin Yavuz’u öldürmek suçundan delil yetersizliği nedeniyle beraatlarına karar verdi. zım Devrim’le başladığım yeni hayatım pek kolay geçmedi. Orhan’ın ölümünden sonra bazı üniversitelerin ve kadın derneklerinin maddi yardımları ile Ankara’da ev aldım. Atatürk Üniversitesi Rektörlüğü 5 yıl üniversite lojmanında oturma izni vermişti aslında ama ben çocuklarıma bir şey yaparlar korkusuyla, Erzurum doğumlu olduğum halde bütün ailemi orada bırakarak Erzurum’dan ayrıldım. Daha sonra Hacettepe Üniversitesi’ndeki bazı hocaların girişimi ile rahmetli Altan Günalp Bey, beni Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi’nde işe aldı. Maddi, manevi zorluklar içerisinde çocuklarımın okuması için elimden geleni yaptım. Onlar da beni bu konuda üzmediler; oğlum Okan, ODTÜ İşletme Bölümü’nü, kızım da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü bitirdi. Girişimi Sözcüsü Celalettin Can, 12 Eylül darbesinin tarikatların önünü açıp, solun ve demokrasi güçlerinin önünü kestiğini ifade ederek gerçek bir demokrasiye geçiş için 12 Eylül’le toplumun yüzleşmesi gerektiğinin altını çizdi. Can, bu yüzleşmeyi gerçekleştirmek için bugün 12 Eylül’ün yıldönümünde vahşete varan işkencelerin uygulandığı Diyarbakır Cezaevi önünde olacaklarını söyledi. Gözaltında 6 ay, Diyarbakır’da 1 yıl, toplam 19 yıl 5 ay cezaevinde kalan Can, 1980 1984 yılları arasında Türkiye’nin her tarafında, kasabalarda dahi işkencehanelerin oluşturulduğunu, 1 milyon insanın gözaltına alındığını, tutukluların aylar sonra götürüldükleri cezaevleDönemin en yakın tarinde de baskı ve nıklarından 78’liler ağır işkenceyle düVakfı Girişimi Sözcüşüncelerinden vazgesü Can, gerçek bir çirilmek istendiğini demokrasiye geçiş anımsattı. 19601980 için 12 Eylül’le topluarasında ülke genelinde olduğu gibi mun yüzleşmesini Doğu’da yaşanan aygerçekleştirmek için dınlanmanın bütün bugün vahşete varan eğilimlerinin Diyarişkencelerin uygulanbakır Cezaevi’ne tadığı Diyarbakır Ceşındığını, darbecilezaevi önünde olacakrin en yoğun baskıyı larını söyledi. burada uyguladığını dile getiren Can, “Pislik yedirmeden, cop sokup, onu yalatmaya, işkenceyle tutukluların birbirlerine hatta köpeğin tutuklulara tecavüz ettirilmesine kadar iğrenç ve ağır vahşet uygulandı. Orada 53 kişi öldü. Binlerce kişi sakat kaldı” dedi. ‘M İnsanların bu denli bir vahşete tepki olarak ECLİS’TE ARAŞTIRMA KOMİSYONU KURULSUN’ ‘F Orhan Yavuz neden hedef seçildi? Çünkü OrAİLLER BELLİ’ dağlara çıktığına işaret eden Can, burada yaşananların ağır sansür koşulları nedeniyle tüm ülkeye ulaşmadığını, toplumsal dayanışmanın yaşanmadığını belirtti. Türkiye toplumunun 12 Eylül’le yüzleşmesi gerektiğini vurgulayan Can, “Biz 78’liler, Türkiye’de gerçekten Türkler ve Kürtler arasında ve bu coğrafyada yaşayan bütün kimlikler arasında, bir kardeşliğin, barışın, dostluğun egemen olmasını istiyoruz. Bunun için ne yaşanmış, insanlar birbirlerinin başına ne getirmiş, birbirimize karşı ne suç işledik bunların anlaşılması lazım” diye konuştu. Bu yüzleşmenin ardından barış ve kardeşlik ortamının doğacağını kaydeden Can, Meclis’te de bu konuda araştırma komisyonu kurulması için girişimlerde bulunacaklarını kaydetti. han, çevresinde saygı duyulan, iyiliksever, hayırsever, hoşsohbet, insanları yönlendirebilen bir kişi olarak tanınırdı. Çevresindeki insanlara sahip çıkardı. Etrafında bu kadar sevilen bir insanın düşüncelerine de saygı duyulur.. ve kendisini dinletirdi. Çevresinde seviliyor ve düşüncelerinin önemseniyor olması bazı gruplara ters geldi, daha doğrusu işlerine gelmedi. Bundan sonrasında 1980 öncesi faili meçhul cinayetlerin unutulmamasını istiyor ve üzerinden 30 yıl da geçmiş olsa, katillerin bulunmasını istiyorum. Çünkü aslında failler belli... ‘D Darbeciler için henüz mahkeme kurulmamış ARBECİLER YARGILANMALI’ YARIN: AKIN ÖZDEMİR olsa bile geniş bir kesimde bir vicdan oluşturduklarını anlatan Can, şöyle devam etti: “Suçlular itiraf edip, özür dilemeli. Devlet de bu toplumdan özür dilemeli. Bu ülkeyi kendisinden çok seven iki kuşağı yok etti. Oluk oluk solcuların kanını akıttı. Amerika’nın yeşil kuşak projesini, Türk İslam sentezi şeklinde uyguladı. Tarikatları iktidara getirdi. Yargılanmalı bunları yapanlar.” Can, 6 Ekim’de konunun uzmanlarının da katılımıyla, eşitlikçi, demokratik ve darbecilerin yargılanmasının önünü açan bir anayasa için atölye çalışmasına başlayacaklarını anlattı. CUMHURİYET 09 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle