19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 AĞUSTOS 2007 ÇARŞAMBA 6 AVRUPA GÜRAY ÖZ Tehlikeyi Besleyen Akmayan Suyun Sorumlusu A nkara’daki su kesintisi üzerine Belediye Başkanı televizyondan açıklama yapıyor ve “Bu iş (yani kuraklığı kastediyor) Allah’ın işi, ne yapayım” diyor. Sayın Başkan bilmiyor mu ki çeşmelerden su akıtmak onun işidir, Allah’ın değil. Yoksa, hedef saptırarak bizleri kandırmaya mı çalışıyor? Eğer Allah’ın işi ise onun işi ne? Belediyeye ve belediye başkanına o zaman gerek var mı? Bir kentin belediyesi, hele Ankara gibi bir başkentin belediyesi, o ilde yaşayan insan sayısını bilecek, bunlara ne tutarda su gerektiğini bilecek, ileriye yönelik olarak kentin gelişmesini hesaplayacak, artan sayıya göre kentte yaşayanların en önemli gereksinimi olan suyun nasıl ve nereden sağlanacağını planlayacak, kuraklık dönemlerini de göz önüne alarak gerekli girişimleri yapacaktır. Başka bir deyişle, belediyecilik, kentin en önemli önceliklerini bilmeyenlerin, buna göre önlemleri zamanında alamayanların işi değildir. Doğal olarak, bulunduğu yerin gereğini yerine getirmeyenlerin seçeneği halktan özür dilemek ve o görevden ayrılmaktır; ama niyeyse ülkemizde bu duruma pek rastlamıyoruz. Onun yerine, genellikle suçu başkalarına atma pişkinliği revaçta. Belediye Başkanı’nın televizyonda bir başka söylemi de “Ankaralıların kent dışına çıkmaları, anneleri, babaları ve akrabalarının yanlarına gitmeleri”dir. Yani kenti boşaltmaları isteniyor Ankaralılardan; kimin buna ne hakkı varsa!.. Eskiden bir yetkilinin “Okullar olmasa Milli Eğitim’i ne güzel yönetirdik” demesini anımsatıyor bu deyiş. Bir de okulların geç açılma önerisi var Belediye Başkanımızın. Okullarla sınırlı kalacağımız yerde, resmi dairede çalışanları, özel kesimde çalışanları da tatile gönderelim; asker kışlalarını, hastaneleri de tatil edelim yeniden sularımız akana değin!.. Bunun yerine, neden belediye çalışanlarına ve sorumlularına görevlerinden ayrılmalarını ve Ankara’yı terk etmelerini önermiyoruz? Bir Ankaralı olarak ben, bu yönetimi hak etmediğimi düşünüyorum. Demir İnan İşsiz Üniversiteliler B oğaziçi Üniversitesi kimya öğretmenliği mezunu işsiz bir öğretmen adayıyım. Üniversite sınavına hazırlanırken iyi bir üniversitenin, bütün anahtarları ele geçirmek olduğunu düşünürdüm; bunun için de çok çalışıp yüksek puan aldım; 99 yılında aldığım puanla Cerrahpaşa Tıp’a gidebilecekken öğretmen olmak istediğim için bu bölümü tercih ettim. Pek çok insana göre daha iyi bir eğitim aldım. 2. bir anadil kazandım; ama sonuç hüsran.. devletimiz bizi yok sayıyor, Türkiye’nin en iyi üniversitesinden mezun olmakla bizi cezalandırıyor. Özel kurumlar ise kimin arkası kuvvetliyse onu işe alıyor. Soruyorum size; Türkiye’nin en iyi üniversitesinden, dünyadaki sayılı üniversitelerden birinden mezun olmanın cezası bu kadar ağır mı olmalı? Ödüllendirilmemiz gerekirken bu ceza niye?.. Hatice Kırkpınar Ben 24 yaşında İzmirli bir bayanım. Matematik öğretmenliği mezunuyum (5.5 yıl). Bildiğiniz üzere okullarımıza öğretmenler mezun olunca girememekte, KPSS denilen, içeriği Türkçe, Matematik, Tarih, Coğrafya, Vatandaşlık ve Eğitim Bilimlerinden oluşan bir sınava tabi tutulmaktadır. Geçen yıl bu sınavda aldığım puan 85’tir ve Matematik öğretmenliği için Türkiye’de açılan kadro 0 olduğundan boşta kaldım. Bu yıl KPSS’ye hazırlayan bir dershaneye giderek tekrar hazırlandım ve 93.008 puan aldım ve açılan kadro sayısı 30’dur! Şu anda da Türkiye dereceme rağmen açıkta kaldığım aşikârdır ve puanım da 1 yıllık emeğimle beraber boşa gitmiştir. Sibel Ergül Doğruyu Görmek!.. Geleceğin çiftçilerini yetiştirmek ve GAP bölgesinin tarımsal potansiyelini arttırmak amacıyla bu yıl altıncısı düzenlenen “Ulusal Tarım Kampları Lider Çiftçi Yetiştirme” projesi kapsamında 120 öğrenciye eğitim verildiği bildirildi. GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı ve Doğal Kaynak ve Maden Suyu Üreticileri Derneği tarafından yürütülen, Harran Üniversitesi ile Pepsi’nin desteklediği proje kapsamında çalışmaların aralıksız sürdüğünü kaydeden GAP Bölge Müdürü İsmail Rafet Yılmazoğlu, GAP bölgesinde yer alan Mardin, Şanlıurfa, Diyarbakır, Adıyaman, Siirt, Batman, Kilis, Gaziantep ve Geleceğin tarımcıları Şırnak illerinden gelen 11 – 15 yaş arası 120 çocuğun eğitildiğini belirtti. Projeyi destekleyen Pepsi’nin Adana üretim fabrikasında, Pepsi Satış Direktörü Tamer Özoral, eğitime katılan çocuklar ve Yılmazoğlu bir araya geldi. Tarım, bilgisayarinternet, İngilizce, spor ve eğitsel çalışmalardan oluşan eğitim kapsamında 12 günlük bir programa tabi tutulan öğrencilerin oldukça heyecanlı oldukları gözlendi. Öğrenciler, fabrika gezisinin ardından hazırladıkları küçük bir oyun sahnelediler. (Fotoğraf: YUSUF BAŞTUĞ) S ize yazmak benim için bir teşekkür anlamı taşıyor. Ben Cumhuriyet gazetesiyle beraber büyüdüm. Bir şeylerden anlamaya başladığım zamandan itibaren Cumhuriyet’in halkı aydınlatmaya yönelik düşünceleri savunduğu, bunları halka anlatmaya çalıştığını önce dinledim, sonra okumaya başladım. Daha 17 yaşındayım. Açıkça söylemek gerekirse geri kalan ömrümü çağdaş ve modern bir Türkiye’de yaşayarak geçirmek istiyorum. Bunu görememem benim için tamamıyla bir üzüntü değil, bu yolda verilen her uğraşın da mühim olduğunu düşünüyorum. Her ne kadar benim düşünceme göre gericiliğin ipini göğüsleyen insanlar halkımız tarafından tekrar seçilse de Türkiye’de insanların her türlü görüşe saygı göstermesi gerektiğini de düşünüyorum. Halkın doğruyu görmesi için çözülmesi gereken sorunların var olmasını bana öğretilen demokrasi tanımının güzelliği olarak görüyorum. Büyüklerim bana hep bazı şeyleri kendi başıma öğrenmem gerektiğini söyler. Millet de yaptığı yanlışı bu şekilde görmeli. Hasan Can Çağlayan B İ R E L E Ş T İ R İ Küçük bir eleştiride bulunmak istiyorum. Medyanın toplumu son derece etkileyebildiği bir çağda yaşıyoruz, çeşitli partilerin bunu kendi lehine açıkça kullandıkları ortada. AKP gibi tehlikeli bir grubun bu kadar yüksek bir oy oranıyla seçimlerden çıktığını göz önünde bulundurarak, alternatif fikirlere ulaşılmasının daha kolay olması gerektiğini düşünüyorum. Cumhuriyet gazetesini internetten ücretsiz olarak okuyabilmek bu açıdan kritik geliyor bana. Nasıl cumhuriyetimiz belli bir kesimin rejimi olmamalıysa, Cumhuriyet gazetesi de belli bir okur kitlesinin gazetesi olmamalıdır bana göre. Eleştirimi dikkate alacağınızı umuyor ve teşekkür ediyorum. Uygar Yüzsüren Türkiye yeni bir döneme girdi. Kimilerine göre gelişme yolunda hızla ilerliyoruz. Halk seçimlerde “istikrarı” seçmiş, laikliğin tehdit altında olduğunu savunanlara yüz vermemiştir. İçerde ve dışarda yorumlar, Türkiye’nin artık “ılımlı bir İslam ülkesi” olma yolunda büyük bir adım attığı yönündedir. Hamas bize özenmekte, Holbrooke, durumu tescil etmekte, Avrupa’da sevinç ve hüzün, kimi zaman Claudia’nın gözlerinden süzülen yaşlarda kendini göstermektedir. Bizlerse anlı şanlı köşe yazarlarının ifadelerine bakılırsa, yenilmeye doymayan pehlivanlar gibiyiz. Onların istedikleri artık bu duruma teslim olmamız, sesimizi kesmemizdir. Sesimizi kesmemizi isterken, dinci bir faşizmin değirmenine su taşıdıklarının farkında mıdırlar bilemiyorum. Kişisel zafer duygusunun heyecanı onları öylesine sardı ki, gözleri tozun, dumanın, sisin, kirin, pasın arkasındaki gerçekleri görmekte zorlanıyor. ??? Bizim söyleyebileceklerimize gelince; fazla karmaşık değildir. Biz halkın tercihinin böyle ortaya çıktığını, eğer “tercih” esas alınacaksa halkın yanılmadığını, ama yenildiğini söylüyoruz. Bunda bir paradoks arayanlara beklemelerini, kirli ve riyakâr bir suyun yavaş yavaş dizlerinden yukarı doğru yükseleceğini söylemekten başka ne yapabiliriz? ??? Gerçekleri görmenin belki de halkın önünde yapılan siyasal mücadelenin halkın içine taşınamamış olmasıyla ilişkisi vardır. Belki de Türkiye’nin sosyoekonomik sistemi bir yana bırakılmış, siyasetin bu yakıcı zemin üzerinde yapıldığı unutulmuştur. Belki de Cumhuriyetin, demokratik hakların, ülkenin bütünlüğünün, laikliğin savunulması sermaye düzeninin değişmezliği önyargısının kurbanı olmuştur. Gerçekten de ülkemizde laiklik tehdit altındadır, can yakan bir terör hızla tırmanmaktadır. Peki, bu tehditlerin nefes aldığı, beslendiği zemin iyi görülmeden çare bulunabilir, tercihler sağlam yapılabilir mi? Türkiye “serbest” piyasa ekonomisinin çarpık geliştiği bir ülkedir. Türkiye’nin kapitalistleri üretimle değil, her ne araçla olursa olsun kârla ilgilidirler. Kendilerine dikte edilen yeni düzende para piyasalarının vaat ettiği tatlı kârlar onları kendilerinden geçiriyor. Kimi yazarların son günlerde ellerinde fenerle kitaba uygun burjuva aramalarının nedeni budur. Siyaset sahnesini “halkın tercihine mazhar olarak” ele geçirmiş olanların yaptıkları ise, bu düzenin gerçekten geçici olanaklarını kullanmaktan ibarettir. Onlar var olan zenginlikleri satarak, dikte edilen ekonomiyi ve iktidarlarını ayakta tutmaya çalışmaktan başka bir şey yapmıyorlar. Ama satmanın bir sonu vardır. Eldeki avuçtaki bir gün biter. ??? Halkın tercihiyle iktidarlarını bir dönem daha uzatma olanağı bulanların şimdi yapacakları, geride ne kalmışsa satıp savarak finans dünyasının egemenliğine dayanan “serbest” piyasayı ayakta tutmak, emperyalist yeni komşularla uyum içinde siyaset yapmayı sürdürmektir. Bu tablo içinde ılımlı “İslam ülkesi Türkiye”ye bir yer bulunduğunu düşünüyorlar. Bilmedikleri ekonominin tükenen suyunun, kuruyan kuyusunun işleri allak bullak edebileceğidir. İktidar sahiplerinin farkında olamadıkları üç tehlike var: Birincisi Türkiye kapitalizminin istikrarlı geliştiği masalıdır. Bu bir masaldır. Sonu yalnızca işçiler, emekçiler için değil, siyaset sahnesinin egemenleri için de kötüdür. İkincisi ılımlı İslamın içinde büyüyen, serpilip gelişen, dizginleyebileceklerini sandıkları köktenci Taliban, Hizbullah eğilimleridir. Üçüncüsü Amerikan emperyalizminin planlarıdır. Kendilerine biçilen role razı olarak, ABD ile uyum içinde iktidarlarını sürdürebileceklerini düşünüyor olabilirler, ama rolün kapsamından tam olarak haberdar değildirler. ??? Siyaset sahnesinin yenilmişlerine, yani bize gelince, gerçeği görmenin, siyasetin halkın önünde oynanan bir oyun değil, halkın içine taşınması gereken bir mücadele olduğunu anlamanın tam zamanıdır. Görünen tehlikeler, gittikçe ağırlaşan, taşınamaz hale gelen piyasanın beslediği, büyüttüğü tehlikelerdir. Kaybettiğimiz yerde aramadığımız anahtar, gittikçe vahşileşen, soysuzlaşan piyasanın dolanıp durduğu yerdedir. eposta: cumhuriyet.com.tr AB Yazgımız Olamaz!.. üce ulusumuz, Kıbrıs ve Ege’de ödün vermenin, Lozan hükümleri dışında yaratılmaya çalışılan bir azınlık kavramıyla ulus yapımızın yok edilmesi anlayışının, sözde Ermeni soykırımı tasarısının, eyalet ve federasyon tartışmalarının, Türkçe dışındaki dillerle yapılmak istenen eğitimin, tarım, hayvancılık ve yerli sanayi üretimini yok eden politikaların birer gereksinim olduğunu değil, “Cumhuriyetimizin parçalanması ve yok edilmesi tasarımı” olduğunu artık kavramalıdır... Bugün ülkemizin gündemi, AB’ye girmek olmamalıdır. Altı Ok!.. okluk, yoksulluk ve sömürge günlerinde dünyada bir ilki başararak Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Mustafa Kemal’in önderliğindeki Cumhuriyet Halk Partisi, tarihinin ikinci büyük hezimetini yine Sayın Deniz Baykal’ın başkanlığında almış bulunuyor. Milyonlar Mustafa Kemal’in aydınlık, tam bağımsız Türkiye’si için ayağa kalkmış iken, ikinci Kuvayı Milliye hareketi başlatılmış iken, CHP’nin önderliğini elinde bulunduranlar, milyonları hayal kırıklığına uğratacak söylemlerine devam ettiler. Milyonlar “Ne ABD ne AB, tam bağımsız Türkiye” diye haykırırken, CHP Genel Başkanı Sayın Baykal, o milyonlar ABD ve AB karşıtı değil, biz iktidar olduğumuzda milyonlar ABD ve AB’ye tepki göstermeyecektir diyerek, bağımsız Cumhuriyetin yılmaz savunucusu milyonları ilk hayal kırıklığına uğratmıştır. CHP Genel Merkez yönetimi, Atatürkçü söylemlerin içini boşaltmış, tam bağımsızlık, devletçilik ve halkçılık, devrimcilik ve milliyetçilik ilkelerini adeta terk etmiştir. Oysa ki Mustafa Kemal’in programının simgesi olan altı ok ilkesi bir bütündür, birini terk ettiğinizde program bütünlüğünü kaybeder. Hayri Yaman Y Seçimde Medyanın Rolü S KOŞULLAR eçim sonuçlarını kendi adıma hüsran olarak niteliyorum. Ancak seçimin galibinin ilk defa gazetemiz yazarlarından Ergin Yıldızoğlu’nun bir makalesinde okuduğum “algı yönetimi’’ unsuru olduğunu düşünüyorum. Gazetemizi ve Kanaltürk’ü bir tarafa alırsak tüm yazılı ve görsel medya bugün geldiğimiz noktaya ulaşmak için her türlü imkânını seferber etmiş ve dinci olmadığı halde AKP’ye oy veren bir kesim oluşmuştur. İşte bu kesime ulaşmak ve onu işbirlikçilerin bilgi bombardımanından korumak için yurtsever kesim de, yazılı ve görsel medya da payını artırmalıdır. Mustafa Mert Ülkemizin gündemi, başta eğitim ve sağlık sorunlarının çağcıl yaklaşımlarla çözümlenmesi, ulusumuzun ortak varsıllığı olan yeraltıyerüstü kaynaklarının bilimsel yöntemlerle ve ulus yararına işletilmesi olmalıdır. Ülkemizin gündemi, ekonominin getirim (rant)faiz sarmalından kurtarılması, “özelleştirme” adı altında yapılan haraç mezat satışların durdurulması, ulusal üretimin özendirilmesi olmalıdır. Ülkemizin gündemi, ulu önderimiz Atatürk’ün bedensel varlığının aramızdan ayrılışının hemen ardından, Cumhuriyetimizin tüm kurumlarını ele geçirme başarısını(!) göstermiş olan karşıdevrimciliğin, ele geçirdiği kurumlardan sökülüp atılması olmalıdır. Ülkemizin gündemi, uluslararası ilişkilerde “tam bağımsızlık” ve “eşit ilişkiler” ilkelerinin uygulanması olmalıdır. AB, ulusumuzun yazgısı ve geleceği değildir. Gelecek, büyük devrimci Atatürk’ün “Bağımsızlık ve özgürlük benim karakterimdir” tümcesini kıvançla sesletebilen Cumhuriyet çocuklarının olacaktır. Tarık Konal Y Cumhuriyet, sayfalarını CUMOK’lara açtı. ‘‘Söz Okurun’’ sayfamızda yayın ilkelerimize uygun tüm haberlere, duyurulara, görüşlere ve eleştirilere yer veriyoruz. CUMOK’lar bu gazetenin gerçek sahibidirler; ülke yayın yaşamına yepyeni katkılarda bulunup ufuklar açacaklarına, ülkenin yerel ve genel sorunlarını yansıtmakta önemli işlevler üstleneceklerine inanıyoruz. ADD ve ÇYDD’nin varoluşlarını hızlandıracak iletişim ağının ‘‘Söz Okurun’’ sayfasında gerçekleşmesi de olanak kazanacaktır. 2000 vuruşu aşmayacak görüş ve eleştirilerinizi bekliyoruz. posta?cumhuriyet.com.tr Mektup Adresi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul. Tel: (0/212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0/212) 343 72 64 CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle