14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 EYLÜL 2007 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr Sorunlara 5 yıldır çözüm bulamayan hükümet yeni dönemde büyüme ve yabancı yatırım ikilemi yaşayacak 13 EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN Çanlar ekonomi için çalıyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Tüketim düşüyor, sanayideki büyüme yavaşladı, cari açık artıyor. Enflasyondaki direnç katılaşırken dış kaynaklı risklerin artması ve likidite daralması nedeniyle Merkez Bankası’nın faizleri düşürme olasılığı gittikçe azalıyor. Ekonomi, büyümedeki yavaşlamayla dış etkiler arasında sıkıştı. Yabancı yatırımcıların yanı sıra yurtiçindeki uzmanları da kaygılandıran tablo şöyle gelişti: Önceki gün Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan rakamlara göre, yılın ilk çeyreğinde yüzde 6.8 olarak gerçekleşen gayri safi milli hasıladaki büyüme ikinci çeyrekte yüzde 3.9’a düştü. Bu, 22 Ekonomide 2002 ve 2007’nin Farklı Koşulları Geçen hafta bu köşede uluslararası piyasalarda 2003 sonrasındaki “ucuz kredigeniş talep” konjonktürünün artık sonuna gelindiğini ve Amerikan ekonomisinden başlayarak tüm küresel ekonomide bir durgunluğun beklendiğini vurgulamıştım. Bu haftaki yazımda İkinci AKP Hükümeti idaresindeki Türkiye ekonomisinin 2007’deki koşullarının, birinci AKP döneminin devralmış olduğu 2002 Türkiye’sinden çok farklı olduğu tespitini iktisadi veriler ışığında sizlerle tartışmak arzusundayım. Yazıda vurgulanan veriler aşağıdaki tabloda özetlenmektedir. BİRİNCİ VE İKİNCİ AKP DÖNEMİNİN FARKLI BAŞLANGIÇ KOŞULLARI Milli Gelir (GSMH, Milyar $) Enflasyon Oranı (TÜFE, %) İç Borçlanma Faizi (%) Döviz Kuru (YTL/US$) Sıcak Para Stoku (Milyar $) Toplam Dış Borç Stoku (Milyar $) Özel Sektör Dış Borç (Milyar $) Cari İşlemler Dengesi (Milyar $) Bütçe Açığı / GSMH (%) Dolaylı Vergiler / Toplam Vergiler (%) Merkezi Yönetim İç Borç Stoku (Milyar $) Gerçek İşsizlik Oranı (%) 2002 80.0 29.7 49.8 1.5 8.9 130.1 44.3 9.8 14.3 66.3 148.5 19.2 2007 410.7 7.4 18.5 1.3 95.9 213.5 126.0 31.7 0.8 70.0 264.6 19.0 B üyüme hız kesti, cari açık dizginlenemedi, faizler düşürülemedi, özel kesim tüketim harcamalarını kıstı, AKP’nin seçim yatırımlarıyla artan kamu harcamaları bütçe dengesini bozdu. ürkiye ekonomisinin, seçimin hemen ardından, son 16 çeyrekteki en düşük büyüme rakamına gerilemesi, hem içte hem de dışta eleştiri oklarını hükümet politikalarına yöneltti. nı dönemine göre yüzde 9.9 artarak 34 milyar 99 milyon dolara ulaştı. ABD’deki mortgage piyasalarından başlayan küresel dalgalanma, piyasalarda likidite daralmasının da etkisiyle Türkiye’ye de sıçradı. Yabancı yatırımcıların risk algılamalarındaki artışın, enflasyonun düşüş direnci gösterdiği bu ortamda, Merkez Bankası’nın faizleri düşürmesini engelleyeceği tartışılıyor. T BÜYÜME İTHALATA BAĞIMLI Haziran sonu itibarıyla son bir yılda 428.5 milyar dolar olan gayri safi milli hasıla (GSMH), önceki bir yıllık döneme göre 46.2 milyar dolar artış gösterdi. Son bir yıldaki cari işlemler açığı ise 32.8 milyar dolarla bu artışın yüzde 71’i düzeyinde gerçekleşti. Böylece son bir yılda milli gelirde kaydedilen her 100 dolarlık büyüme için 71 dolarlık cari açık verilmiş oldu. İthalata dayalı büyüme modelinin damgasını vurduğu son dört yılda, büyüme giderek daha fazla cari açık vermeye bağımlı hale geldi. aydır kesintisiz büyüyen ekonominin son 16 çeyrekteki en düşük rakamı oldu. Yurttaş harcamalarını kıstı Büyümedeki yavaşlama sanayi üretimindeki artışın zayıflaması ve özel tüketimin gerilemesinden oldu. Sanayi üretiminin büyümeye katkısı geçen yılın ikinci çeyreğinde yüzde 3.56 olurken bu yılın aynı dönemin de yüzde 1.05’te kaldı. Buna karşın özel nihai tüketim 2002’nin birinci çeyreğindeki yüzde 1.9’luk düşüşünden bu yana ilk defa gerileyerek yüzde 0.3 düştü. Büyümedeki zayıflama, beklentilerin aksine ithalatı da düşürmedi. Tam tersine temmuz ayında ithalattaki artış ihracatı geçti. Son açıklanan rakamlara göre yılın ilk 7 ayının sonunda dış ticaret açığı geçen yılın ay AÇLIK SINIRI 865 YTL A RTA N R İ S K L E R D I Ş BA S I N DA Sokakta var yoksulluk Ekonomi Servisi KamuSen’in yaptığı araştırmaya göre, çalışan bir kişinin açlık sınırı bir önceki aya göre yüzde 0.33 oranında artarak 865 YTL ’ye yükseldi. Türkiye KamuSen Araştırma Geliştirme Merkezi’nin yaptığı Ağustos Asgari Geçim Endeksi’ne göre, çalışan tek kişinin yoksulluk sınırı 1141 YTL ’ye yükseldi. Dört kişilik bir ailenin asgari geçim sınırı, bir önceki aya göre yüzde 0.13 oranında artarak 2 bin 250 YTL oldu. Türkiye’de 4 kişilik bir ailenin ortalama gıda ve barınma harcamaları toplamı ağustos ayında 885 YTL olarak belirlendi. Yapılan araştırmaya göre, 4 kişilik bir ailenin sağlıklı bir biçimde beslenebilmesi için günde 16.68 YTL harcaması gerekiyor. Yılın aynı döneminde ortalama bir memur, maaşının yüzde 90’ını gıda ve barınmaya ayırdı. Türkiye enerjisini yitirdi ? Financial Times gazetesi, Türk ekonomisinin yılın ikinci çeyreğinde “enerjisini yitirdiğini”, bunun da hükümetin ekonomi politikaları için yeni bir “test” oluşturduğunu yazdı. Ekonomi Servisi Türk ekonomisinin büyümesinin yavaşlaması, yurtdışında da yankı buldu. Financial Times gazetesi, Türk ekonomisinin yılın ikinci çeyreğinde “enerjisini yitirdiğini”, bunun da hükümetin ekonomi politikaları için yeni bir “test” oluşturduğu yorumunu yaptı. Gazete ayrıca, Türkiye’nin “yatırımcıların risk iştahındaki herhangi bir değişime çok kırılgan” olduğu yorumunu da yaptı. Ekonomi gazetesi Financial Times, Vincent Boland imzalı analizinde Türk ekonomisindeki son gelişmeleri değerlendirirken “Yılın ikinci yarısında büyüme, beş yılın en düşük oranına inerken Türk ekonomisinin enerjisini yitirmesi, uluslararası ortamın kötüleştiği bu dönemde hükümetin eko Kaynaklar: ANKA, Günlük Ekonomi Bülteni, 4 Eylül; TC Merkez Bankası, evds. Birinci AKP Hükümeti, 2001 krizinde çöküntüye uğramış ve ulusal geliri 180 milyar dolara gerilemiş olan bir ekonomi devralmıştı. AKP, IMF programının temel ekseni olan, yüksek reel faize dayalı yoğun dış borçlanma politikası sayesinde ulusal ekonomiye olan döviz girişlerini hızlandırdı. 2002’de sadece 8.9 milyar dolar düzeyinde olan sıcak para stoku, 2007 Temmuz ayı itibarıyla 95.9 milyar dolara; dış borç stoku ise 130 milyar dolardan 214 milyar dolara çıkarıldı. Sıcak para akımları, “doğrudan yabancı sermaye” kalemi altında gösterilen yabancıların gayrimenkul alımları ve şirket satışlarından kaynaklanan döviz girişleri ile birlikte Türk Lirası’nın değerini yükseltti; yani dövizin fiyatını ucuzlattı. Dövizin fiyatı birinci AKP döneminde (20032007) reel olarak yüzde 40 ile yüzde 55 düzeyinde geriledi. Dövizin ucuzluğu sayesinde ithal girdi maliyetleri geriletildi ve enflasyon oranı da hızla aşağıya çekilebildi. Ancak bu politikanın maliyeti yükselen dış açık (cari işlemler dengesi açığı) ve yüksek işsizlik olarak ortaya çıktı. Türkiye, dış borçlanma, gayrimenkul ve şirket satışları aracılığıyla elde ettiği kaynakları başka ülkelerin ürettiği üretimi ithal ederek kullanırken ulusal ekonominin istihdam sorununu görmezden geldi. Böylece toplam işsizlik oranı (açık işsizler + umudunu yitirerek iş aramaktan vazgeçen, ancak işbaşı yapmaya hazır olan gizli işsizler) yüzde 19 düzeyinin altına inmedi. Genişleyen iç talebe bağlı olarak, çoğunlukla katma değer vergisi ve özel tüketim vergisine dayalı dolaylı vergi gelirleri hızla yükseldi. Böylece kamu yatırım ve hizmet tüketimindeki olağanüstü daralmayla birlikte merkezi hükümetin bütçe açıkları küçültülebildi. Ancak, aynı dönemde özel sektörün ve özellikle finans dışı özel şirketlerin aşırı kur riski alarak dış borçlanması nedeniyle, Türkiye küresel piyasalardaki dalgalanmalardan ve olası krizlerden en şiddetli etkilenen, kırılgan bir ekonomik yapıya büründü. ??? Son olarak, yukarıdaki tablodan çarpıcı bir gözleme söz verelim: Türkiye’nin milli gelirinin 2002’den, 2007 yıl sonu hedefine görece 180 milyar dolardan 410 milyar dolara çıkması; yani toplam 230 milyar dolar artış göstermesi beklenmektedir. Aynı dönemde Türkiye’nin toplam dış borcundaki artışın 100 milyar doları bulacağı tahmin edilmektedir. Yani, uluslararası finans kesimi Türkiye’nin milli gelirindeki 230 milyar dolarlık artışın 100 milyar dolarını finanse etmiştir! 20022007 aralığında Türkiye’ye sunulan bu olağanüstü kredi desteğinin 2008 sonrasına taşınması olanak dışıdır. Dolayısıyla, “Birinci” AKP hükümeti idaresindeki Türkiye ekonomisine yüksek faizler ve IMF programına bağlılık karşılığında sunulmuş olan dış kaynağın, 2007 Eylül’ü sonrasında da sürdürülebilmesi küresel ekonominin yenilenen koşulları altında artık olası değildir. Buna karşın, Türkiye İkinci AKP dönemine, dengesizleşmiş ve kırılganlaştırılmış dış dengesi; yüksek dış borç stoku ve ağırlaşan kur riski; ve kronikleşmiş işsizlik ve gelir dağılımı sorunlarıyla girmektedir. Çalışan bir kişinin açlık sınırı 865 YTL ’ye yükseldi. Yoksulluk sınırı ise 1141 YTL. nomi politikaları için yeni bir test oluşturuyor” görüşüne yer verdi. İngiliz gazetesi, ekonomik büyümedeki gerilemenin, Merkez Bankası’nın faizleri indirmesine yol açabileceğini belirterek şu görüşlere yer verdi: “Ancak bu düşük büyüme, yüksek cari açık, kuraklığın etkisi ve iş dünyası liderlerinin ‘iddialı olmayan’ reform programı eleştirilerine eklenince Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve büyük ölçüde test edilmemiş ekonomi ekibi için olumsuz bir haberdir.” BORSADAKİ AYLIK KAYIP YÜZDE 7.7 İSO’nun 500 Büyük Sanayi Kuruluşu Ödül Töreni’ne katılan Zachau: Dalga, dolar yatırımcısına yaradı ? Son bir yılda yatırımcısına yüzde 16.5 kaybettiren dolar, piyasalarda sert dalgalanmanın yaşandığı geçen ay en çok kazandıran yatırım aracı oldu. Ekonomi Servisi Finansal yatırım araçları içinde ağustos ayında dolar, yatırımcılarını güldürdü. Bir önceki aya göre dolar getirisi yüzde 2.68 oldu. Türkiye İstatistik Kurumu’nun tespitlerine göre ağustosta TÜFE bazında Avro yüzde 1.98, külçe altın yüzde 1.78 ve mevduat faizi yüzde 1.34 kazandırırken, geçen ay TÜFE bazında en çok zarar ettiren yatırım aracı ise yüzde 7.72 ile borsa endeksi oldu. Ağustos itibarıyla yıllık bazda borsa endeksi TÜFE’de yüzde 20.12, ÜFE’de 24.37 kazandırdı. Mevduat faizi TÜFE’de yüzde 8.69, ÜFE’de yüzde 12.53 kazanç sağladı. Dolar ise TÜFE’de yüzde 16.57, ÜFE’de yüzde 13.61 kayba neden oldu. Avro, yatırımcısının TÜFE bazında yüzde 11.35, ÜFE bazında yüzde 8.21 zarar etmesine neden olurken külçe altın TÜFE’de yüzde 13.03, ÜFE’de yüzde 9.95 oranında kaybettirdi. Sorun sürdürülebilir büyümede Ekonomi Servisi Küresel ekonomik gelişmelerin Türkiye’ye etkisini değerlendiren Dünya Bankası Türkiye Direktörü Ulrich Zachau, Türkiye’nin temel zorluğunun yüksek büyüme oranını sürdürebilmek olduğunu söyledi. İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) 55. Kuruluş Yılı Etkinlikleri çerçevesinde düzenlenen “Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu Ödül Töreni”nde konuşan Zachau, Türkiye’de bazı hassasiyetler bulunduğunu, bunlardan birinin cari açık olduğunu anlattı. ABD’nin mortgage piyasalarındaki durumun bütün ülkeleri etkilediğini belirten Zachau, bunu “bulaşıcı hastalık”a benzetti ve “Dalgalanma artıyor, likidite daralıyor. Kimin ne kadar etkileneceğini bilmiyoruz’’ dedi. Törene katılan Boğaziçi ve Okan Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Özer Ertuna ise, reel faizin Türkiye’de düşüş eğiliminde ama hâlâ dünyanın hiçbir ekonomisinin kaldıramayacağı yükseklikte olduğuna dikkat çekerek, yüksek faizin getirmiş olduğu yükü Türk sanayisinin kaldırmasının da çok güç olduğunu vurguladı. Ertuna, “Sıcak paranın kazancı Türkiye’de korkunç derecede yüksek. Finansman maliyetleri düşüyor, şirket riskleri, sıcak para maliyeti artıyor’’ diye konuştu. ? Dünya Bankası Türkiye Direktörü Ulrich Zachau, bunu “bulaşıcı hastalık”a benzetti ve “Dalgalanma artıyor, likidite daralıyor. Kimin bundan ne kadar etkileneceğini bilmiyoruz’’ dedi. Abramoviç önce askere sonra Çeşme’ye İZMİR (CumhuAbramoviç riyet Ege Bürosu) İngiliz Futbol Kulübü Chelsea’nin de sahibi olan Rus işadamı Roman Abramoviç’in, Çeşme Çiftlikköy’deki özel şahıslara ait Kum Çeşme Belediye BaşBeach’in 160 dönümlük arazisini, 17 milyon dola kanı Faik Tütüncüoğlu, ellerinde çok fazla bilgi ra satın aldığı belirtildi. belirterek 2. derece doğal SİT ala olmadığını nında yer alan arazi, 250 “Yabancılara toprak saortaklı Tursite şirketine tışında Genelkurmay aitti. Geçen ay teknesiyle Başkanlığı’nın da izni bölgeye gelen Abramo olması gerekiyor. Önce viç’in, 17 milyon dolar Ege Ordu Komutanlığı, ödeyerek bu arazinin sa daha sonra da Genelhibi olduğu Bin Grup Ya kurmay Başkanlığı’nın pı şirketi adına aldığı ve onayı gerekiyor. Bu sütapu devir işlemlerinin reç 3 ile 6 ay arasında geçen cuma tamamlandı değişiyor” yorumunu ğı öğrenildi. yaptı. İSO’nun düzenlediği 500 Büyük Sanayi Kuruluşu Listesi’nde kârlılık, üretimden satışlar ve ihracat kategorilerinde ilk üçe giren TÜPRAŞ, Ford Otomotiv, Elektrik Üretim AŞ, Toyota Otomotiv, Ereğli Demir Çelik, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’na ödülleri İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Tanıl Küçük tarafından verildi. B İ L G İ T O P L U M U N A D O Ğ RU / ÖZLEM YÜZAK [email protected] Ulusal kimliğimiz değişiyor... Ama nasıl? Dış dünyaya karşı tepkili, herkese karşı şüphe içinde, güvensiz ve öfkeli bir topluluk... Peki ama bu hale nasıl geldik? Önce, birkaç gün önce yayımlanan bir araştırmanın sonuçlarını paylaşalım... Washington merkezli Marshall Fonu ve merkezi İtalya’nın Torino kentinde yer alan Compagnia di San Paolo tarafından hazırlanan ve Amerika’da ve Avrupa’da her yıl gerçekleştirilen “Transatlantik Eğilimler” araştırmasının 2007 yılı sonuçlarına göre Türklerin Amerika ve AB’ye karşı hisleri önceki yıllarda olduğu gibi bu yıl da soğumaya devam ediyor. 100 ölçekli termometre üzerinde, Amerika’ya karşı beslenen sıcak duygular 9 derece azalarak 2006’da 20 dereceyken 2007’de ise 11 dereceye gerilemiş, AB’ye olan duygular ise 19 derece gerileyerek 2006’da 45 derece iken 2007’de 26 derece olmuş. Türkiye’nin AB’ye girme ihtimali soruldu Dönüşen Türkiye ve Kimlik Sorunu... ğunda Avrupalıların yüzde 56’sı Türkiye’nin üyelik ihtimali olduğunu belirtirken ankete katılan Türklerin sadece yüzde 26’sı bu konuda olumlu görüş bildirmişler. Sıcak duygularımız yalnızca ABD ve Avrupa’ya karşı azalmamış. Diğer ülkeler de bundan nasibini almış. Örneğin, Türkiye’nin İran’a karşı geçen yıl artan sempatisi bu yıl 43 dereceden 30’a düşerken Türkiye araştırmanın yapıldığı tüm diğer ülkelerle karşılaştırıldığı Çin’e (28 derece) ve Rusya’ya (21 derece) karşı en soğuk duygular besleyen ülke olmuş... Evet, Türkiye bir değişimin, daha doğrusu bir dönüşümün içinde. “İslami kimlik” ve “milliyetçi kimlik” ise bu değişim sürecinde toplumda en öne çıkan faktörler. Dolayısıyla Türkiye’de tüm tartışmalar da ağırlıklı olarak bu iki öğenin üzerinden yapılıyor. Keza yazılı ve görsel basında ele alınan haberlerin önemli bir kısmı bu motifleri içeriyor. Türkiye’de halkın en büyük eğlence aracı televizyonlardaki diziler ve eğlence programları. Bunlara bakıyoruz ve hemen hemen hepsi, ister satır arasında olsun ister aleni, İslami ve milliyetçi öğelerle donanmış durumda. İşin eğitim boyutuna geliyoruz. Daha ilkokul sıralarında “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” söylemi ile tanışıp büyüyor çocuklarımız. Tarih kitaplarından yabancı düşmanlığı taşıyor. Tepkiler yalnızca dış dünyaya karşı mı? Hiç sanmıyorum. “Kendi içimizde ne kadar birbirimizle barışık yaşıyoruz” sorusu keşke anketlerle ya da sosyologların araştırmalarıyla gözler önüne serilebilse... Öfke taşıyor herkesin içinden. Her an patlamaya hazır bomba gibi dolaşıyor insanlar sokaklarda. Trafikte, otobüste, gişe önlerinde, minibüs kuyruklarında yaşananlar toplumun aynası aslında... Ya evlerde yaşananlar? Televizyon karşısında değilse insanlar mutlaka bir tartışma içindeler... O da çoğunlukla karşılıklı tek kişilik monologlar ve öfke patlamaları içinde... Gençler işin çaresini bulmuş gibi... Onlar yaşamı ve arkadaşlığı, bilgisayar başında MSN’de sohbete ya da chat odalarına indirgedikleri için sözel tartışma, bağırıp çağırma gibi bir boyuta taşımıyorlar hiç olmazsa... Peki iş dünyası birbirine ne kadar güveniyor, ne kadar uyum içinde çalışıyor? Buna da ne yazık ki olumlu yanıt vermek mümkün değil? Üstelik ironik bir biçimde Türkiye’de iş dünyası yabancıya çok daha fazla güveniyor. Karşı karşıya kaldıkları uluslararası reka bet, ihracat kaygısı iş dünyasını toplumun diğer kesimlerinden çok daha fazla dış dünyaya açık hale getiriyor. Yabancı ortaklıklar, işbirlikleri doğal olarak yakınlaşmayı da beraberinde getiriyor. Hatta öyle ki, iş insanlarımız birbirlerine çok daha şüphe ile yaklaşıyor. TÜSİAD ve Sabancı Üniversitesi ortak girişimi ile kurulan bir araştırma merkezi olan Rekabet Forumu’nun (REF) Direktörü Prof. Dr. Gündüz Ulusoy ile yaptığımız sohbette “Türk iş dünyasında neden birbiriyle ortak iş yapma kültürü yok? Halbuki tüm dünyada rekabet öncesi işbirliği denen bir kavram var. Bu neden bizim toplumumuzda uygulanamıyor” sorusuna “Çünkü ne kendilerine güveniyorlar ne de karşılarındakine. En temel sorun bu” yanıtını alıyorum. Sonuçta geldiğimiz nokta: Herkese karşı şüphe içinde, güvensiz ve öfkeli bir topluluk. Ulusal kimliğimizin içinde bu öğelerin ağırlıklı olarak ön planda olması acı verici değil mi? CUMHURİYET 13 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle